06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5ARALIK2003CUMA HABERLER DUNY4DABUGÜN ALİ SİRMEN Günter Verheugen'e Teşekkür Etmeliyiz önce küçük bir fıkra ile başlayalım: Münasebetsizin biri genç psikiyatra gitmiş, sı- rrtarak açıklamış derdini: - Doktorcuğum ne zaman aynanın karşısına geçip suratıma baksam, altıma ediyorum. Doktorun fena halde canı sıkılmış, ama renk ver- memiş. Kaldırmış başını önünde not aldığı kâğıttan, çı- karmış yakın gözlüklerini, karşısındakini şöyle bir süzdükten sonra, - Çok haklısınız demiş, benim de böyle popo gibi suratım olsaydı, başıma aynı şey gelirdi. Avrupa'nın genişlemeden sorumlu komiseri, medyamızın ana konulanndan olan, Bay Günter Verheugen yine baş köşede. Biliyorum, eğer haberi atlamış olanınız varsa şim- di soracaktır, "Yine ne halt etmiş?" diye. Efendim, bu sefer hazret, "KKTC'de seçimle- ri muhalefet kazanırsa tanırız, kazanmaz ise ta- nımayız" buyurmuş. Tabii yine kıyamet koptu, Bay Verheugen'e ça- tan çatana. Kimileri ağzına geleni söylüyor, kimi- leri daha ölçülü davranıyor, ama herkes Verheugen'i eleştiriyor. ••• Kimse düşünmüyor ki, bu Verheugen kendi ba- şına hareket edip konuşan bağımsız bir kişi de- ğil. Herhalde yetki sınırlarını da aşmıyor olmalı ki, AB'nin herhangi bir başka yetkili organından şöy- le bir açıklama gelmiyor: - Bu adamın böyle bir şey söylemeye yetkisi yok- tur, AB'nin görüşü bu değildir. Kısacası, aksine bir açıklama yapılmadığına gö- re Bay Verheugen, AB'nin resmi görüşlerini açık- lıyor. Üstelik de helal olsun adama! Bize yalan söylemiyor. Gerçekleri açık açık di- le getiriyor. Oysa herkes öyle değil. Kimileri daha kurnaz, taa Osmanlı'dan beri kan- maya eğilimli olan ayran budalası misali "Batıcıla- nn huyunu bildiklerinden veriyorlar gazı. - Şunlan şunlan da yapın! Şu isteklerimizi de ye- rine getirin aslanlanm!.. Ayran budalaları büyük şevkle istenenleri yeri- ne getirirlerken bizler de soruyoruz: - Yapalım da, sonra?.. Yanıt hazır: - Bize güven, gerisini merak etme sen!.. Dikkat buyurunuz, adamlar, açık net biryüküm- lülük altına da girmiyorlar, yalnızca yuvarlak söz- cüklerle durumu idare ediyoriar. Politikaları "Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye..." olanlar da, her umuda sanlıyor ya da amaç- lannı gerçekleştirmek uğruna, yollanndayürürier- ken toplumu bu vaatlerle avutuyorlar. • • • Bu gazla bugünlere geldik. Kıbrıs Rum kesimi- nin Londra ve Zürih anlaşmalarına BM tarafından onaylanmış anayasasına göre, Türkiye'nin de üye olmadığı herhangi bir uluslararası kuruluşa katıl- ması mümkün olmadığı halde, bu dolduruşlarla bu hakkımızdan vazgeçerek, onları kendi elimiz- le AB'ye sokma "maharetini!" gösterdik. Oysa Bay Günter Verheugen başkalan gibi dav- ranmıyor. Ne istediklerini daha net söylüyor ve son- ra ucu açık vaatlerde de bulunmuyor. - Yasalannızda şu değişiklikleri yapın! Şu kurum- lan kaldırın! Bu kavramlara boş verin! diyor. Ama arkasından da, - 0 zaman sizi AB'ye alırız, diye palavra sıkmı- yor. - Bunlan yapın, o zaman başka koşullara ba- kanz diyor. Kıbns konusunda da net. - Kıbns'ta, Annan Planı çerçevesinde çözüm bu- lun! diyor. - Peki, o zaman bizi AB'ye alacak mısınız, ya da üyelik müzakereleri için tarih verecek misiniz diye sorduğumuzda ise yanıtı açık: - Bu çözümü sağlamanız halinde illa tarih ve- receğiz diye bir şey yok! Diyorum ya adam açık sözlü. - Kıbns konusunda görüşmeler ve çözümler, Denktaş'ın haberi olmadan başkentlerde oluş- turuluyor, derken bize gerçegi anlatıyor. Bu durumda, bizde çok kişinin Bay Verheugen'e neden kızdığını anlayamıyorum. Adam budalalığımıza bel bağlayıp bizi boş va- atlerle avutanlann tersine, herşeyi açık açık söy- lüyor. Yoksa yanılıyor muyum? Olabilir, belki de o öbürlerinden daha akıllı ol- duğu için, enayiliğimizin açık net söyleneni bile kavramayacak kerteye vardığını düşünmektedir de, onun için böyle konuşmaktadır. Belki de yann öbür gün, uyanıp da halimizden şekvacı olduğumuzda bize, - Eeee arkadaş ben her şeyi açık seçik söyledim. Sen anlamadıysan ben ne yapayım, deyiverecek- tir. Telekulak davası Sanıklardan alacak davasınaitiraz ANKARAÇCumhuri- yet) - Içişleri Bakanlı- ğı'nın, telefonu dinlenen bir vurttaşa ödenen pa- ranın tahsili istemiyle 3 8 emniyet görevhsi aleyhı- ne açtığı alacak davasına başlandı. Sanıklann avukatıNe- şet Ömer Yıldınm, mü- vekkilleri hakkında ka- muoyunda "telekulak da- vası" olarak bilinen da- vanın, 4616 sayılı Şartla Salıverilmeye, Dava ve CezalannErtelenmesine DairKanun kapsamında değerlendirildiğini belir- terek buna itiraz ettikle- rini, bunun üzerine yapı- lan yargılamada beraat karan verildiğini söyledi. Yıldınm, beraat kara- nnın ardından alacak da- vası açılmasının hukuki dayanağı olmadığıru öne sürerek davanın reddini istedi. Bombalı saldınlarla ilgili olarak gözaltma alınanlar sevk edilirken haremlik-selamlık uygulandı Emniyetten çifte standarttstanbul Haber Servisi - Bomba- lı saldınlarla ilgili gözaltına alınan kadın zanlılar keiepçesiz ve kadın polislerin refakatinde DGM'ye sevk edildi. Sol örgütler ve diğer ağır ce- zalık suçlara yönelik yapılan ope- rasyonlarda gözaltına alınan kadın- lann sevk edilmesinde ise erkek polisler görev yapıyor. Polis tarafından Istanbul'da ya- şanan 4 ayn saldınyla ilgili çok sa- yıda operasyon yapıldı. Bu operas- yonlarda intihar eylemcilerinin eş- lerinin de aralannda bulunduğu 33 kadın gözaltına alındı. Ancak polis tamamı türbanlı olan bu kadın zanhların DGM'ye sevkedilmesi sırasında farklı bir tu- tum sergiledi. Zanlılann Istanbul ve Ankara 'ya gönderilişinde kadın polisler görev yaptı. Üstelik kadın zanlılara kelepçe bile takılmadı. Farkh uygulama Ancak sol örgütler ve ağır ceza- lık suçlarla ilgili operasyonlarda gözaltına alınan kadın zanlılann sevklerinde çoğunlukla erkek polis- ler görev yapıyor. Hepsine de ke- lepçe takılıyor. Yasalarda zanlılann adli kurum- DCM'de sorgulandı • Istanbul 'daki terör saldınlanna ilişkin soruşturmalarda gözaltına alınan çoğu kara çarşaflı kadın, keiepçesiz ve kadın polis refakatinde DGM'ye sevk edildi. Sol örgütler ve diğer ağır cezalık soruşturmalarda ise emniyet cinsiyet gözetmeden ve kelepçe takarak çalışıyordu. İstanbul'daki bombah terör eylemleri sanıklanndan Leyla Tuğluoğhı DGM'ye keiepçesiz getirilirken (üstte), cezaevi firarisi Hayrettin Çelik'i sakladığı iddiasıyla gözafnna ahnan sevgilisi Emine Uludağ'a kelepçe takıldı. (Fotoğraflar: Milliyet Gazetesi) lara gönderilişinde görev alacak güvenlik güçlerinin cinsiyetiyle il- gili bir düzenleme olmadığını be- lirten hukukçular bu konuda şun- lan belirttiler: "Kadın zanlılann vanında kadın polisin bulunması yararb olabilir. Ancakünlü biri olmadıkça ağır ce- zalıksuçlardan adliyelere sevk edi- len kadınzanhlann sevklerinde ka- dın polisler görev almryor. Bomba- lama olaylanyla ilgili gözaltına alı- nan kadınlann sevkuıde kadın po- lislerin görev yapması çifte stan- dartür." Kelepçe takmanın yasalarla po- lise verilen bir yetki olduğunu ifa- de eden hukukçular şöyle devam ettiler: "Zanhlara, kendflerüıe veya baş- kalanna zararvermemeleriiçin ke- lepçetakıhr. MaH ve basm suçlan uV şmda,zanhlann DGM'ye sevklerin- de çoğunlukla kelepçe takıhr.'' Tuğluoğlu tutuklandı • Saldınlan benimsemediğini, bunun Islam inancıyla çeliştiğini anlatan Tuğluoğlu, Selefıler örgütüne sempati duyduğunu açıkça söyledi. iLHANTAŞa ANKARA - Suriye'de yakalanarak Türki- ye'ye getirilen Hihni fuğluoghı. çıkanldığı Ankara 1 No'lu DGM Yedek Hâkimliği'nce tutuklandı. Hilmi Tuğluoğlu, Suriye'ye ço- cuklanna "başörtülü eğitim akurmak" için gittiğini, kendisinin de Arapça öğrendiğini savundu. Saldınlan benimsemediğini, bunun Islam inancıyla çeliştiğini anlatan Tuğluoğlu, Selefıler örgütüne sempati duyduğunu açık- ça söyledi. Soruşturmamn, Tuğluoğlu'nun verdiği Azad Ekinci ile ilişkili 40'a yakın ye- nı isimden hareketle derinleştirilecegi bildi- rildi. Hilmi ve Leyla Tuğluoğlu, emniyetteki sorgulannın ardından dün Ankara DGM'ye çıkanldı. Tuğluoğlu çiftinin ifadesüıi alan savcı Ömer Suha Aldan, Leyla Tuğluoğlu'nu serbest bırakırken Hilmi Tuğluoğlu'nu, "yar- dnn ve yatakhk" suçundan tutuklanması iste- miyle Ankara 1 No'lu Yedek Hâkimliği'ne sevk etti. 1 No'lu DGM yedek hâkimi Rüs- tem Çiloğhı, Tuğluoğlu'nun tutuklanmasına karar verdi. Edinilen bilgiye göre Tuğluoğlu, sorgusunda, Azad Ekinci ile ilişkisinin bilgisayar satışıyla başladığını belirterek eylemci Gökhan Elal- tuntaş ile de Ekinci aracılığıyla tanıştığını söyledi. Tuğluoğlu, radikal dinci Selefilerör- gütünün düşüncesinden etkilendiğini ve sem- patisi olduğunu kabul ederek "Terör örgütie- ri ve saldınlaıia hiçbir itişJdm yok" dedı. Tuğ- luoğlu'nun, Ekinci'yle ilişkisi olan 40'a ya- lan yeni isim verdiği öğrenildi. Başörtülü kı- znıa "iyi bir eğjtim" aldırmak için Suriye'ye gittiğini anlatan Tuğluoğlu, Suriye'ye kendi pasaportuyla girdiğini söyledi. Ekinci aracı- iığıyla Suriye'ye gitmediğini, yurtdışına çık- tıktan sonra Ekinci ile bir daha görüşmedik- lerini belirten Tuğluoğlu, "Sakhnlan inter- netten öğrendha Azad'm adını duyunca çok şaşırdnn. Bu benim inancımla çetişkili bir ey- lem" dedi. Tuğluoğlu, Suriye'de yakalanarak getirilen 20 kişiyi tanımadığmı söyledi. IĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Şehirde meydana gelen 4 ayn saldından dolayı 163 kişi sorgulandı IstanbuTda 25 tutuklu var tstanbul Haber Servisi - tstanbuPda 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde gerçekleştirilen 4 ayn bombalı saldınya ilişkin gözaltına alınan veya bilgisine başvurulan 163 kişiden 2'si kadrn 25'i tutuklandı. îstanbul Emniyet Müdürlüğü Basm Protokol ve Halkla îlişkiler Şubesi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, bombalı saldınlarla ilgili olarak 20'si kadın 143'ü de erkek olmak üzere toplam 163 kişi hakkında işlem yapıldı. Soruşturma kapsamında 5'i kadm 50 kişinin yalnızca bilgisine başvuruldu. Gözaltma almanlardan 3'ü kadm 36 kişi Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, 10'u kadın 46 kışı DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 kişi de mahkemece serbest bırakıldı. Gözaltma almanlardan 2'si kadın 25 kişi ise Istanbul DGM'ce tutuklandı. Cemal Tutar: 'Bombalann HİTbullah'la ügisiyok' DÎYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakır DGM'de görülen Hizbullah Ana Dava- sı'nda yargılanan Cemal Tutar, îstanbul'daki saldınlarla örgü- tün hiçbir ilgisi olmadığını öne sürerek "Yargısız infaz yapıb- yor" dedi. Sanıklardan Nurettin Sezik ise 1993-1994 döneminde Güneydoğu'da emniyet güçleri- nin yetersiz kaldığını savunarak "Bu nedenle devreye Hizbullah girdi. Hizbullah PKKVe karşı en güzel şekilde cevap venh'" di- ye konuştu. Dıyarbaîcır 3 No'lu DGM'de görülen Hizbullah Ana Davasf nda sanıklar ilginç iddialarda bulundular. Mahke- me heyetinden izin alarak elin- deki dilekçeyi okuyan Hizbul- lah üst düzey yöneticilerinden Cemal Tutar, "Baa köşe yazar- lan kendi emelleri için Hizbul- lah'a ifu'ra atıyıırlar. Buniar ya- zar- gazeteci olamazlar" dedı. Yazarlann Kuran-ı Kerim'i okumasını öneren Tutar "Ama yine de kendilerini temiz ede- mezler. Bizi tanumyorlar" diye konuştu. 3 yıl önce örgüt lideri Velioğlu'nun öldürüldüğü Bey- koz'daki villada yakalanan Tu- tar, istanbul'daki bombalı saldı- nlarla Hizbullah'ın ilgisi olma- dığını da savunarak şunlan söy- ledi: "Dünyanın her yerinde Muslümanlar kendilerini savun- mak için eylem >^pabilir. Hiz- bullah cemaatleri künsevle ilişki içinde değü" Örgütün yönetici- lerinden Sezik ise Bayram Ka- nat'ın kaçınhnasıyla ilgili soru üzerine şu itirafta bulundu: "1993-94 döneminde emniyet güçleri yetersiz kaldığı için dev- reye Hizbullah girdi. Hizbullah PKK'ye karşı en güzel şekilde cevap venhV IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüd- ler Vakfı (TESEV), önceki gece Kıb- ns konusundaki çalışmalannı anlat- mak ve çözüm konusunu tartışmak amacıyla konunun uzmanlan ve ga- zetecilerte birtoplantı düzenledi. Ge- çeye llterTürkmen, Yalım Eralp ve Özdem Sanberk gibi deneyimli dip- lomatlar da katılmışlardı. Türkmen ve Eralp, Annan Planı üzerine aydınla- tıcı açıklamalar yaptılar. Eski Dışişleri Bakanı ve emekli Bü- yükelçi llter Türkmen, Annan Pla- nı'nın bütün kritik noktalannı çok özet bir şekilde değertendirdiği konuşma- sında, bu planın asıl itibanyla olum- lu olduğunu belirtti. Ancak gelinen noktada planın taraflarca aşın politi- ze edilmesi nedeniyle çözüm olana- ğının giderek zoriaştığına dikkat çek- ti. Bunarağmen Batı'nın bu plandan vazgeçmesinin mümkün olmadığını; Perez de Cuellar, Butros Gali plan- larından farklı olarak bu planın çok önemli aynntılar içerdiğini ve geriye dönülmesi mümkün olmayan birnok- taya ulaştığını ifade etti. Kıbns... Kıbns... Kıbns... Kıbns'ta 14 Aralık seçimlerinin yak- laşmasıyla Avrupa'dan gelen değer- lendirmeler de gerginliği artıncı etki- ler yapıyor. Günter Verheugen'ın son günlerde ardı ardına yaptığı açık- lamalar, sorunun çözümüne yardım- cı olmak yerine Türk tarafındaki tep- kileri arttırdı. Sonuç olarak ortaya öy- le bir tablo çıktı ki; Türkiye'de bu ko- nu sanki artık çözümü mümkün ol- mayacak bir noktaya gelmiş gibi bir havayaratıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışiş- leri Bakanı Abdullah Gül ve CHP yö- netimi de Verfıeguen'e sert tepki gös- terdiler. Bu tepkilerarasında birfark- lılık da dikkat çekiciydi. Tayyip Erdo- ğan "Kıbrıs 'ta iki ayn devleti ya ka- bul ederlerya da bildikleri gibi hare- ket ederler" diyordu. Abdulah Gül ise "Kıbns'ta çözüm istiyoruz"a vurgu yapmayı sürdürüyordu. Kıbns'ta seçimlere bir hafta kaldı. Bir hafta sonraki seçim sonuçlan ge- lişmeleri nasıl etkileyecek göreceğiz. Ancak sonuç ne olursa olsun, Mayıs 2004'e kadar Kıbns, Türkiye dış po- litikasının önceliği olmayı sürdüre- cek, hatta bu öncelik belki de bütün gelişmelerin önüne geçecek. Seçimi kim kazanırsa kazansın yada koalis- yon olsun, Kıbns Türk tarafında yö- netime gelecek hükümet; üzerinde ABD ve AB dahil bütün dünyanın baskısını üzerinde hissedecek. Kıbns, TürkiyeAB üyeliği için bir ki- lit mi? Görünen o ki giderek kilit ha- line gelecek. O zaman ne olacak? Kıbns konusunda Türkiye'deki hâ- kim eğilim, iki ayn bağımsız Kıbns devletinin kabul edilmesidir. Bu eği- lim değişir mi, değişmez mi? Seçim- ler bu eğilimi değiştirebilir mi, değiş- tiremez mi? Bunlan şimdiden söyle- mek çok güç. Ancak, Türkiye'nin AB'den müzakeretarihi alması gide- rek zoriaşıyor. Manzara onu gösteri- yor. TESEV'in, önceki geceki buluşma- sında TESEV Başkanı Can Paker şunlan söyledi: "Ben birişadamı ola- rak AB ile ilişkilerin bozulmasından, 2004 Aralık ayında bir müzakere ta- rihi alınamamasından büyük endişe duyuyorum. Zaten bıçaksırtında olan ekonomi böyle bir karardan olumsuz yönde etkilenir. Gerisi nasıl gelişir, onu da kestirmek çok zor." TESEV Başkanı Paker, Annan Pla- nı'nı kısaca şöyle özetlediklerini be- lirtti: Annan Planı içinde banndırdığı bazı eksikliklere, tarafları memnun etmeyen yerlerine karşın çok yoğun bir çalışmanın sonucunda ortaya çık- mış bir belge. Mayıs 2002-Şubat 2003 tarihleri arasında yapılmış 54'ü dolayfı, 72'si doğrudan toplam 126 bu- luşmanın ürünü. BM Genel Sekrete- rinin Özel Danışmanı bu dönemde tam 30 kez Yunanistan ve Türkiye'ye geldi. Bu belgenin hazırianmasının BM'ye maliyeti 3 milyon 148 bin 500 dolar. Annan Planı'nın aslı toplam 192 sayfa. Ancak buna 250 sayfa daha üstünde görüşmelerin tamam- landığı yasaların ilave edilmesi gere- kiyor. Aynca plan kabul edilirse yak- Iaşık6 bin sayfası olacak. Çünkü ta- raflann imzacısı olduğu en az 1954 anlaşma da bu planın parçası haline gelecek. Ortak devletin bayrağının belirtenmesi için yanşmaya toplam 50 ülkeden 1506 desen başvurusu ol- muş. Plan, geçmişteki arabuluculuk çabalannın sonucunda ortaya çıkan prensipieri de büyük ölçüde içinde ba- nndınyor. Ostelik Türkiye'nin güven- lik çıkariarını koruyor... Türkiye'nin üye olacağı süreye kadar geçecek zaman zarfında adada askerierini bu- lundurmasını kabul etmiş. İki kesim- lilik de planla büyük ölçüde garanti altına alınmış. TESEV'in uzmanlara yaptırdığı ça- lışmanın küçük bir özeti bu. Türkiye her kritik konuda olduğu gi- bi bu konuda da militan bir aynşma içinegirmiş durumda. Zaten hep böy- le olrnuyor mu!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle