25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EYLÜL 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Günün gölgedekiiziRenkler çağına düşmemişti yolu- muz. Hayatın kendi sesi, rengi ile baş başaydık. Güne açılan yüzümüzü gü- lûmseten sözlerle yol alırdık. Sevin- cin kapısı, yeryüzüne açılmanın ilk adımı ise dergilerdi. Tıpkı, Sait Fa- ik'in 'Haritada Bir Nokta' öykü- sündeki gibı arayışın, düşlere kapıl- manın seyrine çıkardık. Ülkeler, kent- ler, adalar, limanlar alıp götûrürdü bi- zi. Parmak uçlanmızın dokunduğu yer düş yurdumuz olurdu. Doganın çağıran sesine kulak verir. mekânla- nn dilini anlatan fotoğraflann ardına düşerdik zaman zaman. Sanınm bu konudaki tek kaynağımız 'Hayat' dergisiydi. Çocukluğumuzun rengi, soluğu gibi gelirdi bize. Evet, 'Hayat' dergisi bir soluk gi- biydi bizlere, dö- nüp o taşra kentin- den büyük kentlere, başka ülkelere ba- kabilmek, düşsel yolculuklara çıka- bilmek için. Bu dergiden üç ad bel- leğimde silinmez- cesine yer etmiştir: ŞevketRado.Hik- met Feridun Es, Ara Güler. Daha dergiyi elime alır almaz, en arka say- fadaki çizgi roman- lan okumaya koyu- lurken aklım da, di- ğer sayfalarda nele- rin olduğundadır. Hikmet Feridun Es röportajlanyla, Ara Güler fotoğraf- lanyla bir yeryüzü gezgini kılardı be- ni. Rado'nun 'Sohbet Köşesi' yazıla- nnda düşünmenin, yaşadıklanmıza bakabilmenin kıyılannda dönenirdim. Zamanla, yazının bellekJerdeki izi silinmese de zamana dayanıklı olan sözûn gücünün her şeyin önüne geçe- bileceğini gördüm. 0 silüıip gidenle- rin yerine yenileri geldi kuşkusuz. A- ma o ilk rastlaşma anlaruıda, o dö- nemde açtıklan pencere, yaşattıklan duygu önemliydı. Bir tek Ara Güler soluğunu bugüne yetirdi diye düşûnü- rüm. Bunun nereden kaynaklandığı- nı düşünmedim de diyemem, doğru- su! Yaşama dönük yüzû, gezip görüp tanık olduklanyla devşirdiklerinin bir bir suretler olarak karşımızda durma- sı... Çektiği her bir fotoğrafıyla bel- Â.JL er bir fotoğrafıyla belleğimizi yoklayan hüneri... Günün gölgedeki izini en açık, en yalm biçimde belleklere kazıması... Yitmeyen bir duygunun, hiç solmayacak bir anın tanıklığını getirmesi Ara Güler'in sanatınm başat öğesidir. leğimizi yoklayan hüneri... Günün gölgedeki izini en açık, en yalın bi- çimde belleklere kazıması... Yitme- yen bir duygunun, hiç solmayacak bir anın tanıklığını getirmesi onun sana- tının başat öğesidir. Ara Güler öyle de yapıyor. Ardına düştüğü yedi yüzün izleriru bize taşır- ken yaşadığı tanıklık anlannın da, çektiği bu fotoğraflan 'foto-röpor- taj' düzenine getirirken birer öyküsü- nü kaleme alır. Böylece Russell'dan Teonessee VVilIiams'a, Aragondan VVilliam Saroyan'a, Marc Cha- gall'dan Salvador Dali'ye, Picas- so'ya yedi sanat ınsanının dünyasına döndürür bizi. 0, her birine bin se- vinç, bin heyecanla gider. Yaptığı işin bu yanını hep önemser, o duygunun içinden hiç silinmesi- ni istemez. Işte, Güler'ın yitir- mediği duygudur o yüzlerin dünyalannı yansrtmak için çıktığı yolculuklan şenlikli kılan. Gidip Cha- gall'ın karşısında dur- duğunda tek düşündü- ğü şudur: "ChagalTIa dünyasını birleştir- mek istiyorum. Cha- gall'ı havalimdeki yerine oturtmak, o- nun dünyasını görsel maizememle kaydet- mek ve 'Işte, Chagall bu!' dedirtecek fo- toğrafı çekmek, altı- na da fiyakalı bir im- za atmak istiyorum." Evet, Ara Güler hep bu duygunun ipiltileriyle yol alır. Elinden düşürmediği Leica'sı ile Pi- casso'nun karşısına çıkarken de şun- lan düşünür: "Bir foto muhabiri olarak yüzyılımızın en büyük ada- mının yanına gitmek beni hevecan- landırmıştı. Onda 90 yıllık bir bi- rikim vardı, bende ise bir Leica. Düşündüm. Devle canavar arasın- da çok büyük bir fark yoktur. Bu adamda devlik ile canavarhk bir- leşmişti..." Ara Güler, her bir karşı- lâşmasuıı çağının tanıklığı bilinciyle izler, onlardan yansıyan izleri/renkle- ri, ışığı bize yansıtır. Bir büyülü ev- renin usta fotoğrafçısının yeryüzünün izlerinden devşirdiklerini izlemenin, her bir fotoğrafinı bir bir okumanın sırası şimdi. "Fotoğraf iyi bir meslektir, ama görmeye alışmak lazım. Bir anlam kattığın zaman fotoğraf olur, yoksa dünyada bütün fotoğraf makineleri içinden bakmasan bile basarsın çeker. Teknik değildir fotoğraf, kafadır kafa. Ben kafama taktım. Bütün Bizans sanatı, El Greco, Rafaello üzerine gittim, müze müze gezdim. Kompozisyon bilmek lazım. Akademiye gitmedim. Picasso da gitmedi, dünyanın en büyük ressamu" Ara Güler ÖKUMA ÖNERİLERİ Ara Güler: Eski İstanbul Anılan, 1994; Yitirilmiş Renkler, 1995, Dünva Yay; Bir Devir Böyle Geçti, Kalanlara Selam Ölsun, 1994; Yüzlerinde Yeryüzü, 1995, Ana Yay; Sevgili Dostum Ara 'ya, 2001; Yeryüzünde Yediİz. 2002, YKY; Ara Güler'e Saygı, 1998, YGS Yay. Babil'den Sonra Yaşayacağız (Öyküler), 1996, Aras Yav.; 126 s. BELLEK KUTUSU Yüzlerden yansıyanlarAra Güler, fotoğraf sanatımıza yeni bir boyut getirmiş, soluklandırmıştır. Onun siyah-beyaza düşürdüğü iz, yansıttığı gölge anın duran sesi, bakışın gızidir adeta. Insan yüzleri bundan anlamlı, mekânlar bundan dolayı yerin anlamım, zamanın dilini anlatır bize. Bir dünya dili/ni yaratır Ara Güler. Kentlerin almlığındaki ışığın sırnhı çözer, insan suretlerindeki gizemi bir ışıldak gibi serer önümüze. O, kendı dilini, görselliğinin tözünü kurarken bize de bir dünya sunar. Ileten değil, iletkendir onun dili. Bir Babil kaçkını gibi bakar, görür, baktınr da. Belki de o kulenin en denşık yerinde durandır o. Dönüp Babil'den Sonra Yaşayacağız'daki öykülerini okuduğunuzda, ondaki şu duygunun daha belirginleştiğini göreceksınızdir: Yeryüzünde yitiklığin dilini aramanın, ancak yeni bir dil kurmakla mümkün olabileceği düşleriyle yaşamak... Yeryüzünde Yedi Iz, o Babil kaçbnının işte bu gezginliğini anlatır biraz da. Ardına düştüğü, anlannı paylaştığı. yaşadıklan zamana'çağa birlikte baktığı yedi yüzün izini, sözünü, rengini, ışığınftaşif'biz'e. Bertrand Russell'ın dünyasında gezinebilmek için aralanndaki sözün yerini fotoğraf alır. Her bir karede ona doğru yürür, Güler. Kendi sözleriyle şunu imler: "Ben onun varlığının karşısmda, ancak bir anlık tanık olabilirdim. Bu tanıklığı iyi yapabilirsem, onun demek istediğine belki bir şeyler katabilirdim." Bu yıl üçüncüsü düzenlenen belgesel film festivaline ilgi büyüktü 29 Eylâl'e dek Lütfi Kırdar'da sergileniyor. Dâhi Dali 'nin 20 özgünyapıtı Artîstanbulda Kültür Servisi - Salvador Dali'nin 20 özgün çahşması 29 Eylül'e dek Lütfi Kırdar Uluslararası Sergi Sarayı'nda yapılan Artlstanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Buluşması, Pi Artworks standmda sergilenecek. Pi Artvvorks, ilk defa 1998 yılında Ortaköy'deki galeri mekânında sergilediği Dali'nin 40 parçalık grafik işlerini bu sene 3 seriden oluşan 20 özgün çalışma ile sürdürüyor. Dali'nin sergilenecek olan işleri sanatçının Apollinaire, Mytologie ve Don Juan isimlerini verdiği serilerinden. 'Drypoint Etching' ve Hand Colored' tekniğiyle yapılmış olan bu yapıtlar, sürrealizm akımının en önemli temsilcilerinden bin olan sanatçının en göze çarpan eserleri arasında bulunuyor. NESCO'nun dünya mirası listesinde bulunan Safranbolu'daki festival kapsamında düzenlenen sergi, şiir dinletisi ve panellerin yanı sıra Türkiye'nin sahip olduğu evrensel değerleri yansıtan belgesel filmler yanştı. Safranbolu'ya sahip çıkıldı HAYRİ ARSLAN UNESCO'nun dünya mirası listesinde bulunan Safranbolu "da, 19-22 Eylül 2002 tarihinde düzenlenen 3. Altın Safran Belge- sel Film Festivali, 19 Eylül 2002 Perşembe günü festival meşalesinin yakıhnası ile baş- ladı. Kültür Bakanlığı tarafindan restore edi- len Cinci Hanı'nda el işi, resim ve el sanat- lan sergisi, Kilerciler KonağTnda da gaze- teci Tayfun Talipoğlu'nun gezdiği yerler- den kendisine verilen çeşitli eşyalann ser- gilendiği Bam Teli sergisi açıldı. Yöre Şairleri Şiir Dinletisi 'nde, 1994'te ölen Karabüklü Ibrahim Yıldız'ın şiirleri seslendirildikten sonra Gfilden Canyurt, Mustafa Yanık, tsmail Arslan, Hüseyin Özmen, Hüseyin Avni Cinozoğlu ve Ka- muran Gülen kendi şiirlerini okudu. 20 Eylül 2002 Cumagünü "Kültürel Mi- ras ve Korumacılık" konulu panel, Saf- ranbolu Kız Meslek Lisesi'nde düzenlendi. Panelde, UNESCO'nun dünya mirası liste- sinde bulunan Safranbolu'nun ahşap evle- rinin korunması ve yaşatılmasına ilişkin de- vam eden çalışmalarda, planlamanın ve ça- ğın gereksinimlerine göre hareket etmenin önemi vurgulandı. Daha sonra Kütüphane Amatör Kategori'de Karfod Dia Gösterisi sunuldu. Festival kapsamında "Geleneksel Ev Yemekleri" yanşması düzenlendi. Ay- nı günün akşamı Çarşı Pazar yerinde Kül- tür Bakanlığı Türk Dünyası Müziği Toplu- luğu'nca Türk sanat müziği konseri verildi. 21 Eylül 2002 Cumartesi günü "Belgesel Fotografçılık ve Kültürel IVIiras" başhklı panelin ardmdan özel film gösterisi sunul- du. Aynı akşam Yelda Kodallı ve Bilkent Senfoni Orkestrası tarafindan venlen kon- sere halkın ilgisi ve katılımı yüksek oldu. Yarışma sonuçları açıklandı Özelde Safranbolu, genelde Türkiye'nin sahip olduğu evrensel değerleri "Kültü- rel Miras ve Korumacılık" teması kap- sammda, Safranbolu 3. Altın Safran Bel- gesel Film Festivali Profesyonel Kategori alanında derece alan fihnler ve yönetmen- leri şöyle: Binnci: Köçek (tlknur Dalkjran); tkıncı: Kafdağı'nın Ardı Asya, Asya'nın Gelinleri (Daver Atabey); Üçüncüler: Orada Bir Köy Var (Ayhan Ozvatan), Nererva Üstüne Düşen Hilal (M. Akif Erbaş) Amatör Kategori alanında derece alan filmler: Birincı: Hasanoğlan Yüksek Köy Ens- titüsü (tsa Özdemir - E. Özüstün, Ş. Türkel); Ddncı: Dışanda OJmak (A. Pek- kaya, O. Eskiköy); Üçüncüler: Muskam- da Aşk Var (Ahmet Sehan). Sair Zaman- lar (Zevııep Alphan) Proje Yanşması'nda derece alan filmler: Binnci: Safranbolu'da Zaman ve Za- manda Safranbolu (Zehra Kuş); Ikınci: Ben Tarzan (Enver Özüstün), Geçmiş Zamanın Yaşadıklan (Merin Yeğin; Üçüncüler: Paflagonya'da Eski Bir Gü- neş Saati (Hüseyin Akmcı). Anadolu'da Kral Yolu (Nihân Gider) Eski Safranbolu'daki Arasta Çarşısı'nda göriiştüğümüz esnaf, festivale ilginin her yıl arttığını söyledi. Esnaf ve yöre halkı, festivalin daha önceye almarak ulusal dü- zeyde tamtılması durumunda, daha geniş kitlelere ulaşılarak Safranbolu'nun daha iyi tanıtılacağı görüşündeler. Festivalın sona erdiği 22 Eylül 2002 Pa- zar günü Sezen Aksu, Safranbolululara konser verdi. Sunuculuğunu gazeteci Tay- fun Talipoğlu'nun yaptığı konsere tezahü- ratlar ve alkışlar eşliğinde başiayan Ak- su'ya ilgi büyük oldu. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kendi Yaşamının Seyircisi Olabilmek... Herhalde birkaç yerde okumuşumdur: "In- san, aynı zamanda toplumsal bir vahıktır." Şu "aynızamanda"y\ özellikle italik yazdım, çünkü sanınm insan, sürüleşmenin bir nokta- sından öteye geçtiğinde "aynı zamanda" bö- lümünü gittikçe daha çok unutuyor. Günlük yaşamın sıradanlığı içerisinde artık erimeye yüz tuttuğunda, bu kez fazlasıyla toplumsal- laşıp, aynı zamanda bir başka şey, üstelik çok önemli bir şey, yani kendisi olduğunu, olması gerektiğini göz ardı etmeye başlıyor. Böyle bir göz ardı etme eyleminin tek sonu- cu ise, günü geldiğinde, gereksinim duydu- ğunda, insanın iç dünyasında sadece uçsuz bucaksız bir boşlukla karşılaşması. Montaig- ne'in deyışiyle "kendi iç kalelerini kuramayan- lar", günün birinde o iç dünyada sığınacak bir yer, bir güç kaynağı bulamaz oluyorlar. Bu nedenle, kendi yaşamının da seyircisi olabilmek ve bunun için olabildiğince sık fırsat yaratmak, bana göre yaşamda olup bitenleri bilgece birtutumla karşılayabilmenin önkoşu- lu. Çünkü ancak bu koşulu yerine getirebildi- ği takdirdedir ki insan, "aynı zamanda bir top- lumsal varlık" olmanın gerçek anlamını kavra- yabiliyor: Gerçek anlamda toplumsallaşmanın en sağlıklı yolu da, yaşamını aynı zamanda bir bırey olarak kurgulayabilmekten geçiyor. Üze- rinde düşünülmemiş, dürüstçe hesaplaşma konusu yapılmamış bir Ben'in toplumsallığı, bir yanılsama olmanın ötesine geçemez. Akla gelebilecek her şeye seyirci olmayı do- ğal karşılamak, ama kendi yaşamımızın seyir- cisi olmayı genellikle hiç düşünmemek - bü- yük bir olasılıkla, zaten o yaşamın içinde olun- duğu düşüncesinden kaynaklanan birtavır. Ne var ki bu, sahnedekilerin elbette sahneyi bir bütün olarak görememelerinden farksız birdu- rum. Oysa bunun yerine yapılması gereken, in- sanın kendisini zaman zaman yaşamının sınır boylarına çekmesi, olup bitenleri, bitmekte olanları, hiçbirıyle özdeşleşmeksizin bir süre iz- lemesi. Kendi yaşamı karşısmda seyirci konumunu almak, insana her şeyden önce tüm yerleşim yargılarını, kökleşmiş düşüncelerini yeniden sınama fırsatını verir. Bu konumun ardından, bazı doğru sanılanların yanlış, bazı yanlışların da aslında doğru olduğu sonucuna varılabilir. Değenler ve değmeyenler üzerine daha sağ- lıklı düşünülebilir. Ve belki de hepsinden önem- lisi, güncelliğini ve önemini hiç yitirmeyecek bir konuya, yaşamın anlamına ilişkin olarak daha somut bakış açılarına ulaşılabilir. Yaşamın anlamı deyince, kanımca bu konu ne fazla büyütülmeli, ne de yaşamla bağlantı- sını kesecek ölçüde soyutlaştınlmalı. Bu bağ- lamda bilinmesi en önemli olan gerçek şu ben- ce: Yaşamın genel anlamı diye bir şey yoktur, her yaşamın kendine özgü bir anlamı vardır ve o yaşamın sahibinin insan ve birey olmak adı- na asıl yapması gereken, yaşamın anlamını kendisiyle ilintisiz soyut düzlemlere sürükle- mek değil, fakat kendisine düzenleyeceği yol- culuklar aracılığıyla kendi yaşamının anlamına varabilmektir. Kendi yaşamının yalnız yaşayanı değil, se- yircisi de olabilmek, işte bunun için çok gerek- li. Bunu, son günlerde ben de yaptım. Yaşa- makla ölmek arasında ciddi olarak bocaladı- ğım bir geceyi izleyen günlerde. Aslında yap- madım, fakat yapmaya zorlandım. Çünkü o saatleri dile getirdiğim yazımın hemen ardın- dan, kendimi bir sevgi selinin içinde buldum. Tanıdıklarımdan, ama pek çoğu da tanımadı- ğım okurlarımdan oluk gibi akan sevgi mesaj- larından oluşmuş bir sel. Bu selin gücüyle kıyıya itıldim ve oradan ya- şamımı seyre daldım. Ve aradan bir süre geçtikten sonra, şöyle demekte olduğumu fark ertim: Bir kez daha yaşamak elimde olsaydı eğer, noktasına virgü- lüne dokunmadan yine böyle yaşamayı seçer- dim. e posta: ahmetcemal a superonline.com acem20@hotmail.com BUGÜN • 2nd@KEMANCI'da 22 30da Baba Zula & Fairuz Derinbulut'un konseri. (0 212 251 72 45) • KADIKÖY GENÇLtK MERKEZİ'nde 21.00'de Emir Kustarica'nm 'Kara Kedi Ak Kedi' filminin gösterimi. (0216349 77 68) • tFSAK'ta 19.30 ve 20.15'te Arzu Şenyurt'un hazırladığı 'Harlem'de 125. Cadde' konulu saydam gösterisi. fO 212 292 42 01) • ESKANDtL JAZZ CLUB'ta 22.00'de Ergüder Yoldaş ve tlknur Açıkel konseri. (0216332 80 36) KOMEDİFİLMLERİ FESTİVXLtiWE BUGÖN • BEYOĞLU SİNEMASrnda 14.00'te Brendan Trudy ile Tanışınca', 16.30'da 'Vızontele', 19.00'da 'Yerinde Olsam'. 21.15'te 'Gece Tarifesi'. (0 212 251 32 40) • SİNEMA - TÜRSAK LEVENT'te 14.00"te 'Andrea'yı Seviyorum', 16.30'da 'Duruşma', 19 OO'da 'Enteresan tlişkiler', 21.15'te 'Cherbourg Şemsiyeleri'. (0212 25167 70) • ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde 14.00'te 'Herşey Çok Güzel Olacak', 16.30'da 'Kardeşim Olacak', 19.00'da 'tnsan Trafiği'. (0 212 249 20 09) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00'te 'VVallace & Gromit' başlığı altında 'Harika Tatil', 'Sinek Kaydı', Yanlış Pantolonlar'. (0 212 252 61 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle