23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1» AĞUSTOS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 Turgay Kantürk'ün şiirsel metinlerden oluşan kitabı görsel metinlerden yola çıkıyor Tuzaldarla kuruhı yaşamÖZLEMALTUNOK "Saat dursa da akar zaman. 'lyi- lilcten maraz doğar" demişler miydi? Desinler. Yaşamda çözmek için bir şey gerekseydi; kördüğüm. Bu düğü- mii ancak kötüler atabilirdi. Artılar da- Çözmekse; susmayan. erteleme- yen, kaçmayan, korkmayan ve üreten insanın işidir. Bu savın da bir düğüm olduğu nu sö\ lemek bize kahr ve kör- düğüm iki uçludur. Başkasına bakan ve başkasını tespit eden kişinin, bakı- lan ve tespit edilen Idşi olduğunu her- kes bilir ve herkes unutur. Tespih bö- ceği, kimi kez tespit böceğidir. Böyle olması iyidir." Turgay Kantürk'ün şiirsel metin- lerden oluşan son kitabı Tuzak Ki- tap", Cördüğüm; Kördüğüm v e Düş veUykuTuzaklan adlı ıkı bölümden oluşuyor. Yavuz Tanyeli ve Neş'e Er- dok'un resımlerinden yola çıkarak önermeler, soru işaretleri. tespitler ve ikilemlerle; zamana, yaşananlara, bireye göndermeler içeriyor. 'Şiir, benim kendi disiplinim' - Bu kez görsel malzemeyle zengin- leştirilmiş bir kitap \erine, görseli okuyarakoluşturulmuş metinlerle ÇH kıyorsunuz karşunıza. TURGAY KANTÜRK - Şiirimi resimle desteklemekten çok, disip- linlerarası ilışkılerin artması yolun- da çaba sarf ettiğimi söyleyebilirim şimdiye kadar. Tiyatro gibi eklektik sayılabilecek, farklı disiplinlerin bir araya gelmesinden oluşan bir yapı- dan geliyor olmamm da etkisi var. Gösteri sanatlanyla olan ilişkimin plastik sanatlarda daha fazla gelişti- ğini fark ettim. Şiirin de hem biçim- sel hem de içerik anlamında görsel bir yanı olduğunu düşünüyorum, sö- zün görüntüye dönüşmesı durumu var okurun kafasında. Bu kez. gör- sel metinleri benım okumamdan olu- şan metinler var. 'Gördüğüm; Kör- düğüm' adlı metin^ Yavuz Tanye- li'nin 'SaatDokuzuÜçGeçe'adlı bü- yük boyutlu resminden yola çıkıla- rak yazıldı. Günümüz Türkiyesinin yakjn geçmışinı. cınnet panorama- sını ortaya koyan bir resim olarak okunabilir bu resim. Ikinci bölümse Neş'e Erdok'un resimlerinden yola çıkarak yazdığım 'Düş ve Uyku Tu- zaklan' adlı metinden oluşuyor. Düş ve uyku arasında. gündelik hayatın içinde, gündüz görülen düş ve uyku haline eklenen üçüncü ve dördüncü boyutun. uyku mu, düş mü, seçemediğimız o ganp anın ben- de yarattığı soru işaretlerını bir kez daha soru işaretine çev ırerek okurla buluşturmayı deneyen. hangısinin düş. hangisınin uyku. hangisinin uyanıklık olduğunu araştıran. daha çok denemeye yakın bir metın deni- lebihr. - Neden şiir değil de şiirsel metin- ler tanımlamasını kullannıav ı tercih ettiniz? KANTÜRK-Şıir. benim kendi di- siplinim ve kendi dısiplinımde ya- ratmaya çalıştığım bir araç aynı za- manda. Oysa bu kez başkalarının iş- lerinden. düşlerinden yola çıktığım söylenebihr. Ve bunun bıçemi de do- ğal olarak kendini getiren bir biçem oldu ve daha düzyazıya yakın metin- ler oluştu. Zaman zaman şiirin yan unsurlannı. seslen, rıtmı, metaforla- rı şiire ait kalıplar halinde kullan- dım. Şiirle düzyazı arasında gidip geldığı için şiirsel metinler tanımla- masını yaptım. - Metin tanımlamasının daha öz- gür yazmanızı kolaylaştırdığı söyle- nebilir mi? KANTÜRK - Şiinn her ne kadar tanımı yoksa da özgürlüğe o kadar izin veren bıralan degıl. Şiirin ken- di kurallan var, kendi geleneğinden kaynaklanan birikimlere yaslanarak 6 Olmayan bir sevgi ve iyilik dünyası oluşturarak bir şey yaratmak mümkün değil. Bilakis pisliğin ve kötülüğün içinde olmak gerekli. Sanatçının teması da giderek buraya geliyor, şiddet ve kötülük önümüzdeki günler için yaratıcıhğa çok daha açık. } yazıldığı için de bir kod kullanıyo- ruz. O yüzden de özgürlük alanlan- na yol açmayan. başka yollar açma- nıza yol açan bir alan olarak tanım- lanabilir. Bu metinlerde de biraz o alanlara girmeye çahştım. Sözün yan alanlannda kullanılabilecek birta- kım sloganlaştırmalan. kendime ait saymadığım. buyurucu da denilebı- lecek birtakım kutsal metinlerin söy- lem biçimlerini de zaman zaman kullandım. - Tuzak Kitap, kendinize mi, oku- yucuya mi kurduğunuz tuzaklardan oluşuyor? KANTÜRK-Tuzak kitabm iki an- lamı var benim için. Birincisi benim için taşıdığı riskti, şiirin k,arşısında bir tür tuzaktı bu tür söz soyleme bi- çimi. Daha önce yazdıklarıma ve bundan sonra yazacaklanma da oku- yucuyu gönderecek bir tuzak aynı zamanda. Bu iki anlamı düşünerek koydum Tuzak Kitap adını. Kitabın kendi içindeki tuzaklar ve benim şi- ir serüvenimdeki bir tuzak. Şikâyet eden, kendini anlatan, dert söyleyen şiirden yana olmadım hiçbir zaman. Ama şiirin biraz da tespitlere açık olması gerektiğini bu kitapla birlik- te ben de yazarken fark ettim. Tüm bu tespitlerden okurun da bir sonuç çıkaracağını düşünüyorum. 'Hoş tuzaklar kurmak mümkün' - Hoş ve cezfoedici tuzaklar olduk- lan da söylenebilir mi bu tuzaklaruı? KANTÜRK - Kitapta birçok şey olumsuz okumaya açık. Bir şeyi ter- sinden söylemenin çok etkili oiduğu durumlar var. İyilik. sevgi gibi kav- ramlann, anlayış biçimlerinin dünya üstünde artık yeni bir hayat oluştur- ma adına bir şey ıfade ettiğini açık- çası düşünmüyorum. Içi boşalmış kavramlarla yeni bir şeyler üretmek mümkün değil. Onun için bazı şey- leri tersinden söylemenin, hatta biz- zat karşısında yer almanın daha iyi- ye, daha yeniye açık olduğunu düşü- nüyorum. Olmayan bir sevgi ve iyilik dünya- sı oluşturarak bir şey yaratmak mümkün değil, bilakis pisliğin ve kötülüğün içinde olmak gerekli. Sa- natçının teması da giderek buraya geliyor; şiddet ve kötülük önümüz- deki günler için yaratıcıhğa çok da- ha açık. Kurulmuş tuzaklara yakalanma- mak üstüne kurulu bir hayatı zaten yaşıyoruz. ama bundan kastım böy- le bir yolun olmadığı. yolu olmadığı gibi kendi kurduğumuz şeylere de insanlann yakalanması için hoş tu- zaklar kurmak mümkün. Bu kitaptaki tuzaklar o anlamdaki tuzaklardır. Bunlar. benim kurtuldu- ğum tuzaklardan edindığim izlenim- lerle kurduğum yeni tuzaklardır. Bu tuzaklardan kurtulacak insanlann başka tuzaklar kurarak başka insan- lan da yakalayıp bu tuzak ilişkısinı çoğaltması mümkün. Bir yerde. tu- zaklardan sağ kurtulan insanlann de- neyimlerinin toplamıdır hayat. walt Dlsney'ln yeni fllmlne tepkl 6 Balon Çocuk' aîleleri kızdırdıLOS ANGELES (RE- UTERS) - Dünyaca ünlü ya- pım şirketi VValt Disney, yeni bir filme imza attı. 'Bubble Boy' adlı komedinin çok beğe- nileceğine inanan Dısney. film gösterime girmeden tepkıler toplamaya başladı. 'Bubble Boy': âşık. fakat kronik bağı- şıklık sistemı zayıfhğı sebebiy- le plastik bir kabarcığın içinde yaşamak zorunda kalan bir genci anlatıyor. Filmde, sevdi- ği kızı elde etmek için yaşadı- ğı kabarcıktan çıkıp koruyucu bir takım giyen hasta çocuğu. Jake Gyllenhaal canlandınyor. Gerçek yaşamda bu hastalı- ğın etkisinde kalan çocuklar- dan ve ailelerinden şirkete ge- len tepki ise büyük. 10 yaşındaki Scott lsminin açıklanmasının iste- meyen bir Disney yapımcısı. 24 Ağustos'ta gösterime gıre- cek olan filmin bu hastalığa yakalanmış insanlarla dalga geçmedığini söyled: "Kötübir maksat yoktu." McGuire'nın bu mektubu, 15 yaşındaki oğulları Jeffrey bu hastalıktan öldükten sonra 1987'de halkı bilinçlendirmek adına bir vakıf kuran Fred ve Vîcki Modell çiftinin yardı- mıyla elden ele geçti. "Yaşamak için kabarcık içindeduran bir insanı anlatan komedi filminin aflşlerini gör- meyi hazmetmekzor. Böyle ya- şajan çocuklara, olduğundan daha duyariı davranılması ge- McGuire. Dısney'in başkanı MichaelEisner'a yazdığı mek- tupta; "Komedifîlmi olarak ni- telendiriliyor, ama biz ciddi hastalıklar hakkında şaka ya- pılmasını komik ve eğlenceli bulrauyoruz" diye yazdı. ABD'de 500 binden fazla çocukta görülen bağışıklık sis- temınin yetersiz oluşu vücudu her türlü mikroba açık bırakı- yor. Bu sebeple hastalann vi- rüslerden çok sıkı korunmala- n gerekiyor. "Sağlığımı koruyabilmek için saatlerimi hastahanede ge- çirhorum. Ben tedavi görür- ken birçok insanın sinemada otunıp ciddi bir hastalığa gül- mcsi beni çok üzer" diyen McGuire, Disney yapımcılan- na sitem etti. rekh-" diyor Fred Modell. Filmin gösterime girmesin- den 3 gün önce, 21 Ağustos Salı günü Modells çifti New York'taki ofislerinde Scott McGuire ve bağışıklık hastalı- ğı olan diğer çocuklar ve aile- leriyle filmi onaylamadıkları- na dair bir konferans \erecek. Çift ayrıca Disney'e. konu hakkında çok az bilgisi olan insanları eğitmek için olanak- lannı kullanması doğrultusun- da çağn yapacak. 1976 da 'The Boy in the Plastk Bubble' adlı televizyon filminde John Travolta'nın canlandırdığı hasta çocuğun gerçek hayattakı annesi Carol Ann Demaret ise geçen hafta- larda bir mektup yazarak Dis- ney'e filmi gerı alması ıçın çağrı yaptı ve bir kampanya başlangıcı olarak bunıı gaze- telere gönderdi. 'Sanpınar-1914'ün ilk gecesinden elde edilen gehr tiyatroda 43 yılını geride bırakan Tevfik Gelenbe'ye verilecek. Açıkhava'da deprem var (mış)! MELTEM KERRAR Bir köşede bırakılmış bir kasaba Sa- npınar. Bir ho\ ardalık eğlentisinde. ne- reden nasıl çıktığı bilinmeyen deprem söylentısiyle kanşır ortalık. Tüm ülke hatta dünya, 'sözde depremle' sarsılır. Kasabanın yoksulluğu karşısında kos- koca imparatorluğun şehzadesı bile inanır dılden dile dolaşan söylentiye! Sonrası biraz cümbüş. biraz hiciv, bi- raz şamata. biraz oyun ve koca bir mü- zikal Açıkhava'da. Şehır Tiyatrolan'nın yedi yıl ara ver- diğı yaz oyunu geleneği. dün akşam prömiyerı yapılan 'Sanpmar-1914'le sürüyor. En son Reşat Nuri Günte- kin'in 'Çahkuşu' oyunuyla ara verilen gelenek, yazann Değirmen' adlı roma- nından TurgutÖzakman'm uyarladığı "Sarıpınar'la Harbıye Cemıl Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda 30 Ağustos'a dek sürecek. Hakan Altıner'in yönet- tıği oyunun kadrosu epey kalabalık. Sa- npınar'ın bir sürprizı de, yeni kuşak oyunculan. ZihniGöktay.Toron Kara- caoğlu \ e geçirdiği ciddi rahatsızlığın ardından ilk kez sahneye çıkan Feri- dun Karakaya gibi ustalarla aynı sah- nede buluşturması. İlk geceden elde edilen gelirin tiyatroda 43 yılını geride bırakan TevfikGelenbe'ye verilmesi de oyunu özel kılan bir başka neden. Mehmet Keskinoğlu, Ersan Barkm, Doğan Ba\B, Dinçer Çekmez, Uğur Kı- Mİcrnı, Ersin Sanver, Yavuz Şeker, Tur- gut Arseven'in de rol aldığı 'Sanpınar- 1914'ün orkestrası da. oyuncu kadrosu- nu aratmayacak kadar büyük. Özgün müziklerinı Cenk Taşkan'ın yaptığı oyunun koreografısi Selçuk Borak'a, dekor tasanmı Banş Dinçel'e ait. Hakan Altıner oyunun. sahte deprem esprisi altında sunulan çok güzel bir bürokrasi eleştirisi ve dramatik yapı- sıyla sağlam bir komedi olduğunu söy- lüyor ve Sanpınar'ın Turgut Özak- • Hakan Altıner'in yönettiği oyunun kadrosu epey kalabalık. Sanpınar'ın sürprizlerinden biri, yeni kuşak oyunculan, Zihni Göktay, Toron Karacaoğlu ve geçirdiği ciddi rahatsızlığın ardından ilk kez sahneye çıkan Feridun Karakaya gibi ustalarla aynı sahnede buluşturması. man'ın yazarhk ürünleri içersinde en usta işi olanlardan biri olduğunu düşü- nüyor. 'Sarıpmar-1914' aslında bir erkek oyunu. Altıner, oyunu müzikal forma getirirken Özakman'dan izin alarak ka- dınlı sahneler de eklemiş. Osmanlı Imparatorluğu'nun içinde- ki sarsıntıyı vTirgularken bugünle örtü- şen bir yapı sunan oyunu Altıner. oyu- nu epik bir müzikal olarak değerlendi- riyor. Oyunda günümüze göndermeler ve yabancılaştırma unsurlan, hem oyunculuk biçiminde. hem jestte. hem sözde çok fazla kullanılmış. Final şar- kısında ise 'Tamamen bu işler 2001'de böyle diyoruz açık açık' diyor Altıner. 'Sanpuıar-1914' yapısında bulunan hicıv mizah öğeleriyle birleştirilip fark- lı bir ritimle çıkıyor izleyici karşısına. Yaz oyunu olarak karamsar bir şeyi oy- namak, hele bugün içinde bulunduğu- muz koşullarda seyirciye haksızlık olur diye düşünmüş Altıner. Bu nedenle ko- medi dozunun yerinde olmasuıa, mü- ziklerde de eğlenceli motiflere bulun- masına dikkat edilmiş. Yönetmen. oyunda Brecht'in epik çalışmalannı hatta Comedie deü Arte'de var olan bü- tün yabancılaştırma ve matrak öğeleri kullanmış. Oyun, 3 Ekim'den itibaren Şehir Ti- yatrolan'nın yerleşik salonlannda sah- nelenecek ve sezon boyunca Açıkha- va'daki kadar zengin bir koro kullaml- mayacak. Altıner, dekorda kapalı me- kâna uyarlama problemi olduğunu söy- lüyor. ama ana kadronun esas alınaca- ğını ekliyor. Bu anlamda Açıkhava'da- ki gösteriler izleyici için özel 7 oyun olacak. 4 mılyondan satışa sunulan bi- letler Şehir Tiyatrolan ve Cemil To- puzlu Açıkhava Tiyatrosu gişelerinden edinilebilir. ESENTILER ZEYNEP ORAL Evet, Çok ftyıp Oldu... Çok sakin olup hiç yorum katmadan yazmaya çalışacağım... Birdurum sergilemesi: ANAP Kongresı'nin ertesi günündeydi. Çok satan bir gazetenin çok okunan bir köşesinde "Ayıp oldu Yekta Hanım" başlığı dikkatimi çek- ti. Bu başlık altında "Istanbul Operası'ndan bir sanatçı"nın mektubu yer alıyordu. imzasız, ya da yazanın kimliği köşe sahibi tarafından gizli tutu- lan bir mektup... Mektupta, kongrede "Lirik Tarıh" gösterisinin yer aldığı belirtiliyor; (AGİT zirvesindeki "Lirık Ta- rih"e övgüler düzüldükten sonra) Carl Orff'un "Carmina Burana", Beethoven'ın "Dokuzuncu Senfonisi"ne yer verilirken Mesut Yılmaz pro- pagandası ve "müziğe saygısızlıkyapıldığı" be- lirtiliyordu. Mektup, "Projenin müellifı Yekta Ka- ra 'nın kendi eserinin bu şekilde parti propagan- dasına alet edilmesini kabullenmesi affedilir bir şey değil. Yekta Kara, Carl Orff ve Beethoven'ın ruhlarından özür dılemelidir" diye bitiyordu. Ertesi gün aynı gazete, yarım sayfasını bu ko- nuya ayırıyor. "Carl Orf, siyasi aranjman oldu" başlığı altında (Bestecinin adının yanlış yazılma- sı, o gazeteye ait, bana değil) bir soruşturmâ açı- yordu. Belli başlı eleştirmen ve müzik otoriteleri de Carl Orff'un sözleri nasıl değiştirılir, nasıl olur, çok ayıp, saygısızlık diyerek tepkilerini dile geti- riyordu. Daha ertesi gün (etti 3. gün) aynı gazetenin ay- nı köşesinde Kültür Bakanı'na soruluyordu: "te- tanbul Devlet Opera sanatçılarının parti kongre- sinde gösteri yapması sanat etiği ile bağdaşır mı?" Yekta Kara'nın görevden uzaklaştırıldığı anımsatılarak, katılan sanatçılar için de soruştur- ma açılacak mı diye soruluyordu. Daha ertesi gün (etti 4. gün) aynı köşede, Dev- let Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi Buha- ralı sorulan yanıtlıyor, yönetmeliği açıklıyor, izin almadan böyle bir iş yapılamayacağını belirtiliyor, olayı "Kurumunu hiçe saymaya devam eden Yekta Kara'nın görevden alınmasının ne kadar yerinde bir karar olduğunun göstergesidir" diye niteliyor ve katılan sanatçılara soruşturmâ açıla- cağını belirtiyordu. İmzasız bir mektupla başlayan, dört gün bo- yunca en ateşli biçimde süren bu suçlayıcı ya- yınlardan sonra, eli telefona ulaşabilen herkesin kolayca öğrenebileceği birkaç gerçeği öğren- dim. Şöyle ki: - ANAP Kongresi'nde sunulan "Lirik Tarih" gösterisi değil, aynı türde (lirik tarih türündeki) ye- ni bir gösteri "Türkiyem"d'\. - "Türkiyem"\ Ali Taygun hazırlamıştı. Bu gös- teriyle Yekta Kara'nın hiçbir ilişkisi yoktu. (Sanat- çının eski eşi olmakla suçlanmak ya da suçlan- mamak, ayrı bir konu) - Gösteri Devlet Opera ve Balesi'nin değil, Is- tanbul Türk Müziği Orkestra ve Korosu, Bulga- ristan-Ruscuk Opera Orkestrası, Pulathane Halk Dansları Toptutuğu, Fatih Erkoç ve arkadaşları gibi birçok topluluğun bir araya gelmesiyle oluş- turulmuştu. - Beethoven 9. Senfoni'nin sonu Almanca, Carl Orff, "Carmina Burana"daki "O Fortuna" şarkı- sı eski Almanca ve Latince, yani tek sözcük de- ğiştirilmeden orijinal halinde sunulmuştu. - Yapılan tek değişiklik, bir tulumbacı türküsü olan ve geleneğinde söz değişimine olanak ta- nıyan "Hurşit Reis sandık sana emanet" sözle- rinde yapılmtştr. Bu dize, "Mesur Reis sandık sa- na emanet" olmuştu. "Ayıp Oldu Yekta Hanım" diye başlayan dört günlük yaylım ateş boyunca nedense (!) kimse bu gerçeklere ulaşamamıştı... Sonra ne mi oldu? Aynı köşedeki son suçlama ve karalama yazısından üç gün sonra aynı gaze- tenin bir başka sayfasında "Kültürazzi" (kültürün paparazzısi olsa gerek) imzalı (yani imzasız), yu- karıdaki yanlışları düzeltmeye çalışan, gerçekle- ri dile getiren "Olmayan sanatçılara dava" baş- lıklı "mizahi" (!) bir yazı çıktı. O köşede ise tıss... Ne demeli? "Zavallı ülkem" diye söze girip mesleğe yeni başlayacak gazeteci adaylarına öğütlerden ge- çerek neler, neler söylenebilir... Içimden hiçbir şey söylemek gelmiyor... Ben bir durumu sergiledim, nasılsa sizler yo- rumunu yapabilirsiniz. Bvis Presley CD'si Tokyo'da • TOKYO (AA) - Japonya'nın Başbakanı Junichiro Koizumi'nin en sevdiği parçalan bir araya getirdiği Elvis Presley CD'sı, Tokyo'da gelecek hafta satışa sunulacak. 'Junichiro Koizumi Sunar: En Sevdiğim Elvıs Şarkılan' adını taşıyan CD, uluslararası müzık şırketı BMG etiketi ile müzik marketlerde yerini alacak. Presley'i ölümünün 24. yılını anma çerçevesinde hazırlanan ve 25 şarkının bulunduğu CD, 50 bın adet olarak sadece Japonya'da satılacak. Sanatçının 'Are You Lonesome Tonight?', Tt's Now or Never' gibi hit olmuş parçalannın bulunduğu CD'nin ön kapağmda Koizumi'nin dalgalı, uzun saçlanyla Elvis'le yan yana gülümseyen bir fotoğrafı bulunuyor. BUGÜN • İŞ SANAT'ta 'Avrupa Sinemasında Kadına Bakiş' başlığı altında Claude Sautefın k Nell> ve Bay Arnaud' adlı filmi göstenlecek. (0'212 31615 77) • BEYOĞLU StNEMASI'nda Onat Kutiar anısma Lars \'on Trier'ın 'Karanhkta Dans' adlı filmi izlenebilir. (251 32 40) • CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA i TİYATROSU'nda saat 21.00'de Rafet El ! Roman'nın konseri dinlenebilir. (0 212 317 77 22) • NÂZEVI KÜLTÜREVİ'nde saat 15.00'te Buster Keaton ve Clyde Bruckman'ın yönettiği 'General' adlı film gösterilecek. (245 04 81) • BÜYÜKADA KtTAP ŞENLİĞt'nde saat 16.00-21.00 saatleri arasında FüsunÖnal'ın imza günü gerçekleşecek. (382 33 66)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle