19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15ARAUK2002PAZAR 10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I [email protected] Her şeypazarlanıyor, ideallerde...id kızlar cennete giderier, diğerieri ber yere." Isveç'te bu sözü bir zamanlar kim söylemiş, bilinmiyor, ama neredeyse atasözü haline gelmiş. Benzer bir düşünceye, kinı olduğunu bilmediğim, TaOulah Bankhead(?!) adlı birisi de oldukça yakınlaşmış: "Ushı kızlar haûra defteri tutariar, diğerlerinin vakti yoknır" Kızlarkadınlar ve savaş çok satıyor, hadi genç okurlanmızın gönlü olsun, *yok saüyor". Isveç'te şu sıra sevgili Orhan \W1 her an aklıma geliyor. Süper zorba ABD, Irak'a saldmr mı, saldınnca ne olacak diyenler ve "umurunda mı dünya?" denilenler bir arada. Amerikan ideali olan güğüm gibi memeler, bu ülkede de gencecik insanlann hayatuu kaydırıyor. Bu yüzden, dişine dolgu yapılması düşüncesinin bile dehşete düşürdüğü genç kızlar, neşter altına yatıyorlar. Dudak "doldunna", popo kaldırtma derken, kapitalizmin neşteri ve iğnesi, boş bulduğu pazarda cırit atıyor. 9-10 yaşındaki kız çocuklar için takım külot-sutyen ilanlan yayımlanıyor. tdealler pazannda çocukluk ve yetişkinlik sının giderek görünmez hale geliyor. "Çocuk yıkhzlar'' için hazırlanan televizyon yanşmalannda sınır tanınmıyor. lsveç televizyonunda yayımlanan "Şötaret Fabrikas" programında, pop dünyası idealiyle genç yeteneklere "şans verflryor". Yani, Britney Spean ve MTV kültürünün her eve soktugu kız ve erkek imajına uygun, "Barbte"ler aranıyor. Stockholm'de bu programa katılmak isteyenler için verilen bir duyuruda belirtılen yere binlerce genç geldi, izdiham oldu. Acelesi vardı gençlerin. Hızlı ün, bol para ve reklam ve imaj, onlar için her şeydi STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN çünkü. (Burada, cahil kalmışlar işte, "köşe dönme' deyişi henüz keşfedilmedi.) Başka ülkelerdeki tabloya nasıl uyuyor değil mi? Üstelikbuülkenin"100 yüTıkişçihareketive sosyal demokrat tarihi" var! Burada iki çocuk büyütmüş bir baba olarak diyebilirim ki, çocuğun en saygı duyduğu kural ve kapsam, "herkesta öyle yapmaa" Çocuk ona ayak uyduramadı, dışlanıyor ve tecrit ediliyor. Belirli marka giysiler giyilecek, belirli yerlere gidilecek, belirli şeyler yenilecek ve paralar belirli ceplere inecek. Belirsiz bir geleceğin, belirli çocuklan bunlar. 16 yaşındaki oğlumla iki kelime konuşabilmek için, Kanada'dan bilmem ne, Atina'da falanca ve komşu e\ r deki arkadaşıyla "birükte" oynamakta olduğu Internet oyununda, "terörist avlamaya" ara vermesini bekliyorum. ABD'nın Irak'ta yalnızca petrol "arad^mı" herkes biliyor. Saddam umurlannda değil adamlann. Saddam koca bir bahane. Umurlannda olan iki şey var: Petrol ve savaş "geörleri". Sanki kara mizah: Savaş gelirleri! Yüz binlerce evi yıkan, insanı yok eden ve onulmaz yaralara yol açan savaş, azgın kapitalizmin para kazanma yollanndan biri. Ha 10 yaşındaki çocuğa sutyen satmışsın, ha Bush efendinin fuzesini imal etmişsin. lsveç gibi "tttifakaz ama NATO ortağT ülkeye sutyen satarsın, çöl Arabına da ölüm. Satan için aynı şey. Ingiliz gazeteci John Pflger, ABD'nin 1980'li yıllardaki gözdesi Saddam Hüseyin'e, lran'a ve Kürt halka karşı kullanması için gizlice kimyasal süahlar ve diğer benzer rezillikler vermesinin Washington'daki kod adının "aşk hlkâyesl" olduğunu yazıyor. Gördünüz mü, bu aşk şimdi ne hale geldi?! Dünya petrol üretiminin dörtte birini tek başına yakan ABD, şimdi hallanın "ucuz ve kolay petrol gereksinmesini garantflemek içta*saldırmaya hazırlanıyor. Bush efendi kendi siyasi geleceğını, babasının namusunu ortaya koydu, silah sanayii yeni siparişler, satışlar peşinde ve Irak Amerika'ya öylesine uzak ki, vur gitsin! Eskiler buna, "Sat anaanı!" derdi. tnsanlann analan sanhyor, televizyon karşısında çiklet çiğnemekten görecek, anlayacak halleri yok. Ellerinde bir ayna eksik, bir de cımbız! Ah Orhan Veli, ah! Sen o şiiri yazdığında ne masumdu dünya. (Ya da?) Havadaki ekşi koku! Gençliğinde güzeldi. îri yan.sanşın bir Cermen erkeği idi. Şimdi ise omuzlan çökmüş, zor yûrûyen, saçlanna çoktan ak düşmüş yaşlı mı yaşlı biriydi. Seksenini çoktan geçmişti. Başını kaldırdı. Ötelere baktı. Güneş yükselmişti. Puslu, soğuk havayı delmeye uğraşıyordu. Göz alabildiğine uzanan çayırlar bembeyazdı. O gece kışın ilk kan düşmüştü. "Buratara BerinTden yoflandığımda 20 yaşındaydım," dedi. Herbert VVagner. "Hastabakıcıydım. Ve bir Hitter hayranrydım." 1940 yılının 1 Şubat'ında Stuttgart yakınlanndaki Grafeneck özürlüler yurduna gelmişti. Berlin'den gönderilen 25 kişilik grupta doktorlar, hemşireler, başka hastabakıcüar da vardı. Naziler'in el koyduğu Grafeneck sarayında özürlüler kalıyordu. "Birkaç hafta sonra saraydan az öteye ek binalar yapmaya başladüar" diye yaşlı adam devam etti. "Günün birinde benimle buraya gelmiş olan VValter Riedel'e bu binalann ne olacağını sormuştum.". Hitler Gençlik Kolu'nda iki yü birlikte geçirdiğim Walter bir tuhaf gülümsemiş, "Bümiyorum," demişti. Sanki büiyordu da söylemek istemiyordu." Ilkbahar geldiğinde özürlü genç ve yaşhlan haftada bir otobüslerle gezmeye götürmeye başlamışlardı. Herbert bir süre sonra kimi otobüslerin geri dönmediğini fark etmişti. Sorduğu doktorlar "Başka yurtiara götürülüyorlar" demişti. Sürekli yeni özürlüler de geliyordu. Yaz yaklaştığında geziler sıklaşmıştı. Her yaştan özürlülerin ite-kaka bindirildiği otobüslerin camlan karaydı. Günün birinde Walter yanıma sokulup "Ben bu gece kaçryorum," diye fısıldamışü. Ertesi sabah kahvaltıda yoktu Walter. Bir süre sonra da izinli STUTTCART çıktığı bir gün, Marbach'taki bir birahanede gençten bir kadın, "VValter'den haberimvar" ^ ^ ~ " ^ ^ ^ demişti. "Lindau yakınlanndaki Liebenau özürlüler yurdunda çahşıyor. Sia bekfiyor." Aradan geçen haftalar gözünü açmıştı. Yine de olaylann gerçek olduğuna inanması kolay olmamıştı. Giderek daha çok özürlünün yurttan kaçtığına, ormanlarda gizlenmeye çalıştığına, saklaması için hemşirelere yalvardığına, otobüslere binmemek için direndiğine, SS'lerin bağınp çağırdığına tanık olmaya başlamıştı. tzinli günlerinde gittiği köylerde insanlann havada tath- ekşhnsi' bir kokudan söz ettiği de kulağına gelmeye başlamıştı. "Aruk kafama dank etmişti,'' dedi yaşlı adam "Burada özürlü insanlar yok cdfflyordu ve ben de buna bOmeden destek \ ermiştim. Bir an önce kaçıp gitmelrv'dim.'' Wagner, Grafeneck'ten kaçtı. Nazüer"den koptu. Tüm yaşamını hastabakıcı olarak Liebenau özürlüler yurdunda geçirdi. Evlenmedi ve emekli olunca, 45 yıl önce dehşeti gördüğü yerlere geri döndü ve Marbach yakınlanna yerleşti. "Sonradan öğrendim ki, Hitler 1935te partisinin genel kurulunda, ryüeşmesi mümkun oimayan zflıinsel özürlülerin ortadan kakhnhnası emrini vermişti" diye devam ettı adam. Daha sonraki yıllarda söylediği şu sözü de unutamam: "Bir özürlü, yatağmda yatarken, savaş yarabsı yatak bulanuyor." Grafeneck"te 10 bin 546 özürlü 'yok edUdf. Tüm Nazi Ahnanyası'nda 1939-1945 yıllan arasında iğne yaparak, Luminal ilacı içirerek, aç bırakarak, gaz odalannda karbondioksit vererek tam 200 bin özürlü ölüme yollanmıştır. AHMET ARPAD fganistan 'dayardım bümecesi Afganistan yardımlannın kullanımı prosedürü rahatsızhk yaranyor Afganistan'a yardımların bu ülke devleti ve hükümeti kanalıyla de- ğil de, proje, program bazmda Birleşmiş Milletler (B\I) ve diğer ulus- lararası kuruluşlar kanahyla kullandınlması prosedürü rahatsızhk- lar, sorunlar yaranyor, işleri aksatabiliyor. Ülkede merkezi devlet oto- ritesini güçlendirmek isteyen Afgan Devlet Başkanı Karzai, hüküme- te doğrudan yardımda aylardır ısrar ediyordu. Afganistan'a yardnn- laruı yüzde 90'ı yarthm kuruhışlan ve BM aracıbğryla kullandınb- yor. Şimdilerde açlık çeken ve bannma ve altyapı sıkinosı çeken mft- yonlarca Afganhnın yardmıa ihtiyaa var. (Fotoğraf: AP) Popülarite ve 4 yılın adamı' ^\ 002'nin bitmesine 2 hafta Z* kaldı. ABD'de birçok medya kuruluşu, araştırma şirketi ve internet sitesi, yılın en etkili ismini seçmek için anketler yapıyor. Adaylar arasında politika, Ty spor ve eğlence dünyasından benzer isimler dolaşıyor. Başkan George W. Bush gözde politik aday. Seks içerikli tele\izyon şovlan ve radyo programlan ile ünlenen Hovvard Stern, rap müziğin şarkıcısı Eminera pop şarkıcısı Britney Spears ve MTV'de yayımlanan şov programı ile sahnede kuş kafası koparan vahşi heavy metal şarlacılığından tüm dünyamn konuştuğu bir şovmene dönüşen Ozzy Osbourne ile aılesı. eğlence ve müzik dünyasınm favori isimleri. "Yüın adamı" veya "yıhn en etkili Idşisi" tanımlaması, başansıyla gündeme gelen bir kişiliği çağnştırsa da adaylann çoğynun 2002 boyunca haklannda en çok konuşulan ve medyada en çok yer alan popüler isimler olduğunu görüyoruz. Çoğunun insanlığın gelişimine katİasımn olmadığını da saptıyoruz. Neden bu "önemK" insanlar arasında bir büimadamı ya da yazar yok? Çünkü onlar "popüler" değiller, gazete sayfalannı süslemiyorlar, televizyonlarda gündem yaratmıyorlar. Onlar sadece düşünüp araştınyor ve yazıyorlar. Oysa ki popüler olmak için Amerikan gençliğinin idolü Britney Spears gibi, müzikle değil bakire olduğu iddiasıyla dikkatleri çekip sonra da sahnede erotik şovlarla ve sevgilisiyle yaşadığı dramatik aynlıkla gündemde kahnak gerekiyor. Ya da Howard Stern gibi, televizyon şovuna hayat kadınlannı davet edip para karşılığı soyanlar "yıhn adamı" olmaya aday gösteriliyorlar. Sa\aş tamtamlan çalmak ve nefret saçmak da çok etkili. Bu NEW YORK ZÜLAL KALKANDELEN sayede seçimlerde liderliğinizi bile sağlamlaştınyorsunuz. Kadınlardan nefret ettiğinizi söyleseniz de albümünüz 1 numara oluyor. Müzik tarihinin en etkili gruplanndan biri olan Black Sabbath tan haberi bile oknayan milyonlarca insan, birden Ozzy Osbourne ve eşi Sharon hayranı oluyor. 15-16 yaşlanndaki kızlan KeDy, Madonna taklidi yaparak albüm çıkanp konser veriyor. Sonuçta "popülarite* -bazı istisnalan ohnakla ™ ^ ^ ^ " ~ birlikte- kalitesizlikle eşanlamh hale geliyor. En çok dinlenen, en çok sarılan, en çok görülen, en çok ilgi gören ortalamayı temsil ediyor ve belh bir çizginin üstüne çıkamıyor. "Bunda ne sakınca var? Demokrasi çoğunluğun karannı temsil ediyorsa, popülarite de çoğunluğun ve genelin beğenisiyle beJnienir" diyenlere hak vererek yalnızca bir noktayı vurgulamak gerekiyor "Demokrasi, firsat eşitliği de gerektirir. Medyanm sansasyonel yayınlannda yer bulamayanlann, bu yanşta kazanma şansı nedü*?" Her yerde sorun a>Tiı: Bilgi çağında bilgilenmenin bizzat medya tarafından engellenişi. Bu, işin yanlış giden ama düzeltilemeyen, belki de düzeltilmek istenmeyen tarafi. 2003'te "yıhn adamı" olmak isteyenlere duyurulur: Seks, nefret ve şiddet kanşımı bir imaj yaratıp sansasyonla ortaya çıkan, bu sıfata hak kazanacak. Yetenekli ya da akülı ohnanıza da gerek yok. Patlatın bir skandal, olun popüler. Bunun için danışmanlık şirketleri bile var. ABD bekliyor. "Kim daha seksi, kim daha vahşi, kim daha absürd, görelim'' dıyorlar. Yanş başladı! [email protected] 007 ve Vizontele Toronto'ya Jaş iyiden iyiye geldi. Bugünlerde sokakta 'ninja' gibi dolaşan insanlar görüyorsunuz, gözler hariç ağız, burun sıkı süaya kapalı. Bazen rüzgârla birlikte hissettiğimiz sıcaklık eksi 24 derece oluyor. Arahk ayının başlamasıyla birlikte her yer, evler, alışveriş merkezleri, işyerleri, meydanlar süslü yılbaşı çarnlan ile doldu. Tatil dönemi denilen bu vakit, Batüılann en sevdikleri dönem. Aralık ile birlikte mali yıl kapatıhnış, yoğun iş dönemi arkada bırakıhnıştır. Arahk ayının rölantide, güle oynaya geçeceği neredeyse kuraldır. Uzuuun öğlen yemekleri, arada kaçamak izinler ve hediye alışverişleri, bütün bu ritüeli bir an unutmayasınız diye sizi cezbetmeye çahşan vitrinler, kulağa çalınan kilise korolan, yübaşı şarkılan, afışler, reklamlar ve tabii ki fıhnler... Kuzey Amerika'da füm endüstrisi, diğer sektörlerle el ele gider. Yılbaşı döneminde bu dönemin ruhuna uygun fümler _^_^_ vizyona sokulur. Sevgililer Günü için de birkaç fıhn çekümiştir, onlar şubatı bekler. Ve tabii vitrinler, gazeteler ve televizyonlar da ne yapmanız gerektiğini haürlatır, nereden ne alınır, nereye yemeğe gidilir, sevgilinin kulağına ne söylenir vb. Endüstri 4 Temmuz için de yatınmını yapmıştır ve temmuza doğru 'Tann Amerika'yı korusun' tonundaki kahramanlık, vatanseverlik fihnleri meydana çıkartılrr. Bu sene de, yılbaşı dönemine girdik bile. Büyük bütçeli fihnler gösterime birer birer giriyor. Ve şimdi bu furyanın içinde, küçük bir sinemada oynayan bizden bir füm var: Vizontele. The Globe and Mail gazetesindeki eleştiri, " oldukça aksayan yönlerini, egzotik sahneler ve sempatik teması ile dengeleyen bir Türkkomedisi''d]ye başüyor. Filme 2 yıldız TORONTO 1*1BERNA DEMtR\DL verihniş. Eleştirmen Ray Conlogue, diyaloglann garip, esprilerin tam gelişmemiş olduğunu ve hikâyeninhız kazanamadığını söylüyor. Buna sebep olarak da, yönetmenlerin hatırda kalacak bir sahne kurmayı bihnediğini gösterip örneğin, Emin'in Danimarkalı turistle oynadığı öpüşme oyununun harcandığını, duygu yoğunluğunu vurgulayabibnek için kameranın daha uzun süre o sahnede takılması gerektiğini öneriyor. Buna karşılık eleştirmen, kostümler, dönemin politik posterleri ve yerel mimariye uygun kurulmuş set gibi görsel aynntılan başanlı buhnuş. Yazı, Türk sinemasının bir dönüşümden geçtiği ve ülkenin dış politikasına dair eleştirileri hoşgörmeyen 'despotik' askeri gücün sinemaya etkisine dem vurarak bitiyor. Bu eleştiri sanırım, Kıbns Harekâtına ilişkin olarak nlminbir şeyler demek isteyipde diyemediği varsayımı ile yapıhnış ohnalı. Fakat önemli olan şu ki, The Globe and Mail gazetesinin 2 hafta önceki cuma sayısında son Bond filminin reklamı ile aynı sayfada obnak üzere, bir Türk fîlminin gösterime girdiği haberi vardı. toronto.com adresine girip gösterimdeki filmlere baktığınızda v harfinde bir Türk filmi, bir Türkçe kelime var. Festivallere dahi pek az film gönderebiliyorken, Kuzey Amerika'da bir fılmimizin gösterihnesi çok kıvanç verici. Umanm ki başka fümlerimizi de diğer ülkelerde daha sıklıkla izleyebileceğiz. Türkçe kelimeleri, başanh Türk sanatçılannın isimlerini dünyamn başka ülkelerinin gazetelerinde okuyabileceğiz. O zaman işte, bu ve benzeri başanlan daha soğukkanlı karşılar olacagız. Demokratik Avrupa'nın tabuları T Taftalardır bizi etkisi altına alan Noel X~latmosferinde geri sayım başladı ve hediye alışverişleri son hızında. Adından da anlaşüacağı gibi aralık ayı, bitmekte olan yıla son mesafesini koymakta. Aslında bu ağırdan alma, yeni başlayacak yıla karşı. Elden geldiğince, yeni başlangıcı erteleme isteği. Bu erteleme isteği, Alinanya'da Noel zamanıyla beraber özellikle resmi kurumlarda kendini belli eder. Tam tatil olmamakla birükte, işlemler yavaşlar ve sonraki yıla ertelenir. Bu sene de birçok şey ahşuğımız gibi gelişirken bir de bakıyoruz ki, Türk dernekleri çağnlar yapıyor. "2003'te oturum iznini uzatmak zorunda olanlar, 31 Arahk 2002'den önce gereken işlemleri yapsuüar." Neden? Yasalar değişti. 2003 'ten itibaren oturum iznini uzatmak zorunda olanlardan, Almanca dilbilgisi yeterliliğinin dışında, Alman tarihi ve kültürü sınavını da başarmalan şart koşuluyor. Almanya'nın cumhurbaşkanlannı, başbakanlannı, eyaletlerini, tarihçesini, ekonomisini, coğrafyasını, kültür mirasını, sanatçılannı, bilim adamlannı, ^ ^ ~ ^ ~ Hıristiyanlığı bihnek zorundayız. Yeter ki yüce Ahnan makamlan tarafindan oturum iznimiz uzatılsın ve Almanya'nın bize bahşettiği haklardan yararlanmaya devam edebilelim. Türkiye'de yaşayan Abnanlar, Türkçe bilmek bir yana, Türkiye ve Osmanlı tarihiyle canlan isterse ılgileniyorlar ama istedıkleri gibi de yaşıyorlar. Ben bir Türk olarak, Türkiye'deki Almanlarla da BERLİN BANU BtRTEK Almanca konuşuyorum, çünkü Türkçe bilmiyorlar. Burada da Alman toplumuna entegre olmak zorunda olduğum için Almanca bihnek zorundayım. Bu arada AB'ye girme çabalanyla biz Avnıpa'da yaşayan Türkiyelilerin ^ ^ ~ ^ ^ ^ ^ gururlan da bir ölçüde ayaklar altına alınıyor. Kendini üstün gören Avrupalılar efendi, biz de dilenci rolündeyiz sanki. Bu adamlann ülkesine entegre olmak zorundasınız. Bu adamlar, ki onlar üstün beyaz ırk temsilcileridir ve her nereyi işgal edip sömürürlerse sömürsünler, o zaman da, yerli halk onlara uyum göstermek zorundadır. 2 kere 2 kaçtır? Bunu üstün ırk Avrupalılar bilir ve bu sonuç, onlann isteğine göre değişir. Onlar isterse sonuç 4, isterse 5 olur. Bu yıl Kadir Gecesi ve 1. advent aynı güne denk geldi. Yıllardır, Ramazan ve Noel çakışıyor. Türkiye'de dinci partinin iktidara gehnesiyle çıkardıklan velvelelere de kulak asmayın. AB bayrağındaki 12 yıldızın, İsa'nın 12 havarisi olduğundan şüpheniz mi vardı? Seçimlerde, SPD'ye çok az bir oy farkıyla geçilen CSU'nun açılımı: Hıristiyan Sosyaüst Birliği. Avrupa'da içinde "rLristryan" kelimesi geçen pek çok parti var. ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül sonrasında Haçlı Seferleri sözünü ağzına almıştı. Sonradan hanrlamış ohnalı ki, doğuya ilerlerken, destek almak zorunda kaldığı Türkiye'nin bir Müslüman ülkesi olduğunu, sözünü geri almıştı...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle