Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5ARALIK2003CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Siyasallaşan İşçilik
TÜRK-İŞ On Dokuzuncu
Olağan Genel Kurulu'nun ge-
çen günkü açılış oturumunda
Genel Başkan Salih Kılıç'ın
konuşması birkaç bakımdan
ilginçti. Yalnız uzunluğu ve su-
nuluşundaki teknolojik yenilik
bakımından değil, tonu ve da-
ha çok da içeriği ve kapsamı
açısından.
Siyasal içerikli bir konuş-
maydı bu.
AJışılmışın dışında, daha ön-
ceki sendika konuşmaların-
dan farklı.
Şimdiye dek bu çeşit ko-
nuşmalar, siyasal eda taşısa
da, geneilikle işçi dünyasını
yakmdan ilgilendiren, daha
doğrusu öyle olduğuna inanı-
lan konulan kapsardı: Ücret
politikası, işsizlik, sendikal
haklar, çalışma mevzuatı gibi.
özelleştirme türünden sorun-
lara uzanılsa bile, bunlar ge-
nel ekonomik ve siyasal konu-
lara bağlanmak yerine, iş gü-
vencesi ve işsizlikle sınırlı ka-
lır, toplu değerlendirmelerin
ve eleştirilerin uzağında du-
rurdu.
Sayın Kılıç'ın konuşması öy-
le olmadı: Dünyadaki genel
tablodan ülkenin durumuna
ilişkin sözlere, Afganistan, Or-
tadoğu, IraksorunlanndanAv-
rupa Birliği ve Kıbns'a, terör-
den demokrasiye, yönetim-
deki sözde refonmlardan kur
ve faiz oranlanna kadar bütün
konular kapsama girmişti.
Hem de, Başbakan'ın, par-
ti liderterinin ve görevli bakan-
lann önünde.
Olanca açıklığıyla ve eleş-
tirici bir tonla.
Tabii, "Doğru mu" diye so
ranlar, "Sendikacılık poli-
tika yapmak mıdır? Yoksa, iş-
çinin haklannı savunmak mı?"
diyenler çıkacaktır.
0 genel sorunlar çalışanla-
nn sorunları ve haklanyla ilgi-
li değilmiş gibi.
Üstelik, Anayasa'nın özellik-
le 1995 değişikliklerinden son-
ra, bu çeşit ilgilenişi ve cep-
he alışı yasakiamak şöyie dur-
sun, çoğulcu bir yaklaşımla
büsbütün serbestleştirdiğini
ve nerdeyse bir hak saydığı-
nı unutarak.
Bu bakımdan, Sayın Kon-
fe derasyon Başkanı'nın
konuşması dikkate değer bir
dönüm noktası ve önemli bir
adım sayılmalıdır. Ama, daha
da geliştirilmesi ve başka
adımlarla tamamlanması ge-
reken bir adım.
Sendikalar dünyasında siya-
sal renk hiç mi yoktu? Vardı
ama, çoğu zaman alacalı bu-
lacalı, karma bir renkti bu. Hat-
ta, yalnız konfederasyonların
içinde değil, aynı federasyon
ya da sendika içinde de. Baş-
kanlıklar, hep bu çeşit "koalis-
yonumsu" ortaklıklara daya-
nırdı. Belki bu kez, Kılıç'ın se-
çilişinde yine öyle olabilir. Ama,
hiç olmazsa, şimdi genel tu-
tum ve hava daha başlangıç-
ta belirtilmiştir.
Asıl tamamlayıcı adımın iş-
çi dünyasından kamuoyuna
ve siyaset arenasına ses
duyurma konusunda atılma-
sı gerekiyor. Medya sahiple-
rinin geneilikle işveren ve ser-
maye çevrelerine yakınlığına
yanrt verecek bir sendika rad-
yosu, bir sendikacılık televiz-
yonu nerede? Aslında büyük
olanaklara sahip sendikalar
dünyasında bunlar olmadıkça,
tepedeki siyasal bilinçlenişin
emek dünyasına kazandıra-
bilecekleri de sınırlı kalmaya
mahkûm değil midir?
Konuşan Universiteler Gerek...
Cehalet ve istibdadın egemen olduğu şeriat düzenini Türkiye'ye
getirmeye çalışan, laiklik karşıtı karanlık güçlerin ilk hedefi hiç
kuşkusuz universiteler ve bilim adamlandır.
Prof. Dr. K. Erçin KASAPOĞLU
Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı
C
umhuriyetimizin kurulu-
şundan bu yana ışbaşına
gelmiş tüm hükümetler,
hükmetmeyı, devleti ola-
bildiğince uzun süre yöne-
tebilmeyi temel hedef olarak almışlar ve
bu hedefe ulaşabılmek ıçın de politıka-
yı temel araç olarakbenimsemışlerdir. An-
cak, hem hedef hem de araç yanlış seçil-
miş olduğu için hiçbıri amacına ulaşama-
mıştır. Oysa, çağdaş yönetım anlayışın-
da hükümetlerın temel amacı, topluma
hükmetmek değil. topluma hizmet et-
mektir; araç ise bilimsel yöntemdir.
Türkiye'de bugüne dek iş başına gelen
hükümetler. Türkıye'nin temel sorunla-
nna, bilimsel verüere dayah köklü ve sü-
rekli olabilecek akılcı çözümler aramak
ve üretmek yerine siyasal çıkar hesapla-
nna dayah yüzeysel v
'e geçici çözümle-
ri yeğlemişlerdir. Bu nedenle, toplumun
pek çok temel sorunu çözümlenemedi-
ği gibi; bunlar, giderek bir çığ gibi bü-
yumüş, bir sonraki hükümetlerın önüne,
çözümü çok daha karmaşık ve zor sorun-
lar olarak gelmiştir. Toplum-bilim-poli-
tika üçgeninin merkezüıi oluşturan üni-
versiteler ise bazılannın yanhş olarak al-
gıladıklan gibi, yalnızca meslek edindi-
ren eğitim kurumlan değil, aynı zaman-
da toplum için bilim ve politika üreten
araştırma kurumlandır. Bu bağiamda
universiteler, toplumun geleceğinın ay-
nası ve sigortası durumundadırlar. Üni-
versitelerin bu önemıni yüzyıllar öncesı
kavTamış olan bugünkü gelişmiş ülkeler,
üniversitelennin gelişmesi ve çağdaşlaş-
ması ıçın her türlü özveriyi yaprruşlar, üni-
versitelerin kendılerinden beklenen işlev-
leri (fonksiyonlan) yerine getirebilmele-
ri için gereksinim duyduklan özgür bir
ortamı onlara sağlamışlardır. Buna kar-
şılık universiteler de topluma karşı so-
rumluluklannın bilinci içinde, toplumun
sorunlanna bilimsel bir yaklaşımla eği-
lerek, onlara köklü ve kalıcı çözümler ge-
tiren, toplumun gelişmesi ve mutluluğu
için gerekli olan bilimsel politıkalan üre-
terek toplumu yönetenlere ışık tutan ku-
rumlar halıne gelmişlerdir. Bugün hâlâ
üniversıtelen yahuzca meslek edindiren
eğitim kurumlan ve gençleri sokaktan kur-
taracak işsizlik kurumlan olarak gören;
bilime ve bilimsel politikaya gereken
önemi vermeyen Türkiye ise, bu ülkele-
rin en az ellı yd gerisinde kahnışhr.
Türkiye'de bugüne dek gelmiş geçmiş
tüm hükümetler, bilime, bilim adamla-
nna ve üniversitelere gereken önemi ver-
medikleri gibi, çeşitli zamanlarda, çeşit-
li vasıtalarla, üniversıte ve bilim adam-
lan üzerinde baskı kurarak, üniversite
özerkliğini ve bilimsel özgürlüğü sınır-
layarak, üniversiteleri ve bilim adamla-
nnı susturmaya çalışmışlardrr. Ancak,
ne acıdır ki, bilinçli olarak iyileşürilme-
yen ekonomik koşullarının ağırlığı al-
nnda ezihniş olan büim adamlan da, tüm
bu baskılar ve kısıtlamalar karşısında,
bugüne dek hep suskun kahnayı yeğle-
mişlerdir. Oysa ülkemizın, bugün için-
de bulunduğu ağır sosyal ve ekonomik
koşullar nedeniyle, Atatürkçü düşünce-
ye sahıp, Atatürk ilke ve devrimlerine
bağlı. demokrasiye ve tüm insan hakla-
nna saygılı, özgürlükçü. çağdaş bilim
adamlanna ve susan değil konuşan üni-
versitelere her zamankinden daha çok
gereksinim vardır.
Cehalet ve ıstıbdadın egemen olduğu
şeriat düzenini Türkiye'ye getirmeye ça-
lışan, laiklik karşıtı karanlık güçlerin ilk
hedefi hiç kuşkusuz universiteler ve bi-
lim adamlandır. Çünkü. keyfi yönetim,
zorbahk ve bir baskı rejımi olan şeriat dü-
zeninde, din adına kişisel iradelerini tüm
insan haklannın ve demokratık yasala-
rın üzerinde sayan, insanın her türlü te-
mel hak ve özgürlüklerini yok etmeyi
amaçlayan mollalar, toplum insarnnın
zihni gelişmesıne katkıda bulunabilecek,
ona ışık tutabilecek her şeyden mahrum
bırakıhnası, özellikle düşünce ve fikir
özgürlüğünün ortadan kaldınlması gerek-
tiği inancı ile, önce üniversitelen sustur-
maya çalışarak, bılgeliğın değil, bilgı-
sizliğin, cehaletin yayıhnasını ve top-
lumda egemen olmasmı isteyeceklerdir.
Çünkü onlar, toplum üzerindeki key-
fi ve baskılı yönetimlerini özgür bir or-
tamda sürdüremeyeceklennin bilincinde-
dirler. Bu nedenle ilk hedefleri ve tek
amaçlan, özgürlükleri kısıtlamak hatta or-
tadan kaldırmak, insan aklını ve zekâsı-
m köreltmektir.
Öte yandan, toplum insanmı, cehale-
te karşı en etkin silahı olan akıl ve mu-
hakeme gücünden yoksun bu-akabilmek
için de, onu bilimin ışıgından uzaklaştı-
np karaniığa sürüklemek çabası içeri-
sindedirler. Ünıversite ve bilim adamla-
n olarak bizim karşı çabamız ise bu ka-
ranlığı boğmak, toplumumuzu ve insan-
lanmızı aydınlığa çıkarmaktır.
Davarrnz, Atatürk ilke ve inkılaplan-
nın ışığrnda ve Atatürkçü düşünce doğ-
rultusunda, çağdaş bilimin, özgürlükçü
demokrasinin, laikliğin ve insan hakla-
nnın, cehalete, taassuba, dinci zorbalığa
ve şeriat düzenine karşı egemen küınma-
sı davasıdır. Bu davamızda başanlı ola-
bihnemizin ilk ve en önemli koşulu ise
konuşmak ve sesimizi duyurmaktu-. Bu-
gün "konuşan Türkiye'' de artık "konu-
şan üniversiteler'' de olmahdır."
Atatürk'ün Yararlarulmasını İstediği Konuşma.
Teoman KARAHUN Gazeteci (Eski Ulus Gazetesinden)
umnm
Ozgürlük macerasının sürpriz sonu ve tamamı VCD'de.
• Şifre filminin TV'de seyrettiğiniz îlk 3 bölümü ve muhteşem fînali!
• Ozgürlük Elimizde şarkısının klibi.
TurkcellExtra'lardan ve Abone Merkezleri'nden isteyiniz. VCD dağıtımı stoklarta sınırlıdır.
HAZIR
KART
D
arülfünun'un giriş kapısı üzerinde-
ki ayetin yerine "İstanbul Ünher-
sitesi* yazıldı. Atatürk'ün öncülü-
ğünde. Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip
Bey'in çahşmalan sonucu, Türkiye, çağ-
daş ve yüzü aydınlığa dönük bir bilim ku-
rumuna kavuşmuş oldu. Reşit Galip Bey -
teyze kızımızın kayınbiraderi, aile sonra-
dan "Baydur" soyadını aldı- açılış törenin-
de. dünkü üniversite ile bugünkü arasında
hıçbir ılişki olmadığını söyledi. Üniversi-
te, devrimlerin ve Kemalizmin yürekli gü-
cü olacaktı. (Oldu da... Bugün de öyle.
Ama genelde siyasetçilerce hiç rahat bıra-
kılmadı.)
Dinci basının azdığı: Nurcular. Süleyman-
cılar ve tarikatlann coştuğu DP yıllannda
Milli Eğitim Bakanı olan TevfikÜeri (1950-
1953). HasanÂü Yücel'in Atatürkçü kad-
rolannıtemızledi; yerine, ıMillıyetçilergel-
dı. Ve bir süre sonra üniversite de hedefalın-
dı. 1955'te iktidar baskısı muhalefet, üni-
versite ve basın üzerinde yoğunlaşmıştı.
Ekonomik bunalım yaygınlaşh, özgürlük-
ler kısıldı.
Demokrasiye yönelik bu tehlikeyi ilk
görenlerdenbiri NadirNadioldu. Cumhu-
riyet'te ikridan uyardı:
"2 Mayıs 1954 seçimlerinden sonra üni-
versitelerimizi aydınlatan hürmet güneşi-
nin baa kara buluüaria örtülmek istendi-
ğini görmezlikten gelemeviz. Profesör ve
doçentkrin \azılan hükümetgörüşüne uy-
gun görülmüvDrsa, kürsülerinden uzaklaş-
ünlmaktehükesiflekarşı karşnadııiar. Bu,
üniversite bağnnsıznğı ve fikir hürrrveti üe
bağdaşonlamaz. Tenkidin yasak edilmesu
kürsü ve yazı hürrnetinin ka\ıt alûna alın-
nıasL Atatürk'ün yaratbğı kunımlanmı/i
emir kulu haline getirip dondurmakür.''
(Cumhuriyet. 3.11.1955)
MenderesveİmamHatipler: Başbakan
Menderes, de zaman zaman konuşmalann-
da dinle ilgili görüşlerine ağırlık verdi.
Konya'da halka seslendi:
"TürkMiUeti Müslümandır. Müslüman
kalacakür. Din işleri, dün>a işlerinden a> -
nlamaz. İvi bir din tedrisan için, hi yetiş-
miş imanı ve hatipiere ihtiyaç vardır. Geie-
cek sene Konya İmanı Hatip Mektebi, Bse
derecesinde mezunlar \«recektir." (Ulus,
8.1.1956)
Öğretim üyelerine, üniversite senatola-
nna saldınlara DP'lilerin yanı sıra bazı va-
izler de katıldı. DP Konya Millervekili
Hamdi Ragıp Atademir, Mecliste konu-
şuyor. -İHm ilim diyortar. Vlillet iümk mi
idare edifir? Milletler iümle değiL zulümle
idareedflKedilnıeJidirieff (Ulus, 18.1.1956)
1956"nın Aralık ayında SBF Dekanı
Prof. Dr. TurhanFevzioğlu bakanlık emri-
ne alındı. Doçent Aydın Valçın,Muammer
Akso\. Münci Kapani ile asistan Coşkun
Kırca ve Şerif Mardin üniversiteden istifa
ettıler. îktidar, ögretim üyelerinden, özel-
likle Forum Dergisi ve Cumhurijet'te yaz-
mamalannı istiyordu. CHP lideri İsmet
İnönü. universiteye dönük baskılar üzen-
ne Meclis kürsüsünden uyardı: "İdeaüst-
lerin ruhlanndaki ışık, elbette bu karanh-
ğı yırtacaknr".
1958 yılında da, Prof. Doktor Hûseyin
NailKubah bakanlık emrine alındı. Bü>ük
tepki üzerine bir süre sonra görevine ye-
nıden döndürüldü.
Türk Kadını Davacı: Bazı camilerdeki
vaazlarda, DP içinde örgütlenmiş tarikat-
lann da desteğiyle, kadınlann örtünmesi için
öğütler veriliyordu. Türk Kadınlar Birliği
Genel Başkanı ve DP İstanbul Milletveki-
li Nazh Tdabar. işte o günlerde, Ankara Rad-
yosu'ndankonuştu: "İslamdininiköhneve
geri rUdrieri yaymak için akt edenlerden
Türk Kadınlan davacıdır. Kara çarşaf, san-
kidin veahlakınfcabnmışgibi gösterUht>n
n
(12.4.1959)
Başbakan: "Cüppeterini Bir Ztrfa Gi-
bL": Başbakan Menderes'in universiteye
tahammülü kalmamıştı. İlk hedeflerinden
biri artık üniversiteydi:
".. Bunlar, cüppelerini bir arh gibi sırt-
lanna geçirirler. de\ letin işlerine kanşıriar.
Ne imiş? Muhtariyet \armış! Olur mu bu?
Fırsatçılık. kapakaçücıuk yapıyoıiar. Hûr-
rrvet kahramanı kesilirler. Nedir o ünher-
site senatosu? Üniversite içinde hürmeti
kaJdırmışlardır. Bu teşebbüsleri hüsrana
uğravacaknr." (Ulus-Turgutlu konuşması,
19.5J956)
Bugün de söylemler aynı değil mi? Ne
var ki, o dönemde hüsrana uğrayan üniver-
site değil. iktidar oldu. DP'yi Said-4Nur-
si (Nurskö>1ü Sait) bile kurtaramadı.
O Said-i Nursi ki, Menderes'e destek
mektubunda. "Atatürk devrimleri bir iç
düşman, demokrattara ve Müslümanlara
hasun" dıye yazmıştı.
Şimdi de. Başbakanlık koltuğunda, ba-
kanlar ve millervekıllen arasuıda, bu- za-
manlar, Nurcu-Kürtçü Said-i Nursi'ye öv-
güler düzen kişiler yok mu?
Din-iman. üniversite, türban ve benzeri
tartışmalar 30 yılı aşkın bir süredır bu ül-
kenin gündeminden eksik olmadı.
Ama üniversitede hlık byafete serbest-
lik yasası, sürekli yüksek yargıdan döndü.
AKP iktidan biryüını tamamladı. Ne var
ki. o da geçmişteki
u
hısımlan''gıb! türban-
dan. örtünmekten vazgeçmedi. Milli Eği-
tim Bakanlan Erkan Mumcu ve Hüseyin
Çelik'in tüm çahşmalan bu konuya yöne-
lik. Üniversite reformu da göz boyama.
YÖK'e, rektörlere karşı üsluplan da yakı-
şıksız. Yinelemeye gerek yok. Bellekler-
de. Ve Cumhuriyetin 80. kuruluş yıldönü-
münde.
Atatürk'ten Devrim Karşıtlanna: De-
mokratik, laik ve çağdaş hukuk devleti kar-
şıtlan daima Cumhuriyete inananlardan
gerekli yanıtı aldılar. Atatürk, olanlan ve
olacaklan daha Serbest Fırka zamanında
bir kere daha yakından görmüştü. Hasan
Rıza Soyak'a söyledikleri şu:
u
Inküapla-
nn hayati krymetini ve hedefini kavranuş
olanlar. bu gibileri her zaman bertaraf et-
me>e \e inJalap esasiarmı muhafaza>
<
amuk-
tedirdirier." (Atatürk'ten Hatu-alar. 1973-
C: 2-S: 44)
"OKafayıKoparacağız'': MustafaKe-
mal. 23 Kasım 1923 "te toplanan CHP Gru-
bu'nda Rauf Bej'in. Cumhuriyetin ilanını
uygun görmedığine ilişkin demeci görüşü-
lürken. Başbakan İsmet İnönü'nün konuş-
masını, Kurultay'da okuduğu Söylev'inde
hatırlatmıştı. Atatürk, Söyle\"de. "İsmet
Paşa'nın her zaman okunması yararü olan
kimi sözlerüü de bilginize sunacağun" de-
mişti. Atatürk'ün, İnönü'nün hatırlanma-
sını adeta vasiyet ettiği konuşmasından bir
bölüm şöyleydi: "Tarüünherhangibirdö-
neminde, bir halife. bu ülkenin ahn yazısı-
na kanşma>i akündan geçirirse, hiç kuşku
yok,okafa>ıkoparacağız!n
(Söyle\-TDK
Yayınlan- Cılt: 2-S: 616-1974)'
PENCERE
Hükümetin Boynundaki
Kuşku İlmiği...
özellikle bu köşede sık sık yineliyorum, TC
Başbakanı Tayyip Erdoğan şu manzumeyi halk
karşısında okudu mu, okumadı mı:
"Minareler süngümüz
Kubbeler miğferimiz
Camiler kışlamız
Müminler askerimiz "
RecepTayyip'in buna benzer nice deyişlerini top-
layıp sergileyen kitaplar var...
Çok değil, üç beş yıl önceki ideolojisiyle tera-
ziye vurursanız, Başbakanımızı hık demiş Usa-
me bin Ladin'in 'El Kaide' örgütü eylemcilerin-
den birinin burnundan düşmüş sanırsınız...
Peki, değişti mi?..
Bugün takıyye mi yapıyor?..
Içtenlikli mi?..
•
Istanbul'da kanlı terör eylemlerini gerçekleşti-
renler ile AKP örgütçüleri arasında bağlantı var mı?..
Yokmu?..
Araştınlması gereken önemli soru budur; evet,
EIKaide'ninyolubirnoktadaAKPHükümeti'nden
ayrılmıştır; ama, ilişkilerin yeraltındaki bağlan say-
damlaşmalı...
Bizim Emniyet örgütü böyle bir araştırma yap-
mayı göze alabilir mi?..
AKP iktidarı polisin kilit noktalarındaki görevli-
leri hallaç pamuğu gibi attı..
Kim yapacak bu araştırmayı?..
Ve gazetelerde yeni bir haber daha:
"AKP Hükümeti MlT'e el attı."
Hizbullah ile ne ölçüde hısım akraba olduğu
bilinmeyen, dallı budaklı ve kuşkulu bir iktidarın
Türkiye Cumhuriyeti Milli Istihbarat Teşkilatı'nı
kendine göre düzenlemesi ne anlam taşımakta-
dır?..
Konuyu açık seçik tartışmakta İsmet Paşa'nın
dediği gibi 'saymakla bitmez' yararlar vardır...
Islam dünyasında tek laik Türkiye Cumhuriye-
ti'nin en büyük düşmanı 'irtica' değil mi!..
Evet..
Halkta, medyada, aydınlarda, üniversitelerde,
devlet katında şu soru gündemde:
"- AKP takıyyeci mi?.."
Hiç kimsenin ortaya çıkıp bu alanda inandıncı
bir yanrt verdiği duyulmadı.
Ancak AKP Hükümeti'nin üniversiteyi ele ge-
çirmeye çalışması, öğretimi imam eğitimine bağ-
lamak için binbir numara çevirmesi, bürokraside
yaptığı ilginç atamalar, dincilikleriyletanınmış ki-
şileri devletin kilit noktalanna getirmek yolunda-
ki gayreti, takıyye kuşkusunu pompalayan bir si-
yasettir.
Peki, ya bu takıyyeci iktidarın El Kaide uzantı-
lanyla bağıntısı varsa?..
Kimileri "Minareleri süngü, kubbeleri miğfer, ca-
mileri kışla, müminleh asker" sayarak eyleme
geçmişlerse, bu hükümet dinci terörü nasıl kö-
küne dek soruşturup kovuşturacak?..
•
AKP Hükümeti ıkınıyor, sıkınryor, telaş içinde ko-
nuyu dağıtmaya çalışıyor...
Terör Islami mi imiş?..
Değil miymiş?..
Terörün daha adını koymakta bu kadar zorla-
nan bir AKP Hükümeti'ne ne kadar güvenilir?..
Seçmenin yüzde 25'inin oyuyla Meclis'in yüz-
de 66'sını ele geçiren AKP iktidannın, boynuna do-
lanan kuşku ilmiğini çözmesi gerekiyor.
AİL
Okurlarınııza duyuru
"Cumhuriyetin 80 yılı" fasiküllerini
saklayabileceğiniz özel olarak hazırlanan
Klasörlerin dağıtımı, Arahk 2003 son
haftasından itibaren bölgesel olarak
yapılmaya başlanacaktır.
Aralık 2003 son haftasında hangi gün hangi
bölge dağıtımı yapılacağı konusunda da
ayrıca duyuru yapılacaktır.
TC
BAKIRKÖY3.AİLE
HÂKİMLİĞİ'NDEN
2003/15 Es.
2003/261 K.
Davacı Mehmet Aksüyek tarafından mahkeme-
mize açılan vasi tayini davasında:
Davanın kabulü ile Malat>a. Darende, Mehmet-
paşa, Cilt: 11, Hane: 17'de nüfusa kayıtlı bulunan
Mehmet ve Hatice oğlu 25.9.1967 dogumlu mah-
çur Murat Aksüyek'in hacir altına alınarak kendi-
sine a>Tiı yerde nüfusa kayıtlı Osman ve Mukad-
des oğlu 1.1.1943 doğumlu babası Mehmet Aksü-
yek'in veli olarak atanmasına karar verilmiştir.
18.11.2003
Basın: 60352