Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2002 PAZAR
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
ÇACIN YANSILARINI GETİRENLER FERİDUN ANDAÇ
Gerçekçi duyarlığın ressamıŞövalenin başında çakılıp
kalmışnm. Tam karşımda, göz-
lerimi alan, neredeyse bir du-
van boydan boya kaplayan tab-
lodaki renkler, insan yüzleri,
bozkınn ıssızlığı almıştı beni
içine... Kaçıncı gündü bu, ge-
lıp de o resmi seyredeli; geçip
sövaledeki tuvalimde o renkle-
ri, biçimleri ağdırma duygusu-
nu yaşayalı...
Döne duruyordum o iş salo-
nunda. Resim öğretmenımiz
Fuat tğdebefi. artık yağlıboya
resme adım atmamızın zama-
nı geldiğini söyleyerek her bi-
rimize, seçeceğimiz bir ressa-
mın tablosunu kopye etme 'gö-
rev'ini venniş, bunlan da geti-
rip önûmüze koymuştu.
196O'lı yıllann ortalan ol-
malıydı, bizler ortaokul öğren-
cileriydik. Erzurum Resim Sa-
nat Galerisi'nde onjinal tablo-
lan yer alan ressamlan bir bir
tanımıştık artık: Nuraflah Berk,
CemalToBu, Feyhaman Duran,
Bedri Rahmi. İbrahim Çalh,
NeşetGünal... Buresimleri de-
podan çıkanp yeniden galen-
ye kazandıran Fikret Bey ise tğ-
debeli Hoca'nın Akademi'den
arkadaşıydı. Bizler, okuldaki
atölyemizden buraya taşınmış,
resme bir başka kıyıdan başlar
olmuşruk.
Bedri Rahmi Eyuboğhı'nun,
gelıp gördüğunde; "Fuat,senbtı
kentte bir akademi kurmuş-
sun," dedıği mekânda resminı
tanıyıp, öyküsünü dinlediği-
miz birçok sanatçıdan biriydi
NeşetGünal..
Neşet GûnaTla tanışma
Beni hep kendine çeken Bru-
gueLBosh,Rousseau nun yanı-
na gidebilmek ıçın bıkmadan
usanmadan desen çabşmam ge-
rektiğini kavramıştım. Geldi-
ğimiz noktada yağhboyanın renk ala-
şımına, çizgiye, desene açılım ka-
zandıran yanına adım atabilmede. o
ilk desen denemelerimin kapısını
aralayan Neşet Günal'a yönelmem
doğru bir seçimdi. Sanınm Iğdebe-
li Hoca, bunu görmüş olmalıydı ki;
onun "PatatesToplayanlar''ının kar-
şısına koymuştu beni. Bir anda ürk-
mûş, korkmuş. tuvalin başında oya-
lanmaya başlamıştım. Çizgiler çizi-
yor, karelere bölüyor, Günal'ın res-
mini ölçüp biçiyor; geçip karşısında
saatlerce seyrediyordum. O'nunpü-
türlü zemınine dokunuyor, renkleri-
nin solgun figür/desenlerinin abar-
tılı haline şaşkınca bakıyor, ressa-
nun doğaya bakış/yorumlayışındaki
sezgisıne dair öyküler kuruyor, onun
her bir resmine yansıyan hüznünü,
bize dair, bize aıt olana bakışındaki
derin anlamı kavramaya çalışıyor-
dum. Gene de tüm bunlar, 14-15 yaş-
lanndaki bir çocuğun gözünde ola-
ğanüstü şeylerdi.. Bir resme başla-
ma cesaretini bulamamamı gören tğ-
debeli Hoca, tuvali bir yana bırakıp,
Günal'ın bu tablosunda en dikkate de-
ğer fıgürleri karakalemle çizmemi is-
temişti.. Sonra, Leonardo da Vin-
ci'yi, Raphael'i. Giotto'yu, Van
Gogh'u konuşmuştuk.. Rubens,Go-
ya, Rembrandt'tan onlann resim
dünyalanndan söz etmışti.. Resim-
de desenin neden gerekli, asal bir
şey olduğunu; matematik-sanat' sa-
natçı ilişkisini anlatmıştı uzun uzun..
Bir ders gibi değil de; "Erzurum ak-
şamlan" adım verdiğimiz o uzun ge-
ce sohbetlerinde dile getirmişti bun-
lann birçoğunu.
Bir sabah, erkence galeriye git-
miş; kar soğuğunun ayazını bütün
haşmetiyle tuvalin başına taşımış,
usul usul Neşet Günal'ın bu tablo-
sunu resmetmeye başlamıştım...
Yıllar yıllar sonra, beni, Neşet Gü-
nal'ın karşısına çıkaran, gidip onun-
la konuşma/ söyleşme duygusunu
veren de buydu. Ellerinden tutup öp-
müş: "öğrenciniz Fuat tğdebcH'nin
öğrencisrjim" deyip, onu, Kafda-
ğı'mn ötesinden bir haber getirmiş-
çesine sevindirmiştim: "Fuat,benhn
gözdebfföğrencimdi,*demıştı.. "Bu
yapbklan ne güzeL, ne anlamlı.. Biz
Akademi'de yapamadık belki de bun-
laru Onu şimdi daha çok özledim™
Getir onu bana, getir ama_."
Çıloş noktası insan ve doğa
Hoca-öğrencı buluşmasını sağla-
yamadım! Ama Günal'a her gitti-
ğımde bunlardan söz ettik.. Konuş-
mayı pek sevmese de; saynlık hal-
lerinin uç verdiğı o netameli günler-
de, uzun uzun söyleştik... Kaydettim
her birini. Bunlann bır bölümünü de
düzeltip yazdı..
Onun çizgilerinı hayranlıkla izle-
dim.. Baktım, gördüm.. belleğime
kazındı her bır suretı. Bunlan anlat-
tım ona. "Ne mutiu, ne mutiu-. Ba-
kuı hayat. farkında olmadan ltimile-
ri nerelerde, nasü buluşturuyor" de-
miştı bır gün. Tutup şunlan yazdım
sonra o günün güncesine:
Neşet Günal"ın resim dünyasının
bellekten silinmeyen ızleridır, kırsal
kesim insamnın yaşamından yansı-
yanlar.
Evde, sofrada, tarlada çalışırken,
düşünürken, dınlenırken; hayatın her
bir anındakı durumu, toprakla olan
ilişkisi yalın bır bıçimde resimleri-
ne yansıyan Anadolu ınsanının do-
ğa üe olan serüveninin boyutlannı da
buluruz bu evrende. Günal, resminin
bu anlatımcı yanını adım adım örer
adeta.
Çıkış noktası insan ve doğadır. Bu
soylu serüveninde insanın doğa ile
ilişkisi onu hep ilgilendirmiş, dü-
şündürmüştür. tnsanın doğayla alış-
verişinin, ilışkisinin iç içelığinin her
birboyutu onunanlanmına yansır. Bir
figür bir başka figürün biçimleyici-
si/betimleyicisi olur adeta..
Neşet Günal'a, konuşmalanmızın
bir yerinde, şöyle bir soru yönelt-
miştim:
"Resimlerinize baknğunda, şöyle
düşünüyorum: Acaba çocuklukyur-
duna bir özlem duygusu mu var? Bi-
linçalünızda o baba figürû, çocuk,
anne giderek leitmotif sanki! Resmi-
nizde süreldi bunun arayışı var. Yani
bunu resim malzenıesi olarak gör-
menizin nedeni, çokfazla dağdmayan,
ama o yenidiliyaraürken de aşın de-
formasyona da gftmeyen dışavurum-
cu bir yanı var. Tabn ld bir de psiko-
lojik bir boyutu var resminizin.''
Günal'ın yanıtının bir bölümü şöy-
leydi:
Gerçekçfliği ilke edindi
- Çok olmasa da resimlerimde ço-
cuklarla ana-baba ilişkileri işlenmiş-
tir. Önce, olayın gerçekçilik açısın-
dan önemi vardır. Sonra, bu ınsan-
cıl görüntüde, derinlemesine anlam-
lar saklıdır. Resımsel olarak baktığı-
mızda, resmin kurgusal ve anlatım-
sal çelişkilerini vurgulamak önem
kazanmaktadır.
Bazı resimlerimde de, başka tasa-
nlanmın dışında, çocuklar yaşartun
sürekliliğini vurgulamak için yerle-
nnı almışlardır. Ben gerçekçi bir res-
samım; gerçekçıliği ilke edinmişim.
Çocuklar insan yaşamının gerçeği-
dir...
Bazı gerçekleri abartarak vurgula-
nm. Bu durum daha bir etkinlik ka-
zandınr resimlerime. Bu nedenle dı-
şavurumcu, gerçeküstücü, bazen de
naif öğelerden yararlanınm. Zaten,
resimde, tam bir nesnel gerçekçilik-
ten söz etmek anlamsız olur.
Onun, resimdeki bu gerçekçi tav-
rıbakışının 1950'lerin edebiyattaki
gerçekçilik anlayışıyla yakın, hatta
yan yana durduğunu imleyerek şun-
lan sormuştum:
"Y'urtdışından döndüğünüzde, o
yıllarda edebhatımızda 'köycülük'
N,' eşet Günal'ın resim dünyasının bellekten silinmeyen
izleridir, karsal kesim insamnın yaşamından yansıyanlar.
Evde, sofrada, tarlada çalışırken, düşünürken,
dinlenirken; hayatın her bir anındaki durumu, toprakla
olan ilişkisi yalın bir biçimde resimlerine yansıyan
Anadolu insanımn doğa ile olan serüveninin boyutlannı
da buluruz bu evrende. Günal, resminin bu anlatımcı
yanını adım adım örer adeta.
egemen.Yaşar Kemal tnceMemedle
adım dıryurmuş. Köy Enstitüsü çıkış-
h yazariar yeni yeni ürünierini ver-
mekte. Fakır Baykurt ve ardüı kuşak
ortaya çıkıyor. Buortamda edebiyat-
ta köy/köycûlük tarüşürvor. Bfldiğim
kadanvia siz, Bedri Rahmi gibi, o
tarnşmalann içinde değilsiniz. Ama
resminize baküğumzda kırsal kesim
insamnın dünyası, doğa/toprak/însan
Oişkisini ön pİanda tutuyorsunuz. O
dönem çok mu denk geldi? Rastian-
üsal bir şey mi, ya da siz nasıl bakn-
nız tüm bunlara? Bu ortam sizi na-
sıl etkfledi, veya böyle bir etki söz ko-
nusu mu?"
Günal'ın buna yanıtı ise şu sözle-
riyle gebnişti:
- Ben 1954'te döndüm Türkiye'ye.
Anadolu kırsal kesim insan yaşamı-
nı konu alan ilk resmimi 1958'de
yaptım (Yaşantı:l) Bu resimlerim
sanat anlayışına yön vererek kişisel
tasanmın ilk örneği. 1958'e kadar
yaptığım resimler gene bizden in-
san görüntüleridir; fakat bıçim ola-
rak F. Leger'den izler taşır.
Edebiyatta köycülük akımı ile yur-
da döndükten sonra tamştım. Yakın
ilgi ile izledim. Anadolu insan ger-
çeğinin romanlaşması ve edebiyat
dünyasında yerini bulması beni çok
heyecanlandınyordu. Ama etkilen-
me olmadı. Sadece tasanmlanmda
güç kaynağı oldu. Ben olaya ressam
olarak yaklaşıyordum. Ressam ola-
rak özümlüyordum. Dikkat edilirse
bugün yaptığım resimlerin ilk du-
yarlık izleri Akademi'de yaptığım
gravürlerde beUrlenir. Benhep o dün-
yanın içinde oldum. 1964'te Yaşar Ke-
mal' in "Bebek" hikâyesinden etki-
lenerek bir resim yapum, (Sanm). Hi-
kâyede değil olayın özünde atak yan-
lanmız var. (Yaptığım iyi resimler-
den bin oldu.)
Söz aramızda evrilip gene o döne-
me, onun edebiyatla ilintisine, döne-
min anlayışına bakışına geliyor. Ben
soruyorum, Günal da yanıtlıyor.
"O günlerde Mahmut Makal gün-
demdevdi, Bizim KÖy'le_'
<
- Evet, biz Paris'te iken Mahmut
Makal'mBizımKöy'üçıkmıştı, o za-
man. Bedri Rahmi de oradaydı. Bı-
zim Köy olay ohnuştu, her yerde ko-
nuşuluyordu. Biz ressamlan da vur-
muştu.Yurttan uzakta bir başka tür-
lü vuruyor yurt sorunlan. Nedim
Gönsür ve Avni Arbaş konuyla ilgi-
li resimler yaphlar. Ama beni resim
yapmaya itmedi bu hikâyeler. Ben bu
sefaletin içinde büyümüştüm.
'Gerçeğin gördüğüm yûzû'
"Pekt sonrasmda, bu gerçeklikle-
rin sizde böylesi bir etkisi oldu mu?"
- Ohnadı, Ancak edebiyat hareke-
ti olarak çok önem verdim. Yeni bir
ses, yenı bu- soluk gibidirler. Yaşa-
nılan polirik ortamın tüm engelleri-
ne rağmen Anadolu insan gerçekle-
rinin kapılannı araladılar.
Onlarla benim aramda sadece bir
yazgı birüğimiz oldu. Belli bir top-
lumsal dönemecın ayn ayn tanıkla-
n olduk.
"Şöyle bir tesphim var, izin verir-
seniz bunu ancak açmak isthorum:
Gerçeğin olanca yüzü yansımaz res-
minizde. Seçer, ayıklar, düşünür, iz-
ler yaraüsal olanı öncdersiniz. yani
başkalaşnrarak sunarsınızJ"
- Gerçekçilik, gerçeği olduğu gi-
bi algılamak değil, düşünsel olarak
ona aynı zamanda duyarhlık kazan-
dırmaktır. Resimde bu duyarlık in-
sancıl bır boyut kazanıyorsa yaratı-
dan söz edilebilir.
Gerçeğin görünen yüzü değil; gör-
mek istediğim yüzü yansır resimle-
rimde: Düşünürüm, önceliklerim var-
dn-, seçer ve ayıklanm.
•••
Bu yüce gönüllü renk'biçim usta-
smdan bize y
r
ansıyanlardan daha çok
söz edilecek, daha çok anlatılacak-
tır onun bu serüveni.
t^t
PVP / vcp Vanilar Ash SELÇUK J
The French Connection (Ka-
nunun Kuvveti) / Yön: VMffiam
Friedkin Oyn: GeneHackman,
R»Schekfcr,FemandoRev;Tom
Lo Bianco, Marcel Bozzuffi /
1971, renkli, 104 dakika, Çift
DVD 20th Century Fox-Tiglon.
Robin Moore'un gerçek bir
öyküden çıkarak yazdığı çok sa-
tışlı romanından sinemaya uyar-
lanan bu ilginç fîlmde Amerikan
tarihindeki en büyük uyuşturu-
cu kaçakçılığı anlatılıyor. Çift
DVD'den oluşan fılmin ÖzdBö-
lümkri de gerçekten çok zen-
gin. BBC TV'nun hazırladığı
Kanunun Kuvveti'nin tzinde ve
Filmin Yapımı belgesellerinde
gerçek kahramanlar. dedektifler
Eddie Egan \e Sonny Grosso'nun
kişilikleri, izleme operasyonu-
nun planlanması, mekânlann ve
oyunculann seçimi, çekim aşa-
malan anlatılıyor. Fragmanın ya-
ni sıra Friedkin'in açıklamasıy-
la kullamlmayan 9 sahneyi, ay-
nca yönetmen ve oyunculann
(Hackman, Scheider) yorumla-
nyla filmi baştan sona izleyebi-
liyorsunuz. FotografGalerisi si-
zı set görüntülerine, afışlere ulaş-
tınyor.
Günümüzde artık aksiyon si-
nemasımn bir klasığine dönü-
şen, 5 Oscarlı (fılm yönetmen,
oyuncu, senaryo uyarlaması, kur-
gu) bu çalışmayı Dolby Digital
ses düzeniyle seyredebilirsiniz...
•••
The French Connection2 (Ka-
nunun Kuvveti 2) / Yön: John
Frankenheimer I Oyn: Gene
Hackman, Fernando Rey, Ber-
nard Fresson, Phflippe Leotard
/1975, renkli, 114 dakika / 20th
Century Fox-Tiglon.
Bu devam filminde gözüpek,
cesur dedektifPopeyeDoyle, elin-
den kaçırdığı kaçakçı Charni-
er'yi bulmak amacıyla eroinin
kalbi Marsilya'ya geür. Charni-
er'nin adamlan Doyle'u kaçınp
uyuşturucuya alıştınrlar.
Bağımlılık ve krizi yansıtan
bölümleri filmin en etkileyici,
gerçekçi, uyuşturucunun kişisel
ve sosyal anlamda ne denli yı-
kıcı olduğunu betimleyen sahne-
ler. Özel Bölümler deki Fotoğ-
raf Galerisi'yle kamera arkası
set görüntülerine ve çekim plan-
lannın çizimlerine ulaşabiliyor-
sunuz. DVD'de fragman da yer
alıyor. Filmi aynca yönetmen
Frankenheimer, oyuncu Hack-
man ve yapımcı R. Rosen'ı de-
ğişik yorumlanyla da baştan so-
na izleyebiliyorsunuz...
Gazete dahnda gazetemizin persembe günü verdi-
giCumhurrv^Kitapekibirincilig€İa>Tkgörükiü.
Yayıncılar Birliği Emek ödülü
Ödüller
edebiyat
çınarlanna
Kültür Servisi - CNR Uhıslararası Fuarcıhk ve
Türkiye Yayuıcüar Birtiğinın düzenlediği
tstanbul Lluslararası Kitap Fuan kapsamında bu
vı1 ilk kez venlen Yayıncılar Buüği Emek
OdüDeri dün dağıtıldı. ödüller, Türkiye
Ya>ıncılar Birliği ile Türkiye Yazariar
Sendikası'nın ortak jürilen tarafından belirlendi.
Türkiye Yayıncılar Birliğı'nin bu yıl gazete
dalında verdiği ödülün sahıbi, gazetemizin
persembe günü yayımlanan eki Cumhuriyet
Kitap oldu. Kıtap ekinin editörü Turhan Günay,
ödülü Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetım Kurulu
üyesi Ferda Bûyükkoyuncu'nun elinden aldı.
Roman daluıda venlen ödüle Vedat Türkah* layık
görüldü. Türkali'nin ödülünü, Türkiye Yayıncılar
Birliği Başkanı Çetin Tüzuner'in elinden torunu
Ceren Sarp aldı. öykü dalındaki ödülün sahibi
gazetemiz yazarlanndan Oktay Akbal'dı.
Akbal'uı ödülünü, yayıncı Osman Çetin
Deniztekin'den torunu Övgü Doğan Gün aldı.
Türkiye Yayıncılar Birliği' nin eleştiri dalında
verilen ödülünün sahibi, yazar Fetiıi Naci oldu.
Naci'ye ödülünü gazetemiz çizerlerinden Semih
Poroy verdi. Eski Türkiye Yayıncılar Birliği
Başkanı Aydoğan Dirme ise Vedat Günyol'a
deneme dahnda verilen ödülünü takdim etti. Şiir
dalında verilen ödülün sahibi, geçen günlerde
yihrdiğimiz Garip aknnmın öncülerinden MeKh
Cevdet Anday'dı. Şaırin ödülünü gazetemizin
Kitap eki editörü Turhan Günay Türkiye
Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Metin
Celal'den aldı. Yazar Ismet Kür, Çocuk Edebiyatı
dahnda verilen ödülünü Türkiye Yazariar
Sendikası Genel Sekreteri Gübüm Cengiz'den
aldı. Bu yıl 400'üncü kitabının çe\drisini
tamamlayan Mehmet Harmancrya çevin
ödülünü Oğlak Yaymlan sahibi Raşit Çahşkan
verdi. Yayınevi dalında verilen ödülün sahibi ise
75 yıla aşknı bir süredir yayın ve kültür
dünyasında faaliyet gösteren Remzi Kitabevi
oldu. Ödülü, yayınevınin kurucusu Remzi
Bengi'nin oğlu Erol Erduran eski Türkiye
Kitapçılar Derneği Başkanı Ahmet Polat'tan aldı.
Dergı dalında verilen ödülün sahibi ise 1933
yılında Yaşar Nabi Nayır tarafuıdan kurulan ve
edebiyat dünyasında önemli bir konuma sahip
olan Varhk dergisiydı. Ödülü, dergi aduıa Yaşar
Nabı Nayır'ın kızı Fifiz Nayır Deniztekin, yazar
Pınar Kür'ün elinden aldı. Televizyon dalmdaki
ödül, TRT 2'de yayımlanan ve yapımcıhğını
Demet Haselçin in üstlendıği Okudukça
programına verildi. Haselçin ödülünü Türkiye
Yaymcılar Birliği Başkanı Çetin Tüzüner verdi.
Internet dahndaki ödülün sahibi ise sanal âlemde
faaliyet gösteren Ideefbc'e verildi. Türkiye
Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Metin Celal,
ödülü Deniz Karabacak'a verdi.
Tıyatro Pera'dan yeni oyun
• Kültür Servisi- Tıyatro Pera, 'Bir Çöküşün
Güldürüsü' (Tavşan Tavşan) adlı yeni oyununun
prömiyerini 13 Aralık Cuma akşamı gerçekleştirdi.
Colıne Seneau'nun yazdığı oyunu Çetin Ipekkaya
çevirdi. Nesrin Kazankaya'nın yönettiği 'Bir
Çöküşün Güldürüsü'nün dekor-kostüm tasanmı
Gürel Yontan'a, dramaturjisi Gökhan Akçura'ya,
ışık tasanmı Yüksel Aymaz'a ait. Iki odalı bir
apartman dairesinde yaşayan dar gehrli bir ailenin
ayakta kalma mücadelesinin anlahldığı oyunda
Bilge Şen, Başak Meşe, Levent Yılmaz, Devrim
Nas, Cüneyt Uzunlar, Özkan Schulze, Seyit
Özcan, Yeliz Demir, Gökçe Akyıldız, ibrahim
Ulutaş ve Nesrin Kazankaya rol alıyor. Oyunun
galası yann akşam yapılacak. (0 212 245 44 60)
Açdc Salı toplantıları
• Kültür Servisi - Ve Dığer Şeyler Topluluğu'nun
her hafta düzenledikleri Açık Salı toplantılannın
bu haftaki konuklan Başak Şenova (yazar -
küratör), Pelin Tan (yazar - sanat tanhçisi - Artist
Dergisi 5. sayı editörü) ve Esra Ersen (video
sanatçısı) olacak. Farklı disiplinlerdeki gençleri
bir arada toplamak ve fikir alışvenşinde
bulunmak için yapılan Salı Sohbetlerinin konusu
90 Sonrası Güncel Sanat. Toplantılar Salı günü
saat 19. 00'da Beyoğlu Babylon karşısındaki
Apartman Projesi'nde yapılacak.