23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ARALIK 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA kuttur(2 cumhuriyet.com.tr 15 w 7~ Antalya ve Ankara festivallerinden ödüllerle dönen 'Uzak' ikinci haftasında Aırsaldan kenteuzanışAnlattığı, üslubu, görsel yetkin- liği ve bağımsız çalışma tarzıyla habire kozasını ören, kendine öz- gü, aynksı bir yönetmen var sine- mamızda nicedir. Gerçekle kur- macayı kaynaştınp birebir 'film içinde film' öyküsüyle örtüştüre- rek (ve çoğunlukla doğaçlamayı yeğleyerek), yakınlanna rol vere- rek alabildiğine yalın, ağır ve ken- dine özgü bir sinema yapan Nuri Bilge Ceylan'ın Antalya, Ankara festivallerinden büyük ödüllerle dönen son filmi Uzak, ikinci haf- tasına girdi. Önceki iki filminin (Kasa- ba'yla Mayıs Sıkıntısı'nın) hem devamı, hem de tamamlayıcısı sa- yılabilecek Uzak'la kuşkusuz son dönemde sinemamızda az rasla- nan bir üçleme-bütün oluşturan Nuri Bilge Ceylan, yine saf sine- manın tadını duyumsatan. seyirci- nin bakışını zenginleştiren. haya- tın ritmini yakalayan bir başyapıt ortaya koymuş. Sıradan seyircinin içine afakanlar bastırsa da. Yalın, ağır ve saf bir sinema 7 yıl önce, taşra yaşamının me- lankolisini, çayın-ormanıyla kır- salın doğal atmosferini yansıtan benzersiz kısa filmi Koza'yla (1995) tanıdığımız, Kasaba'sıyla sevdiğimiz (1997) ve tabiat ana, devlet baba ve zaman üstüne ka- tıksız bir başyapıt olarak değerlen- dirdiğimiz Mayıs Sıkıntısı'na (1999) bolca alkış tuttuğumuz N. Bilge Ceylan, bu kez kırsaldan kente geliyor üçüncü filmi Uzak'ta. Üniversite smavlannda başanh olamayınca gemilerde iş bulup ça- lışarak dünyaya açılmak hayaliy- SUNGU ÇAPAN Doğal oyunculuğuyla sivrilen M. Emin Toprak'ı kısa bir süre önce Ankara'dan dönerken kaybettik M M 1 Yönetmen, senaryo, kamera, yapımcı: Nuri Bilge Ceylan / Montaj: Ayhan Ergürsel, Nuri Bilge Ceylan / Müzik: Mozart / Oyuncular: Muzaffer Özdemir, Mehmet Emin Toprak, Zuhal Gencer, Nazar Kırılmış, Ebru Yapıcı, Feridun Koç, Ebru Yapıcı / Türkiye 2002 (NBC Ajans) le, hiçbir 'gelecek görmediği' ka- sabasından kalkıp tstanbul'a çıka- gelen ve fotoğrafçı kuzeni Mah- mut'un (N. Bilge Ceylan'ın alter- ego'su Muzaffer Özdemir) evine postu seren Yusufun (Mehmet Emin Toprak) zorakı misafirliği çevresinde şekillenen, kar altında Istanbul'dan harika fotoğraflarla bezenmiş filmin konusu, evinde- ki rahatı kaçan, kansuıdan aynl- mış, porno'lara düşmüş, yaratıcı- lığı tıkanmış Mahmut'un geçmişi ve bugünüyle hesaplaşması olarak özetlenebilir. Sözün en aza indırgendiği uzun, lirik plan-sekanslann özel ve ka- rakteristik kıldığı, ağır tempolu, kasvetli bir atmosferin dalağını yaran, tipik Nuri Bilge Ceylan üs- lubuyla bir çeşit oda müziği etki- si uyandrran Uzak, unutulmaz gö- rüntülerle donatılmış, farkh bir film. Ancak kesinlikle geniş kitle- ye hitap eden, ticari sinemanın po- püler örneklerinden biri hiç değil. Son 5 yılda kuşkusuz ('ruh ikizi' Zeki Demirkubuz'la birlikte) si- nemamıza damgasını vuran film- lerin yaratıcısından, meraklısına seslenen, yenı, farklı ve özel bir filmdaha, Uzak... Özel efekt ustası Pftof un ilfc filmi Vfdocq' bugün gösterfme glriyor Fransa tarihinin ilk özel hafîyesiAyak sesleri duyulan devrimin (1848 Paris Komünü'nün) sancılı kargaşası ve seri halde, tüyler ürpertici cinayetler iş- leyen, aynalı bir maskenin arkasına giz- lenmiş, Simyacı denen, esrarengiz, haya- let gibi bir katilin korkusu içindeki 1830'lu yıllann karanlık Paris'i. Kenri dehşete düşüren, dönemin üç önemli şahsiyetinin, yıldınm çarpmasıyla peş- peşe öimeleri de yenilmez ve yakalan- maz Simyacı'dan biliniyor. Özellikle bakire genç kızlara meraklı Simyacı'nın peşine düşmüş. dönemin ünlü polisi-özel hafiyesi Vidocq (Ge- rard Depardieu), filmin henüz daha ba- şında, kıstırdığı amansız katili tam yaka- layacak derken ateşin içine düşüyor, ölü- müne bir kavgada. Kahramanımızın da- ha jenerik öncesinde öldüğü (!), büyük bir flash-back halinde kurulmuş film, intikam amacıyla devreye giren. Vi- docq'un biyografisini yazmakta olan genç gazeteci Etienne Boisset'nin (Guillaume Canet), Vidocq'un ortağı Nimier (Moussa Maaskri), güzel ve çekici Preah (Ines Sast- re) gibi tanıdıklanna danışıp Simyacı'nın izini sürerek soruşrurmayı derinleştirmesiy- le sürüyor, sürprizlere açık biçimde... 19. yüzyılın sertivencisi... Bugün gösterime giren Vidocq, 19. yüz- yılm sokaktan gelen, tanınmış Fransız serü- vencisi, askerlikten, kürek mahkûmluğun- Ines Sastre ve Guillaume Canet 'Vidocq'un başarüı ikilisi. Yönetmen: Pitof / Senaryo: Jean- Christophe Grange / Kamera: Jean-Pierre Sauvaire / Müzik: Bruno Coulais / Oyuncular: Gerard Depardieu, Guillaume Canet, Andre Dussollier, Ines Sastre, Moussa Maaskri, Isabelle Renauld, Jean- Pierre Gos, Edith Scob / Fransa 2001 (Özen Film) dan polisliğe geçmiş, kılıktan kılığa giren, özel hafiye François Vidocq'u (1775-1857) eksen alan, bilimkurgusal ve fantastik bir dö- nem filmi. Tamamı dijital kameraylaçekilen, sinema- severlere yılın son sürprizi niteliğindeki bu film, bizde pek tanınmayan, ama 4 ciltlik 'AnıJar'ıyla döneminin suç âlemi üsfüne bi- rinci elden tanıklık eden, Fransız kültürünün popüler bir figürünü karşımıza getirirken Pi- tof adını benimsemiş (asıl adı Jean-Chris- topbe Comar), özel efekt büyücüsü. tekno- lojiye vakıf, yeni bir yönetmeni de tanıtıyor. Reklam-klip yönetirken Jean-Pierre Je- unet-Marc Caro ikilisinin Şarküteri, Ka- yıp Çocuklar Şehri ve Ziyaretçiler gibi 1990'lann önemli Fransız filmlerinin efekt- lerini yapan, Jeunet'nin Alien 3ünün 2. yö- netmenliğinı üstlenen Pitof, çocukluğunun en gözde kahramanı olan, 19. yüzyılda Bal- zac, Poe gibi yazarlara da ilham vermiş Vi- docq aracıhğıyla, geçmişe bugünün vizyo- nuyla (ve teknolojisiyle) yaklaşan, ilginç bi- limkurgusal bir fantezi imzalamış sonuçta. Görüntüleri ve montajıyla dekor, ışık, renk kullanışıyla görsel bakım- dan hayranlık uyandıncı bir duzey tut- turan film, hikâyesinden çok çarpıcı görselliğiyle göz alıyor. Tekniği ve yenilikçiliğiyle yer yer deneysele de göz kırpan, senaryosunu, dilimize de çevrilen 'Kızıl Nehirler', 'Leylekle- rin Uçuşu\'Taş Meclisi' gibi çok sa- tan romanlanyla best seller yazan ol- mazdan önceki Jean-Christophe Grange'ın yazdığı filmde nerdeyse her sahne birer tablo gibi düzenlen- miş, üzerinde çok çalışılmış ve çoğu teknik işlemden geçirilmiş her görün- türesün gibi. 'Trash-metar tarzı fantastik Sürükleyici bir aksiyon ve gerilim temposuyla. dozunda bir şiddet ve erotızm öğesiyle bezeli, belirgin 'trash-metal' atmosferi kuran bu 19. yüzyıl- da geçen fantastik dedektif hikâyesinde tek- me dövüşü sahneleri de çok iyi çekilmiş. Her zamanki gibi irikıyım fiziğine denk düşen yalın performansıyle öne çıkan Depardi- eu"yle genç Canet ikilisinin yanı sıra çekici Ines Sastre, polis şefi Andre Dussollier, müfettiş Jean-Pierre Gos gibi yan rollerde- ki oyunculanyla da göz alan film, karmaşık entrikası bir yana, dekorundan görüntüleri- ne, müziğinden montajına kadar görülmeyi hak eden, fantastik bir seyirlik. KEDIGOZU VECDİ SAYAR Biri Bizi Gözetliyor Bilmıyorum hiç gözünüz takıldı mı, ben ara sıra bakıyorum. Ibret olsun diye... Yabancı "formaf'h bir program, "Biri Bizi Gözetliyor". Amacı, gençlerimi- ze "rolmodelleri" oluşturmak. Gerçekten de büyük bir başarı sağlıyor bu hedef doğrultusunda. Yalnız- ca gençlerin değil, her yaştan seyircinin, saatler boyu -trene bakar gibi- bir evin içinde geçen incir çekirdeğini doldurmayacak bir içerik zenginliğine sahip konuşmalan. tartışmalan izlemesini sağlıyor. Halkımız, evin içine "yerieştirilmiş" gençlerden ki- mine hayran, kiminden nefret ediyor. Yeni yeni po- püler kahramanlar kazanıyoruz, evin sakinlerinin heryenilenişinde... "Biri Bizi Gözetliyor" evindeki gençlerin 24 saat- lik yaşamına gönüllü tanıklık eden kardeşlerim be- ni duyamayacaklar elbet, çünkü onlar Cumhurıyet okumazlar. (Peki, hiç gazete okurlar mı, diye sor- sanıza!)... Anlayacağınız, "ev"in içindekilerle dışın- dakiler, tencere- kapak mısali (istisnaların olduğu- nu hepimiz biliyoruz)... Bu yüzden "ev"de konuşu- lanların son derece "olağan" karşılanmasına şaş- mamak lazım. "Ev"de gazete ve televizyon olma- dığını biliyoruz. Ama, dış dünyadan tümüyle "tec- rit" edilmediklerini de biliyoruz. En azından "tak- s/"lerine binip, "müşterileri" ile konuşuyorlar. Peki, ne konuşuyorlar? Insan hiç mı merak etmez ülke- de ve dünyada neler olup bıttığini?.. Ama, hiç kuş- kunuz olmasın, sırası gelince "Onuncu YılMarşı"n\ patlatmaktan geri durmazlar... "Biri BIZI Gözetliyor" evi, gerçekten de bir mik- rokosmos. Kendileri için yaratılan "sanal" bir dün- yada yaşayan gençlerimizin durumunu çok iyi an- latıyor. Gençlerimiz "kendi" sorunlan ile öylesıne dolu ki, yalnızca "kendileri gibi" olanların dünyası- nı izlemekten zevk alıyorlar. Ya da bir gün "onlar" gibi olabilmenin hayaliyle ekran karşısında büyü- lenmiş tavşanlar gibi oturuyorlar. "Başkaian" onla- rı ılgilendirmiyor... Kimi, farkında bile olmadan, 80 sonrasının "ideal" genci olmayı başardığı (daha doğrusu birileri onu öyle yapmayı başardıkları) için, kimi ise "başkalannın sorunlan" ile ilgilenenlerin so- nunu görüp, ders çıkardığı için! * • • Gençlerimiz, kendi egolarıyla uğraşa dursun, adım adım savaşa yaklaşıyoruz. Daha doğrusu, bi- rileri tarafından sürükleniyoruz. Eminim, konforla- rına son derece düşkün gençlerimizin de savaşmak gibi bir hevesleri yok. Ama, bir avuç yürekli genç dışında pek sesini çıkaran da yok. Ya, toplumun öteki kesımleri farklı mı? Herkes, başını televızyon- lara gömmüş, bekliyor. Yalnızca savaş konusunda değil, başka konularda da aynı suskunluk, aynı yıl- gınlık... F tipi cezaevlerine, "tecrit"e karşı verilen müca- deleye, "oaş/ca/ar/"nın mücadelesi olarak bakanlar, gün gelip yanıldıklarını anlayabilırler. Geniş kitlele- re öncülük yapması gereken aydınlar, sanatçılar yeterince çıkarıyorlar mı seslerıni, kuşkuluyum. "Tecrif'e, savaşa karşı eylemlerde hep aynı insan- lar bir araya geliyor. Neden? Aydınların, kendileri için en hayatı sorun olan dü- şünce özgürlüğüne yönelen tehditler konusunda da yeterince etkin olamadığı bir gerçek. Ne kadar "de- mokratikleşıyoruz" diye kendimizı kandırmaya ça- lışırsak çalışalım, düşünceye yönelik saldınların ar- kası kesilmiyor. En yeni iki örnek, bir yönetmen ve bir gazeteci dostumuzun başına gelenler. Sınemalarımızda önce gösterilen, sonra yasak- lanan. daha sonra Danıştay kararı ile yeniden gös- terime giren, bu arada yurtiçinde ve yurtdışında 32 ödül kazanan "BüyükAdam KüçükAşk" filmi hak- kında, "Hayata Dönüş" operasyonu kahramanı es- ki Adalet Bakanı H.S. Türk döneminde kamu da- vası açılmış. Şimdi, yönetmen Handan Ipekçi, ba- rışı savunan filmi nedeniyle yargılanıyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Keşke, "Biribizigözetliyor!Bir şeyleryapmalıyım" diyebilseniz... ••• Çarşamba günü, Datça'ya bir grup aydın gitti. Yürekli gazeteci Sinan Kara'nın duruşmasına ka- tılmak için. Sinan'ın gazetelere geçtıği yolsuzluk haberleri Datça'nın savcısını, kaymakamını rahat- sız ettiğı için hakkında -altısı beraatle sonuçlanan- 27 dava açılmış. Bunlardan dördünün duruşması önceki gün yapıldı. Sinan Kara dün tutuklanarak U- la Cezaevi'ne konuldu. Keşke, "Beni ilgilendirmiyor. Işim başımdan aş- kın" diyeceğinize, siz de Sinan'a destek vermek üzere Datça'ya gidebilseniz... Emin olun, "Biribizi gözetliyor"\ Ne yazık ki, ben Sinan'ın mahkemesine gidemi- yorum; çünkü çeşitli sivil toplum örgütleri yönetici- leri ile birlikte dün Meclis'e geldik. "Savaş istemiyoruz" demek için... "Biri bizi gözetliyor"6ur mutlaka. Belki bir kedi, belki milyonlarcası... vecdisayar: 7 yahoo.com İZLEYİCİ ERDAL ATABEK îyiliğin gücü kötülüğe karşıFantastik sinemanın başyapıtlanndan olan Yüzüklerin Efendisi, bu kez, ikinci bölümü olan "tki Kule" ile gösterime girdi. "İyi ile kötü"nün, "uygar ile ilkel"in, "sevgi ile nef- refin çatışması gene a>-nı taraflann savaşlan ile beyazperdeye geliyor. iyi yûrekli Hobbit Frodo, aynlmaz arkadaşı Sam ile yüzügü Mordor'a ulaştınp ateşe atma savaşımı verir- ken Kötülükler Kralı Sauron da yanına aldığı Saruman ile büyük ordusunu topluyor. Amaç- lan, Orta Dünya'yı ele geçirmek, kendi ege- menliklerini kurmak. Orta Dünya'da yaşamı- ru kurmuş banşçı halklar bu saldınnın korku- sunu yaşıyor, rjirbirlerine yardım etmede de gönülsüz davranıyorlar. Üç buçuk saatlik film- de gene arkadaşlık, öz\eri, dayanışma, sevgi karşısında nefret, hilekârlık, zorbalık, şiddet sahneye çıkıyor. Tolkien' in yapıtında iyilik ve kötülük mito- lojik sembollerle açıklanmış olsa da fılmdeki sembolizm, Hollywood ölçülerine uyarlanmış görünüyor. lyiler, beyazdır, güzeldir, aralannda konu- şurlar, birbirlerini anlarlar, üişkileri demokra- tiktir, kadınlarla erkekler arasında dostluk var- dır, aşk vardır, anne çocuk sevgisi vardır. Ba- nşçıldırlar, sanatseverdirler, birbirlenne yar- dım ederler. Kötüler ise karadır. sadece homurdanırlar, hep emir alırlar ve emre uyarlar, birbirleriyle üişkileri yoktur, dostluğu bilmezler, ortada ne sanat vardır, ne sevgi, ne de aşk. Çocuklan yoktur, sadece nefret eder, şiddet kullanır ve kendilerinden olmayanlan yok etmeye çalışır. Aynca "iyiler", yerleşiktirler, eker biçer halklardır, şenlikleri vardır. Ama "kötüler", dağlann ardında yaşarlar, mağaralar ve karanlık yerlerde hep kötülük düşünürler. Böylece "uygarlar" ile "ilkeller" arasın- daki savaş, aynı zamanda "Batıhlar" ile "Do- ğulular" arasındaki savaşa da benzemekte- dir. Amerika ile Japonya, tngiltere ile Çin, Fransa ve Amerika ile Vietnam savaşlan da şa- şılacak düzeyde filmdeki savaşlan andırmak- tadır. Günümüze gelecek olursak Amerika ile Irak, Amerika ile Afganistan arasındaki sa- vaşlar da şaşılacak derecede Yüzüklerin Efen- disi'nde canlandınlan savaşlarla benzeşmek- tedir. Yüzüğü çaldıran Gollum bu arada kendi he- saplaşmasını yaşamaktadır. t>ilik ile kötülük Gollum"un içinde yaşamakta, bu kez Frodo'ya rehberlik eden mutant Hobbit kendi geleceği- ni aramaktadır. tki Kule'nin gişe kazancı Yüzük Kardeşli- ği'nin hasılatını geçecek gibi görünüyor. Bu arada salonu dolduran izleyiciler de "Iyi Gü- zel BeyazBahİj"nın "Kötii Çirkin Kara Do- ğulu"ya karşı haklı (!) savaşını desteklemeye hazırlanıyor. flci Kule de, Yüzük Kardeşliği gibi Tolki- en'in yapıtının Holh/wood diline çevrilmiş bir versiyonu olarak görünüyor. Her iki filmde de Tolkien. kendi kabul etmese de Avrupa'da ya- şanan faşizm olgusundan esinlenmiş görünür- ken çe\Tİlen filmler eksen değiştinp "Beyaz Baü Uygarlığı" ile "Kara-Sarı- Kızıl Mor- dor tlkelliği" arasındaki savaşlara dönüşmüş görünüyor. 11 Eylül saldınsından sonraki Be- yaz Saray-Pentagon-Hollywood işbirliği dü- şünülürse buna da pek şaşmamak gerekiyor. BUGUN • AKM'de 19.30'da İDSO'dan 'Ismet Inönü'jü Anma Konseri'. (0 212 251 56 00) M AKM'de 19.30'da İDOB'dan 'Folklorama' adh müzikli gösteri. (0 212 251 56 00) M DtVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞt nde '50. Yıl Külrür Şenliği'. (0 212 292 19 29) • NARDtS'de 22.30'da Ayşegiil Yeşilnil Dörtlüsü konseri. (0 212 244 63 27) M CEMAL REŞİT REYde 20.00'de Trevor Watts Moire Music Group konseri. (0 212 232 98 30) • RITÜEL'de 19.00'da 'Onur Caymazia Hayat ve Sanatın Kâh ve Rengi' adh söyleşi. (0 212 243 13 91) I. TÜRK DÜNYASI SİNEMA GÜNLERİ • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00de 'AşkIstasyonu', 16.30'da 'Özge Vakit', 19.30'da 'Dilhiroj' adh filmlerin gösterimi. (0 212 293 12 70) UZAKDOĞU FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN Frodo, yüzüğün gücüne direnmekte zorlanıyor. • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 20.00'de 'Temptress Moon' adh filmin gösterimi. (0 212 252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle