18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi GenelYayınYönetmenı: tbrahim Yüdız • Yazıişleri Müdürir Safim Alpaslan • Sorumlu Müdür. Fikret İlkiz • Haber Merkezı Müdürü. HakanKara İstıhbarat Cengiz Yıldırım 0 Ekonomı: Özlem Yü/ak 9 Kültiir Handan Şenköken 9 Spor Abdülkadir Yûcelman • Makaleler Sami Karaören # Dûzeltme Abdullah Yazıcı 9 Bılgı- Belge Edibe Buğra 9 Yurt Haberlerı Mehmet Faraç 9 A\ rupa Temsılcısr Güray Öz Yayın Kurulu: tlhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç, Hikmcl Çetinkaya, Şükran Soner, İbrabim Yİkhz, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakau Kara. Ankara Temsilcısı: Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No: 125,Kat:4,BakanhUar-AnkaraTel:4195020(7hat), Faks: 4195027 9 Izmır Temsücısı Serdar Kınk, H. Zıya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks 4419117 9 Adana Temsücısı: Çetin Yiğenoğlu, Inönü Cd 119 S. No:l Kat 1. Tel 363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese Müdürü. Erol Erkut 9 Koordınatör: Ahmet Korulsan 9 Mu- hasebe Bülcnt Yener9 tdare Hüseyin Gürer 9 Satış: Fazilet Kuza M E D \ A C: • Yönetım Kurulu Ba^kanı - Genel Mudör Gülbin Erduran # Koordınatör Reh» Işıtman # Cıenel MûdürYardımcısı. Se%d*Çoban Tel 514 07 53 - 5 H 95 80 - 513mo-b I. Faks. 5118463 )l)imla>Mi ıe Basan: > enı Gun Haber Ajansı, Basın \e Yauncılık A Ş Türkocagı Cad 39 41 C agaloğlu 34334 Utanbul PK 246 - SıAecı 34435 Istanbul Faks (0 212ı 51'85 95 ww~w.cumhuriyet.com.tr 3 AGUSTOS2001 Imsak:4.08 Güneş: 5.55 Öğle: 13.17 Ikindi: 17.09 Akşam: 20.27 Yatsı: 22.05 HepatitC tedavisi • TORONTO(AA)- Kanada'daki Alberta Üniversitesi uzmanlan, ilk olarak 1989 yılında teşhis edilen ve karaciğerde büyük tahribata yol açan hepatit C hastalığının tedavisinde dev bir adım attılar ve anti-virüs ilaç ve aşı denemelerine başladılar. Alberta Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Dr. Lorne Tyrrell, ilacın aşı yoluyla denemelerinin de yapıldığıru, 5 ila 10 yıla dek hastalığın tedavisinde şimdiki olanaklann çok ilerisine geçilmiş olacağına inandığını söyledi. Deneylerin aynca, virüsün hücre bazında nasıl tahribat yaptığını, karaciğer üzerindeki etkisini aşama aşama izleme olanağı verdiği açıklandı. edilsin ma iptal • HAYRABOLU(AA)- tstanbul Çevre Konseyi, Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinde düzenlenen, "11. Ağustos Şenlikleri"nde, ağustosböceği yakalama yanşmasmın iptali için, Tekirdağ Valiliği'ne başvurdu. Istanbul Çevre Konseyi Genel Sekreteri Tunay Gürsel, Tekirdağ Valisi Cemalettin Sevim'e gönderdiği yazıda, şenliğe renk katmak amacıyla planlanan ödüllü ağustosböceği yakalama yanşmasmın kendilerini "hayret" ve "dehşete" düşürdüğünü vurguladı. Burun delikleri öndeymiş îbrahim Tatlıses, Rumelihisarı konserine 'Ben tnsan Değil miyim' adlı şarkıyla başladı Urfa'dan bir 'tatlı'esinti • \VASHINGTON (AA) - Amerikah bilim adamı, dinozorlann burun deliklerinin, uzmanlann yüzyıldır tahmin ettiğinin tersine. gözlerin yakınında değil, burnun önünde olduğunu öne sürdü. Ohio Üniversitesi'nde dinozorlar üzerine araştırma yapan bilim adamı Lawrence M. VVitmer. burnun dikkate değer çok amaçh kullanılan bir organ olduğunu belirterek "deliklerin. dinozorun ağzının üzerinde ve burnun tam önünde bulunmasinın mantıklı olduğunu" söyledi. Ringlerden beyazperdeye ANKARA (AA)- Hollyvvood'un dev film şirketleri, şu günlerde ilgisini boks ringlerine çevirdi. Ringlerin üç efsanevi ismi Muhammed Ali, Jou Louis ve Sonny Lixton, hayatlannı anlatan filmlere konu oldu. Üç ayn filmle yeniden ringlere "merhaba" diyen yapımcılar, "kelebek gibi uçup. an gibi sokan" efsanevi ağır sıklet boks şampiyonu Muhammed Ali Clay'in hayatını filme aktardı. Çekimleri son aşamaya gelen filmde, sonradan Müslüman olup "Muhammed Ali" adını alan ünlü boksör Cassius Clay'in hayatını yönetmen Michael Mann beyazperdeye taşıdı. Etna setleri aşü • Haber Merkezi - Italya'da Etna yanardağmın püskürttüğü lavlar setleri aştı. Lavlann yerleşim birimlerine ulaşma olasılığı karşısında tahliye planlan yapıldığı belirtiliyor. Sivil savunma ekiplen ve askerlerin oluşturduğu setler, 17 gündür aktif olan Etna'nın püskürttüğü lavlann önünde duramıyor. Yetkililerden alınan bilgiye göre Etna'nın oluşturduğu tehlike en üst düzeye çıkmış durumda. Lavlann akışını görüntülemek isteyen gazeteciler de uyanldı. HATİCETUNCER tbrahim Tatüses, önceki akşam Rumelihisan'nda hayranlanyla Akdeniz Akşamlan'ndan Fırat'm sulanna kadar uzandı. Tathses, güzelliğini kimsenin tartışmadığı sesiyle kendisini üne kavuşturan Güneydoğu türkülerinden değil de arabesk parçalanndan oluşan bir program sundu. Hisarın amfitiyatrosuna sığmayan hayranlarını. arabesk şarkıların kırgın, yenik sözleriv le etkileyen Ibo da mutluydu izleyici de. Birbirlerini anlıyorlardı ve seviyorlardı. Arabesk müziğin acıları kışkırtan ezgileriyle izleyici havaya Tathses, Rumelihisan'nın kendi yaşamındaki yerini de anlattı: 'Biraz ileride Baltalimanı'ndaki Behçet Çağlar Lisesi'ni ben yaptım. 15-16 yaşındaydım, çıraktım o zamanlar. Hisara giremezdik, önünden geçerdik. Cepte para yoksa akşamlan Laleli'ye kadar yürürdük. Şimdi konser veriyoruz. . Sanatçı değil diyorlar, desinler." girdikten sonra bembeyaz elbisesi, siyah puantiyeli kırmızı gömleğiyle Îbrahim Tathses sahneye geldi. "Ben insan değil miyim" şarkısını "Çekmediğinı dert kalmadr> a bağladı. Çağlar Llsesl'nl ben yaptım' Rumelihisan'nın Istanbul'un fethindeki öneminden sonra kendi yaşamındaki yerini de anlattı: "Biraz ileride Baltalimanı'ndaki Behçet Çağlar Lisesi'ni ben yaptını. 15-16 yaşındaydım, çıraktım o zamanlar. Hisara giremezdik, önünden geçerdik. Cepte para yoksa akşamlan Laleli'ye kadar yürürdük. Şimdi konser veriyoruz. Sanatçı değil diyorlar, desinler.'" Yanıt, erkek bir izleyıcinin gönülden seslenişiyle geldi: "İmparatorsun sen inıparator." Düğünlerde sahne aldığında eğlenmediğini, böyle konserlerde kendisinin de eğlendiğini söyledi Ibo. Seyirciyi en çok coşturan "Yetiş ya Muhammet Yetiş ya Ali" parçasından sonra "Bir kulunu çok sevdim o beni hiç sevmiyor", "Sanld terk edilmiş viraneyim", "Yalan seni sevmediğim yalan" şarkılannı art arda sıraladı. Tathses daha sonra parlak siyah elbisesiyle sahneye geldi. "Teselli etmenin ne faydası var" şarkısmda bir ara durdu, "Ağlama diyorlar, Fırat gibi sel döküyoruz. Önemli olan ağlatmamak" dedi. 'Kimsem yok, yalnızım neteklm' Büyük bir alkış koptu. Devam etti: "Kknsem yok, yalnızım netekinı." fzleyicilerin büyük çoğunluğu şarkılan hüzünle dinlerken Tatlıses, merdivenlere firlayıp oynayan genç kızlardan birini sahneye çağırdı. Urfalı olduğunu söyleyen genç kız profesyonel dansçılara taş çıkartan figürler sergiledi sahnede. Almanya'da emekli bir maden işçisinin kızı Yasemin de korumalan aşıp sahneye ulaşmaya çalıştı. Korumalar tuttu. Yasemin ağladı. "Ne olur beni de bir kere oynat" diye yalvardı. Seyirci de "Onu ç diye ısrar edince Yasemin de bütün ustalıklannı sergiledi. lch llebe dlctı ibo' Tatlıses'e "Almanya'dan senin için geldim. lch liebe dich" dedi. Programını türkülerden daha çok alkış alan arabesk şarkılardan oluştursa da, yetiştiği topraklann "havalanndan" ustalanndan saygıyla söz etti Tathses. "Fırat" türküsünün sessiz, hareketsiz ve katıhmsız dinlenmesini istedi. "Kara Üzüm Habbesi"ni söylerken davul çaldı. Bir de uzun hava çekip "Öteki şarkılan herkes söyleyebilir, ama uzun havalan en iyi ben söylerim ben 1 * dedi. Yurtdışında çalışan işçilerin de büyük ilgi gösterdiği konserini "Hülya" şarkısıyla "tbo, İbo" seslenişleri arasında tamamladı. Albümûnüntanıtımıiçingekfi. (AA) Maragozi îstanbıd'daISTANBUL (AA) - Yunan ge- leneksel müziği ritmleriyle pop müziğin bileşimi olan günümüz "Laıka müzîğinin kraliçesi" ola- rak adlandırılan Yunan sanatçı Christina Maragozi. yaymlanan ilk albümü "Christina"nıntanıtım çahşmalan için Istanbul'a geldi. Olimpik Havayollan uçağıyla ls- tanbul'a gelen Maragozi. Atatürk Havalimanı'nda gazetecilere yap- tığı açıklamada, Türk müziğini beğendiğini, ancak fazla bilgisi bulunmadığmı belirterek, burada öğrenme nrsatı bulacağını söyle- di. Türk sanatçılardan Sezen Ak- su'yu tanıdığmı anlatan Marago- zi, son zamanlarda Yunan sanat- çılann Türkiye'ye gelmelerinin çok güzel bir olay olduğunu dile getirerek, "Müzik, en güzel dost- tukköprüsü" dedi. Maragozi, Türk sanatçılann da Yunanistan'a gel- mesini beklediğini kaydetti. inozorlannbabasıStan Winston, Jurassic Parkffl'e de imzasını attı SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN Benzetmek Gibi OlmasınL Çeviri Servisi-Yakla- şık 900 mil- yon dolar ha- sılat yapan il- kinin çekilme- sinin ardından geçen sekiz yıl içinde "Jurassic Park" filmlerinin sayıla- n üçü buldu. Tea Leoni, Bill Macy \e Sam NeüTin rol aldıklan, Joe Johnston'un yönettiği filmin tek- nik ekibinin başında bir isim var ki. o görsel alan- da harikalar yaratan filmlerin olmazsa olmazlarm- dan. "Titanic" filminin yönetmeni James Came- ron'un dediği gibi: "Macera duygusu yaratan bir şeyfcri göstermek gerekti- ğinde gidilccek tek bir adres vardır: Stan VVinston." Dinozorlann gemileri batırdığı. uçan uçaklan yere indirdiği "Jurassic Park UI" için 20 kişilik ekibiyle haftalarca günde 20 saatlik bir mesai ile çalışan Winston, "Özel efektler yapmıyorum. Yaratıklanyaratıyorum" diyor. Sine- mase\ erlerin, "ABens", "Tentıinator" gibi filmlerden adını tanıdığı \Vins- Stan ton, bir di- nozorun alt çe- nesini oynatmak ya da bir insanın üzerine çullanmasını sağlamanın kinıı zaman saatler- ce sürdüğünü söylüyor. Alman Spiegel dergisi ve Bild Am Sonntag gazetele- rinde yer alan haberlere göre temmuz ayında ABD ve Almanya'da gösterime giren filmin daha şimdiden dördüncüsü- nün çekilmesi için planlar yapılıyor. "Dinozorlann babası" adı takılan Winston, yap- tığı işin tekniğini şöyle anlatıyor: "Dinozorlann birçoğu göründükleri boyutlarda hazırlanan robot- lardan ibaret. Ne de olsa oyunculann gerçekten korkmuş gibi görünmeleri, iki metre boyundaki ger- çek bir varhğın karşısında daha kolay." Filmde harikalar yaratan 55 yaşında- ki Wınston. 1969 yılında Virginia'dan Los Angeles'a oyuncu olmak için gel- miş. Ancak kazandığı deneyim ve za- man onun kameranın önünde değil ar- kasmda yeri. hem de çok önemli bir ye- ri olduğunu göstermiş. Yorumlara gö- re ıse 80 dakikalık Jurassic Park III'ü seyrettikten sonra James Cameron'un \Vinston için söylediklerine hak verme- mek mümkün değil. VVinston Ünlü müzisyen sektörün diyalog içinde olmasmı amaçhyor Ozdemiroğlır'ndaıı müzik sitesi tSTANBU L (AA) -Ünlü müzis- yen Arilla Özdemiroğlu'nun ön- cülüğünde açılan "w^\w.melodi- netcom" sitesiyle, tüm müzik ca- miasını sürekli diyalog içinde tu- tacak ortak bir platform oluşturul- ması hedefleniyor. Yaklaşık 15 gün önce yayına başlayan sitenin ön- celikli hedefı ise bestecısinden müzisyenine, ses sanatçısına. ya- pımcı şirketlere \e müzikseverle- re kadar müzikle ilgilenen herke- si bir araya getirmek. AA muha- birinin sorulannı yanıtlayan Özde- miroğlu. böyle bir site kurmamn uzun süredir kafasında olan bir proje olduğunu belirterek sitenin açılışından önce 6 aylık bir çalış- ma yapıldığını söyledi. Özdemiroğlu şöyle konuştu: ",\macımız müzikprofesyoneUeri- nin bir arada olabilmesini ve etki- leşimini sağlamak" Özdemiroğlu, kaynak olmayı amaçladıklannı anlattı. 15 gündür faaliyette olan melodinet.com. rö- portaj \ e haberlerin bulunduğu Melodi dergi, müzikte "Top Ten" listesi. son çıkan albümler. sanat- çılann \veb siteleri gibi klasikbö- lümlerin yanı sıra, yapımcı şirket- lere, müzikle ilgili Külrür Bakan- hğı, MSG, MESAM gibi kurum- lara ulaşma olanağı sağhyor; mü- zik piyasasında iş ve eleman ara- yanlan da buluşturuyor. (Hadi var mısınız, gelin oynayalım? Hayli zalim görûnür ama, yine de oyun!) TKP'nin sâbık Kâtib-i Umûmisi, elyevm III. En- ternasyonal ın Balkanlar Murahhası Hüsnü Pa- şazâde Dr. Şefik Bey; dünyanın gidişâtı ve halk- lann 'beynelmilelliği' mevzuunda bir beyanât ve- rerek demişti ki: "...bugünün ulusal konjonktüründe kapsamlı bir değişimi göze alamayan ya da göze alıp da ger- çekleştiremeyen ülkeler, uygariığın hızlı yürüyü- şünde yenik dunıma düşerier: ekonomileri daha fakir, insanlan çağdışı kalır. Böyle ülkelerin, ulus- lararası planda saygınlıkiannı korumalan da müm- kün değildir. Bu ülkelerin insanlan da mutsuzluk girdabına düşer..." Dr. Şefik Hüsnü Bey, konuşmasında, Türki- ye'nin çok mühim bir yol aynmına girdiğini de te- bârüz ettirerek konuşmasına şöyle devam etmiş- tir: "...herkes bilmeli ki, ulusal kültür ve kimliklerin korunması, Errternasyonal'a entegre olunduğun- da değil, o 'sistem'/n dışında kalındığında zoria- sır. Türkiye bugün bir fırsat penceresi yakalamış- tır, ya bu fırsat penceresini ardına kadar açacağız ya da kepenklerini indirip, kendi kendimizi hapse- deceğiz. Işte Türkiye'nin önündeki böyle bir yol aynmıdır..." III. Entemasyonal Balkanlar Murahhası Dr. Şe- fik Hüsnü Bey, sözlerinin arkasını şöyle getirmiş- tir: "...bazı o/umsuz propaganda/ara rağmen, varan- daşlanmızın yüzde 65-70'lik kısmmın tercihi En- ternasyonal'a üye olmamız yönündedir. Bu ko- nudaki araştırma/ar, halkımızın Entemasyonal üyeliğinin, ulusal çıkahardan taviz verilmeden ger- çekleştirilmesini istediğini göstermektedir. Bu eği- limi hiç kimsenin, hele siyasi iktidahann görmez- likten gelmesi mümkün değildir. Bu konudaki has- sasiyetimizi de hem içeride hem dışanda herke- s/'n bilmesinde yarar görüyoruz..." Bilindiği üzere, Dr. Şefik Hüsnü'nün bu beya- nâtı Ankara da büyük tepki uyandırmış; 'muma- ileyh' hükümete yakın çevrelerce, 'ihanet-i va- taniye' ile itham edilerek, memleketin 'milli menfaatianna' aykın; 'istiklâl-i milli' aleyhinde hareket etmiş olmakla suçlanıp, hakkında da- va ikame edilmiştir. Halen III. Entemasyonal'ın Garbî Avrupa Murahhası bulunan Dr. Şefik Hüs- nü'nün, Türkiye'ye girmesi yasaklanmış; Çanak- kale Harbi'nde kazandığı, 'ihtiyat' doktor yüz- başı rütbesi geri alınarak, daha önce lâyık ad- dedildiği şeref madalyalarına el konulmuştur. (Nasıl, oyunun biraz tarkına varabildiniz mi?) Fill aynı Ise netice de aynıdır! Dr, Şefik Hüsnü Bey. haberde zikredilen envai türlü belâya, 'müddet-i hayatı' boyunca, ger- çi sık sık uğramıştır; 'komünistliği', III. Entemas- yonal Murahhaslığı; yeryüzü halklarının küresel kardeşliği konusundaki yazı ve demeçleri başına epeyce iş açmış; ilerlemiş yaşında bile, 'beynelmi- lelciliği' yüzünden hapsedildiği bir taşra hapisha- nesinde vefat eylemişti, ama... hayatının hiçbir saf- hasında, yerli-yabancı hiçbir gazeteye böyle bir 'beyanât' vermemişti. Nereden mi biliyorum? llâhi, o 'beyanâtı' onun ağzına yakıştıran benim; gerçekte, 'ulusallığın' hertürünün aleyhinde bulunan, 'küreselliği' ise göklere çıkaran o sözleri, güzide siyasi parti- lerimizden birinin Genel Başkanı, 'Ulusal Kal- kınma Vakfı'nın (UKV) düzenlediği 'Türkiye-Av- rupa Işbirliği' konulu toplantıda söylemiştir. (Sabah; 23 Temmuz 2001). Okuduğunuzda metin- de, sadece Avrupa Birliği yerine Entemasyonal kelimesini kullandım; çünkü, farkına varmıştım ki, mesela30'lu yıllann başlannda, bu siyasi liderin söy- lediklerini -elbettetamamıylefarklı birdüzeydeve farklı bir manada- Dr. Şefik Hüsnü Bey pekâlâ söy- leyebilirdi. Söylemiştir de! Bu sebepten başına ne- lergeldiği, ne türlü belâlara uğradığı, meraklı- sı tarafından elbette biliniyor, hemen hemen ben- zer lâfları eden, bu güzide parti liderini de aca- ba o türlü belâlar bekliyor mu? Ne dersiniz? Sağduyu da, manttk da neyi gerektirir? 'Fiil' ay- nıysa 'netice'nin de aynı olmasını mı? Öyle ya, III. Entemasyonal, başını Sovyet Sosyalist Cumhu- riyetleri Biriiği'nin (SSCB) çektiğı, 'Mazlum Mil- letler' ahalisinin haklarını ve özgürlüklerini koru- mak için örgütlenmiş, uluslararası (o zaman 'bey- nelmilel' deniyor) bir kuruluştu; hem de, kuruluşun- da, 'devletler üstü' bir niteliği var; sonralan, 'tek ülkede sosyalizm' uygulamasına geçilmiş, o da bu niteliğini yitirerek Moskova'nın bir uydusu ha- line dönüşmüştü. Acaba benzer nitelikler Avrupa Birliği'nde yok mudur? İlk bakışta, Avrupalı üye ülkelerin ortaklaşa çıkarlannı koruma amacı- nı güder gibi görünüyor ama; içi sıra Kuzey/ Gü- ney, Fransa/Almanya, hatta ABD/AB çelişkile- rinin yaşandığı söyteniyor. Türkiye'yi, otuz yıl- dır 'dışladığı' ayan ve beyan bilinmektedir; ez- kaza içine alırsa da, hiç kuşkusuz, üçüncü sı- nrf bir ortak olarak alacaktın sömürdüğü 'gü- neyli' ortaklan yok mu, onlann arasına koya- cak! Bir çuval inclrl berbat mı edeceğfz? Hal böyle olursa, iktidardaki koalisyonun orta- ğı bir siyasi parti Genei Başkanı'nın, Türkiye'yi 'ecnebi' bir 'devletler ortaklığfna - ulusal egemen- lik, ulusal ekonomi, ulusal eğitim/öğretim, ulusal kültür ve sanat tavizleri vererek- üye olmaya teş- vik etmiş olması; benzetmek gibi olmasın ama, mesela Şefik Hüsnü Bey'in zamanında Türki- ye'yi, III. Entemasyonal'a üye olmaya teşvik et- mesine benzer mi, benzemez mi? Galiba, fena hal- de benziyor, çünkü neresinden baksanız, altta- rafı, Rusya da, babamızın kardeşi değiidir, Al- manya da babamızın kardeşi değildir; ikisi de, düpedüz 'ecnebi'dir, ikisi de, evvelemirde 'çan' diyor; yani biz şimdi kalkıp da, 'ezan' diyerek bir çuval inciri berbat mı edeceğiz? Yoksa böy- le şeyleri savunabitmek için, 'misyoner' okul- lanndan çıkmak mı lazım? (Oyun canım, oyun! O kadar da ciddiye almayın ama, galiba hayli düşündürücü bir oyun!) http://www.prizma.net.tr/AILHAN http://www.bilgiyayınevi.com.tr./ailhan Faks/0-212/26019 88
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle