Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10EYLÜL2002SALI CUMHURİYET SAYFA
kultur(S cumhuriyet.com.tr 15
TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN
'Istanbul' projesi gerçekleşiyorUluslararası Istanbul Tiyatro
Festıvali. uzunca bir siire uğraş-
tıktan sonra, Tanztheater Wup-
pertal Pina Bausch'u. 1998de
"Cam Temizleyicisi" (Der Fent-
zerputzer) ile Istanbul'a getırme-
yi başardı. Festival seyircisi için
bu ilk buluşma unutulmaz bir o-
lay oldu. Pina Bausch da seyirci-
den çok etkilenmişti ve 2OOO'de
"Masurca Fogo" ile bu kez ken-
dısi gelmek ıstedi festıvale. Ata-
türk Kültür Merkezi yine doldu
taştı.
Festival izleyicisi Pina Ba-
usch'u, Pina Bausch Istanbul'u ve
festivali sevmişti. Kentın büyüsü-
ne kapılan sanatçı, bir süre sonra
Istanbul için özel bir proje yap-
mak istediğinı bildırdi. Bu. tstan-
bul Kültür ve Sanat Vakfi (tKSV)
için heyecan verici bir teklifti.
Projenin 2003'te gerçekleştiril-
mesi istendi, çünkü "tstanbul
Projesi", tstanbul'un fethinin
550. yılı kutlamalanna anlamlı
bir armağan olacaktı. Bilindiği
gibi, Pina Bausch sadece onu et-
kileyen dünya kentleri üzerine
ve ancak kendi isteğiyle eser ya-
ratıyor.
Bu eserlerNew York'tan Tok-
yo'ya kadar bütün dünyayı do-
laşıyor ve reperruvanna aldığı
kentler ve dolayısıyla ülkeler
için Pina Baushc, bir anlamda
sanat elçisi olma görevini de
üstleniyor.
İlk adım atıldı
Pina Bausch ve ekibi 25
Ağustos-8 Eylül 2002 tarihle-
ri arasında îstanbul' a yaptıkla-
n on beş günlük bir ziyaretten
sonra Wuppertal'e döndüler.
Dolaşmak, bakmak, görmek, ta-
nışmak, konuşmak, dinlemek,
koklamak, öğrenmek, okumak ve
çahşmakla geçen bu süre; zarif,
kınlgan, mesafeli ama çok sıcak,
az konuşan ama espnli. duygula-
nnı sanki hep gözleriyle ifade e-
den bu ince insamn aynı zamanda
ne kadar disiplinli olduğunu ve de
zengin iç dünyasmı dışa taşıyan
bir enerjiyle yüklü bulunduğunu
göstermesi bakımından kolay
unutulmayacak bir deneyimdi.
Dünyanm çeşitli ülkelerinden
gelmiş olan dansçılan onunla ça-
lışmayı bir şans olarak nitelendi-
riyorlar. Brezilya'dan Fransa'ya,
Ispanya'dan Yunanistan'a, Hin-
distan'a, Endonezya'ya uzanan
bir yelpaze sunuyor Tanztheater
Wuppertal. Pina Bausch bu konu-
da şöyle diyor; "Hepsi değişik
geçmişlerden, farklı üişkiterden
geliyorlar... Biz bir arada bulun-
manın tecrübesini yaşıyoruz,
bunun tadını çıkarmaya, kıyme-
tini bilmeye çalışıyoruz. Bir ara-
da olduğumuz zaman yeni bir
deneyim oluşuyor. Bir tür büyü-
yen kozmos gibi bir şey bu."
"Istanbul Projesi"nin sahne
tasarımcısı Peter Papbst, alanın-
da iddialı bir ısım. Jerome Sa-
vary, Peter Zadek, Klaus Maria
Brandauer, Johannes Schaaf,
Luc Bondy, Istvan Szabo tiyatro
ve sinema dünyasmda birlikte ça-
lıştığı yönetmenlerden bazılan.
Salzburg Festivali prodüksiyonla-
n, Frankfurt Operası, Covent Gar-
den ve Paris Operası, onun çalış-
makta olduğu yerler. Dünyanın
belli başlı tiyatrolannda da imza-
sı var. Papbst, iki büyük ödül sa-
hibi; biri Fransa'dan aldığı şöval-
ye unvanı, diğeri de Avusturya'ya
ait olan Josef Kainz Madalyası.
Neden Istanbul?
îstanbul dönüşü Viyana'da Burg
Theater'da "Hamlet" projesi üs-
tüne Klaus Maria Brandauer ile
çalışmalara başlayacağından söz
ediyor. Uluslararası îstanbul Ti-
yatro Festivali'nin 2004 progra-
mında da Burg Theater'ın gün-
demde olduğunu söylüyorum. Se-
viniyor ve "Daha önce Pina Ba-
usch'Ia birlikte tstanbal'a gel-
meyerek kaçırdıklarımı belki
üst üste iki, hatta üç yıl gelerek
telafi ederim" diyor. Peter Pabst
ve Pina Bausch yıllardır birlikte
çahşryorlar. Bausch'un îstanbul'a
gelen iki yapıtı; yani sahnede gül-
lerden oluşan o unutulmaz tepe-
cikler ve denize uzanan romantik
kayahklar, onun düş gücünün
ürünleri. Bakalım îstanbul gibi in-
sanı sarsan, saran bir büyüleyici
kentin izdüşümleri nasıl yansıya-
cak bu ünlü tasanmcıya.
Giysi tasarımcısı Marion Cito
"tstanbul Projesi" için kumaşla-
rın tümünü buradan seçti. Renkli
ipekliler, basmalar, ince kadife-
ler... Hepsi de dançılann, beden-
lerini özgur bırakacak biçimde
uçuşuyor. Müzik yönetmenleri ise
sadece îstanbul'u dinlemediler,
yoğun bir biçimde arşivler arasın-
da dolaştılar...
Dansçılar mı? Onlar her sabah
saat 10.30 gibi Yıldız Teknik Üni-
versitesi Sanat ve Tasanm Fakül-
tesi Dans Salonu'nda oluyor ve
saatler süren provalarda izlenim-
lerini, düşüncelerini harekete dö-
küyorlardı...
Pina Bausch'la konuşurken tabii
ki ilk sorulan soru "Neden tstan-
bul" oluyor. Sanatçının yanıtı ise
içten. "Bir şehre karar verdiği-
niz zaman bu daha önce bulun-
duğunuz ve kendisinden etki-
lendiğimiz bir şehir oluyor. O
şehri sevmeniz, onun hakkında
daha çok şey öğrenme isteği
duymanız gerekiyor. Bu, hiç
şüphesiz her defasında tama-
men yeni bir tecrübe edinmek
anlamına geliyor. Şu anda etki-
den başı dönmüş bir haldeyim.
Söyleyecek sözcük bulamıyo-
rum. Istanbul'da çok güçlü bir
enerji hissediliyor. Bir şeyler si-
zi yakalıyor, içine çekiyor. Bu
güzel denizin içinde olmakla
çok şanslısınız. Ama, nereye yö-
nelmek istediğiniz de önemli.
Burada kendimi bir atın üzeri-
ne kontnuş bir fare gibi, küçü-
cnk hissediyorum. Küçücük in-
sanlar gibiyiz bu kentte. Bizler,
bu zenginliğin bir parçasına do-
kunmaya uğraşıyoruz. Bir şehir
hakkında binlerce şey yapabi-
lirsiniz. Bence her köşesinde,
her yönünde özel bir şeyler var-
dır. Kültürel ve ta-
rihsel anlam-
LMANKÜLTÜR BAKANLIĞl, MUSEVÎ TOPLUMU
Yüksek sesle Yahudi Kiiltiirü Günleri
EMRE ERDEM
Tarihin sayfaları ne kadar karanlık görünse de karartılar ne yüreklerden,
ne belleklerden siliniyor. Auswitchleri, gestapolan, holokostlan kimler unut-
tu, kimler unutabildi? Ya şimdi?.. Belki şu satırlan yaz-
dığım anda Israü'de yine bir saldın düzenlenmekte.
Kimbilir bugün kimler kimlerin ardmdan gözyaşı
dökecekler? Lider ısimlenn gölgesi altında kalan
sokaktaki insanın silueri hiç de umut verici değil. Bu
umutsuzluk tablosunu bir mutlulukla aralamak isti-
yorum. Atalannın gaz odalannda katledildiği toprak-
larda iki ay boyunca her sokakta, her kültür merkezinde
düzenlenen Yahudi Kültür Günleri'nden söz etmek istiyo-
rum.
Hitler dönemi Almanyası'nda Yahudilerin dükkânlan-
nın, evlerinin kapılanna yazılan yazılar aklıma geliyor...
"Yahudi'den Satın Almayın, Yahudi(!)' demekle ka-
lınmıyor, fişleniyor insanlar... Sarah ve Isaak o zaman-
lar tüm Yahudilerin pasaportlanna işlenen adlar. Yahudi
doğmak suç ve cezası ölüm. 2002 yılı. Yine Almanya.
Her sokakta, her panoda boy gösteren Yahudi Kültürü
Günleri'nin afişleri. Keşke Sarahlar, Isaaklar da bu
afişleri görebilselerdi de içlerine su serpılseydi(!?).
Almanya'run Kuzey Rhein Westfalya eyaletinin
on altı kentinde düzenlenen Yahudi Kültürü Günle-
ri'nin ilk adımı 1998'de atılıyor. îsrail'in ellinci ku-
ruluş yılı için düzenleniyor ilk Yahudi Günleri. Al-
man Kültür Bakanhğı, Yahudi toplumu ve çok sa-
yıda sponsor bu birbirinden ılgınç günlerin temel
destekçileri. Paul Spiegel, Alman Yahudilerinin
sözcüsü ve bu programın en büyük emekçisi şöyle
dile getiriyor düşüncelerini: "Ren böigesinde iki
bin yılı aşkın süredir yaşamakta Yahudiler. Al-
man bilim. sanat, siyaset hayatında Yahudiler
her zaman önemli bir yer edinmişlerdir. Bizler
dinimizi, kültürünıüzü. sanarımızı herkesle bu-
luşturmayı tasarhyonız."
Din ve kültür el ele
Sinagog ziyaretlerinde din teması üzerine bilgi-
lendinliyoruz. Bellekleri kurcalayan her tür soru> a
panellerde doyurucu yanıtlar veriliyor. Örneğın It-
zak Rabin Okulu'nun din dersi öğretmeni Julien
Soussan "Toran, Şabat ve Menorah" ile ilgili ge-
niş bilgi veriyor. Yahudiliğin ikinci önemli öğesiy-
se Yidiş dili. Düsseldorf Üniversitesi Yidiş Dili
Kültür ve Edebiyan Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ma-
rien Aproot Yidiş dılinin varoluşunu anlatıyor, es-
ki ve modern Yidiş dillerinin önemini vurguluyor.
Yahudi kültürünün leziz bir yanına sıra geliyor: Ya-
hudi mutfağı. Pesah'daki uygulamalı mutfak atöl-
yesinin tadı damağınızda kalıyor. Bu ay Köln Mü-
zesi'nin panolan, dünden bugüne Köln'de yaşa-
da farklılıklar vardır, ama bu
bütün içinde paylaşabileceğimiz
şeyleri aramamız çok güzel."
Yapıtlarında "güzel"i. arayan,
"güzel"i boş bir form olarak de-
ğil de iç ve dış uyum olarak yo-
rumlayan sanatçının dünyasında
umuda hep yer var. Umutsuzluğu
reddediyor sanki. Bu duygulannı
aktanrken 11 Eylül 'de yaşananlar
ve ötesine değiniyor. "Böyle bir
deneyimle karşılaştığımız za-
man hepimiz şoke olduk. Kor-
kunçtu. Anlaşılması zordu ve
her yerde olabilirdi. Bu korku-
nun nasıl üstesinden gelebile-
ceğimizi bilmiyorduk. Her şey
bir hiçlik gibiydi; bu şekilde
yaşamaya nasıl devam edebi-
lirsiniz ki? Ekim ayında bir
festival planlıyorduk, dünya-
dan pek çok sevdiğimiz dostu-
muz ve kıymetli sanatçı katı-
lacaktı.
11 Eyltil'e karşın
Birden ne yapacağımızı bi-
lemez hale gelmiştik, çünkü
herkes uçaktan korkmaya
başlamıştı. Ama, insanlarla
kurduğunuz ilişkiler o kadar
önemli ki herkes uçağa atla-
dığı gibi geldi ve harika gös-
teriler, toplantılar gerçekleş-
ti. Böylesi çok daha önem-
liydi. çok daha yürektendi,
dostlukları daha da değerli
kıldı. tnanılmaz bir tecrü-
beydi... Bu festivalden kısa
bir süre sonra, New
York'taki Brooklyn Müzik
Akademisi'ne (BAM) da-
vetliydik. Bu 'yeni' New
York'la karşılaşmaktan
adeta çekiniyorduk. Duygular,
çehreler çok değişmişti çünkü.
Ama gitmemiz gerektiğine ina-
nıyordum. Üstesinden gelmeliy-
dik. Dostluklar, dünyanın gü-
zelliği, insanların farklı yanla-
rı... Bütün bunları düşündü-
ğüm zaman, olumlu bir şeyler
yapmaya her zamankinden da-
ha çok zorunlu olduğumuzu
düşünüyorum."
Mayıs 2003'te Tanztheater
Wuppertal, Pina Bausch ile yeni-
den ve bu kez hepimiz için çok
daha anlamlı bir buluşmada bir
araya gelmek üzere...
"AYIDA SPONSORUN DESTEĞÎYLE
yan Yahudi toplumunun resimlenyle bezeli. Dondu-
rulmuş karelerde geçmişten günümüze uzanıyor-
sunuz...
A'dan Z\e sanat
Almanya'dan, tsrail'den yüzlerce Yahudi sanatçı
hep bir arada. Mistik müzik dinletisinin ardından
muhteşem bir videoart yapımıyla Israil sokaklann-
da geziniyorsunuz... Sonra Kibbutz Çağdaş Dans
Topluluğu bedenleri bedenler içinde eritiyor. Salt
görsel sanatlar değil, edebiyat da gündemde. Kent
kent Yahudi yazarlar okuma günlerinde okurlany-
la buluşuyor. Kimi Amerika'dan. kimi Rusya'dan
gelmiş... Kimler yok ki aralannda, 1924 doğumlu a-
ma yirmi dörtlük bir genç kızın enerjisine sahip Ruth
Weis, Leon VV'inter, vVladimir Kaminer, Dan Tsalka
ve niceleri... Unutulmaz klasik "Anne Frank'ın Ha-
tıra DefterT'nin Düsseldorf Şehir Tiyatrosu'ndan yo-
rumu. tebessümle gözyaşmı buluşturan seçkin bir ya-
pım. Yahudi gençlerin "Wo ist das Paradise?" (Cen-
net Nerede) adh müzikalinde gençlerin gelecekle il-
gili düşlerini izliyoruz. NRW Akademi Orkestrası yüz
ayn genç müzisyenin eşliğinde büyüleyici bir konser
sunuyor. Film makineleri, Yahudi yönetmenlerin
filmlerini göstermek için her seansta ara vermeksi-
zin çalışıyor...
Özel kişiler ve kurumlar
Bu masalsı günlerin her saniyesı dolu geçiyor.
% On altı kentin tüm etkınliklerini ızleyebilmek için
oradan oraya ışınlanamadığıma uzülüyorum. Ote
yandan beni mutlu kılan, insanlann bu etkinlik-
lere ilgi gösterip güleryüzle aynlmalan. Bu gü-
len yüzleri düşünürken birden kendimi îstan-
bul'da, Schneidertemperda buluveriyorum. En
son Uluslararası Karikatür Sergisi'nin açılışına
katılmış, bu sayede Gözlem Yayınlan'nın Yahu-
di kültürüyle ilgili yayımladığı son kitaplannı edi-
nebilmişrim. Burada Şalom gazetesinin büyük sa-
\aşçısı. edıtör Sayın Tilda Leviyle karşılaşmış-
tık. Schneidertempel, Gözlem, Şalom Türkiye'de
çok önemli bir role ve etkiye sahip. Aynca, Sayın Za-
lide Toledo'nun Israil-Türkiye köprüsü, sanah, kültü-
rü dünyanın iki önemli kentinde buluşturuyor... Bu ya-
şadığım yoğun Yahudi Kültürü Günleri Almanya'da büyük
finansal desteklerle ayakta. Katkıda bulunan onurlu, özel ki-
şileri ve kurumlan tutkulanndan ve çabalanndan dolayı tekrar
kutluyor, onlara ivi ki varsınız diye sesleniyorum. Bu arada 500.
Yıl VakfYnın Istanbul Devlet Opera Balesi'yle ortak yapımını nasıl
unuturum!..Nabucco...Her yeni bir yıl, bizler için yeni bir beş yüz yıl...
Vakfm bu başansı ortak yapımlarla neden her yıl yinelenmesin ki? Al-
manya'da yüksek sesle yankılanan Yahudi Kültürü Günleri ne-
den lstanbul'da, lzmir"de, Ankara'da.. yankılanmasın
0
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Benim Yazarım (2)
Lise çağımdayken Abdülhak Şinasi'nin toplu
eseri Varlık Yayınlan'nca yeniden yayımlanıyor-
du. Eski basımlardan eksiklerimi o kitaplarta gi-
derebıldim ve Abdülhak Şinasi'yi okumaya ça-
lıştım.
Fakat her defasında Cevdet Kudret'le Gün-
yol'un değertendirişleri kovalıyor, Abdülhak Şi-
nasi'yle bir türlü baş başa kalamıyordum. Söz-
gelimi Çamlıca'daki Eniştemiz'in "Eski Çamlı-
ca" epızodundan tam tat alabilecekken, iki eleş-
tirmenin ortak yargılan daima aklımı karıştınrdı.
Işte bu epizodda, Vâmık Bey'in köşküne giden
yolda, anlatıcı, "insan sefaletlerinin birsergisi"r\\
görür. Kalabalık, sıkışıkiık, ızbelik, sineklerveba-
şıboş köpekler dörtbir yanı kuşatmıştır.
Her şey öylesıne kirli, karanlık, kasvetlidir ki,
anlatıcının bütün hülyaları, bütün ümitleri, bütün
beklentileri yıkımla yüz yüze gelir. O, gözlerini
yummaz ama, annesinin "eldivenli" elini sıkı sı-
kıya tutarak, buralardan geçip gidinceye kadar
etrafını görmemeye çalışır.
Eleştirmenler, anlatıcıyla özdeş kıldıkları yaza-
rın, "çalışan yoksul insanlann çevresinden" tik-
sindiği kanısına varmışlardı. Cevdet Kudret, "Bo-
ğaziçi'nde yerleşmiş varlıklı, aylak insanlann ya-
şayışını anlatmış, 'o işsiz ve tembel' günlerin, o
sorumsuz hayatm özlemini dile getirmiştir" yar-
gısına vanyor; Günyol'sa, "IşteBayHisarda 'san-
dalda akşamın şiirini geniş ve vahim bir dram
halinde' duyarken, 'manevî bir romatizmanın bü-
yuk sızıları' içine böyle düşmüş ve hayatı boyun-
ca o sızılardan bir daha kurtulamamıştır" diyor-
du.
Bu sözler, bu yorumlar, yazık ki, nice yıllar ür-
küttü beni. Abdülhak Şinasi'yi o kadar çok sev-
diğimi hemen hiç kimseye söyleyemedim ve ese-
nnin bende yarattığı sayısız çağrışımı boş yere
yadsımaya çalıştım.
Ahmet Haşim "Müslüman Saati" adh yazısın-
da Doğu'yla Batı'yı kıyaslarken şöyle der:
"Yabancı saati alışkanlığından evvel bu iklim-
de, iki ucu gecelerin karanltğıyla simsiyah olan ve
sırtı, çeşitli vakitlerin kırmızı, sarı ve lacivert ateş-
lerıyle yol yol boyalı, büyük bir canavar halinde,
bir geceyansından diğer bir geceyansına kadar
uzanan yirmi dört saatlik 'gün' tanılmazdı."
Haşim, yirmı dört saatlik günün getirdiği geçim
şekli, diye sürdürür, bizi "fecir âleminden" uzak
bırakmıştır.
Fecir saatinde ümidin başlangıçlarıyla donan-
mış insanın yerini, şimdi, görkemini çoktan yitir-
miş fecrin parıltılarında, yeniden boyuna geçiri-
lecek hayat ipinın "kanlı ilmeğini" duyumsayacak
olanlar almıştır. Fecir artık bitmış, yirmi dört sa-
atlik yabancı gün yeni bir yaşama biçimini apa-
çık zorunlu kılmıştır.
Ahmet Haşim'in somut bir zaman-saat degiş-
tınminden yola çıkarak, adeta birtakım simgele-
re yol aldığı bu yazısı, bir yandan da degişen, hat-
ta kabuk degiştiren toplumsal yaşamayı söyte-
miyor muydu?
O güne kadar fizikötesinin koyaklannda sürüp
gitmiş toplumsal yaşama, birdenbire, dahası, ev-
rimlerden geçmeyerek, nrtelik değiştiriyor, mad-
deyle yüz yüze geliyor, yalnızca maddenin belir-
lediği ve biçimlendirdiği bir yaşama oluyordu...
Işte, "Müslüman Saaf/"yazısından sonra, me-
sela Fahim Bey'i, artık tanılmaya başladı başla-
yacak yirmi dört saatlik günden bunalmış, önce-
siz sonrasız uzlete çekilmiş, o kadar düşündürü-
cü hayallerini bir ıç terbiye, bir iç huzuru gibi alım-
lamaya koyulmuş haliyle duyumsayabildim.
öyle sanıyorum ki, Abdülhak Şinasi, yetkeci ve
toplum üzerinde egemenlik kurucu iş başanları
karşısında Fahim Bey'in hep düşte kalan, faali-
yete geçmeme konusunda handiyse kesin karar-
lı projelerini bir şuphe ve tehdit sorununa dönüş-
türmüştü.
Takvimde Iz Bırakan:
"O kadar söyleyeceklerim vardı ki, vakitsizlik-
ten, o gün kendisine görünmek bile istemiyor-
dum." Abdülhak Şinasi Hisar.
Nejat Uygur'a ödül
İZMİR (A.A) - 35 yıldır Izmir Enternasyonal
Fuan'nda sanatseverlerle buluşan sanatçı
Nejat Uygur'a, Izmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Ahmet Piriştina'nın da katıldığı
törenle, '60. sanat yılı' ödülü verildi. Piriştina,
düzenlenen törende sanatçıya '71. Izmir
Enternasyonal Fuan'na katıldığı ve îzmir'in
sanat yaşamında yer aldıklan için teşekkür
ederken Uygur da, '75. yaşımın en anlamlı
ödülünü alıyorum. îzmir Fuan'nda 35. yılımı
tamamladım. 60. sanat yılı ödülünü burada
almak beni çok mutlu etti. Izmir'de sahneye
çıkmaktan her zaman büyük keyif aldım' dedi.
Türk sinemasında oyuncu olmak
• tZMİR (AA) - tzmir Enternasyonal Fuan
Anonim Şirketi (ÎZFAŞ) tarafmdan îzmir
Sanatevi'nde 'Sinema Burada. Yıldızlar
îzmir'de' etkinlikleri kapsamında düzenlenen,
'Türk Sinemasında Oyuncu Olmak' konulu
panele, Fikret Hakan, Tuncel Kurtiz, Mehmet
Aslantuğ, Semir Aslanyürek, Şükran Yücel ve
Mehmet Eryılmaz katıldı. Hakan,
konuşmasmda tiyatroda başlayan kariyerine
değinerek Türk sinemasının kendi oyunculuk
okulunu yaratan tek sinema olduğunu söyledi.
Aslantuğ ise oyuncunun günümüzde
yalnızlaştığını vurguladı.
BUGÜN
• YEŞtLÇAM StNEMASI'nda 'Yılmaz
Güney Anma Haftası' kapsammda 14.00,
16.00, 18.00 ve 20.00'de 'Ağıt' adh filmin
göstenmı. (0 212 293 68 00)
• BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Yaz Şenliği
- Son '02, Ferruh Doğan Anısına'
kapsamında 12.15,14.30,16.45, 19.00 ve
21.15'de'Amelie'. (0 212 251 32 40)
• KADIKÖY GENÇLİK MERKEZİ
AMFİ TİYATROSU nda 'Kalamış'ta
Yazhk Sinema Keyfi' kapsamında 21 .OO'de
Atıf Yılmaz "ın yönetmenliğini yaptığı
'Eylül Fırtınası'. (0 216 349 77 68)