06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ^RALIK 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA f V U L 1 L M\ kultur(5cumhuriyet.com.tr 15 Coen kardeşlerin ünlüyıldızları buluşturduğu sonfilmleri bugün gösterime giriyor Ve Eros oklannı firlaür G«lişim Sinema dergisinin ya- yımlandığı 1980'li yıllann ortala- rında gördüğümüz unutulmaz ilk filmleri Biood Simple-Kansız'la hayatımıza gırmişti Minnesotalı Joel-Ethan Coen kardeşler. Tavi- ani kardeşlerden çok sonra. Kansız'la parlak çıkışlannın ar- dından, 1990'larda şimdiden kla- sikleşmiş Barton Fink ya da Mil- ler's Crossing gibi önemli ve ok- kalı başyapıtlar üreten, ayrıca geniş seyirci kitlesıne mal olan Fargo ya da The Big Lebowski gibi popüler başanlara da itnza atan Coen kar- deşler, genelde bağımsız köklerin- den kopmayıp bütünüyle kendine özgü bir üsluba ve görsel yapıya sahip ilginç filmler yaparak ve gü- nümüzde kara film türünü yeniden ihya ederek modern sinemanın us- talan arasına kanştılar nerdeyse 20 yıldır. 19 yılda onuncu fllm Saplantı, takıntı ve görünüşleriy- le, taşralı tipik küçük insanların, kahramanlannı oluşturduğu, girtik- çe absürd bir havaya bürünerek karmaşıklaşan birtakım suç hikâ- yeleri anlatan Coen filmleri, şiddet öğesinin yanı sıra içerdikleri ironi ve kara mizah öğesiyle de yerleşti belleklere. Joel'in yönetmen, kar- deşi Ethan'ınsa yapımcı ve yazar olarak üretimine katıldığı Coen filmleri, kısacası bağımsız sinema- nın yüz akı olageldi öteden beri. I985'te Kansız'la bomba gibi düştükleri Amerikan sinemasına, genelde iki yılda bir çektikleri filmlerle renk, ironi ve zenginlik katan Coen kardeşler, günümüzde her yaptıklannı merakla beklediği- miz ve önemsediğimiz en gözde si- nemacılardan, bilindiği gibi. Geçen yıl seyrettiğimiz, 'da- mardan kara filnT ısteyenlerı mest eden, mükemmel kurulmuş, çekilmiş ve oynanmış, Billy Bob ifll intolerable Cruelty / Yönetmen: Joel Coen / Senaryo: Robert Ramsey, Matthevv Stone, Ethan Coen, J.Coen / Kamera: Roger Oeakins / Müzik: Carter Burvvell / Oyuncular: George Clooney, Catherine Zeta- Jones, Geoffrey Rush, Billy Bob Thornton, Richard Jenkins, Edvvard Herrmann / ABD 2003 (UIP) Coen'lere kene gibi yapışan George Clooney 'Dayanılmaz Zulüm'de Catherine Zeta-Jones'la oynuyor. Thornton 'un çok iyi canlandırdı- ğı, umarsız bir berberin ikilemine dayah The Man Who VVasn't There-Orada Olmayan Adamdan sonra, 19 yıldaki onun- cu filmleri olan Intolerable Cru- elty - Dayanılmaz Zulüm'de bu kez boşanma hukuku üstüne iş tu- tuyor Coen'ler. Bo$anma=Para=dzgürlüK Üstlendiği her davayı kazanan, kendinden emin (dişleri de gıcır gı- cır porselen!), çok başarılı bir bo- şanma avukatı olan, Kaliforniyalı Miles Massey (George Clooney, Nerdesin Be Birader'den sonra bir kez daha Coen'lerle çahşmaktan çok hoşnut besbelli!) ile habire ev- lenip boşanarak zengin koca kova- layan, servet avcısı, çekici, akıllı, hırslı ve karşı cinsin burnunu sürt- meye pek meraklı Marilyn'in (Cat- herine Zeta-Jones alımlı bir Ama- zon dilberi havalarında baştan so- na), sonu tatlıya bağlanan mücade- lesini izliyoruz. Adeta bir düello- nun kahramanları ikisi de, sürekli çekişen. Evlilik öncesi anlaşmalardan ka- dının ya da kocanın tuttuğu özel bir hafiyenin suçüstü yapıp fotoğrafla- dığı ihanetlere ve güven sorunsalı- na kadar zamanla çok dalgah bir denizın derinliklerine gömülen ev- lilığin çıkmazlarına ilişkin anek- dotlarla örülü bu 60 milyon dolar bütçeli, Clooney, Zeta-Jones, Ge- offrey Rush, Billy Bob Thornton gibi ünlülerden oluşan parlak kad- rolu, şık şıkırdım, son Coen kar- deşler filminde, alışıldığı gibi yine dalgalannı iyi geçmiş, genelde hep aynı ekiple ve tanıdık teknisyenler- le çalışan Coen'ler. Oklannı savuran Eros görüntüle- rine dayanan, hoş bir grafik-ani- masyon ürünü jenerikle açılan film, kadınla erkeğin günümüzde iyice ivme kazanan, aslında dipsiz kuyudan farksız cınsiyetler müca- delesini, boşanma hukukundaki binbir entrikanın aynntısına da gi- rerek hikâye ederİcen hoş, esprili ve neşeli bir seyirlik sunuyor önü- müze. Karakterler galerlsl Kesinlikle başyapıt düzeyindeki en baba Coen filmlerinden biri de- ğıl bu Dayanılmaz Zulüm ama kuşkusuz meraklısımn da keyifle tüketmekten kendini alamayacağı, son derece renkli. cins cins tiple- melerden oluşan, hatın sayılır bir karakterler galerisi ya da şen şak- rak, mutlu sonlu, star ağırlıklı, Co- en'vari bir gırgır-şamata kokteyli. Marilyn'e kör kürük tutulunca aşk hakkında nutuklar atarak artık ha- yır işlerine yönelen avukatla yufka yürekli yardımcısının kırdıgı potla- n ya da finaldeki reality show'lar- dan farksız, en komik boşanma vi- deolannı izlemek bayağı eğlenceli oluyor. 'Aileden' Roger Deakins ve Carter Burvvell'e ait birinci sınıf görünrü ve müzikleriyle de seçkin- leşen filmde Geoffrey Rush'la B.B. Thornton'un başanlı oyunlan da göz alıyor aynca. İZLEYİCİ ERDAL ATABEK Köpeğine yanlış yapma Carlos Sorin'in "Arjantin Hikâyeleri' filmi seyirciyi kendi günlük yaşamında dolaştınyor. 'Arjantin Hikâyeleri 'nde seksen yaşındaki Don Justo, oğ- luyla gelininin yanında yaşıyor ve her an bakıma muhtaç du- rumda. Ama kendisine gelen bir haberle harekete geçiyor. Köpe- ği, San Julien kentinde görül- müş. Bu haberle Don Justo kım- seye haber vermeden otostop yapma kararıyla evden aynlı- yor. O yaşta otostop? Evet, ta- nıdığı kamyonculan beklerken başka arabalara da biniyor. Bin- digi arabanın birinin sürücüsü bir seyyar satıcı, Roberto. O da kentten kente giderek malını satmaya çalışıyor, ama onun da aklını kurcalayan bir sorunu var. Beğendıği bir kadının çocuğu- na yaş günü pastası yaptırmaya çalışıyor. Pastayı yaptırıyor, üs- tüne bir de futbol topu koyduru- yor da çocuğun kız mı erkek mi olduğu sorusu aklına sonradan aeliyor. Bu arada kendi halinde bir ev kadını olan Maria Flores. izlediği bir televizyon progra- mından çağnldığını öğreniyor. Bu üç kişi de yaşamlannda de- ğişiklik yapacak amaçlan ger- çekleştirmenin peşine düşüyor- lar. Seksenlik Don Justo'yu kö- peğinin peşine düşüren duygu, aslında bir vicdan borcu. Köpe- ğine karşı bir yanlış yapmıştı ve şimdi merak ediyor: Köpekler kendilerine yapılan yanlışı ha- tırlarlar mı? Seyyar satıcı Ro- berto, evlenmek istediği kadı- nın çocuğunun pastasının üs- tündeki süsün cinsiyeti ile uğra- şıyor. Maria Flores, tekdüze ya- şamını bir televizyon programı ile renklendirmenin peşinde. Carlos Sorin'in filmı, ger- çekten de 'küçük hikâyeler'. Sıradan insanın yaşamındaki olaylar. Ama en sıradan görü- nen öykünün içinde bile, insa- nın içini burkan sıcak duyarh- lıklar yer alıyor. Olaylar Pata- gonya'da geçiyor. Günlük ya- şam, gündelik olaylar. her yer- de rastlanan insanlar. Ama film, izleyenleri kendi günlük yaşam- lannda dolaştırıyor ve yaşama daha dikkatle bakmalannı öne- riyor. Bir köpeğe karşı yapılan yan- lış, yaşlı bir adamı vicdan he- saplaşmasına sürükler mi? Genç bir adamın evlenme teklif edeceği kadma ilişkin dikkati, aynntılarda böyle mı gezınir? Günlük yaşamında bulamadığı- nı beyazcamda arayan bir ev ka- dınının heyecanı ortaya böyle mi çıkar? Film, bu sorulara Sorin'in (ve senaristin) yanıtlarını veriyor. Ama sizin belkı de bambaşka yanıtlannız vardır. Bence gıdin ve kendi sorulannızı, kendi ya- nıtlannızı düşünün... icole Kidman kariyerindeki Stanley Kubrick yapımı 'Gözleri Tamamen Kapah', Virginia Woolf'u oynadığı 'Saatler' gibi nitelikli filmlerine 'Dogville'le bir yenisini ekliyor. Bunalım dönemi Amerikasıf nda...Her filminde anlatım olanaklannı zorlayıp ye- ni denemelere girişen Danimarkalı Lars Von Trier'nin ilk kez Filme- kimi'nde gösterilen ve bir prologla 9 bölümden oluşan Dogville' i, bütü- nüyle stüdyoda kurul- muş, kahramanlarının tebeşirle çizilmiş yollar- dan geçerek kapılardan girip çıktığı bir Ameri- kan kasabası dekorunda çektiği, sanki bir Brecht oyunu izlermişçesine seyredilen, ınsan ruhu- nun karanhk yanlan üs- tüne, farklı bir 'puşt dünya' tasviri ve farklı bir seyirlik. Uzaktan uzağa 1930'lann bunalım dönemi Amerikası'nı çağnştıran bir za- man ve mekânda geçen, Brecht tarzı ya- bancılaştırma efekti ve mizansenlerle bir anlatıcının sesi eşliğinde karşımıza gelen, sıra dışı bir deneme niteliğinde- Yönetmen, senaryo: Lars Von Trier / Oyuncular: Nicole Kidman, Harriet Andersson, Stellan Skarsgard, Jean- Marc Barr, James Caan, Jeremy Davies, Ben Gazzara, John Hurt, UdoKier/ Danimarka 2002 (Umut Sanat) ki film, ansızın Dogvil- le'e çıkagelen firari Grace'in (Nicole Kid- man) başına gelenleri, çeşitli sembol, gönder- me, kıssadan hisse ve ara yazılarla hikâye edi- yordu. Polisçe önce 'ara- nan', sonra 'kayıp' ilan edilen, daha sonra da 'başına ödül konan' zengin kızı Grace'le, gi- derek dişlerini gösteren Dogville sakinleri ara- sındakileri, ahşılmıştan çok farklı bir anlatımla aktaran ve finalini Da- vid Bowie'nin ünlü Yo- ung Americans şarkı- sıyla yapan, Cannes'dan eli boş dönme- si yadırganan bu farklı deneme bugün gösterime giren filmlerin arasında öne çıkıyor. Sinemada yeni deneyimlere, farklı anlatımlara açık seyırcınin kaçır- maması gereken bir Lars Von Tner fil- mi kesinlikle Dogville. - KEDİGOZU VECDt SAYAR Şponsopluk Yasası ve Özerk Sanat KurumuGeçen hafta, hükümetin hazırlamakta olduğu 'Sponsortuk Yasa Tasansı'nın bazı sakıncalar içe- rebileceğine değinmiştik. Dilerseniz, bu konuyu biraz açalım. Sponsorluk konusunda bir çerçeve yasa olarak hazırlanan tasarının eğitim, sağlık, kültür-sanat ve spor alanlarını kapsayacağı söy- leniyor. İlk tehlike, bu yasadan yararlanmayı dü- şünen özel sektör kuruluşlarının öncelikle popü- ler alanları, örneğin futbolu tercih etmesi. Bu du- rumda, zaten geri dönüşü yüksek bir alana yatı- nm yapan özel sektöre bir de vergi muafiyeti sağ- lanarak popülerlik açıstndan daha gerilerde duran spor dallarına ya da sanat alanına destek verilme- si nasıl sağlanacak? Aynı şey, sanat alanına destek verecek özel sek- tör kuruluşlan için de geçerli. Popüler müzik du- rurken niçin tiyatro, sinema ya da plastik sanat- lar gibi reklam değeri daha düşük alanları tercih etsinler? Tarkan'ın ya da Ibrahim Tatlıses'in kon- serierine katkı vererek, hem ucuz yoldan reklam yapmak, hem de bu harcamalarını vergiden düş- mek olanağı dururken... Diyeceksiniz ki, özel kuruluşlann içinde kârlılık hesabı yapmadan, toplumsal yarar ölçütünü göz önüne alan kuruluşlar yok mu? Elbette var. Bugün, vergiden düşme gibi bir avantajları olmamasına karşın bazı büyük sermaye kuruluşlarının kültür- sanat alanına ciddi yatırımlar yaptığını biliyoruz. Bu alanda çok yönlü etkinlikler gerçekleştiren Ak- bank, Garanti Bankası, Türkiye İş Bankası, Ya- pı Kredi Bankası, Koçbank, Borusan, Ülker gi- bi sermaye kuruluşlan var. Bu kuruluşların, böyle bir yasa ile özendirilmesi, bu çabalannın daha da yoğunlaşmasını sağlayabilir. Ama, nicelik yerine niteliği seçen kuruluşlann sayısını kaça çıkarabi- lirsiniz? Ticari yönü ağır basan popüler kültür ürünlerine destek verenlerin, kaliteyi ön plana alan kuruluşlaria aynı kefeye konması doğru bir yön- tem mi? Sorunu böylece tanımladıktan sonra, hemen ekleyelim: 'pozitif aynmcılık' yararlı sonuçlar ve- rebileceği gibi, tehlikeli sonuçlar da doğurabilir (tehlike, bu ayrımı kimlerin ve nasıl yapacağı so- rusundadüğümleniyor). Belki, şöylebirönlem dü- şünülebilir: Toplumsal yarar ve sanatsal kalite göz önüne alınarak kademeli bir vergi indirimi uygu- laması. Yani, zoru seçenlerin ödüllendirilmesi... Böyle bir seçim için de siyasetten tümüyle bağım- sız, yalnızca sanatsal ölçütlerle karar üreten öz- erk bir sanat kurumu hayati önem taşıyor. Bu ku- rum, genel bütçeden, piyango ve RTÜK gelirleri- nin belirli bir oranından, kültür ve sanat alanında- ki üretim, dağıtım ve tüketimden sağlanacak kay- naklann -yani kamu sübvansiyonlannın- dağılımı- nı yapmanın yanı sıra sponsorluk kurumunun sağ- lıklı bir biçimde işletilmesini sağlayabilir. Tabii, bu kurumun özerkliği kadar saydamlığının ve demok- ratikliğinin yasal güvence altınaalınması koşuluy- la. Sponsorluk yasa tasarısına getirilebilecek bir başka eleştiri de büyük sermaye kuruluşlanntn kendi markalarına yaptıklan yatırımlara da vergi muafiyeti getirmesi. Bankaların kurduğu kültür- sanat merkezlerinin kârettiklerini sanmıyorum. A- ma, bu merkezlerde gerçekleştirilen etkinliklerin reklam değeri göz ardı edilmemeli. Bu kuruluşlar parayı bir ceplerinden öbür ceplerine aktanrken bir de bu yatırımlarını vergilerinden düşme olana- ğına kavuşurlarsa, sanat alanına katkıları artabi- lir. Ama, bu kuruluşlann büyük kısmının, bağım- sız sanatsal etkinliklere destek vermek yerine, kendi sanat kurumlarına yatırım yapmakla yetin- diklerini biliyoruz. Bir de bu olanak sağlanırsa, sa- nat alanı birkaç sermaye kuruluşuna teslim edil- miş olmaz mı? Bu soruna bir çözüm getirmek için şöyle bir öneri geliştirilebilir: özel kuruluşlar, kendi sanat kurumlanna yaptıklan yatınmı vergiden düşmek isterierse, aynı miktarda bir desteği bağımsız ku- rumlara ve etkinliklere vermeleri koşulu aranabi- lir. Benzer bir önlemi Ingiliz kamusal yayın kuru- luşları uyguluyor. Kendi üretimlerine yaptıklan ya- tınm kadar bağımsız yapımlara destek sağlaya- rak. Amaç, tekelleşmenin önüne geçmek, bağım- sız yaratıcılann ayakta kalmasını sağlamak... Bakalım, Kültür ve Turizm Bakanımız Erkan Mumcu, bu önerileri ve özerk bir sanat kurumu- nun gerekliliği savını ne kadar ciddiye alacak? Pa- zartesi günü, AKM'de 75 sanat örgütünün oluş- turduğu Özerk Sanat Konseyi'nin gerçekleştire- ceği '4. Sanatçılar Kunıltayı'nöa hep birtikte gö- receğiz... Son bir not: Türkiye'nin dört bir yanında ulaşa- madığımız, kültür-sanat alanında çalışmalar ya- pan nice sivil toplum kuruluşu var. Onların da bi- zimle temasa geçmelerini, 'özerk sanat kurumu' tezine destek vermelerini bekliyoruz. vecdisayar(â yahoo.com BUGUN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZtnde 19.30'da 'Çelik Gülersoy Anısına' IDSO konseri. Şef: Erol Erdinç. Solistler: Cevdet Tokkuşoğlu (klarnet). Muhiddin Dürrüoğlu - Demiriz (piyano). (0 212 251 56 00) • NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da Cengiz Baysal Group konseri. (0 212 244 63 27) • DEĞİRMEN SANATEVİ nde 21.00'de Cem Çelebi dınletisi. 80 212 245 70 08) • tSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSÎTESİ MAÇKA SOSYAL TESİSLERİ KONFER.\NS SALONU'nda 09.00 - 18.00 arasında 'Müzik Araştırmaları ve Folklor Sempozyumu'. (0 212 293 13 00) • BİLGİ ÜNtVERStTESt DOLAPDERE K.\MPUSU'nda 14.00'te 'Suzie VVashington', 16.30'da'Vollgas'. 19.00'da 'toplu kısa filmler' ve 21.30'da 'Blue Moon' adh filmlerin gösterimi. (0 212 293 50 10) • MAYA SAHNESİ'nde 20.30'da Stüdyo Drama Topluluğu nun 'Eksik Zamanlar' oyunu. (0 212 252 74 52) • ALTLTNİZADE KÜLTÜR MERKEZtnde 18.00'de Prof. Dr. Iskender Pala'dan 'Divan Şiiri Saati'. (0 216 341 05 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle