Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5ARALIK2003CUMA
HABERLER
DUNY4DABUGÜN
ALİ SİRMEN
Günter Verheugen'e
Teşekkür Etmeliyiz
önce küçük bir fıkra ile başlayalım:
Münasebetsizin biri genç psikiyatra gitmiş, sı-
rrtarak açıklamış derdini:
- Doktorcuğum ne zaman aynanın karşısına
geçip suratıma baksam, altıma ediyorum.
Doktorun fena halde canı sıkılmış, ama renk ver-
memiş.
Kaldırmış başını önünde not aldığı kâğıttan, çı-
karmış yakın gözlüklerini, karşısındakini şöyle bir
süzdükten sonra,
- Çok haklısınız demiş, benim de böyle popo
gibi suratım olsaydı, başıma aynı şey gelirdi.
Avrupa'nın genişlemeden sorumlu komiseri,
medyamızın ana konulanndan olan, Bay Günter
Verheugen yine baş köşede.
Biliyorum, eğer haberi atlamış olanınız varsa şim-
di soracaktır, "Yine ne halt etmiş?" diye.
Efendim, bu sefer hazret, "KKTC'de seçimle-
ri muhalefet kazanırsa tanırız, kazanmaz ise ta-
nımayız" buyurmuş.
Tabii yine kıyamet koptu, Bay Verheugen'e ça-
tan çatana. Kimileri ağzına geleni söylüyor, kimi-
leri daha ölçülü davranıyor, ama herkes Verheugen'i
eleştiriyor.
•••
Kimse düşünmüyor ki, bu Verheugen kendi ba-
şına hareket edip konuşan bağımsız bir kişi de-
ğil. Herhalde yetki sınırlarını da aşmıyor olmalı ki,
AB'nin herhangi bir başka yetkili organından şöy-
le bir açıklama gelmiyor:
- Bu adamın böyle bir şey söylemeye yetkisi yok-
tur, AB'nin görüşü bu değildir.
Kısacası, aksine bir açıklama yapılmadığına gö-
re Bay Verheugen, AB'nin resmi görüşlerini açık-
lıyor.
Üstelik de helal olsun adama!
Bize yalan söylemiyor. Gerçekleri açık açık di-
le getiriyor.
Oysa herkes öyle değil.
Kimileri daha kurnaz, taa Osmanlı'dan beri kan-
maya eğilimli olan ayran budalası misali "Batıcıla-
nn huyunu bildiklerinden veriyorlar gazı.
- Şunlan şunlan da yapın! Şu isteklerimizi de ye-
rine getirin aslanlanm!..
Ayran budalaları büyük şevkle istenenleri yeri-
ne getirirlerken bizler de soruyoruz:
- Yapalım da, sonra?..
Yanıt hazır:
- Bize güven, gerisini merak etme sen!..
Dikkat buyurunuz, adamlar, açık net biryüküm-
lülük altına da girmiyorlar, yalnızca yuvarlak söz-
cüklerle durumu idare ediyoriar.
Politikaları "Umut fakirin ekmeği, ye Memet
ye..." olanlar da, her umuda sanlıyor ya da amaç-
lannı gerçekleştirmek uğruna, yollanndayürürier-
ken toplumu bu vaatlerle avutuyorlar.
• • •
Bu gazla bugünlere geldik. Kıbrıs Rum kesimi-
nin Londra ve Zürih anlaşmalarına BM tarafından
onaylanmış anayasasına göre, Türkiye'nin de üye
olmadığı herhangi bir uluslararası kuruluşa katıl-
ması mümkün olmadığı halde, bu dolduruşlarla
bu hakkımızdan vazgeçerek, onları kendi elimiz-
le AB'ye sokma "maharetini!" gösterdik.
Oysa Bay Günter Verheugen başkalan gibi dav-
ranmıyor. Ne istediklerini daha net söylüyor ve son-
ra ucu açık vaatlerde de bulunmuyor.
- Yasalannızda şu değişiklikleri yapın! Şu kurum-
lan kaldırın! Bu kavramlara boş verin! diyor.
Ama arkasından da,
- 0 zaman sizi AB'ye alırız, diye palavra sıkmı-
yor.
- Bunlan yapın, o zaman başka koşullara ba-
kanz diyor.
Kıbns konusunda da net.
- Kıbns'ta, Annan Planı çerçevesinde çözüm bu-
lun! diyor.
- Peki, o zaman bizi AB'ye alacak mısınız, ya
da üyelik müzakereleri için tarih verecek misiniz
diye sorduğumuzda ise yanıtı açık:
- Bu çözümü sağlamanız halinde illa tarih ve-
receğiz diye bir şey yok!
Diyorum ya adam açık sözlü.
- Kıbns konusunda görüşmeler ve çözümler,
Denktaş'ın haberi olmadan başkentlerde oluş-
turuluyor, derken bize gerçegi anlatıyor.
Bu durumda, bizde çok kişinin Bay Verheugen'e
neden kızdığını anlayamıyorum.
Adam budalalığımıza bel bağlayıp bizi boş va-
atlerle avutanlann tersine, herşeyi açık açık söy-
lüyor.
Yoksa yanılıyor muyum?
Olabilir, belki de o öbürlerinden daha akıllı ol-
duğu için, enayiliğimizin açık net söyleneni bile
kavramayacak kerteye vardığını düşünmektedir
de, onun için böyle konuşmaktadır.
Belki de yann öbür gün, uyanıp da halimizden
şekvacı olduğumuzda bize,
- Eeee arkadaş ben her şeyi açık seçik söyledim.
Sen anlamadıysan ben ne yapayım, deyiverecek-
tir.
Telekulak davası
Sanıklardan alacak
davasınaitiraz
ANKARAÇCumhuri-
yet) - Içişleri Bakanlı-
ğı'nın, telefonu dinlenen
bir vurttaşa ödenen pa-
ranın tahsili istemiyle 3 8
emniyet görevhsi aleyhı-
ne açtığı alacak davasına
başlandı.
Sanıklann avukatıNe-
şet Ömer Yıldınm, mü-
vekkilleri hakkında ka-
muoyunda "telekulak da-
vası" olarak bilinen da-
vanın, 4616 sayılı Şartla
Salıverilmeye, Dava ve
CezalannErtelenmesine
DairKanun kapsamında
değerlendirildiğini belir-
terek buna itiraz ettikle-
rini, bunun üzerine yapı-
lan yargılamada beraat
karan verildiğini söyledi.
Yıldınm, beraat kara-
nnın ardından alacak da-
vası açılmasının hukuki
dayanağı olmadığıru öne
sürerek davanın reddini
istedi.
Bombalı saldınlarla ilgili olarak gözaltma alınanlar sevk edilirken haremlik-selamlık uygulandı
Emniyetten çifte standarttstanbul Haber Servisi - Bomba-
lı saldınlarla ilgili gözaltına alınan
kadın zanlılar keiepçesiz ve kadın
polislerin refakatinde DGM'ye sevk
edildi. Sol örgütler ve diğer ağır ce-
zalık suçlara yönelik yapılan ope-
rasyonlarda gözaltına alınan kadın-
lann sevk edilmesinde ise erkek
polisler görev yapıyor.
Polis tarafından Istanbul'da ya-
şanan 4 ayn saldınyla ilgili çok sa-
yıda operasyon yapıldı. Bu operas-
yonlarda intihar eylemcilerinin eş-
lerinin de aralannda bulunduğu 33
kadın gözaltına alındı.
Ancak polis tamamı türbanlı olan
bu kadın zanhların DGM'ye
sevkedilmesi sırasında farklı bir tu-
tum sergiledi. Zanlılann Istanbul
ve Ankara 'ya gönderilişinde kadın
polisler görev yaptı. Üstelik kadın
zanlılara kelepçe bile takılmadı.
Farkh uygulama
Ancak sol örgütler ve ağır ceza-
lık suçlarla ilgili operasyonlarda
gözaltına alınan kadın zanlılann
sevklerinde çoğunlukla erkek polis-
ler görev yapıyor. Hepsine de ke-
lepçe takılıyor.
Yasalarda zanlılann adli kurum-
DCM'de sorgulandı
• Istanbul 'daki terör
saldınlanna ilişkin
soruşturmalarda
gözaltına alınan çoğu
kara çarşaflı kadın,
keiepçesiz ve kadın
polis refakatinde
DGM'ye sevk edildi.
Sol örgütler ve diğer
ağır cezalık
soruşturmalarda ise
emniyet cinsiyet
gözetmeden ve
kelepçe takarak
çalışıyordu.
İstanbul'daki bombah terör eylemleri sanıklanndan Leyla
Tuğluoğhı DGM'ye keiepçesiz getirilirken (üstte), cezaevi
firarisi Hayrettin Çelik'i sakladığı iddiasıyla gözafnna
ahnan sevgilisi Emine Uludağ'a kelepçe takıldı.
(Fotoğraflar: Milliyet Gazetesi)
lara gönderilişinde görev alacak
güvenlik güçlerinin cinsiyetiyle il-
gili bir düzenleme olmadığını be-
lirten hukukçular bu konuda şun-
lan belirttiler:
"Kadın zanlılann vanında kadın
polisin bulunması yararb olabilir.
Ancakünlü biri olmadıkça ağır ce-
zalıksuçlardan adliyelere sevk edi-
len kadınzanhlann sevklerinde ka-
dın polisler görev almryor. Bomba-
lama olaylanyla ilgili gözaltına alı-
nan kadınlann sevkuıde kadın po-
lislerin görev yapması çifte stan-
dartür."
Kelepçe takmanın yasalarla po-
lise verilen bir yetki olduğunu ifa-
de eden hukukçular şöyle devam
ettiler:
"Zanhlara, kendflerüıe veya baş-
kalanna zararvermemeleriiçin ke-
lepçetakıhr. MaH ve basm suçlan uV
şmda,zanhlann DGM'ye sevklerin-
de çoğunlukla kelepçe takıhr.''
Tuğluoğlu
tutuklandı
• Saldınlan benimsemediğini,
bunun Islam inancıyla çeliştiğini
anlatan Tuğluoğlu, Selefıler örgütüne
sempati duyduğunu açıkça söyledi.
iLHANTAŞa
ANKARA - Suriye'de yakalanarak Türki-
ye'ye getirilen Hihni fuğluoghı. çıkanldığı
Ankara 1 No'lu DGM Yedek Hâkimliği'nce
tutuklandı. Hilmi Tuğluoğlu, Suriye'ye ço-
cuklanna "başörtülü eğitim akurmak" için
gittiğini, kendisinin de Arapça öğrendiğini
savundu. Saldınlan benimsemediğini, bunun
Islam inancıyla çeliştiğini anlatan Tuğluoğlu,
Selefıler örgütüne sempati duyduğunu açık-
ça söyledi. Soruşturmamn, Tuğluoğlu'nun
verdiği Azad Ekinci ile ilişkili 40'a yakın ye-
nı isimden hareketle derinleştirilecegi bildi-
rildi. Hilmi ve Leyla Tuğluoğlu, emniyetteki
sorgulannın ardından dün Ankara DGM'ye
çıkanldı. Tuğluoğlu çiftinin ifadesüıi alan
savcı Ömer Suha Aldan, Leyla Tuğluoğlu'nu
serbest bırakırken Hilmi Tuğluoğlu'nu, "yar-
dnn ve yatakhk" suçundan tutuklanması iste-
miyle Ankara 1 No'lu Yedek Hâkimliği'ne
sevk etti. 1 No'lu DGM yedek hâkimi Rüs-
tem Çiloğhı, Tuğluoğlu'nun tutuklanmasına
karar verdi.
Edinilen bilgiye göre Tuğluoğlu, sorgusunda,
Azad Ekinci ile ilişkisinin bilgisayar satışıyla
başladığını belirterek eylemci Gökhan Elal-
tuntaş ile de Ekinci aracılığıyla tanıştığını
söyledi. Tuğluoğlu, radikal dinci Selefilerör-
gütünün düşüncesinden etkilendiğini ve sem-
patisi olduğunu kabul ederek "Terör örgütie-
ri ve saldınlaıia hiçbir itişJdm yok" dedı. Tuğ-
luoğlu'nun, Ekinci'yle ilişkisi olan 40'a ya-
lan yeni isim verdiği öğrenildi. Başörtülü kı-
znıa "iyi bir eğjtim" aldırmak için Suriye'ye
gittiğini anlatan Tuğluoğlu, Suriye'ye kendi
pasaportuyla girdiğini söyledi. Ekinci aracı-
iığıyla Suriye'ye gitmediğini, yurtdışına çık-
tıktan sonra Ekinci ile bir daha görüşmedik-
lerini belirten Tuğluoğlu, "Sakhnlan inter-
netten öğrendha Azad'm adını duyunca çok
şaşırdnn. Bu benim inancımla çetişkili bir ey-
lem" dedi. Tuğluoğlu, Suriye'de yakalanarak
getirilen 20 kişiyi tanımadığmı söyledi.
IĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Şehirde meydana gelen 4 ayn saldından dolayı 163 kişi sorgulandı
IstanbuTda 25 tutuklu var
tstanbul Haber Servisi - tstanbuPda 15 ve 20
Kasım 2003 tarihlerinde gerçekleştirilen 4 ayn
bombalı saldınya ilişkin gözaltına alınan veya
bilgisine başvurulan 163 kişiden 2'si kadrn 25'i
tutuklandı. îstanbul Emniyet Müdürlüğü Basm
Protokol ve Halkla îlişkiler Şubesi'nden yapılan
yazılı açıklamaya göre, bombalı saldınlarla ilgili
olarak 20'si kadın 143'ü de erkek olmak üzere
toplam 163 kişi hakkında işlem yapıldı.
Soruşturma kapsamında 5'i kadm 50 kişinin
yalnızca bilgisine başvuruldu. Gözaltma
almanlardan 3'ü kadm 36 kişi Terörle Mücadele
Şube Müdürlüğü, 10'u kadın 46 kışı DGM
Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 kişi de mahkemece
serbest bırakıldı. Gözaltma almanlardan 2'si
kadın 25 kişi ise Istanbul DGM'ce tutuklandı.
Cemal Tutar:
'Bombalann
HİTbullah'la
ügisiyok'
DÎYARBAKIR (Cumhuriyet
Bürosu) - Diyarbakır DGM'de
görülen Hizbullah Ana Dava-
sı'nda yargılanan Cemal Tutar,
îstanbul'daki saldınlarla örgü-
tün hiçbir ilgisi olmadığını öne
sürerek "Yargısız infaz yapıb-
yor" dedi. Sanıklardan Nurettin
Sezik ise 1993-1994 döneminde
Güneydoğu'da emniyet güçleri-
nin yetersiz kaldığını savunarak
"Bu nedenle devreye Hizbullah
girdi. Hizbullah PKKVe karşı
en güzel şekilde cevap venh'" di-
ye konuştu. Dıyarbaîcır 3 No'lu
DGM'de görülen Hizbullah
Ana Davasf nda sanıklar ilginç
iddialarda bulundular. Mahke-
me heyetinden izin alarak elin-
deki dilekçeyi okuyan Hizbul-
lah üst düzey yöneticilerinden
Cemal Tutar, "Baa köşe yazar-
lan kendi emelleri için Hizbul-
lah'a ifu'ra atıyıırlar. Buniar ya-
zar- gazeteci olamazlar" dedı.
Yazarlann Kuran-ı Kerim'i
okumasını öneren Tutar "Ama
yine de kendilerini temiz ede-
mezler. Bizi tanumyorlar" diye
konuştu. 3 yıl önce örgüt lideri
Velioğlu'nun öldürüldüğü Bey-
koz'daki villada yakalanan Tu-
tar, istanbul'daki bombalı saldı-
nlarla Hizbullah'ın ilgisi olma-
dığını da savunarak şunlan söy-
ledi: "Dünyanın her yerinde
Muslümanlar kendilerini savun-
mak için eylem >^pabilir. Hiz-
bullah cemaatleri künsevle ilişki
içinde değü" Örgütün yönetici-
lerinden Sezik ise Bayram Ka-
nat'ın kaçınhnasıyla ilgili soru
üzerine şu itirafta bulundu:
"1993-94 döneminde emniyet
güçleri yetersiz kaldığı için dev-
reye Hizbullah girdi. Hizbullah
PKK'ye karşı en güzel şekilde
cevap venhV
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüd-
ler Vakfı (TESEV), önceki gece Kıb-
ns konusundaki çalışmalannı anlat-
mak ve çözüm konusunu tartışmak
amacıyla konunun uzmanlan ve ga-
zetecilerte birtoplantı düzenledi. Ge-
çeye llterTürkmen, Yalım Eralp ve
Özdem Sanberk gibi deneyimli dip-
lomatlar da katılmışlardı. Türkmen ve
Eralp, Annan Planı üzerine aydınla-
tıcı açıklamalar yaptılar.
Eski Dışişleri Bakanı ve emekli Bü-
yükelçi llter Türkmen, Annan Pla-
nı'nın bütün kritik noktalannı çok özet
bir şekilde değertendirdiği konuşma-
sında, bu planın asıl itibanyla olum-
lu olduğunu belirtti. Ancak gelinen
noktada planın taraflarca aşın politi-
ze edilmesi nedeniyle çözüm olana-
ğının giderek zoriaştığına dikkat çek-
ti. Bunarağmen Batı'nın bu plandan
vazgeçmesinin mümkün olmadığını;
Perez de Cuellar, Butros Gali plan-
larından farklı olarak bu planın çok
önemli aynntılar içerdiğini ve geriye
dönülmesi mümkün olmayan birnok-
taya ulaştığını ifade etti.
Kıbns... Kıbns... Kıbns...
Kıbns'ta 14 Aralık seçimlerinin yak-
laşmasıyla Avrupa'dan gelen değer-
lendirmeler de gerginliği artıncı etki-
ler yapıyor. Günter Verheugen'ın
son günlerde ardı ardına yaptığı açık-
lamalar, sorunun çözümüne yardım-
cı olmak yerine Türk tarafındaki tep-
kileri arttırdı. Sonuç olarak ortaya öy-
le bir tablo çıktı ki; Türkiye'de bu ko-
nu sanki artık çözümü mümkün ol-
mayacak bir noktaya gelmiş gibi bir
havayaratıldı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışiş-
leri Bakanı Abdullah Gül ve CHP yö-
netimi de Verfıeguen'e sert tepki gös-
terdiler. Bu tepkilerarasında birfark-
lılık da dikkat çekiciydi. Tayyip Erdo-
ğan "Kıbrıs 'ta iki ayn devleti ya ka-
bul ederlerya da bildikleri gibi hare-
ket ederler" diyordu. Abdulah Gül ise
"Kıbns'ta çözüm istiyoruz"a vurgu
yapmayı sürdürüyordu.
Kıbns'ta seçimlere bir hafta kaldı.
Bir hafta sonraki seçim sonuçlan ge-
lişmeleri nasıl etkileyecek göreceğiz.
Ancak sonuç ne olursa olsun, Mayıs
2004'e kadar Kıbns, Türkiye dış po-
litikasının önceliği olmayı sürdüre-
cek, hatta bu öncelik belki de bütün
gelişmelerin önüne geçecek. Seçimi
kim kazanırsa kazansın yada koalis-
yon olsun, Kıbns Türk tarafında yö-
netime gelecek hükümet; üzerinde
ABD ve AB dahil bütün dünyanın
baskısını üzerinde hissedecek.
Kıbns, TürkiyeAB üyeliği için bir ki-
lit mi? Görünen o ki giderek kilit ha-
line gelecek. O zaman ne olacak?
Kıbns konusunda Türkiye'deki hâ-
kim eğilim, iki ayn bağımsız Kıbns
devletinin kabul edilmesidir. Bu eği-
lim değişir mi, değişmez mi? Seçim-
ler bu eğilimi değiştirebilir mi, değiş-
tiremez mi? Bunlan şimdiden söyle-
mek çok güç. Ancak, Türkiye'nin
AB'den müzakeretarihi alması gide-
rek zoriaşıyor. Manzara onu gösteri-
yor.
TESEV'in, önceki geceki buluşma-
sında TESEV Başkanı Can Paker
şunlan söyledi: "Ben birişadamı ola-
rak AB ile ilişkilerin bozulmasından,
2004 Aralık ayında bir müzakere ta-
rihi alınamamasından büyük endişe
duyuyorum. Zaten bıçaksırtında olan
ekonomi böyle bir karardan olumsuz
yönde etkilenir. Gerisi nasıl gelişir,
onu da kestirmek çok zor."
TESEV Başkanı Paker, Annan Pla-
nı'nı kısaca şöyle özetlediklerini be-
lirtti: Annan Planı içinde banndırdığı
bazı eksikliklere, tarafları memnun
etmeyen yerlerine karşın çok yoğun
bir çalışmanın sonucunda ortaya çık-
mış bir belge. Mayıs 2002-Şubat
2003 tarihleri arasında yapılmış 54'ü
dolayfı, 72'si doğrudan toplam 126 bu-
luşmanın ürünü. BM Genel Sekrete-
rinin Özel Danışmanı bu dönemde
tam 30 kez Yunanistan ve Türkiye'ye
geldi. Bu belgenin hazırianmasının
BM'ye maliyeti 3 milyon 148 bin 500
dolar. Annan Planı'nın aslı toplam
192 sayfa. Ancak buna 250 sayfa
daha üstünde görüşmelerin tamam-
landığı yasaların ilave edilmesi gere-
kiyor. Aynca plan kabul edilirse yak-
Iaşık6 bin sayfası olacak. Çünkü ta-
raflann imzacısı olduğu en az 1954
anlaşma da bu planın parçası haline
gelecek. Ortak devletin bayrağının
belirtenmesi için yanşmaya toplam 50
ülkeden 1506 desen başvurusu ol-
muş. Plan, geçmişteki arabuluculuk
çabalannın sonucunda ortaya çıkan
prensipieri de büyük ölçüde içinde ba-
nndınyor. Ostelik Türkiye'nin güven-
lik çıkariarını koruyor... Türkiye'nin
üye olacağı süreye kadar geçecek
zaman zarfında adada askerierini bu-
lundurmasını kabul etmiş. İki kesim-
lilik de planla büyük ölçüde garanti
altına alınmış.
TESEV'in uzmanlara yaptırdığı ça-
lışmanın küçük bir özeti bu.
Türkiye her kritik konuda olduğu gi-
bi bu konuda da militan bir aynşma
içinegirmiş durumda. Zaten hep böy-
le olrnuyor mu!