23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 15 ARALIK 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL ABD Gerçeği! "Bir çocuk ağlarsa dağ başında Gözyaşlannda Amerika akar." Cahit Külebi Amerika Birteşik Devletleri iki yüz yıllık bir geçmişe sa- hip... Daha önceleri Ingiltere'nin sömürgesiydi. Avru- pa'da ne kadar işsiz güçsüz, serseri, katil, hırsız, ahlaksız varsa hepsı bu yeni krtaya sürülmüştü. Amerika, Avru- pa'nın sürgünleri, daha doğrusu işe yaramazlanyfa do- luydu. Ama sonunda, o Avnjpa'nın beğenmediği insan- lar yepyeni birtoplum, yepyeni bir uygarlık, yepyeni bir anlayış, sanat, bilim kurdular. Bin bir ırkjn, soyun sopun karmakanşık bir oluşumu... İki yüz yıl sonra nerdeyse dünyaya hükmeden, dünyaya ömek olan, dünyaya tek- niği, endüstrisi, bilimiyleegemen olan yepyeni bir impa- ratoriuk... Bir zamanlar kendi içıne kapalı bir ülke olmak istedı. 'Amerika Amerikalılanndır" sloganıyla... Ama doğrusu ya Avrupalılar onu rahat bırakmadı. Başlan sıkışınca "Gel, bizeyardım et" dedıler. Birinci Dünya Savaşı, ikin- cısı derken ABD, askeriyle, sılahıyla geldi dünyanın ege- menlik kottuğuna oturdu. Koskocaîngiltere bile "Beni, Avrvpa değil Okyanus ötesi ilgilendirir" demez mıydi? Amerika neresi, Kore neresi? Amerika neresi, Vıet- nam neresi? Amerika neresi, Filipınler, Afganistan, Gü- ney Amerika ülkeleri neresi? Irak neresi? Günümüzün ABD'si her yerde, her alanda her ülkenin ıçinde, yöneti- minde!.. Para para paral Herşeyın başında parasıyla ül- keler, insanlar alınır satılır oldu. Her şey Amerika içındir. Her şey onun anlayışıyla, kafasıyla düzenlenir. Bir zamanlar "Çirkin Amenfca/;"diyebirkitapvardı. Hem de bir Amerikalının yazdığı... Oysa Amerika'ya gidenler bilir, Amerikan yurttaşının ne kadar sıcakkanlı olduğu- nu... Avrupa insanındakı o kendini beğenmişlik, o size tepeden bakışı yoktur. Bırey başka, devlet çıkarı başka olunca işler değişiyor mu ne? 1920'ierde Osmanlı aydınlannın çoğu "Amerikan man- dasına girelim" diyordu. En ünlü insanlanmız, hatta ki- mi askerimız bile! Bir Mustafa Kemal'di "Tam bağım- sızlık" diyen. DöndükdoiaştıkAtatürk'ünölümündenon yıl sonra bu Amerika baş dostumuz, derken her şeyimız oluverdi! Mütareke aydınlannın özledikleri nerdeyse ger- çekleşmeyoluna gırdi! Yardım, para, destek köstek, Ko- re, NATO vb. dıye diye, "Amerika'nın kucağına oturma- yalım da Rusya'nınkine mi oturalım" gıbi sözlerie... Şimdi Amerika, Irak'ın.Afganıstan'ın.OrtaAsya'nınzen- ginliklerine göz dikti. Ne yaparsan yap, elinden kurtar- mak zor!.. Türkiye'de yeni biryönetim mi var, bulunmaz fırsat, borç ver, hibe yap, her ne yaparsan yap Irak sa- vaşında yanına al!.. Karşındakiler deneyimsiz, bundan güzel durum mu olur? Şairler hayalci, düşçü görünürterse de günümüzü, ge- teceğimizi, yaklaşan tehlıkeyi, acılanmızın kaynağını ön- ceden görürier... Siz şimdi kalkın da Cahit Külebi'nin 1971 'de yazdığı şu "Amerika" şiirineyanlış deyin, hak- sız deyin: "Önce Kristof Kolomb buldu Amerika'yı I Sonra biz / Umutlar azaldı günden güne, mutluluklar I Ve ekme- ğimiz Birçocuk ağlarsa dağ başında / Gözyaşlannda Ame- rika akar I Vurdularsa birini, kanı şoriadıysa I Bilin ki o kurşunlarda Amerika var Kişi kişiye köle Mulduysa I Darağaçlannda Amerika var I Ama biz yine de direneceğiz I Sonuncumuza kadar." Ulusal Egemenlik ve Ulusal Istenç... Doğrudan ulusun olan egemenlik ulusal istençle belirlenen temsilciler eliyle kullanılır. Yasama çoğunluğuyla özdeşleştirilemez ve eşitlenemez. Yasama çoğunluğu her istediğini yapamaz. Yasama organı, yalnız yasama konusunda yetkilidir. Yekta Güngör ÖZDEN Hukukçu 'D aha Neler' baş- lıkh önceki ya- zımda (30 Ka- sım2002)belir- tilen nedenler karşısında yasa- ma organında çoğunluğu sağla- yan siyasal partinin seçim sıra- sında milletvekili niteliği taşıma- yan, aday olamayan, seçilme- yen, ancak 2839 sayıh Milletve- kili Seçüni Yasası'nın 26. mad- desi uyannca seçimlerde kulla- nılan birleşik oy pusulasında partisinin adının altında koyu renkli harflerde adı ve soyadı yazılan liderinin ulusal istencin kendini seçtiği savıyla Meclis dışından başbakan atanması is- temi, zamansız, yersiz, haksız bir girişimdi. Milletvekili olama- yacağını, olmadığını bilen, baş- bakan olmayan birisinin devlet temsilcisi gibi yurtiçinde ve yurt- dışında göriişmelerde bulunup güçlükler yaratması, olası ko- nuşmalar yapması sakıncalı ol- duğu ölçüde kötü örnek oluş- turmaktadır. Bu konumdaki kim- senin başbakan olması için ana- yasayı değiştirmek, devlet ve demokrasi suçlannın geçersiz sayılması için de uyum yasala- nna kurnazca kurallar koymak demokrasi ahlakıyla bağdaşmaz. Sayısal çoğunluk biçimsel bir olanak verse de yetki kötüye kullanılmış olur, yapılan düzen- lemeler tartışılır, zaman ve emek yitirilir, değerleryıpranır. Yasa- ma sorumsuzluğu korunup ya- sama dokunulmazhğı sınırlan- dınlacak yerde, bu konuda ve- rilen sözden dönülüp görevi kö- tüye kullanma niteliğinde işlem- leri savsaklayıp dosyalan bir yıl uyutmak yanında kayıncı ku- rallar getirmek, çoğunluk bas- kısının pişmanlık duyuracak ye- ni bir örneği olur. Partiler,tader- lerrvie özdeşleştirüir; kurumlaş- ma yerine kişiselleştinne yeğje- nirse demokrasi sözde ve kâğrt üzerinde kahr. Oyla gelen oyla hesap vermelidir. Güçler aynlı- ğı ilkesinin doğal gereği, Ba- kanlar Kurulu'nun başında se- çimle gelen birinin bulunması- dır. Halkına saygısı olan seçime önem verir. Dokunulmazlığa bü- rünüp Meclis'e sığınmak başba- kana yakışmaz. Hakkmda kapat- ma davası açıbmş bir partinin, bu davaya neden olan, aynca yir- miye yakın suçtan sanık bulu- nan. mahkûmiyeti bflinen hde- rinin başbakan olması için ana- yasa ve yasalar değiştiriİirse ya- nnlarda önlenemeven avkuıhk- lar, çirkinlikler birbirini izleye- bilir. Aklanıp seçime girmesi, miUerveküi olup başbakanhğa atanması akla, vicdana, hukuka en uygun yoklur. Yapay oluşum- lar çabuk yıkılır. Direnme, inat, tutku görünümlü aşırılıklar sa- hiplerini karalar. Bozuk seçim sistemiyle, tüm seçmenlerin değil, seçime katı- lanlann üçte birinin oyuyla sağ- lanmış iktidar kesiminin ağır bir yanılgısı da sayısal çogunluk- İannın her şeyi yapmaya yeter- li olduğunu sanmaktır. Anaya- sa. ulusal yaşam andıdır. adalet tophımsal namus'tur Hukukla oynamak sakıncahdır. Hukuk devletinin tüm çağdaş niteliklerini kazandırmak, de- mokratik olmayan kurallan ve yapılan değiştırmek. özlemleri gerçekleştirmek gerekirken par- tizanlık yapmanın. çoğunluk diktasına açık lider sultasını pe- kiştirmenin kimseye yaran ol- maz. Günümüz ortamında soy- lu, onurlu davranışlarla dış güç- lere, içteki varlıklılara eğilme- yen, kendi boşluk ve bozukluk- lanna egemen olan, toplumsal banşa ve ulusal dayanışmaya öncelık veren, hak ve özgürlük- leri kötüye kullanmayan, dürüst, yürekli, gerçekçi, yurtseveryö- neticilere özlem duyulmaktadır. Ne olursa olsun AB'ye girmek için ödünler veren, sözde dost- ların oltasmda yalpalayan, boy- nu bükük, ezik siyasetçilerle şakşakçılan kınanmalıdır. Eşit- lik tanımayan ortaklıklar zarar verir. 1961 Anayasası'ndanberibağ- sız-koşulsuz ulusun olan ege- menlik. ulus adına yetkili or- ganlar eliyle kullanılmaktadır. TBMM, egemenliğin yansıyıp yasama geçtiği, somutlaştığı tek yer olmayıp yasama konusunda yetkili olan organdır. Yasama organı çoğunluğu da ulusal ege- menliğin ulusal istenç yoluyla oluşan bir bölümüdür. Ulusal egemenlik, egemenliğin kayna- ğı yönünden cumhuriyet biçimi ile (cullamlması yönünden de temsili demokrasi ile varhğını duyurmuştur. Siyasal iktidarlann geçerliği- nin (meşruiyetinin) dayanağı, kullanılış biçimleriyle de de- mokrasinin yöntemleri sayılan, bölünmez bir hak olarak ulusun bölünmez yapısında yoğunla- şan, devletin anayasası ile öngö- rülen işlevlerini yerine getirmek için organlanrun kullandığı, dü- zenleme, yaptınm uygulama ve temsil yetkisini kapsayan ege- menlik, iktidarlann, yöneticıle- rin değil, ohır'una ve denetim'ine bağlı olan halkuıdır. Bilim çev- relerinde ulusal egemenlik ye- rine halk egemenliği ilkesi de önerilmişrir. Seçimleri ka2anıp yasama or- ganında çoğunluk sağlayan ik- tidann ulusal ıstenci (milli ira- deyi) tek başma temsil etriği sa- vı geçerli değildir. Ulusal istenç, iktidan ve muhalefetiyle yasa- ma organını oluşturan yanının ulusça belirlenmesidir. Yasa yo- luyla yansıyıp somutlaşmakta, yasama geçmektedir. Biz Bugün Ne Yapmalıyız... Perran YORGANCIGİL Ec=. ÇYDD GenelMerkez Yön. Kur. Üyesi • ^ vet, hiç düşündü- ler olarak neyapıyorsam böyle düşünüyorlardır. I~H nüz mü, bizler ne JL-/yapmalıyız bugün- lerde?.. Bizler, yani sivil top- lum örgütleri gönüllüle- ri... Bunu bana soranlara şöyle yanıt veriyorum: On yıldan beri gönüllü- yine aynını yapmaya de- vam etmem gerekir diye düşünüyorum ve öyle ya- pıyorum... Aynca inanıyorum ki, benim gibi çağdaş yaşa- mı destekleyen bir sivil toplum örgütünün gönül- lüsü olan tüm kişiler de Çünkü bizler, emanet al- dığımız çağdaş, laik ve demokrarik hukuk devle- ti düzenimizi gelecek ku- şaklara taşımanın, öyle günübirlik değişecek ey- lemlerle değil, uzun so- luklu, kararlı ve bilinçli bir çahşmayla gerçekJe- Rainbow Genç Odası (Compaciı, Ûdeon Genç Odası (Ranzatı), Krem Oışbudak / Mavi * Genç O d a s ı ! Galaksı Genc Odast, Erie / Kırmızı ICampaıtya. TC Scmay Bokor!ıj,"nın 25 Mavıı " 9 î l torıh Gcz«"«'a« voyıtnlancn t«bl<§ın* ayoundur 28 10 2^02 lorıfınds ba)iaya ^ k i t 21940 ioyılı t ı m ı y § y ) y Dpanyo, 3112 2002 tanhıoe taöaf ıur»c« c^up ûrt'iır v« ıtok tmiıonıony'o nnırtıd» *Soıdy, IorreUı bojiı.1,1 Snc Odolon HTN 101, 102 10i, 109 110 113,Oo«jn, loınboo Itrvolo ı, bafiıkl coırpoclj G«iî Ooolor HTN 103 105,106 112. GaloUc ve Raınbcw [Ronzolı| ıl« Od««n ' (ı koryslalı| Ge»ç Oiolo-ı HTN 107 1 1 ' Hjk'a Navrısın Tokımı h«ity»ıdrr lıhkbcl u'unK'i :.••' 'd« o^ceo.r t ^ . - » , u , ! . d<dı><kU vopfno Kotiıic loitpf r <ompofiya toiw/îcrrî ö ılfl'lr oyrtflfı'ffaı3a«çır liı^ iltr fi^cbol t > * S « : n •: BS1..-.UI »ıtttol A Ş O S1 14 Cad No 13, 38070 Koyun *Genç odosı olonloro f www.istikbal.com.tr 1 Ade! tek ki;ili Hukla Nevresim Tokımı hedıye Ya/a nacak çok şey var şebileceğine inanıyoruz. Bizler. "Eğitimdir Id, bir uhısu özgür, bağımsE, şanh, \iiksek bir toplum olarak yaşaür ya da bir ulusu köleliğe ve yoksul- luğa düşürür" diyen o ulu önderin, Atatürk'ün oğullan ve kızlan olarak, bugün yakınıp şikâyet et- tiğimiz hatta şaşırdıgı- mız (!) pek çok olay ve olgunun arkasındaki ne- denleri sorgulamak ve or- taya çıkan gerçekler doğ- rultusunda üzerimize dü- şeni yapmak zorundayız diye düşünüyoruz. Üye- si olmaktan övünç duy- duğum Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nde çevrenimi (ufkumu) açan bir yönlenme ile geçen yıl başladığım Atatürk Ilkeleri ve Devrim Tari- hi yüksek lisans eğitimi sayesinde yeniden ve da- ha derinden inceleme şansına eriştiğim Tûrk Devrim Tarihi, aslında hepimiz için ahnacak derslerle doludur. Yıkılmış bir impara- torluktan, çağdaş bir Cumhuriyet 'in doğuşu kadar, savaş meydanla- ruıda tüketibniş bir 'üm- met'ten, güçlü bir 'ulus'un yaratılması da dünyada eşi bir daha ya- zılmamış bir destan ola- rak bizlere yol göster- mektedir. Hiç kuşkusuz, yola çıktığı ilk günde. tam bağımsız ve kayıtsız şartsız ulus egemenliği- ne dayah yeni Türk dev- letini kurmaya kararlı olan yüce Atatürk, yine hiç kuşku yok ki bu ama- cına Türk ulusunun üstün gayret ve çabalan ile ulaş- mıştır. Bu gerçek, bu kadar açık, apaçık olarak yam- başımızda dururken, ara- dan 80 yıl geçtikten son- ra ne oldu da o destanı ya- zan ulusun çocukları ve torunlan olan bizler, iki- ye bölünmüş olarak bir kısmımız öbürlerine "Şimdi ne yapmayı dü- şünüyorsunuz?" diye so- ruyor!.. Belki kendilerini ye- tersiz ve güçsüz gördük- lerinden belki de olup bi- tenlerin onlan etkileme- yeceğini düşündüklerin- den olsa gerek, ayn bir saf oluşturup, biz çaba gös- terenleri izleyen, kına- yan, hatta akıl veren bu kişiler, bilmelidirler ki, ancak "Şimdi ben ne yap- maüyım?" diye kendi kendilerini sorguladıkla- rı gün, çağdaş Türki- ye'nin önündeki engel- lerin kalkması süreci hız- lanmaya başlayacaktır... ÇYDD'nin kuruluş amacı tüzüğünde şöyle yazılıdır: "Atatürk ilke vedevrimlerini korumak, geKştirmek ve yaygudaş- rjrmak." Bu amaca ulaş- manın yolu ise çok açık olarak belirtilmiştir Çağ- daş egitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşılmasını sağlamak... Biz dernek üyelerinin gö- nülden inandığımız bu il- ke, bir anlamda da eğiti- min insan ve toplum ya- şamındaki önemini vur- gulamaktadu". Şöyle ki, eğitimden çağdaş niteli- ği kaldıracak olursak, in- san ve toplumdaki nite- lemesinin de kendiligin- den yok olacağını göre- biliriz. O hakle bugün ne yap- mamız gerektiğini arûk hep birlikte anlamamız gerekmi>or mu? Çağdaş eğitime verüecek deste- ğm hepimizin yarmlanm aydınlatacağı yeterince açık değil mi? Okullann yetersiz, öğ- retmenlerin mutsuz, ve- lilerin güçsüz olduğu, bir ortamda yine de inanıl- maz başanlar gösteren pınl pınl çocuklar, genç- ler, erken yaşta evlilik ka- rabasanına (kâbusuna) karşı direnen genç kız- lar, inanın ki, bizlerin bu desteğini fazlasıyla hak etmektedirler ve gelecek kuşaklann eğitimine ve- rilecek bu destekler asla boşa gitmeyecektir. Biz- ler inanıyoruz ki, bugün şaşırdığımız (!) pek çok olayın ve olgunun aslın- da çok basit olan açıkla- ması sadece budur. Eğitim uzun soluklu bir uğraştır, tıpkı toprağa atılan tohumun ağaç ol- masını beklemeye ben- zer. Ama 80 yıl önce ata- larımızın karılan ile sula- nan topraklanmıza atı- lan tohum, bugün Cum- huriyet Çman olarak kök salmıştır. Şimdi, aynhp bölünmeden hepimize düşen görev, bu çınann tek bir dalının bile bu- danmasına izin verme- den, onu yeşil ve gür ola- rak çocuklanmıza ema- net etmektir. Tıpkı Ata- mızın bizlere emanet et- tiği gibi... PENCERE Çiçekçi Dükkânı Mizahçı dostum dedi ki: - Çiçekçi, cenazeyi düğünden daha çok sever. - Neden?.. - Çünkü bir çelenkte bir buketten daha çok sa- yıda çiçek bulunur. - Yok canım?.. Hem çiçek yalnız düğünde ve ce- nazede mi tüketilir?.. Sevdiklerine çiçek yollayan- ları neden unutuyorsun?.. Birbirine âşık olanların aracıları da çiçekçiler değil mi?.. Dostum başını salladı: - Çiçeksiz yaşanmaz!.. Peki, çiçekçi dükkânı bulunmayan bir kent dü- şünülebilir mi?.. • Eskiden Anadolu kentlerinin çoğunda çiçekçi dükkânı yoktu. Koskoca Eskişehir de bunlardan bırıydi. Geçenlerde Eskişehir'e gittim, Anadolu Üniver- sitesi bir mucize!.. Bir cennet!.. 'Açık öğretim' kapsamında 750 bın ögrencisi var bu üniversitenin... Bu güzelim üniversitenin harcını karmakta birin- cil zahmetkeşan Prof. Yılmaz Büyükersen şimdi Eskişehir Belediye Başkanı; ama, aklı fikrı beledi- yenin sınırlanna sığacak gibi değil; ufuk çizgisi ge- zegenimizin yuvariaklığından sıynlıp uzaylaşıyor. • Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Engin Ataç, Büyükersen, ben konuşuyoruz; söz Eskişehir'de ilk çiçekçi dükkânının nasıl açıldığına geliyor, ina- nılmaz biröykü... öyküyü Büyükersen anlatıyor, ben dinliyoaım, ku- laklarıma inanamıyorum, sonunda dedim ki: - Bunu Cumhuriyet'te yayımlayalım. Razı oldu Büyükersen, Eskişehir'de ilk çiçekçi- nin öyküsü, geçenlerde bizim gazetede Mryase llk- nurimzasıyiayayımlandı, bilmem okudunuz mu?.. Üç beş satırla anımsatayım: Yıl 1961 ... Oyıllarda Yılmaz Büyükersen öğrencidir. Profe- sör Orhan Oğuz hocasıdır, öğrencinin ısran üze- rine Ankara'ya giderler, Kamelya Çiçekevi'nin sa- hibi Aleksandr Tomayidis'e başvururlar... Tomayidis sorar: - Eskişehir'de çiçek satılır mı?.. Serüven böyle başlar. • 20'nci yüzyılı geride bıraktık, 21 'inci yüzyıla gir- dik... Aklıma gelmişken sorayım: Sözgelimi Bayburt'ta çiçekçi var mı?.. Ya da Adıyaman'da?.. Anadolu kentlerinı, kasabalannı çiçekevleri sar- mışsa uygarlaştık demektir. Eskiden Istanbul'da çiçekçi dükkânlannın sa- hipleri Hıristiyanlardı. Müslüman mahallesinde çiçek, kararmış ahşap evlerin kafesli pencerelerinde görünürdü; çoğu saksıda yetiştirilmiş sardunyalardı. • Bugünlerde ilginç bir durumla karşı karşıyayız; kansını tesettüre zoriayan adam bile AvrupaJı ol- mak istiyor; bu yolda çırpınıyor... Neden?.. Avrupalı, Anadolu'ya gelip, şeriatçılığı savunan- lann kentlerinde çiçekçi dükkânı mı açacak?.. 27. İKTİSATÇILAR HAFTASI -2003E GİRERKEN SORUNLAR VE ARAYIŞLAR" 19-21 ARALIK 2002 PnKOr TMr DfflRI (1Ü. UW FttâHaa OU H H H t l l l l l ı r ı ^ ı PrK » Kttl MKOrE SUKJI Gûroc «tan ıtsnM Hjyûttı?) Pld-1». AlnM Il»un]a IBqkM Unul Hrau U n l (BK Ortadotju U Ptof. D» BntoıOm M n J ı S8F]3r SctıSari «mnBiniırnınflv »mf Dr fcrv™,|lü SSFı Pnl Dr TMVOTOOÛ *:.=») I PntOr (HMUUJTtâUrrUNUUİM S J » » X rau)TFat»>4jıraıuifîJn'*sfT Pr* Or Fjn» S«r»r«jnc>, |1. Prel. Dr fmt Stfcf* (rnjl »r* D: 2*f İÜU Sl»N« IflllflTflTIIMlliM II IMI'll jlllftilll Prd Or Sohr Kjzg» »«) Ûn Prol OrT nwB«r»ı "' '" YrlDoc.DTİM» Pnl. Or. CMHUr) fB«MH M U İ M Or CmgchıclYTİı Pral y S«nw> farsın (rtt Ttfb Ot» 9fk '".•: '. ' >H 0c htn tjcar fYTÛl «II M t c t S s » » - rıa- } J r j n ı r '*. (Bjnrrjo-Yıarlfro* Dr l w ı Ü j » IGaa unı) Sevgilimiz, oğlumuz ve eşimiz Eczacımız VAHAP İLHAN'ı ölümünün 2. yıldönümünde saygıyla anıyoruz. BABASI, EŞİ VE ÇOCUĞU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle