25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 ss £ fü'iti/k m n Bektronik posta: denizsom9cun4iwiyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 • Taleban'ı Amerika silahlandırmış... "Şimdi karşıhkh Rus ruleti ovnavacaklar!" UNICAMP Amerika'da tarihin en büyük terörü yaşanırken CNN, Filistin'de sevinç gösterileri yapıldığını ekrana getirmiş birkaç gün sonra da Brezilya kaynaklı bir internet haberiyle bu görüntülerin 10 yıl önceki görüntüler olduğu gündeme gelmişti... Amerika'daki CNN adına CNN Türk'ten yapılan açıklamada ise haberin kaynağı olarak gösterilen Brezilya'daki Universidad Estatal de Campinas'ın (UNICAMP) konuyu yalanladığı bildirildi. UNICAMP öğrencilerinden Marcio A.V. Carvalho'nun elinde benzer eski görüntüler oiduğunu söylediği bir kişinin kendisiyle temas kurulduğunda böyle bir kasete sahip olmadığtnı söylediği ve Carvalho'nun internetteki makalesinin de çarpıtıldığı belirtildi. Ancak bu arada CNN'nin Filistin'den yeni sevinç görüntüleri yayımlamaması da dikkat çekti... ünya yerinden oynasa bugün sizinle ban- kacı bir okurdan gelen mektubu paylaş- mak istiyorum... Çünkü mektup Ameri- ka'daki terörTürkiye'nin de gündemini sars- tiğından beri paylaşılmayı bekliyor... Mektup, ortalık düzeldiğinde bir bankanın başı- na geleceklerin ipucunu veriyor: "Dikkatinizi çekiyordur, aylardır gündemden düş- meyen kamu bankalan, Emlakbank yok edildikten sonra nedense birdenbire gündemden düşuverdi. Ortalığın sakinleşmesini bekliyoriar. Sonra sıra, llhan Selçuk abimizin dediği gibi bu ülkede güven anıtı gibi duran Ziraat ve Halk banka- larına gelecek. Uygun zamanı bekliyorlar; belki bekliyorlar de- mek bile yanlış, uygun zamanı ve zemini hazıriıyor- lar. Göreve geldiklerinde 'Genel müdürlükte bu kadar çok seksiyon müdürlüğü mü olur' diyenler, şimdi otuz Halkbank küsur daire başkanlığı ve onun çok daha fazlası da- ire başkanlıklanna bağlı müdürlükler yarattılar. Personelin birçoğunu yüzde 30, yüzde 25 fazla ik- ramiye aldatmacasıyla emekli ettiler ki o güler yüz- lü insanlardan eser kalmadı. Şubelere hemen her gün yeni formlar gönderip ak- la nayale gelmeyecek raporlar istemeye başladılar. örneğin bir formda şubenin 2002 yılı aylannın tah- mini lira ve döviz mevduatlannı istiyoriar. Yannından emin olunmayan bir ülkede, yannından emin olma- yan insanlara sorulacak sorular mıdır bunlar? Şubelere sırf gelecekte kapatmaya zemin hazır- lamak için lira ve döviz mevduat hedefi veriyorlar. Aylardır bu iki banka kredi kullandırmıyor. Kredi- ler kapalı. Bunun yanında sürekli giderler var. Bir banka para satmaz ve sürekli faiz oderse na- sıl kâr edebilir ki. Evet, bu bankalarda kâr birincil amaç olmamalı ama en azından masraflarını nasıl karşı- lar ki... Bunlar hep yarın 'zarar ediyoruz' demenin altyapısı... Bize sadece (o da son zamanlardaki tepki nede- niyle) ara sıra gönderilen bilanço ve bilgiler dışında bilginin hiçbir verilmediğini, yönetimde nedense hep üst düzey insanlann olduğu bir vakfımız var. Çok bü- yük bir nakit, mal ve şirket variığına sahip. Emekli olan büyüklerimiz bu vakfa ait şirketlerde hemen yönetici, genel müdür oluveriyorlar. Bu yıl Istanbul'da göreve giderken soygunculann öldürdüğü iki çalışanımız ise çoktan unutuldu. Vak- fın tasfıyesini isteyenler ise hain damgası yiyor... Aslında yazacak o kadar çok şey var ki... Ama sus- kun toplumun suskun bireyleri olarak hepimiz sa- dece seyrediyoruz.. Böyle olduğumuz için ve ne ya- zık ki suçun çoğu da bizde..." SESSlZŞŞOâSIZ{!) PiimÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku(â yahoo.com tki musluk bir havuzu bir saatte doldurursa; havuzdan bürokrasiye ne kadar rüşvet vermek gerekir? Bir jeofizik mühendisinin izlenimleri Üniversiteyi bitirmiş jeofizik mühendisi olmuştur... Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nde işe başlar... 1968yıhndaMTA, bölge müdürlükleri teşkilatını kurmaya başladığında Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürlüğü'nü kurmakla görevlendirilen ekibin içinde yer alır... Genç bir mühendis olarak bölgeye gider... Bölge merkezi Siirt seçilmiş; Bitlis, Van ve Hakkâri de bölge müdürlüğünün içine alınmıştır... Yoğun bir maden arama faaliyetine girişilir... Dönemin ünlü maden yatakları uzmanı Alman Profesör Bochert'le Siirt, Bitlis, Van ve Hakkâri'de onlarca "maden zuhuru etüt edilir... Genç mühendis Bitlis'teki maden aramalarında kamp şefi olarak çalışır; Bitlis'in o zamanki adıyla Körcan ve Germap köylerinde sondajlar yapar... Aradan 33 yıl geçer... Yolu Akçalı ve llıcak olarak değiştirilen köylere düşer... Bu arada mesleğinde ilerlemiş, jeofizik yüksek mühendisi olmuştur... Yıllar önce sondajda çalışan köylüleri bulur... Sohbete başlar... Köylülere "Eski Körcan ve Germap köyleri ile bugünkü Akçalı ve llıcak köyleri arasında bir fark göremedim" der... Köylülerden "O zaman daha variıklı ve mutluyduk" yanıtını alınca boğazı düğüm düğüm olup yutkunur: "Ben de..." ÇED KOŞESÎ OKTAY EKlNCt 'Gökdelen Çocukları!..' New York'ta "kamikaze" felaketinin yaşandığı 11 Ey- liil günü, Çeşme'nin tam kar- şısındaki Sakız (Hios) adasın- daydık... "Kültürel ve doğal çevreye saygılı turizm" için düzenlenmiş uluslararası top- lantıda "insancıl boyutlarda- ki" bina örneklerini incele- menin ardından "azman bo- yutlardaki" gökdelenlerin çö- küşüyle sarsılmak, bu konfe- ransı da unutulmaz kıldı... Demek ki, mimarlık ve şehir- cilik dünyasında artık sürekli sorgulanan ve özellikle binler- ce kişinin aynı binaya "üküma- sından" ötürü yarattıklan uy- gunsuz ve "riskli" yaşam or- tamlan nedeniyle giderek "vaz- geçilen" gökdelenler, bundan böyle sadece imar rantı hırsının "kentsel terörü" için değil, siyası intikam hırslarının "kan- U terörü" için de en çekici "he- defler" arasında yer alacaklar- dı... ••• Ertesi gün. Yunanlı minıarlar- la bu değerlendirmeyi de yapıp kız çocuğu, kimbilir "kaçıncı kattaki" konutlann pencere- lerinden Istanbul'u "tepeden" seyrediyor ve böylesi bir "ay- ncalığın" yarattığı "mutlu" bakışlar aynı emlak reklamın- da söyle özetlenivordu: "Gök- delen çocukhın evlerinde..." ••• Evet... Türkiye'deki ve özel- likle de İstanbul'daki kimi gök- delenler, "şehrin kalbinde bir ev adresi" sloganıyla ya da "hiç kimsenin sahip olamaya- cağı kent manzarası" rantıy- la pazarlanıyorlar... Çünkü za- ten "bu nedenle" yükseliyor- lar ve ekonomik gelişmeye de- ğil "arsa rantının" doruğatır- manmasına "hizmet" ediyor- lar... Oysa dünyada "gökdelen ge- reksinmesinin" temelinde, bin- lerce kişinin aynı binada çalış- malannı gerektirecek büyük "ofis" kullanımlanna "çözûm arayışı" var... Gerçi, gökde- lenlerin de artık "çözümsüz sorunlar" yarattıklan görüle- rek, bu tür işlevler için daha in- Sehrin kalbinde bir ev adresi (Skylife'taki "satılık daireler" Uanından bir bölüm.) yedalaştıktan sonra, Izmir'den tstanbul'a dönerken aynı "ge- rilim" sanki daha bir arttı... Olanı biteni "kendi dilim- den" daha aynntılı öğrenebil- mek için dört elle sarıldığım gazetelerdeki dehşet verici fo- toğraflara bu kez "uçakta" ve "havadayken" bakakalmak... Umarun, bir daha böylesi "ür- pertici" anlar da artık yaşan- maz... Ancak, içimde artan gerüimin asıl nedeni, gazetelerdeki değıl, THY'nin guzel dergisi ve her fırsatta övgülerle andığım Skylifetaki bazı "emlak rek- lamı" sayfalanydı... ABD'deki sinir bozucu tab- lodan uzaklaşıp, her sayısını leğeniyle okuduğum Skylife'ın Aryarlı ve insancıl yazılannda •rahatlamak" istediğimde, o iuygusuz ve "samimiyetsiz" •eklam, diğer sayfalarda kapıl- iıgm "huzuru" da birdenbi- re yok etti... L'ç sevimli ve güleç yüzlü sancıl yapılaşmalara dönüş baş- lasa bile, yine hiçbir aklı ba- şında ülkede; "kente tepeden bakan konutlarla para ka- zanmaya" izin verilmiyor... Hele ki dosdoğru "kent kül- türlü çocuk" yetiştirmek du- rurken, küçücük beyinlere ve "kişiliksiz zengin" ana ve ba- balara "gökdelen çocukları" kültürü aşılamaya hangi uygar toplum göz yumabilir? ••• Uçağımız, üstelik Levent'te- ki işte bu "uygarlık ve insan- lık yoksunu" anlayışla dikilen "konut kulelerin" üzerinden alçalarak Atatürk Havalima- nı'na inmesin mi?.. Eve vanr varmaz o günün gazeteleriyle Skylife'taki ilan sayfasını "ay- nı zarfa" koyarak arşive kal- dırdım... ABD'nin kalbi çöker- ken, "Istanbul'un kalbine" neyin saplandığını anımsamak için... Oekinci@ cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇtZGİLtK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİH POROY [email protected] / pMHmı O i 1 —ar TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKUS 23 Eylül KÖMEOYEN BOURVIL 'TS 8U6ÖU, ÜNLÜ FBAUStZ SitiEMA OYUN- CllSÜ BCUftVIL (8UÜIAL) KANS£KD6N ÖLbÛ.AStL API AUPRB BAıfoBouRS OLAAJ 8ouKv/t-, TA&M İŞLBR.İfJO£N FltZ/NCJUŞ* ÖBĞİN BAZı MSS L&eiEg&e ÇflUŞTIKmN SONIZA ŞA&Ci 8AÇLA/H/S, SONUUDfl SMSMA ĞUNDA KARAR KJLMtŞn. S3 YILUK KlSA YA' ŞAMINPA S3 P/LM YE S OPe/eETTE &OL AL- M/Ç, 42 ŞAZKt VAZMIŞTI. AYRICA, BOUZVlL 8/fS. GÜLOÛRÛ YAZAfStyDt. OÜNYA ÇApiNOA 77*HINMAS/NA NEDBN OLAN SlNBMACA, İN- C£. SÜU>Üjeo Ç>6£-LeR.İYL£ Ü & ÖUEM BN İYI OYUNCU SeÇ.İL&SeKÖDÜLAlMtŞTt. tSTANBUL 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 2001,385 Vasi T. Hastahğı sebebiyle Süzan Nevin Kulaksızoğlu, mahkememizin 2001/385 esas, 2001/437 karar sa- yvlı ilamı ile 19.9.2001 tarihinde vesayet altına alınmış olup, kendisine Selamiçeşme Gülden So- kak, No.6/17 Kadıköy- Istanbul adresınde ikamet eden Nurgün Dargı'nın vasi tayinine karar veril- miştir. tlan olunur. 19.9.2001 Basın: 53705 ZEYTİNBURNU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2001/392 Davacı Zuhal Korkmaz tarafından davalı Hamdi Korkmaz aleyhıne açılan boşanma davasrnda, Yapılan tüm araştırmalara rağmen davalı Hamdi Korkmaz'ın tebligata yarar açık adresi tespit edilemediğinden mahkememizde yapılacak olan 25.10.2001 tarihinde saat 11 .OO'deki duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekil- le temsil ettirmesi, aksi takdirde yargılamaya yokluğunda devam edileceği hu- susu ile dava dilekçesi ilanen tebliğ olunur. (HUMK 213) Basın: 53291 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Kemal Derviş, Uzaklara... Siyasal tarihimizde son yıllarda yıldızı onunki ka- dar hızlı parlayan, ama aynı hızla da sönen bir baş- kası görülmemişti... Amerika'dan büyük umutlarla getirilmiş, günlerce gazete manşetlerinden düşme- mişti. Televizyonlar, sokaktaki insanlar hep ondan söz eder olmuşlardı. Kamuoyu yoklamalarında "en güvenilirkişi" sıralamasında en başa oturmuştu. Bir parti kurup, başına geçse ilk seçimlerde tüm oyla- n silip süpürecekti... Sabahlan erkenden kalkıyor, ko- şuyor, tenis oynuyor, taksi şoförieriyle ince belli bar- daklardan çay içiyordu. Mesai arkadaşlarını gün ağanmadan topluyor, herkesten alkış alıyordu. Gü- nün her saatinde bir medya ordusu sürükleniyordu peşinden. Sade, şık ve zarrf bir eşi vardı. Yaşamını dakika dakika izliyorduk... Her sözünde bir "fcera- met" vardı. Herkesle konuşuyor, hep gülümsüyor- du. Onu, yıllardır göre göre, dinleye dinleye bıkıp usan- dtğımız politikacılarla karşılaştınyor, "İşte beklediği- mizadam!" diyorduk. Bizi kurtaracak, ülkeyi düzlü- ğeçıkaracaktı... Bir yere yerleştirmekte zoıiandığımız, ama kendi söylemlerinden yola çıkarak, belki "Özal hayranı li- beral bir sosyal demokrat tavır" diye niteleyebitece- ğimiz oldukça ilginç ve bir o kadar da oynak yakla- şımlan vardı. Bize, bu yaklaşımlarına uygun düşen birtakım sözler veriyor, umutlar dağıtıyor, ama söy- lediklerinin hiçbiri doğru çıkmıyordu. "1 milyon 150 bin lirada duracak!" dediği Amerikan Dolan, 1 mil- yon 550 bin lira ile "tavan" yapmıştı, sözgelimi... It- halat durmuş, sanayi işletmelerinin makine parkla- rı yenilenemez olmuştu. "Enflasyon dûşecek!" de- miş, hayat pahalılığı iki kat artmıştı. Işsizler ordusu- na her ay on binlerce yeni işsiz katılıyordu... Tanm da, sanayi de çöküyordu. özelleştirmeler tıkanmış, paralar suyunu çekmişti... Bizi doğrusu büyük düş kınklığına uğratmıştı kurtancımız... Bir süre önce "Türkiye, Burundi'den de, Afganis- tan'dan da iyi dunımda..." demişti. Aylardır agzın- dançıkıpdagerçegiyansıtan, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak açıklıktaki ilk ve tek cümlesi buydu. Keşke sonra bir daha hiç konuşmasaydı... Ama du- ramamış, yurtdışı yolculuklanndan birine çıkarken, -ne ilgisi varsa- gazetecilere, "Ispanya'nın da, Ital- ya'nın da ekonomileri tüm siyasiistikrarsızlıklanna kar- şın iyidurumda..." anlamına gelen açıklamalarda bu- lunmuştu. Oysa Ispanya da, Italya da hem siyasal, hem sosyal, hem de ekonomik açıdan Avrupa'nın "en istikrartr ülkeleri arasındaydı. Her ikisi de örnek demokrasüerle yönetiliyordu. Bu ülkelerde siyasal parti sayısının çokluğu farklı toplumsal kesimlerin par- lamentoda temsil edilme şanslarını arttırıyor, diğer ülkelere kıyasla daha sık görülen hükümet degişik- likleri ise bu toplumların siyasal dinamizmine yeni ivmeler kazandırıyordu. Bunun ne tür bir "istikrar- sızlık" olduğu Kemal Derviş'in bizimle paylaşma- dığı bir "sır" olarak kalacaktı. New York'taki terör eyleminin hemen sonrasında en çarpıcı çağn da ondan gelmişti. Kendisinin de üyesi olduğu hükümete, "ABD ile sakın pazariıkyap- mayın! Kayıtsız şartsız destek verin!" diyordu. Cum- huriyettarihinde Amerikan yanlısı hiçbir hükümet üye- si bu kadar açık sözlü olmamıştı. Turgut Özal bile KörfezSavaşı'ndaTürkiye'yi "taraf" kılarken Kemal Derviş kadar ileri gitmemiş, dillendirdiği "1 koy3al" formülüyle en azından bir hesabı oiduğunu, olası bir "pazarlıkpayını saklı tuttuğunu" sezdirmişti. Hesa- bı tutmamıştı, o başka!.. Gördüğümüz, yaşadığımız kadanyla Kemal Der- viş, ekonomiden anlamadığı gibi siyasetten de an- lamıyordu. Ama bu hiç de utanılacak bir şey değil- di. Dünyada ekonomiden, siyasetten anlamayan o kadar çok insan vardı ki... Kimse ayıplamıyordu on- lan... Kemal Derviş hiç kuşkusuz iyi bir insan, iyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir sporcuydu. Dünya Bankası'nda kendi düzeyinde görev yapan diğer 25 meslektaşı gibi o da bir "pratisyen" olarak çok iyi bir performans göstermiş olabilirdi. Belki kedileri, köpekleri, atlan; çiçekleri, böcekleri, ağaçlan da çok seviyordu. Fa- kat bunlann hiçbiri çökmüş ekonomimizı ayağa kal- dırmaya, yeniden kurmaya yetmiyordu. öyleyse ni- çin hâlâyerindeduruyor, altıridan kalkamayacağı apa- çık belli olan o görevleri sürdürmekte neden direni- yordu? Eğer ille de bir "iyilik" yapmak istiyorsa, bu iyiliği başka yerterde, başkalanna yapamaz mrydı? Bize uzak, bizden çok uzak yerlerdeki başkalanna... e-posta:dkavukcuoglu(âsuperonline.com Faks:0212-723 84 97 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3SOLDANSAĞA: 1/ Erkekte spermaboşal- tıcıkanallann ameliyatlake- silmesi. 2/ Acı,üzüntü... Adaletle iş gören.3/Göz- kapaklanna sürülen bo- ya... Kimi g harflerinüstü- ne konan yan yana iki nokta. 4/ "Seyit Ali — " : Fotoğraf- çımız... Martınnı iri bir türü. 5/ Balık av- lamaktaya da yük ta- şımakta kullanılan büyük kayık. 6/ Or- todokslarda tahta pa- no üzerine yapılmış her türlü dinsel resme verilen ad... Bir soru sözü. II "Gönlüme teselli kendimde buldum / — ile tes- kin ettim özümü" (Âşık Veysel)... Su taşkını. 8/ Mercanada... Sıkı dokunmuş bir tür pamuklu ku- maş. 9/ Kannzan iltihabı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sevgi bağlılığı... Bir aracı tutmaya yarayan bö- lüm. 2/ llgi... Tanntanımaz. 3/ Altın... Uluslara- rası bankalann genellikle Londra'da saptadıklan kredi faiz ortalamasına verilen ad. 4/ Ilaç... Arap abecesiyle yazılan kûfi yazının bir türü. 5/ Doğu- su bağımsız bir devlet, batısı ise Endonezya'ya ait olan bir ada. 6/ Eski Türk boylannda demirci ve zanaatçı ustalanyla esnaf temsilcilerine verilen ad... Bir nota. II Eski Yunan mimarhğında müzik ve tiyatro gösterilerinin sunulduğu yapı... Mezar. 8/ Temeli taklide dayanan sözsüz oyun... Kansız- lık. 9/ Eski dilde yemin etme... Seçkin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle