06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18ŞUBAT2003SALI 2 v OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAYAKBAL 'Tehlikeli Çıkışlar' "Aslında ABD'ye karşı daha dik durulabilinirdi. Tûrkiye daha etkilıolabilirdi. Savaşı kabullenen bir politika içinde olunmamalıydı... ABD, yeni iktida- n ve bu iktidann iki başlı olmasını kendisi açısın- dan kullanan bir politika izledi. ömeğin AKP lide- ri Sayın Erdoğan'/n Başkan Bush 7a görüşmesi- nin içeriği bilinmiyor! Orada ne sözler verildi, ne taahhütlerde bulunuldu, bunu bilmiyoruz." Sorumsuz bir kişi kalkıp Amerika'ya gidiyor. Bir başbakan gibi karşılanıyor. Beyaz Saray'da Baş- kan Bush'la yanm saat baş başa kalıyor. Ne diyor, ne konuşuyor, başkan ona ne diyor, ne istiyor? Bunlar bilinmezlık içinde!.. O kadar ki geçici Baş- bakan Gül bile bilmiyor! Konuşulanlan, verilen söz- leri, bağlantılan!.. DSP lideri Bülent Ecevit'in yazımın başına aldı- ğım sözlerini hepimiz düşünüyoruz, kendi kendi- mize soruyoruz. Tayyip Bey'e sorsak yanrt vermez! Başbakan ise olup bitenden habersiz.' Yazılı bir bel- ge de yok! Şimdiye dek hiç görülmedik, yaşanma- dık bir olay... Erbakan onlara "çoluk çocuk" demişti, ama bir ABD Başkanı'nın odasına alıp görüştügü insan "ço/u/cçocu/c"sayılabilirmi? KoskocaTürk ulusu- nun temsilcisi, kendi kendine "Ben temsilciyim" d\- ye gitmiş Washington'a, daha önce de tüm Avru- pa kentlerini dolaşmış.'.. Bülent Ecevit üikenin başındaki ikili yönetimi de şu sözlerle eleştiriyor: "CHağanüstü dönemlerde iki başlı biryönetim teh- likelidir. Türkiye bunu yapıyor. Başbakan Sayın Gûl devlet deneyimi daha fazla, makulbirisi... Bu ola- ğanüstü dönemde başbakan değişikliğiyanlış olur. AKP lideri Erdoğan ise tehlikeli çıkışlar yapabili- yor. Kontrollü değil. Daha başbakan olmadan bir- çok beyanıyla sorun oluşturdu. Bir de başbakan olursa daha tehlikeli çıkışlar yapabilir." Ortadogu bu tür tehlikeli çıkışlar sonucu Bush Amerikasrnın eline geçti geçecek!.. SorumsuzTay- yip'in VVashington'da verdiği sözler, er geç kulla- nılacak... Gerçi Birleşmtş Milleöer denetçileri Irak'ta aranılan kitle imha silahlannı bulamadı. Güvenlik Kon- seyi'ndeki açıklaması ortada!.. "Sana daha zaman verin daha iyi araştıralım" diyor. Fransa, Rusya, Çin gibi veto sahipleri Irak'ta bir Amerikan saldınsına karşı.. Ama Bush, ille de savaş, ille de Türkiye'de üsler, limanlar, alanlar diye çırpınıyor!.. Ecevit'in belirttiği gerçek, yani Tayyip'in VVashington'da ver- diği söz, Türkiye'yi işte böyle bir kanlı çıkmaza ge- tirdi. Ya, Tayyip bir de başbakan olursa!.. Kendi buyruğundan çıkmayacaklanna inandığı 363 kişiyle yapmayacağı yok! Kırmayacağı, devir- meyeceği çam yok!.. En iyisi, vakit varken Tay- yip'in yolunu kesmek!.. Nasıl olacak bu? öncelik- le Siirt'te milletvekili olmasını önlemek... Son seçimde Siirt seçimini DEHAP kazanmıştı. Ülke barajını geçemediği için elde ettiği üç millet- vekilliği AKP, CHP ve bağımsız Jet Fadıl'a gitmiş- ti... Mart seçiminde DEHAP katılamayacak, katıl- sa da aldığı oylar boşa gidecek. "Tehlikeli çıkışla- nyla" bilinen AKP başkanını seçtirmemenin yolu Si- irt'te DEHAP'ın tüm oylannın CHP adaylannda top- lanması... "Daha başbakan olmadan sorunlaroluşturan, bir de başbakan olursa daha tehlikeli çıkışlar yapabi- lecek" bir tehlikeli politikacıya ülkeyi yönetme ola- nağı tanımamak... Körükörüne ABD'nin yanında yer almanın öncü- sü bir kişiyi bir iki ayda iyice tanımadık mı? "Teh- likeli çıkışlar"iT\ sahibinin kimliğini, niteliğini öğren- medik mi? OLAYYARATANDİZI 28 ŞUBAT'A İLK ADIM Büyüklere Masallar - Küçüklere Gerçekler»9 Cüneyt ARCAYÜREK CÜNEYT 2ÖŞUBATA Türkiye "28 Şubat"a adım adıra üerledi. Ataturk devnmlerı ve Iaik Cunıhuriyetle ilgüi kaygılar 1995 erken seçimlerinden sonra yoğunlaştı. Çankaya'nın, Refab Parîisi'nin hükümet kurmasını engelleme çabalan; TSK'nın olası RP hükümetıne bakış açısi; ve bir sabah Sincanlılan uyandıran "tank seslen" ile simgelejen bir uyarı... Işte, demokrasi tarihimize daragasını vuran 28 Şubat c'.ayına doğru ilk adunlar... Dizinin ötekî kitaplan 1. DEMOKRASİ DĞNEMECİNDE ÜÇ ADAM (3.bs.) 1 lOOOcoa- 2. BİR GİDEN • BİR GELEN - BİR BEKLEYEN (2.bs.) 110ÛO000, 3.KRİZDOĞURAN SAVAŞ (2bs.) 13OOOooo, 4. BEKLEYEN ADAMIN GERÇEKLEŞEN DÜŞÜ (3.bs.)13000ooo.- 5. ETEKLI DEMOKRASİ (3.bs.) 13000ooo.- 6. 'BABA'SININ KIZI (2.bs.) 13000ooo.- 7. SESSIZ DARBE (4.bs.) * 13OOOooo- 8. ÇANKAYA MUHALEFETI (2. bs) 13000ooo 9. 28 ŞUBATA İLX ADIM 19000ooo - Yayınevi: 0.312.434 49 99 / Faks:0.312.431 77 58 Dağıtım : 0.212.522 52 01 / Faks:0.212.527 41 19 Kitabevi: 0.312.434 41 06 / Faks 0 312.433 19 36 www.bilgiyayinevi.com.tr erafet ve öaâ/ıl JCe yüzel!... FAZLA KİLOLARINIZ İÇİN KİLO KONTROL MERKEZİ 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel.(0212)212 07 07(pbx) Faks: (0212)212 68 35 Intemet http://www.Ofv.org.tr e-mail:gen.sekreter©tkv.ora.tr fcTURKKALPVAKFI Ne ABD Ne AB, En Yakın Dostumuz Aklımız 18 Ocak 1927'de Lozan Antlaşması, ABD Parlamentosu'nda reddedüiyor. ABD, Osmanlı'dan sağlamış olduğu petrol ayncalıklan, misyonerlik girişimleri ve Ermenistan tasanlan nedeniyle Türkiye ile ilgilenmektedir. Prof. Dr. Erol KULAKSIZOĞLU D ostumuzu, düşma- nımızi çok iyi ta- nımahyız. Orne- ğin dostumuz, tnüttefUdmiz, stra- tejik ortağımız denılen Ameri- ka Birleşik Devletleri. ABD ile geçmişimizi dûnden bugüne ele aldığımızda bazı gerçekler gö- ze batıyor: 18 Ocak 1927'de Lozan Ant- laşması, ABD Parlamento- su'ndareddediliyor.ABD, Os- manlı'dan sağlamış olduğu pet- rol ayncalıklan, misyonerlik girişimleri ve Ermenistan ta- sanlan nedeniyle Türkiye ile ilgilenmektedir. Özellikle man- dası altında kurulması planla- nan bir Ermenistan devleti üze- rinde ısrarla durmaktadır. 24 Temmuz 1923'te imza- lanmış olan Lozan Antlaşma- sı, SevrAntlaşması 'nı geçersiz kılan maddeleriyle ve gerirdi- ği siyasal bağunsızükla Türki- ye'ye azmlıklan denetleme hak- kı tanımakta, ayncalıklan kal- dırmaktadır. Obür devletler, Sevr'den kurtulmak için birkur- tuluş savaşı veren Türklerin haklannı zorunlu olarak kabul ederken, ABD, Ortadoğu ve Türkiye üzerinde haksız tasa- nlannı sürdürmek istemektedir. Oysa, Türkiye Cumhuriye- ti'nin kuruluşunu ve bağımsız varlığını uluslararası alanda belgeleyen Lozan Antlaşması ile "Türk UlusıT kimliği ön plana çıkmakta, Ermeni ve Kürt unsurlar "azmhk" kabul edil- meyerek "eşit haklara sahip" ulus bireyleri niteliğinde "va- tandaş" kimliği kazanmakta- dırlar. Anadolu'nun doğusun- da güdümü altında Ermenistan ve Kürdistan kurulması yoluy- la çıkarlannı kollamak isteyen ABD için Lozan Antlaşması bir engel oluşturmaktadır. Bu nedenlerle, Lozan Antlaşma- sı'yla temelleri atılan Türkiye Cumhuriyeti'nin, doğusuyla, batısıyla bölünmez bütünlüğü- nü ABD içine sindirememek- tedir. Irak'a karşı açılan Körfez Sa- vaşı sırasmda farkına vanlan, daha sonralan ve bugünlerde de basın ve TV yoluyla sık sık or- taya çıkan bir "•Kürdistan ha- ritası" vardır. Bu hantada, gü- neyde Irak topraklanndan Dic- le-Fırat bölgesini ve kuzeyde Türkiye'den Dogu Anadolu'yu kopanp alan, yine Türkiye'den Ermenıstan'a verilmesi tasar- lanan bölgeye kadar tran hudut- lanna koşut (paralel) uzanan bir Kürdistan haritası... 1927'den beri Lozan'ı tanıma- yan Sevr'ci bir ABD emper- yalizminin kanıtı olan böyle bir harita pervasızca sergilen- mektedir. Londra ve Zürih antlaşmala- ruıın ardından kurulan Kıbns Cumhuriyeti, Eokaalar'ın eli- ne geçince ada Rumlan, Türk- leri katletmeye başlamıştır. Bu- nun üzerine garantördevlet ola- rakTürkiye, buvahşeti önlemek isteyince, ABD Başkanı John- son'un mektubuyla tehdit edi- lir ve askeri hareket engellenir. Adadaki vahşetin durmadan artması üzerine. aradan geçen zaman içinde eksiklerini ta- mamlayan Türkiye. 1974'te Kıbns'a başanlı birçıkartma ya- par, Banş Harekâtı'nı gerçek- İeştirir. Bu suretle adada huzur sağlanır. Ancak ABD, ulusla- rarası antlaşmaya dayalı yasal haklannı kullanarak soydaşla- nnı kurtaran Türkiye'yi ceza- landınrcasına ona ambargo uy- gular. Ardından, dünyanın çe- şitli ülkelerinde görevli Türk diplomatlara yönelik Ermeni ASALA terörü başlatdır. Birçok diplomahmızşehitedilir. ASA- LA cinayetleri sonlandıktan he- men sonra, Güneydoğu Anado- lu'yu savaş alanı haline dönüş- türen PKK terörü tırmandın- hr. 15 yıl sürer ve yaklaşık 30 bin kayıp verilir. 1991'de ABD, Irak'a karşı Körfez Savaşı'na girişir. Bu sa- vaş sırasında Başbakan Ozal, u bir kovııp üç abna poütikası" güderek Türkıye'nin ABD'nin yanında bu savaşa katılmasını ister. Buna karşı çıkan Genel- kurmay Başkanı Orgeneral To- nımtay, istifa ederek bu girişi- mi önlemeyi başanr. Ekonomik zarara uğramakla beraber Türkiye, çok daha bü- yük kayıplardan ve bir savaş batağma saplanmaktan böyle- ce son anda kurtulmuş olur. Körfez Savaşı sonrasında Ku- zey Irak'ı denetim altında tut- mak üzere karşılıklı uzlaşılarak Güneydoğu Anadolu'da konuş- landınlan ABD ağırlıklı ulus- lararası "Çevik Gfiç", Türki- ye'nin PKK teröristleri ile sa- vaşında PKK'ye destek sağla- yan kuşkulu girişünlere başla- yınca sorunlar yaşanır, Çevik Güç 'e izin veren Türkiye, bun- dan bin kez pişman olur, uzun uğraşlardan sonra Türkiye, Çe- vik Güç'ten güçlükle kurtula- bilir. Teröre karşı savaşta başanh olan Türkiye'nin artan baskısı nedeniyle Suriye'de de banna- mayan PKK lideri Ocalan. bu ülke dışına çıkınca başta Ital- ya, Almanya. Yunanistan ol- mak üzere AB ülkeleri terörist lidere arka çıkan, onu koruyan tutumlar sergilerler. Bu ülkeler- de de bannamayan Öcalan, gön- derildiği Afrika'nm bir ülke- sinde sığındığı Yunanistan El- çiliği'nden çıkanlınca Türki- ye tarafından tesüm abnırve tu- tuklanır. Buraya kadar sıralanan geç- miş olaylara bakınca, gerek ABD'nin vegerekse AB ülke- lerinin Türkiye'nin Lozan Ant- laşması'yla kazanmış olduğu bölünmez bütünlüğüne ve ba- ğımsızhğına karşı hiç de dost- ça olmayan Sevr'ci özlemler, davTanışlar sergileyegeldikleri görülmektedir. Aynca, bu ortam içinde bü- yük ekonomik sıkıntılar çeken Türkiye, bu ülkeler tarafından IMF borçlan, Kıbns ve AB so- runlan nedeniyle köşeye sıkış- tınlmakta, bu İcozlar ileri sürü- lerek ödünler vermeye zorlan- maktadu-. AB ülkeleri, aslında Türkiye Kıbns'taki haklann- dan ödün verse dahi onu AB dı- şında tutmayı planlamaktadır- lar. ABD ise IMF, AB ve Kıb- ns sorunlan için Türkiye'ye destek verir görünürken karşı- lığında Irak saldınsında Tür- kiye'yi kullanmayı tasarlamak- ta, giderek zorlamaktadır. 11 Eyiül terörünü bahane ede- rek önce Afganistan'a saldınp ele geçiren ABD bu kez, aynı bahane ile Irak'asaldırmak üze- re hazırlık içindedir. Irak'a kuzeyden de cephe açabilmek için Türkiye'nin ha- vaalanlannı ve limanlannı kul- lanmak, aynca Türk toprakla- n dahilinde Doğu Anadolu'da 80-100 bin asker konuşlandır- mak istemektedir. Türkiye'yi bir olumsuzluk- lar ve kötülükler dizisı halinde kuşatan bu gerçekler karşısuı- da, bir an için soluklanarak dü- şünmek ve yanlış kararlar alm- dığı takdirde başımıza gelebi- lecek felaketleri öngörebihne- miz gerekiyor. Bu noktada, doğru kararlara ışık tutabilmek amacıyla se- naryolar halinde bir dizi olası- lık akla gelmektedir. Bu senar- yolar yannki yazımda. STÖ'lere Düşen Görev... Ne oldu bize? Bu tepkisizlik ve bu suskunluk nedeniyle ülke yönetimi tökezliyor. Politika, mesleğinde başan sağlayamamış, yeteneksiz, amacı belli olmayan kişilere kalıyor. Sonuç: Ortaya AB kapısmda yalvar yakar bekleyen, azgelişmiş bir Türkiye tablosu çıkıyor. H. Basri AKGİRAY Hukukçu, Eski Parlamenter B ir süre önce bu sayfadayayımlanan yazımda "Sivil Toplum Orgûüeri Nerede?" diye sormuş ve bu kuru- luşlann ülke sorunlan üzerinde bu denli sessiz ve umursamaz kalmalanndan ya- kınmıştım. Ne ki, özellikle AKP iktidannın oluş- masmdan sonra, STÖ'lerin tutum ve dav- ranışlannda bir ayrım yapmak gereğini duyuyorum. Gerçekten, kâr daha çok kâr amacı gü- den TÜStAD, MÜSlAD, TOBB gibi pa- ra babalannın oluşturduğu sivil toplum kuruluşlannın yöneticileri, başbakan ve ba- kanlarla sıkı ilişki içinde, iktidan diledik- leri doğrultudayönlendirmeyi rahatça ba- şanyorlar da, mesleksel sorunlan yanın- da toplumsal görev ve sorumluluklan da olması gereken meslek odalan, emekçi sendikalan ve öteki dernek ve kuruluşlar, neden midye gibi kapalı ve sessiz kalıyor- lar? Halkın yüzde 25 oyuna dayalı olan ama hukukaaykın yasalar nedeniyle Meclis ço- ğunluğu oluşturanlara, Arap'ın anlaümı ile "milM irade, milli irade" (ulusal istenç) diye yineleyip ona sahip çıkanlara, sözü- nü ettiğim kuruluşlann söyleyecek sözle- ri yok mudur? "363 imanıımzfa beş yıl buradayE" gi- bi meydan okuyuşlan ile şarist (kendisin- de Tannsal bir güç olduğuna inanan) bir tutum içine girenleri, demokratik yollar- la uyarmak bu kuruluşlann toplumsal gö- rev ve sorumluluklan değil midir? Unutmamalı ki, ulusal istenç, beş yılda bir sandıktan çıkan oydan ibaret değildir. Ulusal istenç, Cumhurbaşkanlığı, ulus adına görev yapan yargısal kuruluşlar, Genelkurmay ve öteki sivil toplum örgüt- lerinin istençleriyle birlikte düşünüldü- ğünde bir anlam kazanır; bu öğelerden soyutlanmış bir sandık istencinin, M.DÜ- verger'nin deyişiyle her zaman "Seçimle geknkraOar" yaratma sakıncası vardır. Ve bir şey daha unutulmamalıdır: "Çoğunluk her zaman haldı değildir." Ve hele eğer bu çoğunluk yüzde 25'lik bir oy oranına da- yanıyorsa... Bu nedenle, demokratik yönetimi be- nimsemiştoplumlarda, siyasaliktidarlann sürekli, siviltoplumörgfiderinin sesine ku- lak vermeleri, demokrasinin temel kuraJ- lanndandır. Ancak, bu ses sadece, yuka- nda değmdiğim gibi, parasaldoyuma ulaş- mak amacında olan varsıl kesimlerin sesi oimamabdır. Bu ses, emeğiyle geçinenle- rin oluşturduğu sendikalar, meslek kuru- luşlan ve öteki sivil toplum örgütlerinden de yankılanmalıdır. Bilinmelidir ki, mes- lek odalan ve sendika ve öteki sivil kuru- luşlar, sadece üyelerinin nesnel çıkarlan- nı korumak, çalışma koşullan ve meslek- sel düzeni sağlamak için var olmamışlar- dır. Aynntı ve örnekleriyle, anılanmı içeren "Gereği Dûşünüldü" (*) adlı kitabımda an- larhğun gibi, aslında hiçbir meslek salt pa- rasal doyuma ulaşmak için yapılmamalı- dır. Her meslek adamı, mesleksel uğraşı- sı yanında ülke sorunlannın çözümünde de katkıda bulunmak sorumluluğunun bi- lincinde olmalıdır. Özellikle, hukuk dev- leti olma, hukukun üstünlüğünü sağlama çabası içinde olan ülkemizde her biri hu- kuk adamı olan avukatlann, görev ve so- rumluluğu daha büyük önem taşunakta- dır. Ne var ki, uygulama, bu konuda hiç de umut verici değildir. Gerçekten, meslek odalannın meslek- sel sorunlannın görüşülüp karara bağlan- dığı genel kurul toplantılanna bakmız, ör- neğin on bini aşkın üyesi olan Istanbul Ba- rosu Genel Kurulu, hiçbir yıl çoğunlukla toplanamamış, tüm kararlar çoğunluksuz olarak alınmıştır. Ünlü avukatlann, profesör meslektaşla- nn ancak küçük bir bölümü, baro yöneti- mi seçimi için sadece 10-15 dakikalık bir zaman ayınrlar bu toplantılara... Dünyanın ikhıci büyük barosu olarak amlantstanbulBarosu'nun, 15 Aralıkgü- nü düzenlediği banş yürüyüşünün yakla- şık 200 avukatuı katıhmıylayapilmış olma- sı üzüntü verici değil midir? Bu olumsuz tutum, yalnız barolar için söz konusu değildir. Her biri ülke sorun- lannın çözümüne katkı sağlaması gereken sivil toplum kuruluşu konumundaki mi- mar-mühendis odalan, tabip odalan ve öteki kuruluşlarda da durum avıudır. Bu kuruluşlarda da toplantılar çoğunluksuz ya- pılır, kararlar çoğunluğun katılmadığı top- lantılarda alınır. Ününü sağlamış, para ka- zanmasını becermiş olan sayın üyeler uğ- ramaz bu toplantılara; onlar, sanlan ve etiketleriyle düzenini kurmuş varsıl kişi- lerdir. Oysa, mesleksel bilgi ve birikimi- ni sadece parasal doyum sağlamak uğru- na kullanan kişi, ne denli ünlü olsa da ay- dın sorumluluğu taşımayan, ulusundan aldığuıı ona vermeyen bencil insandır. Bu gibiler politika ile de ilgilenmezler. Şun- dan ki, ülke sorunlan da onlann umurun- da değildir; paradır, kişiselrefahüronla- nn uğraş alanı. Peki, biz bu duruma nasıl düşrük? Bu suskunluk, bu tepkisizlik ne- den? Oysa biz en güçlü emperyalist devlet- lere başkaldıran Mustafa Kemal'ın ço- cuklanydık. Sıddık Sami Onar, H.V. VeB- dedeoğJu, A. Nail Kubab, T. Zafer Tuna- ya gibi, söz ve davranışlanyla ayduı uğ- raşının, salt para için olmadığını öğutle- yen; Uğur Mumcu, A. Taner Kışlah gibi aydınlık savaşçılannı yetiştiren profesör- lerin öğrencileriydik; dahası biz, on bin- lerin katılunıyla 1 Mayıs yürüyüşleri dü- zenleyen, "Kıbns Türk'tür, Türk kala- caktir" haykınşlanyla meydanlan doldu- ran etkinlikleri yaşamış bir toplumduk. Ne oldu bize? Işte bu tepkisizlik ve bu sus- kunluk nedeniyle ülke yönetimi tökezli- yor. Politika, mesleğinde başan sağlaya- mamış, yeteneksiz, amacı belli olmayan kişilere İcalıyor. Sonuç: Ortaya AB kapı- sında yalvar yakar bekleyen, azgelişmiş bır Türkiye tablosu çıkıyor. Bu nedenle, bu tepkisizliği, bu suskunluğu bozmak, üzerimize çökmüş ölü toprağını atmak görevinin, çokça, sivil toplum örgütlerin- de olduğu bilinmelidir. (*) H. Basri Akgiray, "Gereği Düşünül- dü ", Kaynak Yayınları, 2003. NİĞDE 1. ASLtYE HUKUK MAHKEMESİNDEN EsasNo. 1997/258 Karar No: 2002/689 Davacılar Ercan Yazgan ve Ferzan Yazgan tarafindan davalılar Mersin kızı Esme ve Maliye Hazinesi aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda, 19.12.2002 tarihinde karar verildiği, verilen karann adresinde bulunamayan Mersin kızı Esme'ye ilanen tebliğine karar verildiginden, Davacılann davasının kabulü ile Niğde ili, Ahmetpınan Mahallesi'nde bulunan 2404 ada, 1 parsel, 2408 ada, 2. 3, 4 parseller, 2407 ada, 5 ve 6 parsellerde malik bulunan Mersin kızı Esme Saylag'ın hisselerine iiişkin tapu kayıtlannın iptali ile davacılar adına tapudaki hissden oranında tapuya tesciline karar verildiğinin tebligat yapılamayan davah Mersin kızı Esme Saylağ'a ilanen tebliğine, Hak sahibinin bu ilandan 15 gün içerisinde temyiz edilmedığı takdirde kesinleşeceği ve işbu ilaıun tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 31.01.2003 Basın: 6428 PENCERE Paylaşım Çoğu Vakit Savaşla Gerçekleşir... Birinci Dünya Savaşı'nda 10 milyon kişi öldü, Ikin- ci Dünya Savaşı'nda 50 milyon... Savaşlan 'Avrupalı'çıkard\... Sözüm ona uygar dünyanın 20'nci yüzyıldaki ayıbının gerçek adı 'vahşet'tir. Bugün Amerika düpedüz bir cinayetin başını çekmeye çalışıyor: Irak savaşı!.. Neden savaş?.. Dünyayı saran banş yürüyüşlerinde taşınan pan- kartlarda bu sorunun yanıtı veriliyor "Petrol için savaşa hayırt.." • Savaş kaçınılmaz sayılıyor.. Niçin?.. Buş yüzünden mi?.. ZavaJlı Buş!.. Deli mi, kaçık mı, kafadan sakat mı, tımarhane- lik mi bu Başkan Buş?.. Ya da savaşa mecbur mu?.. ABD'nin sistemini ayakta tutabilmek için sava- şa 'ihtiyaç' mı var?.. Kimbilir belki de Buş bir oyuncak, bir kukla, bir zavallı; ancak 'Suudi Arabistan-Kuveyt-lrak üçle- mesi'ni tam anlamında ele geçirip kafasındaki ta- sarımı uygulamaya koyduktan sonra kapitalizm canavannın Amerika'da yuvalanmış tekelci ejder- hasını doyurabilecek... Yoksa, bu kadar zorlanmasa, Başkan Buş 'sa- vaş, savaş, savaş' diye tertertepinirmi?.. • Son iki yüzyılda insanlara bir şeyler oldu; dinci düzenlerin körlüğünden sıyrılan Batı toplumlan, 18'inci yüzyıldan bu yana 'insan haklan'diyoriar... İnsan haklarının özgürlük çerçevesine 20'nci yüzyılda bir kavram daha eklendi: Sosyal adalet!.. Nedir bu sosyal adalet?.. Komünizm midir, sos- yalizm rnidir, yoksa demokrasiye anlamını veren top- lumsal dengede bireylerin eşitliğini sağlayan 'elle tutulur, gözle görûlûr' bir yaşama biçimi midir?.. Insanlıkta akıl devreye girince, Batı coğrafyasın- da özeleştiri başladı... Kapitalizmin ıcığı cıcığı ortaya döküldü... 20'ncı yüzyılda sosyalıst devletler kuruldu. • KapitaJizmin patronu Amerika, bu sosyalizm daf- gasına karşı özellikle Asya'da Müslümanlan yanı- na almak için 'Soğuk Savaş '\ alabildığine körükle- di. "Komünizmin panzehiri" neydi?.. Dincilik.. Şeriatçılık.. Gericilik.. Müslümanın gözü "komünizm tehlikesi"ndQn başka bir şey görmez olmuştu... Ama 1991 'de Sovyetler yıkılınca, Müslüman bu kez Amerika'yı gördü... Gördümü?.. '" • Yeryüzünde "sosyalizm tehlikesi"n\ şimdilik dev- reden çıkarmış görünen ABD'nin işi kolay değil; 'Pat- ron'un Müslüman ile başı dertte... Üstelik kapitalizm öyle bir sistem ki 'paylaşım' kolay olmuyor... Kimi zaman savaşla çözülüyor... 20'nci yüzyılın ilk yarısında iki paylaşım savaşıy- la 50 milyon insanı yok eden Batı, yüzyılın ikinci ya- nsında sosyalizm korkusuyla birleşmişti... Şimdi çözülme vakti mi geldi?.. TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ KARAKÖY ŞUBESİ/KONGRE Şubemiz Kongresı, tüzuğumüzun 52'ncı maddesı gereğınce 28.2.2003 Cuma gunu saat: 14.00'te Üskudar Selmanipak Cad. Çeşrne Sk. No: 33'dekı Saray Otel Yemek Salonu'nda, nısap te- min edilmediği takdirde 1.3.2003 Cumartesi günü aynı yer ve sa- atte yapılacaktır. GÛNDEM: 1. Kongre açflışı ve yoklama, 2. Kongre başkanlık dıvanının teşekkulü ve saygı duruşu, 3.2002-2003 yılı çalışma rapoaınun tetkık ve onayı, 4.2003 yılı tahmin butçsnin tetkık ve onayı. 5. Seçım için 2 kişilık oy tasnif heyeti tayinı, 6. Tüzüğumüzün amır hükûmten uyannca 3 asıl, 3 yedek üyenin belirienmesı ve Genel Merkez Kongresıne şubemizı temsılen katılacak 1 asil 1 yedek deiegenin seçilmesi. YÖNETİM KURULU Mehmet FARAÇ KÖTÜLER MAHALLESİ - ^ «a— fe^v.4._/.^JL M~l I â G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle