13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2002 ÇARŞAMBA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL İlkesizliğin Perişanlığı BÖYLE seçim görülmemiştir. Polrtikacılann hepsi "Partilerya- sası ile seçim yasalan değişme- den seçime gidilmez" diyoıîardı; gittiler. Şimdi, planlar boşa çıktıktan, doğrularanlaşıldıktan ve oJası so- nuçlar ürkütücü olmaya başla- dıktan sonra, her iki yasa düre- ninı de değiştirmekten söz edil- meye başlandı. Barajın indirilme- si, seçim ittifaklanna engel olan hükümlerin değiştirilmesi, tercih sistemjne döoülmesi söz konusu- dur. Seçim kampanyasının tam or- ta yerinde.Partiler yürüriük- teki ilkelere göre seçime girip gir- memeye karar verdikten, adaylar yürüriüktekı kurallara göre belir- lenip listeler ilan edıldikten, yasa- lann sınırlan içinde yürütülebilen birieşme çabalan şu ya da bu bi- çimde sonuçlandıktan sonra. Belki de bu girişimlerin amacı, daha demokratik bir seçim düze- ni kufmak degil, ortamı içinden çı- kılmaz duaıma sokup küskünle- rin hedefine uygun olarak seçimi erteletmektir. Ama, o hedefe va- nlması bile çok güç, neredeyse olanaksız. Çünkü, istenen değişiklikteri şu sıradayapmanın hakka, hukuka, hakkaniyete uygun bir yanı yok. Seçim yanşmasmın ortasında ku- ral değiştirmek olur mu? Bir spor- tif yanşmada veya oyunda bile yapılmayacak şeyi seçim gibi si- yasal tnryanşma süreanin orta ye- rinde yapabilir misınız? Değişiklik Cumhurbaşkanı'nın önüne geldiğinde geri çevrilme- yecek mi? Yahut, yasaya karşı Anayasa Mahkemesi'ne başvuranlann yü- rürlüğü durdurma istekleri hemen kabul edilmeyecek mi? Anaya- sanın 67. maddesine 3 Ekim 2001 'de eklenen hüküm, "Seçim kanunlanndakideğişiklikler, yûrür- lük tarihinden itibaren biryıl için- deyapılacakseçimlerdeuygulan- maz" demekteydi. Aynı anayasa değişikligınin geçici maddelerin- den bin "Bu hüküm yürüriükten sonraki ilk genel seçimde uygu- lanmaz" dese de herhalde böy- le bir geçici madde, asıl hüküm- deki ilke ışığında, seçim süreci içinde yapılmış düzentemeleri ge- çerli kılamaz. Böyle bir seçim görülmediği gibi, böyle bir erken seçim de görülmemiştir. Partamentolu demokrasinin beşiği sayılan Ingil- tere'de hükümdann hükümetten gelen istek üzerine erken seçim ilan ettiği tarihten başlayarak üç hafta içinde kampanya bitirilip hemen sandığa gidilır. Çünkü er- ken seçim, ancak ivedi durumlar- da çıkmazlardan sıynlmak için başvurulan bir çözüm yoludur. Türkiye'de ise siyaset sahne- sine göktaşı gibi düşen bir Der- viş'in sözde "belirsizlik" iddiasıy- la başlattığı planlı çalkantıyla an- lamsız bir erken seçime gidıldiği ıçin aylar süren paslaşmalar, dö- nüşler, kaymalar ve ihanetler so- nucu her şey arapsaçına dön- müş, perişan tablo ortaya çık- mıştır. ehır DANiŞMA HATTI: 0212 626 46 66 Prof. Dr. Haluk Alp'in Ardından Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN B eyaz gömleklerimizle hastabaşı eğitimine ilk başladığımız gün- lerde tanımıştık HakdcAlp'i, genç birbaşasistandı, kıdemlilerin ara- sındaydı. doçent olma yolundaydı. O dö- nemde. ünlü 3. Dahiliye Şefi Prof. Dr Müfıde Küie'ydi. Prof. Dr Cihat Abaog- lu. öğrenciyi, asistanlan peşinden sürük- leyen bir karizmaya sahipti. Çok nitelikli ve her biri daha sonra çok önemli yerlere gelen geniş bir kıdemli başasistanlar kad- rosu özellikle öğrenci eğitimiyle yakından ilgilenirdi. Haluk Alp, biz çömez öğrencilere ger- çek doktorlarmışız gibi davranır, sorduğu- muz her soruyu ciddiye alarak yanıtlardı. Şimdi düşünüyorum da, bugün bile soru soran öğrenciyi tersleyenlerin olduğunu anımsarsak, o günlerde, "öğrenciyi ciddi- ye ahşı" hiç de sıradan bir davranış degil, bir öğretim üyesi, bir öğretmen özelliği ol- sa gerek. O günlerde. biz hınzır doktor adaylan, etrafimızdakı hocalan, doçent ve kıdem- li başasistanlan (şimdiki yardımcı doçent- ler olsa gerek), hoca-asistan, kıdemli-kı- demsiz uzman ve hasta-hekim ilişkilerini canlı bir fotoğraf makinesi gibi gözler, de- gerlendirir, yorumlar ve kendimize uygun örnekler arardık. Haluk Alp, rüm bu ilişkilerinde. ses to- nunu yükseltmeden, sakin ve sabırlı ko- nuşan, bağırma, aşağılama, küçümseme, alay etme gibi sıkça başvurulan yöntem- leri kullanmayan, sevecenliği ve güven vericiliğiyle, etrafına ve öğrencilere ör- nek olan birkaç kişiden biriydi. Haluk Alp daha sonra, îstanbul Tıp Fa- kültesi'ne dekan oldu. Çekişmeler, kulis- ler, arkadan konuşmalar, intikam cezalan- dırmalan vb. yaşanmadı döneminde. Her- kesi dinleyip çözüm yaratması, iyi yöne- timin unutulmaz örneğüıi oluşturmaktay- dı. Eminim. bu dönemin yakın tanıklan da- ha aynntılı anı ve bilgilerini yazarak gö- revlerini yaparlar. 1973'te doçent olarak. YÖK öncesinde, her çarşamba ö|leden sonra, tüm öğretim üyelerinin katılımıyla toplanan ve fakül- teyle ilgili her birkarann ortak akılla alın- dığı Fakülte Kurulu'na tanıtıhnam ger- çekleştiğinde kalbim küt küt atıyordu. Hem hekim hem de öğretim üyesi olmuş- tum, ama hepsi hocalanm olan bu kuru- lun da en ufağı, en çömeziydim, nereye otu- racağımı, nasıl davTanacağımı bilemiyor- dum. Adım okundu, ayağa kalkıp Dekan'ı ve kurulu selamladım. Haluk Hoca beni yanına çağırdı ve sekreterlerin arasında bir yer açtı: "Şimdi size kâtiptik görevi ve- riyorum, her toplanbda rutanağı dikkatte tutup sekreterlere \ereceksiniz. onlar diğer öğretim üyesininkini de (ki Prof. Dr. HSk- met Öz'dü) aup kendikrininkh le birteşti- recek ve daktUo edecekkr, haftaya geünce onlan okuyup gereldne dûzeheceksiniz, sonra. kurul toplantKi öncesi tûm üyeJere okutulup ona> Laûlacak." Çok şaşırmıştım ama bu görevi, iki yı- la yakın bir süre heyecan ve keyifle yapar- ken yorulsam da çok şey öğrendiğimi, son derece önemli bir deneyim kazandığımı ve bu ödevi verdiği için de Haluk Hoca"yaçok şey borçlu olduğumu düşünüyorum. Haluk Hoca daha sonra, çok iyi ve say- gın diğer adaylar olduğu halde, her yer- de ve zamanda sayısal çokluklan nede- niyle başanya ulaşan (!) tıphlann oyla- nyla rektör seçildi. O dönemde, son de- rece düzeyli bir yanş olduğunu, kimse- nin ölümüne karalamalara, çekişmelere, komplolara girmediğini anımsıyorum. O günleri yaşayanlar her yeni seçim çe- kişmesinde, bu anlamlı seçimi özlemle ve saygıyla anarlar. Haluk Hoca, artık, salt tıphlann değil. tüm üniversitenin rektörüydü. Geriye dö- nüp baktığımızda gelmiş geçmiş rektörler arasında anarşinin. cinayetlerin, kavgala- nn en yoğun yaşandığı dönemde çevresiy- le, öğrencilerle. öğretim görevlileriyle ve çalışanlarla hemen hiçbir ciddi tartışma. çekişme, kavga, mahkemelik olma vb. so- run yaşamadan görevıni tamamlamasıyla anılan bir bilim insanı kimliği taşıdığı gö- rülmektedir. Eminim, o dönemi yaşayan- lann her birinde, bende oldugu gibi birer güzel anı ve olumlu katkıda bulunma öy- küsü vardır. Benim en baskın anımsa, unu- tulmaz. Yetmişli yıllarda, Bakırköy Akıl Hasta- nesi'nin, biri çökmüş, ikisinde kadın ve er- kek cüzamlı hastalann yaşadığı 28. Ser- vis denen bölümü iyileştirmek üzere Sağ- lık Bakanlığf yla yaptığımız ilk protokol- den sonra, kendisini oraya götürdüğümde. içimden geçenleri hemen anladı ve "Sa- na önce biraz para gerek, üniversite büt- çesinden onanm için 500 lira ayırtacağun (acaba gerçekten 500 TL miydi, yoksa uy- duruyor muyum?)" dediğinde dünyalar benim olmuştu. Bu parayla, çökmek üze- re olan barakalanmızı onanp şimdiki Is- tanbul Lepra Hastanesi'nin çekirdeğini oluşturabilmiştik. Bu nedenle. bugün ken- di konusunda uluslararası niteliğe ulaş- mış olan bu özel dal hastanesinin hamu- runda, Haluk Hocamın ileri görüşü. insan sevgisi, çalışanlara verdiği deger ve katkı yatmaktadır. Işıklar içinde yatsın ama o yatarken de gençlere, rol modeli arayışı içindeki çömez- lere, hekim, asistan, başasistan, öğretim üyesi, dekan ve rektör olarak, daha doğ- rusu, kendi kendisiyle banşık. ilkeli insan olarak ömek oluşturacak yeni Haluk AJp'ler yetişsin! bozmasın! 300 milyon abonelik bedeli Üstelik güvence bedeli de 4 taksit! Siz de yılın son fırsatını değerlendirin, te doğalgaz rahatlığma geçin! Son başvuru tarihi: 21 Ekim 2002 Her25 ,ind aboneye 15° www.igdas.com.tr İ S T A N B U L B Ü Y Ü K Ş E H İ R B E L E D İ Y E S İ IGDAS"GökyüzüyleArkadaş" PENCERE Kavanoz Dipli TürkiyeL. Çok sevgili yurdumuzda insanın dudağını uçuk- latacak olaylar yaşanıyor. Sabah gazetesinin dünkü manşeti ilginçti: "Ne şiirmiş ama?.." Alt başlık: "Tayyip Erdoğan Siirt'te okuduğu şiiryüzünden hapisyatmıştı.. Şimdi de milletvekilliği tehlikede!.." Neydi o şiir: "Camiler kışlamız.. Kubbeler miğferimiz.. Minareler süngümüz.." Bu dizeleri şiir diye okuyan Tayyip'e edebiyat yargıtayı ne ceza verir, bilinmez.. Vaktiyle bu ülkede gerçek şiıri yazıp okuyan kaç kişizindanlaraatıldı?.. Göğüslerine 'komünist' yaftası asılıp hayatlan nasıl söndürüldü?.. Bugün Tayyip'in avukatlığını yapanlar, o zaman- lar nerelerdeydiniz?.. El cevap?.. Yok!.. • Kavanoz dipli dünya!.. Sovyetler'in yıkılışı kimi gözlere başanlı birame- liyat yerine geçti; "komünizm tehlikesi" insanımı- zı körleştirmiş, Türkiye'nin canına okunmuştu... Gözler açılınca görüldü ki laik Cumhuriyet el- den gitti gidiyor... 11 Eylürden sonra Amerika'nın 'YeşilKuşak' po- litikası dayıkıldı... Tayyip'in okuduğu sözde şiirin içeriğindeki an- lamın künhüne ancak o zaman vakıf olundu... Ama olayın hukuk, yasalar, tüzükler, karariar açısından tartışılması başka şey... O tartışıladursun... • Ülkemizde garip şeyler oluyor. Danıştay bir karar vermiş.. Özetle: Devletin el koyduğu Pamukbank ile Yapı ve Kredi Bankası'nın satışında yürütmenin durdu- rulmasına... Meğerneymiş?.. IMF bu iki bankanın 16 Eylül'e kadar pazarlan- masını istiyormuş.. Kime pazarlanacak?.. Ya da kimlere?.. Yabancılara mı?.. Bu IMF, Türkiye'de tek tek bankalarla yakından ilgilenip satış tarihlerıne kadar işin içine neden gj- riyor?.. Böylesi başka ülkelerde görülmüş işitilmiş mi?.. Bereket Danıştay'a!.. Cumhuriyet'in dünkü manşeti: 'Uygartığa Çağn' Üst başlık: "Cumhurbaşkanı Sezer, insanlığın ulaştığı de- ğerlerin kalıcılığının hoşgörü ve uyum ile sağla- nacağını söyledi." 109 ülkenin kültür bakanlan ve temsilcileri Is- tanbul'da Çırağan Sarayı'nda toplanıyor, açılış konuşmasını Kültür Bakanı Suat Çağlayan yapı- yor... Medyanın gazetelerini teker teker eJden geçir- dim, hiçbirinin birinci sayfasında haber yok; ço- ğunun iç sayfasında bile yok... Ne bir ses duyuluyor. Ne bir nefes.. Türkiye uygarlık yolunda neden yaya kalıyor?.. Böyle kafaya böyle tıraş... ENGLISH CENTRE l a n g u a g e S c h o o l Genel Ingılızce Programlan ŞırketJer ve Kuruluşlar îçın Özel Prvgrarvlar Iş Ingılızcesı Programlan TOEFL-IELTS-FCE Smavtanna Haariık Programlan Çocuklara Ozel Hafta Içı Gundüz Yaz f^tjgramlan Bıre-bır Ingılızce Eğıtmlen Ev Hanımlanna Ûzel Programlar Öğrenalernma Ûcretsız Aktıvıteler Rumel Cad No 92 80Z20 0«m»ni»y Istantıul T^: (0212)225 9172-2478113-241 20 34 ADANA ASLtYE ALTESa HUKUK HÂKİMLİĞrNDEN EsasNo: 2001,633 Davacı Muhlis Cnaldı vekili Av. M. Tahir Yeşıltaş tarafindan davalı Aygül Aitan aleyhine açılan ıtirazın iptaii davasının yapılan yargılamasında. Davalı Aygül Altan'ın bilinen adresine çıkartılan davetiye tebliğsiz ıade edilmiş, adresi emniyetçe de tespit edılemediğinden dava dılekçesinin davalı adına ılanen tebliğıne karar verildigınden, duruşmanın bıra- kıldığı 24.10.2002 günü saat 9.00'da davalının bizzat duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettırmesi, bizzat duruşmada hazır bulunmaz veya kendisini bir vekille temsil ettırmediği takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunmacağı ve karar verileceğı hususu dava dilekçesi teblıği yerine geçerli olmak iizere davalı Aygül Altan adına ilanen tebliğ olunur. Basın 56381
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle