10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLÜL 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANINSERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜRJST TA3İATLI İSTAN3ÜL A3DÜICA52AZ' HAHİKJIAD3 KACSHAIA2I KISIM TEKMÎLİ BÎKDES ( p , LEÎZCTU 1 öî^'tTİ s^RP/g SiHgünlüktebir şaheser: 'Sefîller'Başta kızı Leopoldinein trajik ölümü olmak üzere çeşitli acılar. ama her şeyden önce siyasal terslikler, hele hele 2 Aralık 1851 hükümet darbesi, insana ve yazar olarak Hugo'nun bütün yaşamına yeru bir yön çızer. 1852'den 187O'e kadar sürecek olan sürgün yaşamı, yazan, apayn bir sosyal çevrede ve coğrafi mekânı büyük bir yaratıcı coşku içıne sokar: Nesir, nazım ve tiyatro, bütün türlerdedir bu ve şiır söz konusu oldukça da, siyasal, lirik, metafizik, epik olmak üzere, her alanda. CezaJar. Dahp Gitmeler, Yüzyıflann Efsanesi, SefiDer, Deniz Emekçileri, Güleıı Adam... Böyle doğar. Victor Hugo, Notre-Dame de Paris'den beri (1831)romanyayımlamamıştı. 1859'dailk ciltlerini çıkardığı -manzum- Yüzyülann Efsanesi'nın üstünden fazla geçmeden ve onun yarattığı heyecan da sönmeden, dev romarunı, SefiDer'i (Les Miserables) bitırır ve 1862'de yayımlar. Kitap, şiddeti ve adaletsizliğiyle sosyal düzenin kurbanlanru, kısacası ezilenler dünyasını anlatmaktadır. Sürgünlüğünün -belki- asıl büyük zaferidir bu eser ve olağanüstü bir başan kazanır. Boylece. apayn bır incelemeyi gerektiriyor. "Sefîller": Bir destamn doflusu iddeti ve adaletsızlikleriyle sosyal düzeni anlarmak; onun ezdiklerini, kurbanlanru sergilemek, yıllardan beri kafasını işgal eden bir konuydu 5'nun ve bu bahiste ciddi bir hazırlık içindeydi öteden beri. Yazar, SefaleÖer adıyla yürüttüğü çalışmalara yeniden döndüğünde 1860 yılıdır ve sürgünlüğünü geçırdiği ikinci adada. Guernesey'dedir. Kaldığı yerden sürdürebilir mıydi çalışmasını? Hayır! Aradan geçen zaman boyunca, Hugo'nun imgelemi daha büyük bir güç kazanmış, fıkirleri belirginleşmiş ve dennleşmiş; biçemi bile daha özgürleşmiş ve cesaret kazanmıştu". böylece, o güne değin >aptığı çalışmayı, olduğu gibi ahp \ayunlayamazdı. 1860 Nisan'ında, yeniden koyulur işe. 30 Haziran 1861 'de, romarunı, Sefîller adıyla roktalar; 30 Mart 1862'de Brüksel'de, 3 Nısan'da da Paris'te çıkar. Onlan aynı tanhlerde, hemen bütün Avrupa dillerinde çevınlen izleyecektir. Ve yer yerinden oynar. t SefiDer olayT diyebileceğimiz bir olaydır raşlayan... Önce nedır romarun konusu? lomanın bas kahramanı, gençliğınde, lızkardeşının çocuklannı açlıktan kurtarmak çin bır ekmek çalmak zorunda kalmış olan .ean Valjean'dır. Jean Valjean, bu hırsızlıktan colayı mahkûm olmuş. hapishaneden birçok lez kaçfığı için de sonunda kürek cezasına *arptınlmıştır. Toplam on dokuz yılhk nahkûmiyetını bitirdikten sonra, insanlığa ve opiuma düşman bir halde çıkar lapıshaneden. Yabanıl, ürkek, şaşkın ve acı .cına dolaşırken, Digne Piskoposu doosenyör Myriel'in evine sığınır ve ikram ,önir N'e var ki sabahleyin, gümüş sofra akunını da çalarak erkenden sıvışır. Çok ;ecmeden jandarmalara yakalanır. Ancak, eiat ve erdem dolu Monsenyör Myriel, aiınanlan kendisinin verdiğini söyler ve ona kı gümüş şamdanı da ekler. O güne değin, aîalann sertliğı ile insanlann kötü •üreklılığınden başka bir şey görmemiş olan ıaryayı, bu yüce davTanış altüst eder. Bir son ırazlıktan sonra, derin vicdan azaplan ıçınde ıvranır ve sonra düzelir. Iç dünyasında bir yanış, bir devrim olmuştur. Bundan böyle, JE yaşamı, dürüst bir insan olarak, sefillere eiüşkünlere yardımla; insanlığa karşı yüce a-.ranışlarla geçecektır. Ancak, ne yazık ki, , s b bır kürek mahkûmu olduğunu gösteren ar.bırkartla dolaşmaktadır, yani damgalıdır. îczlerden kaybolur gider. lölebaşlar SefiDer ve sürer... fcıdenhatırlatmalı: Victor Hugo, 1830'lu ılkrda. Bir Mahkûmun Son Gtinü, sonra da Victor Hugo SERVER TAIS/ILLI • Victor Hugo, Notre-Dame de Paris'den beri (1831) roman yayımlamamıştı. 1859'da ilk ciltlerini çıkardığı -manzum- Yüzyıllann Efsanesi'nın üstünden fazla geçmeden ve onun yarattığı heyecan da sönmeden, dev romanını, Sefiller'i (Les Miserables) bitirir ve 1862'de yayımlar. Kitap, şiddeti ve adaletsizliğiyle sosyal düzenin kurbanlannı, kısacası ezilenler dünyasını anlatmaktadır. Sürgünlüğünün -belki- asıl büyük zaferidir bu eser ve olaganüstü bir başan kazanır. Böylece, apayn bir incelemeyi gerektiriyor. Yictor Hugo, Guernesey Adası'nda, yoksul çocuklara sık sık verdiği yemekli toplantılanndan birin- de. Gaude Gueus'nün arkasından, •'insan kitaplar yararsız obnayacaknr". "Erkeğin yoksuOuk ve sefalede alçalması, kadmm açlık yüzünden düşnıesi, çocuğun karanhklar içinde körettilmesi"; daha da kardeşfiği'' ile "sosyaJ üerieme" fıkrine iyiden iyiye bağlanmıştır. Işte, arayan giren yıllann da pekişrirmesiyle, SefîDer'den açıhp serpilen bu görüştür. Yazann kendisı de, 24 Haziran 1862'de Lamartine'e şöyle dıyecektir: "Bana göre, Sefîller. temelde kardeşhğe ve tepede de ilerleme fikrine sahip bir kitaptan başka bir şey değüdir". Gerçekten, bu sürükleyici, gerçekçi, lirik romanı, bu zengin ve güçlü eseri daha da çarpıcı kılan, etkisinde olduğu "insancıl tez" ile "epik esin"dir. Her şeyden önce bir "sosyal roman"dır Sefîller ve bır "epik roman". Neye karşı çıkmak ister Hugo? Romana yazdığı kısa bir "önsöz"de bunu açıklar: "Yasalann ve örflerin etidsijie uygarhğın ta ortasında, yapav cehennemler yaratan ve tannsal yazgryı bir insan yazgısı kisvesine sokup karmaşıklaştıran bir sosyal lanetleme var oldukça; yüzyıhmıza has üç sorun, yani erkeğin yoksuOuk ve sefalede alçalması, kadının açlık yüzünden düşmesi, çocuğun karanhklar içinde körehHmesi çözümlenmedikçe; baa bölgelerde toplumun insanlan havasızhktan boğması söz konusu oldukça; bir başka deyişle ve daha geniş bir görüş açısından bakıldığında, yeryüzünde cehalet ve sefalet bulundukça, bu türden özetle, "cehalet ve sefalefin hüküm sürmesi dünyada! seflller rtiçln llgiyle karşılandı? I efiller'ın hakkını veren önce okurlan olur. Okurlar, neredeyse yağmalar kkitapçılan. Roman Brüksel'de ve Paris'te yayımlanırken, hemen aynı tanhlerde. Londra'da, Leıpzig'de, Milano'da, Madrid'de, Rotterdam'da, Varşova, Budapeşte, Rio de Janeıro'da çevirileri çıkar ve görülmemiş bir ilgiyle karşılanır. Çeviri salgını uzak ülkelere kadar ve hemen yayılır: Kazan'da bir Rusça çevın çıkar. Aynı yıl, Istanbul'da da, Mağdurin Hikâyesi adıyla bir özetlemesi, bir gazetede. Ruzname-i Ceride-i Havadis'te tefrika edilmeye başlanır. Eserin asıl çevirisine, birkaç yıl sonra Şemsettin Sami Bey başlayacaktır. Öyle derler, o sıralarda iç savaşın sürdüğü Bırleşik Amerika'da, gönüllülerin yaptığı bir çeviriyi askerler siperlerde okurlarmış. Özetle, hiçbir eser böyle bir ilgiyle karşılaşmamıştır. Halktan gelen bu ilgi bugün de sürmektedır: SefiDer, birçok kez sahneye çıkanlmış, sinemada oynanmıştır. Jean Valjean, Cosette, GavToche, Fantine, Eponine, bu arada Plumet sokağındaki bahçe, hemen bütün belleklerdedır. SefiDer, yayımlanır yayımlanmaz, halk nezdinde kazandığı başanya karşılık, Imparatorlu|a bağlanmış gazeteler, dahası liberaller ve cumhuriyetçiler katında büyük saldınlara uğrar. Her eğilimden gazetenın hasım tavnna, yazarlar ve eleştırmenler de katılır. Neyin düşü içindeydi Hugo? Bir okur kitlesine sahip olmak değil, bir halk yaratmak; uluslar, sınıflar, rejimler, dinler halınde bölünüp parçalanmış olan insan soyunun yerine kendi içinde uzlaşmış bir insanlık koymak! Delice bir tutkuydu bu belki; ama Paris'ten Rio de Janeiro'ya, Brüksel'den Varşova'ya, Milano'dan Saint- Petersbourg'a kadar milyonlarca okur bu evrenselliği somutlaştınyordu. Yazarlar ve eleştırmenler görmezler bunu! Tam bir yuhalamadır gider... Peki, niçin halk SefiDer'i başka türlü okudu? Önce şuradan başlamalı: SefiDer, onca gürültüye patırtıya yol açmışsa, bu, her şeyden önce, "kabul edflemez olan"ı. "adı konulamaz olan"ı söylemış olduğu içindir Hugo, 1849 Temmuz'unda sefalet üstüne konuşurken, onu, "adı otmayan şey" olarak tannnlıyordu. Bir başka deyişle, egemen sımf, söylemi yönlendiren sınıf, sefaletin, -ne pahasına olursa olsun- adının konmasını istemiyordu. Işte SefiDer, her şeyden önce, bu gölgeli alana projektör aydınlı|ının boca edilmesıdir. Öte yandan, SefiDer'in özelliği, sadece sefaletin romana girmiş ohnası değil, orada dıllenıp konuşmasıdır da. Sefalet, bizzat sömürülen ve ezilen tabakalanrı ve insanlann ağzından konuşmaktadır; konuştuğu dil de kendi dilidir, yani "argo"dur. Argo, sosyal bölünmüşlüğün imgesidir. Sefalet, bölerken dışlar da. Argo, sefaletin kendini adlandırmasıdır; ve ilk kez halk konuşmaktadır, başta da Gavroche'tur o! Eleştirmenlenn. yazarlann SefiDer için, "yıtacı", "çok tehnkeir derken, bilinç alfında taşıdıklan korkunun kaynağında işte bunlar var! "Seflller". nlçin günceldir? P eki, SefiDer, ne denli ilginç olursa olsun, göçüp gitmiş bir dünyanın romanı mıdır? Yoksa günceîliğini bugün de taşıyor mu? Soru önemlidir. Gerçekten, SefiDer'in yazıldığı ülkede ve o ülkenin de parçası olduğu belli bir dünya bölümünde, koşullar - görece de olsa- değişmiştir. Ne Fransa'da, ne de Batı dünyasının öteki ülkelerinde, "erkeğin yoksuDuk ve sefalede alçabnası, kadmm açfak yüzünden düşmesi, çocuğun karanüklar içinde köreltiunesi". geçmişteki sertliğini ve çiğliğini taşımıyor. Oralarda "cehalet w sefalet" çığhk çığlığa değil artık! Ama ya dünyamızın başka bölgelerinde? Yerkürenin sadece Batı dünyasından ibaret olmadığı biliyoruz. Asya'sı, Aihka'sı, Larin Amerika'sıyla başka dünyalar da var; "cehalet ve sefalet" ise, Batı'da sona ermişse oralarda sürüyor; "erkeğin yoksuDuk ve sefalede alçalması. kadmm açlık vüzünden düşmesi, çocuğun karanhklar içinde köreltiunesi'', o bölgelerde -belki de- daha katmerlenmiş halde. Çünkü, adını koyahm, kapitalizm artık "küresel''! "Zengin üUİeler''in, yani kapitalizmin "aldatmaca"sı da böylece dünya çapında! Insanlığın büyük bir bölümünde, "cehalet ve sefatet", erkeğe, kadına ve çocuğa acı çektiriyor. Bu acılann, SefiDer'in yazıldığı yıllara oranla, sadece coğrafyası değişmiştir, ama kökü kazınmamıştır. Hugo, romaruna yazdığı -o çarpıcı- "önsöz"de, "yeryüzünde cehalet ve sefalet bulundukça, bu türden kitaplar yararsız olmayacakür" diyordu. İçinde yaşadığımız dünyada, Sefiller'in güncelliğinı sürdürdüğü pek açtk değil mı? YARIN: DÖNÜ$, KORKUNÇ YIL PERŞEMBE ORHAN BURSALI Barajı Düşürmek Demokratik midir? Pek sık görülebilecek bır olay yaşamıyoruz: bir hukümet ortağı kendi hukümetini devırme girişimin- de bulunuyor. Mesut Yılmaz. erime gırdabı içine girdiğini görünce, perde arkasında, seçimleri erte- letme göruşmeleri içinde oldu. Dun de, seçimleri nasıl erteletebileceklerinı Ecevit'le konuştuklarını resmen açıkladı. Mesut Yılmaz, güçlü bir adım one doğru attı, dün yanm adım geri çekildi. MHP'nin uyum yasalarını Anayasa Mahkemesi'ne göturmesıyle, hükümeti yıkma ve seçimı erteletme konusunda bu adımı at- manın zeminini ve vesilesını yarattığını düşündü. Böyle politik entrikalarda yabana atılır bir isim de- ğildir, Mesut Yılmaz. Kendisıne ve partisine yarayacak her türlü girişi- mın içinde olabilir. bütün siyasal etik kurallan hiçe sayarak... Sıyasi ahlâk da nedır kı, ona göre, belle- ğın zamanla sakat oluşu ve seçmen çoğunluğunun nıtelik düzeyı, etık sorunlan kısa surede gundem- den çıkartır... Yılmaz, dün hükümetten çekilmeyi gündeme ge- tirmedi, çunkü seçmen listeleri açıklamnca zaten ortalığın iyice kanşacağını, küskünler denen millet- vekillerınin tamamen bağımsız ve kendi kişisel çı- karlan doğrultusunda hareket etme özgürtüğü ka- zanacağını biliyor. Mesut Yılmaz da, hükümetin varlığını pamuk ipli- ğine bağlı kılarak, seçimlenn 3 Kasım'da yapılama- masını fiilen gerçekleştirebilır. Yılmaz, şımdi, durumu kollayacak, kendisine ve partisine itibar kaybettirmeyecek koşulların olgun- laşmasıyla, hükümetin fiilen sona erdırılmesi için ana girişiminı yapacak. • • • Mesut Yılmaz, daha önce de Türkiye'yı ekono- mık olarak bitirdikten sonra hükümeti terk etmişti. Yılmaz'ın Türkiye'ye bugüne kadar kaybettirdikleri- nin somut olarak hesabının yapılması gerekir. Me- sut Yılmaz ve yönetimındeki ANAP. bir politik tüke- nişın simgesıdir. ANAP'ın ve Yılmaz'ın tiıkenişı ile Türkiye'nin tü- keniş ve dibe vuruş tarihinin nasıl paralel seyrettiği- ni anlamamak ıçın, ınsanın kör veya kötü niyetli ol- ması gerekir. Bu paralel tükenişın "bıyografisi" ya- zılmayı bekliyor. • • • Seçimler ertelenırse seçım yasasının değişmesi ve barajın aşağı çekilmesi gündeme gelecektır. Ba- rajı aşamayacak partiler, henüz Meclis içinde sahip oldukları güce dayanarak seçilme şanslannı ayakta tutacak yasa değışıklığı yapabılirler. Bunlar arasında ANAP, DSR YTP, SP ve belki de MHP ile DYP'yi de sayabıliriz. Görüldüğü gıbi bun- lann bir kısmının yüzde 10'luk barajı geçemeyeceği açıktır. Sadece MHP ile DYP'nın Meclis'e gırme şanslan vardır. Hepsi birleştiğinde, barajı rahatça aşağı çekebi- lecek güce sahıpler. Sosyalist partilerin yüzde 5'i aşıp Meclis'e girme- lerı mümkün degildir. Sadece, saf Kurt partisi ola- rakJajkna kararlıhğını göateren HAOEP Meclis'e gi- rebilir. Merkez ve merkez çevresinde dolaşan bır za- manlann güçlü partilerinin, zamanında tartışmaya bile yanaşmadıkları barajın düşürülmesi konusu, şimdi mi demokratik duyor? Eğer demokratik olunmak isteniyorsa, baraj yüz- de 1'e düşürulmelıdir. Veyamılli bakıye sıstemi gen getırilmelıdir. Eğer bu yapılmayacaksa. barajın düşürülmesini demokratik bulmuyorum, hatta antidemokratik buluyorum. Nedenini açıklayayim: Millet, ilk kez, bugüne kadar Türkiye'ye oldukça zarar vermış, ekonomık çöküntude başrolde oyna- mış bazı parti ve sıyasetçileri tasfiye etme, en azın- dan bu dönem parlamento dışında brakma şansını yakaladı. Ve bu iradesini de kamuoyu yoklamalann- da belli etti. Seçimler aynı zamanda. çok şikâyet ettığimiz, si- yasal sistemi, partıleri, liderleri ve siyasetçileri yeni- leme süreçleri değil midir? Şımdi baraj düşürülerek, halkın siyaseti yenileme hakkı hukuku evdnden alınmaya çalışılıyor. Enkaz partıleri kurtarılmaya, eski çıkar sıstemi ayakta tutulmaya, yeniden şu veya bu şekilde ülke kaderinde söz sahibi kılınmaya çalışılıyor. "Demokrasi" kisvesi altında, halkın başansızları tasfiye etmek gibi en demokratik bir hakkı gas- pedilmeye çalışılıyor. Baraj ya yüzde 1 'e düşürülmeli ya da kalmalı. Bırakalım halk siyaset gücünü kullansın ve siya- sal hayatı yenılesin. obursali(g cumhuriyet.com.tr. ^: Hîkmet KîıltıJr ı ve Sanat Vakfı Şürier Cenco Erkal Şef: Noci Ozgüç îiSâltğr hmîr Dev'ef İenfani Orüesîrası • Kuitlr Bokanlığı Dçvlet Çokses • TRT Ankattt Ratfyosu Korosa • Ç»OJk Sofefc'er Koro n - Ibrah 16 BMZ0G2. Pozartesi HoıbıyeütıgTepttdi} T.C KjŞUtf Ça#"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle