Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2001 ÇARŞAMBA
DARBENİN YILDÖNÜMÜ
EyEilyakü,yıkü,ezdiFİKRET KIZILOK (Müzisyen)
Türkiye'nin
önünü tıkadı
Toplumlann
bir yeniyetmelik
çağı yaşadığını
kabul etmek ge-
rekiyor. lspan-
ya'da. ttalya'da ve
birçok ülkede
darbe veya ben-
zeri hareketler
olasıdır. Ancak
demokratik kurallar ve halkın bilinç
seviyesi gelişmediği zaman çeşitli
güçler bundan faydalanabilirler. 12
Eylül darbesi kanımca Batı'nın teş-
vikiyle yapılmıştır. Dikkat edilirse
SSCB'ye ait tek bir ajan dahi yaka-
lanmış değildir. Ancak darbeler de-
mokratik açılımlara engel olduğu
için Türkiye ve onun gibi ülkelerin
siyasal olarak önünü tıkarlar. Bun-
dan fayda görenler de umumiyetle
Batılılar olur.
MEHMET CÜLERYÜZ
(UPSD Başkam- Ressam)
;12 Eylül sistemli
bir oluşumdur
12 Eylül, Tür-
kiye'nin entelek-
tüel kesimine vu-
rulmuş tek darbe
değildir. Önceki
sınama ve dene-
meleri de içine
alan, 70*lerden
t*
u
yana gelen
sistemli bir olu-
şumdur. Hafızalanmızi yokladığı-
mızda o dönemde, ara oluşumlarla
kendini bulan ve geliştiren olum-
suzluklara rağmen kültürel hayatı
sürdürme gayretinde olan bir avuç
aydın, sanatçı ve gencin sürekli teh-
İit altında olduğunu hatırlanz.
•• 1980 darbesi bir kurtarma operas-
yonuolarakgörüldü. Devlet anaya-
sada 'sosyal devlet' olma nıtelığıne
yer verirken yükümlülüklerini yeri-
ne getirmedi. Sanata ve kültüre di-
tekt bir baskının yerine, benim ay-
dına ihtiyacım yok yaklaşımı ile ay-
"dınlan toplumun gözünde negatif
ve toplumdışı insanlar olarak tanım-
iamaya çalıştılar.
M. İLHAN ERDOST
(So/ ve Onur Yavınları Yönetmeni)
32 Eylürün
kaidesl kandır
Özgürleşme
bilincinın bir bir
kararnldığı, eme-
ğin ve ekmeğin
çiğnendiği, kitle-
sel kırımlann
burgacındakıyı-
lan halkın kanı-
nınkaidesiüzeri-
ne oturtulmuştur
12 Eylül. Yani kandır 12 EylüTün ka-
jdesi, halkın kanıdır. 12 Eylül. ser-
maye ve uluslararası sermaye için
serapa özgürlük; emek ve emekçi
için, bağımsızhk ve özgürlük uğru-
na savaşanlar için. işkence odası, fi-
listin askısı, cezaevi hücresi ve da-
rağacıdır.
12 Eylül, 1961 Anayasası'nın 'de-
mokratik', 'sosyal' ve 'ilerici' içeri-
ği yerine, 'baskıcı', 'asosyaT ve 'ge-
rid' içeriğini doldurmuş, 12 Eylül
öncesinde sokakta dökülen kan ile
amaçlanan faşist sistem. 12 Eylül
Anayasası'yla ve yasalanyla, anaya-
Sal ve yasal bir sisteme dönüştürül-
püştür. Bu sonuca ulaşmak için sol,
yalnızca işkencede, cezaevinde ve da-
Aradan 21 yıl geçti ama 12 Eylül,
anayasası, kurumlan, yok ettiği ve
yerine geçirdiği değerlerle haletı toplumsalyaşamın tüm
alanlarında etkisini sürdürüyor. Hesaplaşmadıkça da sürdürecek
gibi gözüküyor. Tohumlan 1950 'lerden beri atılagelen kültürel
yozlaşmayı, hsırhğı heryere, her şeye yayatı 12 Eylül 1980,
rağacında boğulmamış; toplumsal
yaşamda, ekonomik ve siyasal ortam-
da devletten, rafine yöntemlerle ve
mutlak olarak dışlanmıştır.
'tktkbır'ını sokağı kana bulayan-
lann elinden alan 12 Eylül, dağıttı-
ğı parlamentonun yeniden açılması-
nın yolunu açtığı zaman, dağıttığı
(ve buriuva toplumun modern sınıf-
larıru, yani burjuvaziyi, küçük bur-
juvaziyi ve işçi sırufiru temsil eden)
siyasal partilerin yerine, etnisitenin.
dinin ve mezhebin belirleyici oldu-
ğu siyasal partilerin kurulmasının
olanağmı sağlamış, parlamentonun
kadrosu, tarikat ve cemaatlerin (Nak-
şibendi, Nurcu, Fethullahçı vb.) be-
lirleyici ölçüde egemen olduğu ge-
ricilerden oluşmuştur.
Biliyorum, bizden, yayuıcı olarak
ve yayınlanmızla smırlı bir 12 Ey-
lül değerlendirmesi istediniz. Yayın-
cı olarak gözaltına ahnışımızı, b-
han'la birlikte dövülüşümüzü, 11-
han'ın dövülerek öldürülüşünü; ki-
taplanmızın ikide bir toplatılması-
nı, yetmedi, depomuzun yakılması-
nı, yanmayan kitaplann da itfaiye-
nin sıktığı suda yok edilmesini, tek-
rar tekrar evimizin basılmasını ve
benzeri baskılan anlatmamızı iste-
diniz sanıyorum.
Daha önce de çığlıklanmıştım, ya-
ymlar söz konusu olduğunda: "DiK
yokturkâğıdın''diye. "Ezüirkenpos-
tal alünda,yanarken kalorifer kaza-
nında, sesi çıkmaz kâgKbn. Ezdi onu,
yaktı. Kâğıdı Idtap yapan, insaru in-
san yapan tşığı söndüremediğini sez-
dikçe de öfkesini yineledi. Daha çok
yaktL Olmadı. 130 bin kitabı birden
vaktL Olmadı, kitabı kitap yapanı
yakü.''
BİLGESU ERENUS
(Yazar - Müzisyen)
Azılı bir azınlık
oluşturuldu
12 Eylül zor-
balık ideolojisi-
nin egemenliği-
dir. Ulkemizde
sınıfbakışının si-
linmesine neden
oldu. 21 yıldan
bu yana bu top-
raklarda sosya-
lizmin bilimci
yöntemiyle halk gerçeklerini birleş-
tirebilmek giderek güçleşti.
Çünkü medya ve yönetim, azılı
bir azınlık oluşturmuştu. kendi güç-
lerine tapınıyorlardı.
Neyse ki son günlerde her ikisi de
beceriksizliklerinin farkındalar. Hâ-
lâ kuşatıldığımız bu çemberden in-
sanrmız, kültür ve sanat, zor ve zah-
metin çocuğu olan dirence sanlarak
çıkacaktır. Çünkü insanımız hâlâ in-
san kalmak ve yükselmek için kıs-
trnldığı köşede vargücüyle diren-
meye çalışıyor.
NECATİ TOSUNER (Yazar)
Sel gibi geldi
"12 Eylül
1980 sel gibi gel-
di/Selgitribaş-
ka yerin kumu
kakta/Başkaye-
rinkumunu da-
ha atamadık/O
dagider™Ik J
CEM KARACA (Müzisyen)
Genç kuşakların
vizyonu karartıldı
12 Eylül darbe-
si, düşünenlerin
düşüncelerini
kendi beyinlerine
hapsetmelerini ya
da ifade edenleri
hapishanelerenk-
maktan ötede bir
rol oynamamış-
tır. 12 Eylül'le beraber o dönemleri ya-
şamış bizim kuşaklar değil ama genç
kuşaklann sorma, araştırma ve bilgi-
lenme olanaklan kısıtlanmış hatta ve
hatta düşünsel fiillerin bir suç olduğu
dayatnnlarak o yılın genç kuşaklan-
nın bütün vizyonlan karartılmıştır.
Mantık silsilesi içinde düşünmek, di-
yalektik materyalizme inanmak gü-
nah ilan edilip sırtını kara örümcek
bağlamış ve kuru ve de sığ lslamiyet
(ki asla böyle değildir) şalının simsi-
yah örtüsü ile Atatürk adına Atatürk-
çü düşünce adına pespayeleştirilmiş
ve tüm ilerici ahlımlann önü engellen-
miştır. Üstüne üstlük Atatürk'ün "Efen-
diler ya kışlaya ya pariamentoya" gi-
bi son derece anlamlı ve derin içerik-
li sözü çiğnenmiş, Cumhuriyet bir kez
daha çizmeler altında kalmıştır. Bu
doğiadır ki tüm ülke düşünürleri, ya-
zarlan ve sanatçılan taraftndan ona-
nlması güç bir hezimet (yenilgi) olmuş-
tur. Ancak yavaş yavaş o utanç verici
döneme karşı olan sesler kendilerini
yükseltmeye başlamışlardır. Bu da di-
yalektik düşüncenin kaçmılmaz bir
sonucudur. Türk tarihinin Sayfalan
kuşkusuz şanlı zaferlerle doludur. An-
cak benim kuşağımın yaşadığı 6-7 Ey-
lül hadiseleri ve gepegenç cumhuriye-
timizin yaşadığı 3 askeri darbeyi de
unutmamak zorundadır. 12 Eylül ve
benzeri askeri müdahaleler kendi man-
tıklan içersinde (yüzbaşı, üstteğmen)
doğrultusunda düşünülebilirler. An-
cak sanatın amiri ve memuru yoktur.
Zira sanat, yüce Yaradanın bazı insan-
lara bahşettiği çok özel bir konumdur.
Ve sanat asla "Baş üstüne" demez.
FÜSUN DEMİREL (Oyuncu)
Ülke mayın
tarlasına döndü
Az önce Ta-
sim'de büyük bir
patlama oldu. Ci-
hangir'de yaşadı-
ğımiçinpatlama-
nın şiddetiyle sar-
sıldım. Ve siz ara-
yıp 12 Eylül için
düşüncelerimi
sorduğunuzda,
bende; bir mayın
tarlasına dönen bu güzelim ülkeyi bu
hale kimlerin ve niçin getirdiğini.. şid-
detin umutsuzluk ve çözümsüzlük-
ten doğduğunu.. aslında hiç kimse-
nin şiddetten hoşlanmadığını.. ger-
çekten şiddeti yaratanlann kim ol-
duğunu.. bu kaostan kimlerin çıkar
sağladığını bir bir kendime sordum.
Bugün yaşadıklanmız bile 12 Ey-
lül darbesinin uzantılandır.
12 Eylül'de 22 yaşındaydım. Bu-
gün 43 yaşındayım. Baskı, yasak,
engel ve sansürle birlikte örgütlen-
me özgürlüğünün, demokratik doku-
nun yok edilmesi ile geçen yıllardı...
Türkiye 'nin yahn tarihinde kültür ve sanat alanlarında da bir
kilit noktası. Darbenin yarattığı tahribatı, etkiyiyine ülkenin
aydınları, sanatçılan sahiplenerek kitaplarına, şiirlerine,
fılmlerine, şarkılarına taşıdılar.
Çöllesen kültür ikliminden çıkış, 12 Eylül 'ü sorgulayarak,
unutmayarak, yüzleşerek bulunacak.
Her yurttaş bir bedel ödedi. Artık
bundan sonraki hayatımızda demok-
rasi ve insan haklanna dayalı bir
anayasa ile yönetilmeyi, genç ku-
şaklara böyle bir özgürlükçü ortamın
sağlanmasını istiyoruz.
Çok şey mi istiyoruz. bilemiyorum.
Ama haklannm bilincinde, haklan-
na sahip bir toplum, dün kimlerin çı-
karlannı zorluyordu, bugün kimle-
rin çıkarlannı zorluyor, gerçekten
onu da merak ediyoruz!
ILCIN SU
(RuhiSu Vakfı)
12 Eylül zihniyet
olarak aşılamadı
12 Eylül'ün
zihniyet olarak
aşıldığına inan-
mıyorum. Çünkü
hem devletin
hem toplumun 12
Eylül zihniyetıy-
le yüzleşmesi ge-
rekmektedir. Hâ-
lâ toplum içeri-
sinde bu türlü darbelerin beklenme-
si, en ufak bir sıkıntıda, "Askergel-
se halletse" diye düşünülmesi, 12
Eylül ve benzeri askeri müdahalele-
rin toplumun zihninde yer ettiğini
gösterir. Özellikle basında veTV'de
çok fazla işlenmediği kamsuıdayım
bu yüzleşme meselesinin. Hem yurt-
taşın hem devletin 12 Eylül'le hukuk-
sal açıdan ve insan haklan açısından
yüzleşmesi gerektiğini düşünüyo-
rum.
DEMİR ÖZLÜ (Yazar)
Düzeysizleştirme
politikası
12 Eylül, ABD
çıkarlan doğrul-
tusunda 'gerüeş-
tirilınesi'gereken
bir toplum yarat-
tı. Bu, Amerika
gibi olmak pro-
jesiyledeuyum-
lu değildir. ABD
dışişlerinin Tür-
kiye'ye saygısı tartışmalıdır. ABD Se-
natosu. zamanmda Lozan Antlaş-
ması'nı da tanımış değildir.
12 Eylül'ün amaçladığı hukuksuz
toplum, yıllarca sürdürdüğü antisos-
yal, antientelektüel, insan gerçeği
karşıtı \ahşet başkalarınca tanımla-
nacak. anlatılacaktır. 1975-80 arası
terör dönemi de, 12 Eylül'ün hazır-
lanışıdır, onun ön safhasıdır.
Sanat ve edebiyat alanındaki 'dü-
zejsizleştirme' politikasını, 'mass
media' ile birlikte, 12 Eylül'ün ba-
şmdan beri onun içinde olan 'Ozal
kafa yapısı'nda aramak gerekir. (12
Eylül Ozal da demektir.) Bu kişi,
toplumu ahlak dışı bir sorumsuzluk
alanına sürükledi. llkel anlamdabi-
reyci materyalizmi en kaba bir ego-
izm üzerine oturttu. Bu da, sanatta
ve edebiyatta ticaret adamı tipini ya-
rattı. 'Amerikanpostmodernizmi'nı
edebiyatın temel eğilimi yaptı.
194O'lı yıllann ciddi hümanist biri-
kimine savaş açan eğilimleri ortaya
çıkardı. 'Best-seDer'edebiyat önpla-
na geçti. Bu etki ve tahribat sürüyor.
Toplumsal yıkımın daha ne kadar
süreceği belirsiz. Eskisinden de çok
kültür ve bilinç gereksinmesi var.
ATIF YILMAZ (Yönetmen)
Özgür düşünce
ve sanata darbe
Her askeri dar-
benin ezip baskı
altına almak iste-
diği ilk şey, özgür
düşünce vebunun
sanata yansıması
olmuştur. Bu ko-
nuda. darbeleri-
mizin en başanlı-
sının, hâlâ anaya-
sasını bile değiştiremediğimiz 12 Ey-
lül olduğunu söyleyebiliriz. Baskı dö-
nemlerinin, bir yandan da günümüz
Iran sinemasında olduğu gibi, sanat-
çıyı bilediğini, meramını daha incelik-
li, daha ustaca anlarma yollan arama-
ya zorladığını düşünüyorum. Bir de bu
baskının 2001 yıhnda sürmekte oldu-
ğunu. Bunun en somut örneği, bir 12
Eylül eleştirisi olan son filmim 'Ey-
lül Fırtınasfnın Güneydoğu'daki ve
Ege bölgesindeki iki Türk filmleri top-
lu gösterisinden idari ve askeri ma-
kamlarca çıkanlması ve Amerika'nın
Boston şehrinde yapılacak bir toplu
gösteriye katılmasının, Dışişlerimiz
Kültür Dairesi tarafından engellen-
meye çalışılmasıdır. Sanatın her türü-
nün bugünden yanna, maalesef bu ko-
kuşmuş düzeni değiştirme gücü ol-
madığına göre, insan kendine sorma-
dan edemiyor: "Bu korku ıüye?"
ORHANTAYLAN (Ressam)
Aydın sanatçı tipi
önemsizleştirildi
12 Eylül, nasıl
politika alanında
sol ve demokratik
düşüncenin ve ör-
gütlenmenin yıl-
lar yılı toparlana-
mayacak biçimde
ezilmesi operas-
yonu ise; sanat-
kültür alanında da,
bu alanın bir daha muhalif sanat ya-
pılamayacak biçimde reorganizasyo-
nu denemesidir. Askeri darbenin kül-
tür alanı yönericilerinin eğilimleri glo-
balizasyon politikalanna pek güzel
denk geldi. 82-83 yülannda küratör di-
ye, aydın çevrelerin hiç de tanımadı-
ğı kişiler peydah olup, "arük öyle re-
sim yapıhnayacak, sadece ka>Tamsal
sanat yapılacak'
5
diye gazete > azılan
yazmaya başladılar. Big-show'lar re-
sim sanatına karşı kavramsal sanatı
hırçın hatta düşmanca bir üslupla yer-
leştirmeğe girişti. lyi sanatçı, usta sa-
natçı kavramları yerine özenle 'önem-
li sanatçı' kavramını dayattı.
Aydın sanatçı tipinin 'öncmsizleşti-
riBp' yerine yaratıcılığı baştan kısır-
laştınlmış star yetiştirme planı bizim
gibi köklü kültür ülkelerinde kolay iş
değil, ama askeri darbe ortamında her
şeyi dayatabilirsiniz. Üstelik Kültür
Bakanlığı'nın ulusal sergilerini iptal
edip, kavTamsal Bıgshowlan holding-
lere yaptırınca demokratik denetım de
ortadan kalkmış olur ki. istediğiniz
ahpabınızın yetenekli kızını üç günde
'önemH' sanatçı yapabilirsiniz. Bu top-
lumun yetiştirdıği sanatseverlere de
eyvallah demek kalacaktır. Evet 12 Ey-
lül'ün kültürel projesi kısaca buydu.
Politik projeler gibi bu da sürüyor el-
bet. "Başanh oldu mu?" sorusuna ise
ben yarut vermeyeyim.
H A Z I R L A Y A N L A R : M E L T E M KERRAR, Ö Z L E M A L T U N O K . BURCU C Ü N Ü Ş E N , G A M Z E A K D E M İ R . N E N A ÇALJDİS
GLOBAlPOIİTÎKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
VIII. Tez
"Teoriyi mistisizme sürükleyen bütün anlaşılamaz
şeyler, akılcı açıklanmalarını insan pratiğinde ve bu
pratiğın kavranmasında buluriar" (Karl Marx, 1845:
Feurebach Üzerine Tezler VIII. Tez). İki haftadır tam
böyle bir momentteyiz. Uluslararası basının yüksek
prestijli yorumculan, 1990'lann sonunda mali piyasa-
lardaki, "Yeni Ekonomi" teorisinden başka hiçbir yolla
açıklanamayan tırmanmanın nedenlerini, bugünün pra-
tiği içinde anlamaya çalışıyorlar. Geçen iki hafta içinde
de, "Dünya ekonomisi resesyona giriyor mu?" tartış-
ması bitti, piyasalar "havlu attı", 5-6 yıla ilişkin kimi çok
ilginç veriler ortaya dökülmeye başladı. Dün her şeyi "açtk-
layan" "yeni teoriler", bugün bu yeni ortamda, alay ko-
nusu oluyor.
Bazı hesap hatalan
New YorkTimes'tan Prof. Klugman, "Yeni Ekonomi"
ile ilgili savlan, kimi dağlık bölgelerdeki insanlann rekor
derecede uzun yasama savlanna benzetti. Bu insanlar,
yıllan çok lyi hesapiayamadıklan için herkesden çok da-
ha uzun yaşadıklannı sanıyorlardı. "Yeni Ekonomi" te-
orisi de bazı yanlış hesaplamaya dayanıyor (05/09). Şöy-
le ki, "Yeni Ekonomi" teorisinin savlanna göre teknolo-
jik gelışmeler yüzünden "ABD ekonomisi yalnızca bü-
yümuyor, üstelik bûyüme hızı giderek artıyordu". FED
de bu savlan benimsemiş, bu genel havanın içinden de
Nasdaq kopüğu çıkmıştı. Bu hafta sonunda Nasdaq, te-
pe noktasındaki değerinin 1/3 düzeyindeydi.
Geçen hafta açıklanan veriler, 1997-2000 dönemin-
de, ABD'nin gözleri kamaştıran büyüme rakamlannı, ofa-
ğan tarihsel trendtere çok yakın noktalara geri çekti. Böy-
lece "Yeni Ekonomi" mucizesinin çok önemli bir savı
çöktü (05/09).
Yeni Ekonomi teorisinin diğer savına göre mikro yon-
ga, ınternet, uydu telekomünikasyon gibi yeni teknolo-
jılerin yarattığı devnmci dönüşümün etkisiyle ABD eko-
nomisinde üretkenlik olağanüstü düzeye sıçradı, yeni
bir trende oturdu. En son üretkenlik hesaplamaJan bu
savı da çürüttü. 1999-2000 yıhnda üretkenlik büyüme
hızı yıllık yüzde 3.4 değil, yüzde 2.6 gibi uzun dönemli
trendlere çok yakın bir düzeydeymiş (New York Times
02/09). Diğer bir deyışle ortada, "devrimci" bir durum,
yeni bir trend yok!
Hafta sonunda Financial Times baş makalesi, test
kınldıktan sonra yatınmcılara akıl veriyordu. Şu "iki bü-
yük hataya düşulmemeli: yüksek teknolojinin kendili-
ğinden yüksek talebe dönüşeceği, yüksek teknolojinin
genel kârdüzeyınıarttıracagı ön varsaymamalıdır"(0&C@).
Kısacası, yeni teknolojiler var ama "yeni ekonomi" fi-
lan yok!
Ancak, başka öyle hesap hatalan var ki, hatafilan de-
ğil düpedüz sathekâriık. Bunun hikâyesini de Wall Stre-
et Journal'dan okuyoruz. 21 Ağustos tarihli yazının baş-
lığı şöyle: "Firmalar, kazanç raporlannı kirieterek /?-
yat/kazanç oranlannın hesaplanmasını zohaştınyorlar."
Diğer bir deyışle borsadaki hisse senetlerinin gerçek de-
ğen belli değil! Çünkü özellikle 1990'lann ikinci yansı-
na firmalar, borsa analistlerinin de onayıyla, olağan mu-
hasabe standartlanna göre hesaplanan kazanç rapor-
lan yerine "proforma kazanç" raporian açıklamaya baş-
lamışlar. Güya, yatınmcılara firmalann andaki durumu
hakkında daha gerçekçi bilgilervermek istiyortarmtş. Ama
gerçekte, firmalar bu "proforma "rapodara, "özel", "bir
kerelik", "olağan dışı", "nakitolmayan" gibi başlıklaral-
tında sınıflandırabiidikleri harcamalan almayarak ka-
zançlannı olduğundan çok daha büyük,fiyatkazanç/ora-
nını da daha düşük gösteriyoriarmış. Böylece şirketin
hisse senetlen "ucuz" duruyor, cazibesi artıyor, fiyatla-
n yükselmeye devam ediyormuş. WSJ yazanna göre,
"ABD hisse senedi piyasası hâla. tarihinde hiç olma-
dığı kadar pahalı". Bu da "yeni ekonominin" bir başka
özelliğini, büyük ölçüde göz boyamaya, dolandıncılığa
dayandığını ortaya koydu.
Minarenin kılıflan
Financial Tımes'ın hafta sonu ekinin mali piyasalar
yorumcusu Barry Riley de bu hafta hıncını geçen 20
yılın (şimdi artık ona saçma gelen - E.Y) ekonomi teoıi-
lerinden alıyordu: Önce, yatınmcılann verilere doğru
tepkiyi gösterdiğini varsayan rasyonel piyasalar teorisi
vardı, bunu bireylerin rasyonel beklentileri teorisi izledi:
Bu teorilere göre "hisse senedi fiyatlan, rasyonel ola-
rak davranan insanlann gelecek trendlere ilişkin bek-
lentılerını yansıtıyordu". Böylece piyasanın aslında gü-
venlikli bir yer değil "tehlikli birgazino olduğu yatınm-
cıdan gizlenmiş oluyordu". Bir süre sonra piyasalann
rasyonel davranmadığı ortaya çıkınca, bu kez devreye
"insanlann neden rasyonel davranmadığını, dolayısıy-
la borsa köpüklerini açıklayan davranış analizi teorileri
girdi". Arkasından da borsanın neden bu kadar yüksek
olduğunu ve yükselmeye devam edeceğini "rasyonel
bir biçimde açıklayan"^ Yeni Ekonomi teorisi geldi.
Teori deyip geçmeyin! Bu teoriler sayesindeABD, dün-
yanın geri kalanının tasarruflannı kendi ülkesine çeke-
rek ekonomik büyümesini, askeri-teknolojik yenilen-
mesini finanse etti. Üstelik uluslararası ideolojik hege-
monyasını pekiştirdi. Morgan Stanley'in başekonomis-
ti Roach'in bu hafta işaret ettiği gibi, artık herkes bir
"yeni ekonomi" ve kendi Nasdaq'ını istiyordu. Kore'de
Kosdacj, Japonya'da Jasdaq, Almanya'da Newer Markt..
Jian Zamin bile, Çin için bu yeni ekonomiden birtane
istiyordu.
Kıssadan hisse: Hayatta yeni olduğu varsayılan ge-
lişmeler karşısında, teoride gerçek bir ilerleme gerçek-
leştirebilmek için önce eldeki teoriye sıkı sıkıya sanlmak
gerekir. Yoksa pratiğın maskarası olmak işten bile değil.
Barolar Birliği Başkam Özok:
Askeri darbe
anayasası değişmeli
CEMİLCİĞERİM
SAMSUN - Türkiye
Barolar Birliği Başkam
Özdemir Özok. 1982
Anayasasf nın, 20 yıllık
yüriirlük döneminde sa-
dece insan haklan açı-
sından değil, siyasal re-
jimin işleyişi üzerine ya-
pılan tartışmalann da
odağında yer aldığını
söyledi. Özok, 12 Eylül
askeri yönetimi tarafın-
dan hazırlanan 1982
Anayasası üzerine gö-
rüşlerini Cumhuriyet'e
değerlendirdi. Türkiye
Barolar Birliği olarak ha-
zırladıkları "Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa
€^01»"!^ bugün kamu-
oyuna açıklayacaklanru
belirten Özok, sözlerini
şöyle sürdürdü: "An^'a-
sal gelişmeler haritasma
1982'nin getirdiği yeni-
lik nedir? 1982 Anaya-
sasu Türkiye Cumhuri-
yeti'nin dayandığı birta-
kun temel ilkderi koru-
muş olsa da, bir temel
normun üzerine inşaedfl-
diği dengeleri bozmuş-
tur. Kısacası bu,özgürlük
ve otorite dengesi olarak
ifade edüebilir. 1961 Ana-
yasası'nm uygulamasın-
da ortaya çıkan, yapısal
olmaktan çokteknikak-
sakhklangidermegerek-
çesi ile 1982'de yapılan
düzenkmekr, sorunlara
çözüm oluşturmak bir
yana. adeta krizkr dizi-
sine yol açmıştuf