13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10EYLÜL2002SALI CUMHURİYET SAYFA kultur(S cumhuriyet.com.tr 15 TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN 'Istanbul' projesi gerçekleşiyorUluslararası Istanbul Tiyatro Festıvali. uzunca bir siire uğraş- tıktan sonra, Tanztheater Wup- pertal Pina Bausch'u. 1998de "Cam Temizleyicisi" (Der Fent- zerputzer) ile Istanbul'a getırme- yi başardı. Festival seyircisi için bu ilk buluşma unutulmaz bir o- lay oldu. Pina Bausch da seyirci- den çok etkilenmişti ve 2OOO'de "Masurca Fogo" ile bu kez ken- dısi gelmek ıstedi festıvale. Ata- türk Kültür Merkezi yine doldu taştı. Festival izleyicisi Pina Ba- usch'u, Pina Bausch Istanbul'u ve festivali sevmişti. Kentın büyüsü- ne kapılan sanatçı, bir süre sonra Istanbul için özel bir proje yap- mak istediğinı bildırdi. Bu. tstan- bul Kültür ve Sanat Vakfi (tKSV) için heyecan verici bir teklifti. Projenin 2003'te gerçekleştiril- mesi istendi, çünkü "tstanbul Projesi", tstanbul'un fethinin 550. yılı kutlamalanna anlamlı bir armağan olacaktı. Bilindiği gibi, Pina Bausch sadece onu et- kileyen dünya kentleri üzerine ve ancak kendi isteğiyle eser ya- ratıyor. Bu eserlerNew York'tan Tok- yo'ya kadar bütün dünyayı do- laşıyor ve reperruvanna aldığı kentler ve dolayısıyla ülkeler için Pina Baushc, bir anlamda sanat elçisi olma görevini de üstleniyor. İlk adım atıldı Pina Bausch ve ekibi 25 Ağustos-8 Eylül 2002 tarihle- ri arasında îstanbul' a yaptıkla- n on beş günlük bir ziyaretten sonra Wuppertal'e döndüler. Dolaşmak, bakmak, görmek, ta- nışmak, konuşmak, dinlemek, koklamak, öğrenmek, okumak ve çahşmakla geçen bu süre; zarif, kınlgan, mesafeli ama çok sıcak, az konuşan ama espnli. duygula- nnı sanki hep gözleriyle ifade e- den bu ince insamn aynı zamanda ne kadar disiplinli olduğunu ve de zengin iç dünyasmı dışa taşıyan bir enerjiyle yüklü bulunduğunu göstermesi bakımından kolay unutulmayacak bir deneyimdi. Dünyanm çeşitli ülkelerinden gelmiş olan dansçılan onunla ça- lışmayı bir şans olarak nitelendi- riyorlar. Brezilya'dan Fransa'ya, Ispanya'dan Yunanistan'a, Hin- distan'a, Endonezya'ya uzanan bir yelpaze sunuyor Tanztheater Wuppertal. Pina Bausch bu konu- da şöyle diyor; "Hepsi değişik geçmişlerden, farklı üişkiterden geliyorlar... Biz bir arada bulun- manın tecrübesini yaşıyoruz, bunun tadını çıkarmaya, kıyme- tini bilmeye çalışıyoruz. Bir ara- da olduğumuz zaman yeni bir deneyim oluşuyor. Bir tür büyü- yen kozmos gibi bir şey bu." "Istanbul Projesi"nin sahne tasarımcısı Peter Papbst, alanın- da iddialı bir ısım. Jerome Sa- vary, Peter Zadek, Klaus Maria Brandauer, Johannes Schaaf, Luc Bondy, Istvan Szabo tiyatro ve sinema dünyasmda birlikte ça- lıştığı yönetmenlerden bazılan. Salzburg Festivali prodüksiyonla- n, Frankfurt Operası, Covent Gar- den ve Paris Operası, onun çalış- makta olduğu yerler. Dünyanın belli başlı tiyatrolannda da imza- sı var. Papbst, iki büyük ödül sa- hibi; biri Fransa'dan aldığı şöval- ye unvanı, diğeri de Avusturya'ya ait olan Josef Kainz Madalyası. Neden Istanbul? îstanbul dönüşü Viyana'da Burg Theater'da "Hamlet" projesi üs- tüne Klaus Maria Brandauer ile çalışmalara başlayacağından söz ediyor. Uluslararası îstanbul Ti- yatro Festivali'nin 2004 progra- mında da Burg Theater'ın gün- demde olduğunu söylüyorum. Se- viniyor ve "Daha önce Pina Ba- usch'Ia birlikte tstanbal'a gel- meyerek kaçırdıklarımı belki üst üste iki, hatta üç yıl gelerek telafi ederim" diyor. Peter Pabst ve Pina Bausch yıllardır birlikte çahşryorlar. Bausch'un îstanbul'a gelen iki yapıtı; yani sahnede gül- lerden oluşan o unutulmaz tepe- cikler ve denize uzanan romantik kayahklar, onun düş gücünün ürünleri. Bakalım îstanbul gibi in- sanı sarsan, saran bir büyüleyici kentin izdüşümleri nasıl yansıya- cak bu ünlü tasanmcıya. Giysi tasarımcısı Marion Cito "tstanbul Projesi" için kumaşla- rın tümünü buradan seçti. Renkli ipekliler, basmalar, ince kadife- ler... Hepsi de dançılann, beden- lerini özgur bırakacak biçimde uçuşuyor. Müzik yönetmenleri ise sadece îstanbul'u dinlemediler, yoğun bir biçimde arşivler arasın- da dolaştılar... Dansçılar mı? Onlar her sabah saat 10.30 gibi Yıldız Teknik Üni- versitesi Sanat ve Tasanm Fakül- tesi Dans Salonu'nda oluyor ve saatler süren provalarda izlenim- lerini, düşüncelerini harekete dö- küyorlardı... Pina Bausch'la konuşurken tabii ki ilk sorulan soru "Neden tstan- bul" oluyor. Sanatçının yanıtı ise içten. "Bir şehre karar verdiği- niz zaman bu daha önce bulun- duğunuz ve kendisinden etki- lendiğimiz bir şehir oluyor. O şehri sevmeniz, onun hakkında daha çok şey öğrenme isteği duymanız gerekiyor. Bu, hiç şüphesiz her defasında tama- men yeni bir tecrübe edinmek anlamına geliyor. Şu anda etki- den başı dönmüş bir haldeyim. Söyleyecek sözcük bulamıyo- rum. Istanbul'da çok güçlü bir enerji hissediliyor. Bir şeyler si- zi yakalıyor, içine çekiyor. Bu güzel denizin içinde olmakla çok şanslısınız. Ama, nereye yö- nelmek istediğiniz de önemli. Burada kendimi bir atın üzeri- ne kontnuş bir fare gibi, küçü- cnk hissediyorum. Küçücük in- sanlar gibiyiz bu kentte. Bizler, bu zenginliğin bir parçasına do- kunmaya uğraşıyoruz. Bir şehir hakkında binlerce şey yapabi- lirsiniz. Bence her köşesinde, her yönünde özel bir şeyler var- dır. Kültürel ve ta- rihsel anlam- LMANKÜLTÜR BAKANLIĞl, MUSEVÎ TOPLUMU Yüksek sesle Yahudi Kiiltiirü Günleri EMRE ERDEM Tarihin sayfaları ne kadar karanlık görünse de karartılar ne yüreklerden, ne belleklerden siliniyor. Auswitchleri, gestapolan, holokostlan kimler unut- tu, kimler unutabildi? Ya şimdi?.. Belki şu satırlan yaz- dığım anda Israü'de yine bir saldın düzenlenmekte. Kimbilir bugün kimler kimlerin ardmdan gözyaşı dökecekler? Lider ısimlenn gölgesi altında kalan sokaktaki insanın silueri hiç de umut verici değil. Bu umutsuzluk tablosunu bir mutlulukla aralamak isti- yorum. Atalannın gaz odalannda katledildiği toprak- larda iki ay boyunca her sokakta, her kültür merkezinde düzenlenen Yahudi Kültür Günleri'nden söz etmek istiyo- rum. Hitler dönemi Almanyası'nda Yahudilerin dükkânlan- nın, evlerinin kapılanna yazılan yazılar aklıma geliyor... "Yahudi'den Satın Almayın, Yahudi(!)' demekle ka- lınmıyor, fişleniyor insanlar... Sarah ve Isaak o zaman- lar tüm Yahudilerin pasaportlanna işlenen adlar. Yahudi doğmak suç ve cezası ölüm. 2002 yılı. Yine Almanya. Her sokakta, her panoda boy gösteren Yahudi Kültürü Günleri'nin afişleri. Keşke Sarahlar, Isaaklar da bu afişleri görebilselerdi de içlerine su serpılseydi(!?). Almanya'run Kuzey Rhein Westfalya eyaletinin on altı kentinde düzenlenen Yahudi Kültürü Günle- ri'nin ilk adımı 1998'de atılıyor. îsrail'in ellinci ku- ruluş yılı için düzenleniyor ilk Yahudi Günleri. Al- man Kültür Bakanhğı, Yahudi toplumu ve çok sa- yıda sponsor bu birbirinden ılgınç günlerin temel destekçileri. Paul Spiegel, Alman Yahudilerinin sözcüsü ve bu programın en büyük emekçisi şöyle dile getiriyor düşüncelerini: "Ren böigesinde iki bin yılı aşkın süredir yaşamakta Yahudiler. Al- man bilim. sanat, siyaset hayatında Yahudiler her zaman önemli bir yer edinmişlerdir. Bizler dinimizi, kültürünıüzü. sanarımızı herkesle bu- luşturmayı tasarhyonız." Din ve kültür el ele Sinagog ziyaretlerinde din teması üzerine bilgi- lendinliyoruz. Bellekleri kurcalayan her tür soru> a panellerde doyurucu yanıtlar veriliyor. Örneğın It- zak Rabin Okulu'nun din dersi öğretmeni Julien Soussan "Toran, Şabat ve Menorah" ile ilgili ge- niş bilgi veriyor. Yahudiliğin ikinci önemli öğesiy- se Yidiş dili. Düsseldorf Üniversitesi Yidiş Dili Kültür ve Edebiyan Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ma- rien Aproot Yidiş dılinin varoluşunu anlatıyor, es- ki ve modern Yidiş dillerinin önemini vurguluyor. Yahudi kültürünün leziz bir yanına sıra geliyor: Ya- hudi mutfağı. Pesah'daki uygulamalı mutfak atöl- yesinin tadı damağınızda kalıyor. Bu ay Köln Mü- zesi'nin panolan, dünden bugüne Köln'de yaşa- da farklılıklar vardır, ama bu bütün içinde paylaşabileceğimiz şeyleri aramamız çok güzel." Yapıtlarında "güzel"i. arayan, "güzel"i boş bir form olarak de- ğil de iç ve dış uyum olarak yo- rumlayan sanatçının dünyasında umuda hep yer var. Umutsuzluğu reddediyor sanki. Bu duygulannı aktanrken 11 Eylül 'de yaşananlar ve ötesine değiniyor. "Böyle bir deneyimle karşılaştığımız za- man hepimiz şoke olduk. Kor- kunçtu. Anlaşılması zordu ve her yerde olabilirdi. Bu korku- nun nasıl üstesinden gelebile- ceğimizi bilmiyorduk. Her şey bir hiçlik gibiydi; bu şekilde yaşamaya nasıl devam edebi- lirsiniz ki? Ekim ayında bir festival planlıyorduk, dünya- dan pek çok sevdiğimiz dostu- muz ve kıymetli sanatçı katı- lacaktı. 11 Eyltil'e karşın Birden ne yapacağımızı bi- lemez hale gelmiştik, çünkü herkes uçaktan korkmaya başlamıştı. Ama, insanlarla kurduğunuz ilişkiler o kadar önemli ki herkes uçağa atla- dığı gibi geldi ve harika gös- teriler, toplantılar gerçekleş- ti. Böylesi çok daha önem- liydi. çok daha yürektendi, dostlukları daha da değerli kıldı. tnanılmaz bir tecrü- beydi... Bu festivalden kısa bir süre sonra, New York'taki Brooklyn Müzik Akademisi'ne (BAM) da- vetliydik. Bu 'yeni' New York'la karşılaşmaktan adeta çekiniyorduk. Duygular, çehreler çok değişmişti çünkü. Ama gitmemiz gerektiğine ina- nıyordum. Üstesinden gelmeliy- dik. Dostluklar, dünyanın gü- zelliği, insanların farklı yanla- rı... Bütün bunları düşündü- ğüm zaman, olumlu bir şeyler yapmaya her zamankinden da- ha çok zorunlu olduğumuzu düşünüyorum." Mayıs 2003'te Tanztheater Wuppertal, Pina Bausch ile yeni- den ve bu kez hepimiz için çok daha anlamlı bir buluşmada bir araya gelmek üzere... "AYIDA SPONSORUN DESTEĞÎYLE yan Yahudi toplumunun resimlenyle bezeli. Dondu- rulmuş karelerde geçmişten günümüze uzanıyor- sunuz... A'dan Z\e sanat Almanya'dan, tsrail'den yüzlerce Yahudi sanatçı hep bir arada. Mistik müzik dinletisinin ardından muhteşem bir videoart yapımıyla Israil sokaklann- da geziniyorsunuz... Sonra Kibbutz Çağdaş Dans Topluluğu bedenleri bedenler içinde eritiyor. Salt görsel sanatlar değil, edebiyat da gündemde. Kent kent Yahudi yazarlar okuma günlerinde okurlany- la buluşuyor. Kimi Amerika'dan. kimi Rusya'dan gelmiş... Kimler yok ki aralannda, 1924 doğumlu a- ma yirmi dörtlük bir genç kızın enerjisine sahip Ruth Weis, Leon VV'inter, vVladimir Kaminer, Dan Tsalka ve niceleri... Unutulmaz klasik "Anne Frank'ın Ha- tıra DefterT'nin Düsseldorf Şehir Tiyatrosu'ndan yo- rumu. tebessümle gözyaşmı buluşturan seçkin bir ya- pım. Yahudi gençlerin "Wo ist das Paradise?" (Cen- net Nerede) adh müzikalinde gençlerin gelecekle il- gili düşlerini izliyoruz. NRW Akademi Orkestrası yüz ayn genç müzisyenin eşliğinde büyüleyici bir konser sunuyor. Film makineleri, Yahudi yönetmenlerin filmlerini göstermek için her seansta ara vermeksi- zin çalışıyor... Özel kişiler ve kurumlar Bu masalsı günlerin her saniyesı dolu geçiyor. % On altı kentin tüm etkınliklerini ızleyebilmek için oradan oraya ışınlanamadığıma uzülüyorum. Ote yandan beni mutlu kılan, insanlann bu etkinlik- lere ilgi gösterip güleryüzle aynlmalan. Bu gü- len yüzleri düşünürken birden kendimi îstan- bul'da, Schneidertemperda buluveriyorum. En son Uluslararası Karikatür Sergisi'nin açılışına katılmış, bu sayede Gözlem Yayınlan'nın Yahu- di kültürüyle ilgili yayımladığı son kitaplannı edi- nebilmişrim. Burada Şalom gazetesinin büyük sa- \aşçısı. edıtör Sayın Tilda Leviyle karşılaşmış- tık. Schneidertempel, Gözlem, Şalom Türkiye'de çok önemli bir role ve etkiye sahip. Aynca, Sayın Za- lide Toledo'nun Israil-Türkiye köprüsü, sanah, kültü- rü dünyanın iki önemli kentinde buluşturuyor... Bu ya- şadığım yoğun Yahudi Kültürü Günleri Almanya'da büyük finansal desteklerle ayakta. Katkıda bulunan onurlu, özel ki- şileri ve kurumlan tutkulanndan ve çabalanndan dolayı tekrar kutluyor, onlara ivi ki varsınız diye sesleniyorum. Bu arada 500. Yıl VakfYnın Istanbul Devlet Opera Balesi'yle ortak yapımını nasıl unuturum!..Nabucco...Her yeni bir yıl, bizler için yeni bir beş yüz yıl... Vakfm bu başansı ortak yapımlarla neden her yıl yinelenmesin ki? Al- manya'da yüksek sesle yankılanan Yahudi Kültürü Günleri ne- den lstanbul'da, lzmir"de, Ankara'da.. yankılanmasın 0 YAZI ODASI SELİM İLERİ Benim Yazarım (2) Lise çağımdayken Abdülhak Şinasi'nin toplu eseri Varlık Yayınlan'nca yeniden yayımlanıyor- du. Eski basımlardan eksiklerimi o kitaplarta gi- derebıldim ve Abdülhak Şinasi'yi okumaya ça- lıştım. Fakat her defasında Cevdet Kudret'le Gün- yol'un değertendirişleri kovalıyor, Abdülhak Şi- nasi'yle bir türlü baş başa kalamıyordum. Söz- gelimi Çamlıca'daki Eniştemiz'in "Eski Çamlı- ca" epızodundan tam tat alabilecekken, iki eleş- tirmenin ortak yargılan daima aklımı karıştınrdı. Işte bu epizodda, Vâmık Bey'in köşküne giden yolda, anlatıcı, "insan sefaletlerinin birsergisi"r\\ görür. Kalabalık, sıkışıkiık, ızbelik, sineklerveba- şıboş köpekler dörtbir yanı kuşatmıştır. Her şey öylesıne kirli, karanlık, kasvetlidir ki, anlatıcının bütün hülyaları, bütün ümitleri, bütün beklentileri yıkımla yüz yüze gelir. O, gözlerini yummaz ama, annesinin "eldivenli" elini sıkı sı- kıya tutarak, buralardan geçip gidinceye kadar etrafını görmemeye çalışır. Eleştirmenler, anlatıcıyla özdeş kıldıkları yaza- rın, "çalışan yoksul insanlann çevresinden" tik- sindiği kanısına varmışlardı. Cevdet Kudret, "Bo- ğaziçi'nde yerleşmiş varlıklı, aylak insanlann ya- şayışını anlatmış, 'o işsiz ve tembel' günlerin, o sorumsuz hayatm özlemini dile getirmiştir" yar- gısına vanyor; Günyol'sa, "IşteBayHisarda 'san- dalda akşamın şiirini geniş ve vahim bir dram halinde' duyarken, 'manevî bir romatizmanın bü- yuk sızıları' içine böyle düşmüş ve hayatı boyun- ca o sızılardan bir daha kurtulamamıştır" diyor- du. Bu sözler, bu yorumlar, yazık ki, nice yıllar ür- küttü beni. Abdülhak Şinasi'yi o kadar çok sev- diğimi hemen hiç kimseye söyleyemedim ve ese- nnin bende yarattığı sayısız çağrışımı boş yere yadsımaya çalıştım. Ahmet Haşim "Müslüman Saati" adh yazısın- da Doğu'yla Batı'yı kıyaslarken şöyle der: "Yabancı saati alışkanlığından evvel bu iklim- de, iki ucu gecelerin karanltğıyla simsiyah olan ve sırtı, çeşitli vakitlerin kırmızı, sarı ve lacivert ateş- lerıyle yol yol boyalı, büyük bir canavar halinde, bir geceyansından diğer bir geceyansına kadar uzanan yirmi dört saatlik 'gün' tanılmazdı." Haşim, yirmı dört saatlik günün getirdiği geçim şekli, diye sürdürür, bizi "fecir âleminden" uzak bırakmıştır. Fecir saatinde ümidin başlangıçlarıyla donan- mış insanın yerini, şimdi, görkemini çoktan yitir- miş fecrin parıltılarında, yeniden boyuna geçiri- lecek hayat ipinın "kanlı ilmeğini" duyumsayacak olanlar almıştır. Fecir artık bitmış, yirmi dört sa- atlik yabancı gün yeni bir yaşama biçimini apa- çık zorunlu kılmıştır. Ahmet Haşim'in somut bir zaman-saat degiş- tınminden yola çıkarak, adeta birtakım simgele- re yol aldığı bu yazısı, bir yandan da degişen, hat- ta kabuk degiştiren toplumsal yaşamayı söyte- miyor muydu? O güne kadar fizikötesinin koyaklannda sürüp gitmiş toplumsal yaşama, birdenbire, dahası, ev- rimlerden geçmeyerek, nrtelik değiştiriyor, mad- deyle yüz yüze geliyor, yalnızca maddenin belir- lediği ve biçimlendirdiği bir yaşama oluyordu... Işte, "Müslüman Saaf/"yazısından sonra, me- sela Fahim Bey'i, artık tanılmaya başladı başla- yacak yirmi dört saatlik günden bunalmış, önce- siz sonrasız uzlete çekilmiş, o kadar düşündürü- cü hayallerini bir ıç terbiye, bir iç huzuru gibi alım- lamaya koyulmuş haliyle duyumsayabildim. öyle sanıyorum ki, Abdülhak Şinasi, yetkeci ve toplum üzerinde egemenlik kurucu iş başanları karşısında Fahim Bey'in hep düşte kalan, faali- yete geçmeme konusunda handiyse kesin karar- lı projelerini bir şuphe ve tehdit sorununa dönüş- türmüştü. Takvimde Iz Bırakan: "O kadar söyleyeceklerim vardı ki, vakitsizlik- ten, o gün kendisine görünmek bile istemiyor- dum." Abdülhak Şinasi Hisar. Nejat Uygur'a ödül İZMİR (A.A) - 35 yıldır Izmir Enternasyonal Fuan'nda sanatseverlerle buluşan sanatçı Nejat Uygur'a, Izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın da katıldığı törenle, '60. sanat yılı' ödülü verildi. Piriştina, düzenlenen törende sanatçıya '71. Izmir Enternasyonal Fuan'na katıldığı ve îzmir'in sanat yaşamında yer aldıklan için teşekkür ederken Uygur da, '75. yaşımın en anlamlı ödülünü alıyorum. îzmir Fuan'nda 35. yılımı tamamladım. 60. sanat yılı ödülünü burada almak beni çok mutlu etti. Izmir'de sahneye çıkmaktan her zaman büyük keyif aldım' dedi. Türk sinemasında oyuncu olmak • tZMİR (AA) - tzmir Enternasyonal Fuan Anonim Şirketi (ÎZFAŞ) tarafmdan îzmir Sanatevi'nde 'Sinema Burada. Yıldızlar îzmir'de' etkinlikleri kapsamında düzenlenen, 'Türk Sinemasında Oyuncu Olmak' konulu panele, Fikret Hakan, Tuncel Kurtiz, Mehmet Aslantuğ, Semir Aslanyürek, Şükran Yücel ve Mehmet Eryılmaz katıldı. Hakan, konuşmasmda tiyatroda başlayan kariyerine değinerek Türk sinemasının kendi oyunculuk okulunu yaratan tek sinema olduğunu söyledi. Aslantuğ ise oyuncunun günümüzde yalnızlaştığını vurguladı. BUGÜN • YEŞtLÇAM StNEMASI'nda 'Yılmaz Güney Anma Haftası' kapsammda 14.00, 16.00, 18.00 ve 20.00'de 'Ağıt' adh filmin göstenmı. (0 212 293 68 00) • BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Yaz Şenliği - Son '02, Ferruh Doğan Anısına' kapsamında 12.15,14.30,16.45, 19.00 ve 21.15'de'Amelie'. (0 212 251 32 40) • KADIKÖY GENÇLİK MERKEZİ AMFİ TİYATROSU nda 'Kalamış'ta Yazhk Sinema Keyfi' kapsamında 21 .OO'de Atıf Yılmaz "ın yönetmenliğini yaptığı 'Eylül Fırtınası'. (0 216 349 77 68)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle