23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2001 ÇARŞAMBA HABERLER İBOA-C üyesi Dülger aranıyor • BLRSA (Cumhuriyet) -Bursa Emniyet Müdürlüğü yetkilileri. bir gazetede yer alan haberle ilgili yazılı açıklama yaptı. , Açıklamada. "Çoraplı Bombacı" olduğu öne sürülen IBDA-C üyesi Levent Dülger'in yakalanması için çahşmalann sürdürüldüğü belirtildi. Açıklamada, Dülger hakkında bilgisi olanlann en yakın güvenlik merkezine bildirmesi istendi. DUP ihtarı ölüm getiPdi • TOKAT (Cumhuriyet) - Tokat'ın Almus ilçesine bağlı Akarçay beldesinde jandarma. dıır ihtarına uymayan bir kişiyi öldürdü. Olay önceki gece saat 02.30 sıralannda meydana geldi. 70 yaşındaki Hüseyin Arslan su bağlamak üzere tarlasına giderken jandarma "dur" ihtannda bulundu. Ihtara uymayan Arslan, jandarmanın açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Sendikacı Yeter'in ölümü • İstanbul Haber Servisi - Sendikacı Süleyman Yeter'i gözaltında işkence sonucu öldürdükleri iddia edilen polisler Ahmet Okuducu, Mehmet Yutar, Erol Erşan'ın yargılanmasına devam edildi. Tutuklu sanık Yutar'ınkatıldığı duruşma. dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için ertelendi. Yeter'in yakınlan ile sendikacılar duruşma sonrası 'Yeter ölümsüzdür' sloganı artı. Plak şirketiııe saldırı olayı • İstanbul Haber Senisi - Beşıktaş'ta, önceki gün Mozaik Plakçılık adlı işyerine düzenlenen ve 3 kişinin yaralanmasına yol açan silahlı saldınyla ilgili olarak 2'si kadın 7 kişi gözaltına alındı. Polis silahlı saldınnın, şirketin eski ortaklanndan Yılmaz Özarslan ile işyeri sahiplerinden Ali Osman Erbaş arasındaki ticari anlaşmazlıktan kaynaklandığının belırlendiğini bildirdiler. Soruşturmanm çok yönlü olarak sürdürüldüğünü ifade eden yetkililer. konuyla bağlantısı olduğu gerekçesiyle Zaza Şeyhmuz lakaplı Şeyhmuz Ilgın'ın da arandığını kaydettiler. Düzeltme • İstanbul Haber Senisi - 13 Ağustos Pazartesi günü yayımlanan, "Kann tokluğuna yeraltı işçiliği" başlıkh haberimizde. istanbul Metrosu'nun Şişhane Istasyonu yapımında çalışan işçilerin aldığı ücret. haftada8-ll milyon lira olarak çıkmıştır. Doğrusu günde 8-11 milyon liradır. Haberde genel olarak Türkiye'de inşaat sektöründe çalışan işçilerin sigortalı gösterilmedikleri vurgulanmak istenmiştir. Metro yapımında çalışan tünel işçilerinin sigortalı olduğunu belirtir, düzeltiriz. Eyleminin 299. gününde yaşamını yitiren Osman Osrhanağaoğlu bugün toprağa veriliyor Oliim orucunda 31. kayıp Osman Osmanağaoğlu 44 yaşındaydı İstanbul Haber Senisi - Ölüm orucu 1. ekibüıdey- ken cezaevinden tahliye edilen ve eylemini Küçü- karmutlu'daki birevde sür- düren Osman Osmanağa- oğlu (44), eyleminin 299. gününde yaşamını yitirdi. Osmanağaoğlu'nun bugün Gazi Mahallesi'nde yapıla- cak cenaze töreninin ardın- dan istanbul Cebeci Mezar- lığı'nda toprağa verileceği belirtildi. Ölüm orucunun 299. gü- nünde son nefesini veren Osmanağaoğlu, ölüm oru- cuna 20 Ekim 2000 günü Ümraniye Cezaevi'nde • Ümraniye Cezaevi'nde 299 gün önce ölüm orucuna başlayan Osman Osmanağaoğlu, Küçükarmutlu'daki bir evde eylemini sürdürüyordu. başladı. Hayata Dönüş ope- rasyonu sonrası Kandıra F Tipi Cezaevi'ne sevk edi- len Osmanağaoğlu, sevk sı- rasında copla tecavüze uğ- radığını iddia etmişti. Durumu ağırlaşınca Ko- caeli Devlet Hastanesi'ne kaldınlan Osmanağaoğlu, tedaviyi kabul etmedi. Os- manağaoğlu, 28 Haziran 2001 günü CMUK'un 399. maddesi uyarınca hastalık nedeniyle 6 ay süreyle tah- liye edildi. Küçükarmut- lu'daki evde ölüm orucunu sürdüren Osmanağaoğlu, kendisini ziyarete gelenle- re ölüm orucunda yaşamı- nı yitiren arkadaşı Veli Gü- neş'le birlikte çekilmiş fo- toğrafını ve bahçesinde diktiği fıdanlannı gösteri- yordu. Esprili kişiliğiyle dikkat çeken Osmanağaoğlu, ken- disiyle röportaj yapmaya giden gazetemiz muhabir- lerini, "Para almadan ko- nuşmam. Pamuk eller cebe. Paranız yoksa fotoğraf ma- kinelerinizi bırakın. Ama neyse vazgeçtim. Siz kesin fakirsinizdir" sözleriyle karşılamıştı. 1993 yılından berl cezaevlndeydi Osmanağaoğlu, 12 Eylül öncesinde ve 1981 yılında gözaltına alınmış ve bir sü- re cezaevinde kalmıştı. En son 1993 yılında tutuklana- rak cezaevine gönderilen Osmanağaoğlu'nun davası sürüyordu. iHD'nin temmuz raporu: Güneydoğu'da işkencesürüyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Güneydoğu Anadolu Bölgesf nde geçen ay içinde 2 köyün boşaltıldığı, 3 köye gıda ambargosu uygulandığı. 74 işkence olayı yaşandığı iddia edildi. Insan Haklan Derneği (IHD) Diyarbakır Şubesi'nce hazırlanan temmuz ayı insan haklan ihlalleri raporunu derneğin Genel Başkan Yardımcısı Osman Baydemir açıkladı. Şırnak'ın Beytüşşebap'a bağlı Aşat ve Ortalı köylerinin zorla boşaltıldığını ve jandarmanın köylülerin kimliklerine el koyduğunu ileri süren Baydemir, — — — — — Ilıcak. Dağaltı ve • fHD'nin Hisarkapı hazuiatüğt koylenne ıse gıda temmuz ayı insan ambargosu hk rihaklan ihlalleri raponmda tçişleri Bakanı Yücelen'in işkencenin önüne geçilmesine ilişkin geneigesine karşut olayiarm ikiye katlandığı iddia edildi. İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in işkencenin önüne geçilmesine yönelik geneigesine karşın, bölgede işkence olaylannda yüzde ^~~~~~^^^~~ 100'e yakın artış tespit ettiklerini belirten Osman Baydemir. temmuz ayı içinde bölge illerinde 74 işkence olayı yaşandığını anlattı. Baydemir, insan haklannın uygulanması için gerçekleştirilecek eğitim çalışmalanna katkı sunabileceğini ifade etti. 'Ulusal güvenllk tartısılmah' ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın kurultayda ortaya attığı " Ulusal Güvenlik'' tartışmalanna yönelik Genelkurmay Başkanlığrnın tepkisini de değerlendiren Baydemir şunlan söyledi: "Türkiye toplumu, hapsedildiği tabulan >ırttığı oranda çağdaşlaşmayı ve sosyal ilerlemeyi kaydedecektir. Türkiye toplumu, tartışma kültürünün önündeki engelleri aşmahdır. Her konuda olduğu gibi ulusal güvenlik konusunda da tartışmayı sürdürmeje toplum olarak ihtiyaç duvmaktavız." Şahin y in de aralannda bulunduğu 10 kişizamanaşımı nedeniyle kurtulnuıştu Kayıp silahlara temyiz yolu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamuoyunda "Kayıp Silahlar" davası olarak bilinen davanın, eski Özel Ha- rekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şa- hin'in de aralannda bulunduğu 10 kişi hakkında "zamanaşımı" nedeniyle or- tadan kaldınlması karannı tçişleri Ba- kanlığı temyiz etti. Temyiz dilekçesinde, kaybolduğu id- dia edilen silahlara ilişkin suç tarihinin 26 Nisan 1994 olarak belirlendiği kay- dedilerek bu tarihin, silahlann Antal- ya'daki Özel Harekât Kursu'na gönde- rildiği gün olduğu vurgulandı. Dilekce- de, 26 Nisan 1994 tarihinde Antalya'da- ki özel harekât kursu'na gönderilen si- lahlann, kurs bitiminde Ankara'ya ge- tirilerek Özel Harekât Dairesi Başkan- lığı'nın Gölbaşı Tesisleri'nde bekletil- diği öne sürüldü. Zaman sorunu Daha sonra oluşturulan sayım ve mu- ayene komisyonunca düzenlenen rapo- run Ikmal ve Bakım Dairesi Başkanlı- ğı'na teslim edildiği, bu dairenin de 15 Kasım 1994 tarihinde "geçici abndT belgelerini keserek, teslim alınan silah- lan kayıtlara işlediği bildirildi. Dilek- çede. ancak, Hospro Şirketi'nce hibe edilen malzemelere ilişkin olarak bil- dirilen 27 Arahk 1993 tarihli paket lis- tesinde kayıtlı 10 adet 9 mm mikro Uzi, 10 adet 9 mm mikro Uzi SMG marka 22 kalibre Beretta marka tabanca ve susturuculann, sayım ve muayene ra- poruna ekli listelerde ve Emniyet Ge- nel Müdürlüğü kayıtlannda yer alma- dığı ileri sürüldü. Dilekçede, silahlann kaybolma tari- hinin 15 Kasım 1994 olduğu savunula- rak zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren hesaplanması gerektiği vurgu- landı. Yerel mahkemenin karannın bo- zulması istendi. Dosya, temyiz incelemesini göriişe- cek olan Yargıtay'a gönderildi. Swissotel'i basan teröristler eylemi isteyerek yapmadıklannı söylediler Otele yaulışbkla girmişler! İstanbul Haber Senisi - Rusya Federasyonu'nun Çe- çenistan'a yönelik operas- yonlannı protesto amacıyla Svvissotel'i basan terörist Muhammet Emin Tokcan, Türkiye'de eylem planlama- dıklannı, eylemi istemeyerek yaptıklannı, otele yanlışlıkla girdiklerini iddia etti. Svvissotel'i işgal ederek içerideki müşterileri yakla- şık 12 saat süreyle rehin tu- tan Muhammet Emin Tok- can ve 12 kişinin yargılan- masma dün istanbul 5 No'lu DGM'de başlandı. Duruşma- ya "çete oluşturmak" , "va- Jıim nitelikte silah bulundur- mak" ve "panik yaratacak şekilde meskûn tnahalde ateş etmek" suçlanndan yargıla- nan Muhammet Emin Tok- can ve tutuklu 12 sanık katıl- dı. Duruşmada sorgusu yapı- lan Muhammet Emin Tok- can, Kuzey Kafkasya köken- li Türk vatandaşlan oldukla- nnı söyleyerek "Biz ne yapt- yorsakvataıunuziçinyapıyo- nız" dedi. Türkiye'yi ve Türkleri zorduruma sokacak bir hareket yapmayacaklan- nı savunan Tokcan, Swisso- tel'deki eylemi planlamadık- lannı ve buraya bir yanlışlık sonucu geldiklerini söyledi. Tokcan, Rus Gizli Servisi tarafindan kendisine 2 kez suikast girişiminde bulunul- duğunuda iddia ederek işga- li şöyle anlattı: "İld araba ile Çeçenistan'a gitmek üzere yola çıktık. Swissotel'e de Kafkas kökenli 6 Rus misafi- rimizle görüşmek için gittik. Otel kapısında birkaç shil ki- şi bizi durdurdu ve kimlik sordu. Rus Gizli Senisi'nden sandığımız bu kişiler ellerini bellerineaünca. bizde otele s»- ğuıdık. Otel basma düşünce- miz vokru. Zaten öyle olsay- dı. akşam girip sabah çık- mazdık. Biz Avrasya feribo- funun kaçınlması c> leminde de 3-4 gün sonra rahmetli Dudayev'in'lnin artık' de- mesi üzerinegemiden indik." Mahkeme başkanının "ts- temeyerek mi yaptuuz" yö- nündeki sorusuna ise Tok- can, "İstemeyerek yapnk" yanırını verdi. Yanlanndaki pompalı tüfeklerin ruhsatlı olduğunu ve Çeçenistan'a göfürdüklerini ifade eden Tokcan, polise bazı Rus dost- lannı korumak için yanlış ifade verdiğini belirtti. Tokcan - polis tşblrliğl iddlası Sanıklardan Ramazan Ka- rabulut, Tokcan'ın isteği üzerine polise yanlış ifade verdiğini kaydederek "Biz nezarethanedeyken bir poKs geldi. Vereceğüniz ifadenin Swissotel'i işgal eden terörist Muhammet Emin Tokcan ve 12 kişi İstanbul 5 No'lu DGM'de yargılanmaya başladı. (Fotoğraf: AA) şablonunu gösterdi. Polis, Tokcan'ın böyleifadeverme- mizi istediğuû söyledi" dedi. Oturumun sonunda tekrar söz alan Muhammet Emin Tokcan, polisle işbirliği yap- madığını savundu. Mahkeme başkanı. "otelde alma>a git- tikleri 6 misafirin ne olduğu- nu" sordu. Tokcan'ın bunun "özel bir konu" olduğunu söylemesi üzerine hâkim, mahkemede özel bir konu- nun olamayacağını belirtti. Tokcan, bu kez de güvenlik gerekçesiyle bu kişiler hak- kında bilgi vermek istemedi- ğini söyledi. Mahkeme heye- ti, Svvissotel'de rehin alınan 15 müştekinin dinlenmesi için duruşmayı erteledi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Cüneyt Ülsever, Hüm'yet ga- zetesindeki yazısında Türk so- lunun önümüzdeki dönemde, çıkmaz içindeki Türkiye için bir seçenek olabileceği üzerinde duruyor ye solun zaaflannı tahlil ediyor. Ülsever, solun "milletle barışıkolmaması"n\ iki temel za- afabağlryor: 1- Devlet-millet çe- lişmesinde devletten yana tutum almak. 2- Milletin muhafazakâr değeıieri ile ters düşmek. Ulsever'in, solun devletin ya- nında saftutması eleştirisine ka- tılıyorum. Zaten bunu çok kez bu köşede de ifade ettim. Hatta solun yalnızca devletçi olmasını değil, milliyetçi olmasını da eleş- tirdim. • • • 1940'lardan itibaren Türki- ye'deki saflaşmayı bu açıdan gözden geçirdiğimizde neler ol- duğunu daha iyi görebiliriz. De- mokrat Parti-Cumhuriyet Halk Partisi saflaşması 50 yıldır Tür- kiye'nin kaderini belirliyor. Bura- daki ayrılık sağ-sol diye ifade edilebilir mi? Belki de bu ayrılığı modernleşmeciler-gelenekçiler diye ifade etmek daha doğru olur. CHP modernleşmeci akı- mı, DP ise gelenekçiliği temsil ediyordu. Bu saflaşmada DP yönetimi, Sağ-Sol?Devletçilik-Gelenekçilik halkın geleneksel değerlerine, yani dini ve tutucu değerlerine dayandı. Buna dayanırken top- rak ağalığına, köyün içine kapa- nık tutucu kültürüne seslendi. Şehirterde ve kasabalarda esna- fın değişime direnen eğilimini temsil etti. CHP ise daha çok la- ikliği, modernleşmeyi savunan bürokrasi tarafindan temsil edi- liyordu. DP, halkın gelenekçi değerle- rine sarılınca, seçimi ve halkçılı- ğı kendisine slogan edindi. Bu nedenle pariamenter rejime da- ha yatkındı, "demokrasi" söyle- mi onun bu siyasetlerinin bir par- çası olarak gündeme geldi. CHP ise halkın "cahil" olduğunu, "cte- mokrasi'rim seçim demek olma- dığını söylüyordu. • • • 27 Mayıs'a doğaı CHP ile as- kerin eğilimleri birbirine paralel- di. İki taraf da modernleşmeciy- di. Aynı zamanda ikisi de devlet- çiydi. Gerekirse tepeden inme modernleşme girişimleri savu- nulmalıydı. 27 Mayıs askeri mü- dahalesi sonrası, CHP'lilerin ve bürokratların "En az ortaokul mezunu oy kullanmalı" diye tas- laklar hazırladıklannı hatıriıyo- rum. Bütün bu süreç içinde bu i- ki akım, antikomünizm noktasın- da ittifak yaptılar. Sosyalistleri ezmek, sendikalan yasaklamak konusunda aralannda tam bir uyum vardı. Bu aynılık 27 Mayıs 1960'lardan sonra değişmeye başladı. CHP sola yanaştı. Sos- yalistlere daha sıcak gelen bir yol tutturdu. Sosyalistler ise sol hareketin dünya çapındaki "dey/efç/"tezlerini benimsedik- leri için CHP'nin devletçiliğiyle uyum gösterdiler. Sosyalistlerin, CHP ile birbirlerini etkilediği ikin- ci alan ise milliyetçilikti. 1968 gençliği ABD'ye karşı vlet- nam'da yürütülen savaştan çok etkilenmişti. Bağımsızlık ve an- tiemperyalizm, solun ve CHP'nin 1968'lerdeki temel ter- cihlerini ifade ediyordu. CHP açısından bir başka ve yeni ter- cih ise "halkçılık'tı. llk kez emek- çiler CHP'nin portföyünde yer almaya başladı. Bülent Ece- vit'in liderlığindeki CHP ise halk- çı söylemi daha vurgular hale geldi. • • • Bu dönemde sağ ne yaptı? Amerikan aleyhtan kampanya- lara karşı çıkt. Solun bastınlma- sına destek verdi. 27 Mayıs'ta askerle ters düşen sağ, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinde militarizmle paralel bir yol izledi. Türkeş bu durumu askeri mahkemelerde şöyle açıkladı: "Fikirlehiktidarda, ken- disi hapishanede olan birparti- yiz." 1961 Anayasası'nı demok- rasi karşıtı yönde değiştiren as- kerier, 12 Mart'ta ve 12 Eylül'de sağın desteğini aldıiar. Bu iki çizgi, inişleriyle çıkışla- nyla bugüne kadar geldi. Ancak bu arada Kürt sorunu ve siyasi Islamın yükselişi, bu aynşmaya yeni boyutlar kazandırdı. Kürt sorununda solla sağ ittifak etti- ler, askeri desteklediler. Siyasi Islamla mücadelede ise solla as- ker ittifak yaptı, sosyalistler de asıl olarak onları desteklediler. Türk solu hem Kürt sorununda, hem siyasi Islamla mücadelede devleti ve askeri destekleyince muhafazakâr ve devletçi bir gö- rünüm kazandı. Türk sağı ise 1970'lerden gü- nümüze ittifakyaptığı devletle ve askerle yeniden bir çelişme içi- ne girdi. Bu nedenle daha sivil vurgular yapmaya başladı. An- cak her iki kesimde de demok- rasi bilinci henüz yerine oturmuş değildi. • • • Türk solu açısından bakarsak temel sorun, özgürlük ve eşitlik kavgasını terk etmiş olması. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbele- rinden sonra sivilleşmenin ilk ön- cüleri solcular olmuşlardı. Ancak son 10 yıldır geçmişten farklı ola- rak sosyalistler ve sosyal de- mokratlar büyük çoğunlukla devlete ve orduya muhalif güç- lerin bastınjmasını savunuyorlar veTürk milliyetçiliğinin peşinden gidiyorlar. Yani muhafazakârla- şıyorlar. Solun kendine gelip demokra- sinin, insan haklannın, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün, gelir adaletsizliğine karşı eşitlik mücadelesinin savunucusu ol- ması gerekiyor. Sivilleşmeyi bir siyasi hedef olarak önüne koy- ması gerekiyor. Yoksa birieşse de ayrılsa da başan şansı pek gözükmüyor. Türk sağı içinse temel sorun, demokrasi ile modernleşme ve sivilleşme arasındaki bağı anla- yamaması. Bunu da ayrıca tar- tışmak gerekir. GLOBALPOLİTtKÜLTCR ERGİN \TLDIZOĞLU Arjantin'de Ölüm Eski ABD Hazine Bakanı N.F. Brady'e göre "Wall Street (ABD msli sermayesi-E. Y.) Arjantin'in mezan üstünde dans ediyor..." (New York Times, 12/08). İyi de, Arjantin'i kim öldürdü? Saçmalığın daniskası Bu haftasonı/ The Observer'de Gregory Palast "Arjantin'e ağlama zamanı" başlıklı yazısında, 5 Ey- lül 2000'deArjantin Merkez Bankası'nın imzalayarak IMF'ye verdiği "Technical Momerandum of Un- derstanding" başlıklı belgeyi aktararak IMF'nin Ar- jantin'i nasıl öldürdüğünü gözler önüne serdi. Arjantin ekonomisi derin bir resesyon içindeyken hazırianan "memorandum", bütçe açığını 5.3 milyar dolardan 4.1 milyar dolara indirmeyi öngörüyormuş. Bunun için, kamu işçilerinin ücretlerinden %12-15, emekli maaşlanndan da %13 indirim yapacakmış. Her nasılsa resesyon halindeki bir ekonomide kamu harcamaları kısılmca da, ekonomi biryıl içinde %3.7 büyüyecek, işsizlik azalacakmış. Arjantin'in bu dâhi- yane ekonomik tedbirierine karşılık IMF de 26 milyar dolar yardım vaat ediyormuş. Saçmalık ortada, ama tamamen de mantıksız degil. Palast, bizim Türki- ye'de de yakından bildiğimiz bir mekanizmayı akta- nyor: Arjantin'in 128 milyar dolar borcu var. Alacak- lılar, bu borç için normal faizin üzerine %16riskpri- mi uyguluyorlar. Toplam yıllık borç servisi yaklaşık 27 milyar dolara geliyor. Demek ki Arjantin hükümeti kendi halkından alacak, buna IMF yardımını ekleye- cek, 1 yıllık borcunu karşılayacak. Tabii, IMF 26 mil- yar dolan zamanında verirse... Ve tabii ki... ~ Bu IMF programı Arjantin ekonomisini kurtarma- dı, aksine, orta zekâlı birinin önceden görebileceği gibi krizini daha da derinleştirdi. Temmuz geldiğinde sanayi üretimi yılbaşına göre %25 gerilemiş, işsizlik %17'ye, dolar üzerinden alınan kredilerin faizleri ise %90'a ulaşmıştı. Geçen ay, Arjantin'in rivayete göre dâhi bir ekonomist olan Maliye Bakanı, bir "srfır büt- çe açığı programı" hazıriadı. Kamu işçilerinin ve emeklilerinin ücretlerini %13 indiren biryasayı mec- listen geçirdi. Ama piyasalara güven gelmedi. Halk bankadan parasını çekmeye, dolara yatınp yastık al- tına atmaya, ülke dışına çıkarmaya devam etti. Tem- muzdan bu yana bankalardan toplam mevduatın %10'u çekildi. Merkez Bankası rezervlerinden 13 milyar dolar eridi (El Pagina 13/08). Geçen hafta Ar- jantin Maliye Bakanı Daniel Marx yine IMF kapısın- daydı, hem de 1.2 milyar dolar dilenmek için. El Cla- rin, pazartesi günü Marx'ın, tüm iyimserliğine rağmen IMF'yi ikna edemediğinin anlaşıldığını, El Pagina'da piyasalann önlerini görebilmek için en az 8 milyar do- lar beklediğini yazıyoriardı. El Pagina'nın yorumuna göre tüm iyimserliğine rağmen "Manc'ın söyleme- diği gerçek şuydu: IMF, Arjantin'in büyümeye ge- çebileceğine pek güvenmiyor, bu yüzden de pi- yasalar önünde daha fazla kefil olmak istemi- yordu." (13/08). The Economist in baş ekonomik analisti Laza Kekic'e göre de IMF yardımı tek başı- na sorunları çözmeyecekti (El Pagina, 13/08). Salı günü yayımlanan "Golfle iflas arasında" başlıklı bir yorumda, El Clarin, Bush'un, golf oynamaya gider- ken söylediklerinden hareketle, "yardımda isteksiz olduğunu", "sıfır açık" programının uygulanmasın- da ısrar ettiğini yazdı (14/08). Şimdi deniz bitti... Belli ki IMF ve ABD, Arjantin'den, kemerleri biraz daha sıkmasını istiyorlar. Ama hükümetin bu isteğe uyması çok zor. Kemerde delik kalmadı. IMF politi- kalanna karşı toplumsal muhalefet hızla yükseliyor. Arjantin geçen hafta, tarihinin, sendikalar tarafindan örgütlenmemiş en büyük protesto gösterisine şahrt oldu. 40.000 emekçi başkent sokaklannı doldurdu. The Economist de, "khzin belki de kaçınılmaz hale geldiğini, diğer piyasalara da yayılabileceğini yazı- yordu" (10/08). Ticaret Odası Genel Sekreteri Ar- mando Cavalieri, yaşanan konjonktürü yoaımlar- ken "Hükümet vergi gelihenmize yüksek risk prim- leriyle el koyan mali spekülatörleri, piyasalan yatış- tırmak için 'sıfır açık politikasını' uygulamaya koyu- yorama böylece de işçilerin, emeklilerin yaşamlan- nı altüst ediyor" diyor ve ekliyor: "Ariantin krizinin en önemli özelliği, uyguladığı ekonomik model artık if- las etmiş olmasına rağmen hükümetin bir altematrf üretmekteki acizliğidir" (El Clarin). Arjantin'in önde gelen ekonomistlerinden Daniel Muchnik de aynı görüşte: 1990'lardan bu yana uygulanan IMF prog- ramlan sonunda bu noktaya gelindi, "Yabancı şirket- ler ekonominin stratejik noktalannı ele geçirdiler, dış borç hızla büyüdü, kontrolden çıktı." Muchnik ekli- yor: "Bugünkü politikalar da işlemez. Halen uygula- nan model öldü... Arjantin hâlâ IMF kapısında dile- niyor." (The Guardian 13/08) Geçen hafta yaklaşık 1 milyon insan emek ve ek- mek azizi San Cayetono'ya dua etmek için toplan- dılar. içlerinden biri şöyle diyordu: "Biz öyle birülke- yizkihem herşeyimiz var, hem de hiçbirşeyimizyok" (San Francisco Chronicle. 11 /08). llginç, Türkiye de öyle. Belli ki sorun her yerde aynı. Krizden çıkmak için, sanınm ilkönce bu her şeyi alanlardan ve bun- lara her şeyi verenlerden hesap sormak gerekiyor. Cürcü çetesi'nin soygunları 3.5 kilo altm adli emanette kayboldu İstanbul Haber Servi- si - Zeytınburnu'nda 'Gürcü Çetesi' tarafin- dan yapılan 5 ayn ku- yumcu soygununda ça- lman ve bu kişilerin ya- kalanmasıyla ele geçiri- lerek adli emanete alı- nan 3 kilo 671 gramal- tın ile 25 gram ziynet eş- yası sırra kadem bastı. Kuyumcu Zekeriva Eker. adli emanetteki al- tın ve ziynet eşyasının bulunarak kendisine tes- lim edilmesi için Zeytin- burnu Cumhuriyet Baş- savcılığı 'na suç duyuru- sunda bulundu. Asayiş Şube Müdür- lüğü Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, Istan- bul'da 5 ayn kuyumcu dükkânından altm ve ziynet eşyası çaldıklan gerekçesiyle yakaladığı Gürcistan uyruklu 10 ki- şiden5'il5Şubat2000 tarihinde tutuklanarak cezaevine konuldu. Ele geçirilen 3 kilo 671 gram altın ile 25 gram ziynet eşyası, Zeytin- bumu Adli Emanet Bü- ro Memurluğu'nca mu- hafaza altına alındı. Eker altınlann tarafina teslimi için istanbul 1.Asliye Ticaret Mahke- mesi'ne başvurdu. Mah- keme Adli Emanet'e ka- rann uygulanması için yazı gönderdi. Adli Emanet ise Eker'e altın- lann emanette bulunma- dığını bildirdi. Zeytin- burnu Cumhuriyet Sav- cılığı olayı soruşturuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle