25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2002 PAZAR 14 LJjA kultur(acumhuriyet.com.tr Orhan Pamuk son romanı 'Kar'va siyasi yönünün fazla öne çıkarıldığı görüşünde M\. itabımda bana yakın kahramamm için de, benim için de siyasetten daha önemli şeylerin olduğu söyleniyor. Bu da mutluluk. Bunu da kahramamm aşkla elde edebileceğini, kendinden memnun olmayla, hayatta tatmin olmakla, bir başan elde etmekle, ama en önemlisi sevilmekle, bir odaya kapanıp bütün dünyadan kopuk, sevdiği, beğendiği bir kıza sanlarak elde edebileceğini düşünüyor. Kahramamm bu nedenle kendini, fazla yükJü siyasi düşüncelere sahip insanlar arasında, sinik, artık inançlarını kaybetmiş olarak hissediyor.' Önemli olan aşk hikâyesiORALÇALIŞLAR Orhan Pamuk'la romanın çıkma- sından ve roman üzerine tartışma- lann başlamasından sonra konuş.- mayı kararlaştırmıştık. Buluştuğu- muzda, çıkan yazıların, TV'deki programlann telaşı içindeydi. Ma- sası, kıtaplar, notlar, kâğıt parçala- n arasında karma kanşıktı. Telefon- lar çalıyor, fakslar geliyordu. -Başta tasarladığın konu Kars'ı tanıdıkça değisikliğe uğradı mı? ORHAN PAMUK - Kars'ın at- mosferi kitabıma gırdi. Ama, ben ro- manı baştan tasarlarken bazı temel sahneler vardı. Ortadaki şu sahne, ya da hep bırlikte bir dılekçe yaz- ma sahnesi. Ya da ana kahramanla eski tüfeğin kızının sevişme sahne- si, ya da bir Islamcı militanla Ata- rürkçünün tartışma sahnesi gıbı şey- len yıllar önce düşünmüştüm. Hep- sını teker teker yazdım. Tabii ki o sahnelere şehnn ruhu. aynntılan, sokakJan nüfuz etti. Şehirdekı kü- çük kahramanlar, fotoğrafçı, avu- kat, diş doktoru, gazete sahibi gibi kişiler ve yerel teleMzyon, bunlar ak- lımda yoktu. Bunlan Kars ta görün- ce yazdım. Kars a ihanet ettller' - Kars'ı anlamadıgını söyleyenle- re, Kars'ta siyasal Islam olmadığı halde varnuş gibi göstermeni eleşti- renlere ne diyorsun? PAMUK- Bunlan aslrnda pek faz- la ciddıye almıyorum. Dilimde tüy bitene kadar söyledim, Karslılardan özür dilerim, Kars'ta siyasal Islam yok, açıkça onu da söylemek lazım. Kars. eskiden solun hâkim olduğu, 1970'lerde çeşitli sol gruplann şehrin orta sınıf zenginlerini korkutup ka- çırdığı bir yerdir. Belediye başkanı- na suikast yapıldı. Kars'ta sol o ka- dar kuvvetliydi ki birazcık kurtanl- mış bölge hali vardı. Madem siya- sal îslamın Kars'a adım atamadığı- nı söylüvoruz, bunun sebebının de oradaki eskı güçlü Marksıst, Leni- nist yapılanmalar olduğunu da unut- mayalım, bari o vefasızhğı da et- meyelim. Kars böyle bir yerdi. Kı- tabımda anlattığım gibi 1930 'larda, 40'larda kızlann kısa kollu elbıse- lerle bısikletle gezdiği, balolar ve- rilen, Cumhuriyet'in ilk yıllannın mutluluğunu yaşamış. Atatürk'e, Cumhunyet'in ilk yıllanrun nostal- jisine bağlı bir kentti. Bugün o orta kuşak, orta sınıflar. eski zengınler, CHP burjuvazisi şeh- ri terk etmiş durumda. Şehirde ar- tık orta sınıflar yok. Onun yerine gazetelerde görüyoruz, Istanbul'dan Kars'ı hatırlayıp arada bir Kars'tan bahseden insanlar var. Aslında o or- ta sınıflar. onu eleştirmıyorum, ama onlar Kars'a ihanet ettiler, terk et- tiler şehri. Kars'ın bugünkü yoksul- luğunun sebebi, sınır kapılannın ka- panması kadar, zenginlerin servet- lerinı, sermayelerini alıp Istanbul'a yerleşmeleridir. O zenginlerin bugün İstanbul'da "Ah Kars, vah Kars" yapmalan bana hiç inandıncı gelme- di. Amerıka'ya gitmiş. oraya para için yerleşmış doktorlann "Ah va- tanım" demesine benzıyor bu. 'Siyaseti seçmek Istemlyor' - Siyasi İslamcılann romandaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? PAMUK - Kıtabım hakkında ilk konuşmak ısteyeceğım şey bu de- ğıl. Kitabımın siyasi yönü fazla ön plana çıkarıldığı için, romanda si- yasi Isiamcı kahraman da bulundu- ğu için romanımın siyasi yönleri tartışılıyor. Kıtabım, Frankfurt'ta siyasi sürgün olarak yasayan bir sol- cunun, orada mutsuz olup, annesi- nin ölümü üzerine 12 yıl sonra Tür- kiye'ye dönünce, ünıversıte yılla- nndan hatırladığı çok güzel Ipek adlı bir kızı tavlama, elde etme. onunla evlenme çabasının hikâye- sidir. Ka adlı bu şair Kars'a gıdin- ce, çeşıt çeşit siyasi gruplann. siya- sal lslamcılann, Kürt mıllıyetçile- nnin, asker desteklı jakobenlerin aralanndakı kavganın ortasına dü- şüyor. Ne benım, ne de onun bu gruplardan herhangı birine sempa- tisi yok. Kendisi, benim gibi okul- laşmış, modernleşmiş bir Nişanta- şı ailesinın laık, hatta Kars'ta ateıst ohnakla suçlanan çocuğu. Içinden belli belirsiz bir dini arayış geçiyor belki ama, hayat boyunca dindar ol- mamış; dindar olmaya ruyeti olan bi- ri de değil. Siyasal İslama hiçbır sempatisi yok. Benim için önde olan. aşk hikâ- yesi. Ama bu aşk nedeniyle o grup- lann arasına düşüyor ve ondan grup- lar arasında arabuluculuk yapması beklenıyor. Ne ıçuı bekleniyor. bi- raz da yabancı olduğu için. Hiçbi- rine benzemedıği için. Kars'a dışa- ndan geldığı için. O zaman her an benim durumum- da olan insanlara. çatışmalann dı- şında kalmak isteyen, daha sol lıbe- ral insanlara yapıldığı gibi, 'Seçba- kalını kardeşim, jakoben misin, si- yasal İslamcı mısın, sağcı mısuı, sol- cu musun?' dıye onu zorluyorlar. O bu seçimı yapmak ıstemiyor. Ama o kızı seçmek ıstiyor, siyaseti değil ve baskılar karşısında durumu opor- tünistçe idare edıyor. Zaman zaman kendi fiknnı saklıyor. Kitabımda ise bana yakın kahra- mamm için de, benım için de siya- setten daha önemli şeylerin olduğu söyleniyor. Bu da mutluluk. Bunu da kahramamm aşkla elde edebile- ceğini, kendinden memnun olmay- la, hayatta tatmin olmakla, bir ba- Şairlermutsuzluğa mahkûm "Romancılar benim gibi medyatik oluıiarsa, hayattaki mutluluk imkânlanndan yararlanabilirler." (Fotoğraf: ERZADE ERTEM) - Ka ik Orhan Pamuk arasında ne gibi benzerlikler var? PAMUK - Ka ıle aramda şöyle bir fark var: Ka bir şair, ben romancıyım. Hatta romanda da bana benzeyen, Orhan diye adı geçen birisi beliriyor. Şairler bana kalırsa mutsuz olmaya mahkûmdur. Romancılar bir parça benım gibi medyatik olurlarsa, hayattaki mutluluk imkânlanndan yararianabilirler. (Bunu söylerken kahkaha atıyor.) Alaycı bir şekilde söylüyorum ama, dediğimde bır gerçek payı da var. Ka Türkiye'deki bütün şairler gibi -Nâznn Hikmeti dışında tutarak söylüyorum- yaşarken mutsuzdu. Nâzım zaferle yaşadı. Hapse girmesine rağmen gücünden de, toplum tarafından saygıyla karşılandığından da emindi. Yahya Kemal de öyleydi. Nâzım Hikmet ve Yahya Kemal yaşarken mutlu olmuş istisnai şairlerdi. Bütün topluma şaırliklerinin gücünü kabul ettirmişlerdi. Hayranlan olan, tapınılan, yaşarken bile efsane olan bu ikisidir. Geri kalan şairler yaşarken fark edümezler. Her ne kadar daha sonra biraz efsane haline gelirlerse de hayat onlara burun kıvınr. Toplumun mutluluk dağıtan merkezleri her ne kadar Türkıye'de şairler kahramandır diye efsanevi inancı pompalasa da, burun kıvnhr onlara. Bu bakımdan Ka mutsuz bir insandır. Beni hayatta koruyan şey belki de baştan şair olmamamdır. Önce şair olmak istedim. ama sonra vazgeçtim. Yapamayacağımı anladım. Belki de o karakter bende olmadığından. Bu yüzden Ka'dala kimi kötümserlikler. paranoyalar, güvensizlikler bende de vardır. Ama ben Ka'dan daha talihliyim. Belki de hayatta istediklerimi yaptığım için onun kadar mutsuz değılim. şan elde etmekle, ama en önemlisi sevılmekle, bir odaya kapanıp bü- tün dünyadan kopuk, sevdığı, beğen- diği bır kıza sanlarak elde edebile- ceğini kırk bin kere kıtapta söylü- yor. Kahramamm bu nedenle ken- dini, fazla yüklü siyasi düşüncele- re sahıp insanlar arasında, sinik, ar- tık inançlannı kaybetmiş olarak his- sediyor. Gerçek aşk ve clnselllk - Aşk sahnelerinde bir tutukluk, eziklik duygusu var. Neden? PAMUK- Hepimiz medyada, se- vişen, ruhu bunu yaptıktan sonra örselenmeyen. âşık olmayan, olsa da çabuk geçen, olamayan kahraman- lan görmekten, herkesin bunu yap- tığını sanıyonız. Bence medyada, Amerikan filmlennde yaşanan aşk ve seks bızim yaşadığımız aşk ve seks değil. Insanlar, aşkı ve seksi be- nim romanlanmda olduğu gibi ya- şıyorlar ve doğrusunun televizyon- da gördükleri gibi olduğunu zanne- diyorlar. Bu nedenle komplekslere, sıkıntılara kapılıyorlar. Bence in- sanlar aşkı ve seksı, filmlerde ve televizyonlarda gördüklerinden çok daha az yaşıyorlar. Benım kahra- manlanm gibi kıvnm kı\Tim kıvra- narak bu konularda acılar çekiyor- lar. Ben medyadakı seksı eleştirmek için söylemiyorum. Gerçek duru- mu yansıtıyorum. Ben kendımi böy- le görüyorum. Herkesin de az çok böyle olduğunu bilıyorum. Herke- sin yaşadığı hayat bu. Bu ülkede gerçek aşk, seks benım kitaplanm- da anlattığıma yakındır. Benim kah- ramanlanmın herkesten daha has- talıklı, tutuk ve utangaç olduğunu sanmıyorum. Şimdikl milliyetçiler - Romanlannı yabancılar içinyaz- dığını düşünenler var_ PAMUK - Bana yöneltılen eleş- tirilerden biri de bu. Bu söylemin ar- kasında aslında daha sosyolojik bir olgu var. Türkıye'de son on yılda milhyetçiliği, muhafazakârçevTeler- den gelen kimselerden çok, Batı külrürünü daha çok almış insanJar temsil etmeye başladı. Bunlann ço- ğu eskiden soldaydı. Milliyetçilik- lerini icra etmek için geleneksel kül- türden fazla bir şey bilmiyorlar. Onun yerine 'Ban'da bizim hakkı- mızda ne diyorlar', 'Amerikah ne demiş", 'Avrupah ne denûş, bizi na- sıl reddetmiş, bizi nasıl sevmemiş' gi- bi endışeler var. 'Baü'ya sertçıknk', 'Ecevit masaya bir yumruk indirdi, birbağırdı' vb... Yerel kültürden çok Batı'ya tep- kiden güç alan bır millıyetçılik var. Bu milliyetçıliği besleyen temel kay- naklar da bır hastalığa varan bızim hakkımızda ne dedıler endişesi. Ki- taplanmın Batı "da çok satılmasını da herhalde bu yüzden 'Kim bilir ne ha- inliklcr yapmışür, o yüzden okuyor- lardır' endışesıyle karşılıyorlar. OKUMALAMBASI EMS BATÜR Türkçe ile Yıkanmak Bırakılırsa, her şey kirlenir. Üstümüz başımız, odamız evimiz, sokağımız şehrimiz, kullandığımız kullanmadığımız araçlar, hem de durdukları yer- de pislenır. Bundandır, "temizlik" işleri, gündelik yaşamımızda, olmazsa olmaz bir yer tutar. Bırakalım bırakmayalım, dilimiz de kirlenir. Bü- tün diller gibi. Kullandığımız dilin kirienmesi birtek konuşmamızı, yazmamızı etkisı attınaalan birdu- rum olsa gene iyi: Aymazsak, düşüncelerimizi duygularımızı da bır kır tabakası kaplar. Ondan- dır, dilimıze ve ifademize bulaşan, yanlışlarla ve savrukluklaria alanını genişleten, özensizJiklerie gü- cünü pekiştiren dil kirienmesi olgusu karşısında, ıkidebir, arınma. temizlenme, yıkanma gereksin- mesi duyanz. Birçoğumuz, bu süregen tehlike karşısında ön- lem arayışlarına yönelıriz. Tetikte durmak gerekir. Birden fazla kaynağı vardır kirlenmenin, her biri karşısında uyanık kalmayı başarmak kolay ol- maz. Gündelik dille sınırlı değildir kirlenmenin ya- yılma siyaseti; tam tersine, "iş"\ dil ile doğrudan bağlantılı olan kişiler aracılığıyla vuracaktır müh- rünu: Kıtle ıletışim araçlarından okullara. edebi- yattan bılime sınıriarı zorlar, açar kirienme. Ma- hallemize, hanemize sokulur, komşularımızasıç- rar, uğraş alanımızın penceresınden kapısından içeri sızar, gelir bir biçimde, bir oranda bize ula- şır Işi gücü okumak yazmak olan bir yazı adamı için özel bir korunma yolu yoktur dil kirlenmesin- den. Sık sık yıkanmak, Türkçe'de yıkanmak sa- nırım tek çıkış yoludur. Gazeteler, televizyon ka- nalları, gündelik yaşamın çözdüğü düzgün dil kullanımları, gıderek sözümona "meslektaş "lan- mın bozuk, savruk, yanlış, kısacası kirii "yapıtla- n, bir noktadan sonra. arınmayı zorunluluk katı- na çıkanr. Bu eşıkte. kitaplığımın raflarından hemen hep aynı kitapları çekıp çıkanyorum ben. Dıranas ın "Ş//r/er"inden, Oktay Rifat'ın "YeniŞiirier"\nden parçalar okuyorum önce. Ardından, Vüsat O. Bener'in •'Dosf'undan.TahsinYücel'in "Benve öfe/c/"sınden bırer ikışer öykü seçiyorum. Gece- nin sonunu, Hikmet Birand'ın "Alıç Ağacı ile Sohbetler"\nöen, Nermi Uygur'un "Bunalımdan Yaşama Kültürü "nden bö lumlerle getiriyorum. O krtaplaryerine, bazen Ataç'ın, Bilge Karasu'nun yapıtlarını, Dağlarca nın ya da Karacaoğlan'ın şiırlerini yeğlediğim de oluyor. llle de doğru, iyi güzel Türkçe sağlamıyor ba- na annma duygusunu. Kimı zamanlar, Akşit Gök- türk'ün deyişıyle "çetin metinlere başvurdu- ğum oluyor, üstüme başıma bulaştığını gördüğüm kolaycılıktan sıyrılmak amacıyla: O vakıt Leylâ Er- bil'le, Ece Ayhan'a doğru sapıyorum. Bana öyle geliyor ki Türkçe gibi kirletilme ora- nı yüksek bır dili kuşatan ortama mesafeli dur- mak için. belli sıklıklarla, bizi arındırdığını, yıkadı- ğını gördüğümuz metinlere yönelmemiz yabana atılacak bır çözüm yolu değil, şüphesiz, hepimi- zin aynı metinlen seçmesı gerekmez: Kimileri Me- lih Cevdet, Oktay Akbal, Salâh Birsel okuya- rak anndınr kendini. kimileri de Tanpınar'a, Ce- mil Meriç e, Cahit Zarifoğlu na yönelmeyi yeğ- leyebilir. Türkçe ıle yıkanmak, kişinin usul usul tıkanan ciğerlerini açmasından öte bir davranış sayılma- malı. "Sağlıklı yaşam" parolası gitgide yerieşik- lik kazanır oldu: pek çok kişı beslenmesine özen gösteriyor, gövdesini diri tutmak için spor yapı- yor. vitamın alıyor: Zihin ve duyarlık, dil ve ifade sağlığı daha az önemlidir, denilebilir mi? Hor kullanılan gövde bır eşikte pes eder. Hor kullanılan dil nasıl. neden ayak diresin? Bir topluluğun, toplumun pıslığini onun birey- lerinin temizlik anlayışından soyutlayamayız. Zeki öğrencim sormuştu bir seferinde, kışkır- tıcılığını bile bile: "Sonuçta, ne işe yarayabilir Edebiyat?" An gelır, sırası gelir. sabun neye yararsa ona. BUGUN • MSÜ ODtTOR\XlVflJ'NDA Nâzun Hikmet Sempozyuımı kapsamında 10.00 - 12.00 saatlerinde 'Nâzun Hikmet'in Sanat ve Edebiyat Aıüayışı' konulu, Doğan Hudan'ın yöneteceği oturum, 13.30 - 15.30 saatlerinde 'Nâzun Hikmet'in PoetikasT konulu Cevat Çapan'ın yöneteceği oturum ve saat 16.00 - 17.00 saatlerinde Doğan Hızlan ve Cevat Çapan'ın gerçekleştireceği tartışma. (0 212 256 12 00) • BEKSAV'da saat 17.30'da Samira Makhmalbaf ın 'Euna' adlı filmi ve saat 19.00'da Bahman Ghobadi nın 'Sarhoş Atlar Zamam 1 adlı filmi. (0 216 349 91 56) • CRR KONSER SALONU'nda saat 20.00 de Istanbul Büyükşehir Belediyesi CRR Opera, Orkestra ve Korosu'ndan 'Deü Dohı' müzikali. (0 212 232 98 30) 1. AFM FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN • AFM 1 'de saat 12.00 de Knut Erik Jensen'm 'SoğukveÇügın'. saat 15.00'te Atfonso Cuaron'un 'Ananıda'. saat 19.00'da Matthew Barney'nin 'Creamaster 5+2' ve saat 21.30'da Robert Lepegenin 'Olası Dünyalar' adlı fılmlen izlenebilir. • AFM 2'de saat 12.00'de MikeFıggis'ın 'Otel', saat 15.00'te 'Bak, Müzik: Vıdeolar'. saat 19.00'da 'BBC Müzik ve Film' ve saat 21 30da KısalarveÖdülTöreni'. (0216454 15 55) • BİLGİ ÜlVrVERSİTESİ SIRASELVİLER KAMPUSU'nda saat 15.00'te 'KimKorkar Animasvondan?" adlı atölye çalışması. (0 212 216 22 22) UCUZCA YAYIN1.ARI Açıldı! Listemizden 400 kitabı % 50 indirimle UCUZCA'ıkı bulabilirsiniz "tenı Çarşı Caddesı. No 33 A 80060 Galatasaray Istanbul (GalatasaravLısesı'ntn \amndakt sokak) Telefon (0212) 249 52 58
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle