Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLUL 2001 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Ayasofya ve Kariye Paris 'teParis'in en "kesat" mevsimi diye
bilinen ağustosun, 2. yansı, bu sene
olağanûstü bir sergiye sahne oluyor.
Maalesef Parislı sanatseverler,
kamuoyu belirleyicileri, basın-yayın
organlan karar vericileri ve
benzerlerinin gündelik kaygılardan ve
sanatın başkentinden uzaklarda kafa
dinledikleri şu günlerde kentin en
güzel -sergi- mekânlanndan "Le
Couvent des Cordeöers / Cordeüers
Tarikan Manasun", mimar fotoğraf
sanatçısı Ahmet Ertuğ'un
"fotoğralötesi" resimlerinde
"Ayasofya ve Kariye kilise/
caini/miizelerinin fresk ve
mozaikkrine" ev sahipliği yapıyor.
Binlerce fotoğraftan seçilmis 90x110
cra. boyutunda 90 "yaprt".
meraklısına "haz ve bilgi vermek"
üzere manastınn enfes duvarlanru
süslüyor. Gerçekten doğanın
dengesinin bozulmasmdan mıdır;
geçmişe duyulan özlemin perdelediği
belleğimizin buharlaşmasından mıdır
bilemiyoruz.. inanıyoruz ki Paris
mevsimleri, daha da özel olarak
yazlan, artık eskisi gibi değil. Kent
için tasavvuru bir hayli zor sıcak
günler sıklaşırken, bu günlerin süresi
epeyce kısahyor. Genelde en fazla 3-4
gün sûren, boğuculuğunun yanı sıra
hava kirliliği düzeyi de pek yüksek
böylesi zamanlan sağanak yağışlar
izler. Sözkonusu istisnai sergiyi, bu
yağışlardan kaçan bir avuç turist ve
aynı gün, yani 19 Ağustos'ta,
Manastır salonuna 100 metre
uzaklıkta Paris Üniversitesi Sorbonne
Fakültesi dersliklerinde başlayan (ve
25 Ağustos'ta biten) 20. Uluslararası
Bizans Araştırmalan Kongresi
konusmacı katılımcılanndan (yaklaşık
1200 kişı) birkaçıyla birlikte
(neredeyse tesadüfen) keşfettik. 100
dolan bastıran her "Bizans
uzmanı"nın "Ben de vardım'1
diyebilmek amacıyla "tebüğ"
sundugu Kongre'nin (elbette ki
sözümüz bir seansmda 25 kişinin
"müdahale" ettiği panellere)
paralelinde açılan resmi (öteki) sergi -
bazı eleştirel dillilere (!) göre-
"sıradan ve baştan savma" bir
düzenlemeden öteye geçemezken,
Borusan Sanat Vakfı desteğinde ABD
için hazırlanan; ancak Şehircilik
Profesörü. Tarihçi, Bizans-Istanbul
uzmanı Stefan Yerasimos'un
önerisi üzerine apar topar Paris'e de
getirilen Aya Sofya ve Kariye
fotoğraflan gerçek birer "şaheser".
2004 yılında New York Metropolitan
Müzesi'nde sergilenmeden önce
ABD'de 8 üniversite müzesinde
gösterilmesi öngörülen eserler,
"Ertıığ&Kocabıyık"
yayınevinin çok özel
"nadide" kitap
dizilerinde yayımlanmış,
metinlerini ünlü Bizans
tarihçisi profesör Cyril
Mango'nun yazdığı
"Hagia Sophia: a Vîsion
for Empires" ve "Chora: """"~~™~
the Scrofl of Heaven" başlıklı kitaptan
derlenmiş fotoğraflar. Cordeliers
Manastın Paris'in en güzel
köşelerinden birinde, 68 olaylannm
yaşandıgı "Quartier LatnTde, St.
Michel ve Odeon meydanlanna ve
Sorbonne Fakültesi'ne 200'er metre
uzaklıkta Tıp ve Fen fakültelerinin
sokağında, adeta inşa edildiği 13.
yüzyılın ciddi ve yalın ihtişamı
içersinde konuklannı ağırlıyor. Ne
geçmişinde ne de günümüzde
"Cordeüers Manastm" veya
benzerine dahi sahıp olamamış
ABD'nin kampus müzeleri elbette ki
ilk ağızda daha çok maddi getiri
sağlayabilir. Ancak Paris, Londra,
Berlin, Viyana, Amsterdam
Avrupa'dadır. Avrupa yakın geleceğin
kaçınılmaz ikinci "Süper Gücü"dür.
(Bilinenlerin tekran okuru yormasın
ve kusura bakmasm. Ama yeri
geldiğinde "ikrahın iknada"
kaçınılmaz kaldıraç olduğunu üstadlar
PARİS
UĞÜR
HÜKÜM
söylemiş.) Yılda tek
başına 40 milyona yakın
turist çeken Paris'te,
yalnızca Kültür
Bakanı'nın açışını yaptığı
ve tatil artığı sen ben
bizim oğlanın kadeh
tokuşturdugu veya
— — ^ — sağanaktan kaçan birkaç
"tesadüfi turistin" gezdiği ve sonra
basın dosyalannda satır kabartan
"Pariste de sergi açnk" ifadelerinden
başka iz bırakmayan sergilere yazık.
Ertuğ'un özel siparişle Italya'da
hazırlanmış el yapımı suluboya
kâğıtlanna basılmış, tarifi olanaksız
nefasette başanlı fotoğraf/tablolanna
yazık. Borusan'ın nelerden
esirgenmiş, ne göz nuruyla toplanmış
paralanna yazık? Sergi (vazgeçtik
yeterli bir süre öncesinden) Fransız
veya Fransa'da yaşayan Türk basınına
duyurulmuş olsa veya "kesat
mevsunin" dışında gerçekleşse, bir
nebzecik kaygılanmız cevaplanmış
olacak. Herİcesin sorumluluğu bir
başkasının sırtma yüklemeye çalıştığı
bir süreçte, "emekler" heba olup
gitmeye devam. Avrupa ve Fransa
"kamuoyu" zaten Constantinople ve
Bizans olana itibar edip lstanbul'u es
geçerken, yakalanan fırsatlann
kolayhkla harcanması da bizim gibi
yerinde "göztemcfleri" üzmekten
öteye geçmiyor. Olumsuzluğu
katmerlendiren aynntılardan, örneğin
imla kurallanna uymadığı
gerekçesiyle "tstanbuTu "Istambul"
diye yazmakta ısrar eden Fransız'ı
belki haklı bulmaktan başka çaremiz
yok. Zira özel isimler bile her dilin
kurallanna. alışkanlıklanna göre
belirlenip biçımlenebiliyor. Omeğin
biz niçin Marseille değil de Marsilya
veya London değil de Londra
diyoruz? Üstelik Atatürk'ten beri
"Tüm Anadolu tarihi bizim, biziz"
deyıp, ardından Bizans veya
Konstantiniye denilene karşı köylü
kurnazlığıyla sürdürdüğümüz bir
kuşku besliyoruz. Fakat Ahmet '
Ertuğ'un fotoğraf/tablolannın
"evrensel göze" kazandırdığı
Ayasofya ve Kariye mozayik ve fresk
aynntılanndan çıkarak bazı "özlü
köktü" davranışlanmızı hem
kendimize hem başkalanna
gösterebiliriz.
Gerçek değeri muhtemelen fiyatının
(yanılmıyorsak bu seride çıkrnış
"nadide" kitaplann etiket fiyatı 450
dolarla 2500 dolar arası değişiyor;
dileğimiz bu çahşmalann daha makul
fiyatlarla geniş kitlelere ulaşması!)
üstünde olan eserlerin metinlerini
hazırlayan Türkiye dostu Prof. Cyril
Mango'nun su satırlanna bir göz
atalım:
"Osmanh Sultanlan'nuı korumasına
geçen bu amtsal eser, (örneğin)
Ayasofya İtah-a'da olsaydı, eski St
Pierre Kilisesi gibi çoktan yıkılnuş ve
yerine Rönesans veya Barok tara bir
kilise inşa edilmişti. Osmanlı saygı
adına, ldHsenin orijinal ismini dahi
muhafaza etmiştir.„"
Kısacık ömürlü "Aya Sofya" ve
"Kariye" sergilerinin "tesadüfi" ya da
"bumçK" ziyaretçileri Paris
müzelerinde, sergilerinde pek
rastlanmayan bir ayncalıktan daha
ıstifade edebiliyorlar: Her resmin
altında, her bölümün yanında hem
Fransızca hem Ingilizce açıklamalar
yer alıyor. Bir tanesi hariç. Yukanda
aktardığımız Prof. Mango'nun
Osmanlı lmparatorluğu'na ılişkin
sözleri tngilizce var.
FRANSIZCA YOK.
Tek eksik metin. Huşu içinde
izlediğimiz sergiden istemeyerek
aynlırken saygı defterine daha ilk
günden yazılmış bir notla teselli
bulmaya çalışyoruz:
Sayın Ertuğ "eserleriniz orijinal
anıttan daha canlı ve güzeL" Elinize
gözünüze sağlık! Tarihe nasıl
bakılması gerektiğini gösteriyorsunuz.
Bir de biz bakmasını öğrensek?
Her yer ayrı
bir fotoğraf
karesiDenizden, karşıdan bakınca ayn
bir dünya. tçine girdiğinizde
şaşkınlık içindesiniz. Mavinin,
kırmızılığın ve beyazlığın iç içe olduğu
bir mekân, gökyüzü sabah ayn, öğleyin
ayn bir güzel. Ama akşam üzeri,
bir tür başka dünya. Akşam üzeri
Santorini'de güneşin batışı izlenir.
Mavi ve beyaz kanşan ve sürekli
değişen kırmızının değişik tonlan,
akşanun kızıHığıyla birlikte başka
renkleri de peşinden sürüklüyor adeta.
Volkanik bir adanın üzerine adeta
biblo gibi iç içe, kat kat dizilmiş
bembeyaz evler. Uzaktan siyah büyük
bir kayanm üzerinde beyaz martılar
konmuş gibi görünen mekâna
ulaştığınızda, sizi hemen içine alan bir
sıcaklık.
Mavi denize ve gökyüzüne beyazlar
arasında bakmaya doyum olmuyor.
Sessizlik, sakinlik. Doğa ile baş
başasınız. Dondurma yiyorsunuz.
Kahvenizi içiyorsunuz. Birazdan
Santorini'nin o güzel şaraplanna sıra
gelecek.
Kendi müziğinizi dinliyorsunuz.
Kulağınızda, Şenol FiBz ve Birol
Yayla'nın Suren Asduryan'la
doldurduğu Vuslat CD'sinde "düdük"
size eşlik ediyor. Bu ortamda şiir
düşünülür.
S A * T O RI N I Şiir okunur.
"triana"
Kafe Bar'da
ailesi
İSMAtL Türkiye'den
BAYER B00
- e t m ı
§
"Frida"ne
dinliyorsunuz
diyor. O da müziği beğeniyor ve CD'yi
Kafe Bar'ın çalıcısına koyuyor. Sanki,
burada bu saatte bu müzik dinlenir.
CD'yi bırakıyoruz orada. Frida da bize
Rebetika CD'si veriyor. Dışan
çıktığımızda, bu güzel müzik ne diye
soranlarla karşılaşıyoruz.
Ve Santorini şaraplannm kaynağı
üzüm bağlan. Yolculuğumuz beyaz
evlerin arasından, volkanik siyah
kumlann olduğu şifalı plaja ulaşıyor.
Ege'de denizin ortasında bir tepe,
denizin ortasmda yüzüyor adeta
Santorini.
Rüya gibi bir ortam.
Her yer değişik bir fotoğraf karesi.
Aynı yeri bir iki saat sonra çektiğinizde
bile değişik ayn bir güzellik.
Aşağıya limana bakıyorsunuz.
Büyük gemiler bile küçücük biblo gibi
gözüküyor. Santorini'ye de veda
zamanı geliyor. Yürüyerek yanm
saatte indiğiniz limana, teleferik ile
beş dakikada iniyorsunuz. Siz teleferik
ile inerken katırlann tepeye, yeni
insanlan taşıdığını görüyorsunuz.
Sizi rahatsız eden tek görüntü bu
Santorini'de.
Değişik bir mekânda,
rüya gibi bir mekândasımz.
Ama Türkiye'yi de yamnızda
taşıyorsunuz. Böylesi var olan
güzelliklerimizi niye koruyup böyle
sunamıyoruz diye.
Ve Kavafis'in dizeleri Santorini'den
aynlırken size adeta eşlik ediyor.
" Başka deniz bulamazsm
Bu şehir hep arkandan gelecek
Sen yine aynı sokaklarda dolaşacaksın."
Piernas dolup Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te yeni açılan Cafe Piernas. özeüikle erkck
müşterOeriedo|uptaşıyor.Bununnedeni>seArjantin inünlüexpressokahvesi
ya da kruvasanlan değil, garson lazlarm siyah deri biküıilerle hizmet etmesL bginç bir mekân açmak isteyen kafenin sahipled, Şili'de
gtttikleri bir kafede bikinili garson kızian ve onlara yönenkbüyükflgiyi görünce, aynı şevi kendi kafelerinde de yapmışlar.( REUTERS)
Belçika'da siyasi trafik yoğunlaştı
Birbiri ardına ortaya atılan öneriler ve
ihtiraslı açıklamalar, Belçika'da siyasi
tatilin de sona erdiğini gösteriyor.
Başbakan Guy Verhofstadt,
"Parlamento ve senatonun
buieştirilmesi, referandum
yönteminin getirilmesi ve seçim
bölgelerinin yeniden tanımlanması"
önenlenyle Belçika siyasetini
renklendirirken "şirkeüerin işçikri
için ödedikleri sosyaljiikün ve
kurumlar vergisinin azalalması,
asgari ücretin arttırüması. yaşh
işsizierin ve emcklikrin rahatça iş
bulabünıesine yöneük önlemler
alınmasr önenlenyle de durgun
ekonomıden olumsuz etkilenme
beklentisindeki kesimlerin yüreğine
soğuk su serpti. Adalete de el atıp
hızlandırmayı düşünen Başbakan, AB
Dönem Başkanlığı'nda Euro'ya
sorunsuz geçiş sağlamak ve Laken
Doruğu'nu yüz akıyla atlatmak
istiyor. Başbakan aynca soykınm
yasasının AB sınırlan içinde de
uygulanmasına çahşacak. 2007 yılma
kadar uzayan "Parlamentoyu ve
senatoyu buieştirmek, referandum
yöntemini getjrmek ve seçim
bölgelerini yeniden tanımlamak"
planlannın hayata geçirilebihnesi için
başbakanın önce koalisyon
ortaklanyla anlaşması sonra da
parlamento ve senatoda üçte iki
çoğunluk sağlaması gerekiyor.
Partiler anlaşsa bile senatörlerin üçte
ikisinin haraldri yapmaya evet
diyerek varlıklannı sona erdirmesi
oldukça zor görünüyor. İlk bakışta
planlanan reformun hükümetin işine
geldiği söylenebilir. Mecliste
çoğunluğu elinde bulunduran
hükümet. istediği düzenlemeleri
kolayca yapabilir. Ancak Iskandinav
ülkeleri uzmanlanna göre uzlaşma
kültürüyle tanınsa da Belçika'da,
örnek alınan Iskandinav ülkelerinde
olduğu gibi "tüm küçük detaylarm ele
ahndığı gelişmiş bir tarnşma küftürü"
yok. Belçika'yı beğenmeyen
Belçikalı uzmanlan bizim TBMM'ye
götürüp tartışma kültürü nasıl
olurmuş bir göstermek lazım.
Flaman so.syalistleri de adlanna bir
sözcük daha (Anders: Farklı, başka)
ekleyeceklerini duyurarak tatil
sonrası bir atağa hazırlandıklan
izlenimini verdiler. Sosyalist Parti,
yeni adıyla "SP Anders" (Farklı SP)
ya da SPA böylelikle başka bir
partiyle ittifak oluşturmaya da açık
olduğunu ilan etti. Solda, parti
amaçlannı benimseyen herkesi
kucaklayan büyük bir partiye
BRÜKSEL
ERDtNÇUTKU
gereksinme olduğunu belirten SP'nin
eski reklamcı başkanı yenilikçi (aman
bizimkilerle kanştırmayın!) Patrick
Janssens, parti tüzüğünde köklü
değişikliklere giderek yeniden
yapılanma sürecinde önemli adımlar
atacaklannı söyledi. Önümüzdeki iki
yıl için tekrar parti başkanlığma aday
olduğunu açıklayan Janssens'e henüz
rakip çıkmadı. Yeni parti admm esin
kaynağı Tony Blair'in New Labour'ı.
Eski isimle bağ kalıyor ama yine de
yeni bir sinyal veriliyor, SP Anders'da
olduğu gibi! Yeni isim gelecek yıl
ekim ayından itibaren, yani seçimden
bir yıl önce kullanılmaya başlanacak.
Yeni parti logosunun da o tarihe
yetiştirilmesi düşünülüyor. Parti adı
Belçika'nın Spa yöresinin ünlü doğal
maden suyu SPA'yı çağnştınyor.
Hatta bununla ilgili espriler ortalıkta
dolaşmaya başladı bile. Spa su
fabrikası yetkilileri ise konuyu hukuk
danışmanlanna ilettiklerini, su
markası olarak Spa'nın Belçika ve
Hollanda'da halkm yüzde 99.9'u
tarafindan tanmdığını ve gerekirse
dava açabileceklerini söylüyorlar.
Parti, isim değiştirmekle yetinmeyip
içerikte de değişikliğe giderek
yeniden yapılanma kavramının içini
doldurabilecek mi? Yoksa bu
operasyon, sadece stil ve atmosfer
değişikliğinden oluşan bir pazarlama
kampanyasından mı ibaret? Bunu
zaman gösterecek.
Tatil sonrası "AB dışındaki ülke
yurttaşı yabancüara Belçika yerel
seçimlerinde oy hakkı verilmesi"
konusu tekrar ortaya atıldı. Bu
konuda partilerin çoğu parti içinde bir
karara varamamış durumdalar.
Liberallerin ve Hıristiyan
Demokratlann sıcak bakmadığı bu
önerinin gerçekleşmesi çok zor.
Tatilde gençler de boş durmadı.
Brugge'de "İki günlük şiddete neden
ounadan gösteri yapma eğhuni"
düzenleyen gençler, 6 Eylül'de
Brugge'de yapılacak olan "gayri
resmi AB dış ticaret doruğu"na
hazırlandılar. Küreselleşme karşıtı
eylemleri bahane ederek AB'yi polis
devletine dönüştürmeye yönelik
girişimleri önlemenin yolunu
Belçikalı gençler buldu: "Her şeyi
devletten bekleme, kendi gösterini
kendin şiddetten anndır."
Belçika'da tatil döneminin bittiğini
genellikle okullann açılması
nedeniyle birdenbire yoğunlaşan
trafikle fark ederdim. Bu yıl daha
okullar açılmadan (yann -3 Eylül-
açılıyor) siyasi trafiğin yoğunlaşması
tatilin bittiğini ammsattı bizlere.
erdincutku(o yahoo.com
Lagos'ta ilk turist
grubu olmak
1970'lerin mucizevi
ülkesi Nijerya'nın Sindirella
masalı, bu ülkenin tek ihraç
kalemi olan petrolün
fiyatlannın düşmesi ile
sona erdi. Diktatör General
Olusegun Obasanjo'nun 1999
yılında görevınden
aynlması ve ardından
demokrasiye geçilmesi de
ülkenin kötü gidişini
durduramadı. iki yüz elli
etnik grup ve farklı lısana
sahip bu Afrika ülkesi, hâlâ
bölgenin en güçlü devleti ve
120 milyon nüfusu ile en
önemli pazan olma özelliğini
korumaktadır.
Yedi milyon AIDS'li
hastanın yaşadığı bu ülkede
nüfuz cüzdanı obmayan, üç
öğün sadece "yam" yiyen,
evinde elektrik ve suyu
olmayan, ucuz palmiye
şarabı içen, ayda 40 dolar
aylık alan bir Nijeryalı, bir
gün aniden isyan edebilir.
Zaten Afrikahnm bir
özelliğidir; hiç beklenmediği
anda patlar.
Nijerya'nın zengini de tam
zenginmiş.
Nijeryalı bir
hanım, haftanm üç
günü, üç farklı
otomobilini
kullandığmı
iftiharla anlatıyor.
Bu ülkede açık bir
din sömürüsü var. "^~^~™~
Lagos belediye otobüslerinin
arkasında bile Hz. Isa'nın
si2e bakan bir portresini
bulacaksmız. Her köşe
başında bir kilisenin
tabelasını veya reklamını
görüyorsunuz. Ne kadar para
teklif ederseniz edin, koyu bir
Hıristiyanı Lagos'ta pazar
sabahı çalıştıramazsınız.
Nijerya'nm yol boyunca
srralanan satıcılanndan her
türlü ihtiyaçlanmzı temin
edebilirsiniz: Elma, cep
telefonu, hindistan cevizi,
renkli giysiler, ağaç kütükleri,
su, muz, CD'ler, bisküvi,
portakal ve araba lastiği.
Trafik ise tam bir felaket.
Bugüne dek gördüklerim ve
yaşadıklanm arasında en
kötüsü. Sokak ve caddelerde
herkes, her an, her arzu
ettiğini yapıyor. Klaksonlar
da hiç mi hiç susmuyor. Eli
sopalı polisler bizi sık sık
kontrol için durduruyor.
Ancak "diplomatik" dersek
bırakıyorlar.
Benin'de bizi Lagos'a
götürecek şoför bulmak hiç
de kolay olmamıştı. Sonunda
tecrübesiz genç bir şoför ile
yola çıktık. Yol boyunca ise
hep korku içindeydik.
Pasaportlanmızı ayn bir
torbaya koyup, aracımızın
içine sakladık. Cebimizde ve
cüzdanlanmızda bir soygun
ya da baskın halinde
verebileceğimiz 20 dolar
LACOS
ORHAN
KURAL
kadar bir parayı hazır
bulundurduk. Bu arada
Lagos'a 32 kilometre kala bir
de minibüsün lastiği patlamaz
mı? Lagos'a yaklaşırken her
yeri yaprak ve dallarla
örtülmüş bir büyücü ve dört
arkadaşı daha minibüsün
etrafını sarmaz mı?
Aralanndan biri ise benim
yanımdaki cama asılıp
açmaya çahşıyordu. Bu arada
ön cama da sabun sıkıp dış
dünya ile irtibatımızı kestiler.
lçimden "tşte sonumuz geldL"
dedim. Düdükler öttürdüler,
ziller çaldılar ve gittiler...
Uçakta yanımda oturan
Fransız, iki yıl Nijerya'da
kalmış. Hapishane
masraflannı azaltacak bir
teklifi var: Mahkûmlann iki
yıl hapis yerine Lagos'ta iki
yıl yaşamaya mahkûm
edilmesini öneriyor. Lagos'ta
ne zaman ne olacağı hiç belli
olmazmış. Her an bir saldın
sonucu biri ölebilir ve ölüsü
sokakta 5-6 gün kalırmış.
Belli saatlerden sonra bazı
yollar traf iğe kapanırmış ve
orada dolaşan
birini polis ve
asker sorgusuz
sualsiz rahatça
vurabilirmiş.
Eğer biri hırsızlık
yaparken
yakalanırsa, *•
~"^"~~~" boynundan bir
araba lastiği geçirilip sokak
kenannda yakılırmış.
Lagos'ta 2 milyon
kişinin bulunduğu dünyanın
en büyük açık pazan
kuruluyor. Bu pazar içinde
köprü altmda mekân tutan
bir adam insanlan keser,
parçalar, kazanında
kaynatır, yer ve artan eti de
güzelce satarmış.
Bu olay îngiliz
televizyonlanna
konu olunca bu yamyam
yakalanmış. Lagos'ta
korunmaya mı ihtiyacmız
var? Çok kolay; polise 5
dolar verirseniz, görev
yerini bırakıp tam gün size
silahlı koruma olacaktır.
Kısacası, 12 milyonluk
Lagos'ta yaşam çok zor.
Zaten başkent, Lagos'tan
kuzeydeki modern şehir
Abusa'ya adım adım
taşınıyor. Türk
Büyükelçiliği de yakında bu
kente gidecek.
Büyükelçiliğimizi ziyaret
ediyoruz. Büyükelçimiz
Ömer Şahinkaya izinde
olduğundan, Ozel Türkmen
ve Erdem Ozan, biz
Gezginler Kulübü üyelerini
konuk ediyor. llgilerine
teşekkür ediyoruz.
Havaalanına kadar camlan
zırhlı ve içinde
silahlı korumalan olan
araçlarla gelerek bizi
yolcu ediyorlar.