23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SA/FA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2001 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusfn cumhuriyet.com.tr K urtuluş Savaşı kahra- manlannın birlikte kurduklan ve ülke- mizin siyasi yaşamı- na temel taşı olarak yerleştirdikleriCHP ile »lantanışıklığım oldukça eskiye da- yanr. Ilkokula başladığım 1949-50 ders yıhydı. Beş sınıfin aynı ortak kullanım alanını paylaştıkları kara tafranın üstünde, sol yakalannda al- tıoL rozeti bulunan Atatürk ve İnö- nünün birbirlerine bakan resimleri- ni bugünkü gibi anımsıyorum. Yaz diııencesi dönüşünde Atatürk'ün bir başka resmi, tek başına asılıydı aynı yerde. Bu değişikliğin nedenıni ABC'yi kendisinden öğrendığim, Ari- fıye Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenim Sayın Emin Ergüren'e dığer resmin ne olduğunu sorduğumda aldığım ya- nıt benim için ilşinçti. Mayıs ayında yapılan seçımdelnönü'nün partısı se- çiıri kaybetmiştı. Bu yüzden Ata- türk'ûn resminin tek başına olacağı- nı, ilkokul ikinci sınıf öğrencisinin anlayabileceğı bir dille özetlemişti bana. Ortaokul son sınıfta bu altıoklu par- tinin genel başkanı rahmetli tsmet Inönü'nün seçim konuşmasını (1957 erken milletvekili seçimi) Adapazan Gümrükönü Meydanı'nda bir söğüt ağacının gevrek dallan arasında izle- miştim. Kürsüde Inönü'nün hemen yanında tsmail Rüştü AksaL Nihat CHP ve Cumhuriyet Prof. Dr. MllStafa ÖZYURT CHP Parti Meclisi Üresi Erim ve Fazıl Şerafettin Bürge dikili- yorlardı. Hiçbir kişisel çıkar gözet- meksizın oy kullanmaya başladığım ilk seçimden bugüne değin, oyumu seve seve hep CHP'ye verdim. Elim- den geldiğince, dilimin döndüğü ka- danyla CHP'lı olduğumu her ortam- da çekinmeden dile getirmeye de özen gösterdim. Cumhuriyet gazetesi ile ilk tanışma- ma gelınce, yine ortaokul sıralannda oldu sanınm. Tüıkçe öğretmenimiz Sa- yın Hasan Bakaoğju'nun ceketinin ce- binde gördüğüm bu gazeteyi bir iki ko- pukluk dışında sürekli okudum ve iz- ledım. 1970'li yıllarda pazar günleri bu sayfayı, rahmetli Hıfeı Veldet Veli- dedeoğlu ile Şevket Süreyya Aydemir dönüşümlü olarak paylaşırlardı. Bu ıkı değerli bılim adamı ve yazan, se- verek okumanın ötesinde yazılannı keser bir dosyada saklardım. Bursa Tıp Fakültesi'nde görev aldıktan sonra Şevket Süreyya Aydemir bir ara has- tam oldu. Hekim-hasta yakınlığuun ötesinde yazarla Gemlik Umurbey Köyü'nde komşu olduk. Yılda birkaç yazıyla konuk olduğum Cumhuri- yet'in ikinci sayfasında ilk yazım, ya- nılmıyorsam 1978 yılında yayımlan- mıştı. Savunduğum fikirleri o tarih- ten sonra arada bir bu gazetede yaz- maya çalıştım. Işte bu yazılanmdan sonuncusu 27 Hazıran 2001 tarihın- de Cumhuriyet'in ikinci sayfasında çıkan "CHP'deKurultayVar" başlık- h yazımdı. 30 Hazıran -1 Temmuz 2001 gün- leri Ankara Atatürk Spor Salonu'nda 29'uncu Olağan CHP Kurultayı ger- çekJeşti. Geçen günlerde izlediğimiz oyunlu, danslı, müzik gösterili ve şov ağırlıklı, delegelerin Ankara'nın pa- halı lüks otellerinde ağırlandığı Ana- vatan Partisi 7. Büyük Kongresi'nde harcanan sekiz trilyon lira ile karşılaş- tmldığmda CHP kurultayı kuşkusuz sönüktü. Ama gerçek bir sosyal de- mokrat parti kurultayına yakışır olgun- lukta ve coşku içinde geçti. Delege- lerin çoğu, Ulus'ta ucuz otellerde ve- ya kamu kuruluşlannın konuk evle- rinde geceliyorlardı. Kannlannı aya- küstü. Gençlik Parkı'nın büfelerinde doyurma pahasma, Anadolu'nun ve Trakya'nın en uç kasabalanndan tu- tun da ülkenin dört bir yanından kal- kıp tüm harcamalannı kendi ceple- rinden yaparak gelmişlerdi Ankara'ya, CHP Kurultayı'nda oylannı kullana- bilmek için. Kurultayın ikinci günü, kendimi on- lara daha yakından tanıtabilmek ama- cıyla Cumhuriyet'te çıkan son yazım- dan yaptırdığım fotokopiyi, elimle tek tek dağıtmaya çalıştım. İşte bu de- legeler de, bana yaşamımda şımdiye kadar aldığım armağan ve unvanlann en büyüğünü CHP Parti Meclisi Üye- liği'ni verdiler. Hepsineteşekkürborç- luyum. Kimisi yazımı okumuştu, kar- şılarmda beni de görünce çok sevin- diler, sanlıp öpenler oldu. Duygulu da- kikalar yaşadığımı bütün içtenliğim- le söyleyebilirim. Ancak bazı dele- geler uzunca bir süreçten beri artık Cumhuriyet'i okumadıklannı, o yüz- den yazımı da görmediklerini üzüle- rek yüzüme söylediler. Adını Mustafa Kemal'in koyduğu bir gazete ile ilkelerini Atarürk ve ar- kadaşlannın tek tek kaleme aldıklan CHP'nin ayn gayncahğı olabilir miy- di? Üstüne üstlük ıkısinde de ortak nokta, Cumhuriyet kelimesinin ağır- lıklı yanıydı. Atatürk ilkelerinin her harfine sahip çıkan CHP ve onun ge- nel başkanı ile aynı ilkeleri ödünsüz savunan Cumhunyet'i bu ortak nok- tadan uzaklaştıran kuvvet nereden kaynaklanıyordu? Kurultay günlerin- de ve sonrasında bu konuyu düşün- düm. Paylaşılamayan kuşkusuz diğer parti ve kartel medya kuruluşlannda olduğu gibı çıkar çatışması değildi. Yöntem farkı deyimini burada kul- lanmanın anlamı var mı bilmiyorum. Belki birbirlennı yeterince anlayama- ma ya da günümüzün moda deyimiy- le diyalog eksikliği bu kopukluğun başlıca nedeni olabilir. Bana göre ıse ne CHP Cumhuriyet'siz, ne de Cum- huriyet CHP'siz olabilir. Cumhuriyet okuyanlann çoğu CHP'lı, CHP'lile- rin çoğu da Cumhuriyet okuma bağım- lısıdır. Bir düşünürün dediği gibi Cum- huriyet CHP'yı, CHP de Cumhuri- yet'i anlıyor ama yanlış anlıyorlardı birbirlerini. Bu kopukluğa ek olarak, fizikçi büyüğümüzün de çok iyi bil- dikleri bir kuralı burada vurgulama- dan geçemeyeceğim: Bir noktaya et- ki eden kuvvetlerin yönü ve doğrul- tusu aynı ise ortak bıleşke kuvvet, kuvvetlerin toplamı kadar büyük olur. Daha açık anlatımla Atatürkçü, la- ik, bu ülkeyi seven ve son on yılda 143 milyar dolar iç borç faızı ödenmesi- ne karşın, yalnız 46 milyar dolarlık ya- tınm yapılan bu hortumlama düze- ninden kurtaracak değişimi gerçekleş- tirmek için, ne gerekirse onu yapahm. Gelin hep birlikte CHP ortak nokta- smda buİuşalım, aynı yön ve doğrul- tuda kuvvetlerimizi birleştirelim. kı- saca el ele verelim, birlik olalım. S eksenli yıllarla be- raber topyekûn - ama farkına bile va- ramadan- içine düşüver- diğımiz tüketim tutsaklı- ğı çağının meyvelerini bi- rer birer topluyoruz. Ne- yin doğru, neyin yanlış ol- duğunu ya da neyin ger- çek neyin bir marka oldu- ğunun ayırdına varama- yacak hale gelen koca bir 'X kuşağı'yız bizler. An- ne-babalanmızın "biam zamanınuzda-" kelimele- riyle başladığı tavsiye mektubu niteligindeki tüm o cümlelerde bahsi geçen zorluklann kıyısından bi- le geçemedik. Minimum efor maksimum kazanç prensibinin hâkim oldu- Birkaç Soru... ğu ezilmiş bir sol ve yük- selen sağ değerler ışığın- da, tüm dünya son yirmi yılda sermayenin (kısaca para dememizin bir sakın- cası yok) boyunduruğu al- tına girdi. Devasa yatınm gruplan, holdingler yarat- tıklan düzenin işlerliğini kaybetmemesi için ikti- darlara gelen hükümetle- ri sırası ile teker teker sa- tın aldılar, alıyorlar. Tüm bunlan düşünme- mi sağlayan, 2001 yüı gün- deminden çıkmayan G-8 toplantılan ve gittıkçe şid- Egemen DANYAL Ankara Üni. detlenen protestohareket- leri... Oysa düşünecek o kadar önemli şeyleri olan biz yirmili yaşlardaki gençler için bu tip konu- lar pratikte pek de bir şey ifade etmiyor. Kendi gele- ceğimizin bile planlannı yapamıyorken koca bir dünyanın geleceğini nasıl planlayacağımızı düşü- nenler ya çok saflar ya da gerçekten saflar! Bizler gerçekten özgür bir kuşağız, istediğimiz marka kot pantolonu giy- mekte, istediğimiz kanalı seyretmekte, istediğimiz özel üniversiteye girmek- te, dilediğimiz imajı seç- mekte, gücümüz oranında hep özgür olduk yıllardır. Parmağımızı bile kıpırdat- madan tüm dünyadaki bil- gilere ulaşabilecek birde- nize açıldık, hem de biz- den önceki kuşaklann yap- mak zorunda kaldığı gibi kütüphaneler dolusu kita- bı okumak zorunda kal- madan. Bilgisayar kültü- rüyle doğduk, büyüdük. Bilgisayar, internet ya da "compactdisc*'lerin olma- Öğrencisi dığı bir hayaü, tanımadık. Peki tüm bu varhk için- de yokluğa düşmemizın nedeni nedir? Gece gündüz çalışmak yerine doğru pay (hisse) senetlerine oynamanın, dolara yatınm yapmanın prim yaptığı, her şeyin rek- lamlardan ve tüketmekten ibaret olduğu bu dünyada birey olarak nasıl var ola- biliriz. Seçme özgürlüğüne sa- hip olduğumuz yalanının farkına varıp gerçekten kendi hayatımızı nasıl ya- şanz? Demokratik hakla- ra sahip oldugumuzu san- maktan, reklamını iyi ya- pan ürünü (siyasetçi ya da otomobil.. sonuçta İıepsi birer marka değil mi) sa- tın ahnaktan vazgeçmek için mutlaka kazık yeme- miz gerekmediğini, sade- ce kazık yedigimizde mi anlamahyız? Başkaldır- manın bile markalaştığı günümüzde tüm dünya adına kararlar alma me- raklısı G-8 toplantılanna ve küreselleşmeye karşı çıkma fikrinin ve eylem- miılö-ı .U»-**wt*ıi/.*.v" TATILE ÇIKAN TELSİM ABONELERİNİN TURREHBERİ CEPTOUR 7523'U ARAYIN HAYRAN KALACAKSINIZ CepTour, Telsim'in üç dilde (Türkçe, İngilizce ve Almanca) turizm danışma hizmetidir. Telsim abonesiyseniz, tatilde, cep telefonunuzdan 7523'ü arayarak tur rehberliği hizmeti alabilirsiniz. Turistik-tarihi yerleri, eğlence mekânlarını, restoranlan, club'ları, cafe'leri cep telefonunuzdan dinleyerek öğrenebilir, ayrıntılı bilgi alabilir; en yakın turizm acentesine ya da turizm danışma bürosuna direkt bağlanabilirsiniz. Telsim'e özgü CepTour ayrıcalığından ve diğer tüm Telsim ayrıcalıklanndan yararlanmaya başlamanız için, sizi hemen bir Telsim CepShop'a bekliyoruz. lerinin içtenliğine (sami- miyetine) nasıl inanabili- riz? Tüm bu sorulann zi- hinlerini kurcaladığını var- sayabileceğımiz genç in- sanların sayısını bibnenin mi. yoksa hiç öğrenme- menin mi gelecek için da- ha ümit verici olacağına ne zaman karar vereceğiz? Bu sorulara cevaplar arayarak geçireceğimiz bir hayatı mı, yoksa tüm bu modern yaşam değerle- rinden kaçarak yerleşece- ğimiz insan eli değmemiş (kaldıysa tabii!) uzak di- yarlara kaçmayı mı tercih edeceğiz. Sanınm bunu zaman (ya da belki de yük- selen değerler) göstere- cek. Sözüm Sizedir... Ortalık toz duman. Güze- lım ülkemızı bir felaket 6r- tasına getınp bıraktılar. Bu karanlık tablonun baş.so- rumlulan bağınp çağınyor ya, suçluluğun telaşında ol- duklanndandır. Türkıye'yı burayacinler, penler mi, yoksa lodos rüz- gân mı getirdı? Büyük kur- tancınm. "...hatta ülkeyi yö- netenler,yurdu soyan yaban- cı güçlerie işbiriiğine girebi- Brler" dedığı noktadan çok da uzak değıliz. Ülkeyi baştan başa saran bu felaketin sorumlulan, el- lı- altmış yıldır yanlış eko- nomi politıkalan uygulayan- lardır. Özellıkle son yırmi yıhn yönetıcılen büyük so- rumluluk ve suç sahıbidir- ler. Ben bu hay huy arasında gızemlı (sıhirlı) reçete öne- recek değılım. Zaten o işi yapaayetennden fazla mad- rabaz var. Sözüm sizedir, emeği ile geçinenler; öncelikle bilme- lısın kı büyük olasıhkla omuzlanna vüklenecek olan bu felaketten zerre kadar so- rumlu değılsın. Hiç suçun yok. Ve asıl bılmenı ıstedi- ğim ıse bu kargaşa ortamın- da sana tezgâhlanan oyun, başına örülmek ıstenen ço- raptır. Ülkeyi yönettığını sanan- lar, senın emeğıni. yurdun altını üstünü acımasızca yağ- malayanlar, hatta kaşıkla ve- lip kepçeyle götüreceklen üç-beş kuruş ıçın devletımi- zın gelınnin-gıdennın muha- sebesını yapanlar senı bir sı- navdan geçinyorlar. Gözle- ri senın üzenndedır. Bunu * iyi bıl. Amaçlan, bu alacakaran- lık ortamıfirsatbılıp dışin- le tırnağınla canın pahasına elde ettığın Tanş dırenışı, büyük madencı yürüyüşü, 16-17 Hazıran yürüyüşü ve şanh 1 Mayıslarla taçlandır- dığın, ağır bedellerini ödedığın hak ve kazanım- lannı senden gen almaktır. Eğer anlatılan masallara ınanırsan, korkutma ve kan- dumacalara pes edersen kay- bedeceklenn çok, ama çok büyük olacaktır. O kadar büyükolacaktır kı onlan gen almak ıçın senın değıl, bel- ki emekçı çocuğunun bile ömrü yetmeyebılır. MuratBÎRİCtK Emekli Ftlsefe Öğr. PENCERE Ampul'ün Sebeb-i ffikmeti... Siyasal islamın tek büyük partisi ikiye bölündü, Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti (Adalet ve Kal- kınma Partisi) kuruldu. Tayyip Erdoğan imam-hatip lisesinden yetişme- dir, fıkıh ve kelam öğretisiyle yuğruldu. Bunun ne demek olduğunu -çok yazdık ama- çoğu kişi bil- mez. • Fıkıh Kuran'dan kaynaklanan Islam hukukudur, üstelik yalnız hukuk da değildir, insanı dinci dün- ya görüşüyle çocuk yaştan iliklerine dek yuğuran bir öğretidir; yedi dalda özetlenebilir: 1) Tbadet: Namaz, onıç, hac, zekât, kurban gi- bi tapınmaya ilişkin konular... 2) Muamelât: Ortaklıklar, şirket hukuku, borçlar, mülkiyet, miras... 3) Kişi hukuku: Evlenme, boşanma, aile huku- ku ve özel yaşam kurallan... 4) Kamu hukuku: Siyaset-i şeriye, anayasa, ida- re hukuku, devlet ve kişi ilişkileri, karşılıklı hak ve yetkileriyle devlet ve insan... 5) Ukubat: Ceza hukuku, suçlann dökümü, ta- nımı, bunlara karşı yaptınmlar, toplumsal düzeni sağlamak için konan kurallar... 6) Siyer: Devletler hukukuna ilişkin bilgiler, Müs- lüman devletlerin ötekilere karşı durumu ve tutu- mu... 7) Adap: Ahlak ve görgü kurallan.. Görüldüğü gibi Islam fıkhı insanın saçının telin- den ayağının tırnağına değin her gözeneğini kap- sayan zorunlu kurallan içeriyor, kelam bunun fel- sefesidir, mantığıdır; imam-hatip liselerinde ço- cuklar bu öğretinin militanlan olarak yetiştirildikten sonra üniversitelere dağıtılır, devlet örgütlerinde görevlere yerleştirilirierdi... Bir tek "istisnası" ile... Harp Okullan'nın kapısı imam-hatip mezunlan- na kapalıydı. • 28 Şubat, temel eğitim kurumlanna dönüştürül- müş bulunan imam-hatip okullannı özüne çevirdi, meslek okulu niteliğine dönüştürdü; laik devleti içinden ele geçirerek dinci devlete çevirecek "öü- yük proje "yi suya düşürdü... 28 Şubat'a diş bileyenler, kendilerine göre hak- sız sayılamazlar; ama, hiç unutulmamalı ki şeriat-:'» çı ideoloji ortaçağ faşizmidir; işte Iran, işte SudanV işteAfganistan... 28 Şubat'ın şeriatçılığa "dur" demesi siyasal Is- lam cephesinde büyük sarsıntılar yarattı; MGK ir- tica tehlikesini birincil sayıyor, dinci politika kesi- minde deprem oluşuyordu; dinci parti bu neden- le çatladı; ampul partisi kuruldu. Sonuç laik cumhuriyet açısından olumludur, cep- he çatlamıştır, ikiye bölünmüştür, Tayyip Erdoğan "fırsatçı politikacı" kımliğiyle gelışmelerden yarar- lanmıştır, siyasetin pratiğinde kendi çıkan doğrul- tusunda liderliğe terfi etmiştir... • Ancak neyin ne olduğunu zaman gösterecek... Bugün söylenen her şey buz üstüne yazılan ya- zı gibidir.. Türkiye'de partiler, Islamı, fıkıh ve kela- mın ibadet faslına ındirgemedikçe, hukuk ve dev- let düzenine dönüştürmek istedıkçe, irtica tehlike- si demokrasinin tepesinde Demokles'in kılıcı gibi sallanacak... Hlkmet ÇETİNKAVA TROYA'dan İYONYA'ya Mitolojik Aşklar Cografyası *7üm G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212-512 42 19 FakS: 512 11 72 IŞÂİÎDA \l II? DIŞARIDA KİMSE VAR MI? YILDIRIM BORAN Bu kitap bir günce, 22 yılık Gazeteci Yıldırım Boran'ın acılardan, hüzünlerden derlediği bir günce. 17 Ağustos depreminde Yıldırım Boran ve ailesi yıkılan yazlık evlerinin enkazı altında kaldı. Saatler sonra köylülerin yardımıyla güçlukle enkazın altından çıkarıldılar. Çıkarılmak, yaşanan acılann sonu olmadı. Bu kez de dışandaki sefaletle yüz yüze geldiler. Günlerce açlık ve susuzlukla boğuştular. Gözü yaşlı insanlarla dertleştiler, onlara yardımcı oldular. Birçok öykü dinlediler, yaşadılar, acılara tanıklık ettiler. İşte Yıldırım Boran bu kitabında kendi ailesinin ve diğer insancıkların yürek parçalayan öykülerini bir günce tadında gözler önüne seriyor. Beyaz Balina Yayınlan Binbirdirek Mh. Peykhane Sk. Üstündal Apt Nu: 14/4 Çemberiitaş/İST. Tel: (0 212) 638 62 63- 3 Hat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle