Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 5 MART 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Kan kokmasın
sozcükler
Sözümüz kıtlaştı, içimiz
daraldı: Tezkere,
konuşlanma, silah, asker,
savaş, füze, işgal!
"Seher" desek, yazsak.
Seheri yazsak, seheri...
Türkülerdeki seheri. Ufuk
tavında gün döndüren
seheri.
ÇiğcJem zamanıdır,
"çiğdem"\ yazsak. Kar
suyunda yıkanmış
sütbeyaz, güneş sarı
çiğdemi.
Ispinozgillerden "saka"yı,
"serçe"yi yazsak.
Tutsaklığa dayanamayan
kuşlardan söz etsek.
"Çarşı" desek,
dizelgelesek gelip
geçeni; sinek avlayanı,
taburede oturanı,
pazarlık yapan kadını,
patiska ölçen
manifaturacıyı, feleğin
çernberinden geçmiş
posbıyıklı bıçkını, izbe
çay ocağındaki askıcıyı...
"Gülme"y\ yazsak,
gülmeyi. Şakrak
kahkahayı, alaycı olan kıs
kısını, kurnaz sırıtmayı.
Ah; dingin, mışıl mışıl
uyuyabilsek.
Uyandığımızda çiğdeme
durmuş olsa seher.
Pusuda beklemese saka,
serçe avcısı. Kalabalık
çarşılarda hoşça selam
alıp selam versek.
Sözcük dağarcığımızdan,
günlük deyişimizden gül
derieyip gülüversek...
ISIKKANSl
Minarenin kılıfıDoğan Avcıoğlu, "Milli Kurtuluş Tarihi"
adlı yapıtının bırinci cildinin ilk sayfalarında,
Kurtuluş Savaşı öncesi Anadolu'daki
manzarayı anlatırken, çarpıcı ömekler verir.
Bir avuç yurtseverin dışında genel hava
"Ermeniler, Yunanlılargirmesin de, bizlngiliz
işgaline razıyız" yönündedir. Dönemin
mütareke basınının göklere çıkardığı Mondros
silah bırakışmasını imzalayan Rauf Orbay'a
göre Ingilizlerin amacı şudur
"Yakındoğu'da Türkiye'yi yok etmekten
çok, rahat ve huzur içinde ilerleyerek tam
bir bağımsızlıkla yaşayacak bir düzeye
getirmek, Asya'da güdecekleri politika
bakımmdan daha çok istenecek bir
durumdu."
Nazilli Heyeti Milliyesi'nin 27 Ağustos
1919'da General Milne'ye gönderdiği
telgrafta, "Eğerbaşta Ingilizlerolduğu halde,
Itilaf Devletleri, Yunanlılan bütün Aydın
ilinden çıkaracak olurlarsa, biz derhal
teşekkür edip köylerimize döner, işimiz
gücümüzle uğraşınz" vurgusu yapılır.
Van Valisi Haydar Bey, Kazım
Karabekir'e, haiktn "Ermeni'den başka kim
gelirse hoşnutlukla karşılayacaklan"n\ bir
şifreyle iletir. Ünlü Demirci Mehmet Efe'nin
fngiliz istihbarat subayı Yüzbaşı Hadkinson'a
aktardıklan ise şaşırtıcıdır:
"Italyanlardan sızlanacak bir şeyimiz yok
ise de, eğer herhangi bir hükümet bizi
kontrol edecekse, bu işin daha büyük ve
daha aydın birdevlet tarafından yapılmasını
yine de yeğ tutardık."
Oysa, Başbakan Lloyd George'un
1917'deki Glaskovv konuşması Ingilizlerin asıl
amacını çok iyi özetlemektedir:
"Mezopotamya Türkdeğildir, hiçbirzaman
Türk olmamıştır. Türk, bu ünlü ülkenin
uygarlık adına olsa olsa gözeticisiydi. Ama
ne gözetid! Göreviniyerine getirmedi. Dünya
işlerini düzenleyecek Barış Konferansı
tarafından gözeticilik, daha adaletli ve daha
yeteneklie/tere verilmelidir." Bugünegetelim...
Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devteti kurulmasını
önlemek gerekçesiyte ABD askerierinin, araç
ve gereçlerinin Türkiye'nin özellikle
Güneydoğusu'nda konuşlanmasına olanak
tanıyoruz. ABD yetkilileri, milletvekillerimizi
topluyor ve demeye getiriyorlar ki: "En az
20-25 yıl bu bölgede kalacağız. Burada
demokratikyapıyı, demokrasi kültürünü ve
geleneğini oluşturmak için uzun birdöneme
ihtiyaç var."
Ve bizler; süngülü, miğferii şiiriere düşkün
Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde
minarenin kılıfına uydurulmasını bekliyoruz.
Dünya Bankası Türkiye
Temstlcisi Ajay Chhibber'in, çift-
çiye verilen doğrudan gelir des-
teğinin kısılmasını eleştirmesi,
bütçenin toplumu yoksullaştır-
dığını açıklaması kıyameti ko-
pardı. Chhibber'e destek ise, bir
kurumdaşından geldi:
Tanm kesimine doğrudan ge-
lir desteği ödemesi Dünya Ban-
kası'nın önemliparasal katkı da
yaptığı ve çok önem verdiği bir
uygulamadır.
AKP iktidan sosyaladalet ko-
nusunda Dünya Bankası'ndan
bile geriye düşmüştür."
Susr
sus, sus, kimseter duymasın
Sosyal adaletten söz eden,
çiftçtyi savunan kim? Kemal Der-
viş...
Gözlerine inanamaz, şak der
bayılır insan! Ekonomiden so-
rumlu bakanken çiftçiyi, üretici-
yi perişan eden tütün yasasını, şe-
ker yasasını zorla çıkartan ken-
disi değil sanki...
CHP Ekonomi Masası'nın 26
Nisan 2001 tarihli bürteninde
"Çiftçimiziyabancılann insafına
terk ediyor, destekleme için en
çok 200 trilyon vereceğiz, di-
yor" diye eleştirdiği Kemal Der-
viş de değil...
Bakın, Tütün Eksperleri Deme-
ği Başkanı Vakrf Mercimek ne
diyor:
"Derviş döneminde çıkanlan
Tûtûn Yasası sonrası tüm Türki-
ye'deki tütün ekici sayısı yüzde
15-18 arasında azaidı. Yaklaşık
1 milyon kişi demektirbu. Bun-
lar ne yapıyor şimdi? Seçenek-
s'ız olduktan için ya buğday eki-
yor ve daha önceki gelirinin al-
tıda biri ile geçinmeye çalışıyor
ya da şehiriere göçtüler...
Bir de TEKEL'in pazar payını
yitirmesi söz konusu. Tütün Ya-
sası'nın yürürlüğe girmesinden bu
yana geçen 15 aylık süre içinde
TEKEL, çokuluslu şirketlere yüz-
de 8'lik bir pazar payı kaptrdı. Bu
yüzde 8'lik pazar payının kârı
400 trilyon liradır. 400 trilyon ço-
kuluslu firmalara gitmiş yani."
Bu ütkede sosyal adaleti sa-
vunmaya kalkacak son isimler-
dendir Kemal Derviş. En iyisi mi,
sussun.
Halkhiliıııiıı Çınarı
Pertev N. Boratav
MtVIOZA ÖZAD PALUT
Halkbilim Araştırmacısı
Pertev Naili Boratav'ın halk-
bilim yaşamı, babasının kay-
makam olduğu Mudurnu'da,
lise öğretmeni Hilmi Ziya Ül-
ken'in verdiği bir ödev ile baş-
lamış, 15 Mart 1998'de 91 ya-
şında Paris'te sona ermiştir.
Pertev Naili Boratav, baba-
sının atandığı Edirne'nin Darı-
dere ilçesinde (Balkan Sava-
şı'ndan sonra Bulgaristan'da
kalmıştır) 2 Eylül 1907 Pazar-
tesi günü doğdu. llköğrenimi-
ni Nevşehir'in kuzeyinde, Kızı-
lırmak boyundaki Arapsun'da
(Gülşehri), ortaokulu Istan-
bul'da, Kumkapı FransızKole-
ji'nde, lise öğrenimini Gelen-
bevi Lisesi'nde yaptı. Yüksek
öğretmen Okulu'nu ve Istan-
bul Üniversitesi Edebiyat Fakül-
tesi'ni bitirdi. 1938'de Ankara
Dil ve Tarih Coğrafya Fakülte-
si'ne doçent olarak atandı.
1946'da Edebiyat ve Folklor
Profesörü oldu.
1947 yılında iki arkadaşıyla
biriikte üniversiteden uzaklaş-
tınldı.
Ankara Idare Mahkemesi ka-
ranyla görevine iade edilmesi-
ne karşın, Halk Edebiyatı ve
Folklor kürsüsü bakanlıkça kal-
dınldığı için ders veremez du-
ruma düşürüldü. Yıne de çalış-
malannı sürdürdü. Istanbul Üni-
versitesi tarafından yayımla-
nan Islam Ansiklopedisi'ne,
Inönü Türk Ansiklopedisi'ne
konusuyla ilgili birçok yazı ver-
di; Türk Hikâyeleh ve Binbir
Gece Masallan adlı bir çalışma
yaptı. Oriens IV (1951), Türk
Folklorunda Azrail Üzerine Not-
lar gibi Fransızca yayımlanan
çalışmaları yanında Istanbul
Fransız Arkeoloji Enstitüsü der-
gisi Anadolu'da Paris için yine
Fransızca Türk Folklor Çalışma-
/a/7'nı yayımladı (1952).
Anadolu'nun en ücra köşe-
sindeki birkütüphane memur-
luğu ısteğine bile ret yanıtı ge-
lince Mayıs 1952'de Paris'e
yerleşti. Türkolog Louis Ba-
zin'in desteği ile CNRS (Fran-
sız Bilimsel Araştırma Ulusal
Merkezi) Doğu Dilleri ve Uy-
gariıklar Bölümü'ne araştırma
görevlisi olarak kabul edildi.
Boratav yaşamı boyunca bir-
çok kitap, yüzlerce yazı yayım-
lamıştır Köroğlu Destanı (1931,
1984), Folklor ve Edebiyat (I:
1939, 1982; II: 1945, 1983),
Bey Börek Hikâyesine Ait Me-
tinler (1939), Halk Edebiyatı
Dersleri (1942), Pir Sultan Ab-
dal (A. Gölpınarlı ile, 1943),
Halk Hikâyeleh ve Halk Hikâ-
yeciliği (1946, 1988), Typen
Türkischer Volkmarchen (Türk
Halk Masallarının Tipleri. W.
Eberhard ile, 1953), Zaman
Zaman İçinde (1958), Le Teker-
leme-Contribution a L'etude
typologique et stylistique du
conte populaire Turc (Teker-
leme-Türk Masallannın Stilist-
lik ve Tipolojik Incelemesine
Katkı, 1963), Az Gittik Uz Git-
tik (1969), 100 Soruda Türk
FolMoru (1973), Nasreddin Ho-
ca (1995,1996).
1974 yılında Ankara'da top-
lanan 1. Folklor Kongresi'ne
davet edilen Boratav, bildiri-
sindeki hatalar(!) gerekçe gös-
terilerek dönemin bağnaz kül-
tür müsteşan tarafından engel-
lenir.
Pertev Naili Boratav bunun
üzerine Türkiye'de hiçbir folk-
lor konferansına katılmamaya
karar verir.
1990'lı yıllarda, dönemin Kül-
tür Bakanı Timurçin Savaş,
kendisine onur ödülü verirken,
Hoca'ya: "... Bu ödül ile Tür-
kiye Cumhuriyeti sizden özür
diliyor..." der.
Beş yıl önce bugün yitirdiği-
miz Boratav Hoca'nın son ar-
zusu, arşivinin Türkiye'ye ge-
tirilmesi idi.
Anadolu'yu ve insanını bel-
ki de en iyi anlayan kişi olan Per-
tev Naili Boratav'ın değeri üze-
rine ölümünden sonra da bir-
çok söz söylenmiştir:
"... Boratav'ın anlamı öyle-
sine büyük ve çarpıcı ki insa-
nın tüyleri ürperiyor; bedeni
Fransa'ya gömüldü. Yüreği,
benliği, kimliği, yapıtlan Tür-
kiye'nin en güzel ağacının kö-
künde yatıyor. O ağaç dal dal
sürgün verecek, yaprakyaprak
açacak..." (llhan Selçuk, Cum-
huriyet, 20 Mart 1998.)
"...Nur içinde yat Hocam.
Kolaylığın, palavranın, abartma-
nın dışında bir Türk Halkbilimi
varsa, bu, bizlere senin en bü-
yük armağanın. Bu armağanı-
nı koruyacağız, geliştirmeye
çalışacağız..." (llhan Başgöz,
Cumhuriyet, 21 Mart 1998.)
91 yıllık bu dev halkbilim çı-
nannın önünde saygıyla eğili-
yoruz.
Antep'ten
iki öykü
öyküyü Gaziantep
Oğuzeli Belediye
Başkanı Mehmet
Ergüieç anlattı.
Köylülerle konuşurken
bir yaşlıya sormuş:
- Amca savaş istiyor
musun?
- Allah korusun oğlum.
- Tarlalannızı
Amerikalılar
istiyormuş...
- Öğlum, zaten ekip
biçemiyoruz; beş, on
kuruş verseler de bir
işimize yarasa bari.
Bu öykü, 2001 yılında
yine aynı kentte
yaşanan olayı bir kez
daha anımsattı bize:
Dönemin AB Türkiye
Temsilcisi Karen Fogg,
bir konferans için
Gaziantep'e gelir. Vali
Erhan Tanju, Fogg'a,
ildeki işadamlannın
Fransız sermayesi ile
yakından ilgilendiklerini
aktanr. Fogg'un yanıtı
imalıdır:
"Fransız işadamlan
gelirse, aşağıdaki
tabloyu da gösterin
onlara o zaman..."
Fogg'un sözünü ettiği
"tablo", valiliğin
girişinde yer alan ve
1921'de Fransız
işgaline karşı Antep
direnişini sembolize
eden ressam Settar
Birecikligil'in
mozaiğidir.
KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇ AK bebicakûı turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl
HARBİ SEMtHPOROY semihporoyi" yahoo.com
l l ı /
BULUT BEBEK NVRAYÇİFTÇI
Ne
bulutbebektn hotmail.com
mllzikli, danslı foculc oyunu
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 15 Mart
MALTEPE YAYLA
SANAT MERKEZİ
TEL: O216.383 99 2O - 21
CUMARTESİ - PAZAR
SAAT: 13.3O
nISV1CRE HASTANESI
KUS CENNSTI'NE A SINIFIBELGE.
19Z6'DA BUGÜN, MANYAS SÖLU yAKifiilNPA BULU-
NAN "1CUŞ CENHETİ MlLÜ PARK/'MA, AV&UPA
KON&EYİ TXKAFfMDAM "A SttJI*/ BEL.GESİ "*
•'. -1338 yıUNPA, ALAnAN ZOOLOjı
f CUGT leossvvrG 'iM KBÇPerr/S/ BU
EtX>LOJİK Oi.SU, 8<R SÜHE SOMSA
TOPLAMIÇ VE fS&S'OA
1
OtBMAAJ &£NEL
ĞÛ 'MC£ KoeuHHAyA ALIMAEAtC MrUj PAİSk: <ONU-
MUMA SETifSİLMfÇTİ. ARALAGINP>A BİGÇOK GOVU
TÜKENMEKTE OCAAJ ICVÇUN &<4 8ULUHOUĞU ZOO'Ü
AÇKIN TTJ/S, BU AU*Nl>A yAÇAMAKTA VEYA GEÇl-
Ci DÖNEMt_£e İÇİN KOMAKLAASAtCmDtR. DÜMYA-
PA 8ENZE-& P&C AZ 004N KUŞ CEA/NET/,
YILMAROAia /HAMLLER NEDENİYLE BOZUL/MAKTAL
Solda, 1971 Ue KufCem^H'ne ypıfa» şözeHene kulrs,
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Bu Savaşa Çocuk
Bile înanmıyor
Irak savaşı yalnız müttefikler ve uluslararası siste-
mi değil, aileleri de böldü. Nazlı llıcak ve Emin Şi-
rin'i izliyoruz. "Aile içi" bu çatlaklara son ömek de Ital-
ya'dan geldi. Beriusconi'nin eşi Veronica Lario da
Bush'u destekleyen Başbakan eşine meydan oku-
yarak, tavnnı "banşçılardan" yana koydu.
"Coniere della Sera"da (13 Mart) yer alan yanm say-
falık birsöyleşide içini döken Bayan Beıiusconi, "Ba-
nş yanlılan vicdanlan uyandınr. Onlan suç şebekesi
gibi gösteremeyiz!" diyor. (Banş göstericilerini terö-
ristlere yataklıkla suçlayan köşe yazartanmıza duyu-
rulur...)
'Oğlunu ikna edemiyor'
Ülkesinde 3 milyon banş yanlısını meydanlara dö-
ken gösteriler karşısında şoke olan Berlusconi'yi doğ-
rudan hedef almamakla biriikte Veronica Lario "söz
hakkım" banşçılardan yana kullanıyor. Kocasının "ken-
di çocuklanm bile ikna etmekteyetersiz kaldığım" söy-
lüyor. "Herkes bu savaşın petrol için yapıldığını dü-
şünüyor" diye anlatmaya devam ediyor: "Herkes
enerjirezervlerinin geleceği ve Islam dünyasından ge-
lebilecek tepkilerden kaygı duyuyor. En küçük oğlum
Luigi bunun bir petrol savaşı olduğunu düşünüyor.
Sorulanyla bizi sıkıştınyor. Hafta sonlan babasıyla
tartışıyor. Ama birbirlerini ikna edemiyorlar. Çocuk-
larniye illa Irak'ın hedefseçildiğini ve savaşın kriter-
lerini anlayamıyor..."
Koca bir Başbakan kendi evini ikna edemezse..
hesap edin. Tartışma Blair'in evine de sıçrar mı bilin-
mez ama Ingiliz Başbakanı'nın da partisindeki duru-
mu ortada.
Her geçen gün, her geçen saat bizi bu kâbusa yak-
laştınyor.. ama Bush'un en yakın mürtefiklerinin ya-
kın çevresi bile bu savaşın "kriterlerini, hedeftehni, ge-
rekçelerini" anlamıyor. "Kamuoyunu ikna" açısın-
dan başlamadan kaybedilmiş bir savaş bu. Blöf, şan-
taj, baskı, "dolar diplomasisi" ile dünyayı katakulliye
getirmek isteyen Bush'un maskesi silahlar konuşma-
dan önce düştü. "Çocuklar bile" bunu görüyor.
'Mein Kampf'a benzetiliyor...
Arap gazeteci Muhammet Heykel Ikinci Dünya Sa-
vaşı'nda Rommel'e karşı çölde zafer sağlayan Ma-
reşal Montgomery ile yaptığı bir konuşmayı yazdı ge-
çenlerde (7 Mart, Guardian). Zafer için bir savaşın 4
temel kriteri karşılaması gerektiğini söylemiş Mont-
gomery Heykel
1
e: 1. Net hedef, 2. Hedefi gerçekteş-
tirecek irade ve imkân, 3. Savunulabilir "hukuki" te-
mel, 4. Yurtiçi ve dışında "ahlaken" savunulabilir da-
yanak..
Irak savaşı bu unsurlan karşılamryor. Bush dışında
kimsenin Saddam'ı devirip yerine yeni rejim geçirmek
gibi bir derdi yok. Savaşın "hukuki" ve "ahlaki" da-
yanağı hiç yok. Deklare edilen gerekçeler dışında
bambaşka, "apaynbirajandanın" varlığından haber-
dar dünya. Az buçuk fikir sahibi olanlar buna "petrol
savaşı" diyor. Derine inenler Irak savaşını, "YeniAme-
rikan Yüzyılı" (Project for New American Century-
PNAC) ile açıklıyor. Bush ekibinin iktidara gelmeden
çok önce hazırladığı PNAC; ABD'ye rakipsiz bir dün-
ya hâkimiyeti öngörüyor. Kimilerince "Mein Kampf'a
benzetilen PNAC; ilk aşamada Amerikan üslerini dün-
yaya yaymayı ve "büyük, teatral savaşlan" kendisi-
ne "misyon" biçiyor.
Üstelik bir "komplo teorisi" değil bu. Uluorta dizayn
edilmiş, açık bir plan, ABD yönetimindetanıdığınız her-
kesin adı varaltında. Intemet'te "www.newamerican-
century.org" yazın herşey önünüze geliyor...
Schröder, Putinve Chirac'ın bu savaşa "sonuna
dek" karşı çıkmalannın nedeni bu. ABD'nin kontrol-
süz gücünü frenlemeye çalışıyorlar. Felaketin göbe-
ğindeki Türkiye ise "büyük oyunu" görmüyor ve iki
basit kriterle olaya yaklaşıyor 1. Aman Kuzey Irak'ta
Kürtdevleti kurulmasın; 2. ABD kızmasın, yardım gel-
sin...
"Hedef, Mareşal Montgomery'nin kriterieri ile "bü-
yük Amerikan imparatortuğu" ise eğer, Türkiye ağ-
zıyia kuş tutsa ABD'nin "piyonu" olmaktan ileri gide-
mez. MOU'lar falan hikâye. ABD -şimdilik çok ihtiyaç
duyduğu- Türkiye üzerinden bölge hâkimiyeti kurar-
sa, kimseyi tanımayacak. Kürt devletini ister kuracak,
ister kurmayacak. İster para verecek, ister vermeye-
cek... Sözünde durmazsa, Bush'u kime şikâyet ede-
ceksiniz? BM'ye mi, NATO'ya mı, AB'ye mi?
AB ile "hesaplaşmayı" bir yana bırakıp "savaş kar-
şıtı" Almanya - Fransa eksenine yaklaşmayı; -şimdi-
lik AB şartı kollamadan, kasırgayı atlatana dek- işbir-
liği yapmayı düşünemez misiniz? ABD'nin sunduğu
"kötü" ve "daha kötü" alternatiflere kilitlenmek, bize
çaresizlikten başka bir şey vaat etmiyor.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/Burunvebu-
nın boşluğu
hastalıklanyla
uğraşanhekün- 3
likdalı.2/Yok-
sullara yiyecek
dağıtan hayır
kurumu... Tan-
tal elementinin
simgesi. 3/Hay-
vanlardasemiz- 8
lik... Tanık. 4/ g
Gizli görevli...
"Mektup alır efkârla-
nınm / — içer efMrla-
nınm" (C. S. Tarancı).
5/KökKi, kesin, kökten.
6/Yükselme, yücelme...
Japon halk türkülerine
verilen ad. 7/ Eski dil-
deekmek..."Yok"söz-
cüğünün karşıtı. 8/Bil-
lurlaşan şeker alındık- °
tansonrakalanposa.9/
9
Yapılan yüdınmdan koruyan aygıt.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Hıperaktıf çocuklan sakinleştirmekte kullanılan ilaç.
2/ Bir kimsenin ya da topluluğun başkalannda bırak-
tığı ızlenim... Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı
kahverengi. 3/ 1827'de Osmanlı donanmasının yenil-
gisiyle sonuçlanan deniz savaşı. 4/ Müstahkem yer...
" — sesleri sönüyor perde perde/ Atlılar kayboluyor gü-
neşin battığı yerde" (Nâzım Hikmet)... Eski dilde su.
5/Kokmuşha>t
vanölüsü... Çagn. 6/"Denizayısr dade-
nilen fok türü... Telefon sözü. 7/ Kumnı. 8/ Inanç...
Tavlada "üç" sayısı. 9/ 1942'de Çanakkale Boğazı açık-
lannda batan ve 39 kişilik mürettebatuun tümü ölen
Türk denizaltısı.