27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9EYLÜL2003SALI CUMHUF<İYET SAYFA HABERLER Yargıtay Başkanı, smırsız din özgürlüğü isteyenlerin amacırun teokratik devlet olduğunu söyledi AtatürkçülükyıpmtılıyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay Başkanı Eraslan Ozkaya, hü- kümetin ıcratını eleştinrken "Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü adıııa devleti devre dışı bırakmak isteyenkrin uzak amacı önce anarşi, sonra da teokratik devlet düzeninden başka bir şey ola- maz" dedı. Ozkaya. ne pahasına olur- sa olsun sınırsız din ve vicdan özgür- lüğü isteyenlerle. Islami devlet kurma heveslilerinin aynı amaçta birleştıkle- rine kuşku olmadığını vurgularken devletin buna seyirci kalmasının va- roluş nedenine ters düşeceğine dikkat çekti. Anayasanın tamamen değiştiril- mesi gerektiğini kaydeden Özkaya, ancak bunun iktidann isteğine uygun olamayacağını vurguladı. Özkaya, devlet güvenlik mahkemelerinin de kaldınlması gerektığıni bildirdi. Adli yılın açılışı nedeniyle düzen- lenen törene. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Başbakan Recep Tayyip Erdogan, CHP Genel Başkanı Deniz BaykaL kabıne üyele- ri, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Şükrü Sanışık, sıvil ve asken yargı- nın başkan ve üyeleri katıldı. Ozka- ya'nın, hükümete de uyan nitehğı ta- şıyan mesajlar içeren konuşmasınm ana başlıklan şöyle: Atatühru yıpratmaya çalı- Şiyorlar: Türldye Cumhuriyeti Dev- letinin çoğulcu, katılımcı. özgürlük- çü, insan haldanna saygılı, hulcukun üstünlüğüne dayalı, demokratik hu- kuk devletleri arasındaki saygın ye- rinı Atatürk'ün ilke ve devrimlerine borçlu olduğu, yadsınamaz gerçekler- dendir. Ancak, Türkiye Cumhuriye- tinin, ülkesi ve ulusu ile bölünmez bütünlüğünü, aydınlanma ve çağdaş- laşma yönünde ilerlemesıni; kendi emellerine uygun bulmayan gerici, DEVLET SERİATA SEYİRCİ KALAMAZ Laik düzende devlet tarafsız ve herkese eşit uzakhktadır. Ancak sınır ihlallerine dur demek vazifesinin gereğidir. Özgürlük başkasının özgürlüğü ile sırarlandınlırsa hakJılık kazanır. Aksi halde kuvvetli zayıfin, çoğunluk azınlığın din ve vicdan özgürlüğünü gasp edecektir. Bu hazin sonucu, tarihin telcran hep göstermiştir. Devlet bu anarşiye seyirci kalamaz. Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü adına devleti devre dışı bırakmak isteyenlerin uzak amacı önce anarşi, sonra da teokratik devlet düzeninden başka bir şey olamaz. Devletin, dokunulamaz özgürlük bahanesıyle, bir kesimin din ve vicdan özgürlüğünün yok sayılmasma, zedelenmesine seyirci kalması, varoluş nedenine ters düşer. Ne pahasına olursa olsun, sınırsız din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerle, Islami Sdevlet kurma heveslilerinin aynı amaçta 1 birleştikleri kuşkusuzdur. Kavram karmaşası yaratılarak veya insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden söz ederek, laik düzen hakkında zihinJeri bulandırmak, din ve vicdan özgürlüğü ihlallerine zemin hazu-lamaktır. LaikJiğin, demokrasinin temeli, din ve vicdan özgürlüğünün en büyük güvencesi olduğu hiç unutulmamalıdır. Püzene karşı tehllke: irtica lrtica demokratik, laik, çağdaş düzene karşı sürekli bir tehlike olma niteliğini korumaktadır. trtica en ileri din olan yüce Islam dinınin yozlaştınlmasıdır. îrticanın beslenme kaynağının cehalet ve bilgisizlik oldugunda kuşku yoktur. lrtica, aydınlanmaya ve öğrenime gerekli önemin verihnesi, yasalann kararhlıkJa uygulanması, zamanın koşullanna ve evrensel ilkelere göre gerektiğinde yeni yasalann yürürlüğe konulmasıyla önlenebilecektir. bölücü, çıkarcı çe\Teler değişik gö- rünüm ve söylemlerle Atatürk ve Ata- türkçülük karşısında açıktan veya giz- li yıpratma ve yaralama faaliyetleri- ne devam ede gelmişlerdir. Bütün bunlara karşın, Türkiye Cum- huriyeti, hukukun üstünlüğü, demok- ratik hukuk devleti, insan hak ve öz- gürlükleri yönünde çok önemli atılım- lar gerçekleştirmiştir. Atatürk ilke ve devrimlerini halen anlayamayan ve- ya ıçlerine sindiremeyen, çağdaşlaş- ma gırişimlerini geriye döndürmek isteyen kimi çevreler, bu kez Atatürk- çülüğü demokratikleşmeye, Avrupa Birliği kriterlerine ulaşmaya, temel hak ve özgürlüklerin gelişmesine engel olan bir ıdeolojı, resmi bir doktrin gi- bi göstermek suretiyle yıpratma ey- lemlerine hız vermişlerdir. Aynca bu malum kimseler, dış ülkelerdeki bir kısım kuruluş ve kişileri de etkileyip, gerçeklere uymayan kendi görüş ve düşüncelerini onlara tekrar ettirme yolunu seçmektedirler. Öyle ki, kimi- leri hak ve özgürlükleri koruma adı- na Atatürk ismınin anayasadan çıka- nlmasmı önerecek kadar ileri gitmek- tedir. Atatürkçülük nebırıdeoloji,ne bir teori, ne de bir katı dogmadır. Ata- türkçülük fert toplum ve devlet ya- şamını akJa ve bilime göre düzenle- mektir. Sürekli ilerlemeye. gelişme- ye, çağdaş laşmaya, temel hak ve öz- gürlüklere tamamen açık bir devrimin adıdır. Bir ilen uygarlık projesıdir. Atatürkçülük, geçmişın dar zaman kalıplan içerisine sığacakbirideolo- ji değil, gelecek zamanlann evrensel değerleri ile butunleşecek ilkeler top- luluğudur. Atatürk, Avrupa'nın birçok ülkesi ırkçı, totaliter, hak ve özgürlük- leri yok sayan rejimlerle yönerılir- ken: o buhranlı ve olumsuz koşullar içensinde Kurtuluş Savaşını "mffle- tin kayıtsız şartsız egemenugı'' adına gerçekleştirmiş, bilimin yol gösteri- ciliğinde Cumhuriyerin yasal ve ku- rumsal temel yapısını oluşturmuştur. Örnek aldığı ban toplumlannı dahi ge- ride bırakacak şekılde hukuk ve in- san hak ve özgürlükleri yönünde, bü- yük devrimler gerçekleştirmiştir. Ata- türk'ü evrensel kılan, onun çağdaşlaş- ma, aydınlanma ve demokratik hukuk devletini kurma yönünde başlattığı ve yaşama geçirdiği bu temel ilkeler- dir. Atatürk, "Ben, hiçbir değişmez dûstur, öğreti bıraknuyorum. Bilim degişiyor, bilimi izleyenler beni izle- miş olur" sözleriyle aydınlanma ve çağdaşlaşma felsefesini açıklamış, tüm icraatlanyla toplumun ilerleme ve gelişme yönündeki geleceğini ha- zırlamıştır. Ne yazık ki, Atatürk ilke ve devrimleri 1950'lerden sonra bir yandan popülist politikacılar ile dev- rim ve yenilenme karşıtlannın; öte yandan, Atatürk ilke ve devrimlerinin İKTİDARA GÖRE ANAYASA OLMAZ Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasal so- runu halen devam etmektedir. Türkiye'de pek çok sorunun kaynağmı oluşturan 1982 Ana- yasası tamamen değiştirilmeli, sadece bugü- nün değil, yannlann da ihtiyacını ve toplu- mun beklentilerini karşılayacak, çagın evren- sel değerleriyle butunleşecek yeni anayasa ka- bul edilmelidir. Anayasalar toplumsal uzlaş- ma belgeleridir. Gerek bu maddeler, gerekse değiştirilmesi gereken öteki maddeler, gözden geçirihp değiştirilırken herhangi bir partinin veya iktidann isteği ve tercihi değil, tüm top- lumun beklenrisi, gereksinmeleri, demokratik standartlar, insan haklan ve hukukun üstünlü- ğü esas alınmalıdır. 1982 Anayasası'nda bun- ca değişiklik yapılmasma karşın yasama, yü- rütme ve yargı ile ilgili sorunlara dokunulma- mış özgürlükle otorite dengesizliği tam olarak düzeltilememişrir. Halen yürütme organının öteki organlara, özellikle yargı organına karşı üstünlüğü ve hâkimiyetı devam etmektedir. ORMAN İŞCALİ YASALAŞTI Devlet ile orman köylüsü arasında kavga bir türlü bitmemekte, ormanlanmız alev ale\' yanmaktadır. Devlet ormanlann tahribaünı önleyememekte, önce ormanda işgale ve yapı- laşmaya göz yummak sonra da bu yerleri or- man cbşına çıkarmak suretiyle orman işgalini yasallaştırmak gibi yanlış politikalarla orman- lann azalmasına neden olmaktadır. Çaresizli- ğin sonucu olarak yapılan orman dışına çıkar- ma işlemleri, gelenek halini almıştır. YÜRÜTME YARCIYI KU$ATTI Anayasa hükümleri ile yargmın yürütme ta- rafından kuşahlması. denetlenmesi sağlan- mıştır. Yargıçlar \e cumhuriyet savcılanmn mesleki kaderleri üzerinde mutlak yetkilere sahip bu kurul, bağımsız ohnadıkça yargıç bağımsızlığından ve güvencesinden söz et- mek elbette mümkün olamayacaktır. Siyaset bulaşan yargmın, yansızlığını, saygmlığmı ve duyulan güveni yitirmesi kaçınılmazdır. YOLSUZLUKLA MÜCADELE Yolsuzlukla mücadelede, bağımsız ve yansız yargmın önemi büyüktür. Yolsuzlukla mücade- lede yargının önü açılmalı, yargı, yolsuzluklan bulup, gerekli yapfınmlan uygulayabümesi yönünde donatılmah, yolsuzluklann araştınlıp soruşturulması konusunda yargı sistemimiz- deki yetersizhk ortadan kaldınlmahdır. Cumhurbaşkanı Sezer. ~ De^ letin üstün otoritesinin hukuka bağhhğının sağtanarak dengelenmesi için, yargısal denetimin dcvk'tin tüm organlannı kapsaması gerekmektedir" dedi. (SERDAR ÖZSOY) Sezer: Hukukun her türlü baskıdan uzak tutulması gerekir Yargı, yönetenleri de bağlar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yargı kararlanmn yalnızca yönetilenleri değil. yönetenleri ve yönetim organlannı da bağladığına dikkat çekti. Sezer. 2003- 2004 Adli Yıh'nın açılışı nedeniyle, Yargıtay Başkam Eraslan Ozkaya'ya mesaj gönderdi. Bugünün evrensel değerleri arasında yer alan hukuk devletinın, kurumlan ve kurallanyla çağdaş demokratik rejimlerin temel özelliklerinden olduğunu belirten Sezer şunlan kaydetti: "Devletin keyfîKkten uzaklaşünbnası ve bireylerin devlet gücü karşısında korunması gereksiniminden doğan hukuk devleti, yönetenleri ve yönetilenleri hukukla bağlamakta, görev ve yetküerin kullarulmasınm hukuksal suuıiannı çizmekte. kişi hak ve özgûriüklerini koruyarak, bireye hukuk gü\enhği sağlamaktadır. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü flkesi, devletin tüm eykm ve işlemlerinin yargı denetimine bağb rntuhnasını öngörmektedir. Yargısal denetim, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur. Devietin üstün otoritesinin hukuka bağhhğının sağlanarak dengelenmesi için, yargısal denetimin devletin tüm organlannı kapsaması gerekmektedir" Sezer, yargı erkinin yürütme ve yasama erkinden bağımsız, özgür ve güvenceli olmasınm, her türlü baskıdan ve siyasal kanşmalardan uzak biçimde çalışmasının hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçekleştırilmesi yönünden temel bir zorunluluk olduğunu vurguladı. Yargı kararlanmn yalnızca yönetilenleri değil, yönetenleri ve yönetim organlannı da bağladığını ifade eden Sezer. yargı kararlannın uygulanmamasının. hukuk devleti ilkesiyle ve kamu yaranyla bağdaşmadığını, devlete duyulan güveni zedelediğini belirtti. KARARLAR DENETİME AÇILSIN Hukuk devleti olmanın, yönetimi hukuka bağlı kılmanın başlıca koşullanndan birisi de bütün idari işlem ve kararlarm yargı deneti- mine bağlı olmasıdır. Başka bir anlatımla, bir kısım idari işlem ve kararlann yargı denetimi dışında tutulması hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü Ukesi ile bağdaşamaz. Bu ilkelere uymayan, bir kısım idari işlem ve kararlan yargı denetimi dışında tutan anayasamn ilgili maddelerinin yürürlüğüne son verilmelidir. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özok'tan sert eleştiri: tktidar tarihihatayapmayolunda Türkiye Barolar Birliği Başkam Öz- demir Ozok da 3 Kasım 2002 seçim- lerinden önce ve sonra seçime kahlan- larla ilgili olarak adli mahkemelerde, Anayasa Mahkemesi'nde ve Yüksek Seçim Kurulu'nda verilen kararlann uzun yıllar tartışılacak nitelikte oldu- ğunu söyledi. "Siyasetçiler halkın de- ğil,yandaşlannın hizmetkân olmuşlar- dır" diyen Özok. "Üzülerek ifade etmekisterim ki demokrasi tarihimizin en büyük ola- nağını elde etmiş olan mevcut iktidar da aynı tarihi hatayı yapma yolundadır" de- di. Türkiye'nin petrol ve silah tüccarla- nnın çıkanna kurban edilecek tek bir ev- ladı, harcanacak tek bir kuruşu da olma- dığına işaret eden Özok, savaş karşılığı maliyet analizleri ve pazarlığı yapılma- smın da soylu ve banşsever Türk halkı için onur kıncı oldr|unu kaydetti. önemini, içeriğini ve amacını, tam olarak kavrayamayan, onlara biçim- sel ve yüzeysel yaklaşan, ilerici, atı- lımcı felsefesini yanlış yorumlayan, sözde Atatürkçülerin el ve işbirliği ile aşındınlmaya, yıprahlmaya, slo- gan haline getiritaıeye başlatılmış; Türkiye'nin üretici bilgi dinamiği za- yıflatılmış, yasal ve yapısal yenilen- me, çağdaş, demokratik toplum olma, evrensel ilkelerle buluşma yönünde- ki hızı yavaşlatılmıştır. Atatürk'ün, yıllar sonrasını okuyan dehası ile yap- tığı "Demokrasi. geleceğini akıl ve bi- nmden ahr", "Yaşam. kuramlan de- ğil, kuramlann yaşamı izlemesi gere- kir'' şekJindeki ikazlan yeteri kadar dikkate alınmamış; onun gösterdiği yoldan, düşünce ve amaçlanndan, sapma baş göstermiştir. Işte, Türki- ye Cumhuriyeti Devleti'nin mevcut sorunlan yapılan bu yanlışlıklardan ve sapmalardan kaynaklanmaktadır. Devlet din işine kanşmazLaiklik, Türkiye Cumhuriyeti Dev- letı'nin ana yapısı, vazgeçilmez be- lirleyici özelliğidir. Gerek birey olarak, gerekse toplum olarak çağ- daş tüm kazanımlanmız, laik dü- zen ile elde edilebilmiştir. Esasen, laiklik olmaksızın egemenliğin ka- yıtsız şartsız millet tarafından kul- lamhnasından. hukukun üstünlüğü- ne dayalı demokratik hukuk devle- tinin mevcudiyetinden asla söz edi- lemez. ileri medeniyet seviyesine ulaşmış tüm ülkelerde, değişmez din kurallan ile daima değişen top- lum ve devlet yaşamının yönetil- mesi hiç düşünülmemektedir. Bu nedenle, büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk, akıl ve ilmi, hayata rehber göstermiştir. Islamiyet'te din ve devlet işinin sınırlarmı belir- leyen ve birbirinden ayıran reform yapılmadığından, dinin devlet işine kanşması ve devlet düzenine hâki- miyeri kaçınılmaz bir sonuç olmuş- tur. Geçmişte ve zamanımızda şeri- at hukuku ile yönerilen devlet dü- zenleri bunun somut örnekleridir. Dinin devlet ve siyaset işine kanş- ması ise bir yandan dinin istisman- na, tartışma konusu yapılıp yıpra- tıknasına yol açmış; öte yandan. toplumlann demokratikleşmesine. ilerlemesine, insan hak ve özgür- lüklerinin gelişmesine engel ol- muştur. tşte laiklikte; dinin kutsal yerinde kalması sağlanmış; devlet işleri ise aklın ve ilmin özgür orta- mına terk edilmiştir. Laiklikte din ve devlet kendileri için belirlenen sımrlar içerisinde kalarak topluma banş, huzur ve güven getirmişler- dir. Laik devlette, akıl, ilmin ve fennin özgür ortamında toplumu daha ileri medeniyet seviyesine ta- şırken, her fert dinini seçmekte iba- detini yapmakta inançlannı açığa vurmakta hür ve serbest kalmıştır. Laiklikte, akıl ve din, toplum ve yönetim, arasmda çatışma değil ba- nş, huzur ve dostluk mevcuttur. Çünkü laiklikte, akıl. ınancın bas- kısından kurtulmuş ve özgür duru- ma gelmiştir. Laiklik, inanç ve iba- det özgürlüğünün temeli ve en bü- yük güvencesi olmuştur. Devlet dü- zeninde ve bürokrasideki yapısal bozukluğun doğurduğu olumsuz sonuçlardan laiklik ilkesi sorumlu tutulamaz. Laiklik kimile- rinin söylediği gibi devlet otoritesi- ni dışlayacak. başkalannın din ve vicdan özgürlüğünü tehlıkeye dü- şürecek kadar sınırsız özgürlük ta- nıyan bir ilke de değıldir. POLTrtKA GLONLÜĞÜ HtKMET ÇETİNKAYA Seçimler Yenilenir mi?.. GözlerYargıtay'ın 11 Eyiül'de vereceği kararda!.. Başkent Ankara'da sessiz bir bekleyiş var!.. Yargıtay, DEHAP'ın oyiannın geçersizliğine karar verirse ne olacak? AKP'nin ve CHP'nin Meclis'teki sandalye sayı- sı azalacak, DYP Meclis'e girecek!.. Kırk milletvekili kaybedecek olan AKR Meclis'te anayasayı değiştirecek sayıdaki çoğunluğu elinde bulunduramayacak!.. Konuştuğum hukukçular, Yargrtay'ın 11 Eytül'de görüşeceğı DEHAP davasının bitiminde ortaya çı- kacak olasılıklan değerlendirirken, karann onanma- sı durumunda ne olabileceğini şöyle yorumladılar: "YSK'nin geçmişteki içtihatlanna göre en kuv- vetli olasılık genel seçimlerin yenilenmesidirama.. böyle bir karar alınır mı şimdiden bir şey söylemek zori" Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk da aynı gö- rüşte... Selçuk şöyle diyor: "DEHAP karannı Yargıtay onarsa 3 Kasım seçim- lerinin yenilenmesi gerekir..." Saadet Partisi GİK Üyesı Şeref Malkoç da böy- le düşünüyor... Malkoç şöyle diyor: "DEHAP'ın koşullan oluşturmadan seçimlere ka- tıldığı hukuken onaylanacağından, 3 Kasım seçim- lerinin yenilenmesi gerekir..." • • • Malkoç, bu tezini, Siirt'te 3-4 sandıkta yapılan yanlışların tüm Siirt seçimlerini geçersiz kıldığına bağlayarak ortaya atryor... Hukukçulann üzerinde durduğu bir başka olası- lık da şu: "DEHAPVn oyiannın geçersizliği Yargıtay tarafın- dan onanırsa, DYP Meclis'e girer. Yeniden bir ge- nel seçim yapılması bu açıdan yanlış olur..." Bir başka örnek ise Istanbul-Fatihteki yerel se- çimler... DYP ambleminde yer alan 'kırat' seçim pusula- sında ters basıldığı için oylar geçersiz sayılmıştı... Yani seçim iptal edilmişti!.. Eğer, Yargıtay 11 Eyiül'de DEHAP'la ilgili karan onar- sa, YSK nasıl bir karar verecek? Işte asıl tartışılan konu da bu!.. AKP ve CHP'nin bu noktadaanlaşarak 'siyasi bas- kı' kurduğu yolunda duyumlar alıyorum... AKP kanadında bir tedirginlik olduğu biliniyor... AKP'ye yakın gazeteciler, DEHAP'ı savunma- ya başladılar bile... Gazeteciler, "DEHAP'ın mirasını paytaşma" adı altında, YSK'yi etkilemeye çalışıyoriar... Nasıl mı? Şöyle: "Halkın oyuna saygılı olmak gerekir. Böyle bir durvm DEHAP tabanını rahatsız eder. Çünkü DE- HAP 3 Kasım 2002 seçimlerinde 1 milyon 960 bin 660 oy aldı, 11 ilde birinci parti oldu..." • • • YSK Başkanı Tufan Algan, yanlışlığın, eski Yar- gıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'ndan kaynak- landtğını öne sürüyor... Algan şöyle konuşuyor: "YSK, Yargıtay Başsavcılığı'na başvurdu ve Tür- kiye 'de kunılu siyasipartilerin sicil dosyalanna gö- re hangilerinin katılacağını sordu. Aynıgün (1 Ağus- tos2002J Yargıtay Başsavcılığı, DEHAP'ın 63 ilde kuruluşunu tamamladığını bize bildiriyordu. Bizde 2 Ağustos 2002'de DEHAP dahil 22 siyasi parti- nin, bir de TBMM'cte grubu bulanan YTP'nin se- çimlere katılacağını ilan ettik..." Tufan Algan "YSK 3 Kasım seçimlerini iptal eder- se sonuçlan ne olur" sorusuna ise şu yanıtı venyor "Eğer Meclis, seçimlerin yenilenmesine karar verirse, bir önceki dönemin milletvekillerinin ve hükümetin görevi. yenisi oluşuncaya kadarsürer. Ama, Yüksek Seçim Kurulu seçimleri iptal ederse, partamento üyelerinin ilkgünden itibaren hepsinin milletvekilliği düşmüş sayılır. Evet, yaptıklan işlem- lergeçerlidir, çalıştıklan için aldıklan maaşlarda ge- ri talep edilmez. Ancak milletvekillikleri, 3 Kasım 'dan itibaren düşer. Milletvekili olmayan bir kişi başba- kan da olamayacağına göre hükümet de düşer. Çünkü tekrar edelim.. seçim sonuçlanna hile ka- nştğı için, Yüksek Seçim Kurulu seçimleri iptal ede- cek. Bunun sonucunda da herkesin milletvekilliği ve Tayyip Erdoğan'ın da başbakanlığı düşecek. Bunun nasıl bir kaos yaratacağını düşünün." • • • Tufan Algan, DYP'nin 66 milletvekiliyle Meclis'e girmesi durumunda Siirt seçimlerinin yenilenmesi gerekeceginin altını çiziyor... Elbet bu durumda da Erdoğan'ın milletvekilliği düşüyor, başbakanlık sı- fatı ortadan kalkıyor!.. YSK Başkanı Algan düşünme aşamasında bugün!.. Vicdanlanna göre hareket edecekler... Sanınm YSK, karannı önceden vermiş, 'kaostan korkuyorlari.. Acaba?.. hikmetcetinkayafü cumhuriyetcom.tr Faks numaramız: 0212/513 90 98 Adli yıl açılış resepsiyonu Ozkaya: Kişileri kastetmedim ASKÂRA (Cumhu- riyet Bürosu) - Adli yı- lın açılışı nedeniyle dü- zenlenen törende hükü- metin icraahnı eleştiren Yargıtay Başkam Eras- lan Ozkaya, konuşma- sında "kişileri kurum- lan, partileri ya da ma- kamsahibi bir kimse\T" kastetmediğini belirtti. Adli \ihn açılışı nede- niyle dün akşam veri- len resepsiyonunda ga- zetecilerin sorulannı ya- nıtlayan Özkaya, adli yı- lın polemiklerle başla- masının anımsatılması üzerine şunlan söyledi: "Aksayan noktalan. bunlann düzeftnıe nok- tabrmısöyledpn. Kişile- ri, kurumlan, paruieriya da makam sahibi bir Idmseyi kastetmedim. Ben ilkesel ve prensip olarak konuşrum. Laik- Bği anlatıyorum. De\1e- ti desre dışı bırakmak isteyen çevreler var. Bu da anarşi demektir. Sı- nırsızözgürlük istenirse devlet devre dışı olur. Hürriyetler başka hür- rh-eüerle sınırhdır. Bun- larhemkurakürhemil- kedir.'' Ifadeleriniz çir- kin mi sorusu üzerine Özkaya, Başbakanı kas- tederek "Tabii ki bunu üzerine alınmış ya da yanlış değeriendirnüş- tir. Bunu kendilerine so- run" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle