Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 10EYLUL2002SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Kimsenin Umurunda
Değil
Bugün 10 Eylül... Iki önemli tarih: 12 Eylül 1980
olayı! Bir de 11 Eylül 2001 'de Dünya Ticaret Mer-
kezi'nin yikılışı!.. Milletvekili adaylarının açıklanaca-
ğı bir önemli günün de öncesi!..
Gazeteler, radyolar. TV'ler, ciyak ciyak! Bir coş-
kudur gidiyor. Seçimlere ne kaldı? Kim, kimle an-
laştı? Hangi partı barajı geçecek? Koskoca kişiler
Meclis dışı mı kalacak? Tayyip'in Derviş'in oy ge-
tirme güçleri ne kadar? Irak savaşı patladı patla-
yacak! Yeni yeni Reina'lar Laila'lar birbirini izliyor:
Yetmiş mılyon yurttaşın bir iki milyonu aşın lüks için-
de: Kürtçe, Lazca, Gürcüce öğretecek 'hoca'ara-
nıyor: Kısacası, bir eylül telaşı, bir eylül gürültüsü!..
Son zamanlarda yazdıklarımı çıkanp okudum:
Dış borçları ödeyip utançtan kurtulmak gerek de-
mışim, birçeşitVarlık Vergisi uygulayarak, gerçek-
ten tam bağımsız olmak... Ses yok! Kimsenin kılı
kıpırdamamış!.. Demek, halkımız borç köleliğin-
den kurtulmak istemiyor!..
Seçım barajını kaldınn, demişim... Yüzde on çiz-
gisini partilerin çoğu geçemeyecek! Hele halktan,
emekten, ışçiden yana partiler Meclis'e birtek tem-
silci bile sokamayacak!.. En iyisi barajı sıfıra indir-
mek, hiçdeğilseyüzde3'e!.. rttifaklarsaçmalığı.an-
lamsızlığı, komikliği de böylece ortadan kalkar. Be-
lirli bir gücü olan partiler seçmenin karşısına tek baş-
larına çıkar... Bu konuda da, ses seda yok!..
Ulusal irade mi bu, yoksa lider iradesı mi? Bir an
önce partiler ve seçim yasalannı günün gerçeğine
uydurun, kırk yılda bir de kendi çıkariannızı değil,
halkın yararını düşünün demişim... Bütün bu ses-
lenişler de boşlukta kaybolmuş!
Zaman diye bir şey yok bizim hırslı polıtikacıla-
nmız ıçin!.. Bir yağma varmış gibi herkes koşuyor
birbirini ite kaka... Aday olmak, seçılebilecek sıra-
da yer almak, Meclis'e girmek, köşeyi dönmek!..
Bilim adamından sanatçısına, mühendısinden he-
kimine, sendikacıdan işsiz güçsüzlere kadar...
Umutlara, hayallere karyağdı. Daha dayağacak!..
Ismail Cem'in partisi, Derviş-Baykal partısı; Ece-
vit partısı: Karayalçın-Sağlar partisi: Mümtaz
Soysal partisi, Yekta Güngör Özden partisi,
EMEP'ler, İP'ler, HADEP'ler...
Bir yarış, erken bir seçimde önde yer almak ça-
bası... ŞimdilikTayyipönde... Bir de tek başına ik-
tidar olursa!.. Bu korku hepsinde var, yine de bir
araya gelemiyorlar. Sağcısı da solcusu da!.. Zaman
zaman şu Tayyıp gelse, Başbakan olsa, dıyorum.
Erbakan geldi, biryıl iktidann başı oldu, sonra? Bir
uçuruma düştü, ne kadar debelense çıkamıyor!..
lyi bilelim, hıçbır çözüm, hiçbır yarar sağlama-
yacak 3 Kasım seçımi... Kargaşayı daha da hızlan-
dıracak. Yeni bir 28 Şubat mı? Yine zaman yitirmek,
yeni borçlarla sürünmeyi sürdürmek, anlamsız kav-
galarla vakit öldürmek mi?
Bu tür konulan yazmamak en iyisi! Bakın geçen
gün "Yazbitiyor" dedim, sizi hüzünlere sürüklemek
istedim. Bir anlığına da olsa günün sıkıntısından kur-
tarabilmek!..
Türkiyesokaklannda, alanlannda, "Açız, geçine-
miyoruz, maaşlarımıza hıç değilse yüzer mılyon ek-
lensin" diye dolaşanları görürken, kolay mı eylül-
lerle, ağustoslarla kendimizi kandırmaya çalışmak!..
TKP
anlatıyor
10 Eylül 1920-10 Eylül 2002
PARANIN
SALTANATI
Ali Önder Öndeş, Aydemir Güler, Emin Karaca,
Ertıan Naiçacı, Erttn Özalp, Evrim Gezer, Gülay Dinçel,
Haluk Yurtsever, Hüsnü Çuhadar, llhan Akalın,
Kemal Alım, Kemal Okuyan, Mesut Odman,
Metin Çulhaoğiu, Necmettin Salaz, Özlem Şen,
Rasih Nuri llen, Savaş AJ, Süleyman Baba, Uğur Işlek,
Ulvi Oğuz, YaJçın Cerit, Zeynep Güler
Dolmabahçe Küçük Çiftlik Parkı,
Levent Kırca - Oya Başar Tiyatrosu, İSTANBUL
10 Eylül 2002 Salı / 19.00
Eser:
Fazü Say
Oiizenteyen:
Nâzm Hîkmet Kiıttiir
ve Scnor Vukfı
Şüften Genco Erkal
Şarkıhr Sertab Erener
Güvenç Dağüstün
ftyooo: ibrabim Yazıct
Şef: Naci Özgüç
• Kukur Bakaniiğı izmir Devtef
Senfonî Orkestrasi • %ukür
Bokanhğı Owfet ÇcksesS Ktoos^
• TRÎ Ankara Radytm.
Korosu • Çocak SoBsÖer
Koro Yönttmenler'r
Bnam K&nm&ea - Ibratum Yazıa
16 EyMim Pazanss
HorbıyeCemiToptalu Açkhava
T. C.
Çao" (0-216, 454 1
Denizcilik ve 3 Kasım'm Sonrası...
Sekiz bin kilometrenin üzerinde bir kıyı şeridinde, İstan-
bul, İzmir ve Mersin de dahil olmak üzere otuz üç kentin
yer aldığı, denizlerle bu denli iç içe olan Türkiye, elbette
bir "deniz ülkesi" ama ne yazık ki "denizci ülke" değil.
Prof. Dr. t. Reşat ÖZKAN Emekli Denizcilik.Uüsteşan
D
ünyanın tüm yan-
madalan kuzey-
den güneye doğ-
ru sarkar; yalnız-
ca Anadolu yan-
madası bu genelliğin dışında-
dır. O. doğudan batıya doğru
uzanmaktadır ve ayncalığı, yal-
nızca bununla sınırlı da değildir.
Sıcak denizlerin ortasında yer
alan yanmadamız, karadan ol-
duğu kadar. denizden de Avras-
ya'ya açılan kapılan ve dünya-
nın en kritik suyollan olan Türk
Boğazlan'nı bünyesinde bann-
dırmaktadır. Türkiye, kendisi-
ni çevreleyen denizleri yoluy-
la, bir yandan Akdeniz yoluyla
okyanuslara açılmakta, öte yan-
dan da Süveyş Kanalı ve Kızıl-
deniz üzerinden güney denizle-
rine ulaşmaktadır. Bu coğrafya-
nın aynı zamanda, Doğu Akde-
niz Bölgesi üzerinden, dünyanın
en güçlü çekim merkezlerinden
olan Ortadoğu'ya egemen bir
noktada bulunduğu gerçeği de
akıldan çıkanlmamalıdır.
Türkiye, Trakya'da kalan ve o
da bir başka yanmada olan top-
raklan ile birlikte dünyanın en
benzersiz coğrafyasına sahip
bulunuyor; yüzyılımızın en bü-
yük siyasal, ekonomik ve hatta
askeri savaşımlannın yaşanaca-
ğı daha şimdiden belli olan Av-
rasya ve Ortadoğu bölgelerinin
yanıbaşında Türkiye, Doğu ile
Batı'nın, zengin kuzey ile yok-
sul güneyin ara kesitinde, dün-
ya ulaşım yollannın düğüm nok-
tasında, zengin petrol ve doğal-
gaz yataklannın tam ortasında;
bir Avrupa, bir Asya. bir Akde-
niz ve bir Balkan ülkesi. Görü-
lüyor ki, hem stratejik ve hem
de ekonomik ve ticari açılardan
bir anahtar; bir belirleyici ülke
olma durumunda olan ülkemi-
zin bu ayncalıklı durumu için-
de onu çevreleyen denizlerin ve
denizciliğin önemi çok büyük.
Sekız bin kilometrenin üzerin-
de bir kıyı şeridinde, îstanbul,
îzmir ve Mersin de dahil olmak
üzere otuz üç kentin yer aldığı,
denizlerle bu denli iç içe olan
Türkiye, elbette bir "deniz ülke-
si" ama ne yazık ki "denizci ül-
ke^ değil.(*)
Özetlemeye çalıştığımız bu
genel görünüme göre çeşitli du-
rulup oturmamışlığın (istikrar-
sızhklann) belirsizliklerin ve
yeni yeni oluşumlann ortasında
ve dünya çekim merkezlerinin
arasında yer alan ülkemizin bir
güven ve oturmuşluk (istikrar)
adası olması, yalnızca, yakın
çevremiz açısından değil, aynı
zamanda, ülkemizin temel si-
yasal ve toplumsal verileri, ön-
celikleri ve hedefleri bağlamın-
da da büyük önem taşımaktadır.
Oldukça genç bir nüfusa sahip
bir ülke olmanın doğurduğu eko-
nomik ve toplumsal istemlerin
yoğunluğunca oluşturulan tür-
lü baskılar da göz önüne alındı-
ğında, bu konuda başanlması
gereken ilk adımın, hiç kuşku-
suz, sağlam, güçlü ve sürdürü-
lebilir bir ekonomik yapıyı ve ka-
rarlıhğı gerçekleştirmek olduğu
kendiliğinden ortaya çıkmakta-
dır. Bu ise kendiliğinden olmaz.
Çalışmak, üretmek ve sahibi ol-
duğumuz kaynaklanmızın sun-
duğu olanaklan duyarsızca göz
ardı ve hovardaca çarçur etmek
yerine, en iyi bir biçimde de-
ğerlendümemiz gerekiyor.
"Denizci ülke" olmahyız
Değerlendiremediğimiz, ülke-
mizi ve ulusumuzu yeterince
yararlandırarnadığımız alanlar-
dan biri de denizcilik; hatta bu
değerlendirilememe kıyımına
uğrattığımız sayısız alanlanmı-
zın başlannda geliyor. Denizci-
lik; sanayiden ticarete. hizmet-
ten turizme, balıkçılıktan do-
ğal kaynaklara ve nicelerine ka-
dar birçok alanı kapsıyor. 120
milyon ton dış ticaret yükü ka-
pasitesi olan ülkemiz açısın-
dan, bunun yalnızca 30 milyon
tonunun kendi gemilerimizle
taşınabiliyor olduğunu bilmek
ve geriye kalan 70 milyon ton-
luk deniz yükünün taşıttınlma-
sı için, yabancı bayraklı gemi-
lere, navlun olarak, her yıl 2.5-
3.0 milyar dolar ödediğimizin
bilincinde olmak ve gerçeğini
yaşamak çok düşündürücü ve
üzüntü verici... Yılda yaklaşık
beş-altı milyar ton yükün deniz
yoluyla taşındığı dünyada, 770
milyon tonluk bir dünya filosu-
nun içindeki 6-7 milyon tonluk
bir deniz ticaret filosu kapasi-
tesiyle, deyim yerindeyse, dün-
ya yanşında nal topluyor, dün-
ya liginde küme düşmemeye
çahşıyoruz. Yine, yılda toplam
l .0 milyon ton gemi inşa etmek
kapasitesine sahip ve böyle bir
uluslararası istemle (ihracat)
karşı karşıya olmamıza karşın,
bunun yalnızca onda birini; yıl-
da toplam 100 bin ton gemi in-
şa ederek geçiştiriyoruz. Ülke-
mizin kıyılannda ve limanlan
arasında yılda 15 milyon ton
yükün denizyoluyla taşınması
olanaklı iken, bu rakam 5 mil-
yon tonu bile bulmuyor. Aşın
yoğun. kuralsız ve denetim açı-
sından oldukça yetersiz kara-
yolu taşımacılığının yarattığı
haksız rekabet yüzünden, her
yıl büyük maddi ve manevi ka-
yıplara ve yıkımlara uğruyo-
ruz.
Bir türlü değerlendirmeyi be-
ceremediğimiz balıkçılık ve de-
niz turizmi de dahil olmak üze-
re, denizcilik ve denizlerimiz
konusunda daha birçok alandan
sayısız örnekler vermek müm-
kün ancak, sanınz bu kadan bi-
le, içinde bulunuğumuz tablonun
ve mirasyedici yaklaşımın ger-
çeklerini dile getirmek için ye-
terli.
Pekiyi de bütün bunlar ilk kez
mi dile getiriliyor? Elbette, ha-
yır. Daha önce de çok kereler ve
değişik nedenlerle dile getirildi
söylendi, deyim yerindeyse, ade-
ta konuşan dillerde tüyler bitti.
Örneğin, bundan beş yıl önce,
1997de -Birinci Deni/riBkŞûra-
a"nı topladık; ra porlar hazırlan-
dı, bildiriler sunuldu, tartışıldı,
kararlar alındı ve bildirgeler ya-
yımlandı. (Daha sonra da, bi-
rinci şûranın kararlan, hemen
hemen tümüyle yerine getirilme-
miş bir halde ortadayken. hâlâ
gerekçesini ve sonuçlannı anla-
makta zorluk çektiğimiz bir ikin-
ci şûra da düzenlendi.) Ya sonuç?
Sonuç ortada: Geldiğimiz nok-
tada, denizciliğimizin içinde bu-
lunduğu ortam ve koşullar, an-
maya değer hiçbir olumlu so-
nuç yok. Yalnızca oturup ko-
nuşmakla, raporla üretip tebliğ-
ler sunmakla ış bitmiyor. Önem-
li olan bunlan hayata geçirebil-
mektir ki, siyasetin ve yönetim-
lerin başlıca görevlerinden biri-
si de, işte budur. Denizciliğe ba-
kışımızda kapsamlı ve çağdaş bir
anlayış ve yaklaşım yakalama-
mız ve bunu uygulamaya geçir-
memiz dileğiyle...
(*) Özkan, I. Reşat; "Türki-
ye nin Deniz ve Denizcilik So-
runlan ", Deniz Ticaret Odası
Yayınlan, Yaytn No: 49, Temmuz
1998.
Anadolu Toprağına Biçim Verme...
Ahmet ATAÇ Eskişehir Tepebaşı Belediye Başkanı
T
uğla ve kiremit, insanlık tarihinde üre-
timi yapılan ilk yapı malzemesi ola-
rak mükemmel karakteri, dizayn, bo-
yut ve işlevi dışında hemen hemen hiçbir de-
ğışikliğe uğramadan günümüze kadar gel-
miştir.
Tuğlanın ilk kez 10 13. yüzyılda Mezo-
potamya'da kullanıldığı çeşitli arkeolojik
kazılar ve bilimsel araşhrmalar sonucu or-
taya çıkmıştır. 10 3. binde Babil Kulesi'nin
yapımında 85 milyon adet tuğla kullanıldı-
ğı dikkate ahndığında, o tarihlerde nasıl bir
endüstriyel çalışma yapıldığını anlamak güç
olmayacaktır.
Tuğlanın daha sonra Anadolu'da yaygın-
laştığına, 10 4. yüzyılda Lidyalılar tarafın-
dan üretildiğine tanık olmaktayız. Yunan, Ro-
ma ve Bizanshlann da katkılanyla gelişen
tuğla üretimi, Osmanlı dönemine geçişle
birlikte önemli gelişmeleryaşamıştır. Cum-
huriyetin ilanından sonra yabancı girişim-
cilerin de çabasıyla, Marmara ile Ege Böl-
gesi'nde tuğla-kiremit üretim tesisleri ku-
rulmuş ve iik zamanlar yabancı makineler-
le yapılan üretin, daha sonra yerini yeni yer-
li makinelere bırakmıştır.
Tuğla ve kiremit sektöründe son on yıla
kadar, önemli teknolojik bir atılımm olma-
dığı gözlenmektedir. Son yıllarda konut ya-
pımındaki gelişmeler, tuğla ve kiremit üre-
timinde de gelişmelere neden olmuş, yapı-
lann durumuna göre, bazı dizayn farklılık-
lanna uğramıştır.
çoğlu'nun temellerini oluşturmuştur.
Eskişehir'de kurulan ikinci kiremit ve tuğ-
la fabrikası, Kurt Seyit ve Muhtar Başkurt
tarafindan kurulan Kurt Kiremit Fabrikası 'dır.
1933 yılında ise Kurt Seyit ortağından ay-
nlarak Çiftkurt Fabrikası'nı kurmuştur.
Eskişehir'de 1950'deyaratılankatmade-
ğeri şeker fabrikalan ve demiryolu fabrika-
sının ardından üçüncü sırada, kiremit ve
tuğla fabrikalan yaratmaktaydı.
Eskişehir, kiremit ve tuğla sektöründe çok
önemli bir konumdadır. Türkiye'nin en mo-
dern ve çağdaş teknolojileri ile üretim ya-
parak yurtdışına kiremıt ihracatı yapan te-
sisleri Eskişehir'de bulunmaktadır. Eskişe-
hir, ismi ile tuğla ve kiremit konusunda bir
marka haline gelmiş ve en kaliteli ürünler
Eskişehir imajı ile pazarlanmaktadır. Eski-
şehir, Türkiye 'deki tüm kiremit üretim ka-
pasitesınin yüzde 25'ini tesisleriyle sağla-
maktadır.
Bugün Eskişehir'de 9 kiremit ve tuğla iş-
letmesi bulunmaktadır. Bu tesisler, Eskişe-
hir sanayisine ve de kentine büyük katkılar
sağlamaya devam etmektedir.
Kentki
Eskişehir'de tuğla-kiremit
Eskişehir eski gücünü yitirmiş olsa da yıl-
lann verdiği bir birikimle Anadolu'daki tuğ-
la-kiremit üretim merkezlerinin başında gel-
mektedir. 1927 yılına kadar kiremit ihtiya-
cı, yurtdışından ithal edilen Marsilya tipi
maİane kiremitleriyle sağlanıyordu. Işte o yıl,
uzun ve başanlı bir öykünün başlangıç yılı
oldu. 1927 yılında ilk sahibi Bulgar olan ve
daha sonra Sabri Kıhçoğlu'nun devralarak
sahibi olduğu Aslan Kiremit Fabrikası, ki-
remit üretimini geliştirdi. tmal edilen ürün-
ler, tabii kurutma angarlannda (şablonlarda)
kurutulduktan sonra Bulgar fınnı tabir edi-
len yer tipi finnlarda pişirilmekteydi.
Bu tesisler günümüzde Türkiye'nin kire-
mit sektöründeki lider kuruluşu olan Kılı-
Biz, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi ve bel-
desi olarak bu işletmelerin, bulunduğumuz
belde içinde faaliyet gösteriyor olmalan,
tuğla ve kiremitin tarihsel süreç içinde geç-
mişten bugüne insan yaşamındaki önemini
de göz önünde bulundurarak bir bakıma
kentin 'gizU katanış kimöğini
1
yaşatmak adı-
na geçen yıl 15 Ağustos - 5 Eylül 2001 ta-
rihleri arasında 1. Uluslararası Eskişehir
Pişmiş Toprak Sempozyumu'nu ve bu yıl
da 15-30Hazirantanhlerinde2'ncisiniger-
çekleştirdik.
Neden pişmiş toprak?
Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sem-
pozyumu, ile geleneksel pişmiş toprak üre-
timinin ve sanayisinin gelişimine katkı ver-
mek, pişmiş toprağın sanatsal yönden de-
ğerlendirilmesi ile sanata farklı boyut getir-
mek ve kent kimliği ile özdeşleştirmek; ta-
rihi, coğrafyası ve kültürel mirası ile farklı
bir yeri olan üzerinde yaşadığımız bu top-
raklann, gerek ülkemiz, gerekse dünya ka-
muoyunda e\Tensel amaçlar taşıyan bir kül-
tür düzenlemesi içerisinde sunmak amaçlan-
maktadır.
Belediyemiz koordinatörlüğünde TC Kül-
tür Bakanlığı, Eskişehir Valiliği, büyükşe-
hir belediyesi, Anadolu ve Osmangazi üni-
versiteleri, Kılıçoğlu ve Başak kiremit ku-
ruluşlannın ortaİdığı ile düzenlenen 1. Ulus-
lararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempoz-
yumu kapsamında 28 bildiri sunulmuş; ül-
kemizden 4, ABD, Litvanya, Güney Afri-
ka, Isveç ve Ingiltere'den gelen birer sanat-
çı olmak üzere 9 sanatçının topraktan çahş-
tığı heykeller, telif ücretleri ödenerek, Es-
kişehir'e kazandınlmıştır. Bu yıl gerçek-
leştirilen sempozyuma da ülkemizden 5,
Yunanistan, Italya, Küba ve Polonya'dan bi-
rer sanatçı olmak üzere 9 sanatçı kahlmış,
geçen yılki eserlerle birlikte, bu yılki eser-
ler de Anadolu Üniversitesi Yunus Emre
Kampusu karşısındaki botanik parkta ser-
gilenmektedir. Sempozyumun ikincisinde
pişmiş toprağın kullanımı, tarihçesi, kalite
ve pazar problemleri konulannda 52 bildi-
ri sunuldu.
Bu bildiriler. kitap haline getirildi. Sem-
pozyum etkinliklerinin gerçekleştirildiği ve
bugün üretimden çekilmiş durumdaki eski
Kurt Kiremit Fabrikası, kentin 'Sanayi Ta-
rihi' olarak koruma altında tutulmaktadır.
Fabrikanın tonozlu binası içindeki finnlar-
da açılan sergiler ile fabrika bahçesindeki
ürün sergileri ve konserleri, toprak kaplar-
da yemek ve tatlı yanşmalan 2. Uluslara-
rası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu
süresince yaklaşık 30 bin kişi ziyaret etti.
Her iki sempozyum kapsamında da ayn-
ca; Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sor-
kun Köyü ile Bilecik ilinin Pazaryeri ilçe-
sine bağlı Kınık Köyü'nden gelen ve uzun
yıllardır pişmiş toprağı bir 'elsanaü' olarak
yaşatan 'üreticiler', topraktan yaptıklan çe-
şitli ürünleri sergileyip satma fırsatı buldu-
lar.
Frigya Vadisi'nde, ÎÖ 1. binli (600-750)
yıllardan kalma ve o dönemin en önemli
anıtlanndan birisi olan Frig Anıtı (Yazılı-
kaya) yakınında gerçekleştirdiğimiz
konserler, sempozyum çerçevesinde ve ilk
defa böyle tarihi bir mekânda üç bin kişi-
nin aynı anda toplanmasuıı sağladı. Geçen
yıl Üç Anadolu ve Yeni Türkü gruplannın
verdiği konserleri de binlerce insan izleme
olanağı buldu.
OKTAY AKBAL
Satışta olmayan öykü kitapları
yeniden basıldı:
TARZANÖLPÜ -6.Bam
YALNIZLIK BANA YASAK - 6. Basım
İSTİNYE SULARI - 5.Basım
KARSIKIYILAR -4. Basım
CANYAYINLARI
POLATLIGAYRİMENKUL1. SATIŞ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
KIYMET TAKDtRİ RAPORUNUN İLANEN TEBLİĞİ
Dosya No: 2002 29 Satış
Mülkiyeti Haydar Topuz, Durmuş Dal ve müştereklerine ait bulunan Polatlı,
Olukpınar köyü sınırlan içinde bulunan 468 parsel numaralı tarla vasıflı 39500
m2 miktanndaki taşınmaza 14.08.2002 tarihinde yaptınlan tespit sırasında bilir-
kişiler tarafindan 19.750.000.000.- TL kıymet takdir edilmiştir.
Dosyamızda adresleri meçhul olan hissedarlar Ayşe Dal (Gül). Hayriye Dal.
Öcal Dal, Munise Aşkar. Muhittin Dal, Fatma Dal, Cemile Karipçik (Dal), Hati-
ce Şener, Satı Karakaş (Dal). Nazire Gençer (Dal) ve Hüsne Dal'a işbu kıymet
takdirine karşı herhangi bir itirazlan varsa yasal süreye 15 gün eklenerek 22 gün
içerisinde ilgili mercıye itirazlarını bildirmek üzere ılanen tebliğ olunur.
28.08.2002 Basm: 54753
PENCERE
Hugo ve Server...
Victor Hugo ile 11-12 yaşlarında tanıştım; o yıl
Şişli 43'üncü llkokul'a gidiyordum; büyük ağabe-
yim Orhan 'îstanbul Erkek Lisesi' 10'uncu sınıf-
taydı; Edebiyat öğretmeni bir görev vermiş:
- Sefiller'i özetleyeceksiniz!..
Ödevevde sorun oldu, tartışma başladı, Jean Val-
jen'\ daha küçükken bu nedenle tanıdım, sen mi-
sin tanıyan!.. 'Sefiller' hayatımızdan bir parça ol-
du...
Aradan kaç yıl geçti?..
Server Tanilli'nin Cumhuriyet'te yayımlanmaya
başlayan dizisinin adı:
'Çağdaşımız Victor Hugo'
Tanılli için tarih, içinde yaşadığımız zamanın ge-
leceğe yönelik hocasıdır.
Ben Hugo'yutanıdığımda, babamın Birinci Dün-
ya Savaşı ve Istiklal Savaşı'nı yaşayarak Cumhu-
riyet'ı kurmuş kuşaktan olduğunun ayırdında de-
ğildim; o yıllar Şişli, Istanbul'un güzel ve seçkin bir
semtiydi; Mütareke'den habersizdim; sokağaçık-
tığım zaman sanıyordum ki rastladığım bütün in-
sanlar ve çevre geçmişte de o gün gördüğüm gi-
bidir ve öyle kalacaklar...
Zamanın gizemine büyüyünce erişecektım.
•
Tanilli bilgece anlatıyor:
"Hugo doğduğunda Napoleon üçyıldan beriik-
tidardadır. On üç yaşındayken VVaterloo yenilgi-
sini görecektir. Gençliği, krallığın bir kez daha ku-
rulduğu yıllan içine alır. Iktidan yeniden bir krala
verecek olan Temmuz Devrimi' gerçekleştiğinde
28 yaşındadır. '1848 Devrimi' olduğunda 46'sının
içindedir. 3'üncü Napoleon un hükümet darbe-
sinden sonra sürgüne gönderildiğinde, 50'sine
varmıştır. 68 'inde fmparatoriuğun yıkıldığını göre-
cek, 69'unda ise 'Paris Komünü'ne tanık olacak-
tır. Arkasından yeniden Cumhuriyetin geldiğini gö-
recektir. "
Olayın biryüzü bu!..
Ya öteki yüzü?..
"Yine yaşadığı yıllarda, 1827'den başlayarak
1870yılına değgin, Fransa Cezayir'e yerteşmesi-
ni tamamlamıştır. ölümünden dörtyıl önce Fran-
sızlar Tunus'u ele geçirmiş (1881), iki yıl önce de,
yani 1883'te, Fransız birlikleri Hindiçini'de An-
nam'ı (Orta Vıetnam) istila etmiş ve Tonkin'i (Ku-
zey Vietnam) elde etmek amacıyla Çin'le savaşa
tutuşmuşlardır. (...)
Fransız sömürge ımparatorluğunun kuruluş yıl-
landıro yıllar..."
•
Yaşamın biryüzü 'Aydınlanma Devrimi'...
öteki yüzü sömürgecilik...
Hugo'nun bu süreçteki soluk soluğa hayatı bize
bugünümüzün anlamını öğretecek...
Server Tanilli güzel bir konu seçmiş; içimizde
yaşayan birini bize tanıtacak...
Aşağıdaki dizeler Hugo'nun:
"Dudağım hâlâ dolu kadehine değmişse
Solgun alnımı avuçlanna koymuşsam
Soluğunu çekiyorsam içime durup durup
O sıcak ve ruhunun kokusunu taşıyıp yayılan
Kalkıp söyleyebilirim şimdi hızla geçen yıllara:
- Geçinl Durmadan geçin! Yaşlanmam ben ar-
tık;
Bütün solgun çiçeklerinizle buradan uzaklaşın
Kimsenin deremeyeceği bir çiçek var ruhumda!"
•
Çağımızın insanı, geçmişle geleceğin, yaşadığı-
mız 'an'ın anlamında buluştuğunu biliyor.
Teknoloji devriminin ıvmesine koşuttur dün-bu-
gün-yannın bütünlüğü; tarih avuçlarımızın içinde-
ki bilinçtir artık; geçmişte kalan masal değil...
AINMA
Hocam ve değerli eşim, babamız,
bilim ve sanatın özden yolculanndan,
ATATÜRKÇÜ
Prof. Dr.
EMNFAIK
USTUN'ü
aramızdan ayrılışının
29. yılında anıyoruz.
EŞt : Dr.EStNEMtNÜSTÜN
ÇOCUKLARI: Dr. GÜNTÜRK ÜSTCN
Dr. ÇAĞATAY ÜSTÜN
Derneğimizin sevgili üyesi
ZEKİ BEYNER ı
yitirdik.
Acısını dostlarla paylaşıyoruz.
Karikatürcüler Derneği
Yönetim Kurulu
• 10 Eylul 2002, Salı (Bugün), Basınköy Camısi, öğle
namazından sonra Kanarya Mezariığı'na defnedılecektır.