27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2003 SALI 14 J V L J L J I LJJ\ [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Hem bilim adamıhem sanatçıDevlet Tiyatrolannııı 2003-2004 açüış oyunlanna bakarken Özdemir Nutku aduıı gördüm. Ankara Dev- let Tiyatrosu'nda yer alacak oyun- lardanu At"ı sahnelıyormuş. Sevin- dim. Julius Gyula Hay 'in bu oyunu •siyasal erk"i elınde tutan çılgınla- nn toplumu nasıl mantık dışı bir se- ıüvene sürüklediğinin, bu serüvene katılanlann ve mantık dışı koşulla- ra uyum sağlayanlann "değersidik'' uçurumuna nasıl sürüklendiklerini gülmecenin bakış açısından süze- rek dile getiren, güncel anlamlarla yüklü bir yapıt. 24 oyun kişisi içe- ren kalabalık bir sahne olayı gerek- tiriyor. Çevirenı de yine Özdemir Nutku. 'Üç büyükler'den biri Tiyatro dünyasından olup da Öz- demir Nutku" yu tanımamak söz ko- nusu değildir. Eğitımci, akademis- yen ve tiyatro uygulamacısı olarak dünya düzeyınde de bilinegeleli uzun yıllaroldu. SermetÇaganla birlik- te yazdığı "Savaş Oyunu" ile 1965 Erlangen Uluslararası Tiyatro Şen- liği'nde rejı bırincilik ödülü aldığın- da, ülkemizde tiyatro eğatimini ilk kez ünrv ersıte düzeyine taşıyan Dil ve Ta- rih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bö- lümü'nün ilk asistanlanndan biriy- di. Kısa bir süre içinde verdiği ürün- lerle de ülkemizdeki tiyatro bilimi- nin "üç büyükleri"nden biri oldu. "Üçbüvükler"... SevdaŞener,Me- tin And, Özdemir Nutku. Onlar Türk ve dünya tiyatrosu üstüne üst üste yaptıklan ıncelemelerle Türk tiyat- ro bilimini oluşturan *flk"ler. Bugün üçü de emeklı. Ancak. üçü de henüz "emekli olmavan"lardan birkaç kat daha etkin ve üretken. Üçü de yak- tıkları meşalenin sönmemesi için "hizmettesınırtanımıyor". Çevrele- nne yaydıklan enerjiye bakılırsa üçü de hepimizden genç... Onlan çoğunlukla önce yapıtla- nyla tanımışızdır. Kişiliklerini tanı- mak ıse bambaşka bir olaydır. Öz- demir Nutku, kişilikleri ve etkinlik alanlan yeterince renkli olan Şener ve And'dan bile daha renkli bir ki- şilik sergiler. Nutku tiyatro araştırmacdığının, in- celemeciliginın, eleştirmenliğinin ve eğitimciliğinin yanı sıra şairdir, piyanisttir, çevirmendir. Daha da önemlisi, tiyatro eğitimi ve tiyatro uygulaması alanlarında "öncü" ve "kunıcu" olma niteliğine sahiptir. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görün- tü Sanatlan Bölümü'nü yoktan var etmiştir. Ülke düzeyinde pek çok benzer bölümün kurulmasına da kat- kısı olmuştur. Kurduğu ya da deste- ğini esirgemediği tiyatro topluluk- lannın sayısı az değildir. Bir yönüy- le, Özdemir Nutku katıksız bir sah- ne adamıdır. Yazdığı ve çevırdiği ki- taplann sayısı 100, yayımlanmış ya- zılan 2000 dolayındaysa, sahnelemiş olduğu oyunlann sayısı da 100'e yaklaşıyor. Nutku'nun Brecht semlnerlerl 196O'lı yıllardan başlayarak DTCF'de yaptığı Brecht seminerle- ri dilden dile dolaşan Özdemir Ho- ca'yla tamşmam da sınıfta değil (öğ- rencisi hiç olmadım). DTCF Tiyat- ro Bölümü'nün deneme sahnesinde oldu. Tiyatro eleştirisi yazmaya ye- ni başladığun yıllarda (1975 ya da 1976 olmalı) beni hıç tanımayan bu zdemir Nutku tiyatro araştırmacılığının, incelemeciliğinin, eleştirmenliğinin ve eğitimciliğinin yanı sıra şairdir, piyanisttir,; çevirmendir. Daha da > önemlisi, tiyatro j eğitimi ve tiyatro I uygulaması f alanlannda 'öncü' ve 'kurucu' olma niteliğine sahiptir. Bir yönüyle de katıksız bir sahne adamıdır. Yazdığı ve çevırdiği ] kitapların sayısı 100, yayımlanmış yazılan 2000 dolayındaysa, sahnelemiş olduğu oyunlann sayısı da 100'e yaklaşıyor. ünlü tiyatro profesörü tarafından önemsendiğim ve sahnelediği oyu- na çağnldığım için çok heyecanlan- mıştım. DTCF'nin kapısından içeri ilk adım atışım. Oyun "Kopenikli YüzbaşT. baş- rolde henüz "öğrenci" konumunda- ki Altan ErkekB. Bir başka rolde o dönemde asistan olan Nurhan Ka- radağ. Sıcak bir karşılama, oyun hakkuı- daki düşüncemın merak edilmesi, nazikçe kotanlmış bir söz alışveri- şi. Güzel bir başlangıç... Kısa süre sonra îzmir'e yerleşen Özdemir Hoca ile ilişkimiz meslek- taşlık, eleştirmenlik. taşınan ortak görevler, paylaşılan projeler. akade- mik amaçlı yolculuklar. kongreler, sempozyumlar, düzenleme komite- si toplantılan düzeyinde bir dostluk içinde perçınlenerek otuz yıla ya- yıldı. Ancak. doçentlik sınavına gir- diğımde, "Haldun Taner Tiyatro- su'' kitabımın Brecht' i de içeren bö- lümleri hoca tarafından paramparça edilmedi sanmayın. Ya, çok değil yedı sekız ay önce -o emekli, ben kı- demli bir profesörken- birlikte katıl- dığımız bir kongrede sunacağım bil- dirinin bir ıki cümlesine takılarak o gürülrü patırtı arasında beni uyar- ması! 'Dellkanlı' ruhu... Bu son derece titiz, çok düzenli ve disiplinli, üniversitede yöneticilik yaptığı ve haftada 35 saat ders ver- diği bir dönemde bile iki kitap ya- yımlayabilecek kadar üretken ve so- rumluluk duygusu gelişmiş insarun başan sırnnı öncelikle almış oldu- ğu eğitimde (Robert Kolej, DTCF In- giliz Dili ve Edebiyatı Bölümü. Al- manya Georg August Üniversitesi Ti- yatro Bölümü), sonra da alanındaki şaşırtıcı çalışkanlığını vazgeçilmez bir yaşama biçimine dönüştürmüş olmasında. eskilerin deyişiyle, "mes- lekheyecanı"nı sürdürüyor olmasın- da aramalı. Çalışma disiplinini ya- şama sevincine katık edebilmesine. "DefikanlT ruhunu ayakta tutabilme- sine... Elımizdekı kitaplan (benim -pek çoğu yanında- en sık başvurduİda- nm "Dünya TiyatroTarihi", "Dram SanatT, "Oyunculuk TarihT, "Da- rülbedayi'nin EDi YüT, "Gösterim Terimkri Sözlüğü") tıyatronun tüm alanlanna ışık tutadursun, öyle sa- nıyorum ki Dokuz Eylül Üniversi- tesi'ndeki dersleri de sürüyor. O dil- lere destan -benim hiç izlemediğim- Brecht semıneri de sürüyor mu? Sü- rüyorsa öğrencileri şanslı... Özdemir Nutku'nun profesyonel bir toplulukla yaptığı bir çalışmayı daha önce izlemedim. Ankara Dev- let Tiyatrosu'nda "At" oyununda uyguladığı rejiyi merak edıyorum. Bir matematikçi titizliğiyle, kendini kolayca ele vermeyen şiirler yazmıştı Doğan Şadıllıoğlu Bir şair yaşadıAHMETÖZTÜRK Kendi kuşağından sıkı edebiyat okurlannın bile zor anımsayacağı 'şair daman olan bir şair'dı Doğan Şadılhoghı. Aslen Giresunluydu. Ancak kaldınldığı tbn-i Sina Hastanesi'nde geçırdiği bir ameliyahn ardından 69 yaşuıda yaşamını yitirinceye kadar Zonguldak'ta yaşadı hep. Imge yüklü şiirlen Zonguldak'ta yayımlanan 'Uğraş', 'Yeni Ocak' dergilerinin yanı sıra 'Yeni Dergi', 'Yeditepe', 'Güney', 'Dönemeç'. 'Kryı', 'Üke' gibı ulusal ölçekte yayın yapan dergilerde de çıktı. Şiirle 1955 yılında, çalıştığı yere ziyarete gelen bir arkadaşının kapıdan girerken dudaklanndan dökülen birkaç Orhan Veli dizesiyle tanıştığını söyler Mehmet Yıhnaz'la yaptığı bir röportajda. Okurluktan şairiiğe terfi... Iş çıkışı bir kitapçıdan Orhan Veli kitabı alarak çok sevdiği koltuk meyhanelerinden birine kapağı atmak olur ilk işi... Sonra başka kitaplarla, başka şairlerle tanışarak yaşamında birinci derecede belirleyici olacak olan şıir serüveni içinde buluverir kendini. Şiıre duyduğu ilgi giderek okurluktan şairliğe terfi ettirir onu. Eskilerin "Bin düşün, bir karar ver" özlü sözünü. şiir serüveninde "Milyonlarca kez düşün, bir kez yaz" şeklinde uygulayan, az ama öz yazan bir şairdi Şadıllıoğlu. Uzun dizeler kurmayı sevmez, laf kalabahğuıdan hoşlanmaz. her sözcüğün şiirinde yer almasını istemezdi. Şiir, kutsal kelamdı onun için... Kendini kolay ele veren bir şiir değildi onunki. Duygulannı simgelerle anlatmaya çalışır, bir matematikçi titizliğiyle örerdi dizelerini... Az ürün vermişti, ama az ürünle kendi biçemini oluşturmayı da becermişti. Şadıllıoğlu şiüınin başka bir tadı vardı çünkü...Yevtuşenko, "Bir şairin yaşamı şürdir" sözünü sanki onun için söylemişti. Yaşamı da, şiiri gibi sade ve naifti. Gösterişten, fiyakadan vazgeçtik, ortalıkta görünmekten bile hoşlanmazdı neredeyse... "Şüre ve içkiye tutkun bir şair" olarak tanımlamıştı bir yazısında sevgili arkadaşı lrfanYalçın onu. Gerçekten öyle, şüre ve içkiye tutkundu. Koltuk meyhanelerini çok severdi, belki de daha çok "koltuk meyhanesi" tanımıru... Kentin güneş görmeyen en ücra meyhanelerinde, salaş barlannda ona ristlanabılirdi, elinde bir Edip Canr «ver, • Eskilerin "Bin düşün, bir karar ver" özlü sözünü, şiir serüveninde "Milyonlarca kez düşün, bir kez yaz" şeklinde uygulayan, az ama öz yazan bir şairdi. Uzun dizeler kurmayı sevmez, her sözcüğün şiirinde yer almasını istemezdi. Şiir, kutsal kelamdı onun için... Az ürün vermişti, ama az ürünle kendi biçemini oluşturmayı da becermişti. Cemal Süreya, Ühan Berk yahut Turgut Uyar kitabı ile... Uzun zamandan beri Köyceğiz'de yaşayan kadim dostu trfan Yalçın'ı taparcasına severdi. Yalçın ne zaman Köyceğiz'den Zonguldak'a gelse ülkenin neresinde olursa olsun koşar gelir, Erbil Baruönü ve son zamanlarda tarihçi Erol Çatma'nın da olduğu bir masada keyifle rakısını yudumlardı, anılann yakıcılaştırdığı koyu bir sohbetin eşliğinde... Dostluklann adamıydı o... En son îbn-i Sina Hastanesi'ndeyken telefonla görüşmüştüm. Zonguldaklı sanatçı dostlannın isimlerini bir bir sayarak "geçmiş olsun" dileklerini iletmiş, tez vakitte Zonguldak'a beklediğimizi söylemiştim. Zonguldaklı şair-yazar Mustafa Kademoğlu yanındaymış gün boyu. înaruhnaz bir coşku vardı sesinde... Hem Kademoğlu'nun ziyareti, hem de sanatçı dostlannın onu anımsaması bir sevinç seli yaratmıştı içinde: telefon ahizesinden elimi uzatsam sevinç selini yakalayabilecek gibiydim sankı... Yalruzca şair yanı değildi öne çıkan. bir dönem siyasette de aktif olmuştu... Bedel ödeyenlerdendi Birinci TlP'in Zonguldak'taki kuruculan arasındaydı Şadıllıoğlu. Başka dünyanın şarkılannı söyleyen aydınlık yüzlü insanlann arasında da yerini almakta gecıkmemişti... Üstelik bedel ödeyenlerdendi o. Ereğli Kömürleri îşletmesi'ndeld işinden siyasal görüşleri nedeniyle uzaklaştırıldığı gibi, 12 Mart'ta da kovuşrurmaya uğramıştı. Bir ilaç firmasında propagandıst olarak çahşarak emekli olmayı ancak hak edebilmişti... Bir de yayıncı yanı vardı Şadıllıoğlu nun. 1965'te çıkardığı 'Yeni Ocak' dergisi, bambaşka anlamlar yüklüdür Zonguldak için... 194O'lı yıllarda. Zonguldak'taki kültürel yaşam doruklara hrmanmıştır, Halkevi'nin de etkisiyle. Ellili >ıllarda ise bıçakla kesilircesıne, kesıntıye uğrar... Halkevlerinın kapatılmış olmasının büyük etkisi vardır bunda kuşkusuz. 196O'lı yıllarda ise Behçet Kah^cu Nihat Zhalan, Emer Bay^m, Fatma Süzme AlŞonlu, Mehmet Yılmaz gibi şair ve yazarlarla yeni bir i\me kazanır. Dergi, bu hareketle 1940 kuşağını birbirine bağlayan bir işlev görür. Yalnızca bununla kalmaz. başta Ahmet \aim, Muzaffer Ta\^ip, Rüştü Onur olmak üzere unutulup gitmiş bırçok değeri gün ışığuıa çıkararak ülkenin kültür yaşamına yenidcu kazandırır... 'İyller lyi mi çocuk' "Bir ugraş olur saksılarda güneş / Gecikir buluşması korsanlann / Pıhtılaşır sürelerde kan / Aduıı öğrenir gece / Evcimenhğin telierinde / Kuşlanır sesi kadınlaruı / Kuşlanır ötelerde Çin / Ve uzun boylar dentdnde / Yıllan bir hüzündür sakallann" dizelerinden oluşan şiirinin özel bir yeri vardır yaşamında. Bu şıir 1965 yılında '\eni Dergi'de yayımlanmıştır; Behçet NecatigO'ın genç şairlerin bir önceki ayın dergilerinde çıkan şiirlerinden seçtiği birkaç şiirden biri olarak. Necatigil gibi bir ustaca. şiirinin 'ayın şüri' olarak seçilmesi. yaşamı boyu övünç kaynağı olur... Bir türlû kitaplaştıramamıştı şiirlerini... Bir kitabı dolduracak kadar şiiri ohnadığını düşünüyordu belki de. Oysa şiirinin oylumu, kitaplara sığmayacak kadar büyüktü. "Tabü yaz geHr / giderse saksıda güz" demişti bir şiınnde. Bir güz yaprağı gıbı çekiliverdi aramızdan, her zaman yaptığı gibi; sessizce... Şimdi o sonsuzluğun bir köşesinde, dostlanndan uzakta ohnarun hüznüyle ıçkisini yudumluyordur mutlaka, sığışıverdiği salaş bir meyhanede. "ryi i)i / iyüer iyi mi çocuk"dediğinı duyar gibi oluyorum da, içün yanıyor... "Güz ölür /büyür ölüler". Bu ikiliğini dilınden düşürmezdi hiç. Takvimlere göre güzün başladığı eylül ayının ilk gününde toprağa verdik onu... Sanki o değil de içünizdeki yaz sevinç leri öldü. Onun çok se\ dığı koltuk meyhanelerinden birinde kadehlerımizı onunD anısına kaldıracağız; kutsal kelam saydığı dizelerini sessizce okuyup içımize nakşederek... Gerçekten Doğan Ağabey, "güz öhlr", "büyür(müş) öhiler"... Acınla bir kez daha anladık bunu... Oralarda sevgiyle kal emi... 1AZIODASI SELİM İLERİ Beyazperde Günlerî (2) Beyazperde: Türkçe'nin en çağnşımlı sözlerin- de biri. Işte, dünyanın en güzel kadınlan, en yakı- şıklı erkekleri orada görünmüş, hayranlıklar, kar- şılıksız kalmaya mahkûm aşklar, sonsuz coşkular, coşumlar uyandırmışlar... Kitaplan bir dönem bizde de çok satan Ameri- kalı bir romancı, Harold Robins. sinemacılara "hayal tacirieri" diyor. Hayaltacirlerinin piyasaya sürdüğü hayallerden delicesine etkilenirdim. Mesela Atlas'ta -o zaman tek, büyük bir salondu- seyrettiğim Mihracenin Gözdesi'yle Hint Mezarı, birbirinin devamı bu iki film, uykusuz gecelere yol açmıştır. Atlas'ın kapısında Mihracenin Gözdesi'ne bilet bulamadığım için yaslara bürünmüştüm. Biletler karaborsadan satılmakta. Atlas'ın girişinde mermerler, endam aynalan. Adamo bu salonda konser verdi. "Tombe /a ne- ige"\ söylerken, Adamo'nun dinleyicileri gözyaşı döküyor! Bir kez daha söylüyor Adamo, sonra bir kez daha... "Arrette arrette! Ne me touchhe pas..." şarkı- cısı Patricia Carli ise, o zamanın yeni ve gözde sineması Dünya'da bir konser verecek, roman- tizm fırtınaları estirecektir. Dur dur! Dokunma ba- na... Yarın evleniyorsun. Beyoğlu, o zamanlar, bir uçtan bir uca, sinema- lar, tiyatrolarsemtiydi. Dünya'yla birlikte açılan Fi- taş. Fıtaş'ta daha çok serüven filmleri gösterime giriyor. Şimdi hatırladım: llkokul yıllanmda, sinema mev- simi yaklaşırken, yüksek tirajlı gazetelerde, Be- yoğlu'ndaki sinemalann sözgelimi Yeni Melek'in, Atlas'ın o sezon oynatacakları filmler ilan edilirdi. llanlar birkaç gün üst üste çıkardı. Filmin Türkçe adı, başrollerdeki oyuncular, film renkli mi renksiz mi... Elde kalem, görmek istediğim filmleri tek tek saptardım. Ve mevsimler gelip geçmiş, o filmlerin kimileri seyredilmiş, o filmlerin kimilerine gitmek nasip ol- mamıştır. Sinema sanatının başyapıtlanndan Gece'yi han- gi salondaseyrettim? Birtürlü çıkaramıyorum. La Notte beni büyüledi. öyle romanlar yazmak iste- dim. Bugün de ıstiyorum. Ama bir yandan da Türk sinemasının alçakgö- nüllü filmlenne tutkundum. Yeşilçam sinemasına hiçbir zaman dudak bükmedim. Dudak bükenler- le perilerimiz asla banşmamıştır. Beyoğlu'ndaki Lüks sineması daTürkfilmi gös- teriyordu artık. Lüks, aslında Odeon Tiyatrosu'nun salonuymuş. Yakın tarihimizdeki ünlü tiyatro. Ec- nebi tiyatro trupları görkemli dramlarını Odeon'da temsil ederlermiş, Sarah Bernhardt, Istanbul'da, Odeon'un sahnesinde oynamış. Bina, bir süre, Darülbedayi'nin de salonu olmuş. Lüks sinemasındaki yerii filmler: Aşk filmleri: Belgin Doruk'lu, Göksel Arsoy'lu Samanyolu, Yaz Yağmuru, Aşkın Saati Gelince... Belgin Doruk yıllar sonra değerii bir dostum olacak. Ve aynı sinemada, Lüks'te gösterime giren, Me- tin Erksan imzalı Yılanların öcü. Büyük olay! San- sür yasaklamış. 27 Mayıs sonrası. Yılanlann öcü binbirgüçlükle gösterime girebiliyor. İlk kez, sine- mada asıl imza sahibınin rejisör, yönetmen oldu- ğunu oğreniyorum. Yılanlann öcü, Metin Erksan'ın eseri! Lüks tıklım tıkış dolu. Ama bir on yıl geçecek, 1970'lerde aynı sinema- da yerii seks filmleri de boy gösterecektir, seks, karate... Bir şeyler değişmektedir. Seyirci de. Oysa Istanbul'da yazlık bahçe sinemalan: Ço- cukluğumdan 1970'lere. Bahçe sinemaları otuz yıl öncesine kadar bütün Istanbul'da mevsimlik sal- tanatlar kurardı. Ta ki sonbaharın ilk yağmuriu ge- cesi... O zaman kışlık sinemalara koşardık... Bana gelince, yıllar var ki, sinemaya seyrek gi- diyorum. Ne oldu, neden gönlümü çelmiyor be- yazperde? Beyazperde günlerimi nerde, nasıl yi- tirdim? Takvimde Iz Bırakan: "Gitmek! yazmışım defterime çoktan I Rıhtım- lar, güz halatları, daha bir sürü şey I Şuramda darmadağınık." Edip Cansever, Şairin Seyir Def- teri, Ada Yayınlan, 1980. Urgiıp Sinema Günleri başlıyor • NEVŞEHİR (AA) - Nevşehir'in Ürgüp Beledıyesi tarafından gerçekleştirilecek '4. Ürgüp Sinema Günleri' yann başlayacak. Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş, Ürgüplülerin güzel sanatlann en önemli dallanndan biri olan sinemaya ilgisini daha da artırmak için bu etkinliği düzenlediklenni söyledi. 'Urgüp Sinema Günleri'nde ikisi yerii, biri de yabancı 3 film dönüşümlü olarak göstenme alınacak. Ürgüp Belediye Kültür ve Sanat Merkezi'nde 8 Eylül tarihinde 'Yaban Kazlan'nın gösterimiyle başlayacak sinema günlerinde, 'Züğürt Ağa' ve 'Yılanlann Öcü' filmleri de izleyicilerle buluşacak. Çekimleri Ürgüp ilçesinin yanı sıra îstanbul ile ABD'de yapılaıı ve başlıca rollerini Özcan Deniz, Nurgül Yeşılçay ve Selda Alkor'un paylaştığı 'Asmalı Konak' adlı filmin galasının da, 17 Ekim'de Ürgüp'te yapılacağı bildirildi. Ürgüp Sinema Günleri daha sonra vizyon fılmlerinin gösterimiyle 2004'ün haziran ayına kadar devam edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle