19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2002 PAZAR 14 KULTUR [email protected] ÇACIN YANSILARINI GETİRENLER FERİDUN ANDAÇ Gerçekçi duyarlığın ressamıŞövalenin başında çakılıp kalmışnm. Tam karşımda, göz- lerimi alan, neredeyse bir du- van boydan boya kaplayan tab- lodaki renkler, insan yüzleri, bozkınn ıssızlığı almıştı beni içine... Kaçıncı gündü bu, ge- lıp de o resmi seyredeli; geçip sövaledeki tuvalimde o renkle- ri, biçimleri ağdırma duygusu- nu yaşayalı... Döne duruyordum o iş salo- nunda. Resim öğretmenımiz Fuat tğdebefi. artık yağlıboya resme adım atmamızın zama- nı geldiğini söyleyerek her bi- rimize, seçeceğimiz bir ressa- mın tablosunu kopye etme 'gö- rev'ini venniş, bunlan da geti- rip önûmüze koymuştu. 196O'lı yıllann ortalan ol- malıydı, bizler ortaokul öğren- cileriydik. Erzurum Resim Sa- nat Galerisi'nde onjinal tablo- lan yer alan ressamlan bir bir tanımıştık artık: Nuraflah Berk, CemalToBu, Feyhaman Duran, Bedri Rahmi. İbrahim Çalh, NeşetGünal... Buresimleri de- podan çıkanp yeniden galen- ye kazandıran Fikret Bey ise tğ- debeli Hoca'nın Akademi'den arkadaşıydı. Bizler, okuldaki atölyemizden buraya taşınmış, resme bir başka kıyıdan başlar olmuşruk. Bedri Rahmi Eyuboğhı'nun, gelıp gördüğunde; "Fuat,senbtı kentte bir akademi kurmuş- sun," dedıği mekânda resminı tanıyıp, öyküsünü dinlediği- miz birçok sanatçıdan biriydi NeşetGünal.. Neşet GûnaTla tanışma Beni hep kendine çeken Bru- gueLBosh,Rousseau nun yanı- na gidebilmek ıçın bıkmadan usanmadan desen çabşmam ge- rektiğini kavramıştım. Geldi- ğimiz noktada yağhboyanın renk ala- şımına, çizgiye, desene açılım ka- zandıran yanına adım atabilmede. o ilk desen denemelerimin kapısını aralayan Neşet Günal'a yönelmem doğru bir seçimdi. Sanınm Iğdebe- li Hoca, bunu görmüş olmalıydı ki; onun "PatatesToplayanlar''ının kar- şısına koymuştu beni. Bir anda ürk- mûş, korkmuş. tuvalin başında oya- lanmaya başlamıştım. Çizgiler çizi- yor, karelere bölüyor, Günal'ın res- mini ölçüp biçiyor; geçip karşısında saatlerce seyrediyordum. O'nunpü- türlü zemınine dokunuyor, renkleri- nin solgun figür/desenlerinin abar- tılı haline şaşkınca bakıyor, ressa- nun doğaya bakış/yorumlayışındaki sezgisıne dair öyküler kuruyor, onun her bir resmine yansıyan hüznünü, bize dair, bize aıt olana bakışındaki derin anlamı kavramaya çalışıyor- dum. Gene de tüm bunlar, 14-15 yaş- lanndaki bir çocuğun gözünde ola- ğanüstü şeylerdi.. Bir resme başla- ma cesaretini bulamamamı gören tğ- debeli Hoca, tuvali bir yana bırakıp, Günal'ın bu tablosunda en dikkate de- ğer fıgürleri karakalemle çizmemi is- temişti.. Sonra, Leonardo da Vin- ci'yi, Raphael'i. Giotto'yu, Van Gogh'u konuşmuştuk.. Rubens,Go- ya, Rembrandt'tan onlann resim dünyalanndan söz etmışti.. Resim- de desenin neden gerekli, asal bir şey olduğunu; matematik-sanat' sa- natçı ilişkisini anlatmıştı uzun uzun.. Bir ders gibi değil de; "Erzurum ak- şamlan" adım verdiğimiz o uzun ge- ce sohbetlerinde dile getirmişti bun- lann birçoğunu. Bir sabah, erkence galeriye git- miş; kar soğuğunun ayazını bütün haşmetiyle tuvalin başına taşımış, usul usul Neşet Günal'ın bu tablo- sunu resmetmeye başlamıştım... Yıllar yıllar sonra, beni, Neşet Gü- nal'ın karşısına çıkaran, gidip onun- la konuşma/ söyleşme duygusunu veren de buydu. Ellerinden tutup öp- müş: "öğrenciniz Fuat tğdebcH'nin öğrencisrjim" deyip, onu, Kafda- ğı'mn ötesinden bir haber getirmiş- çesine sevindirmiştim: "Fuat,benhn gözdebfföğrencimdi,*demıştı.. "Bu yapbklan ne güzeL, ne anlamlı.. Biz Akademi'de yapamadık belki de bun- laru Onu şimdi daha çok özledim™ Getir onu bana, getir ama_." Çıloş noktası insan ve doğa Hoca-öğrencı buluşmasını sağla- yamadım! Ama Günal'a her gitti- ğımde bunlardan söz ettik.. Konuş- mayı pek sevmese de; saynlık hal- lerinin uç verdiğı o netameli günler- de, uzun uzun söyleştik... Kaydettim her birini. Bunlann bır bölümünü de düzeltip yazdı.. Onun çizgilerinı hayranlıkla izle- dim.. Baktım, gördüm.. belleğime kazındı her bır suretı. Bunlan anlat- tım ona. "Ne mutiu, ne mutiu-. Ba- kuı hayat. farkında olmadan ltimile- ri nerelerde, nasü buluşturuyor" de- miştı bır gün. Tutup şunlan yazdım sonra o günün güncesine: Neşet Günal"ın resim dünyasının bellekten silinmeyen ızleridır, kırsal kesim insamnın yaşamından yansı- yanlar. Evde, sofrada, tarlada çalışırken, düşünürken, dınlenırken; hayatın her bir anındakı durumu, toprakla olan ilişkisi yalın bır bıçimde resimleri- ne yansıyan Anadolu ınsanının do- ğa üe olan serüveninin boyutlannı da buluruz bu evrende. Günal, resminin bu anlatımcı yanını adım adım örer adeta. Çıkış noktası insan ve doğadır. Bu soylu serüveninde insanın doğa ile ilişkisi onu hep ilgilendirmiş, dü- şündürmüştür. tnsanın doğayla alış- verişinin, ilışkisinin iç içelığinin her birboyutu onunanlanmına yansır. Bir figür bir başka figürün biçimleyici- si/betimleyicisi olur adeta.. Neşet Günal'a, konuşmalanmızın bir yerinde, şöyle bir soru yönelt- miştim: "Resimlerinize baknğunda, şöyle düşünüyorum: Acaba çocuklukyur- duna bir özlem duygusu mu var? Bi- linçalünızda o baba figürû, çocuk, anne giderek leitmotif sanki! Resmi- nizde süreldi bunun arayışı var. Yani bunu resim malzenıesi olarak gör- menizin nedeni, çokfazla dağdmayan, ama o yenidiliyaraürken de aşın de- formasyona da gftmeyen dışavurum- cu bir yanı var. Tabn ld bir de psiko- lojik bir boyutu var resminizin.'' Günal'ın yanıtının bir bölümü şöy- leydi: Gerçekçfliği ilke edindi - Çok olmasa da resimlerimde ço- cuklarla ana-baba ilişkileri işlenmiş- tir. Önce, olayın gerçekçilik açısın- dan önemi vardır. Sonra, bu ınsan- cıl görüntüde, derinlemesine anlam- lar saklıdır. Resımsel olarak baktığı- mızda, resmin kurgusal ve anlatım- sal çelişkilerini vurgulamak önem kazanmaktadır. Bazı resimlerimde de, başka tasa- nlanmın dışında, çocuklar yaşartun sürekliliğini vurgulamak için yerle- nnı almışlardır. Ben gerçekçi bir res- samım; gerçekçıliği ilke edinmişim. Çocuklar insan yaşamının gerçeği- dir... Bazı gerçekleri abartarak vurgula- nm. Bu durum daha bir etkinlik ka- zandınr resimlerime. Bu nedenle dı- şavurumcu, gerçeküstücü, bazen de naif öğelerden yararlanınm. Zaten, resimde, tam bir nesnel gerçekçilik- ten söz etmek anlamsız olur. Onun, resimdeki bu gerçekçi tav- rıbakışının 1950'lerin edebiyattaki gerçekçilik anlayışıyla yakın, hatta yan yana durduğunu imleyerek şun- lan sormuştum: "Y'urtdışından döndüğünüzde, o yıllarda edebhatımızda 'köycülük' N,' eşet Günal'ın resim dünyasının bellekten silinmeyen izleridir, karsal kesim insamnın yaşamından yansıyanlar. Evde, sofrada, tarlada çalışırken, düşünürken, dinlenirken; hayatın her bir anındaki durumu, toprakla olan ilişkisi yalın bir biçimde resimlerine yansıyan Anadolu insanımn doğa ile olan serüveninin boyutlannı da buluruz bu evrende. Günal, resminin bu anlatımcı yanını adım adım örer adeta. egemen.Yaşar Kemal tnceMemedle adım dıryurmuş. Köy Enstitüsü çıkış- h yazariar yeni yeni ürünierini ver- mekte. Fakır Baykurt ve ardüı kuşak ortaya çıkıyor. Buortamda edebiyat- ta köy/köycûlük tarüşürvor. Bfldiğim kadanvia siz, Bedri Rahmi gibi, o tarnşmalann içinde değilsiniz. Ama resminize baküğumzda kırsal kesim insamnın dünyası, doğa/toprak/însan Oişkisini ön pİanda tutuyorsunuz. O dönem çok mu denk geldi? Rastian- üsal bir şey mi, ya da siz nasıl bakn- nız tüm bunlara? Bu ortam sizi na- sıl etkfledi, veya böyle bir etki söz ko- nusu mu?" Günal'ın buna yanıtı ise şu sözle- riyle gebnişti: - Ben 1954'te döndüm Türkiye'ye. Anadolu kırsal kesim insan yaşamı- nı konu alan ilk resmimi 1958'de yaptım (Yaşantı:l) Bu resimlerim sanat anlayışına yön vererek kişisel tasanmın ilk örneği. 1958'e kadar yaptığım resimler gene bizden in- san görüntüleridir; fakat bıçim ola- rak F. Leger'den izler taşır. Edebiyatta köycülük akımı ile yur- da döndükten sonra tamştım. Yakın ilgi ile izledim. Anadolu insan ger- çeğinin romanlaşması ve edebiyat dünyasında yerini bulması beni çok heyecanlandınyordu. Ama etkilen- me olmadı. Sadece tasanmlanmda güç kaynağı oldu. Ben olaya ressam olarak yaklaşıyordum. Ressam ola- rak özümlüyordum. Dikkat edilirse bugün yaptığım resimlerin ilk du- yarlık izleri Akademi'de yaptığım gravürlerde beUrlenir. Benhep o dün- yanın içinde oldum. 1964'te Yaşar Ke- mal' in "Bebek" hikâyesinden etki- lenerek bir resim yapum, (Sanm). Hi- kâyede değil olayın özünde atak yan- lanmız var. (Yaptığım iyi resimler- den bin oldu.) Söz aramızda evrilip gene o döne- me, onun edebiyatla ilintisine, döne- min anlayışına bakışına geliyor. Ben soruyorum, Günal da yanıtlıyor. "O günlerde Mahmut Makal gün- demdevdi, Bizim KÖy'le_' < - Evet, biz Paris'te iken Mahmut Makal'mBizımKöy'üçıkmıştı, o za- man. Bedri Rahmi de oradaydı. Bı- zim Köy olay ohnuştu, her yerde ko- nuşuluyordu. Biz ressamlan da vur- muştu.Yurttan uzakta bir başka tür- lü vuruyor yurt sorunlan. Nedim Gönsür ve Avni Arbaş konuyla ilgi- li resimler yaphlar. Ama beni resim yapmaya itmedi bu hikâyeler. Ben bu sefaletin içinde büyümüştüm. 'Gerçeğin gördüğüm yûzû' "Pekt sonrasmda, bu gerçeklikle- rin sizde böylesi bir etkisi oldu mu?" - Ohnadı, Ancak edebiyat hareke- ti olarak çok önem verdim. Yeni bir ses, yenı bu- soluk gibidirler. Yaşa- nılan polirik ortamın tüm engelleri- ne rağmen Anadolu insan gerçekle- rinin kapılannı araladılar. Onlarla benim aramda sadece bir yazgı birüğimiz oldu. Belli bir top- lumsal dönemecın ayn ayn tanıkla- n olduk. "Şöyle bir tesphim var, izin verir- seniz bunu ancak açmak isthorum: Gerçeğin olanca yüzü yansımaz res- minizde. Seçer, ayıklar, düşünür, iz- ler yaraüsal olanı öncdersiniz. yani başkalaşnrarak sunarsınızJ" - Gerçekçilik, gerçeği olduğu gi- bi algılamak değil, düşünsel olarak ona aynı zamanda duyarhlık kazan- dırmaktır. Resimde bu duyarlık in- sancıl bır boyut kazanıyorsa yaratı- dan söz edilebilir. Gerçeğin görünen yüzü değil; gör- mek istediğim yüzü yansır resimle- rimde: Düşünürüm, önceliklerim var- dn-, seçer ve ayıklanm. ••• Bu yüce gönüllü renk'biçim usta- smdan bize y r ansıyanlardan daha çok söz edilecek, daha çok anlatılacak- tır onun bu serüveni. t^t PVP / vcp Vanilar Ash SELÇUK J The French Connection (Ka- nunun Kuvveti) / Yön: VMffiam Friedkin Oyn: GeneHackman, R»Schekfcr,FemandoRev;Tom Lo Bianco, Marcel Bozzuffi / 1971, renkli, 104 dakika, Çift DVD 20th Century Fox-Tiglon. Robin Moore'un gerçek bir öyküden çıkarak yazdığı çok sa- tışlı romanından sinemaya uyar- lanan bu ilginç fîlmde Amerikan tarihindeki en büyük uyuşturu- cu kaçakçılığı anlatılıyor. Çift DVD'den oluşan fılmin ÖzdBö- lümkri de gerçekten çok zen- gin. BBC TV'nun hazırladığı Kanunun Kuvveti'nin tzinde ve Filmin Yapımı belgesellerinde gerçek kahramanlar. dedektifler Eddie Egan \e Sonny Grosso'nun kişilikleri, izleme operasyonu- nun planlanması, mekânlann ve oyunculann seçimi, çekim aşa- malan anlatılıyor. Fragmanın ya- ni sıra Friedkin'in açıklamasıy- la kullamlmayan 9 sahneyi, ay- nca yönetmen ve oyunculann (Hackman, Scheider) yorumla- nyla filmi baştan sona izleyebi- liyorsunuz. FotografGalerisi si- zı set görüntülerine, afışlere ulaş- tınyor. Günümüzde artık aksiyon si- nemasımn bir klasığine dönü- şen, 5 Oscarlı (fılm yönetmen, oyuncu, senaryo uyarlaması, kur- gu) bu çalışmayı Dolby Digital ses düzeniyle seyredebilirsiniz... ••• The French Connection2 (Ka- nunun Kuvveti 2) / Yön: John Frankenheimer I Oyn: Gene Hackman, Fernando Rey, Ber- nard Fresson, Phflippe Leotard /1975, renkli, 114 dakika / 20th Century Fox-Tiglon. Bu devam filminde gözüpek, cesur dedektifPopeyeDoyle, elin- den kaçırdığı kaçakçı Charni- er'yi bulmak amacıyla eroinin kalbi Marsilya'ya geür. Charni- er'nin adamlan Doyle'u kaçınp uyuşturucuya alıştınrlar. Bağımlılık ve krizi yansıtan bölümleri filmin en etkileyici, gerçekçi, uyuşturucunun kişisel ve sosyal anlamda ne denli yı- kıcı olduğunu betimleyen sahne- ler. Özel Bölümler deki Fotoğ- raf Galerisi'yle kamera arkası set görüntülerine ve çekim plan- lannın çizimlerine ulaşabiliyor- sunuz. DVD'de fragman da yer alıyor. Filmi aynca yönetmen Frankenheimer, oyuncu Hack- man ve yapımcı R. Rosen'ı de- ğişik yorumlanyla da baştan so- na izleyebiliyorsunuz... Gazete dahnda gazetemizin persembe günü verdi- giCumhurrv^Kitapekibirincilig€İa>Tkgörükiü. Yayıncılar Birliği Emek ödülü Ödüller edebiyat çınarlanna Kültür Servisi - CNR Uhıslararası Fuarcıhk ve Türkiye Yayuıcüar Birtiğinın düzenlediği tstanbul Lluslararası Kitap Fuan kapsamında bu vı1 ilk kez venlen Yayıncılar Buüği Emek OdüDeri dün dağıtıldı. ödüller, Türkiye Ya>ıncılar Birliği ile Türkiye Yazariar Sendikası'nın ortak jürilen tarafından belirlendi. Türkiye Yayıncılar Birliğı'nin bu yıl gazete dalında verdiği ödülün sahıbi, gazetemizin persembe günü yayımlanan eki Cumhuriyet Kitap oldu. Kıtap ekinin editörü Turhan Günay, ödülü Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetım Kurulu üyesi Ferda Bûyükkoyuncu'nun elinden aldı. Roman daluıda venlen ödüle Vedat Türkah* layık görüldü. Türkali'nin ödülünü, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Çetin Tüzuner'in elinden torunu Ceren Sarp aldı. öykü dalındaki ödülün sahibi gazetemiz yazarlanndan Oktay Akbal'dı. Akbal'uı ödülünü, yayıncı Osman Çetin Deniztekin'den torunu Övgü Doğan Gün aldı. Türkiye Yayıncılar Birliği' nin eleştiri dalında verilen ödülünün sahibi, yazar Fetiıi Naci oldu. Naci'ye ödülünü gazetemiz çizerlerinden Semih Poroy verdi. Eski Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Aydoğan Dirme ise Vedat Günyol'a deneme dahnda verilen ödülünü takdim etti. Şiir dalında verilen ödülün sahibi, geçen günlerde yihrdiğimiz Garip aknnmın öncülerinden MeKh Cevdet Anday'dı. Şaırin ödülünü gazetemizin Kitap eki editörü Turhan Günay Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Metin Celal'den aldı. Yazar Ismet Kür, Çocuk Edebiyatı dahnda verilen ödülünü Türkiye Yazariar Sendikası Genel Sekreteri Gübüm Cengiz'den aldı. Bu yıl 400'üncü kitabının çe\drisini tamamlayan Mehmet Harmancrya çevin ödülünü Oğlak Yaymlan sahibi Raşit Çahşkan verdi. Yayınevi dalında verilen ödülün sahibi ise 75 yıla aşknı bir süredir yayın ve kültür dünyasında faaliyet gösteren Remzi Kitabevi oldu. Ödülü, yayınevınin kurucusu Remzi Bengi'nin oğlu Erol Erduran eski Türkiye Kitapçılar Derneği Başkanı Ahmet Polat'tan aldı. Dergı dalında verilen ödülün sahibi ise 1933 yılında Yaşar Nabi Nayır tarafuıdan kurulan ve edebiyat dünyasında önemli bir konuma sahip olan Varhk dergisiydı. Ödülü, dergi aduıa Yaşar Nabı Nayır'ın kızı Fifiz Nayır Deniztekin, yazar Pınar Kür'ün elinden aldı. Televizyon dalmdaki ödül, TRT 2'de yayımlanan ve yapımcıhğını Demet Haselçin in üstlendıği Okudukça programına verildi. Haselçin ödülünü Türkiye Yaymcılar Birliği Başkanı Çetin Tüzüner verdi. Internet dahndaki ödülün sahibi ise sanal âlemde faaliyet gösteren Ideefbc'e verildi. Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Metin Celal, ödülü Deniz Karabacak'a verdi. Tıyatro Pera'dan yeni oyun • Kültür Servisi- Tıyatro Pera, 'Bir Çöküşün Güldürüsü' (Tavşan Tavşan) adlı yeni oyununun prömiyerini 13 Aralık Cuma akşamı gerçekleştirdi. Colıne Seneau'nun yazdığı oyunu Çetin Ipekkaya çevirdi. Nesrin Kazankaya'nın yönettiği 'Bir Çöküşün Güldürüsü'nün dekor-kostüm tasanmı Gürel Yontan'a, dramaturjisi Gökhan Akçura'ya, ışık tasanmı Yüksel Aymaz'a ait. Iki odalı bir apartman dairesinde yaşayan dar gehrli bir ailenin ayakta kalma mücadelesinin anlahldığı oyunda Bilge Şen, Başak Meşe, Levent Yılmaz, Devrim Nas, Cüneyt Uzunlar, Özkan Schulze, Seyit Özcan, Yeliz Demir, Gökçe Akyıldız, ibrahim Ulutaş ve Nesrin Kazankaya rol alıyor. Oyunun galası yann akşam yapılacak. (0 212 245 44 60) Açdc Salı toplantıları • Kültür Servisi - Ve Dığer Şeyler Topluluğu'nun her hafta düzenledikleri Açık Salı toplantılannın bu haftaki konuklan Başak Şenova (yazar - küratör), Pelin Tan (yazar - sanat tanhçisi - Artist Dergisi 5. sayı editörü) ve Esra Ersen (video sanatçısı) olacak. Farklı disiplinlerdeki gençleri bir arada toplamak ve fikir alışvenşinde bulunmak için yapılan Salı Sohbetlerinin konusu 90 Sonrası Güncel Sanat. Toplantılar Salı günü saat 19. 00'da Beyoğlu Babylon karşısındaki Apartman Projesi'nde yapılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle