25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23EYLUL2001PAZAF 14 KULTUR kulturCg cumhuriyet.com.tr 68 kuşağının simge isimlerinden yorumcu ve besteci Fikret Kızılok'u yitirdik Arbk ölümsüzler kervanında• Fikret Kızılok, bir süredir tedavi gördüğû Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde cuma gecesi saat 24.00 sulannda yaşamını yitirdi. Kalp \e buna bağlı olarak karaciğer ve böbrek yetmezliğinden uzun süredir kalp pili ile yaşayan sanatçı, bir hafta önce hastanenin kardiyoloji servisine kaldınlmıştı. KülnırServisi-'BuKalpSeııiUnu- tur mu?', 'Zanıan Zaman', 'Yununa Gözün Kör Gibi', 'Ha- berin Var mı?', 'GözterindenBeKdir', 'Emmo', 'Güzel Ne Güzei Obnuş- sun' ve daha nice tadma doyulmaz şarkılanyla Türk müziğinin 'başka' bir ismiydi Fikret Kızılok. Türk mü- ziğinin en önemli söz yazarlanndan bin olan sanatçı, aynı zamanda 68 ku- şağının simge isimleri arasındaydı. Muhalif, lafını esirgemeyen, anlata- cağmı her zaman kendine özgü bir dille dinleyiciye ulaştırmayı seçen Kızılok'un sanat yaşamı da Türki- ye'nın değişen tarihinden bağımsız değıldı. ' 1960-70'K yıllar bizler için dünyayıdeğiştirebSiriz umutlanyla ge- çen gençlik yıllanydı. Kendimia ifa- de etmembdn de dışavurumu, şarkı- lanmız, türkülerimiz, öykükrimiz- dL İkriciydik, hakuydık, aceleciy- dik-_" diyordu yıllar sonra şarkıla- nnı yeniden yayımlarken. Bir yanda 7O'li yıllarda doruklar- da olan Anadolu Pop, bir yanda kü- çük yaşta tanışıp 'âşık' olduğu Vey- sel ve 8O'lı yıllarda Bülent Ortaç- gil'le birlikte çalışüğı 'Çekirdek' dönemLKızılok'un sanatını, geçir- diğı tüm evreleriyle gerçekten anla- mak içın, onun yıllardır yaptiğı gi- bi, sessızliğe ve giderek karmaşıkla- şan müzik piyasası içinde biraz 'uzak'tan bakmaya ihtiyacımız var sa- nınz... SELMİANDAK - Gerçekbir mü- zik adamını, bir dostumu kaybetme- nin derin üzüntüsü içindeyim. Mü- zık dünyamız, yeri kolay doldurul- mayacak bir yaratıcı ve yorumcu- sundan yoksun kalacak: Fikret Kızı- lok. Bundan böyle yoksun kahşın nedenini yeterince belirleyebilmek için artık yaşama veda eden Fikret Kı- zılok'un sanatçı kişiliğini tam olarak tanımlamak gerekir. Şöyle ki, bu ko- nuda Fikret Kızılok'un sanatçı kişi- liğinden her şeyin üstünde şu nitelik ağır basmıştır. Fikret yaratıcı kişili- ğinde sıstem, metodu, dünya görü- şü, anlayışı açısından asla ödün ver- mezdi. Müzikte doğru, güzel ve ya- rarlı bildiği çizgiden asla sapmadı ve bildiği, inandığı yoldan aynlma- dı. Aşağı yukan 1960'h yıllarda mü- zik yaşamında ilk besteleri sayılabi- lecek 'Yumma Gözün Kör Gibi', 'Uzun tnce Bir Yotdayım' ve günü- müzekadarolan diğeryaraümlannda bu özelliğini taşıdı. Fikret Kızılok, yaşamında önce Is- tanbul'da Diş Hekimliği Fakültesi'ni bitirerek diş doktoru mesleğini de bir süre sürdürmenin yanı sıra mü- zik sanatma o derece bağıhydı ki, sonuna kadar müzikle kucaklaştı. Müzik alanında profesyonel olarak 1964 yıhnda Cahit Oben Orkestra- sı'ndabaşladı. Birada 'TehKkefiMad- de' adını verdiği bir grup kurmuştu. Fikret Kızılok, beste yaratımı ya- J"^ • y V it çülışnıalar Ay Osıjftaıı - S«şgİHnı / Cokroı s- Baby (1966) l 'â^İnce Bir Yolîayını /jBİMİm Aşkım BenJJlffifli (' 1 % ( H^İ«^ıııuı Ohaınj/ YumjlıJt Gözün Kör Giflıj1Wfl) ^ül^Sazım / Giizt'IÎSe GJ^eİOIınuşsun \uı ulnyj^B^Tnınıo (1972) Gün ÖiaJİevran Döne / Anadolu'yııni (1973) Lcylinı Levlh» (Kara Trcn) / Gözlerinden Bellidir Köıoğlu Da«Iarı/Tutamadım Elierini BacınÖnde Bcn Arkada / keyverdio Gittin Beni Aşkm Olmadjgı Ycrde / İnsan ınıytm Mabluk muyunı Ot mu\ unı Habtrin Var mı /Kör Pencere - Ay Batfj (1975) AnadoJu'yum '75/ Darağacı Biz Yanarız / Sen Bİr Cevlaıı Okan nı sıra, yorumcu olarak da, saz, gitar ve ses sanatçısı olarak da tanındı. Besteci olarak Fikret Kızılok'un en belirli yönü ise: Anadolu'yu içeren çağdaş, evrensel, ileri türde yapıtla- rın yaratıcısı ve yorumcusu olarak 'ölümsüzler kervanı'na kahlmasıdır. Âşık Veysei okulunun önemli bir yılduaydı SEZEN CUMHUR ÖNAL - Ha- yatımızdan bir yıldız daha kaydı. Fikret Kızılok'u yitirdik. Türk po- püler müziğinin oluşturduğumuz. yabancı parçalara söz yazarak 'aranj- man' modasını ortaya attığımız gün- lerde Anadolu efsanesini müziğe ta- şıyan bir saz şairiydi Fikret Kızılok. Genç kalbinde. gitannda ve sesinde Anadolumuzun bağn yanık feryadı ve isyanı vardı. Âşık Veysej okulu- nun bir önemli yıldızıydı. Örneğin 'Yumma Gözün Kör Gibi' ile tüm kalplen kazandı. Kalplere seslenen ezgileri dokurken, kendi kalbi yo- ruldu. Cahit Berkay ve Moğollar, Banş Manço ve Kurtalan Ekspres, Cem Karaca, Erldn Koray ve dığer dostlanyla Anadolu popuna yeni açı- lımlar getirdi. Bir dönem gençliğinın sesi oldu. Belleğimdeki çağrışımlar- da onun müziğini, radyo günlerini süsleyen özlemi var. Hastalığının son günlerinde konuştuk. Son yaptığı Sertab Erener'in söylediği bestesi içın onu kutladım. Yeri müzikte zor dolar. Yakuılanna, sevenlerine ve müzik âlemine başsağhğı diliyorum. Nur içinde yatsın, şarkılannın daba- şı sag olsun. BULENT ORTAÇGİL - Çok üz- günüm. Hayatımın bir döneminde çok yakın olduğum bir insandı Fîk- ret Kızılok. Fikret Kızılok'un müzik yaşamı- nı iki bölüme ayırmak gerek. tlk dö- nemı Anadolu popunun zirvede ol- duğu 70'li yıllardı. O dönemde çok popülerdi. Ikinci dönemi, sonraki yıllarda birlikte çalıştığımız 'çekir- dek' dönemidir. Bu dönemde çok daha kendisiydi, çok daha sivri dil- lıydi. Fikret Kızılok için söyleyebi- leceğim en belirgin şey, sivri dillı ol- masıdır. Enteresan sözleri vardı, an- latmak istediğini çok farklı bir şekil- de dıle getirirdi. ORTRE FİKRET KIZILOK • 1945 doğumlu Fikret Kızılok, müziğe Galatasaray llkokulu 'nda akordeon çalarak başladı, daha sonra gitara geçti. 18 yaşında amatör olarak müziğe ciddi olarak eğilmiş ve ilk profesyonel çahşmasını Cahit Oben Orkestrası 'yla yapmıştı. O dönem ağırhğını iyice hissettiren aranjmanların dışında bir şeyler üretmeyi planlamış, sazını kapıp, Anadolu 'ya gitmiş ve Âşık Veysei 'le tamşmıştı. ardından yolu Fransa 'ya düşmüş ve bu kez de Jacques Brel'in yaptıklarını inceleme olanağı bulmuştu. Şarkılarında yalnız kendini ve dünya görüşünü anlatmayı deneyen ünlü ozanın özgün tavrından etkilenmişti. Yıllar geçmiş ve Kızılok 'un söylemi sertleşmişti. Çekirdek Sanatevi 'nde kendi çizgisine yakın seyreden Bülent Ortaçgil 'le solo verdiği konserlerin yetersiz teknikle kaydedilmiş sonuçlarını kasetlere aktararak piyasada kabul gören müziğe bir ölçüde alternatifyaratmaya çabalıyordu. tkili, 'Biz şarkılarımızı pazarlamayn deterjan gibi' diyerek arabeskten yana esen rüzgâra karşı durmaya kalkışıyordu. tki ozan daha sonra, 'Pencere önü Çiçeği' adlı stüdyo albümünü üretmişlerdi. Albümde Türkiye-Yunan dostluğundan çarpık entelektüeliğe, medyanın ninnilerinden Ajda Pekkan 'a kadar bizi simgeleyen fotoğrafi tatlı tatlı eleştiriyordu iki arkadaş. Ancak zamanla Ortaçgil 'in mistik çözümleriyle Kızılok 'un nesnel saptamaları ve görüşleri arasındaki çatışma su yüzüne çıkmış, bu ilginçproje 'erken' bitmişti. Zaman zaman aşk şarkıları da söyleyen Kızılok, 90 'ların başında kalkıp yükselen değerlerin yarattığı hilkat garibesi magandalara açık açık Vay Hayvan Vay dedi. Yana Yana' albümündeki aşk şarkıları arasına sıkışan beste hak ettiği ilgiyi bulamamıştı. Bir süre sessiz kalmıştı Kızılok, sonra art arda Demirbaş-Müzik 'al Vaziyetler, 'Vurulduk Ey Halkım', Devrimcinin Güncesi albümlerini yayımlayarak, 'Aydınlık Türkiye 'den yana tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Doğru ya da yanlış, özgün çizgisinden ödün vermemesi ve tavizsiz duruşu müzik çevrelerinde ona yeni lakap getirmişti: Başöğretmen.. ir Cumhur Canbazoğlu 'nun 1999 tarihli Söyle Sazım Ne Söylersin başlıklı yazısından. Sıvas Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği Gungör Dilmen'in Ben Anadolu' oyunu Brest'te ödül aldı HATtCEBÎÇER SIVAS - "Bu toprağm çocnklan, savaşülar, sevtştüer, tüıiü diDerdesöyleştfler aymnadım. Birtİkte>aşamayıöğrenebüselerbütünçocuk- iaruna yeter benim cömert memelerim" di- yen ana tannça Kybele dekoru önünde 5 ka- dm oyuncunun sahne aldığı "Ben Anadolu" adlı oyun Belarusya'da ödül aldı. Belarusya'nın Brest kentinde bu yıl ö.'sı düzenlenen Belaya VezhaFestivali'ne Türki- ye'yi temsilen "Ben Anadolu" adlı oyunla katılan Sıvas Devlet Tiyatrosu Müdûrü Ton> ris Çetinel, "Kadm temasmı en iyi işleyen ve sorgulayanyapıın'' ödûlü ile döndü. 13 ülke- nin katıldığı festivalden ödülle dönmenin mutluluğunu yaşadığını söyleyen Çetinel, "Kadın anlaturunda dile gerek duvuhnad^ı- nı da gördüm" dedi. Belarasya'nm gece eksilere düştüğü soğuk havasmdan etkilenen Tomris Çetinel. yorgun ve kısık sesi ile Brest kentinden ödülle dön- menin mutluluğunu Cumhuriyet'e anlattı. Maral Üner'le birlikte yürüttükleri ve or- tak çalışma sonucu oluşturduklan "Baalar- la ^ m u s " adlı oyunla Başkurdistan'da dü- zenlenen "Toganhk FestivaB w nde de en özgün oyun ödülünü alan Tomris Çetinel Belarus- ya'da düzenlenen festivali anlattı. - Belarusya'nın Brest kentinde bu yıl ö.'sı yapılan Belaya Vezha Festivali 'ne Türkiye'nin yanı sıra Rusya, Belarusya, Fransa, Ukrayna, Italya. Almanya, Litvanya, Polonya, Japon- Tören Kybele dekorunda yapıldı ya, Ermenistan, Romanya ve Slovakya katıl- dı. Güagör Dümen'in yazdığı oyununyönet- menliğini yaptım. Erzurum Devlet Tiyatro- lan sanatçılan ile sahneye koyduğumuz oyun festivale katdanlan büyüledi diyebilirim. Çün- kü bizim temamız kadındı. Anadolu toprak- lan üzerinde bugüne kadar kurulmuş ve yı- kılmış devletlerin kadın eliyle. kadın hırsıy- la, kadın sezgisiyle, kadın cinselliğiyle ve analık duygulanyla yoğrulduğu bir oyunu sahneye koyduk. Oyunbenim duygulanma uy- gun olduğu için oyunla- ben, benimle-oyun, oyuncular ve oyuncular birbirleri ile uyumlu olduğu için prodüksiyonumuz da güzel oldu. - Türkce oynadığınız bu oyunun tenıası iz- leyiciler tarafindan nasıl anlaşıldı? - Her ülke kendi dilınde ve kendi oyunla- nnı sahneledi. Biz oyunumuzu, Türkçe oyna- dık. Yalnız küçük farklılıklar yaparak. Oyun- da "Ben Anadolu,Ben Kybele, BenAna Tan- nça ve Ben ToprakAna" cümlelerimizi Rus- ça olarak söyledik. Hatta oyımda, Kybele'nin, "Bu toprağın çocuklan, savaşülar. seviştüer, tüıiü diDerdc söyteştiler ayırmadım. Birlikte yaşamayıöğrenebüseto-bütünçoculdanma ye- ter benim cömertmemelerim" sözünüde ben Rusca olarak söyledim. Bu sözleri Rusça'ya çeviren kişi "memelerim" kelimesini ayıp ola- cağı düşüncesi ile kullanmak istemedi. Onun yerine "yvu" ifadesi kullandığını söyledi. Bunun olmayacağını söyledik ve çevirimiz bu- na göre yapıldı. Ben bu sözü sahnede söyle- dim. Fakat bir değişiklik yapüm ve "meme- lerim" kelimesini Kybele dekoruna dönerek, "onun memeteri" dedim. Bu sözüm ve anla- tımımla izleyicilerden büyük alkış aldım. Ayakta alkışlandım. Festivale katılan 13 ülke içinde yalnız Tür- kiye olarak oyunbroşürlerimizi Ingilizce bas- ördığımız için büyük bir beğeni de topiadı- ğunızı söyleyebilirim. Oyunumuzda kadm teması vardı. Kadm her zaman her yerde ka- dındır. Biz tarih boyunca kadınlan anlattık. Oyunda 5 kadın oyuncu ellerindeki 10'ar merrelik bezlerle kimi zaman bir sultan kimi zaman da cephede savaşan bir kadm oldu. Böylesine gûzel bir anlatmı ve böylesine gü- zel bir dekorumuz olduğu için kadını anlat- makta dile gerek bile olmadığını gördük. Ödülümüz de zaten "Kadm temasmı en iyiiş- leyen ve sorgulayan yapım". - "Ben Anadolu" Rusya'da nasıl karşdan- dı, eleştiriler nasıl oldu? - Bildiğiniz gibi Rusya'da çok önemli bir şey olmadığı sürece gazete yayımlanmaz. Günlük gazete yok. O yüzden biz varken eleş- tirmenlerin bize nasıl baktıklarını buraya dön- dükten sonra öğrendik. Oldukça güzel ve gu- rur verici sözlerle anlatılmış "Ben Anadolu" oyunumuz. Oyundan sonra Ukraynah eleştir- menNinaMazur'lagörüştümvebana,"Oyun rejisinin yanı sıra ışığı, dekoru ve kostümüy- k bir büyü atmosferi yaratti. Oyun olağanüs- tü_ arTiMMiiavefantastikgo^terimlerindençok etkaeiKfim" dedi. - Festivaide hangi dakla ödüller vardı? - En iyi kukla, yönetmen, oyun, aktör, akt- ris, aktris hizmeüeri gibi çeşitli ödüller var- dı. Benim için onur verici bir başka olay ol- du ki.. o da, ödül töreninin Kybele dekoru- nun önünde yapılmasıydı. Kybele'nin önün- de "Kadın temasmı en iyi işteyen ve sorgula- yan yapım" ödülünü almanın bambaşka bir anlamı oldu benim için. Festivalin ödülü bir halıydı. Ama bize başka bir ödül daha verdi- ler. Oyımculanmıza çeyiz olarak el işlemesi masa örtüleri ve peceteleri hediye edildi. Biz- den başka kimseye verilmedi bu hediye.. bu- nunda anlamı çok büyük. - Ödül akhğınız oyunlarda kadınlar sahne- de.. bunun özel bir anlamı var mı? - Bugüne kadar hep kadm oyunlan oyna- mış ve kadın oyunlannı yöneönişim. Bunla- ra bakınca ben de düşündüm, ama tümü te- sadüf. Tesadüflerle bugüne geldim, böyle bir amacım yoktu, ama galiba bundan sonra yön çizeceğim kendime. Kadmı her yönü ile sah- ne üstünde görmek hoşuma gidiyor. Büyük bir tesadüf de Sıvas Devlet Tiyatrosu'nun bu yıl sahneye koyacağı tüm oyunlann yönetmen- leri kadın. lnanın bu bir tesadüf. Kadınlann daha kararh olduklarmı ve işlerini sevdikle- rini düşünüyorum. OKUMA LAMBAS1 ENİS BATUR Şiipin Mümini ya da Kâflri Kesilmek Son çeyrek yüzyılın, kültür yaşamımızdaki er önemli sapmalanndan biri, kişilerin, yapıtlann önü- ne geçirilmesi oldu. Sonjn bakar bakrnaz göze çarp- mayabilir, onu görünür kılmak için epey çaba har- camak, dönemin dergi ve gazetelerini taramal< gefekir. Yücettirken de, yerin dibine sokarken de kişileri hedef alan bir ortam, o kişilerin krtaplany- la, yapıtlanyla sağlıklı bir okuma ilişkisi gerçekleş- tiremiyor demektir. Değerlendirebilmek, yorurr geliştinmek, anlamlı bağlantılar kurmak için önce metinlerte birebir ilişkiye girilmesi beklenir. Sanınm bundan, bir tartışma başladığında, di- zinlerde yalnızca "özel isimler" yer alıyor. Şiir mı tartışmanın konusu, pek çok şair ismi geçiyor sa- tıriarda, neredeyse tek bir kitap ismine rastlanmı- yor. Bunun bir nedeni yapıtın hedef alınmamasıy- sa, bir başka nedeni de, geçmişteki kadar iz bıra- kan yapıtlann ortaya çıkmaması olabilirşüphesiz. Bana kalırsa, ortaya çıkan sonuçta, iki gerekçe- nin de payları var. Çevremdeki, şiirle enikonu ilgi- li orta yaşlı ve genç insanlara sordum, bu gözle- mimin sağlamasını yapmak için. Geride kalan 15- 20 yıl içinde "isim yapmış" şairleri sıralamakta hiçbir güçlük çekmiyorlar da, iş onlann kitaplan- na gelince pek az "başlık" anımsıyoriar. "MemleketimdenInsan Manzaralan'na, "Otuz- beş Yaş"a, "Garip"e kadar gidecek değilim. Şiir okuru, 1960-75 arası yayımlanmış pek çok şiir ki- tabını neredeyse evinin içi gibi tanır: "Göçeöe'yi, "Dünyanın En GüzelArabistanı"ru, "Devlet ve Ta- biat"\, "En/cam"\, "Kirii Ağustos"u birdüşünün. Yaşı 50'nin, 40'ın altında olan şairiere geçin son- ra: Çok sayıda şair isminden az sayıda şiir kitabı başlığına ulaşabildiğinizi göreceksiniz. Faturayı dosdoğru, yalnızca bu şairlere çıkarmak, onlann yeterince güçlü yaprtlar veremedikleri ko- nusundan emin olmak işin kolayına kaçmak olur, diye düşünüyorum ben. Bunu anlamak için, ede- biyatın ve sanatın çeşitli alanlannda sınama iş- lemlerini yinelemek en doğrusu. Medya eliyle üne kavuşturulmuş, popüler kılınmış kitap başlıklannı ayınn kenara, bakalım, sizde ne, ne kadar kalmış, iz bırakmış. Bana öyle geliyor ki, insanımız nice- dir her şeyi televizyon izler gibi izliyor, elindeki uzaktan kumanda aracıyla kanal değiştirmeye alış- mış ya, zihninin yoğunlaşma gücü de hayli yıpran- mış bu nedenle: Ciddi odaklaşma isteyen konu- larda sıçramaya başlandığında, bellekte iz oluş- masını beklemek olanaksız. Şiir konusuna dönecek olursak, yeni medya dü- zeni uzun süredir isimleri öne çıkardığı, şahıslara ışıktuttuğu için yapıtlann gölgede kaldığını hemen söyleyebiliriz. Şairler, başkalanndan daha az Ner- giz olmuyor, herkesin "onbeş dakikalığına" ünlü olma isteği onlarda daha yüksek bir katsayıyla beliriyor. Gizlenme, görünmeme çabası verenler de bu nedenle göze batıyor: Niyetleri taban taba- na zıt olan Sezai Karakoç ve Ismet Özel, aynı oranda ilgi topluyorlar sonuçta. Arada kabak, iyi şiirin başında patlıyor bazan: Cahit Zartfoğlu'nun şiiri hakettiği ölçüde okunmuyor. Şairin bu gelişmedeki rolü bir başına değerlen- dirilmemeli gene de. Orada, asıl bakılması gere- ken, buzdağının altı. Ne yazmış, nasıl yazmış? Okurun rolü burada başlıyor işte. Yaprt'a mı dö- nüyor yüzünü, Şahıs'a mı? Şiiri şairin imgesinden ayınyor mu, yoksa, ya aşk, ya nefret, ya körükö- rüne bağlılık, ya körükörüne kayrtsızlık, bir "kült" ve "karşı-kült" imdine mi yöneliyor? Okur, kendisiyle yapıt arasına pek çok şeyin gir- mesine izin veriyor, şahıstan ürünü koparamıyor- sa, ortaya çıkan bulanık tablonun sorumlulan ara- sında yerini almış demektir. Bu gözlüklerie okunan hiçbir kitabın, hiçbir metnin gerçekliğine sokul- mak elde olmaz. Merkezden periferiye uzaklaşıl- mıştır. Şahıslara bağlanan, içerieyen, sevda ya da öfke besleyen okur, okur degildir; birilerinin mü- mini ya da kâfiri kesilmek, ürünle ya da yaprtla has- ta bir ilişki kurmuş olmanın göstergesidir. Okumak, durmadan öğrenilen iş. Kişinin kendi- sini yetiştirmesi, yontması, inceltmesi bir ömür is- ter. Şiiri, edebiyatı, felsefeyi, bilimi, müziği (evet), resmi (evet) okuma uğraşı vermek, insanın sınır- sız bir alana açılması, o alanda aralıksız beslen- meyi sürdürmesi anlamına gelir. Bizim kültür ortamımızda, eleştiri yalnızca yapıt- lara, daha çok da yapıt verenlere yönelik bir "yar- gı mekanizması" olarak algılanıyor, genelde. Eleştirilmeyen okur, kendisini eleştirmeyi öğren- meyen okur kimsenin velinimeti değil. Mehmet Baymtıan resim sergisi • Kültür Servisi - Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde 24 Eylül - 2 Ekim tarihleri arasında Mehmet Bayırhan'ın resim sergisi yer alacak. 1962 Urfa doğumlu olan sanatçının resimleri birçok ortak ve karma sergide yer aldı. 14 kez kişisel sergi açan sanatçı, izlenimci tarzdaki çahşmalarına, 'Etkilenim' tanımını uygun görüyor. Işığa ve renge önem verdiği çalışmalan figüratif ağırlıklı olup fonda doğa önemseniyor. Bayırhan'ın Türkiye dışında Ingiltere, Hollanda, Almanya ve Çekoslovakya'da özel ve resmi koleksiyonlarda çalışmalan bulunuyor. VVHson'm kliöi için Ankara Katesrnde çekim • ANKARA (AA) - Amenkalı sanatçı Scott Wüson'm Türkiye ve Türk müziğini tanıtmak amacıyla çıkaracağı 'Merhaba' adlı albümdeki 'Canım Türkiyem' adlı parça için Ankara Kalesi'nin otantik ortamında çekim yapıldı. Yönetmenliğini Kosova asıllı yönetmen Murat Derman'ın Ankara Kalesi'nin burçlarında yapüğı çekimlerde, Amerikalı sanatçı, Ankara Büyükşehir Belediyesi mehter ekibine, kendi geliştirdiği ut, saz, gitar-buzuki kombınasyonu olan enstrümanla eşlik etti. Türkiye'nin çeşitli yönleriyle tanıülacağı klip için Ankara'da aynca Kocatepe Camii ve Türk hamamında da çekimler yapıldı. New York Köprüsü ile Boğaz Köprüsü'nde de çekimler yapılarak iki ülke arasında 'kültür köprüsü' temasının işleneceği klipte aynca Aspendos, Efes ve Nysa anrik kentleri ile Türkiye'nin folklorik özelliklerini ortaya koyan görüntüler yer alacak. Çekimlerinin 22 Eylül'de tamamlanması planlanan klip, 'Merhaba' adlı albümün piyasaya çıkacağı kasım ayından itibaren ABD ve Türkiye'deki televizyonlarda yayımlanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle