18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
"1€ AĞUSTOS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DEPREMİN 2. YILDONUMU ROBOTEK TURHAN SELÇUK £>UjE-C*4M ÎTOîUIST EFEtfDİSİ ABDULCANBAZ HARIKULADE MACERALJMft KIS1M TlEKrtİLİ BİRDEN Deprem uzntanları olası bir depremde kalitesizyapûaşmanınfaciayayol açacağı konusunda hemfikir İstanbul'umezarbinalarbitirirtstanbul Haber Servisi - Deprem uzmanlan. "Fay tek parçalı mı kınlacak? Büyüklüğü ne olacak? En çok neresi etkilenecek? Deprem ne zamanolacak?" gibi soruların yersizliğıne dik- kat çekerek olası bir depreme karşı var olan ya- pılann yerine güvenilir yapılann ikame edilme- sini ve yurttaşlann bilinçlendirilmesini istedi- ler. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Naci Görür. 17 Ağustos Marmara depreminden sonra bölgede sağlıksız şehirleşme ve yapılaşmanın düzeltil- mediğine dikkat çekerek "Bunlann yerine da- ha güvenilir yapdann ikame edilmesi veya iyi- leştirilmcsi adına tek bir şeyin yapıidığuu san- mıyorum'" dedi. Prof. Dr. Görür, tehlikenin ye- ri, boyutu ve geniş bir arahk da olsa zamanını tespit ederek depremin şiddetinin en fazla ne- relerde hissedileceği ve bu çerçevede nerelere • 17 Agustos Marmara depreminin üstünden iki yıl geçmesine rağmen pek çok bölgede yapı iyileştirmelerinin yapılmaması uzmanlan endişelendiriyor. Prof. Dr. Görür, zayıf yapılann güvenilirleriyle ikame edilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Işıkara ise okullann eğitim programlarına afet dersinin konulmasını istedi. daha fazla öncelik verilmesi gerektiği gibi bil- gileri, halkın can ve mal güvenliğini sağlaya- cak. şehri depreme hazırlayacak olan siyasi ve yerel otoritelere sunduklarını söyledi. Prof. Dr. Görür. Istanbul'da şuursuzca, bi- linçsizce, plansız ve projesiz olarak, gecekon- du ile başlayıp daha sonra ne gecekondu ne de sağlıkh yapı olan, üzerinde katlann yükseldiği alanlann deprem açısından hâlâ büyük sorun oluşturduğuna dikkat çekti. Görür. "İstanbuTda zemin bakunmdan en zayıf olan alanlar ile sos- yoekonomik yönden daha az gelişmiş semtierin üst üste çakışüğı yerler, depremde en fazla za- rar görecekbölgeler" dıye konuştu. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırmalan Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, 17 Ağustos'a hazırhksız yakalanıldığını anımsatarak okul- larda eğitim programlanna afet dersinin konul- masını istedi. lstanbul Deprem Acil Müdahale ve Erken Uyan Projesi'nde yerbelirleme çalış- malannın sürdüğünü ve ekim ayından itibaren aletlerin yerleştirileceğini anlatan Prof. Dr. Işı- kara. şöyle devam etti: "Acil müdahale için fs- tanbul'un yaklaşık 90-100 yerine, kuvveüi yer hareketi cihazlan koyacağız. Bir depremden sonra 3 dakika içerisinde İstanbuTda ağır ve or- ta hasatiı olan yerleri görebibnek mümkün ola- cak. Böylece acilmüdahale ve ilkyardım elrîple- ri oralara çokhızh birşekilde intikal ettirflecek." 2002 yılı içinde tamamlanması beklenen "Türkiye Geniş Bantlı Deprem İstasyonu Şebe- kesi" ile Türkiye'nin sayısal olarak, Avrupa ve Uzakdoğu'dakinden daha güçlü bir şebekeye sahip olacağını vurgulayan Işıkara, en modern teknolojiyle donatılan bu istasyonlann mevcut deprem şebekesine entegre olacağını belirtti. Doğal Afet SigortalarKurumu'nunkuruluşuve Zorunlu Deprem Sigortası'nın getirilmesinin önemine dikkat çeken Işıkara, "Bundan sonra bütün zararlar bu sigortadan karşılanacak. De\ letin üzerinden buyükün kalkmasıyla, eko- nonıik rahatlık da meydana getirecek" dedi. Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Tuğrul Tankut ise deprem hazırhklan kapsamında, üzerinde çalıştıklan "Türkiye Deprem Strate- jisi"nin yakında sonuçlanacağım söyledi. 6 bin Mark toplandı Depremin anısma pedal çevirdiler İSTANBUL (AA) - Almanya'dan uçakla Istanbul'a gelen ve aralannda Alman uyruklu bir kişinin de bulunduğu grup, 17 Ağustos depreminde hayatını kaybedenlerin anısma Yalova'ya gitmek üzere bisikletleriyle Istanbul'dan yola çıktı. Atatürk Havalimanı'na sabah saatlerinde gelen grup adına konuşan Yaşar Çelebi, hâlâ depremin acısını yaşayanlann yanında olmak ve onlara küçük de olsa bir destek verebilmek amacıyla yola çıktıklannı belirterek, herkesin irnkânlan ölçüsünde bu insanlara yardım elini uzatması gerektiğini ifade etti. Çelebi, Almanya'da başlattıklan bir yardım kampanyasıyla topladıklan yaklaşık 6 bin markın depremzede lösemi hastası çocuklara verileceğini, bisiklet, oyuncak, giysi ve çeşitli eşyalardan oluşan bir tır dolusu yardım malzemesinin, bölgedeki diğer depremzedelere dağıtılacağım bildirdi. 20 bin Klsinln anısma Bu kampanya kapsamında aynca. deprem felaketinde yaşamını yitiren yaklaşık 20 bin kişinin anısına, bir de bisiklet turu düzenlemek istediklerini belirten Çelebi, turun, Istanbul'dan başlayarak, Yaîova'da noktalanacağmı ve bunun her yıl aynı tarihte tekrarlanacağını söyledi. Konuşmanın ardmdan 10 kişilik grup, lstanbul Bisiklet Sevenler Demeği'nden bir grubun da katılımıyla, Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali önünden bisikletleriyle yola çıktı. Polis ekiplerinin eskortluğunda turu sürdürecek olan grup akşam saatlerinde Yalova'ya ulaştı. Marmara Denizi 17 Ağustos depreminden sonra yedi gemi tarafuıdan incelendL Çanşmalann önümüzdeki yıl da sürmesi bekleniyor. Simyabanagemkrçö&cektstanbul Haber Servisi - Gölcük merkezli 17 Ağustos depreminde binlerce insanını yi- tiren Türkiye, sismik araştırma yapabilecek donanıma sahip gemileri olmadığı için Mar- mara Denizi'ndeki faylarla ilgili sorulann yanıtlanru "yabancıgemilere'' bıraktı. "Mar- mara Denta'nde meydana gelecek olası bir depremin büyüklüğünün ne olacağT ve "Is- tanbuTun bundan nasıletkikncceği" gibi so- rular ancak gelecek yıl gerçeğe yakın yanıt bulacak. 17 Ağustos depremi öncesinde "sır küpü" olan Marmara Denizi 2002 yılında ise devam eden çalışmalar sonucunda "Dünyanuı en fazlainceknmişdenizi" olacak. Marmara De- nizi'nde son 2 yıl içinde 3'ü Türkiye'ye ait 6 gemi araştırma yaparken bir geminin de in- celemeleri devam ediyor. Marmara'yı ince- lemek üzere yurtdışından iki geminin daha gelmesi bekleniyor. Marmara'yı inceleyen gemiler ve elde ettikleri veriler şöyle: MTA Sismik 1: Sismik-l'den alınan ilk veriler ışığında ITÜ Maden Fakültesi Deka- nı Prof. Dr. NaciGörür ve ilgili bölümlerden 10 bilim adamınca yapılan durum değerlen- dirmesinde enerji birikimi nedeniyle önü- müzdeki 30 yıl içinde Marmara Denizi'nde İstanbul'u etkileyecek bir deprem beklendi- ği ifade edildi. Arar Cemlsl: 150 metre derinlikte yapı- lan çalışmalar sonucunda hazırlanan rapor- da 17 Ağustos depreminin deniz tabanında yarattığı ana kmğın Hersek Deltası'nda son- lanmayıp buradan Armutlu Yanmadası'nın açıklanna kadar devam ettiği belirtildi. ÇubUklU: Marmara'daki derin çukurluk- lar boyunca barimetrik çalışmalar yaptı. Çu- buklu Gemisi'nin "sığ deniz sismiği araştır- malarT sonucunda Gemlik'ten Kapıdağ Ya- nmadası'na kadar devam eden "çok genç" bir fay olduğu iddia edildi. Le Surolt. "Fa> tekparçakmur'' ve "fay çokparça kmur 1 " hipotezlerini araştırdı. Pro- jede yer alan bilim adamlanndan Prof. Dr. NaciGörür, Marmara Denizi'ndeki faylann iki parça halinde kınlmasımn muhtemel ol- duğunu, ancak tek parçada da kınlma mey- dana gelebileceğini söyledi. Görür, tek par- ça kınlma halinde depremin büyüklüğünün 7.6, parçalı kırılma halinde ise 7'inin altın- da olmayacağını bildirdi. Odln Flnder: Çalışmalarda, Marmara De- nizi'nın kuzey kıyılannda 100 metre su de- rinliğinden daha sığ kıta sahanlıklannda ak- tif olabilecek önemli bir faya rastlanmadı. Ancak Marmara içinde bulunduğu bildirilen ve 7'den büyük iki deprem potansiyeli taşı- yan Kuzey Anadolu fayı ile bilgilerin, geçer- li olduğu belirtildi. Uranla CemlSİ: Marmara Denizi'nde dip- te derine gömülmüş vadiler tespit edildi. Bu "kanyonlarr> ın aktif deprem üretmeye hazır olduğu açıklandı. Le Nadlr: Çahşmalanna geçen hafta baş- ladı. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar 3 ki- lometre derinliği geçmezken Le Nadir, dep- remin meydana geldiği 10-15 kilometre de- rinden kesitler alacak. Ağustos ayı içinde Fransız Mairon Duf- rense araştırma gemisinin de Marmara De- nizi'ni araştırmak üzere Türkiye'ye getiril- mesi planlanıyor. Gemi, Marmara'nm 3 de- rin çukurluğundan 60 metre uzunluğa kadar karot örnekleri alacak. 2002 yılında da yine Fransız Le Atalante Gemisi ile deniz altmda fayuı oluşturduğu yamaç ve topografyayı be- lirleyecek. GÖRÜŞ Dr. YUNUS AKSOV Frankfurt Üniversitesi Öğretim Üyesi Türkiye'nin Riski: Likidite veFınansalHlas Bilindiği üzere IMF Türkiye'ye, bazı ozelleştirme ve ta- nmda liberalizasyon şartıyla beraber, son 12 yılda sür- dürülemez boyutta gelen borç servisıni, özellikle de fa- iz ödemelerini döndürebilmesi amaçlı toplamdaaşama- h olarak 19.4 milyar dolan bulacak likidite (yeni borçlan- ma olanağı) yarattı. Bu mıktann en önemli kısmı, borcu, daha doğrusu faiz ödemelerini döndürmede kullanıla- cak, küçük bir bölümü ise özellikle bankacılık reforrnun- da kullanılacak. Takas operasyonu ile bırlikte geniş bir kesimde programın azımsanmayacak başansı öiarak ni- telendirilen bu likidite, daha doğrusu borç sarmalı ve re- elfaiz konusunun iki temel noktasını ele almak istiyorum. Birinci olarak, uluslararası makro iktisat teorisine gö- re ülkeler, tüketim hareketlerinde büyük sapmalar yaşa- mamak için uluslararası piyasalardan daha uygun şart- lar (yerelden daha düşük reel taizle) altında borçlanabi- lirler. Bu yüzden her dönem üretimin tüketime denk ol- masına gerekyoktur. O anki tüketim eğiliminizo anki üre-' timinizin üzerindeyse borçlanabilirsiniz. Bir dönem son- raki tüketiminizin ise üretiminizden az olması, borcunu- zu faiziyle ödeyebilmeniz için şarttır. Eğer dönemler ara- sı bütçenize uygun hareket ediyorsanız, yani dönemler arası üretim toplamınız dönemler arası tüketim toplamı- nızı karşılıyorsa borçlanma olumsuz bir şey değildir. Son dönemde borcun üzerine oturma, ekonomi biliminde "Ponzi oyunu" olarak bılinen, son borcu ödememe di- ye bir şey yoktur. Eğer dönemler arası üretim tüketimin hep altında kalmışsa, gerekli üretim süreci değişiklikle- rini yapmamışsanız, iflas edersiniz. Türkiye, sermaye liberalleşmesini gerçekleştirdiği 1989 yılından itibaren üretimini arttırmadan tüketimini arttırarak sürekli borçlanmıştır. Borç vefaizleri üretimi art- tracakyatınmlar aracılığı ile geri ödeme yerine, maliyet- leri (reel faizleri) yükselterek, ıçeriden ve dışandan sağ- lanan yeni borçlanmayla (likidite) döndümneye çalışmış- tır. Her borç döndürme gırişimi reel faizi belirleyen risk primıni yükseltmıştir. Peki, nedir bu risk primi? ••• Uluslararası finans piyasalanndaki ekonomik birimler o ânı maksimize eden insanlardan oluşur. Bilgisayar ba- şında oturan teknisyenler ülkeler arası reel faiz farklılık- lanna göre ellenndeki portföyleri yönlendirirler. Çeşitli fi- nansal türevler aracılığı ile müşterilerine en yüksek ge- tiriyi sağlamaya çalışıriar. Sistem kısa dönemli mutlak rasyonalrte ile çalışır. Uluslararası sermaye hareketliliği- nin reel faiz eşitlemesıni sağlayacağı varsayılır. IMF ara- cılığıyla küresel anlamdafincinsal liberalleşmenin sağletfi- mış olduğu günümüzde, ülkeler arası reel faizler arasın- daki farklılıklar ülkelerin risk primı ile açıklanır. Türkiye'nin 1989'dan itibaren, borcunu döndürebilmek için ulusla- rarası ve güdük yerel sermayeye teklrf ettiği akıl almaz reel faizler, dönem dönem yuzde 80'lere varmış ve sü- rekli olarak dünya piyasalannın üzerinde kalmıştır. Bu- nun nedeni risk primidir Uluslararası piyasalar bazı kısa dönemli belirsizlik faktörleri yanında (enflasyon nedeni belirsizlik gibi) uzun dönemli olarak ülkenin son borcu- nu gelecekte ödeyip ödeyemeyeceğini göz önüne ala- rak ülke bazlı risk primini hesaplariar. Diğer deyişle ge- lecekte, daha dogmamış kuşaklann üretiminin, şu an hayatta olan kuşağın yarattığı borcu ödeyip ödemeye- ceğinin olasılığını hesaplayıp, yeni likidite için birfiyat bi- çerler. Bu da "ülke İflas nskıni" içeren risk primidir; reel faizin bir parçctsıdır. "Ülkenin iflas riski", risk priminin en azından Türkiye örneğinde en önemli boyutudur. Yani borçlanılan her ye- ni likidite (IMF'nın sağladığı 19.4 milyar dolariık likidite de dahil olmak üzere) son ödenmesi gereken borcun ödenme tarihini daha da geriye atarak ülke iflas primini (ve dolayısıylariskprimini) yükseltmekte reel faizleri dün- ya fiyatlannın çok üzerine çıkarmakta, uluslararası piya- salara çıkmayı, en azından uluslararası makro iktisat perspektrfinden, anlamsızlaştırmaktadır. ••• Ikinci nokta ise borç döndürme amaçlı yeni sağlanan' likiditenin reel ekonomi boyutudur. Yukanda belirtildiği üzere borçlar ve borç faizleri ancak gelecekteki üretim- le ödenebilir. Nomnal şartlar altında, uluslararası finans piyasalannda yerel piyasa fiyatlannın altında borçlanılan likidite, yatınmlar için reel ekonomıye ucuz kaynak ola- bilir. Türkiye örneğinde ise, tam tersine, reel ekonomiyi kurutucu bir rol üstlenmektedir. Bir örnek vereyim. Yıllık reel faizlerin yüzde 40 olduğu bir ortamdayatınm yaparak üretkenliği arttırmaktaş çat- lasa yüzde 10 gelir artışı sağlayabilir. Holding yapsı al- tnda hem reel hem finans sektöründe akt'ıf olan özel sek- törün terdhi, elbette gelecekte bu borcun ödenmesi için yatınm yaparak üretimi arttırmak yerine gelecekten gü- nümüzekaynaktransferi olacaktır. Diğer deyişle, bu şart- lar altında, kendi çıkannı düşünen ve rasyonel dayranan her şirket, üretim yerine reel faıze yönetmelidir, ki Türki- ye'de böyle olmaktadır. Buradaki sorun ise şirketlerin şu anki gelirinin üretimlerinden değil, gelecek kuşaklann gelecekte ödeyeceği vergilerinden oluşmasıdır. Diğer yandan da üretim sürecıni kurutarak "ülke iflas riskini" arttırmaktadır. Yani yine uluslararası makro iktisada ta- mamen ters düşen bir mantık işlemektedir. Uluslararası likidite, ülkenin üretim ihtiyacı için gerekli üretkenlik ya- tınmlannı kurutmaktadır (crovvding out). ••• Sonuç olarak: Borcun üzerine yatılmaz. Borcu ve fa- izlerini ödemek için üretim gerekir. Türkiye'nin sermaye liberalleşmesi Türkiye'nin mali iflasını kapıya getirmiştir. Fınansal iflas, bir mecburiyet olmamasına karşın, finan- sal piyasalar üzerinde kontrol olmadığı sürece, en azın- dan Türkiye için, kaçınılmazdır. Fınansal piyasalann açık kalması bir "din" değildir. Gelişmiş ülke emek piyasalannın açılması karşısında bir pazarlık aracı olabilir. Pazariık, rasyonel düşüncenin, ge- regjdir. Üzerinde bu kadar konuştuğumuz, kriz ve ülke çapın- damali iflaskonulan, gerçektetoplumlarve kuşaklar ara- sı kaynak transferinden başka bir şey değildir. Gerekli olan ise bütün gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi, ülke çtka- nnı koruyan "rasyonalite" ve emeğin de serbestisini içe- ren gerçek küreselleşme tartışmaısını açmaktır. ILAN T.C. FATİH ÎKİNCİ AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞFNDEN Esas No: 2000 729 Davacı Sevim Kombakçı tarafından davah Saim Kombakçı aleyhine açılan boşanma davası sonun- da; Mahkememizin 30.5.2001 tarih 2000/729 Esas, 2001/424 sayılı karan ile; Bahkesir. Bandırma ilçe- si, Haydarçavuş Mah. Cilt: 7, Hane: 248'de nüflısa kayıtlı Mustafa ve Naciye'den olma 12.04.1952 do- gumlu Sevim Kombakçı ile aynı yerde kayıtlı Sab- ri ve Sebahat'tan olma 21.05.1946 doğumlu Saim Kombakçı'nın boşanmalanna. Davacı taraf kendisi için herhangi bir nafaka ta- lep etmediğinden takdire yer olmadığına, peşin harçtan bakiye 1.160.000 TL. ilam harcının davah- dan tahsili ile Hazine'ye ırad kaydına, davacı tara- fın yapmış olduğu 106.130.385 TL. mahkeme mas- rafının davalıdan davacımn yüzünde. davalının yokluğunda, davalıya hüküm hülasası yerine geç- mek üzere ilanen teblığ olunur. 18.6.2001. Basın: 47768
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle