25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
> EYLÖL 2001 ÇARŞAMBA CUMHURlYET SAYFA SAVAS KORKUSU ROBOTEK ««««« TURHAN SELÇUK EFBflDÎSİ ABOÜLGANB&Z HARÎKUIÂDE MACÎBALAEI KISIM 1EKHİLİ BİRDEN 4B/)îfe öa# televizyon muhabirlerinin bayrdkhkravattakması tnedyadaeleştirüereneden oldu Milliyetçiliktarhşması• Saldın sonrası Amerikan televizyon muhabirlerinin sergilediği tutum, 'gazeteci- likte tarafsızhğa gölge düşürdüğü için' eleştir- ildi. New York Times gazetesi televizyon eleştirmeni Caryn James, "medya ile hükümet arasındaki mesafe giderek bulanıklaşıyor. Bu konuda dikkatli davranmamız gerek" dedi. VVASHINGTON (AA) - Amerikan televizyon eleştirmenleri. bazı televizyon muhabirlerinin, 11 Eylûl'deki terörist saldın sonrası, bayrakh kravat takmasının ve savaş çığırtkanlığı yapmasuun, gazetecilik etigine aykın olduğu uyansında bulundu. Geçen hafta sah günü New York'taki Dünya Ticaret Merkezi ve Washington'da Pentagon binasına yapılan terörist saldınlann ardından Amerikan televizyon muhabirlerinin sergilediği tutum, "gazetecilikte tarafsızhğa gölge düşürdüğü için" eleştirildi. Eleştirmenlere göre muhabirlerin, Amerikan bayrağının renkleri olan kırmızı, beyaz ve mavili kıyafetlerle ekrana çıkması, bayraklı kravatlar taşıması, kabul edilemez bir tutum. New York Times gazetesi televizyon eleştirmeni Caryn James, "medya ifc hükümet arasındaki mesafe giderek bulanıklaşıyor. Bu konuda dikkatli davranmamız gerek" dedi. James, ABD başkanlanndan John F. Kennedy suikastı dolayısıyla televizyonlann 4 gün aralıksız bu konuyu işlemesinden bu yana ilk kez bu tür bir yayıncılık sergilendiğinı belırtti. Büyük düşünceslzllk' New York Üniversitesi'nde medya araştırmalan profesörü olarak görev yapan Mark Crispin Miller da medyanın, 1995 yılmda Oklahoma'daki bir federal binanın bombalanması olayında akıllandığını ve faillere ilişkin düşüncesizce spekülasyona bu kez ginşmediğini söyledi. Medya, Oklahoma'da bombalamayı Arap teröristlerin yaptlğını savunmuş, ancak bombalamayı Amerikah Timothy McVeigh"in gerçekleştirdiği ortaya çıkmışü. Miller aynca, saldınlardan sonra Filistinlilerin kutlama görüntülerinin sürekli yayımlanmasının, Amerika'da Arap düşmanlığının fitilini ateşlediğini de ifade etti. Miller, üstelik Filistinlilerin kutlama görüntülerinin, bu konuyla ilişkisi olmayan bir başka yerden alındığını da öne sürdü ve "açıklamasmı yapmadan bu görüntüleri, terör haberiyle birteştinnek büyük düşüncesiznk" dedi. 'Basın panlğe neden oldu' Washbgton Post gazetesi muhabiri Howard Kurtz. medyanın, terörist saldın sırasında yanıltıcı haber vererek paniğe neden olduğunu belirtti. 11 Eyül'de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'daki saldınlann hemen ardından televkyonlar, Amerikan Dışişleri Bakanlığı yakırmda bir arabada bomba patladığını ileri sürmişlerdi. Saldından 2 gün sonra da Dünya Ticaret Merkezi'nden 5 itfaiyecinin sağ kurtulduğu haberi çıkmış, ancak yıkıntılardan çıkarun kişilerin ne sağ ne de itfaiyeci olduklan anlaşimıştı. Ancak Kurtz, bu olaym "ulusalbtr acil dırum" olduğu gerçeğini iyi kavrayan televizyonlann, birbiriyle görüntüleri paylaşmak, 10O nilyon dolarlık reklam gelirinden vazgeçmek gibi dumlu davranışlar içine girdiğini ve ilkeli yayırcıhk yaptığını da belirtti. 'Bayraklı amlgolaı" NBCtelevizyonunda ABD Başkan Yardımcısı DickCheney ile röportaj yapan gazeteci Tim Russrt'm, Amerikan bayrağı renginde bir boyun bagıakması ise kabul edilemez bir davranış olarac yorumlandı. Eleştirmen Kurtz, "G&etecikrin böyle bir krizde, Amerikan takınının bayrakİı amigolan haüne gelmemeleri çoKinemli'* yorumunu yaptı. Crisıin Miller, ABD Başkanı George W. Bush'un tanınladığı şekilde terorizmle mücadelenin, "bu, iyiyk kötünün savaşı" şeklinde gazeteciler taraından sunulmasının yanlış bir kutuplaşma yaratığını ve dünyayı tıpkı, terörist Usame bin Ladn'in algıladığı gibi algılamaya yonendırdiğini de belirtti. The Guardian gazetesinden ahnmıştır. ABD'Iİ YAZAR SUSAN SONTAG: Basınayanıltıcı bilgüer verildi FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) - Amerikah ünlü yazar Susan Sontag, Frankfurter Allgemeine Zeıtung'da yayımlanan makalesinde Amerikan hükümetini ve medyayı, terör konusunda yanıltıcı bilgi vermekle suçladı. Hükümetin "Her şey kontro» ahındadır'" diyebilmek için medyanın desteği ile gerçekleri saptırdığını savunan Sontag, "Gercekleri saporanbirtekseslüik demokrasiye yataşmaz" dedi. Amerika'nın hiç bu kadar gerçeklerden uzak olmadığını yazan tanınmış yazar, kamuoyunun aptal yerine konduğunu da belirtti. Medya eleştirileri konusunda çok sayıda kitap yazmış olan Sontag, farkh değerlendirmelerin yokluğuna da dikkat çekerek terör saldınsının "uygarbğa", "özgürlüğe'', "özgür dünyaya" bir saldın değü, kendi kendıni süper güç ilan etmiş olan ABD'ye yöneldiğini kaydetti. Sontag, "Uygulanan poliukalann bir sonucu olarak ABD'nin çıkarlanna bir sakfan olduğu görüşü neden ortada yok" diye de sordu. Pek çok Amerikalının ABD'nin Irak'ı hâlâ bombalamaya devam ettiğini bümediğine de dikkat çeken yazar, "Şimdibütün Amerikahlann esash bir şekfldeABDgizn servisinin büyük vaıulgısı ve Amerika'nın "özeüikleYakındoğu potitikası ve akta başında bir savunma politikası konusunda düşünmesi gerekiyor'' dedi. Yazar Susan Sontag, hükümetin her şeyin kontrol altında olduğu yolundaki propagandasına da itiraz ederek "Bizim bir robot gibi sürekli olarak her şeyin iyi olduğunu söyleyen bir başkanınuz var. Hükümet her şeyin yolunda olduğunu söylüyor. Gerçek dunun hiç de öyle değu" diye yazdı. RobertFisk: Afganistan 'daki çatışma, Vietnam'dandahapahalıya mal olur 'Cihatkültürü' korkusu • Newsweek muhabiri Fineman: • Parlakgünler geride kaldı ÇeviriServia- Newsweek'in politika muhabiri Howard Fineman, 11. Dünya Savaşı kuşağının çocuklarmın -1946- 1964 yülan arasında doğanlar- kötü bir dönemle karşı karşıya olduklanna dikkat çekiyor. Bu kuşağın yetiştiği dönemi "parlak günler'* olarak niteleyen Fineman, "Onlann çocuklan maddivenıanevi açıdan bu kadar şansh olacaklar nu, sanmıyorum" diyor. Sosyal güverdik kavramının da eskiye oranla değiştiğine dikkat çeken Fineman, ekonomik gücüinanıhnaz büyük olsa da ABD'nin bile parasınınhem planladığı büyük bir savaşı hem de çeşiüi alanlardaki sosyal programlan aynı zamanda yürütmeye yetmecegıni savunuyor. Fineman. "Arûk bu parlak deviıier bitti*1 diyor. Çeviri Servisi - ABD Başkanı George VV. Bush Haçlı Seferinden söz ederken ülkenin Afganistan'a karşı girişeceği savaşı lngiliz Independent gazetesine değerlendiren Robert Fıskbu savaşın Vietnam'dan daha zorlu ve pahalı olacağını iddia ediyor. Afganistan'dakı Fisk'in görüşüne göre ülkede Sovyet işgalinden kalma 10 milyona yakın kara mayını bulunuyor ve bu mayınlann sadece birınin temizlenmesinin faturası ise 120 dolar. Ülkenin 29 bölgesinin 27'sininmayınlarla çevrelendiğini hatırlatan Fisk, ABD'nin kara harekâtı düzenlediği takdirde ülkeye Pakistan'dan gireceğini. bunun da bölgedeki en tehlikeli hatlardan biri olduğunu savunuyor. Fısk, aynca, Dar es Salaam ve Nairobi'deki büyükelçiüklerine yönelik saldınlann ardından ABD'nin 1998'de Usame bin Ladin'in kamplarma saldırdığını ve Afgan-Rus savaşı sırasında bu kamplan CIA kurduğu için yerlerini bulmakta zorluk çekmediğine de dikkat çekiyor. u Bu kez iş bu kadar kolayolmaz''diyen • lngiliz Independent gazetesine ABD'nin Afganistan'a olası saldınsını değerlendiren Robert Fisk, Pakistan faktöröne dikkat çekiyor. Fisk, mayınlar yüzünden Afganistan'da her gün 20-25 kişüıin öldüğünü hatirlatıyor. Afganistan'daki cihat kültürünün Pakistan Ordusu'na gebe olduğunu da savunan Fisk, "ABD Afganistan'ı işgal ederse ülkedeki ayaklanmalar ciddi bir srvil savaşa dönüşür"1 diyor. Afganistan'daki "mücahitfcr''den bahsederken ise Fisk, ülkede sadece kendi halkına değıl Çeçen ve Tacikistanlılara da mücahitlik eğitimi verildiğini hatirlatıyor ve önemli bir noktâya parmak basıyor. "Ruslar 10 yılboyunca bombaladL Köyleri yakn. Ancak, her şeye rağmen mücahitkrin" kökünü kurutamadL " Fisk, bu noktadan yola çıkarak, Afganistan yakınındaki tek yandaşı Pakistan olan ABD'nin bu konuda çok zorlanacagını savunuyor ve "Bu Haçh Seferi tehKkeüden de tehlikeli olur gibi görünüyor" diyor. Fisk, ABD Başkanı'nın bu kez ülkesinin savaşa girdiği takdirde kayıp vermeyi göze alması gerektiğine yönelik sözlerini de haklı bularak "Başka türlüsü düşünülemez" diye yazıyor. DUZYAZI ORHAN BÎRGİT Manşetler ve Yorumlarla Kamikazeleşmek CNN Türk'ün ekonomi yorumcusu Meliha Okur, dün öğle saatlerinde istanbul Borsası'nda önceki günkü panik havasının yerini soğukkan- lılığın aldığını vurguluyor ve bir gün önceki pani- ğin nedenini öğrenmek için İMBK'deki arkadaşı ile canlı bağlantı kunjyor. Deniz Bayramoğhı, bir gün önceki paniği, piyasanın kimi gazetelerin manşetlerindeki haberlerie ilgili gördügünü söy- lüyor ve ekliyor: "Kuzey Irak'a yönelik bir kara harekâtına katı- lacağımızyazılmıştı. Bunun doğru olmadığı an- laşılınca..." Gazetelerimiz, televizyonlanmızın ba- zılannın, vahşi terörün canevinden vurduğu 11 Eylül terörü karşısında, öncelikle Türkiye'ye biç- tiği görevlerve hazıriadıklan senaryolann kime ne yaran var diye düşünmeyiniz. Ülkemizdeki bütün üsleri NATO emrine veriyoruz; komşularımıza karşı harekât düzenliyoruz! Bunlar da yetmeyin- ce, Usame bin Ladin'in atom bombası kullana- cağı haberini 12 yaşındaki bir Afganlı kızı kaynak göstererek manşetlerimizden duyurmakla yetin- miyor, televizyonlarımızda kimyasal silahlar kar- şısında nasıl davranacağımızı öğreten uzmanla- n ekrana çıkartıyoruz! Okuyup duyduklanm karşısında ister istemez kendime "Acaba şu Usame ifriti, en küçüğü 13 yaşında olan dört eşi ile Afganistan steplerinde değil de bizim ülkemizin mağaralanndan birisin- de mi?" diye soruyorum. Başbakan istediği kadar yurttaşlanna soğuk- kanlı hareket etmelerini salık versin ve ABD'nin Türkıye'den Incirlik dışında, üs dahil hiçbir özel istemde bulunmadığını söylesin. Dışişleri Baka- nı, TBMM'nin kürsüsünde, NATO ittifakına dahil ülkelerin, geçen hafta Brüksel'de aldıkları karan yorumlarken, her ülkenin terör karştsında neyi, ne ölçülerde ve nasıl yapacagını kendi yetkili organ- lan ile kararlaştıracağını anlatsın. Benim 54 yıllık mensubu olmakla övündüğüm basınımızın bu- günkü söz sahiplerinin birçoğu, Türkiye'ye çok- tan rol dağrtımı yapmak için kollan sıvamışlardır. Amerika medyası ne yapıyor? Dün, ABD kamuoyunun, 11 Eylül saldırısının şokuna rağmen, adeta "durumdan vazife çıkart- mak istercesine" Bush'un ve ulusal değerierinin etrafında nasıl kenetlendiğinden söz etmiştim. Bu kenetlenme, özellikle kimi Amerikan televiz- yonlannın muhabirlerine, yorumculanna öylesi- ne abartılı ölçülerde yansımış ki, sözü edilen ABD'li meslektaşlar, ülkelerinin bayraklanndan yapılmış kravatlar takarak ya da kırmızı, beyaz, mavi renkli giysilerle ekrana çıkarak, adeta birer Beyaz Saray sözcüsü gibi konuşuyorlarmış! New York Tımes'in TV eleştirmeni Caryn James, bu tek yanlı yorumlar karşısında, dün gazetesinde "meaya ıte hükümet arasındaki mesafeningide- rek bulanıklaştığını" yazıyor, New York Üniversi- tesi'nin Medya Araştırmaları Kürsüsü Profesörü Mark Crispin MiUer, 1999'da Oklahoma'da bir federal hükümet binasının Arap teröristlerce bombalandığını kesin bir dil ile ileri süren gaze- telerin, sonunda olayı Timothy McVegih adlı bir Amerikalı tarafından yapıldığı anlaşılınca, kötü durumda kaldıklannı anımsatıyordu. Nitekim, 11 Eylül saldınsında görev yaptıklan ileri sürülen 19 hava korsanı arasında adı geçen Suudi pilotlardan Said Hüseyin Gamallah el Gandi'nin 9 aydır Tunus'ta bulunduğu ve bu ül- keden hiç aynlmadığı da dünün habetieri arasın- daydı. Ve bizim yorumcularırrnz ABD medyasının, kendi yurttaşlannı katıksız bir ulus-devletin bireyleri olarak yönlendirmek amacı ile mesleki etikten uzaklaşmalannı elbet- te onaylamamalıyız. Ama kendi ülkemiz için de 11 Eylül olayını ta- ban yaparak Türkiye'de başbakan sorunu ya- şandığı, devletin tepesinde uyum sorunu oldu- ğu iddialarını tekrar tekrar ısıtarak gündeme ge- tirmekten kimin, hangi tür bir kazanç beklediği- ni de kendi kendimize sormalıyız. Sevgili Hasan Cemal, önceki akşam CNN Türk'te başlayan programını bu tür savlarla aç- mıştı. Dün aynı iddiaları kelimesi kelimesine MH- liyet'teki köşesinde okuyunca, bir koyundan ay- nı anda iki post çıkartma becerisi karşısında "Aferin Hasan" dedim; ama aynı zamanda ülke gündemine getirmek istediği karamsar tabionun senaristi olmak istemesini de "Orhan ağbey"\ olarak beğenmedim. Benzer bir yorum da dün Hürriyet'te Fatih Al- taylı'nın köşesindeydi ve o da sadece Başba- kan'ı değil, Cumhurbaşkanı'nı da, Dışişleri Ba- kanı'nı da, her yazısında olduğu gibi, yine beğen- miyordu. Kimsenin demokratik hakkının önüne kırmızı şerit çekme gibi bir amacım elbette yok. Ama sormaktan da kendimi alamadığım bir sorum var. "Bugünkü pariamenter oluşum içinde Ha- san'ın ya da Fatih'in gönüllerine göre bir hükü- met oluşturmanın formülü acaba var mıdır? Ve varsa nelerdir?" Aslında dünkü yazısında Hasan Cemal, "Seçim neyi çözer" sorusunu da dün hem soruyor, hem de yanrtını bulamadığını söy- lüyordu. Ama bir şeyi, onun gibi deneyimli bir gazete- cinin unutmaması gerekmez mi? Türkiye Başbakanı, politikada Ismet inö- nü'nün öğrencisi olarak tanınmasının yanı sıra, ülkesinin içinden geçtiği terör serüvenine en doğ- ru teşhisleri, hemen herkesten çok önce koy- muş bir siyaset adamı olarak da tanınıyor. Üstelik, öyle bir koyup üç almak gibi bir düşü de yok, Musul yollannda Veysel Karani'leşmek gibi, bir hevesi de. Bence, asker-sivil devlet bürokrasisi, Kıbns çı- kartmasında ne zaman ve hangi noktada duru- lacağını 1974'lü yıllarda kestiımiş olan Ecevit'in başbakanlığında, bu son kriz nedeniyle çok şey öğrenebilir. Sadece onlar mı? Ihtiyacı olan herkes... Faks: 0212-6770762 [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle