25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2001 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Vücudun en bilinmeyen organı üzerine yaptığı çalışmalar dünyada yanh bulan Yrd. Doç. Dr. Uğur Türe son gelişmeleri anlattı Beyninyolları keşfediliyor Tezımı üç yılda anlattım - Siz öteden beri var olduğu sanılan bir yolun aslında olmadığmı ortaya çtkardığımzda ne gibi tepküer aldınız? Bilimde de ciddi kıskançhklar olduğu için bu buluşunuz tartışmalara yol açtı mı? -Birincisi, benimki karşı tezdi. Bununla ilgili yazıyı bir tıp dergisine gönderdiğimde derginin editörler heyeti bunu okudu. Aslında böyle bir yol olmadtğma insanlan ikna etmem üç yılımı aldı. Derginin editörler heyeti, "Böyleşey oiur nnı? Konunun her boyutunu incctedm mi" diye sorular sordular. Bunlar her tür karşı soruydu. Ama sonuçta kabul ettiler. Ve yazı yayımlandı. Tartışmalar bu yazılann yayımlanma sürecinde çok yoğun bir biçimde yaşanıyor. Yayımlandıktan sonra da daha geniş bir bilimsel ortamda tartışma devam ediyor. Ama şu an için benim dediğimin aksini, yani eski tezin dogru olduğunu gösteren bir durum yok. Çünkü eskisini de gösterememişler, zaten. Ben onun öyle olmadığmı fotoğrafla gösterdim. Özetle söylemek gerekirse, artık pek de tartışılacak bir nokta kalmadı. Ama tabii ki sıkıntılar çok. - Yazılarımz hangi tıp dergilerinde yayımlandı? - Dünyada iki büyük beyin cerrahisi dergisi var. Birisinin adı "Jouroal of Neurosurgery", öbürünün adı da "Neurosurgery". Benim yazılarun bu iki dergide çıktı. Popüler değil bilimsel -Bu tekniği ortaya atmamz bomba etkisi yaratti mı? -Çok ilgilenen olduğu gibi, uyuyanlar da var. Kongrelerde bu işin önemini kavramış cin gibi insanlarla karşılaşıyorum. O insanlar zaten ilgileniyor. Beni konuşturuyorlar; benden bilgileri alıyorlar. Yurtdışında böyle bir atmosfer yakalandı. - Ya yurtiçinde? - Yurtiçinde de çok ilgili genç arkadaşlar oluyor. Hocalardan da bu çahşmayı takdir eden çok kişi var. Bu böyle. Zaten bizimki popüler bir iş değil. Ortahğı ayağa kaîdırması mümkün değil, gereği de yok. Tamamıyla bilimsel bir çalışma. Ben gerekli ilginin gösterildiği kanısındayım. Bu takdirin bir göstergesi olarak Türk Nöroşirürji Derneği bu yü bana "Prot Hamit Ziya Gökalp Genç Nöroşirürjiyen TeşnkÖdüIü" verdi. Ben şunu göstermek istiyorum: Bu ülkeden çıkıp bu ülkenin çocuğu olarak dış ülkelerde bir şeyler yapılabilir. Yurtdışında Türk olduğunuz için destek görmeyeceğiniz diye bir şey kesinlikle yok. Ben Türk olduğum için yurtdışında hiçbir sıkıntı çekmedım. Sıkıntı çektiysem burada çektim. Çünkü yabancı olsanız burada daha çok takdir edilirsiniz. Yurtdışında bir şeyler yaptığınız zaman insanlar değerlendiriyorlar. Benim en önemli amacım bunu göstermek. Benden sonraki kuşağın bunu çok daha iyi bir yere götüreceğinden hiç kuşkum yok. Bu saplantılan, tutukluğu, çekingenliği kırmamız lazım. LEYLA TAVŞANOGLU Beyin, bilim insanlarınca hâlâyeteri kadar bilinemeyen bir organ. Beyinle ilgili pek çok çalışmanın dünya ça- pında yapıldığını biliyoruz. Bu çahşmaları yapan bilim insanlarının en önemlilerinden birisi Prof. Dr. Gazi Yaşargil. Yaşargil kendisiyle birlikte çalışan genç bilim insanlarını yetişiirmekle de tanınıyor. Bunlardan birisi de Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyele- rinden Yrd. Doç. Dr. Uğur Türe. PORTRE/Yrd. Doç. Dr. UĞUR TÜRE Ordu-Fatsa, 1963doğumlu. Ortaöğrenimini Ankara'da Bahçelievler DenemeLisesi'nde,yükseköğrenimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tamamladu îsviçre'nin Ziirih Üniversitesi Nöroşirürji Bölümü ve ABD'de Arkansas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Bölümü'nde araştırmalaryaptu Türkiyeye döndükten sonra çeşitli hastanelerde çalıştu Şimdiki halde Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Bölümü f nde Öğretim üyesL Beyin cerrahisi ve beynin yapısıyla ilgilipek çok araştırması ve makalesi var. Son olarak Türk Nöroşirürji Derneği'nin Genç Nöroşirürjiyen Teşvik Ödülü'nü aldı. Türe, neredeyse iki yüzyıldır beyin- de var olduğu sanılan bir yolun as- lında olmadığmı ispatladı. Beynin karmaşıkyapısıyla ilgili yoğun ça- lışmalar yapıyor. Ayrıca dayine beyin cerrahisine yardımcı olacak "lifdisseksiyonu " tekniğini gelişti- riyor. Yrd. Doç. Dr. Uğur Türe 'yle bu çalışmalarını konuştuk ve neler öğrendik, neler... - Sizin insan beyniyle ilgili önemli bir çalışmanız olduğu- nu biliyoruz. Bu çalışma nasıl başladı vegelişti? - Benim için bu işin rruladı Zürüı'e 1990 yılında gitmem ve Gazi Yaşargfl'le tanışmam oldu. Yaşargil bir dâhidir. Çok ça- lışkandır, inanılmaz enerjisi vardır. O enerjisini yakınındakine fışkırtır. Zaten ya onunla birlikte çalışabilirsiniz ya da yarun- da duramazsınız. Nöroşirürjiyen olmaya karar verdiğim anda Yaşargil'le tanışmayı akhma koymuştum. Onun yanında çalış- maya başlayınca verdiği motivasyon ve imkânlarla 11 yıl gö- rev yaptım. llişkimiz hâlâ devam ediyor. Yılda mutlaka birkaç kez bir araya gelip konuşmamız lazımdır. - Beynin en az bilinen organ olduğu söylenir.... - Evet, bunu herkes biliyor. Ama o kadar da kötü dunımda değiliz. Yine de karacığer, kalp konusunda elde edilen bilgile- re kıyasla beyin çok daha az bilinen bir organ. - Nedeni nedir? - Beyin çok daha karmaşık bir organ. Çalışma yapılması çok zor. Beyin en kompleks organ; bizi yöneten organ. Bizim beynimız bizim beynimızi çö- zemeyecek kadar karmaşık. Ama epeyce de bir yol alındı. Beyin üzerinde ameliyat yap- manız için bu organı daha iyi bilmeniz la- zım. Bir yere gidiyorsunuz, orayı keşfede- ceksiniz. Bunun için haritanız, pusulanız ol- ması, o bölgedeki yerlerin ne ışe yaradığını anlamanız gerekir. Dolayısıyla, bizim de ona bir müdahale edebilmek için beyni çok iyi bilmemiz gerekir. Yaşargil ömrünü bu işe adamış bir insan. Kendisinin en güzel tanı- mını da Can Yücd yapmış. "Beynin PiriRe- isi** demiş. Aglar örülmüş - Beyindeki çalışmalar çokyönlü yapda- bilir mi? -Yapılabilir. Hücre düzeyinde yapılabilir. Ama bir cerrah olarak bizim öncelikle bey- ni çok iyi tanunamız lazım, diye düşünüyo- rum. Işte, 1990'da Zürih'te geceli gündüzlü beyin anatomisi üzerinde çahşmaya başla- dım. Çalıştıkça, bir sürü şeyi bilmediğimi- zi, bildiklerimizin de çok yetersız olduklannı gördüm. Bir de, beyinde yapılan anatomi çahşmalannda daha çok ke- sitler çıkanlıyor ya da damarlanna bakıhyor. Beynin bir gri, bir de ak maddesi var. Beynin içinde yollar bulunuyor. Bunlar milyarlarca yol. Fakat bunlan tam olarak bilmiyoruz. Bu be- yin yollanyla ilgili çalışmalar 19. yüzyılm ikinci yansında baş- lamış. Bizim bilgilerimiz onlann üzerinde gidiyor. 20. yüzyıl- da bu yollarla ilgili çalışmalar yapılmamış. Daha çok beynin korteksi dediğimiz dış kabuğu üzerinde çalışmalar yapılmış. - Peki, beynin yollanyla ilgili neden çalışmayapılmamış? -Bu, yollarla ilgili çalışma yapümasının zor olmasından kay- naklanıyor. Dolayısıyla ben beynin yollanna yöneldim ve eski bir tekniği geliştirdım. Bu tekniği Yaşargil'den öğrenmiştim. Ondan önce bu tekniği 19. yüzyılda anatomistler oluşturmuşlar. - Bu tekniğin ismi nedir? - Lif disseksiyon tekniği. Beyinde lifler ya da yollar olduğu- nu düşünürsek bunlan incelemek çok önem kazanıyor. Ben. bu tekniği kullanarak daha önce beyinde bulunduğu sanılan bir yo- lun aslında olmadığını ispatladım. Beyindeki bu yollar gözle görültnüyor. Mikroskop altmda el emeğiyle ortaya çıkıyorlar. Uğraşılması çok zor bir iş. Bir de bu yollar birbinne geçmiş durumda. Düşünün ki milyarlarca kablo girift olmuş, birbiri- ne geçmiş. Bu da aynı şey. Beyinde sanki ağlar örülmüş. O ağlann içinden sizin o yollan ortaya çıkarmanız lazım. Beyne müdahale yapmadan önce o yollann iyi bilinmesi ve üze- rinde çahşılması gerekiyor. Şimdi o çalışmalarım devam edi- yor. - Bu buluşunuzun dünyada yansıması nasıl oldu? -Dünyabunuanladı. Yeni yeni uyanıyorlar. Ama her şey bir- denbire olmadı. Örneğin DNA modeli 1950'li yıllarda bulun- du. Ama insanlık bunu hemen benimsemedi. Yavaş yavaş tak- dir etti. Dünya benim çalışmamı anladı. Son olarak Japonya'ya çağırdılar. O benim için çok önemliydi. Geçen yıl gittim ve bu tekniği anlattım. Çok ilgilendiler. Bu, öğrenılmesi çok zaman alan bir teknik. Kendi kendime bunu geliştırdığim için benim öğrenmem daha uzun sürdü. Ama bugün artık başkalanna da- ha kısa sürede öğretme şansım var. ' - Dünyada bu teknikle çalışan başka biiim insanlan var mı? - Benden başka yok. Şu an nöroşirürji pratiğınde bunu bilen ya da yapan yok. Eski anatomistler arasında bu ışten haberdar olanlar var. Ama pratikte disseksiyonla çalışan bulunmuyor. ABD'de pek çok yerde bu tekniği anlattım. Sonbaharda Yaşar- gil'le gidip Mayo Clinic 'te bunu anlatacağız. Onlara bu işin çok önemli olduğunu sadece ben anlatmadım. Yaşargil bu konuda büyük destek verdi. ro anatominin iyi bilinmesiyle mümkün oluyor. Şu an, beyin- de ulaşılamayacak yer yok, diyebilirim. Bence, "Beyinde bir lezyon var. Oraya ulaşüamaz" diyemezsiniz artık. Ama şöyle de bir nokta var: Diyelim ki kötü huylu bir tümör beynin her tarafına yayılmış. Bunun neresini alacaksınız? Böyle yayılmış kötü huylu tümörleri ameliyat etmiyoruz. Ama artık beyinde ulaşılamaz bir yer yoktur, diyebilirim. - Bu lif disseksiyon tekniğigeliştirüdiği takdirdebeynin her tarafinı sarmış olan tümörü alma şansı olabilecek mi? - Hayır. Beyindeki tümörleri ikiye ayırmak lazım. Beynin kendi tümörleri ve beynin dışındaki dokulardan kaynaklanan tümörler var. Beyin, kafatasıyla sanlı olması nedeniyle beyin zanndaki ya dabeyin damanndaki birtümör beyne büyük bas- kı yaptığı için önemli sorun yaratıyor. Beynin kendi dokusu- nun tümörleri ise hemen beyni sarmıyor. Olduğu yerde büyü- yor. Beyindeki kablolan ya da yollan da itiyor. Tümörü o ha- liyle yakaladığınız zaman o yollara zarar vermeden çıkarma şansınız var. Bu çok önemli. İyi bir cerrahla bu tümörü uygun birbiçimde çıkarmak gerek. Bu kanıtlan- dı. Ama bunlann son safhalannda yayıl- dıklannı görüyoruz. Burada da cerrahi- nin ötesinde bir iş ortaya çıkıyor. Orada ar- tık ilaç uygulamak gerekiyor. - Tümörü çıkardıktan sonra ilaç vere- miyor musunuz? -Şu an için verdiğimiz ilaçlar antibiyo- tik gibi etkili değil. Çünkü bunlar yok. A- ma şu anda dünyada araştırma için en bü- yük paralar bu alanda harcanıyor. Bunla- ra ilaç verilebilir mi ya da aşı yapılabilir mi, araştırmalan devam ediyor. Bunun çö- zümü de tam olarak 15-20 yılı alacaktır. Yine söylüyorum, bizim birincil olarak o tümörü beyinden çıkarmarruz lazım. Bu geliştirilen teknik de bu konudaki en önemli unsur olacak. Ameliyat sırasmda cerrah, beynin o yollannı görmüyor. Ama bunlan üç boyutlu hayal edebilirse başa- nlı olur. Bu teknikler beyin cerrahisinin gelişmesi için çok önemli. Beynin hücrelenyle ilgili çalışmalar yapıhyor. Ama beyinde var olduğu sanılan koskoca bir yolun aslında olmadığıyla ilgi- lenilmemiş. Ben de bunu gördüğüm zaman çok şasırdım, na- sıl bilinmez, diye... - Beynin kaçta kaçı şu anda biliniyor? - Öyle bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü bilmediği- mizin oranını bilmiyoruz. Genel olarak bilgımiz çok düşük düzeyde, diyebilirim. Yine de çok geri değil. - Hangihayvanların beyinleriüzerinde araştırmayapdıyor? - Örneğin sıçanlar. Bunlann çoğu çok anlamsız ve yetersiz kalıyor. Bir çalışma yapılmış olsun, diye yapıhyor. Ne yazık ki artık dünyada bu işin bir sanayisi var. Bir sürü araştırma; araş- tırma yapılsın, yazı çıksın gibisinden çıkıyor. tşe yarar iş ise çok az elde ediliyor. Sıçanlar üzerindeki çahşmalan insanlara ne kadar uyarlaya- bilirsiniz? Ben onlardan çok şüpheliyim. Zaten hayvanlann beyinleriyle insanlann beyinleri aynı değil. - Beyne mikroşirürji yapdıyor da bu kadar bilinmeyen bir organa bu ameliyatlar nasd uyguianabiltyor? - O kadar da değil. Bir kısmını biliyoruz. Örneğin beynin ça- lışma sistemini. bilgiyı bir yerden öte tarafa nasıl aktanyor? Bunlan çok iyi bilmiyoruz. Ama diyelim ki beynin bir tarafin- da belli büyüklükte bir tümör var. En azından mıkroşirürjiyle başka bir yere zarar vermeden o tümörü çıkanyorsunuz. Bu da mikroskobun iyi kullanılması, mikro cerrahi ve mik- - Lifdisseksiyonu tekniğinigeliştirmek ne kadar zaman alır? - Bu teknik şu anda çok iyi durumda. Şu anki halini yaygın- laştınrsak müthiş bir şey olacaktır, diye düşünüyorum. Ama ek yöntemlerle desteklendiğinde bize daha çok bilgi verecek. - Türkiye'debu teknik ne kadaryaygın olarak kuUanıhyor? -Benim çalıştığım Marmara Oniversitesi'nde çok iyi bir la- boratuvar kurduk. Orada araştırma yapıyoruz. Prof. Dr. Nec- mettin Pamir'in desteğiyle orada çalışıyoruz. Bir de anatomi laboratuvanmız var. Ne yazık ki kadavra bulmakta zorluk çe- kiyoruz. Ayıptır söylemesi, ama Türkiye'de canlı beyin çok ucuzdur. Ölü beyin ise kutsal, dokunulmaz. - Organ bağışının yapdmamasından mı kaynaklanıyor? -Ben Isviçreli, Amerikah beyinlerle kendimi geliştirdim. Bu işi öğrendim. 100'den fazla insan beyni üzerinde çahştım. O insanlar öldükten sonra bilime hizmet ettiler. Ne yazık ki Tür- kiye'de üzerinde çalışma yapacak beyin bulmak çok zor. Ama onun da bir formülünü bulduk. Şu an kadavra beyni yeterli sa- yıda elimizde var. Dolayısıyla çalışmalanmız devam ediyor. Bu işin güzel tarafi şu: Büyük bir teknoloji gerekmiyor. Bu sadece el emeği, göz nuruna dayanıyor. Onun için ultra-mo- dera bir makine gerekmiyor. Makine ellerinizde ve beyinde. Onun için bu çahşmayı her yerde yapabilirsiniz. Bence bu ül- kemize çok uygun bir araştırma alanı. Örneğin, hücre biyolo- jisi konusunda uzmansınızdır. ABD'de çalışmışsınızdır. Ama buraya döndüğünüzde teknolojiyi kuracak laboratuvann tril- yonlar gerektirdiğini bildiğiniz için sıkıntıya girersiniz. Dola- yısıyla da yapamazsınız. Bu öyle değil. Sadece sizin el eme- ğiniz gerekiyor. -. ULUSLARARASI PARA FONU HEYETİ 7 EYLÜL'DE TÜRKİYE'YE GELİYOR 2002 bütçesi de EVfPye emanet ANKARA (Cıunhuriyet Bürosu) - IMF heyeti, 10. gözden geçirme çahş- malan için 7 Eylül Cuma günü Tür- kiye'ye gelecek. Son iki yıl olduğu gi- bi 2002 bütçesi de IMF heyetinin gö- rüşü doğrultusunda yürütülecek. Washington'da 29-30 Eylül tanhle- ri arasında gerçekleştirilecek IMF- Dünya Bankası yılhk toplantüarında Türkiye'yi, ekonomıden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş başkan- hğındaki heyet temsil edecek. Türkiye ve Arjantln gündemde IMF ve Dünya Bankası programla- n sonucu ekonomileri çökme nokta- sma gelen Türkiye \e Arjantinin du- rumlannm da değerlendirileceği top- lantılara katılacak heyet, uluslararası mali kuruluşlar ve yatınmcılara Tür- kiye hakkında sunuşlar yapacak. Heyetin gelişi öncesinde, 2002 yıh bütçesi ve yıl sonu makro ekonomik tahminler konusundaki çalışmalar hız kazandı. KlT'lerin 2002 yıh yatınm ve fi- nansman programı çahşmalan sürü- yor. Türkiye'de 10 gün kalacak olan IMF heyetinin, 9 ayhk dönemdeki ge- lişmeler, yılın son çeyreğine ilişkin hedefler, 2002 yılı bütçesi ve gelecek yıla ilişkin makro ekonomik tahmin- leri de ele alması bekleniyor. IMF heyetinin, iç borçlanma politi- kası, iç borçlanma faizlerinin geldiği nokta, fondaki bankalann satışı ve enerji projelerine sağlanacak Hazine garantisini de değerlendireceği vur- gulandı. Dervlş Londra'ya gidiyor Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu tara- fından 17-18 Eylül tarihlerinde Lond- ra'da gerçekleştirilecek olan ve eko- nomiden sorumlu Devlet Bakanı Ke- mal Derviş'le üst düzey ekonomi bü- rokratlanrun da yer alacağı toplantıla- ra IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen'in de katılabileceği belir- tildi. Toplantılarda, yabancı sermaye mevzuatı alanuıda kabul edilen yeni düzenlemeler konusunda, yatınm bankalanna bilgi verilecek. THE ECONOM1ST DERGtSlNlN ŞUBAT KRİZİ DEfcERLENDtRMESt: Türldye'de işsizlik yüzde 46 arttı Ekonomi Senisi - Haftalık The Eco- nomist dergisi. son sayısında, Türkiye'de şubat kriziyle birlikte artan yoksulluğun boyutlannı gözler önüne serdi. Türki- ye'deki yoksulluğun boyutlannın değer- lendirildiği makalede, son sekiz ayda 600 binden fazla insanın işsiz kaldığına ve işsizliğin yüzde 42 oranında büyüdü- ğüne dikkat çekildi. Ülkede artan hu- zursuzluğun bireysel eylemlere yol aç- tığı kaydedilen yazıda. ancak Türk insa- nınuı bin bir yöntemle geçimini sağla- maya çalışmasmın sosyal patlamayı en- gellediği belirtildi. "Türkrye'nin yoksullan: Kaderterigi- derek kötûleşiyor" başlıklı makalede, değerini yan yanya kaybeden Türk Li- rası'nın milyonlarca Türk'ün varlığını yavaş yavaş erittiği belirtilerek bu geliş- meler sonrasında intiharlann arttığı, böl- gesel ve bireysel eylemlerin yapıldığı vurgulandı.Ulusal basında günlerce "sosyal patlama" tartışmalannın yapıl- dığına, ancak ülke genelinde "k^ıtoz- hğm ağır basüğuıa" işaret edilen maka- lede, Türk insanını ruh halinin "şaşniı- a derecede 50!™" olduğu değerlendir- mesinde bulunuldu. Chibber den Türkiye'ye övgfi Makalede. Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Ajay Chibber'in "Türkinsa- nı çabuktoparlananbir yapıya ve kuv- \etii bir cemiyet duygusuna sahip" söz- lerine yer verdi. The Economist, Türk- lerin yoksulluğun acısını geleneksel yollarla azalttığına dikkat çekti. Yok- sul insanlann akrabalık gibi feodal bağlannı kullanarak varlıklı olanlar- dan yardım aldığı belütilen makalede, Islamcılann da çeşitli yapılanmalarla kurduklan bağ sayesinde geçimlerini sağladıklanna işaret edildi. Yazıda, aynı köy veya bölgeden göç ederek büyük kentleri çevreleyen varoş- lara yerleşen insanlann birbirlerine yar- dım ettiği ancak bu tür bağlann giderek zayıfladığı dile getirildi. Türk insanınm sessizliğinin bir nedeninin de 1982 Ana- yasası olduğu belirtilen makalede şu gö- rüşe yer verildi: "1982 Anayasası'na ge- neralkr tarafindan konulan. sendika ve siyasi partikri engelleyen yasalar hâlâ uv gulanrvor. Bu da Türklerin sorunlan- nı bir aradadile getirmeJerine engel olu- yor. Ve poKs, dağümayı reddeden insan- lara karşı coplanm kullanmaya her an hazn* görünüyor."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle