Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURJYET 27OCAK2002PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Hayallerim,aşkım vesaire...Çok satışlı Ingiliz tabloid gazetelerinden
bırinin dertleriniz sayfasına, daha doğrusu
sayfanın Miriam adh Güzin Abla'suıa mektup
göndermiş kadının biri. "Yeni tamşüğnn
sevgüun" dıyor, "evinıdeki telefonu çok sık
kuBanryor. Arkadaşlanm bu yüzden onun
beni kulkndığına inamyoriar. Önceleri değilse
bile ben de şimdi böyle olduğuna inanryonım.
Sen ne dersin?" Soru böyle olunca ne yapsın
Miriam, o da söylemiş bir şeyler. Bu tür
köşelerde çoktur böyle sorular bilirsiniz. Bir
tanesıni hâlâ anımsanm. Yine bir başka
gazetenin benzeri bir sayfasında "Her sabah
bindiğûn otobüste âşık oiduğum erkeği
göriiyor ve dayanamryorum. Ne yapmamı
öneriraniz?" sonısuna venlen yanıt aynen
şuydu; "Çok basit şekerim. Otobüsünü
değiştir." Biraz düşünseler kendilerinin de
rahatlıkla bulacağı aynı çözümü (!) nedense
gazetenin o sayfasının dert ablasına iletmek
ihtiyacını duyuyor insanlar. Özellikle bizim
gazetelerde. SorunJannın çözümünü,
kendileri dışında bir "otoriteye/uzmana"
bağlayarak, kimilerine göre belkı çok sıradan
olan dertlerini kamusal bir sorun haline
getirmiş oluyorlar. Doktora. arkadaşa
sormaktan çekinilen sorulardır bunlar. Bu
soruJann sahipleri, gazetelerin sadık ama
utangaç, mahcup takipçiJeridır. Aslında çok
insani, belki basit ama içten dertlerini neden
mahcubiyet duyarak iletirler bu köşelere,
anlayamam doğrusu. Oysa mahcubiyet
duyması ya da utangaç olması gereken o
kadar çok insan var ki!
Geçen günJerde Aöf Yıhnaz'ın. Vılmaz
Güney ve Vahi Öz'le iJgiii bir anısı yer aldı
bir gazetede. Bana halt etmenın ne olduğu
sorulsa, belkı kolayca anlatamam. .Ama
kolayca gösterebilirim.
Bulun o gazeteyi ve okuyun orada
yazılanları. Işte halt etmek budur. Bir film
çekimi sırasında kendilenni patrona şikâyet
ettigi için, üıtikam amacıyla Vahi Öz'iin
kansıyla yatmayı planlamışlar Aralannda
Yılmaz Güney'in de bulunduğu film ekibi.
kibritle kura çekmiş. kibnt de Güney'e
LONDRA
MUST4FA
ERDEMOL
çıkmış. Atıf
Yıhnaz'ın anısı bu.
Eşeğe marifetin ne
diye sormuşlar,
kalkmış ortalık yere
pislemiş derler ya, o
hesap. Yatılmış mı
yatılmamış nu
açıklanrruyor ama.
gazete " Yıimaz Güney intikam için Öz'ün
eşiyle yatü mı?" türünden merak uyandıran,
kurnaz bir başlık atmış. Bir anı sahibi için
utanma duygusuna en çok ihtiyaç duyulan
zamaniar, böyle zamaniardır. Ölüp gittikleri
için bu anının(!) doğru olup olmadığı
konusunda ne düşündüklerinı asla
öğrenemeyeceğimiz iki aktör, kocasından
intikam alınacak diye -hafif meşrep ve
kocasından çok genç olduğu da özellikle
belırtilen- bir eş var önümüzde. Tüm bunlann
ve kimi değerlenn ise esamesi yok. Çünkü bu
anıyı Atıf Yıhnaz gibi çok önemli(!) bır
adamın yaşamasıdır önemli olan. Çıkacak
olan anı kitabında da anlatıyormuş. aynı olayı.
Güzin ablalann köşelerinde, çoğu çok basit
nedenierle sevdikleruıi kaybetme korkusu
duyan insanlann mektuplanyla
karşılaşırsınız. Sıradan diye nitelendirilen
kimı insanlann dünyasında arkadaşlıklan
korumak ne kadar önemlidir, bu mektuplan
okuyunca görebilir insan. Yılmaz Güney ve
Vahi Öz'ün talıhsizlikleri, Atıf Yılmaz'ı
tanımış ohnalan çok belli ki. Tanımış
olmanın bedelıni de böyle ödüyorlar. Ölüp
gıdiyorlar ama boşboğazhğın hedefi
ohnaktan kendilerini kurtaramıyorlar.
Atıf Yıhnaz neden bu kadar rahat? Kuşkusuz
sadece kendisini ilgilendiren bü" anıyı, yani
geçmişte başkalanyla birlikte kendisinin de
takındığı lümpen bir tavrı. marifetmiş gibi
anlatırken Güzin Abla köşesine mektup
gönderen okuyucularınki kadar olsun bir
mahcubiyet duygusuna neden sahip degil? Ve
artık dünyevi hiçbir hesap kitabın içinde
olmaması gereken öhnüş iki şahsiyetin adını
hoyratça kullandığı amsı, neden Güzin
Abla'ya mektup gönderenlerin dertlerinden
daha "kafiteü'' kabul ediliyor?
Yaşanmış bir olayın inkâr edilmesi elbette
gerekmiyor. Yılmaz Güney böyle bir şey
yapmışsa elbette ayıptır. Bunu ömeğin bürün
yönleriyle Yıhnaz Güney'i anlatırken
yapmak yerine. anı kitabı çıkmadan önce ifşa
etmek de ayıptır ama. Görün bakuı, Atıf
Yılmazın kitabı yukandaki gazete haberi
sayesınde müşteri bulacak. Güney'in, eğer
katıldıysa, içinde yer aldığı o kura oyunu Atıf
Yıhnaz tarafından bir özeleştiri olarak değil,
bir satış maddesi olarak kullanıhnakta.
Bu tür gazetelerin aklı başuıda ve her nasılsa
nitelikli kalabihniş kimi okuyuculan hiç mi
rahatsızlık duymazlar. bu anılann
gazetelerinde haber yapıhnasından? Keşke
duysalar ve onlar da Miriam gibi ablalara
yazıp mahcubiyetle ve utangaçça da olsa "Ne
yapmalıyım?" diye sorsalar. Aslmda gayet
gayri ciddi olan yukandaki yanıt, işte tam o
zaman yerine oturmuş ohnaz mı? "Çok basit
şekerim. Gazeteni değiştir."
Beyaz karlarda
kırmızı tren
Japonlar, ellerinde
fotoğraf makineleri bir
sağa, bir sola
koşuşuyorlar. Bir
pencereden ötekine. Çok
heyecanlı ve de mutlu
olduklan yüzlerinden
belli. Haksız da
sayılmazlar. Bakacak ve
fotoğraf çekecek o kadar
çok şey var ki... Az ötede
oturan orta yaşlı iki çift ise
pek heyecansız. Fotoğraf
da çekmıyorlar, öyle
etraflanna bakınıp
duruyorlar. Az sonra
kadınlardan biri bir şeyler
söylüyor ve şivesinden
Doğu AhnanyaJı olduğunu
ele veriyor.
Karşımızda bembeyaz bir
doğa. Fihn şeridi gibi
geçip gidiyor. Güzelligi
erişilmez. Gururlu.
Aşağılarda küçük köyler,
tepemizde karlı doruklar.
Ikisinin arasında bir yerde,
ağır ağır yükselen
trenimiz. tsviçre'deyiz.
Ünlü Glacier-Express ile
kışın ortasında, yeni yılın
ilk günlerinde Chur'dan
Andermatt'a gidiyoruz.
Güneşli bir Isviçre
sabahmda, Zürih Gölü
kjyısındaki evlerinde
konaklamış olduğumuz
dostlanmızla Chur'a
gehniştik. Niyetimiz, St.
Moritz ile Zermatt
arasında
çalışan bu ünlü
'kar treni' ile
Alpler'in
doruğunda
gezinmek.
Aynı akşam
yine göl
kıyısındaki
Waedneswil'e
DAVOS
dönmek istediğimiz için
Chur'dan Andermatfa
gidiş-dönüş biletleri aldık.
St. Moritz'den gelen
kırmızı tren tam
zamanında, saat 10.5 7'de
Ghur istasyonunu terk etti.
Glacier-Express ile St.
Moritz-Zermatt arasındaki
toplam yolculuk 8 saat
sürüyor. Bu yolculuk
sırasında tren 7 vadiyi
aşıyor, 91 tünel ve291
köprüden geçiyor. Ulaştığı
en yüksek nokta olan
Oberalp Geçidi 2033
metrede. Glacier-Express
yaz kış demeden çalışıyor.
Kışın karşılıklı bırer sefer
yaparken yaz aylannda
sefer sayısı 4"e çıkıyor.
Çoğu yerde tek hatta
çalışıyor, dağ
yamaçlanndan, kaya
duvarlanndan doruklara
çıkarken dişli sisteme
geçiyor. Geniş ve büyük
pencerelerinden görünen
doğa anJatıknaz bir
güzellikte. Alp
doruklanna doyuyorsunuz.
Kimi yerde sağlı sollu
yükselen kar duvarlan
arasından geçiyor kırmızı
tren. Kayalardan sarkan
metrelerce uzunlukta
buzlara neredeyse
sürtünüyor. Disentis'te
1130 metreye ulaşıyor ve
yol ıyice dikleşiyor. Raylar
dişli sisteme geçiyor.
Trenüniz Oberalp
Geçidi'ne kadar bin metre
daha yükselecek. Tırmanış
başlıyor. Ağır ağır. Bir
yanımız kayahk, öteki
yanımız uçurum. AJpler
bu yıl beyaza doymuş.
Karlann arasından kara
raylar zor görünüyor.
GIacier-Express 2033
metreye ulaşıyor.
Parmaklannız Avrupa'nın
tavanına dokunuyor.
Saat 13.22'de Andermatt'a
(1436 metre) vanyoruz.
Zermatt'tan gelip St.
Moritz'e giden karşı tren
bekliyor. Koşar adım öteki
perona geçiyoruz.
Isviçre 'nin saatleri gibi
dag trenleri de dakik. 8
dakıka sonra her ikisi de
hareket ediyor. Ters
yönlerde. Bizi Chur'a geri
götüren tren de geldiğimiz
gibi 5 vagonlu. Bu kez
yemekli vagona
oturuyoruz. Yine sağ
pencere kenanna. Gelirken
daha az gördüğümüz sol
taran görebilmek için...
Inişteyiz. Hemen
yanımızdan tebeşir beyazı
kayalar yükseliyor.
Pencereyi açıp kolumu
uzatsam, dokunurum
onlara. Tren oldukça yavaş
ve dikkatli ilerliyor.
Değişik fren sistemleri
treni raylarda
tutuyor! Az
sonra yine
Disentis'teyiz.
Burada verilen
onbeş
dakikalık
molada inip
_ _ — _ karlarda
dolaşıyoruz.
Japonlar koşuşturup
duruyor. Her şeyin
fotoğrafı çekılecek. Acaba
haftaya eve döndüklerinde
neyin. nerede, ne
olduğunu bilecekler mi?
Bu çalışkan insanlar yılda
en fazla 3 hafta izin
kullandıklan için
Avrupa'yı yedi sekiz
günde gezip görüyorlar...
Glacier-Express, llanz ile
Reichenau arasında derin
bir kanyonun kıyısında
ilerliyor. Yukanda karlı
kayalar. aşağıda köpüre
köpüre akan Ren Nehri. Ve
yirmi dakika sonra yine
Chur'dayız. Burada inenler
çok. Davos'a aktarma
yapanlar da var. Geceyi St.
Moritz'in lüksünde
geçirmek isteyenJer
yollanna devam ediyor.
Kırmızı tren onlan bir hrtıl
böceği örneği Albula
Vadisi'nden geçirecek
tepeleri kıvnla kıvnla,
kayalar içindeki tünelleri
döne döne çıkacak ve iki
saat sonra 1775 metredeki
St. Moritz'e varacak.
Burası'TopofThe
W)rW", Engadin yöresinin
yıldızı. Yazın Akdeniz
kıyılarında St. Tropez,
kışın îsviçre karlannda St.
Moritz... Milyarderlerin,
soylulann, çöl prenslerinin
buluştuğu donîk.
AHMET
ARPAD
MezuN Şeriften güvercin manzarakrı Afganistan'daki ABD operasyonunun hızuun kesfl-
mesi ve yeni hükümetin kurulmasıvla halk biraz ol-
sun rahatiadL Kısa süre öncesine kadar yoğun bom-
bardımanlarveçauşmalann yaşandışı Mezarn Şerif'in parklanndan birinde şimdi binlercegüvercin kendilerini besteyecekin-
sanlan bekliyor. Güzel havadan yararlanan dede> k torunu da bembeyaz güvercinlere yem veriyor. (Fotoğraf: AP)
Sanatın politikayla mücadelesi
Politikanın sanata müdahalesi,
dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak
tarumlanan Amerika'nın en büyük
kenti, sanat merkezı New York'ta
sürüyor. Son günlerde New
York'taki sanat. politika ve
üniversite çevreleri denn bir
tartışmanın içinde.
Tartışılan konu. Dünya Ticaret
Merkezi saldınsından sonra
Amerika'nın yeni kahramanlan
haline gelen itfaiyecilerin anısına
yapılacak anıt. Yapıhnası planlanan
anıtın maketi hazır. Fotoğrafçı
Thonıas E. Franktin tarafından
çekilen fotoğraftan esinlenerek
yapılan makette, üç itfaiyeci
Amerikan bayrağını Dünya Ticaret
Merkezi enkazının üzerine dikerken
görülüyor. Hemen herkesi
etkileyen, bütün gazetelerin
kapaktan tam sayfa olarak
yayımladığı bu fotoğrafla ilgili
sorun ne? Inanması zor ama sorun.
üç itfaiyecinin de beyaz ırktan
oluşu. 11 Eylül'den bu yana
şahlanan yeni Amenkan
milhyetçiliği bile, etnık kökene
dayalı aynmcılığı engelleyemiyor.
Söz konusu heykelin maketi bazı
çevrelerde öylesine rahatsızlık
yaratıyor ki, değişiklik yapıhnasına
karar veriliyor. Sonunda, Jspanyol
kökenh vatandaşlann büyük
desteğiyle seçimi kazanan yenı
belediye başkarunuı çevresinden,
rahatsızlık duyanlan hoşnut edecek
açıklama geliyor. New York
Itfaiyesi'nin sözcüsü, heykeldeki
itfaiyecilerden birisinuı Afrika
kökenh. diğennin de Ispanyol
kökenli Amerikalılara ait birer figür
ohnasının çok daha iyi bir temsil
olacağını söylüyor. Bu olayda
üzerinde düşünülmesi gereken üç
önemli nokta var. Birincisi, heykel,
daha önce çekilen ve bir gerçeği
belgeleyen fotoğraftan uyarlamyor
olmasaydı, üç itfaiyeci figürünün
NEW YORK
ZÜLAL
KALKANDELEN
ayn etnik kökenleri temsil etmesi,
ırkçı kesimler dışında hiç kimseyi
rahatsız etmezdi. Fakat ortada bir
fotoğraf var ve bu fotoğraf
yaşanmış, gerçek bir anı belgeliyor.
Eğer heykele temel oluşturan fikri o
fotoğraf veriyorsa ve o fotoğraf bir
sanat eseriyse, değiştirihnesi hem
gerçeğe hem de sanata aykın.
İkinci nokta, itfaiyecilerin takdire
layık çahşmasının mı, yoksa o
çalışmayı yapanlann etnik
kökenlerinin mi önemli olduğu.
Nereden gelirlerse gelsinler, kim
olurlarsa olsunlar, bu durumda
gözetilecek olan o özverili
çalışmayı yapanlann kökeni değil,
sorumlu ve yürekli birer insan
ohnalan. Üçüncü önemli nokta
düşündürücü. İstatistiklere göre
New York Itfaiyesi'nde 11 bin 495
itfaiyeci görev yapıyor. Bunlann
yüzde 2.7'si siyah ırktan, yüzde
3.2'si ise Ispanyol kökenlilerden
oluşuyor. World Trade Center
saldınsında 343 itfaiyecinin öldüğü,
bunlann 12'sinin sıyah ırktan
olduğu açıklandı.
Bu verilere dayanarak, heykeldeki
üç itfaiyeci figürünün de beyaz
ırktan olması gerektiğini
savunanlara verilen yanıt oldukça
mantıklı. "ttfaiyeye eleman ahna
koşuflan değiştjrilmedjği sürece. bu
knrum \ew York'taki etnik
farkhhğı yansrtacaktor." Anlaşıldığı
gibi, konu giderek iç burkan bir
komedi halini alıyor. İnsan
düşünmeden edemiyor: Ya
fotoğraftaki üç itfaiyeci de kadın ya
da üçü de siyah ırktan olsaydı?
Politikanın sanata ve gerçeğe
müdahalesinin sona ereceği günler
22. yüzyıla mı kaldı? Insanuı
yahnzca insan olduğu için değerli
olacağı bir dünya var olacak mı?
Garip, üzücü ama gerçek. Politika,
sanatın yakasını bir türlü
bırakmıyor.
kzulai@yahoo.com
Paris-Dakar
Rallisi'nin
ardından...
Fransızlann ve Afrikalılann
çok önem verdiği
Uluslararası Paris-Dakar
Rallisi'nin 22'ncisi 2 hafta
önce Senegal'de sona erdi.
Fransa'nın Arras kenrinden
başlayarak tspanya ve Fas
üzerinden geçilip
Senegal'in başkenti
Dakar'da sona eren
yanşlara bu yd
organizatörler "Arras-
Madrid-Dakar" adını
vermişler. Bu yılki
yanşlarda yine Japonlann
üstünlüğü göze çarpıyordu.
Daha çok ekonomik
ağırlıklı olarak dikkat
çeken bu tür rallilerde
Türkiye'den katılan Kemal
Merkit'in 1. ohnasuıı
beklemek herhalde mucize
olacaktı. Merkit ralliye
motosikletiyle kahldı ve
150'yi aşkın sporcu içinde
yanşı 32'nci olarak
bitirerek kendi adına
önemli bir başanya imza
attı. Aslında kahlanlann
birçoğu, yani yaklaşık 100
kadan, yanşı
tamamlayamamışlardı bile.
Çetin şartlardan geçerek
Dakar'a ulaşabümenin
keyfi, herhalde 1. olmakla
eşdeğerdi Merkit için.
Yanşın final
koşusunun
yapılacağı
Dakar
yalonlanndaki
Tuz Gölü, bir
DAKAR
başka adı da
Pembe Göl
olan bölgede — — —
finalistlerin
geçışini izlerken elime
geçen listede yanşta bir de
Türk sporcusunun
bulunduğunu görmek beni
önce şaşırttı, sonra da
gururlandırdı. Dakar'da
yaşayıp Paris-Dakar
Rallisı'nde Türk
sporcusunun olduğunu
bilmemek belki ayıp ama o
kadar uzak bir ihtimal
olarak geliyordu ki bana,
araştırmaya bile gerek
duymamıştım. Belli
ülkeienn egemenliğindeki
bu tür yanşlarda Türk
sporcularını görebilmenin
adeta mucize olduğunu
bilmeyen yoktur. Hele
ekonomik krizin yaşandığı
bir ülkeden kendi
imkânlanyla gelen ve
bireysel olarak yanşan
Merkit, burada Türkiye'yi
temsil edebiliyorsa bu daha
da büyütüyordu derecesini.
Merkit, 2000'de de bu
yanşa katıldığını ama
parkuru bitiremediğini
söyledi. Bu tür rallilerde
kazanmak kadar,
tamamlamanın da önemli
olduğunu vurgulayan
Merkit, bir dahaki sefere
daha iyi bir derece yapmak
içın daha çok çahşması
gerektiğini ekledi. Biz
yanşın vanş noktasında tek
Türk sporcusu Merkit'Ie
ilgilenirken dünya
medyasının ilgi odağı da
Japonlar olmuştu. Japon
Hirosi Masuoka otomobil
dalında yanşı 46 saat 11
dakika 30 saniye ile 1.
olarak tamamlamıştı.
Almanya'dan Jutta
Kleinschmidt ın aynı saat
ve 22 dakika ile 2., yine
Japonya'dan Kenjiro
Shinozukanin da aynı saat
35 dakika ile 3. olduğu
rallide motosiklet dalında
ise ttalya'dan Fabrizk)
Meoni 48 saat 59 saniye ile
1., Güney Afrika'dan AMîe
Cox 2. ve Fransa'dan
Richard Sainct ise 3. oldu.
Aslında kat edilen mesafe 8
bin kilometre ama parkurlar
toplam mesafenin çok
altmda oiduğu için
dereceler de bu şekilde
çıkıyor karşımıza. 28
Araİık'ta Fransa'nın Arras
kentinde başlayan ralliye bu
yıl Arras-Madnd-Dakar
Rallisi adını uygun görmüş
olacaklar ki, geleneksel
isim olan "Paris-Dakar
Ramsj" biraz değişikliğe
uğramış. Çünkü bu yanşta
parkurun geçtiği bölgelere
göre isimlendirme
yapılıyor. Ama yine de
çokça kullanılan isim,
Paris-Dakar
Rallisi. Bu yılki
ralhnin ilginç
notlanndan
birisi
Fransızlann
ünlüpop
şarkıcısı Johny
^ ~ ^ " ~ ~ ~ HaOyday'inde
otomobihyle
yanşlara katılmasıydı. 60
yaşın üzerindeki Hallyday,
yanşı, birinciden 14 saat
gende tamamladı ama
medyadan en fazla ilgi
gören de o oldu. Bu tür
yanşlarda dayanıklılık ön
plandadır. Her türlü hava
koşulunda, yağmur, rüzgâr,
fırtına ve çöl sıcaklannda,
çadırlarda geceyi geçirir
ralliciler. Böyle ortamlarda
da yardımlaşmak ve takım
ruhu ön plandadır.
Dakar yakınlannda raUinin
son yanş parkuru olan
bölgedeki Tuz Gölü'ne
Pembe Göl denmesine
gelince: göl gerçekten
rüzgârm da yardımıyla
oluşan küçük çırpınh
anında pembeleşiyor.
Pembe Göl civannda
rallicilerin geçişini
beklerken Avrupa'daki
karakışa inat parlayan
Afrika güneşinin alhnda
bronz bir tenle ülkelerine
dönmek isteyen izleyiciler,
incecik san kumlardan
çeşitli figürler yapan
çocuklar, bir şeyler
sataanın telaşındaki yerli
Afrikahlar tam bir panayır
görüntüsü sergihyordu.
Afrikalı satıcıiann tümü, -
atkıh ve bereliydi.
Soranlara da "Havalar çok
soğudu" (25 derece)
cevabını veriyorlardı.
HtLDA
ÖZDOĞAN
ANTUNES