22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2002 PAZ/ 14 JvUJL/1 LJ.K kulturcacumhurryet.com.tr ÇAC1IM YANSILARINI CETİRENLER FERİDUN ANDAÇ Yazmadanyapamıyor eride Celal Can Yayınlan' ndan çıkan son kitabı 'Deli Aşk' için "Âşık bir kadın deliceneleryapar diye düşündüm ve öyle yazdım" diyor. O sokağa dönünce içimde yalazlanan bir sevinç başlardı. Köşe başında mutlaka çiçekçiler olurdu. Beri yanda taksi durağı... Ama biliyordum ki, hiç kımseye bir şey sormadan bu sokağa girecektım. Peride Celal'in kendisıni iyice saklı tuttuğu kapı zilini bulacaktım. 16no'lu daıreye çıkınca, onu aydınhk yüzüyie bulacaktım. Sümbüller elimde deste desteydı... Kokusu baş döndürecek gibiydi. 'Ne gözel ne gûzel, bahan getirdiniz bu kokularla". diyen sözlerinın sıcaklığı içen alıyor seni. Bıldık mekân: Pencere önünde dalbudak salmış ağaç. Duvarda ilk gözü alan Nunıllah Berk'in büyükçe bir tablosu. Her zamanki gibi; resimleri soluma, ağacı ve ışığı sağıma alıyorum. Peride Hamm, sağdaki koltuğuna geçiyor. îlk sözü geçirdiği bronşitin etkileri oluyor. 'Yoyo, çok iyisiniz,' diyorum. Gülerek; 'Bakm, daha ölmedinizmi demek istiyorsunuz?' 'Olur mu öyle şey, Peride Hanını; yaşınıza göre çok iyisüıiz. Hem ne kadar dinçsiniz.' Ve hemen sözü yeni romanı DeB Aşk'a getiriyorum. Âşık olmayanlaryarım insandır- 80 küsur >ıllık bir yaşam. Kendinizi bildi- giniz andan itibaren ömrfl hep yaayla, kitap- la geçmiş bir insanın geldiği noktada. o belle- ğe dönüş... Siz hep yazarak mı belleğe dönü- yorsunuz? PERtDE CELAL - Unutmak bir huzursuz- luk yaratıyor Jabii, ama ben yazıya başladığım zamandan itibaren hep notlar aldığım için o laflara arada sırada bakarak yazıda hiç güç- lük çekmiyorurn. Ben bu arada da anılanmı yazmak istiyorum. Bir ara başlamıştım araya roman girdi. - Bu romanı konuşalım biraz, sizi bunu yaz- maya götüren duyguyiL. CELAL - Benım için aşk çok önemlı. în- saniarın yaşamuıda aşk çok önemli. Âşık ol- mayan insanlar yanm ınsanJardır, yaşamlann- da bir şeyı hep kaybetmiş insanlardır. Yazık ki aşk devamlı bir şey değil. Bir an gelip ge- çen bir şey. Romanımda da ben birkadının aş- kını anJatıyorum. Bu romanımda benim için önemli olan bu sefer kahramanlanmı ondan bundan çalmadım, bunu tamamen kurgusuy- la, insanıyla âşık bir kadın delıce neler yapar dıye düşündüm ^e öyle yazdım. - Dönem olarak hangi dönemi aldımz? CELAL- Türkyecleki olaylara dokunabil- mem için dönenu vermiyorum, ama okudu- ğunuz zaman çıkanyorsunuz. Ask çok arkaya atıldı' - Bu romanın çlaş noktası neydi? CELAL-Bir fLm görmüştüm. Öncelikle bir aşk filmiydi. soruageçmiş zaman. Bizim oku- yuculanmızda, >azarlanmızda şöyle bir şey oldu: Aşk çok arbya atıldı. Bunda da doğnı bir şey var tabii, ilke öyle bir kaynaşma için- deki aşkı kim düünecek diyeceksiniz. - Siz bir dönerr o tiir romanlan çok yazdı- aa. OnJar bir anlunda sizin kalenı ahştırma- lannız, karaJanmar diyebüiriz. Aşkı hep sor- golayan bir yanınzda var. En son romanınız- da da aynı şey ön jlanda. Daha doğrusu kadın sizin ronıaıunızdU çok önemli. CELAL-Şimdjten kadını daha lyi gözlem- leyince yalnız keıdimde değil, ama asıi etra- finda, çevremde jözlemlerimle onlann hiç- bmne dokunmadM zaten. Aşkı nasıl yaşadık- lannı gördüm. JCaün olduğum için, kadınJa- rakarşı başka bir.akınlaşmam var. -Romana dön«?im isterseniz~ CELAL - Birin^ı bölümde erkek kahrama- nıanlatıyorum, »nda çok zorluk çektım doğ- ntu. Çünkü bir erıeği kadından ayıran bir şey va: ErkekJer yaşana daha yalın ve uzak ba- knorlar. Kendi dîşüncelerine hapsolmuş ya- şrorlar. Çevreleriı: ızlemeyi unutuyoriar. Ben birkadın yazar olsdk iyi bir izleyiciyim. Ka- dırlar daha duygxsal ve dünyayla ilişkılı. -Peki yazarlar sa bu anlamda nasıl besli- yor? Konuvu yak^ayıp buJduğunuzda.- CELAL- Deli ^şk'tan söz edeceksek eğer; biıaşk romanı anJLtacağım diye kurguladım. Braci bölümde ekeği anlattım. Yanı düşün- diiiüm gibi, daha. rerçekçı ve aşka daha çok cıcel açıdan bakc^ı Fazla anlatmak ıstemi- yorjm. Ikinci bölxnde kadına geçtım. Fran- saie Türkıye arasnda gidip gelen bir kadın. Benim için aşk çok önemli. însanlann yaşamında aşk çok önemli. Âşık olmayan insanlar yanm insanlardır, yaşamlannda bir şeyi hep kaybetmiş insanlardır. Yazık ki aşk devamlı bir şey değil. Bir an gelip geçen bir şey. Romanımda da ben bir kadının aşkını anlatıyorum.' Çünkü Türkiye'den de vazgeçmiyor, Fran- sa'dan da vazgeçmiyor. Batı'da özgürlüğü bu- luyor. ama İstanbui'a geldiği zaman da doğ- duğu ve yaşadığı yerleri buluyor. - Ronıanlannızda anlatuğınız hayatlarda, roman kişilerinin içsel dünyalanndakj firtına belirgince yer eder. Bu anlamda dönüp bakn- ğımı/da, özellikle "Kurtlar', ronıancıhğınızın nirengi noktasıdır. Her şey orda. karakterlerin, insanın, toplumun o altüst oluşunun getirdiği bir vozlaşma var üstelik... CELAL - Kunlar'da, yazı yazmanın, ro- mancı ohnanın acısını, sıkıntısını anlatmaya çalıştım. Roman yazmak benim için güç bir şey. Durmadan düşünmek lazım. 'Anılanmı yazacağım' - Yazmak dayanılmaz bir şey mi sizin için? CELAL - Birtakım insanlan anlatmalıyım. birtakım mekânlara ginp çıkmalıyım, bunla- n yazmahyım. Bu bana büyük bir zevk verir. Yazmadan ve okumadan nasıl olurdum bile- miyorum, ama herhalde iyi olmazdım. - Yazmm bu kadar dayanılmaz ve çekici bir yanı var. Ama yazının bir de acı veren bir ya- nı ounalı! Gerçekten var mı sizce de? CELAL - Bir yerde bir insan üstünde çalı- şırken takılıyorsunuz. Birdenbire o insam iyi tanımadığınızı düşünüyorsunuz. Orda bırkaç gün süren bir strese düşüyorum. Bütün ro- manlanmda oldu bu, ama yine de yazıyorum. - Ama anılannızı bekliyoruz. CELAL-Yaşadığım sürece notlar alarak anı- lanmı yazacağım. Benden sonra çıkmasını is- tıyorum. -Neden? CELAL -Çünkü anılarda gerçek şeyler var. Dokunmak istemedığım ınsanJar var. Anı yaz- mak çok kolay bir yerde. Zaten adı da 'Anüar Paramparça' bir parçayı bir yerde bitıriyo- rum, başka bir şey aklıma geliyor oradan baş- lıyorum anlatmaya. Başkalarını, kendimi... - Geçmişe bu anlamda bağlı mısınız? CELAL - Geçmişe bağlı değilim ama geç- mişteld acılan unutamıyorum. - Peki yazarak unutmak duygusu mu sizde daha baskın, yoksa unutamadiklannıa hatır- lamak mı? CELAL - Yazar için yazarken bunlar yok- tur, başka bir dünya var, yarattığı bir dünya. - Ama öteki hayatlar o dünyavı bir şekilde beslemiyormu? CEL.4L - Besliyor, ama o kendi kafasında kurup yetiştirdıği birtakım olaylar, insanlar var. Bunlann hepsi gerçek değil romanda. - Romanın kendi gerçekliği var. CELAL - Bir insanı anlatmaya kalkıyorsu- nuz. O adam gerçek değil. Ama tabıı hayatuı içinden ahp yarattığım biri. - Asıl sizin roman gerçekb'ğnie yıLüeştiğiniz o dönüşü konuşalım istiyorum. O dönemeçte- ki Üç Kadının Romanı gerçekten önemli. Ro- man tarihimiz içinde de önemli bir roman. 6O'lı 70'li yıllarda 'kadın söylemi'nin daha gündemegeimediği birdönemdeoromanınaç- tıgı bir pencere \ar. O geçiş/buluşma nasıl ol- du? CELAL - Oradaki üç kaduı, hakikaten ola- ğanüstü üç kadından aldığım motiflerle oluş- tu. Belkıs tipini tanıdım, benim elimde değiş- ti tabii. Fakato zamanlar Belkıs tipleri iki kül- tür arasında kalmıştı. Bir, çok tutucu aile. o ailenin vermiş olduğu kendi tutucu/uğu bir taraftan da yeni açılan çağın getirdikleriyle yüz- leşıyor ve bu ikisinin arasında kalıyor. - Kurtiar'ın siyasaL, toplumsal boyutu daha baskındır, ama öteki romanlannızda kadın kimliği. kadın arayışı hep ön plandadır™ CELAL - Hepimizin avn ayn dramlanmız var. Kafası işleyen, dünyayı gören. bu dünya içerisınde kendi ülkesini, insanlannı gören... Bu sizde izler bırakıyor durmadan düşündü- riiyor sizi. Her olay sizi başka yola doğru ge- tiriyor. Ve size acı veriyor çoğu zaman. Sait Faik'le aynı öyküyü yazmı$ız' - Yazdıklanmzda kadının bflinçalhnı orta- ya çıkanyorsunuz aynı zamanda. O Uişkiler- deki dramı anlaürken toplumun bilinçalüna doğru bir yolculuğa yöneliyorsunuz. Öykûcü- lüğûnüze gelelim isterseniz. CELAL -Evet evet, benim asla vazgeçeme- yeceğim. Mesela 'TozDuman' tamamıyla ger- çek bir hikâye. -Öykücüliiğünüzde müthiş bir gözJenı ve be- timleme var. Bir ressam edasındasuıız adeta.. CELAL-Ben seviyorum öyle anlatmayı. Ya- ni benim gözüme gülen şeyi, renkJeri -resim çok sevdiğim için- anlatıvorum. - Öyküdeki kanbağımz olan kimler var? Bu anlamda size çok yakın duran» CELAL-SakFaikbaştadır. Tabii Çehovvar... - Sait Faik'le vakınhğınız oldu mu? CELAL-Tabıı, Burgazada'da. Hatta birhi- kâyeyi ikimiz de yazmışız. Adada sahilde kü- çük bir ev vardı, bir de acayip biradam. O adam benı çok ilgilendınyordu. Ben bunun hikâye- sini yazdım. Sonra Sait Faik'le bir gün yürü- yoruz, o evin önünden geçerken: 'Ben bu evin hikâvesini yazdım, Sait,' dedim. 'Ben de yaz- dım,' dedi. Buna bozuidum, onun hikâyesi kim bilir ne güzeldir diye. Fakat kendi hikâ- yemi sonra bulamadım. Adını bile unuttum. - Kendi yazdıgınız her şe\ mutlaka iz bırak- nuyordur. Onlarda nedir sizin için unutulnıaz olan. Bazen yazan her yazdığıyla uzlaşmaz... CELAL-Kurtlarya yazarhğımın gücünü gö- rüyorum. Sonradan okuduğum zaman nası] yazdığıma şaşınyorum. Ama yazarken o ka- dar heyecanlıydım ki. Ve sonra insanlan. o ko- nuşmalar, Nilüfer -onu birkaç kişiden alarak oluşturdum- bütün bunlar beni o zamanın bu- lunduğumuz acılı ortamı beni çok etkiliyor- du. OKUMALAMBAS] ENİS BATUR İnci Çayırlı Kriterleri "Hanımefendi", "beyefendi" kavramları günde- lik yaşamımızdan neredeyse kaybolacak ölçüde uzaklaşt/. Soyu mu tükendi bu insanların, hayır: Sa- yıları azaldı. 1960'lardan sonra pek az hanıme- fendi, pek az beyefendi yetişmesine ızin verdı top- lumsal ortam: Yaşadığımız değer bunalımı iklimi zarif, saygın, düzeyli bireylenn geçmişin ürünleri arasında yer almalarına yol açtı; 1980 sonrasında ipler kopunca da, bu insanların tek seçeneği kal- dı: Ortalıkta gözükmemek. Geçenlerde. Fatih Altaylı'nın tartışma progra- mını izliyordum. Genellıkle belli bir düzeyin alt/na duşülmüyor o programda, ama bazen konu, ba- zen bir ikı şov meraklısı konuşmacı irtifa kaybı ya- ratabiliyor. "Sanatta Cinsel Ayrımcılık"temasının işlendiğı söz konusu tartışma tam dibe çakılacak- tı kı, birden her şey tersyüz oldu. Baştan beri sö- ze hiç karışmayan, sessiz oturan tartışmacılardan birı konuşmaya başladı veçok uzun birsüredirek- randa rastlayamadığımız büyülü bir ortam doğdu. Sonderecedüzgun bırTürkçe. alabildiğineotu- raklı bir akıl yürütme: dudak uçuklatıcı bir üslûp, hiç sekmeyen b/rmantık; hepsinden önemlisi: Öz- lemıni bile duyamayacağımız kadar kendisinden uzaklaştığımız, uzaklaştınldığımız bir deger siste- mınin olanca gücüyle ağırlığını seçilmış kelımeler- de, cümlelerde, duyurması. Tüylerım diken diken oldu o muthiş sesi, sözü dinlerken; duygularım kabardı öfkesini. haklılığını, düzeyliliğini ekrandan bütün Turkjye'ye bir şamar gibi ındirirken. Konuşan hanımefendi, İnci Çayırlı'ydı. Ülkenin yetiştırdiği en kıymetli sanatkârlardan, hocalardan bıri. Yıllardır belkı de ılk kez, bir tartışma progra- mında karşımıza çıkıyordu. İçimde bir dıktator kı- pırdadı o anda. 24 saatlığına sonsuz biryetkim ol- sun dıledim. kiş/sel çaresizliğimın ortasında: Bü- tün televızyon kanallanndan aynı anda, yeniden, bütün Türkıye'ye söylediklerinın ıletilmesinı sağ- lamak, herkesin, hepimizin kafasına o konuşma- nın kakılmasını başarabilmek için elimde bir Ala- addin lambası olmasını hem de nasıl istedim. İnci Çayırh Hantmefendi, sonfçeyrek yüzyıl için- de neler kaybetmiş olduğumuzu beş dakikalık ko- nuşmasında göstermeyi başardı. fioğru, dünist, namuslu, hakbilır, kibar, güçlü ama handiyse umar- sızdı. "Bütün yanlışlıklar meydanlarda konuşulu- yor"üed\ bir ara: "Doğrular hiçbıryerde konuşul- muyor." Hayatımızı kuşatan. kemiren, zıhnimizi ve ruhumuzu kırieten düzeysızlik dalgalannı tek bir çir- kin kelime kullanmaksızın önümüze yığdı ve bu ge- lişmenin baş sorumlusunu işaretledı: "Türkiye'de en büyük hata medyadır." Aynı yargıyı, evrensel bir duzlemde, bir buçuk yüzyıl önce Balzac dile getirmıştı. Şuphesız, hiçbir ülkenin bütün vatandaşları be- yefendi, hanımefendi değildir; böyle bir durum ol- ması gerekmez de. Her ülkenin asileri, çizgidışını benımseyenleri, töre kıncılan olacaktır, olmaJıdır. Gel- gelelim, hanımefendilerıni ve beyefendilerini kül- liyen devredışı bırakan. onlann leşleşmiş atmos- ferden pay almamak kaygısıyla hemen hemen gö- rünmemeyi tek seçenek saymalanna yol açan bir toplumsal düzen hiçbir bıçimde hoşgörülümez, hoşgörülmemelidir. Türkiye, 1980'den bu yana bütün İnci Çayırlı 'la- rını geri çekılmeye, susmaya, unutulmayı göze al- maya zorlayan bir yaşam tarzına mahkûm edildi. Siyasal üslûbumuz, ekonomi felsefemiz bizi çirkin ülke koşuluna her yıl biraz daha yaklaştırdı. Bu ha- limizle hiçbir uygarlığın çerçevesine s/ğamayaca- ğımız ayan beyan ortadadır. "Kopenhag Kriterleri"nden söz edip duruyoruz ya, bu işın özünü hiç anlamadığımızın apaçık gös- tergesi: Bizim gereksınme duyduğumuz şey bu- rada, karşımızda duruyor: "InciÇayırfı kriterleri"ri\ hedef alacağımız bir toplumsal-bireysel yaşama felsefesi Türkıye'yi içinde yuvarlandığı girdaptan çekip kurtarmaya yetecektir. fllev Ebüzziya'nın sergisi • Kültür Servisi - 'Alev Ebüzziya Siesbye - Bir Seramik E\Teni 1964- 2002* adlı retrospektif sergı Kopenhag"daki Kopenhag Kunsindustrimuseefte (Danimarka Dekoratif Sanatlar Müzesi) açıldı. 4 Ağustos'a kadar sürecek olan ve Avrupa"daki çeşitli özel ve kurumsal koleksiyonlardan derlenen serginin küratörlüğünü Vibeke VVbldbye üstleniyor. Woldbye aynı zamanda Boijmans Van Beuningen Müzesi küratörierinden Dorris U. Kuyken- Schneider ile beraber sergi için yayımlanan kataloğun metinlerinı de yazdı. Serginin mimari düzenlemesini ise Nils Fagerholt gerçekleştirdi. Ebüzziya'nın sergisi Kopenhag'dan sonra 16 Eylül-4 Kasını 2002 tarihJeri arasında İstanbul Türk ve îslam Eserleri Müzesi'nde de görülebilecek. İstanbul'daki sergide Avrupa'daki koleksiyonlann yanı sıra, Türkiye"deki koieksiyonlardan seçilecek yapıtlara da yer verilecek. Koç Allianz'm sponsorluğunu yaptığı serginin Kopenhag"da yayımlanan kataloğu Jstanbul'da da Türkçe-İngilizce olarak hazırlanacak. (00 45 33 14 94 52) BLGÜN • MUAMMERKARACA TÎYATROSU nda 19.00'da Pera Segovia Gitar Orkestrası konseri. (0212 252 44 56) • GÖKKUŞAĞI'nda 'Gitarcafe - Gökkuşağı Müzik Festivali'kapsamuıda 15.00'taJam Sessions, !8.00"de Feedback ve 20.00'de Feminem konserleri. (0 216 414 16 86) M BEKSAV'da Michael Haneke FUmleri __= kapsamında 14. 30'da 'Piyanist', 17.00'de 'Tesadüfi Bir Kronolojı" ve 19.30 da 'Bifinmej'en Kod'. (0 216 349 91 55) İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ'NOE BUGÜN • ÜÇ HORAN KtLİSESİ'nde 19.30'da Surp Vartanants Korosu konseri. Şef: Aliciyon. (0 216 454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle