Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2001 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Vücudun en bilinmeyen organı üzerine yaptığı çalışmalar dünyada yanh bulan Yrd. Doç. Dr. Uğur Türe son gelişmeleri anlattı
Beyninyolları keşfediliyor
Tezımı
üç yılda
anlattım
- Siz öteden beri var olduğu sanılan bir
yolun aslında olmadığmı ortaya
çtkardığımzda ne gibi tepküer aldınız?
Bilimde de ciddi kıskançhklar olduğu için
bu buluşunuz tartışmalara yol açtı mı?
-Birincisi, benimki karşı tezdi.
Bununla ilgili yazıyı bir tıp dergisine
gönderdiğimde derginin editörler heyeti
bunu okudu. Aslında böyle bir yol
olmadtğma insanlan ikna etmem üç yılımı
aldı. Derginin editörler heyeti, "Böyleşey
oiur nnı? Konunun her boyutunu incctedm
mi" diye sorular sordular. Bunlar her tür
karşı soruydu. Ama sonuçta kabul ettiler. Ve
yazı yayımlandı.
Tartışmalar bu yazılann yayımlanma
sürecinde çok yoğun bir biçimde yaşanıyor.
Yayımlandıktan sonra da daha geniş bir
bilimsel ortamda tartışma devam ediyor.
Ama şu an için benim dediğimin aksini,
yani eski tezin dogru olduğunu gösteren bir
durum yok. Çünkü eskisini de
gösterememişler, zaten. Ben onun öyle
olmadığmı fotoğrafla gösterdim. Özetle
söylemek gerekirse, artık pek de tartışılacak
bir nokta kalmadı. Ama tabii ki sıkıntılar
çok.
- Yazılarımz hangi tıp dergilerinde
yayımlandı?
- Dünyada iki büyük beyin cerrahisi dergisi
var. Birisinin adı "Jouroal of
Neurosurgery", öbürünün adı da
"Neurosurgery". Benim yazılarun bu iki
dergide çıktı.
Popüler
değil
bilimsel
-Bu tekniği ortaya atmamz bomba etkisi
yaratti mı?
-Çok ilgilenen olduğu gibi, uyuyanlar da
var. Kongrelerde bu işin önemini
kavramış cin gibi insanlarla
karşılaşıyorum. O insanlar zaten
ilgileniyor. Beni konuşturuyorlar; benden
bilgileri alıyorlar. Yurtdışında böyle bir
atmosfer yakalandı.
- Ya yurtiçinde?
- Yurtiçinde de çok ilgili genç arkadaşlar
oluyor. Hocalardan da bu çahşmayı takdir
eden çok kişi var. Bu böyle. Zaten bizimki
popüler bir iş değil. Ortahğı ayağa
kaîdırması mümkün değil, gereği de yok.
Tamamıyla bilimsel bir çalışma. Ben
gerekli ilginin gösterildiği kanısındayım.
Bu takdirin bir göstergesi olarak Türk
Nöroşirürji Derneği bu yü bana "Prot
Hamit Ziya Gökalp Genç Nöroşirürjiyen
TeşnkÖdüIü" verdi.
Ben şunu göstermek istiyorum: Bu
ülkeden çıkıp bu ülkenin çocuğu olarak
dış ülkelerde bir şeyler yapılabilir.
Yurtdışında Türk olduğunuz için destek
görmeyeceğiniz diye bir şey kesinlikle
yok. Ben Türk olduğum için yurtdışında
hiçbir sıkıntı çekmedım. Sıkıntı
çektiysem burada çektim. Çünkü yabancı
olsanız burada daha çok takdir edilirsiniz.
Yurtdışında bir şeyler yaptığınız zaman
insanlar değerlendiriyorlar. Benim en
önemli amacım bunu göstermek. Benden
sonraki kuşağın bunu çok daha iyi bir
yere götüreceğinden hiç kuşkum yok. Bu
saplantılan, tutukluğu, çekingenliği
kırmamız lazım.
LEYLA TAVŞANOGLU Beyin, bilim insanlarınca hâlâyeteri kadar bilinemeyen bir organ. Beyinle ilgili pek çok çalışmanın dünya ça-
pında yapıldığını biliyoruz. Bu çahşmaları yapan bilim insanlarının en önemlilerinden birisi Prof. Dr. Gazi Yaşargil. Yaşargil kendisiyle
birlikte çalışan genç bilim insanlarını yetişiirmekle de tanınıyor. Bunlardan birisi de Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyele-
rinden Yrd. Doç. Dr. Uğur Türe.
PORTRE/Yrd. Doç. Dr. UĞUR TÜRE
Ordu-Fatsa, 1963doğumlu. Ortaöğrenimini Ankara'da Bahçelievler
DenemeLisesi'nde,yükseköğrenimini Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi'nde tamamladu îsviçre'nin Ziirih Üniversitesi Nöroşirürji
Bölümü ve ABD'de Arkansas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji
Bölümü'nde araştırmalaryaptu Türkiyeye döndükten sonra çeşitli
hastanelerde çalıştu Şimdiki halde Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Nöroşirürji Bölümü f
nde Öğretim üyesL Beyin cerrahisi ve beynin yapısıyla
ilgilipek çok araştırması ve makalesi var. Son olarak Türk Nöroşirürji
Derneği'nin Genç Nöroşirürjiyen Teşvik Ödülü'nü aldı.
Türe, neredeyse iki yüzyıldır beyin-
de var olduğu sanılan bir yolun as-
lında olmadığmı ispatladı. Beynin
karmaşıkyapısıyla ilgili yoğun ça-
lışmalar yapıyor. Ayrıca dayine
beyin cerrahisine yardımcı olacak
"lifdisseksiyonu " tekniğini gelişti-
riyor. Yrd. Doç. Dr. Uğur Türe 'yle
bu çalışmalarını konuştuk ve neler
öğrendik, neler...
- Sizin insan beyniyle ilgili önemli bir çalışmanız olduğu-
nu biliyoruz. Bu çalışma nasıl başladı vegelişti?
- Benim için bu işin rruladı Zürüı'e 1990 yılında gitmem ve
Gazi Yaşargfl'le tanışmam oldu. Yaşargil bir dâhidir. Çok ça-
lışkandır, inanılmaz enerjisi vardır. O enerjisini yakınındakine
fışkırtır. Zaten ya onunla birlikte çalışabilirsiniz ya da yarun-
da duramazsınız. Nöroşirürjiyen olmaya karar verdiğim anda
Yaşargil'le tanışmayı akhma koymuştum. Onun yanında çalış-
maya başlayınca verdiği motivasyon ve imkânlarla 11 yıl gö-
rev yaptım. llişkimiz hâlâ devam ediyor. Yılda mutlaka birkaç
kez bir araya gelip konuşmamız lazımdır.
- Beynin en az bilinen organ olduğu söylenir....
- Evet, bunu herkes biliyor. Ama o kadar da kötü dunımda
değiliz. Yine de karacığer, kalp konusunda elde edilen bilgile-
re kıyasla beyin çok daha az bilinen bir organ.
- Nedeni nedir?
- Beyin çok daha karmaşık bir organ. Çalışma yapılması çok
zor. Beyin en kompleks organ; bizi yöneten
organ. Bizim beynimız bizim beynimızi çö-
zemeyecek kadar karmaşık. Ama epeyce de
bir yol alındı. Beyin üzerinde ameliyat yap-
manız için bu organı daha iyi bilmeniz la-
zım. Bir yere gidiyorsunuz, orayı keşfede-
ceksiniz. Bunun için haritanız, pusulanız ol-
ması, o bölgedeki yerlerin ne ışe yaradığını
anlamanız gerekir. Dolayısıyla, bizim de ona
bir müdahale edebilmek için beyni çok iyi
bilmemiz gerekir. Yaşargil ömrünü bu işe
adamış bir insan. Kendisinin en güzel tanı-
mını da Can Yücd yapmış. "Beynin PiriRe-
isi** demiş.
Aglar örülmüş
- Beyindeki çalışmalar çokyönlü yapda-
bilir mi?
-Yapılabilir. Hücre düzeyinde yapılabilir.
Ama bir cerrah olarak bizim öncelikle bey-
ni çok iyi tanunamız lazım, diye düşünüyo-
rum. Işte, 1990'da Zürih'te geceli gündüzlü
beyin anatomisi üzerinde çahşmaya başla-
dım. Çalıştıkça, bir sürü şeyi bilmediğimi-
zi, bildiklerimizin de çok yetersız olduklannı gördüm.
Bir de, beyinde yapılan anatomi çahşmalannda daha çok ke-
sitler çıkanlıyor ya da damarlanna bakıhyor. Beynin bir gri,
bir de ak maddesi var. Beynin içinde yollar bulunuyor. Bunlar
milyarlarca yol. Fakat bunlan tam olarak bilmiyoruz. Bu be-
yin yollanyla ilgili çalışmalar 19. yüzyılm ikinci yansında baş-
lamış. Bizim bilgilerimiz onlann üzerinde gidiyor. 20. yüzyıl-
da bu yollarla ilgili çalışmalar yapılmamış. Daha çok beynin
korteksi dediğimiz dış kabuğu üzerinde çalışmalar yapılmış.
- Peki, beynin yollanyla ilgili neden çalışmayapılmamış?
-Bu, yollarla ilgili çalışma yapümasının zor olmasından kay-
naklanıyor. Dolayısıyla ben beynin yollanna yöneldim ve eski
bir tekniği geliştirdım. Bu tekniği Yaşargil'den öğrenmiştim.
Ondan önce bu tekniği 19. yüzyılda anatomistler oluşturmuşlar.
- Bu tekniğin ismi nedir?
- Lif disseksiyon tekniği. Beyinde lifler ya da yollar olduğu-
nu düşünürsek bunlan incelemek çok önem kazanıyor. Ben. bu
tekniği kullanarak daha önce beyinde bulunduğu sanılan bir yo-
lun aslında olmadığını ispatladım. Beyindeki bu yollar gözle
görültnüyor. Mikroskop altmda el emeğiyle ortaya çıkıyorlar.
Uğraşılması çok zor bir iş. Bir de bu yollar birbinne geçmiş
durumda. Düşünün ki milyarlarca kablo girift olmuş, birbiri-
ne geçmiş. Bu da aynı şey. Beyinde sanki ağlar örülmüş.
O ağlann içinden sizin o yollan ortaya çıkarmanız lazım.
Beyne müdahale yapmadan önce o yollann iyi bilinmesi ve üze-
rinde çahşılması gerekiyor. Şimdi o çalışmalarım devam edi-
yor.
- Bu buluşunuzun dünyada yansıması nasıl oldu?
-Dünyabunuanladı. Yeni yeni uyanıyorlar. Ama her şey bir-
denbire olmadı. Örneğin DNA modeli 1950'li yıllarda bulun-
du. Ama insanlık bunu hemen benimsemedi. Yavaş yavaş tak-
dir etti. Dünya benim çalışmamı anladı. Son olarak Japonya'ya
çağırdılar. O benim için çok önemliydi. Geçen yıl gittim ve bu
tekniği anlattım. Çok ilgilendiler. Bu, öğrenılmesi çok zaman
alan bir teknik. Kendi kendime bunu geliştırdığim için benim
öğrenmem daha uzun sürdü. Ama bugün artık başkalanna da-
ha kısa sürede öğretme şansım var.
' - Dünyada bu teknikle çalışan başka biiim insanlan var mı?
- Benden başka yok. Şu an nöroşirürji pratiğınde bunu bilen
ya da yapan yok. Eski anatomistler arasında bu ışten haberdar
olanlar var. Ama pratikte disseksiyonla çalışan bulunmuyor.
ABD'de pek çok yerde bu tekniği anlattım. Sonbaharda Yaşar-
gil'le gidip Mayo Clinic 'te bunu anlatacağız. Onlara bu işin çok
önemli olduğunu sadece ben anlatmadım. Yaşargil bu konuda
büyük destek verdi.
ro anatominin iyi bilinmesiyle mümkün oluyor. Şu an, beyin-
de ulaşılamayacak yer yok, diyebilirim. Bence, "Beyinde bir
lezyon var. Oraya ulaşüamaz" diyemezsiniz artık. Ama şöyle
de bir nokta var: Diyelim ki kötü huylu bir tümör beynin her
tarafına yayılmış. Bunun neresini alacaksınız? Böyle yayılmış
kötü huylu tümörleri ameliyat etmiyoruz. Ama artık beyinde
ulaşılamaz bir yer yoktur, diyebilirim.
- Bu lif disseksiyon tekniğigeliştirüdiği takdirdebeynin her
tarafinı sarmış olan tümörü alma şansı olabilecek mi?
- Hayır. Beyindeki tümörleri ikiye ayırmak lazım. Beynin
kendi tümörleri ve beynin dışındaki dokulardan kaynaklanan
tümörler var. Beyin, kafatasıyla sanlı olması nedeniyle beyin
zanndaki ya dabeyin damanndaki birtümör beyne büyük bas-
kı yaptığı için önemli sorun yaratıyor. Beynin kendi dokusu-
nun tümörleri ise hemen beyni sarmıyor. Olduğu yerde büyü-
yor. Beyindeki kablolan ya da yollan da itiyor. Tümörü o ha-
liyle yakaladığınız zaman o yollara zarar vermeden çıkarma
şansınız var. Bu çok önemli. İyi bir cerrahla bu tümörü uygun
birbiçimde çıkarmak gerek. Bu kanıtlan-
dı. Ama bunlann son safhalannda yayıl-
dıklannı görüyoruz. Burada da cerrahi-
nin ötesinde bir iş ortaya çıkıyor. Orada ar-
tık ilaç uygulamak gerekiyor.
- Tümörü çıkardıktan sonra ilaç vere-
miyor musunuz?
-Şu an için verdiğimiz ilaçlar antibiyo-
tik gibi etkili değil. Çünkü bunlar yok. A-
ma şu anda dünyada araştırma için en bü-
yük paralar bu alanda harcanıyor. Bunla-
ra ilaç verilebilir mi ya da aşı yapılabilir
mi, araştırmalan devam ediyor. Bunun çö-
zümü de tam olarak 15-20 yılı alacaktır.
Yine söylüyorum, bizim birincil olarak
o tümörü beyinden çıkarmarruz lazım. Bu
geliştirilen teknik de bu konudaki en
önemli unsur olacak. Ameliyat sırasmda
cerrah, beynin o yollannı görmüyor. Ama
bunlan üç boyutlu hayal edebilirse başa-
nlı olur.
Bu teknikler beyin cerrahisinin gelişmesi için çok önemli.
Beynin hücrelenyle ilgili çalışmalar yapıhyor. Ama beyinde
var olduğu sanılan koskoca bir yolun aslında olmadığıyla ilgi-
lenilmemiş. Ben de bunu gördüğüm zaman çok şasırdım, na-
sıl bilinmez, diye...
- Beynin kaçta kaçı şu anda biliniyor?
- Öyle bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü bilmediği-
mizin oranını bilmiyoruz. Genel olarak bilgımiz çok düşük
düzeyde, diyebilirim. Yine de çok geri değil.
- Hangihayvanların beyinleriüzerinde araştırmayapdıyor?
- Örneğin sıçanlar. Bunlann çoğu çok anlamsız ve yetersiz
kalıyor. Bir çalışma yapılmış olsun, diye yapıhyor. Ne yazık ki
artık dünyada bu işin bir sanayisi var. Bir sürü araştırma; araş-
tırma yapılsın, yazı çıksın gibisinden çıkıyor. tşe yarar iş ise
çok az elde ediliyor.
Sıçanlar üzerindeki çahşmalan insanlara ne kadar uyarlaya-
bilirsiniz? Ben onlardan çok şüpheliyim. Zaten hayvanlann
beyinleriyle insanlann beyinleri aynı değil.
- Beyne mikroşirürji yapdıyor da bu kadar bilinmeyen bir
organa bu ameliyatlar nasd uyguianabiltyor?
- O kadar da değil. Bir kısmını biliyoruz. Örneğin beynin ça-
lışma sistemini. bilgiyı bir yerden öte tarafa nasıl aktanyor?
Bunlan çok iyi bilmiyoruz. Ama diyelim ki beynin bir tarafin-
da belli büyüklükte bir tümör var. En azından mıkroşirürjiyle
başka bir yere zarar vermeden o tümörü çıkanyorsunuz.
Bu da mikroskobun iyi kullanılması, mikro cerrahi ve mik-
- Lifdisseksiyonu tekniğinigeliştirmek
ne kadar zaman alır?
- Bu teknik şu anda çok iyi durumda. Şu anki halini yaygın-
laştınrsak müthiş bir şey olacaktır, diye düşünüyorum. Ama
ek yöntemlerle desteklendiğinde bize daha çok bilgi verecek.
- Türkiye'debu teknik ne kadaryaygın olarak kuUanıhyor?
-Benim çalıştığım Marmara Oniversitesi'nde çok iyi bir la-
boratuvar kurduk. Orada araştırma yapıyoruz. Prof. Dr. Nec-
mettin Pamir'in desteğiyle orada çalışıyoruz. Bir de anatomi
laboratuvanmız var. Ne yazık ki kadavra bulmakta zorluk çe-
kiyoruz. Ayıptır söylemesi, ama Türkiye'de canlı beyin çok
ucuzdur. Ölü beyin ise kutsal, dokunulmaz.
- Organ bağışının yapdmamasından mı kaynaklanıyor?
-Ben Isviçreli, Amerikah beyinlerle kendimi geliştirdim. Bu
işi öğrendim. 100'den fazla insan beyni üzerinde çahştım. O
insanlar öldükten sonra bilime hizmet ettiler. Ne yazık ki Tür-
kiye'de üzerinde çalışma yapacak beyin bulmak çok zor. Ama
onun da bir formülünü bulduk. Şu an kadavra beyni yeterli sa-
yıda elimizde var. Dolayısıyla çalışmalanmız devam ediyor.
Bu işin güzel tarafi şu: Büyük bir teknoloji gerekmiyor. Bu
sadece el emeği, göz nuruna dayanıyor. Onun için ultra-mo-
dera bir makine gerekmiyor. Makine ellerinizde ve beyinde.
Onun için bu çahşmayı her yerde yapabilirsiniz. Bence bu ül-
kemize çok uygun bir araştırma alanı. Örneğin, hücre biyolo-
jisi konusunda uzmansınızdır. ABD'de çalışmışsınızdır. Ama
buraya döndüğünüzde teknolojiyi kuracak laboratuvann tril-
yonlar gerektirdiğini bildiğiniz için sıkıntıya girersiniz. Dola-
yısıyla da yapamazsınız. Bu öyle değil. Sadece sizin el eme-
ğiniz gerekiyor. -.
ULUSLARARASI PARA FONU HEYETİ 7 EYLÜL'DE TÜRKİYE'YE GELİYOR
2002 bütçesi de EVfPye emanet
ANKARA (Cıunhuriyet Bürosu) -
IMF heyeti, 10. gözden geçirme çahş-
malan için 7 Eylül Cuma günü Tür-
kiye'ye gelecek. Son iki yıl olduğu gi-
bi 2002 bütçesi de IMF heyetinin gö-
rüşü doğrultusunda yürütülecek.
Washington'da 29-30 Eylül tanhle-
ri arasında gerçekleştirilecek IMF-
Dünya Bankası yılhk toplantüarında
Türkiye'yi, ekonomıden sorumlu
Devlet Bakanı Kemal Derviş başkan-
hğındaki heyet temsil edecek.
Türkiye ve
Arjantln gündemde
IMF ve Dünya Bankası programla-
n sonucu ekonomileri çökme nokta-
sma gelen Türkiye \e Arjantinin du-
rumlannm da değerlendirileceği top-
lantılara katılacak heyet, uluslararası
mali kuruluşlar ve yatınmcılara Tür-
kiye hakkında sunuşlar yapacak.
Heyetin gelişi öncesinde, 2002 yıh
bütçesi ve yıl sonu makro ekonomik
tahminler konusundaki çalışmalar hız
kazandı.
KlT'lerin 2002 yıh yatınm ve fi-
nansman programı çahşmalan sürü-
yor. Türkiye'de 10 gün kalacak olan
IMF heyetinin, 9 ayhk dönemdeki ge-
lişmeler, yılın son çeyreğine ilişkin
hedefler, 2002 yılı bütçesi ve gelecek
yıla ilişkin makro ekonomik tahmin-
leri de ele alması bekleniyor.
IMF heyetinin, iç borçlanma politi-
kası, iç borçlanma faizlerinin geldiği
nokta, fondaki bankalann satışı ve
enerji projelerine sağlanacak Hazine
garantisini de değerlendireceği vur-
gulandı.
Dervlş Londra'ya gidiyor
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu tara-
fından 17-18 Eylül tarihlerinde Lond-
ra'da gerçekleştirilecek olan ve eko-
nomiden sorumlu Devlet Bakanı Ke-
mal Derviş'le üst düzey ekonomi bü-
rokratlanrun da yer alacağı toplantıla-
ra IMF Türkiye Masası Şefi Juha
Kahkonen'in de katılabileceği belir-
tildi.
Toplantılarda, yabancı sermaye
mevzuatı alanuıda kabul edilen yeni
düzenlemeler konusunda, yatınm
bankalanna bilgi verilecek.
THE ECONOM1ST DERGtSlNlN ŞUBAT KRİZİ DEfcERLENDtRMESt:
Türldye'de işsizlik yüzde 46 arttı
Ekonomi Senisi - Haftalık The Eco-
nomist dergisi. son sayısında, Türkiye'de
şubat kriziyle birlikte artan yoksulluğun
boyutlannı gözler önüne serdi. Türki-
ye'deki yoksulluğun boyutlannın değer-
lendirildiği makalede, son sekiz ayda
600 binden fazla insanın işsiz kaldığına
ve işsizliğin yüzde 42 oranında büyüdü-
ğüne dikkat çekildi. Ülkede artan hu-
zursuzluğun bireysel eylemlere yol aç-
tığı kaydedilen yazıda. ancak Türk insa-
nınuı bin bir yöntemle geçimini sağla-
maya çalışmasmın sosyal patlamayı en-
gellediği belirtildi.
"Türkrye'nin yoksullan: Kaderterigi-
derek kötûleşiyor" başlıklı makalede,
değerini yan yanya kaybeden Türk Li-
rası'nın milyonlarca Türk'ün varlığını
yavaş yavaş erittiği belirtilerek bu geliş-
meler sonrasında intiharlann arttığı, böl-
gesel ve bireysel eylemlerin yapıldığı
vurgulandı.Ulusal basında günlerce
"sosyal patlama" tartışmalannın yapıl-
dığına, ancak ülke genelinde "k^ıtoz-
hğm ağır basüğuıa" işaret edilen maka-
lede, Türk insanını ruh halinin "şaşniı-
a derecede 50!™" olduğu değerlendir-
mesinde bulunuldu.
Chibber den Türkiye'ye övgfi
Makalede. Dünya Bankası Türkiye
Temsilcisi Ajay Chibber'in "Türkinsa-
nı çabuktoparlananbir yapıya ve kuv-
\etii bir cemiyet duygusuna sahip" söz-
lerine yer verdi. The Economist, Türk-
lerin yoksulluğun acısını geleneksel
yollarla azalttığına dikkat çekti. Yok-
sul insanlann akrabalık gibi feodal
bağlannı kullanarak varlıklı olanlar-
dan yardım aldığı belütilen makalede,
Islamcılann da çeşitli yapılanmalarla
kurduklan bağ sayesinde geçimlerini
sağladıklanna işaret edildi.
Yazıda, aynı köy veya bölgeden göç
ederek büyük kentleri çevreleyen varoş-
lara yerleşen insanlann birbirlerine yar-
dım ettiği ancak bu tür bağlann giderek
zayıfladığı dile getirildi. Türk insanınm
sessizliğinin bir nedeninin de 1982 Ana-
yasası olduğu belirtilen makalede şu gö-
rüşe yer verildi: "1982 Anayasası'na ge-
neralkr tarafindan konulan. sendika ve
siyasi partikri engelleyen yasalar hâlâ
uv gulanrvor. Bu da Türklerin sorunlan-
nı bir aradadile getirmeJerine engel olu-
yor. Ve poKs, dağümayı reddeden insan-
lara karşı coplanm kullanmaya her an
hazn* görünüyor."