Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2003 SALI
14 J V L J L J I LJJ\ [email protected]
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Hem bilim adamıhem sanatçıDevlet Tiyatrolannııı 2003-2004
açüış oyunlanna bakarken Özdemir
Nutku aduıı gördüm. Ankara Dev-
let Tiyatrosu'nda yer alacak oyun-
lardanu
At"ı sahnelıyormuş. Sevin-
dim. Julius Gyula Hay 'in bu oyunu
•siyasal erk"i elınde tutan çılgınla-
nn toplumu nasıl mantık dışı bir se-
ıüvene sürüklediğinin, bu serüvene
katılanlann ve mantık dışı koşulla-
ra uyum sağlayanlann "değersidik''
uçurumuna nasıl sürüklendiklerini
gülmecenin bakış açısından süze-
rek dile getiren, güncel anlamlarla
yüklü bir yapıt. 24 oyun kişisi içe-
ren kalabalık bir sahne olayı gerek-
tiriyor. Çevirenı de yine Özdemir
Nutku.
'Üç büyükler'den biri
Tiyatro dünyasından olup da Öz-
demir Nutku" yu tanımamak söz ko-
nusu değildir. Eğitımci, akademis-
yen ve tiyatro uygulamacısı olarak
dünya düzeyınde de bilinegeleli uzun
yıllaroldu. SermetÇaganla birlik-
te yazdığı "Savaş Oyunu" ile 1965
Erlangen Uluslararası Tiyatro Şen-
liği'nde rejı bırincilik ödülü aldığın-
da, ülkemizde tiyatro eğatimini ilk kez
ünrv ersıte düzeyine taşıyan Dil ve Ta-
rih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bö-
lümü'nün ilk asistanlanndan biriy-
di. Kısa bir süre içinde verdiği ürün-
lerle de ülkemizdeki tiyatro bilimi-
nin "üç büyükleri"nden biri oldu.
"Üçbüvükler"... SevdaŞener,Me-
tin And, Özdemir Nutku. Onlar Türk
ve dünya tiyatrosu üstüne üst üste
yaptıklan ıncelemelerle Türk tiyat-
ro bilimini oluşturan *flk"ler. Bugün
üçü de emeklı. Ancak. üçü de henüz
"emekli olmavan"lardan birkaç kat
daha etkin ve üretken. Üçü de yak-
tıkları meşalenin sönmemesi için
"hizmettesınırtanımıyor". Çevrele-
nne yaydıklan enerjiye bakılırsa üçü
de hepimizden genç...
Onlan çoğunlukla önce yapıtla-
nyla tanımışızdır. Kişiliklerini tanı-
mak ıse bambaşka bir olaydır. Öz-
demir Nutku, kişilikleri ve etkinlik
alanlan yeterince renkli olan Şener
ve And'dan bile daha renkli bir ki-
şilik sergiler.
Nutku tiyatro araştırmacdığının, in-
celemeciliginın, eleştirmenliğinin
ve eğitimciliğinin yanı sıra şairdir,
piyanisttir, çevirmendir. Daha da
önemlisi, tiyatro eğitimi ve tiyatro
uygulaması alanlarında "öncü" ve
"kunıcu" olma niteliğine sahiptir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görün-
tü Sanatlan Bölümü'nü yoktan var
etmiştir. Ülke düzeyinde pek çok
benzer bölümün kurulmasına da kat-
kısı olmuştur. Kurduğu ya da deste-
ğini esirgemediği tiyatro topluluk-
lannın sayısı az değildir. Bir yönüy-
le, Özdemir Nutku katıksız bir sah-
ne adamıdır. Yazdığı ve çevırdiği ki-
taplann sayısı 100, yayımlanmış ya-
zılan 2000 dolayındaysa, sahnelemiş
olduğu oyunlann sayısı da 100'e
yaklaşıyor.
Nutku'nun Brecht
semlnerlerl
196O'lı yıllardan başlayarak
DTCF'de yaptığı Brecht seminerle-
ri dilden dile dolaşan Özdemir Ho-
ca'yla tamşmam da sınıfta değil (öğ-
rencisi hiç olmadım). DTCF Tiyat-
ro Bölümü'nün deneme sahnesinde
oldu. Tiyatro eleştirisi yazmaya ye-
ni başladığun yıllarda (1975 ya da
1976 olmalı) beni hıç tanımayan bu
zdemir Nutku
tiyatro
araştırmacılığının,
incelemeciliğinin,
eleştirmenliğinin ve
eğitimciliğinin yanı
sıra şairdir, piyanisttir,;
çevirmendir. Daha da >
önemlisi, tiyatro j
eğitimi ve tiyatro I
uygulaması f
alanlannda 'öncü'
ve 'kurucu' olma
niteliğine sahiptir. Bir
yönüyle de katıksız
bir sahne adamıdır.
Yazdığı ve çevırdiği ]
kitapların sayısı 100,
yayımlanmış yazılan
2000 dolayındaysa,
sahnelemiş olduğu
oyunlann sayısı da
100'e yaklaşıyor.
ünlü tiyatro profesörü tarafından
önemsendiğim ve sahnelediği oyu-
na çağnldığım için çok heyecanlan-
mıştım. DTCF'nin kapısından içeri
ilk adım atışım.
Oyun "Kopenikli YüzbaşT. baş-
rolde henüz "öğrenci" konumunda-
ki Altan ErkekB. Bir başka rolde o
dönemde asistan olan Nurhan Ka-
radağ.
Sıcak bir karşılama, oyun hakkuı-
daki düşüncemın merak edilmesi,
nazikçe kotanlmış bir söz alışveri-
şi. Güzel bir başlangıç...
Kısa süre sonra îzmir'e yerleşen
Özdemir Hoca ile ilişkimiz meslek-
taşlık, eleştirmenlik. taşınan ortak
görevler, paylaşılan projeler. akade-
mik amaçlı yolculuklar. kongreler,
sempozyumlar, düzenleme komite-
si toplantılan düzeyinde bir dostluk
içinde perçınlenerek otuz yıla ya-
yıldı. Ancak. doçentlik sınavına gir-
diğımde, "Haldun Taner Tiyatro-
su'' kitabımın Brecht' i de içeren bö-
lümleri hoca tarafından paramparça
edilmedi sanmayın. Ya, çok değil
yedı sekız ay önce -o emekli, ben kı-
demli bir profesörken- birlikte katıl-
dığımız bir kongrede sunacağım bil-
dirinin bir ıki cümlesine takılarak o
gürülrü patırtı arasında beni uyar-
ması!
'Dellkanlı' ruhu...
Bu son derece titiz, çok düzenli ve
disiplinli, üniversitede yöneticilik
yaptığı ve haftada 35 saat ders ver-
diği bir dönemde bile iki kitap ya-
yımlayabilecek kadar üretken ve so-
rumluluk duygusu gelişmiş insarun
başan sırnnı öncelikle almış oldu-
ğu eğitimde (Robert Kolej, DTCF In-
giliz Dili ve Edebiyatı Bölümü. Al-
manya Georg August Üniversitesi Ti-
yatro Bölümü), sonra da alanındaki
şaşırtıcı çalışkanlığını vazgeçilmez
bir yaşama biçimine dönüştürmüş
olmasında. eskilerin deyişiyle, "mes-
lekheyecanı"nı sürdürüyor olmasın-
da aramalı. Çalışma disiplinini ya-
şama sevincine katık edebilmesine.
"DefikanlT ruhunu ayakta tutabilme-
sine...
Elımizdekı kitaplan (benim -pek
çoğu yanında- en sık başvurduİda-
nm "Dünya TiyatroTarihi", "Dram
SanatT, "Oyunculuk TarihT, "Da-
rülbedayi'nin EDi YüT, "Gösterim
Terimkri Sözlüğü") tıyatronun tüm
alanlanna ışık tutadursun, öyle sa-
nıyorum ki Dokuz Eylül Üniversi-
tesi'ndeki dersleri de sürüyor. O dil-
lere destan -benim hiç izlemediğim-
Brecht semıneri de sürüyor mu? Sü-
rüyorsa öğrencileri şanslı...
Özdemir Nutku'nun profesyonel
bir toplulukla yaptığı bir çalışmayı
daha önce izlemedim. Ankara Dev-
let Tiyatrosu'nda "At" oyununda
uyguladığı rejiyi merak edıyorum.
Bir matematikçi titizliğiyle, kendini kolayca ele vermeyen şiirler yazmıştı Doğan Şadıllıoğlu
Bir şair yaşadıAHMETÖZTÜRK
Kendi kuşağından sıkı edebiyat okurlannın
bile zor anımsayacağı 'şair daman olan bir
şair'dı Doğan Şadılhoghı. Aslen
Giresunluydu. Ancak kaldınldığı tbn-i Sina
Hastanesi'nde geçırdiği bir ameliyahn
ardından 69 yaşuıda yaşamını yitirinceye
kadar Zonguldak'ta yaşadı hep. Imge yüklü
şiirlen Zonguldak'ta yayımlanan 'Uğraş',
'Yeni Ocak' dergilerinin yanı sıra 'Yeni
Dergi', 'Yeditepe', 'Güney', 'Dönemeç'.
'Kryı', 'Üke' gibı ulusal ölçekte yayın yapan
dergilerde de çıktı.
Şiirle 1955 yılında, çalıştığı yere ziyarete
gelen bir arkadaşının kapıdan girerken
dudaklanndan dökülen birkaç Orhan Veli
dizesiyle tanıştığını söyler Mehmet Yıhnaz'la
yaptığı bir röportajda.
Okurluktan şairiiğe terfi...
Iş çıkışı bir kitapçıdan Orhan Veli kitabı
alarak çok sevdiği koltuk meyhanelerinden
birine kapağı atmak olur ilk işi... Sonra başka
kitaplarla, başka şairlerle tanışarak
yaşamında birinci derecede belirleyici olacak
olan şıir serüveni içinde buluverir kendini.
Şiıre duyduğu ilgi giderek okurluktan şairliğe
terfi ettirir onu.
Eskilerin "Bin düşün, bir karar ver" özlü
sözünü. şiir serüveninde "Milyonlarca kez
düşün, bir kez yaz" şeklinde uygulayan, az
ama öz yazan bir şairdi Şadıllıoğlu. Uzun
dizeler kurmayı sevmez, laf kalabahğuıdan
hoşlanmaz. her sözcüğün şiirinde yer
almasını istemezdi. Şiir, kutsal kelamdı onun
için... Kendini kolay ele veren bir şiir değildi
onunki. Duygulannı simgelerle anlatmaya
çalışır, bir matematikçi titizliğiyle örerdi
dizelerini... Az ürün vermişti, ama az ürünle
kendi biçemini oluşturmayı da becermişti.
Şadıllıoğlu şiüınin başka bir tadı vardı
çünkü...Yevtuşenko, "Bir şairin yaşamı
şürdir" sözünü sanki onun için söylemişti.
Yaşamı da, şiiri gibi sade ve naifti.
Gösterişten, fiyakadan vazgeçtik, ortalıkta
görünmekten bile hoşlanmazdı neredeyse...
"Şüre ve içkiye tutkun bir şair" olarak
tanımlamıştı bir yazısında sevgili arkadaşı
lrfanYalçın onu.
Gerçekten öyle, şüre ve içkiye tutkundu.
Koltuk meyhanelerini çok severdi, belki de
daha çok "koltuk meyhanesi" tanımıru...
Kentin güneş görmeyen en ücra
meyhanelerinde, salaş barlannda ona
ristlanabılirdi, elinde bir Edip Canr
«ver,
• Eskilerin "Bin düşün, bir karar ver" özlü sözünü, şiir serüveninde
"Milyonlarca kez düşün, bir kez yaz" şeklinde uygulayan, az ama öz
yazan bir şairdi. Uzun dizeler kurmayı sevmez, her sözcüğün şiirinde
yer almasını istemezdi. Şiir, kutsal kelamdı onun için... Az ürün
vermişti, ama az ürünle kendi biçemini oluşturmayı da becermişti.
Cemal Süreya, Ühan Berk yahut Turgut Uyar
kitabı ile... Uzun zamandan beri Köyceğiz'de
yaşayan kadim dostu trfan Yalçın'ı
taparcasına severdi. Yalçın ne zaman
Köyceğiz'den Zonguldak'a gelse ülkenin
neresinde olursa olsun koşar gelir, Erbil
Baruönü ve son zamanlarda tarihçi Erol
Çatma'nın da olduğu bir masada keyifle
rakısını yudumlardı, anılann yakıcılaştırdığı
koyu bir sohbetin eşliğinde... Dostluklann
adamıydı o... En son îbn-i Sina
Hastanesi'ndeyken telefonla görüşmüştüm.
Zonguldaklı sanatçı dostlannın isimlerini bir
bir sayarak "geçmiş olsun" dileklerini iletmiş,
tez vakitte Zonguldak'a beklediğimizi
söylemiştim. Zonguldaklı şair-yazar Mustafa
Kademoğlu yanındaymış gün boyu.
înaruhnaz bir coşku vardı sesinde... Hem
Kademoğlu'nun ziyareti, hem de sanatçı
dostlannın onu anımsaması bir sevinç seli
yaratmıştı içinde: telefon ahizesinden elimi
uzatsam sevinç selini yakalayabilecek
gibiydim sankı... Yalruzca şair yanı değildi
öne çıkan. bir dönem siyasette de aktif
olmuştu...
Bedel ödeyenlerdendi
Birinci TlP'in Zonguldak'taki kuruculan
arasındaydı Şadıllıoğlu. Başka dünyanın
şarkılannı söyleyen aydınlık yüzlü insanlann
arasında da yerini almakta gecıkmemişti...
Üstelik bedel ödeyenlerdendi o.
Ereğli Kömürleri îşletmesi'ndeld işinden
siyasal görüşleri nedeniyle uzaklaştırıldığı
gibi, 12 Mart'ta da kovuşrurmaya uğramıştı.
Bir ilaç firmasında propagandıst olarak
çahşarak emekli olmayı ancak hak
edebilmişti... Bir de yayıncı yanı vardı
Şadıllıoğlu nun. 1965'te çıkardığı 'Yeni
Ocak' dergisi, bambaşka anlamlar yüklüdür
Zonguldak için... 194O'lı yıllarda.
Zonguldak'taki kültürel yaşam doruklara
hrmanmıştır, Halkevi'nin de etkisiyle. Ellili
>ıllarda ise bıçakla kesilircesıne, kesıntıye
uğrar... Halkevlerinın kapatılmış olmasının
büyük etkisi vardır bunda kuşkusuz. 196O'lı
yıllarda ise Behçet Kah^cu Nihat Zhalan,
Emer Bay^m, Fatma Süzme AlŞonlu,
Mehmet Yılmaz gibi şair ve yazarlarla yeni
bir i\me kazanır. Dergi, bu hareketle 1940
kuşağını birbirine bağlayan bir işlev görür.
Yalnızca bununla kalmaz. başta Ahmet \aim,
Muzaffer Ta\^ip, Rüştü Onur olmak üzere
unutulup gitmiş bırçok değeri gün ışığuıa
çıkararak ülkenin kültür yaşamına yenidcu
kazandırır...
'İyller lyi mi çocuk'
"Bir ugraş olur saksılarda güneş / Gecikir
buluşması korsanlann / Pıhtılaşır sürelerde
kan / Aduıı öğrenir gece / Evcimenhğin
telierinde / Kuşlanır sesi kadınlaruı / Kuşlanır
ötelerde Çin / Ve uzun boylar dentdnde /
Yıllan bir hüzündür sakallann" dizelerinden
oluşan şiirinin özel bir yeri vardır yaşamında.
Bu şıir 1965 yılında '\eni Dergi'de
yayımlanmıştır; Behçet NecatigO'ın genç
şairlerin bir önceki ayın dergilerinde çıkan
şiirlerinden seçtiği birkaç şiirden biri olarak.
Necatigil gibi bir ustaca. şiirinin 'ayın şüri'
olarak seçilmesi. yaşamı boyu övünç kaynağı
olur... Bir türlû kitaplaştıramamıştı şiirlerini...
Bir kitabı dolduracak kadar şiiri ohnadığını
düşünüyordu belki de. Oysa şiirinin oylumu,
kitaplara sığmayacak kadar büyüktü. "Tabü
yaz geHr / giderse saksıda güz" demişti bir
şiınnde. Bir güz yaprağı gıbı çekiliverdi
aramızdan, her zaman yaptığı gibi; sessizce...
Şimdi o sonsuzluğun bir köşesinde,
dostlanndan uzakta ohnarun hüznüyle
ıçkisini yudumluyordur mutlaka, sığışıverdiği
salaş bir meyhanede. "ryi i)i / iyüer iyi mi
çocuk"dediğinı duyar gibi oluyorum da, içün
yanıyor... "Güz ölür /büyür ölüler". Bu
ikiliğini dilınden düşürmezdi hiç. Takvimlere
göre güzün başladığı eylül ayının ilk gününde
toprağa verdik onu... Sanki o değil de
içünizdeki yaz sevinç leri öldü. Onun çok
se\ dığı koltuk meyhanelerinden birinde
kadehlerımizı onunD anısına kaldıracağız;
kutsal kelam saydığı dizelerini sessizce
okuyup içımize nakşederek... Gerçekten
Doğan Ağabey, "güz öhlr", "büyür(müş)
öhiler"... Acınla bir kez daha anladık bunu...
Oralarda sevgiyle kal emi...
1AZIODASI
SELİM İLERİ
Beyazperde Günlerî (2)
Beyazperde: Türkçe'nin en çağnşımlı sözlerin-
de biri. Işte, dünyanın en güzel kadınlan, en yakı-
şıklı erkekleri orada görünmüş, hayranlıklar, kar-
şılıksız kalmaya mahkûm aşklar, sonsuz coşkular,
coşumlar uyandırmışlar...
Kitaplan bir dönem bizde de çok satan Ameri-
kalı bir romancı, Harold Robins. sinemacılara
"hayal tacirieri" diyor.
Hayaltacirlerinin piyasaya sürdüğü hayallerden
delicesine etkilenirdim. Mesela Atlas'ta -o zaman
tek, büyük bir salondu- seyrettiğim Mihracenin
Gözdesi'yle Hint Mezarı, birbirinin devamı bu iki
film, uykusuz gecelere yol açmıştır.
Atlas'ın kapısında Mihracenin Gözdesi'ne bilet
bulamadığım için yaslara bürünmüştüm. Biletler
karaborsadan satılmakta.
Atlas'ın girişinde mermerler, endam aynalan.
Adamo bu salonda konser verdi. "Tombe /a ne-
ige"\ söylerken, Adamo'nun dinleyicileri gözyaşı
döküyor! Bir kez daha söylüyor Adamo, sonra bir
kez daha...
"Arrette arrette! Ne me touchhe pas..." şarkı-
cısı Patricia Carli ise, o zamanın yeni ve gözde
sineması Dünya'da bir konser verecek, roman-
tizm fırtınaları estirecektir. Dur dur! Dokunma ba-
na... Yarın evleniyorsun.
Beyoğlu, o zamanlar, bir uçtan bir uca, sinema-
lar, tiyatrolarsemtiydi. Dünya'yla birlikte açılan Fi-
taş. Fıtaş'ta daha çok serüven filmleri gösterime
giriyor.
Şimdi hatırladım: llkokul yıllanmda, sinema mev-
simi yaklaşırken, yüksek tirajlı gazetelerde, Be-
yoğlu'ndaki sinemalann sözgelimi Yeni Melek'in,
Atlas'ın o sezon oynatacakları filmler ilan edilirdi.
llanlar birkaç gün üst üste çıkardı. Filmin Türkçe
adı, başrollerdeki oyuncular, film renkli mi renksiz
mi... Elde kalem, görmek istediğim filmleri tek tek
saptardım.
Ve mevsimler gelip geçmiş, o filmlerin kimileri
seyredilmiş, o filmlerin kimilerine gitmek nasip ol-
mamıştır.
Sinema sanatının başyapıtlanndan Gece'yi han-
gi salondaseyrettim? Birtürlü çıkaramıyorum. La
Notte beni büyüledi. öyle romanlar yazmak iste-
dim. Bugün de ıstiyorum.
Ama bir yandan da Türk sinemasının alçakgö-
nüllü filmlenne tutkundum. Yeşilçam sinemasına
hiçbir zaman dudak bükmedim. Dudak bükenler-
le perilerimiz asla banşmamıştır.
Beyoğlu'ndaki Lüks sineması daTürkfilmi gös-
teriyordu artık. Lüks, aslında Odeon Tiyatrosu'nun
salonuymuş. Yakın tarihimizdeki ünlü tiyatro. Ec-
nebi tiyatro trupları görkemli dramlarını Odeon'da
temsil ederlermiş, Sarah Bernhardt, Istanbul'da,
Odeon'un sahnesinde oynamış. Bina, bir süre,
Darülbedayi'nin de salonu olmuş.
Lüks sinemasındaki yerii filmler: Aşk filmleri:
Belgin Doruk'lu, Göksel Arsoy'lu Samanyolu,
Yaz Yağmuru, Aşkın Saati Gelince... Belgin Doruk
yıllar sonra değerii bir dostum olacak.
Ve aynı sinemada, Lüks'te gösterime giren, Me-
tin Erksan imzalı Yılanların öcü. Büyük olay! San-
sür yasaklamış. 27 Mayıs sonrası. Yılanlann öcü
binbirgüçlükle gösterime girebiliyor. İlk kez, sine-
mada asıl imza sahibınin rejisör, yönetmen oldu-
ğunu oğreniyorum. Yılanlann öcü, Metin Erksan'ın
eseri! Lüks tıklım tıkış dolu.
Ama bir on yıl geçecek, 1970'lerde aynı sinema-
da yerii seks filmleri de boy gösterecektir, seks,
karate... Bir şeyler değişmektedir. Seyirci de.
Oysa Istanbul'da yazlık bahçe sinemalan: Ço-
cukluğumdan 1970'lere. Bahçe sinemaları otuz
yıl öncesine kadar bütün Istanbul'da mevsimlik sal-
tanatlar kurardı. Ta ki sonbaharın ilk yağmuriu ge-
cesi...
O zaman kışlık sinemalara koşardık...
Bana gelince, yıllar var ki, sinemaya seyrek gi-
diyorum. Ne oldu, neden gönlümü çelmiyor be-
yazperde? Beyazperde günlerimi nerde, nasıl yi-
tirdim?
Takvimde Iz Bırakan:
"Gitmek! yazmışım defterime çoktan I Rıhtım-
lar, güz halatları, daha bir sürü şey I Şuramda
darmadağınık." Edip Cansever, Şairin Seyir Def-
teri, Ada Yayınlan, 1980.
Urgiıp Sinema Günleri başlıyor
• NEVŞEHİR (AA) - Nevşehir'in Ürgüp
Beledıyesi tarafından gerçekleştirilecek '4. Ürgüp
Sinema Günleri' yann başlayacak. Ürgüp
Belediye Başkanı Bekir Ödemiş, Ürgüplülerin
güzel sanatlann en önemli dallanndan biri olan
sinemaya ilgisini daha da artırmak için bu
etkinliği düzenlediklenni söyledi. 'Urgüp Sinema
Günleri'nde ikisi yerii, biri de yabancı 3 film
dönüşümlü olarak göstenme alınacak. Ürgüp
Belediye Kültür ve Sanat Merkezi'nde
8 Eylül tarihinde 'Yaban Kazlan'nın gösterimiyle
başlayacak sinema günlerinde, 'Züğürt Ağa' ve
'Yılanlann Öcü' filmleri de izleyicilerle
buluşacak. Çekimleri Ürgüp ilçesinin yanı sıra
îstanbul ile ABD'de yapılaıı ve başlıca rollerini
Özcan Deniz, Nurgül Yeşılçay ve Selda Alkor'un
paylaştığı 'Asmalı Konak' adlı filmin galasının
da, 17 Ekim'de Ürgüp'te yapılacağı bildirildi.
Ürgüp Sinema Günleri daha sonra vizyon
fılmlerinin gösterimiyle 2004'ün haziran
ayına kadar devam edecek.