23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 AĞUSTOS 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Asansör boşluğu Düğmeye biz dokunsak bir cierece... Biri parmağını ba- sıyor, hoopp yukarı, diğeri dteğiyor paattt aşağıya... Milli Produktivıte Merkezi Araştırma Bölüm Başkanı Dr. Halit Suiçmez ile bir konfe- ranstan çıkıyorduk, "Bizdeki büyüme rakamlan" dedi, "asansör gibi. Bır inip bir çı- kıyor. Keskin düşüyor, hızla yükselıyor." Arşivini kanştırmış, birkaç gün sonra 1990'dan bu ya- na reel gayri safi milli hasıla oranlarını gönderdi: 1990'da yüzde 9.2 imiş, 1991'deyüzdeO.3'einmiş. In- me bıle değil, yuvarlanma. 1999'da eksi yüzde 6.1 ol- muş, 2000'de yuzde 6.1'e çıkmış. Bu yıl beklenen oran da eksi yüzde 7 düzeyinde olacakmış. Tutana aşkolsun, hızla tabana çakılacağız ya- ni. Halit Suiçmez, "Araştır- mayı-geliştirmeyi, yatırımı, bölgeselgelişmeleri, bilgitek- nolojilerinı, üretimi, vehmlili- ği, ihracatı, eğitimi, sağlığı konuşmamız gerekirken" di- yor, "faiz-kriz-dövizlabirentin- de ömür tuketiyoruz." Labirent deyince, aklımıza "kobaylık" geldi, ister iste- mez. Hem uluslararası kuru- luşlann temsilcileri Türkiye'yi, deneylerıni serbestçe yapa- bilecekleri bir "laboratuvar" olarak görmüyorlar mıydı? Evet, tam daöyle... Biz bunları başımızın üs- tündeki düşünce balonuna kendı kendimize sığdırmaya çalışırken, Halit Suiçmez de- vam etti: - Enflasyonda dünya şam- piyonuyuz. Başka? - Gelir dağılımı en bozuk ülkeler arasındayız. Sonra? - Kişi başına eğitim harca- ması Japonya'da 950, Al- manya'da810, Türkiye'dede 74 dolar. Daha? - Bize gerekli olan, tek ba- şına pozitif büyüme değil, is- tihdam yaratan vesosyalge- lişmeye yansıyan bir büyü- me. Bu ise, eğrtimli, sağlıklı ve geleceğe güvenle bakan bi- reylerin sayısının artmasıyla olanaklı... Ah, ah! Nerede o günler... , Neyzen'den dizeler Gözleri görmeyen biri, Neyzen Tevfik'e soracak olmuş: - Neler oluyor, durum nasıl? Neyzen, yanıtlamış: - Gördüğunüz gibi. Bugünkü açıkgözler danışsaydı Neyzen'e, ne derdi ki? Kesin, şu dizelerini sıralardı peş peşe: "Çürüdü memleketin içyüzü, çöktüyse temel I Şimdi- lik harice karşı yehmiz olsa dahi. I Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın, I Tükürür zannedehm çehremize tarihi." ISİKKANSÜ Dertlerin Iay hattı Binlerce yurttaşımızı yitirdiğimiz 17 Ağus- tos depreminin üstünden iki tam yıl geç- ti. Sorunlar, dertler, sızılar dinmiyor, bitmi- yor. Sayıştay Başkanlığı'nın hazırladığı "Marmara ve Düzce Depremleri Sonrası Ye- niden Yapılanma Faaliyetleri" başlıklı de- netim raporunda da bunların izlerini gö- rüyoruz. 50 sayfayı aşkın rapordaki belir- lemeler, yakınmaların altındaki fay hatla- nnı dile getiriyor: - Deprem bölgelerinde yürütülen faali- yetler kapsamında çok büyük miktarda kamu kaynağı kullanılmıştır. Kanun hük- münde kararnamelerle harcamaların pro- sedürleri ve denetimleri yeniden düzenlen- miştir. Getirilen düzenlemeler hesap ver- me sorumluluğu ve şeffaflık ilkelerini za- fiyete uğratmıştır. - Yapılan hasar tespit sonuçlarına kar- şı çok sayıda itiraz olması ve sonradan bu itirazların büyük bölümünün ikinci incele- melerde hakiı bulunması, ilk hasartespit- lerinin sağlıklı yapılmadığını ve gerçekle- ri yansıtmadığını göstermektedir. - Hasar tespitinde olduğu gibi, hak sa- hipliği çalışmaları da önceden gerekli şe- kilde eğitilmiş yeterli sayıdaki teknik per- sonel tarafından yürütülmemiştir. - Getirilen düzenlemelere göre; projeyi hazırlayan, inceleyen, onaylayan, işi pro- jesine göre yapan (müteahhit) ve işin pro- jesine göre yapıldığını kontrol eden (fen- ni mesul) kişi, aynı gerçek ve tüzel kışi olabilmektedir. Bütün görev ve yetkilerin aynı kişinin uhdesinde birleşmesi, orta ha- sarlı binaların onarımı konusundaki kont- rolleri neredeyse ortadan kaldırmıştır. - Evi olmayan ve deprem bölgesinde kiracı konumunda yaşayanlann sayısına iliş- kin bilgiler yoktur ve bu durumda olanla- rın kalıcı konut sorunlarının nasıl çözüle- ceğine ilişkin herhangi bir politika gelişti- rilmemiştir. - Kalıcı konutların müteahhitlere yertes- limi yapılmasından itibaren 150 takvim gününde bitirilmesi hedeflenmiştir. Kasım ve Aralık 2000'de bitirilmesi planlanan ko- nutların yüzde 48'ı, Haziran2001 itıbarıy- la teslim edilememiştir. Sayıştay raporunun "öneriler" bölümü ise şöyle başlıyor: "Çağdaş kamu yönetıminin iki temel kavramı, hesap verme sorumluluğu ve şef- faflıktır. Faaliyetlerin başarılı birşekilde yü- rütülmesi bu ilkelere uygun hareket edil- mesine bağlıdır." Anlayana! Genel-lş Sendikası, örgütlü olduğu çeşitli belediyelerin ihale listelerini taramış. Anlaşılmış ki, taşeronlara devredilen hizmet alanlannın hemen hepsi, beledtyelerin kendi kadrolanyla gerçekleştirmeleri gereken sorumluluklar: Cadde ve sokak süpürme, temizlik, çöp nakli, park- bahçe işi, belediyelere ait binalann bakımı-onarımı, yağmur suyu ve atıksu kanallannın döşenmesi, Hemşerilik tarıhe karışıyor içmesuyu ikmal inşaatı vb. Genel-İş Sendikası'na göre ihale alanlannın geniştemesi ile TBMM'ye sunulmak üzere hazırlıklan süren yerel yönetimler yasa taslağı arasında koşutluk var: "Taslak; beledıyeleri, yerel kamu hizmeti üreten birimler olmaktan çıkanp ihale yapan makamlara dönüştürmektedir. Halkın temel ihtiyaçlannı karşılamak anlamına gelen yerel kamu hizmetlerini piyasa malt haline getirmektedir. Su, atıksu, çöp hizmetleri, piyasantn fiyat sistemine bağlanmaktadır. Üstelik bu hizmetler karşılığında alınacak bedel ön ödeme olarak tahsil edilebilecektir. Özelleştirme, yabancılaştırma ile iç içe sokulmuştur. Belediye hizmetleri, ulus ötesi şirketlerin kâr alanı haline getirilmektedir. Su, kanalizasyon, çöp hizmetleri birleştirilmekte; böylece tüm temel altyapı hizmetlerindeki kamu tekeli topluca özel yerli-yabancı tekellere devredilmektedir." İşin ilginç yanı, daha yasa çıkmadan taslakta öngörülenler şimdiden gerçekleştirildi bile. Belediyelerin hemşerisi değiliz artık, taşeron şirketlerin müşterisiyiz. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMlROĞLU Gerçek Öyküler Bursa'da trafik ekipleri ba- zı yerlere pusu kurmuş, mi- nibüslerin alması gerektiğin- den fazla yolcu alıp almadı- ğını denetliyor. Yakaladığına kesiyor 50 milyon cezayı. Ta- bii, klasik çözüm giriyordev- reye, karşıdan denetlemeyi gören şoför yolculara "Çök çök!" diye bağınyor, herkes çöküyor. Ama bir seferinde mînibüs tıklım tıklımrnlş. Öy- le çökülecek tarafı falan kal- mamış işin. Şoför yine de "ha gayret" diye ayaktakile- ri yere çöktürmeye çalışıyor. Bir ara 50 milyonun can hav- liyle bir kadına, "Ablacım sen yere bır uzanıversen yeraçı- lacak" bile demiş. Ama yine de yok, yakalanacak belli. Ekıplere 100 metre kala bir trafik ışığı var, kırmızıda bek- liyorlar, gerilim had safhada. O sırada yolcunun biri şofö- rün haline acımış. "Kardeş ben alışverişten geliyorum. Havlu da a/mıştım, şu havtu- lardan birini aynaya bağla- yalım. Sen de oynak bir ka- set koy, düğün arabasıymış gibi geçelım!" demiş. Daha yeşil yanmadan bitiriyorlar işi. Ekiplerin yanından şu va- ziyette geçiyorlar: Minib'ü- sün aynasına bağlanmış bir havlu, sonuna kadar açılmış bıroyun havası, ayaktaki yol- cular oynuyor, oturanlar el çırpıyor! Trafik ekibi de dur- durmuyor bunları, sanki dü- ğün minibüsü olunca fazla yolcu almak tehlike yaratmı- yormuş gibi! ••• Bir arkadaşımla birlikte, Harbiye'de, gecenin geç bir saatinde travestileri toplu halde taşıyan bir servis gör- dük. 50 metrede birdurup iki- şer ikişer yol kenarına bıra- kıyordu içindekileri, okul ser- visi gibi. • • • Bir başkası anlattı, yine Harbiye'de bir travesti yürü- yormuş, gayet süslü püslü. Arkasında da iki tane adam yürüyor. Travesti yan gözle bu adamlara bakıyor, "Aaah, şu hayattan kurtarsa biri beni" diyor, sonra da ekliyor: "De- eermişım!" • • • Seyyar satıcılann yoğunlaş- tığı Eminönü'nde, son yıllar- da Türkiye'ye gelen zenci- lerden de epey sayıda satı- cı bulunuyor. Bu zenci satı- cılar daha çok saat, hediye- lik eşya, masklar, minik to- temler, vb. satıyor. Bir gün zabıta baskını oluyor, bizim satıcılar hemen toparlanıp kaçıyor, şehre acemi zenci- ler ne olduğunu tam anlaya- mıyor, bizimkilerden biri ka- çarken bir zenci meslektaşı- nı uyarıyor: - Amokaçi, durma, zabıta geldı! Topla tezgâhı, kaç Amokaçi kaç! • • • Kardeşim Funda, bir gün Kadıköy meydanında, kâğıt mendil satan çocukları gör- müş büfenin yanında. Ço- cuklara: - Size gofret alayım mı?.. demiş. - Ne gofreti abla, bir güzel- lik yapacaksan çorba ısmaf- la!.. demiş çocuklardan biri. Kardeşim "Tamam"demiş, bir lokantaya doğru yürüme- ye başlamışlar. O sırada ço- cuklardan biri, cebinden oyuncak cep telefonunu çı- kanp şöyle konuşmuş: - Hayatım beni yemeğe bekleme, arkadaşlarla çorba içmeye gidiyoruz!.. Neruda'nın hemşerisiyle bakıştığı an! Sevgili Sunay Akın'ın son kitabı "Istanbul'da Bir Züra- fa" Çınar Yayınları'ndan çık- tı. Kitaptaki yazılar, doğada- ki ezeli ve ebedi dostlarımız olan hayvanlara birer selam ni- teliğinde. Akın'ın herzaman- ki "ince araştırmacılığı" bu ki- japta da ön planda. "Hayata Çnerakı olanlann" alıp okuma- 5i gereken bir kitap. t Fakat Sunay Akın, bu kita- bı bana imzalayıp vermek için l'her nedense" Trabzons- por'un Beşiktaş'ı yenmesini bekledi! O da haklı, 8 yılda bir gerçekleşen bir olayın ta- Üını çıkarmak hakkıdır. Takım yenildi diye sözümüzden dö- hecek değiliz, bir "aksi lig" olmazsa Beşiktaş şampiyon olacaktır. Hem "namağlup" olmak sıkıntı yaratır (48 haf- tayla rekor bizde, hatırlatınm), (Ik haftadan bu sıkıntıyı aştık, fena mı? (Umanm geçen haf- taki gibi olmaz, yarın bu say- fanın hemen arkasında Bur- sa deplasmanında alınan ga- libiyetin ayrıntılarını okuruz!) Sunay Akın çok ilginç bir şey anlattı: Galiba Paris'te, bir sokak ressamı, oğlunun karakalem portresini yapmış. Portre güzel olmuş fakat sa- dece ufaklığın gözleri biraz çekik çizilmiş. Çünkü ressam Uzakdoğuluymuş ve Sunay'ın anlattığına göre bütün port- relerindeki gözler hafif çekik- miş! Akın'ın kitabından bir pa- ragrafı sizle paylaşmak iste- rim: "Neruda, Erivan Hayva- nat Bahçesi'ndeki gözlemle- rinedeyerverirkitabında. Git- tiği ilk kafes kartalınkidir. Fa- kat 'Hemşerim beni tanıma- d ı' diye yazar. And Dağlan 'nın o dev kuşunun kafesin birkö- şesine büzülerek kendisine 'bomboş ve kuşkucu' göz- lerle bakmasmdan oldukça etkilenir şair. Ve şunlan yazar. 'Ben de ona hüzünle baktım. Ben o dağlaradönecektim, o ise buradaki hapis hayatını sonuna değinsürdürecekti.'" (sf. 124) KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakut turk.net yine de ufnuj/viüm c biri ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl HARBİ SEMİH POROY semihporoyfn yahoo. com BULUT BEBEK MIRAYÇIFTÇİ bulutbebekuı hotmail.com TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN ASYA'YI SARSAN L/ÛERL t22?'P£ &ueÜN, KURUCUSU CENGİZ »AN, 72 YAŞtNM ÖLOÜ. S/R MOĞOC 8£Y/N'N OStU OLAN TrMUÇİN'İN(6£NÇ- İ AP) ÇEVB0eK/ OA/>#t Bte£?TXM£K f İMPAGA7OBLÜK KUSMAYA DEĞİN BÜYÜOÜ- t202'P£, TUMMOSOL VE TATAÜLAHIN HANI Ç//CT/ VE KUÜIILT^YCA OtSİNB «CEN6/2''(HANLAJl HAHl') AOl VE&İLDİ. PAHA SONRA, ÇI'N'I, TÜRKİSTAN'(, I'RAN'I VE KAFKAYI ALARAK DEVBİR LUK LARl YANINDA YASAIA/?/ İLE D£ ÜN- ÜJY0Ü."C£N6ij> YA&AIAR/* YUZY/LOVZ- CA UYSULAMA AIAA/I GÖRÜŞ EMİN GÜRSES Hazar'ın Statüsü Hazar Denizi'nde 24 Temmuz'da Bakû'nun ken- disine ait olduğunu iddia ettiği bölgede (Iran buna karşı çıkıyor) Azerbaycan adına petrol aranması ne- denıyle Bakû-Tahran arasında bir gerginlik yaşanmış- tı. Hazar'ın ne ka'dannın hangi kıyı ülkeye ait oldu- ğu Sovyetler Birliği ile Iran arasında imzalanan Şu- bat 1921 ve Mart 1940 anlaşmalanyla belirlenmişti. Sovyetler'ın dağılması ve Hazar Denizi'nde bulunan yüksekdeğerdeki enerji kaynaklan üzerindeki ulus- lararası rekabetin artması nedeniyle tartışma yeni- den gündeme geldi. En önemli kaynaklann Azer- baycan ve Kazakistan karasularında bulunması Ha- zar'a kıyısı olan devletlerden özellikle Iran'ın Ha- zar'daki kaynakların eşit paylaşımı talebini günde- me getırmesıne yol açmıştır. Hazar'ın kapalı deniz mi yoksa uluslararası ya da cephe gölü muamelesi mı göreceği tartışma konu- sudur. Kapalı deniz kavramı, Hazar Denizi'ne sahili olan devletlere kendi karasuları içindeki kaynaklan kullanma hakkı vermektedır. 1982 tarihli Birleşmiş Mil- letler Deniz Hukuku sözleşmesiyle belirtilen 'orta hat çizgisi' kıyı devletıne kendı hattı içinde kalan kay- naklar üzerinde sınırsız kullanma hakkı vermektedir. Fakat 'taraflann haklannın ve sonjmluluklannın ışbır- liğiyle belirlenmesini' öneren 123. madde bu konu- da yeni sorunlar gündeme getirmektedir. 1940 an- laşmasında 'orta hat' kavramının olmadığını öne sü- ren Moskova, tek taraflı kararlara karşı çıkarken Iran ve Türkmenistan'ın Azerbaycan ve Kazakistan ile tar- tışmasında denge politikası izliyor. Petrol rezervle- rinin önemli oranda Kazakistan ve Azerbaycan ka- rasularında bulunması bu iki ulkeyi avantajlı duru- ma getirmektedir. Buna Iran ve Türkmenistan açık- ça karşı çıkmaktadır. Iran'a göre Hazar bir göldür ve kaynaklan kıyı devletlerce eşit olarak paylaşılmalı- dır. Ortak ekonomik paylaşıma öncelik verilmesini ta- lep eden Iran'a Bakû yonetimi Sovyetler Birliği ve Iran'ın kendı alanlarında uzun yıllar Hazar'ın doğal kaynaklannı kullanmış olduklannı hatırlatmaktadır. Bu nedenle Bakû, buradayeni bır 'ortakçıkaralanı'kav- ramının kabul edilemeyeceğini ileri sürüyor. Soçi'de yapılan BTD zırvesinde Aliyev, Putin'in des- teğini aramış ve Azerbaycan, Rusya, Türkmenistan ve Kazakistan'ın bir araya gelerek Hazar'ın statüsü konusunda ortak bir politika belirlemelerini istemiş- tı. Türkmenistan buna karşı çıkmış ve Iran'ın da da- hil edilmesiyle Hazar'ın yasal statüsünün belirlenme- • sini istemişti. Iran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekrete- ri Hasan Ruhani Rusya Federasyonu'nun Tahran Bü- yükelçısı AleksandrMaryasov'laöAğustos'taTah- ran'da yaptığı göruşmede Tahran'ın Hazar konu- sundaki tutumunu değıştirmeyeceğini ifade etmiş, Maryasov ise kendisine 1921 ve 1940 anlaşmaları- nın halen geçerlı olduğunu söylemışti. Tahran, Hazar'da hangı alanda hangi kıyı devleti- nin arama yapma hakkı olduğunu belirlemek içın düzenlenecek olan ekim zırvesine hazırlanıyor. Iran Dışışleri Bakan Yardımcısı Ali Ahani 10 Ağustos'ta Aşkabat'ta Türkmenistan Cumhurbaşkanı Niya- zov'la Hazar'ın yasal statüsü konusunda görüşme- lerde bulundu. Ikı taraf da statunün tartışmalı oldu- ğu alanlarda anlaşmaya vanlana kadar petrol-gaz ara- ma ve çıkarma çalışmalarının durdurulmasını istedi. Tahran yönetimınin, ABD'nin Iran-übya Ambargo Yasası'yla Iran'dakı enerji sektörüne 20 milyon do- ların üzerıne yattrım yapılmasını yasaklamasından (2006'ya kadar uzatıldı) rahatsız olduğu bilinmekte- dir. Tahran, yaptığı açıklamalarla bu ambargodan ABD'Iİ şirketlerin zarar gördüğünü sürekli gündem- de tutarak ambargoyu delmenin yollannı arıyor. Iran Petrol Bakanı Namdar-Zanganeh 4 Ağustos'taki açıklamasında Iran'ın petrol arama araç-gereçleri- nın 30 yıllık olduğunu, üretımın günlük 1.5 milyon va- rile düştüğünü, yasanın yabancı yatırımlan caydın- cı rol oynadığını kabul etmişti. Hazar'da kendi kara- sularında kayda değer petrol bulunmaması Iran'ı Azerbaycan kıyılarına yakın alanlara itmekte ve bu alandakı yabancı şirketlerin yatınmlanndan pay ala- bileceğını hesap etmektedir. Hazar'da asıl anlaşmazlık Iran ve Azerbaycan ara- sındadır. Bu anlaşmazlık gergınliği arttınrsa Was- hıngton'ın askeri olarak buraya adım atmasının yo- lu açılacaktır. Son donemlerde VVashıngton'ın Mos- kova'yla bazı konularda uyum arayışına girmesi Mos- kova'yı bölge politikalannda en önemli destek ola- rak gören Tahran'ı zora sokacaktır. Eğer Hazar'a kı- yısı olan ülkeler kendı aralarında bır anlaşmaya va- ramazlarsa Hazar'ın kaynaklan üzerindeki rekabe- tin sonucunu VVashington ve Moskova arasındaki kar- şılıklı çıkar hesapları belırleyecektir. E-posta: emingurses«j yahoo.com - Fax: 0212 513 85 95 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Hindis- tan'da parya- lardan da aşa- ğı sayılan ve 3 "dokunul- raazlar" da denilen halk. II Bir ilimizin merkezi. 3/ Kafa... Tahta ve kereste biç- meye yarayan büyük bıçkı. 4/ Me- saj... Bir işi yerine -| getirme. 5/ Tellürün 2 simgesi...DörtHali- fe'nin sonuncusu... Dolma yapmak için c hazırlanan karışım. 6/ ABD'de bir eya- let. II Macaristan'da üretilen ünlü bir şa- rap... Bircetveltürü. 8/ Kirpik boyası... Bir nota. 9/ Hamurun fırına \eriimeden önce dinlenmesi için üzerinde bek- letildiğı tahta... Türk tuluat tiyatrosunda baş ko- mik görevindeki uşak tiplemesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tüm canlıların doğal olarak içinde yaşadıkla- n, yetiştikleri çevre. 2/ Kas... "O yer" anlamın- da kullanılan sözcük. 3/ Titreme, titreyiş... Me- tin Toker tarafından yayımlanmış haftahk bir haber dergisi. 4/ Kalın bükülmüş sicim... Balık yumurtasıyla yapılan bir tür meze. 5/ Araplarda Müslümanlıktan önceki çağ. 6/ Ağzımızdaki diş- lerin birbölümüne verilen ad... Belirti... Lityum elementinın simgesi. 7/Alman faşisti... Bilgisiz, kültürsiiz kimse. 8/ Ham petrolun bitmiş ürünle- re dönüştürüldüğü fabrika. 9/ Istavrit balığının kü- çüğü... Hayat arkadaşı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle