23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SPOR Cumhuriyet Yaşam Atatürk'ün "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" sözü, çoğu kez yanlış yorumlanarak, yanlış açılımlara neden oldu Tam egemenlik için göreve ı.'kıştığımız ner noktada, Cumhuriyetimizi dol-ayısıyla bireysel bağı msızlığımızı bize armağan eden Mustafa Kemal Atatürk'ün dediiklerine bakmamız gerelkmektedir. NASUH MAHRUKİ S on dönemlerde değişik nedenlerl- le gündeme gelen ve ne yazık ki açık bir ifade olmakla birlikte sık- lıkla yanlış yorumlanan egemenlik kavramı üzerinde bir süredır özel bir ilgiyle düşünüyor ve bu kadar farklı yorumun sebebini tam ola- rak anlamaya gayret ediyordum. Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ni üzerine kurduğu "Ege- menlik, kayıtsız şartsız milletindir" sözü, ço- ğu kez çeşitli gruplar tarafından yanlış yo- rumlanarak yanlış açılımlara sebep olmuştur. Çıkış noktası yanlış olunca da buradan yapı- lan çıkarsamalar da külliyen hatalı olarak de- vam etmektedir. öncelikle, anayasamızda, 6. maddede işlenen egemenlik kavramını dikkatlice irde- leyetim. "VI. Egemenlik Madde 6. Egemenlik, kayrtsızşartsızmil- letindir. Türk milleti, egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlan eliy- le kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbirsuret- te hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakıla- maz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını anayasadan almayan bir devletyetkisini kul- lanamaz." 6. madde gayet açık olarak 'Egemen- lik' olgusunu ifade ettıği halde, millet adına bu yetkiyi elinde bulunduran, demokratik yöntem- lerie işbaşına gelmış bazı milletvekilleri ve hü- kümetın üstdüzey yetkililen, geçmiştede bu- gün olduğu gibi bazen bu maddenin sadece binnci cümlesini dikkate alarak kendilerini mil- let adına her türtü karan alabiime ve yetkiyi kul- lanabilme konusunda sınırsız güce sahip zan- netmişlerdir. Oysa ilk cümlede verilen yetki he- men takip eden cümlelerde, "Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlan el'ıy- le kullanılır" ifadesiyle kim tarafından kullanı- lacağı ve nasil sınıriandınlacagı konusunda ta- nımlanmıştır. Daha açık bir ifadeyle hiç kim- se -ki buna yetkili organlar da dahildir- ana- yasanın koyduğu esaslann dışında veya üze- rinde bir yetkiye sahip olamaz. ömeğin 550 milletvekilinin 550'si bir araya gelse de ve hepsi altına imza atsa ana- yasamızın değiştirilemez ve değiştjrilmesi tek- lif edilemez olan 1., 2. ve 3. maddelerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Anayasa- dabelirlikoşullarsağlandığı takdirde bazıde- ğişimler ve yeni açılımlar yapılabilir ki bu da herzaman birtartışma konusu olmuştur. 12 Eylül anayasasının bugünün ihtiyaçlannın bir kısmına cevap veremediği veya hantal kaldı- ğı durumlarelbette ki mevcutturve bu durum en iyi düşünülmüş anayasada bile, sürekli de- ğişen bir dünyada çok doğal olarak getecek- te de karşımıza çıkabilecektir. Buradaki en önemli unsur, milletin iradesinin devletin te- mel ilkesi doğrultusunda doğru ve etkin tem- silidir. Daha açık bir ifadeyle bu ortak metin- den ortak bir yorum çıkması en önemli ihti- yaçtır, ancak ne yazık kı ulusal menfaatlar ko- nusunda bir fikir biriiği olamadığı için bu her zaman mümkün olamamakta ve bu durum he- pimizin ızlediği gibı sorunlara yol açabilmek- tedir. Bu ortak yorumun naal sağlanacağını söylemek zor ve bütün kilıt önemine rağmen bu yazının konusu dışında; o yüzden bunun üzerinde fazla durmak istemiyorum. Egemenlik deylet kudretinin temel vas- fıdır. Iç hukukta en üstün kudreti, uluslarara- sı hukukta da bağımsız devlet gücünü ifade eder. Milli egemenlik ilkesi ancak demokra- tik ve hukuk devleti ilkeleriyle hukukun üstün- lüğünün sağlandığı takdirde hayat bulur. Ege- menliğin temsilinde milletinden aldığı yetkiyi kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisı, ancak bu ön şartlar ile icraatında milli iradeye uygun hareket edebilir. Demokrasi ve hukukun üs- tünlüğünün olmadığı duaımlarda, egemenli- ğin kayıtsız şartsız millete aıt olduğu kavramı sadece lafta kafır. Birincı boyutuna bu şekilde değindik- ten sonra, "Egemenlik, kayıtsız şartsız mille- tindir" cümlesinden ne aniamamız gerektiği- ne dahadetaylı bakalım. Egemenlik, devlet ve yurttaş arasında karşılıklı aidiyet bağı oluştu- rur. Çok doğal olarak her ikisi de var olmak ıçın birbirierine ihtiyaç duyarlar. Bu ilişkinin en doğru ve sağlıMı yontemi de egemenlik gü- cünü yurttaşının meşru ıradesi ve kabulünden alan devlettir. Bir devletin temel görevi, ulu- sal menfaat kavramı altında, devletin beka- ası ve güvenliği ile milletin refahını sağlamak için ulaşılması ve korunması gereken amaç- lar olarak tanımlayabileceğimiz temel önce- liktir. Bütün uygulamalar bu temel önceliğe odaklı olarak yapılmalıdır. Çünkü ancak o za- man devlet ve yurttaş arasında, kaynaklann kullanımı, paylaşımı ve gelecege dönük viz- yon konusunda ülkü birliği olacaktır. Egemenlik konusunda kişisel kanaatim olarak bir diğer önemli yanlışı da milletin ve- kili olma pozisyonu ile kişisel yetkilerini bir ayncalık olarak gören bazılan gibi, yaşadığı- mız çağın birinci ve en kaçınılmaz kuralı olan değişim yasasını tam olarak kavrayamayan vedeğerlendirmelerini, iyı niyetlerine rağmen katı kalıplar içinde ve aşın mılliyetçi biryakla- şımla yapan ve dış dünyayı reddeder bir tu- tum içine girenler yapmaktadır. Bu bağlam- daçok yakın zamanda tartışmamız ve bir mu- tabakata varmamız gerekecek konu Avrupa Biriiği uyum yasalan sürecinde anayasamız- da 'Egemenlik' kavramı üzerinde yapdması ge- reken düzenlemeler olacaktır. Avrupa Birli- ği'ne ne kadar kısa sürede girebıleceğimiz apayn bir tartışma konusudur, ancak ege- menlik kullanımı konusunda kamuoyunu bir- takım yeni açılımlara hazırlamak zorunlulu- ğumuz olduğu bir gerçektır. Gerçek hayatta durum bamb^ka olmakla birlikte yıllarca ken- dimize özgü biryaklaşımla ve anayasamızda- ki 'Egemenlik' tanımlamasının sadece görü- nür anlamıyla karşılaşmış kişi ve kurumlann, bu tartışmalar öncesınde herhangi bir aşın görüşün yanıltmalanna kapılmamalan için mutlaka doğru ve sağlıklı bir şekilde bilgılen- dirilmelen gerekmektedir. örneğin, Birleşmiş Milletler, NÂTO. Avrupa Insan Haklan Mahke- mesi'ne kişisel başvuru hakkinın tanınması (bu- günlerde başımızın belası olan Louizidu da- vasını hatıriayın) ve diğer pek çok uluslarara- sı anlaşmanın içeriğinde her ulusun belirii öl- çekte egemenlik kaybı vardır. Ancak bu an- 'spanya yaklaşık 25 yıl kadar önce aynı bizim şu andaki durumumuz gibi Kuzey, Orta Avrupa ve Ingiliz turistlerin ucuz güneş ve deniz turizmi cennetiydi. Zamanla Ispanya Turizm Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı stratejilerini değiştirdi. Program dahilinde l&panya'da geçen 25 yılda 200 civarında otelle birlikte gotf sahaları (Golf Resorts) yapıldı. Ve bugün Ispanya, Avrupa'nın golf cenneti haline geldi. Yatınm sürerse Antalya National GolfClub belki de Tiger Turizm bu sopanın ucund ISMETAKTEKtN • llkemizde turizm sezonunun açıldığı i f geçen yazbaşlanndadikkatimiçeken \ ^ / çok ilginç iki gazete haberi şöyleydi: llki ülkemize gelen turist sayısının 2 milyonu geç- tjği, diğeri ise ÖGER TUR'un sahibi Vural Öger'in "Ülkemize milyonlarca turist geliyor fakat bunla- nn büyûk bir kısmı para bırakmayan cinsinden" açıklaması idi. Burada aklıma gelen ilk sonj, "Acaba para bırakacak turisti ülkemize çekmenin yollan neler- dir?" oldu. Hiç düşünmeden söyleyebilirim ki bu yolla- nn en önde geleni, hem doğa hem de iklim olarak ideal bir golf turizmi ülkesi olmaya aday olan Tür- kjye'de, konuyu destekleyen tüm yatınmcılara hü- kümet tarafından her türlü desteğin verilmesi ve kolaylığın sağlanmasıdır. Bu konuda Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek olmadığına göre kendimize örnek alacağı- mız en önemli ülkenin Ispanya olduğunu söyleye- biliriz. Işte gerek iklim, gerek doğa, ge- rekse yaşam şekli bakımından bize çok benzeyen Ispanya'nın ucuz güneş ve deniz turizminden, cid-^ di bir gelirgetirisi olan golf turiz- mine geçişinin kısa öyküsü: Ispanya yaklaşık 25 yıl ka- dar önce aynı bizim şu andaki durumumuz gibi Kuzey, Orta Av- rupa ve Ingiliz turistlerin ucuz gü- neş ve deniz turizmi cennetiydi. Za- manla Ispanya Turizm Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı stratejilerini de- ğiştirdi. Sayıları fazla, bıraktıklan para az olan güneş ve deniz turis- ti kalabalığına ek olarak para bı- rakan ve harcayan golf turizmi ile ciddi birplan ve program da- hilinde ileriemeyi gündemleri- ne aldılar. Bu program dahilinde Ispanya'da geçtiğimiz 25 yıl süre- :t since 200 civannda otelle birlikte golf sahalan (Golf Resorts) yapıldı. Ve bugün Ispanya, Avrupa'nın gotf cenneti haline geldi. Ispanya'nın turizm gelir- lerine 2003 yilında 4.5 - 5 milyar dolar civannda katkısı olan golf, bugün en gözde turizm branşla- nndandır. Bu nedenledir ki birzamanlar "Costa del Sol" diyeadlandınlan Ispanya'nın Doğusahilleri bu- gün "Costa del Golf" diye anılmaktadır. Ülkemizde ilk golf turizmi hareketleri 1990 yi- lında Antalya Belek yöresinin golf turizmine açıl- masıyla başlar. 1990 - 2004 yıllan arasında ülke- mizde yapılan golf sahası sayısı ise sedece 8 dir. Halbuki Avrupa Golf Biriiği'nin (EGA) aylık bülte- ninin Aralık sayısında bizimle aynı iklim ve doğa koşullarında bulunan komşularımız Yunanistan, Bulgaristan, Güney Kıbns ve Ku- zey Afrika ülkelerinden Mısır, Tunus Fas'da ciddi golfyatınmlannın devam ettiğinden söz edilmektedir. Golf pastası 2003 yılında Belek'de bugün mevcırt olan 6 sahada 200 bin round (18 çukuriu bir sahada günde bir kez oynamak) golf oynan- mış olup bunun parasal getirisi de taknben 10 milyon dolardır. (1 round golf:50 dolar) Sahadaki oyun paralannaoyunculann konak- lama ve diğer harcamalannı da eklersek bir se- zonda Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen golf- çülerin Belek yöresine getirisi en az 15 milyon do- lar olarak kabul edılebilir. O halde ülkemiz turizmi açısından çok önemli bir yeri olacak golf turizmi- mıze bir hareket getirmek ve Avrupa golf turizmin- deki büyük pastadan ufak bir pay alabilmenin yol- lan neler olabilir?! Işte size elle tutulur gözle görü- lür bazı gerçekler ve öneriler: 1. Orman ve Turizm Bakanlıklanmız yetkili- lerinin en kısa zamanda golfte Ispanya atılımını in- celetip bizde mümkün olduğu kadar uygulatılabil- mesinin sağlanması gerekir. 2. Söz konusu bakanhklanmızın golf saha ve kompleksleri için ülkemizde yalnız Antalya'da de- ğil, Marmaris, Bodrum, Ankara, Izmir, Kuşadası, Gö- reme gibi ilginç turistik yerlerde tahsis ihaleleri yap- ması, bu tahsislerle ilgilenecek yatınmcılara her türlü kolaylığı göstermesi ve ilgili bürokrasi çar- kını daha hızlı çevirmesi atılacak en başanlı ilk adım olacaktır. Türkiye'de golfü popüler ve herkesin oynayabileceği bir spor haline sok- mak istiyorsak, başta Antalya olmak üzere Is- tanbul, Ankara ve Izmir'de halka açık (üye olma- dan, ücret karşılığı golf oynanabilen sahalar) golf sahalan ve goHf atış, eğitim yerlerine önemle ge- reksinim vardır. 3. Tüm elçiliklerin bulunduğu başkent An- kara'da golf sahası olmadığı için yabancı misyon şefteri ve iş adamlan Antalya ve Istanbul'a golf oynamaya gelmektedirier. Aynca halka açık bir golf sahasına (public course) ve çalışma ve eği- tim sahasına (driving range) günümüzde şid- detle gereksinim vardır. 4. Hazır ve yapılacak olan sahalan- mızda oyun (green fees) ve araba ücretle- rinin, (cart fees) uygun limitlerde, hatta komşulanmızdakilerin biraz altında tu- tulmasına dikkat edilmelidir. Eğer bu fi- yat dengelerini "nasıl olsa geliyoriar" di- ye düşünüp her seferinde arttınrsak Arupalı golfçüleri komşulanmıza ve- ya Kuzey Afnka ülkelerine kaptır- mamız işten bile değildir. 5. Ne kadar çok golf sahası olursa o kadar çok golf turistinır geleceği herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu ise golfçülerin da- ima değişik sahalarda oyna- ma merakından ve arzusun- dan kaynaklanıyor olmalı. Bir gotf turistinir» geti- Sayılarla Golf risinin yaklaşık olarak se- kiz-on güneş ve deniz tu- ristinin getirisine eş değer olduğu varsayımından gider- sek golf turizmine yapılacak her türlü yatınmın ne kadar yerinde olacağı gerçeği açık- ça ortaya çıkmaz mı? iaktekin@ttnnetnettr Avrupadaki toplam oyuncu sayısı: 5.750.000 Avrupa'daki toplam gotf sahası sayısı: 6500 18 çukurlu Bir golf sahası yapımı için gerekli alan: 1.000.000 metrekare Türkiye'de oturan yerli ve yabancı gotf oyuncusu sayısı: 1250-1500 Türkiye'de bir sezonda golf oynayan yabancı golf turisti sayısı: 180.000 - 200.000 laşmalann tamamı her ulusun kendi milli gü- venlik siyaseti befgesinin temel unsuriann- dan biri olarak ortaya koyduğu, devletin be- kaası ve güvenliğiyle milletin refahı olarak ta- nımlanabilecek ulusal menfaatlann sağlan- ması yolunda çok önemli adımlar olduğu için karşılıklılık ilkesine dayalı olarak ve anayasa- lann dokunulmaz özüne ilişkin olmayan kısıt- lamalan içerecek şekilde, pek çok ülke ken- di anayasasını egemenlik yetkilerini kısmen sı- nırlayacak ama kendini korumaya alacak mad- deleri ilave ederek bu değişimi yapma yolu- na gitmektedir. Sırası geldığinde Türkiye de kaçınılmaz olarak bunu yapmak durumunda olacaktır. Ancak bu durum hiçbir şekilde Ata- türk'e ve silah arkadaşlanna ihanet olarak ni- tetendirilmemelidir. Devlet olmanın önkoşulu Aslında AB üyesi ülkelerin anayasala- nnda yaptıklan değişıkliklerle daha da detay- landınlabilecek bu konuyu burada kesıp ne- dense pek üzerinde durulmayan ancak ben- ce çok önemli olan bir diğer bakış açısına geçmek istıyorum. Uluslararası literatürde 'Founding Fathers' olarak nitelenen, 'Kuru- cular Kurulu' veya 'Kurucu Irade' olarak ta- nımlayabileceğimiz ve her devletin kurulu- şunda, bazen kurtuluş mücadelesinde ve el- bette ki bir devlet olmanın önkoşulu olan ege- menlığin ve bağımsız anayasanın tesis edil- mesinde öncü ve kural koyucu olan kışilerin koyduklan temel ilkelerin tartışmaya bile açık olmaması gereklilıği ve şartıdır. Bu konunun daha iyi anlaşılması için kuruculanndan biri ol- duğu ve halen yönetim kurulu başkanlığını yürütmekten büyük onur duyduğum Ararna Kurtarma Demeği - AKUTun, bir paragraftan oluşan varoluş amacının belirtildiği misyonu- nun ve nasıl işleyeceğinin belirtildiği 5 mad- deden oluşan temel değerierinin yazılı oldu- ğu ana belgenin dernek içerisinde tartışmaya bile açık olmadığını basit bir ömek olarak ver- mek ısterim. Biz küçücük demeğimızde bile kurucu- lar kurulunun koyduğu temel değerleri der- nek içensinde tartışmaya bile açtırmazken ve içimizde yer almak isteyen herkesin önce bu temel değerleri kabul etmesini ön şart olarak koyarken koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük Atatürk ve silah arkadaşlan- nın koyduklan, varoluşumuzun temel unsur- lan olan ilkelerin bu kadar ucuz ve basit bir şe- kilde zedelenmesini, 80 yıl sonra tartışma ve yorum konusu yapılmasını, Atatürk'ün, Cum- huriyeti emanet ettiği birTürk genci olarak ka- bul etmem mümkün değil. Aynı şekilde geç- mişte, "Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz" diyebilen zihniyeti de hiçbir şekilde içime sindiremediğimi vurgulamak isterim. Adına ne denırse densin, milletten de- mokratik yolla geçicı olarak alınan egemenlik kullanım hakkına dayanarak milletin iradesi ile bu değişiklikler yapılıyor, çoğunluğun isteği bu yönde gibi gösterilse dahi, dokunulamaz kırmızı çizgiler, yanı Atatürk ilke ve inkılaplan herzaman korunmalıdır. Hersistem kendini ge- rektiğinde iç ve dış düşmanlara karşı korumak zorundadır, Türkiye'de de bu savunma meka- nizması öyle ya da böyle mevcuttur. Hukuken ve sayısal olarak, birtakım manipülasyonlaria 'kurucu irade'ye aykın birtakım değişiklikler kâ- ğıt üzerinde yapılabilir, ancak 'kurucu irade'nin koyduğu temel ilkeler değiştirildiği gün o kah- ramanlann kurduğu devletten bahsetmemiz ar- tık mümkün olamaz. Görüntüsü aynı olsa bi- le artık özü ve içeriği tamaman başka bir dev- let söz konusu olur. Bu tehlikenin farkında olan bütün çağdaş toplumlar önlemlerini son de- rece sıkı ve tavizsiz bir şekilde almıştr ve bu konuya en üst düzey hassasiyeti göstermek- tedirler. Çünkü hepsi bilirier ki sahip oldukla- n bağımsızlık, refah, huzur ve güven ortamı, atalannın çok büyük bedeller ödeyerek, can vererek-can alarak kazandıklan paha biçilmez ve vazgeçilemez temel unsurdur. Bugün için vermemiz gereken en önemli karar, adı aynı ama özü kuruluş ilkelerinden farklı bir Cum- huriyette yaşamaya razı olup olmayacağımız- dır. Mustafa Kemal'in dedikleri Sonuç olarak sıkıştığımız her noktada, zor bir problemle her karşılaştığımızda döne- ceğimiz yer olan, bugünkü bağımsız Cumhu- riyetimizi, dolayısıyla bireysel bağımsızlığımı- zı bize armağan eden Mustafa Kemal Ata- türk'ün dediklerine bakmamız gerekmektedir. O büyük adam, belki de geleceğin neler geti- rebileceğini o günlerden görerek Eskişehir, Iz- mit konuşmalannda kendi kurduğu, kendi güç- lendirdiği, milletinin bütün yetkilerini aktardığı ye en büyük eserim diye nitelendirdiği TBMM için bize şunu da öğütlemekten geri durma- mıştın "Milletler, egemenliklenni geçici bile olsa bırakacağı meclise gereğinden fazla inan- mamalı ve güvenmemelidir. Çûnkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bi- reysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerjn öyle kararlan olabilir ki bu karar- lar milletin hayatına giderilmesi mümkün ol- mayan zarahar verebilir." Bu söylediklerim ışığında, anayasal bir hak ve sorumluluk olarakTBMM tarafından ha- zırianan ve Cumhurbaşkanımızın yine anaya- saya dayanan yetkileri ile geri döndürdüğü kararnameleri ve atamalan bir kez daha dü- şünün. Elbette ki her şeye rağmen temel so- runumuz egemenlik kayramının farklı yorum- lanması değildir. Yine kişisel kanaatim olarak birinci ve en önemli sorunumuzun, toplumu- muzun pek çok kesiminin içinde belirii ölçek- te yer edinmiş olan, kaynaklann paylaşımın- daki büyük eşitsizlikten ve adalet olgusunun doğru ve etkin olarak tesis edilememiş olma- sından, dolayısıyla güvensizlikten kaynaklanan, ulus-devlet anlayışından uzaklaşarak alt kim- liklerin ve bireyciliğin ön plana çıkartılması, yolsuzluk ve ahlaki bozulmadır. Her ortamda ve fırsatta Atatürk'e ve onun ilke ve inkılapla- nna bağlılık sözü veren bizler de bu güven ek- sikliğinin giderilmesi konusunda mücadelede üzerimize düşeni yapmadıkça sonuçlanndan hepimiz sorumlu olacağız. www.nasuhmahruki.com nasuh@nasuhmahruki.com 7 OCAK 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle