Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEMMUZ2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFAg
17f
.m
1
tteğçikm keafsyomı
atMemeyecekmiş...
taaU!
Tef: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: denızsomecumhunyet.com.tr
- Derviş, beş yıl içinde
Euro'ya geçebilirmiş...
'Biryerden kredi buldu
aaliba!'
Kontrollü
Bildğiniz gibi
Armrika'da tedavisi
devam eden bir
taritatçı var... Ne
bitnrez tedaviyse
tarilatçıyı bir türiü
taburcu edip
TürWye'ye
göndermiyoriar... Nasıl
bir hastalıksa
hastanede de v
yatırmıyorlar...
Herhalde Amerika'nın
havası ve suyu bizim
tarikatçıya iyi geliyor!
Amerikalılar, tarikatçıyı
kıtanın Batı kıyısında
küçük bir
yanmadaya
yerleştirmişler,
bakımını ve
beslenmesini orada
yapıyorlarmış... Yolu,
tarikatçının
malikânesinin
bulunduğu bölgeye
düşen birinin
anlattığına göre küçük
yanmadadaki yol
boyunca üç ayn
kontrol noktası
varmış... llkinde özel
bir güvenlik şirketi
kontrol yapıyormuş...
Ikinci ve üçüncü
kontrol noktalannda
ise FBI ve CIA
ajanlan... Biz de
tarikatçıyı Amerika'da
doktor kontrolü altında
sanıyorduk, meğer ajan
kontrolü altındaymış!
rmeni asıllı Kanadalı yönetmen Atom Ego-
yan'ın, başrolünü Charies Aznavour'un
oynadığı ve Türkleri soykırımla suçlayan
'Ararat' filminin çekimlerineToronto'da baş-
ladığını birkaç kez yazdık... Türkiye'nin, Dışişleri ve
Kültür bakanlıkları kanalıyla filmde Türkiye'yi inci-
tecek sahnelerden sakınılması yolunda, yapımcı şir-
ketlerAllianceAtlantisveSerendipity Point'i duyar-
lı olmaya çağırabileceğini Milliyet'ten Melih Aşık'la
birlikte hatırlattık... Kimsenin kılı bile kıpırdamadı...
Atatürkçü Düşünce Derneği Adana Şubesi Ikinci
Başkanı Ahmet Dumanın dışında:
"Konusu 1930'lar olan bir konuşma hazıriamak üze-
re araştırma yaparken Yapı Kredi Yayınları'ndan çı-
kan, 'Cumhuriyetin 75 Yılı 1923-1953' kitabının 1.
cildinde ilgimi çeken birolayı aktarmak istiyorum...
7 Eylül 1935'te ünlü Metro Goldvvyn Mayer (MGM)
şirketi, 'Musa Dağı'nda Kırk Gün' filminin çekimle-
rine, filmin senaryosu Türkiye'nin VVashington Bü-
Aynı film
yükelçiliği'nce onaylanmadıkça başlanmayacağına
ilişkin bir açıklama yapmış...
Söz konusu film, Avusturyalı yazar Franz WerfeTın
aynı adlı romanından uyarlanmış...
Romanda, 1. Dünya Savaşı sırasında dünyayla iliş-
kisi kesilen yedi kentteki Ermenilerin kıyımı ve 40 gün
Musa Dağı'nda yaşamak zorunda kalan Ermenile-
rin Fransız askerleri tarafından kurtanlışı anlatılıyor.
Tabii ki Türklerle ile ilgili kötü şeylerle birlikte!
Türk hükümetinin başvurusu üzerine Almanya'da
yasaklanan roman Amerika'da yayımlanmış ve fil-
mini de yapmaya karar vermişler...
Romandan film çekileceği haberi Motion Picture
Herald adlı sinema dergisinde yayımlanınca Cum-
huriyet gazetesinde bir kampanya başlatılmış.
MGM'nin filmlerini Türkiye'ye getiren Ipekçi Kar-
deşler Şirketi'nin de katıldığı kampanyada Anka-
ra'daki Amerikan Büyükelçiliği, VVashington'daki
Amerikan hükümeti nezdinde girişimlerde bulun-
muş ve MGM'nin dikkati çekilmiş... MGM şirketi
bunun üzerine, Türkiye'nin onayı olmadıkça filmin
çekilmeyeceği duyurusunu yapmak zorunda kal-
mış."
1935'ten2001'e...
Insanın ağırına gidiyor...
Birzamanlardünyanın en saygın ülkelerinden bi-
ri olan Türkiye'yi bugün para fonlarının, yabancı
bankaların kapısı önünde avuç açar duruma geti-
renler, yabancıların talimatlarıyla yasa çıkartanlar
gelinen son noktada artık ulusal onurumuzla oy-
nanmasına da tepki göstermiyorlar, gösteremiyor-
lar...
Yazık, çok yazık...
Ya da layık olduğumuz şekilde yönetiliyoruz!
SESStZ SEDASIZ (!) NURÎKVRTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutkuM yahoo.com
Sağ politikalardan bunaldık...
SOLuk almaya ihtiyacı var ülkenin!
Akdenîz gemisinden Ankara feribotuna
Türkiye Denizcilik Işletmeleri'nden
sızdınlan bilgilere göre Ankara feribo-
tu yeni baştan yaratılıyormuş...
Bir de Türkiye Denizciler Sendika-
sı'nı dinleyelim:
"Ankara feribotunun bar, büfe, res-
toran ve kamara hizmetleri hukuki ve
sosyal altyapısı hazırlanmadan özel-
leştirilmektedir.
Hiçbir araştırma yapılmadan, gaze-
te ilanına çıkılmadan, aynı firmaya ait
beş firmanın daha katılımıyla altı fir-
ma arasında ihale yapılmak istenmek-
tedir. Ihalenin ne derece yasal oldu-
ğu ve ne derece taraflı olduğu açıktır.
Bugüne kadar, adını dahi tespit ede-
mediğimiz bu firmanın arasında aca-
ba kimler vardır?
Buna benzer bir örnek, 1991 yılın-
da tek yolcu gemimiz olan Akdeniz'de
denenmiş, hiçbir başan elde edile-
mediği gibi Türkiye Denizcilik Işlet-
meleri'ne bugünkü rakamlarla 10 tril-
yon lira gibi bir yük bırakmıştır. 1991 'de
işletmenin itibarını zedeleyen bu ha-
reket, bugünkü zararın da başlangıcı
olmuştur."
Yolcu gemilerimizin restoranlan ulus-
lararası ödüller almıştı...
Liman Lokantası'nın kalitesi tescil-
liydi... Amerikaiılar Istanbul'da ilk otel-
leri olan Hilton'u açarken açılışyeme-
ğini Denizyollan personeli hazırlamış-
tı...
Şimdi:
"Dünya denizterinde ödüllere layık
görülen bu hizmet bir taşerona para
kazandırmak için ortadan kaldırılıyor."
ÇED KOŞESt
OKTAY EKÎNCİ
'Bilimsel' Yağma...
Epey oldu, Bogaziçi Üniver-
sitesi'nden (BÜ) bazı öğre-
tim üyeleri "telaş" içindey-
diler... Boğaziçi SİTalanında-
ki. tarihi binalarla bezenmiş
BÜ kampusunun "bahçesi"
elden gidiyordu... Galiba, ün-
lü bir "medya patronunun"
da desteğiyle. aslında koruma
altında olan ve inşaat yasağı
bulunan tarihi iç bahçeye,
"araşOrma-geliştinne'' (AR-
GE) amaçlı bir yeni bina ya-
pılacaktı...
BÜ'den birgruphoca, bina-
nın "bilimsel" amaçlı bile
olsa güzelim bahçeye kıyıla-
mıyacağını, kaldı ki hazırla-
nan projenin de "yasalara
aykın" olduğunu, kamuoyu-
na yüksek sesle açıklamasa-
lar bile hiç değilse rektörlü-
ğe dmurdular... Bize de şöy-
le bir yansıttılar... llerleyen
aylarda inşaat girişiminden
ses seda çıkmayınca da "ga-
liba engellediler" dedik, ra-
hatladık...
•••
Şimdi, TBMM'nin tatil ön-
cesi çalışkanhğıyla devreye
ediliverse, ne "adını" ve
"manzarasını" paylaşnğı Bo-
ğaziçi için geçerli koruma ya-
salan bir işe yarayacak ne de
dığer "bilimsel imar kural-
lan" geçerli olabılecek...
•••
Kuşkusuz böylesine "işgal-
ci" bir imar anlayışı. sadece
BÜ için değıl. "bahçesi olan
tûm üniversitelerimiz" için
tehlike çanlannı çalıyor... Işin
en "kara-mizah" yanı da,
"bilim için gerekli tesisleri
yapacağız" diye ortalığa çı-
kıp, "bilimsel eğitimin nefes
alma ve dinlenme alanları-
na" göz dıkenlerin. aynı za-
manda "şehircilik bilimini"
de yok saymalan. hatta açık-
ça çiğneyecek bir yasayı ha-
zırlamış olmalan...
Peki, bir üniversite bahçe-
sine "ek bina" hiç yapıla-
mazmı?
Elbette yapılabilir... Ancak
bunun bilimsel koşulu. önce-
likle söz konusu bahçenin ta-
şıdığı doğal ve kültürel de-
ğerlerin tespiti ve gözetilme-
si; buna koşut olarak bahçe-
BÜ'nin iç bahçesi... "Kalkın çocuklar, bilimsel inşaat başlayacak..."
gıren 'Teknoloji Geliştirme
Bölgtieri Kanunu"nu oku-
yunci. "boşuna rahatladı-
ğımu" kaygısına da kapıl-
dım..
ÇüJcü, kanundaki adıyla
"tekıoloji bölgeleri" için
(yanı bilım-araştırma-geliş-
tirmeamaçlı yapı ve tesisle-
rin kırulacağı yerler) yer se-
çimi ıonusunda deniyor ki:
"•Tıknoloji Bölgeleri alan-
ları idnde yer alan üniver-
site yazileri (...) bölgelere
(yanitesislere) tahsis edile-
b'ilir.."
Madedeki tek koşul ise
"ünifrsitenin (yani rektör-
lüğürıizin vermesi..." Bunun
dışmJ, böylesine doğrudan
"inıa" ve inşaatla" ilgili bir
yasaa. Anayasa gereği de yer
alrnaigereken "mimarlık ve
şehnrilik ilkelerine uygun-
luk..'ya da "imar, koruma,
çevrob. mevzuata aykın ol-
uamk..." gibi herhangi bir
kayırulunmuyor...
Döek ki BÜ de hükümet-
çe "tknoloji bölgesi" ilan
nin eğitime olan "rekreak-
tif" katkısının önemi ile ya-
pılmak istenen binayla gele-
cekyarann "kıyaslanması":
ardından yer seçimi için "baş-
ka seçeneklerin" de irdelen-
mesi ve diğer "çevre", "yo-
ğunluk", "peyzaj", "alrya-
pı" vb. etmenlenn de gözö-
nüne alındığı bir "planlama "
çalışmasıyla sonuca ulaşıl-
masıdır...
Işte böylesi bir sonuç, sade-
ce şehircilik bilimine değil,
aynı zamanda toplum, kent
ve ülke çıkarına da "uygun"
olacağından; yani, "spekü-
latif beklentilere" yanıt ver-
meyeceğinden, artık bu tür
"yasalarda" da planlama ye-
rine "tepeden inme karar
verme" yöntemi hep yeğle-
niyor... O kadar ki, "üniver-
site bahçeleri" için bile...
Emre Kongar'ın kulakla-
rı çmlıyor mu?.. "Yağmacı
kültür"ün bu kadar "bilim-
seline" de "pes" doğrusu...
Oekinci(5 cumhuriyet.com.tr.
HAYYANLAR ÎSMAIL GVLCEÇ igulgec <ı yahoo.com
KIM KIME DüM DUMA BEHtçAK behicaktiı turk.net
HARBİ SEMtB POROY semihporoy(â yahoo.com
[AUAH tâRSfc'j
BULUT BEBEK NLRAYÇIFTÇÎ bulutbebek((i hotmail.com
Ne \tiziyoswvjz, camrn ç.alıjan
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 8 Temmuz
OÜNYAMNSN ZENGJNMSfSL
1633'DA 8UGÜAJ, Ü*/LÜ
Cf JOH/V D. &OacSJ=£U-EG DOĞOU. KİTAPÇI-
/2oCX£F€J-LEg, ASD 'PE PB71BDL SUU/NMA-
SINDAAI HEMEAJ SOMBA BU ALAtJA PfiBA Y4~
TtKMIŞTl. fUJgpUĞU fieKET, T&C£LL£Şlue YO-
LMNOA İLe&LJYe&eti S7XfiJ0A£r O/L 71SÖÇ7Ü-
A/ü OLUŞTUeOU. 189O'LAR£>A, K0MGB& 7TSÖST-
S£ AieŞ &4Z K^^VZ^R ALfA/CA,
e yö/ueto/- Y/CTO/SIA ç
RAL TAAjmAAZ, <4C/MAStZ /Ş/4DAMIA/A S'/S Ö/SA/etC ^
OLAU eoCKEFeUSfZ, HALK. A&IS/A/GA "%OB8€K 8AŞON
( ) B Mş
KıMSENtU VAHtŞAMiyACAĞt feAOAG. f=AZLAYPl.
İNGİL/ZOZAM SUELLEY..
18ZZ'P€ BÜGÜN,ÜMLÛ iMGfÜZ. OZAAJf t_
PEGCY 8YSS-HB ŞUeLLEVÇtfELf)
3O YAŞlfJOA ÖU3Cİ. SOYiM ~'
eĞ/TİM VE â'ĞGEVfM GÖGMUŞ
TÛ- /MGlLİZ OZAMLAR.I
f
ÇAUfAst/f BUMDA DA BAŞA&U OL-
MUÇ7TJ- KEATS I/E SY&ON'/H Y/)
OLAfJ OZAAIf
yAŞAMfM/AJ SON lOSAA/Nf
eA i YE Sîe &*yK &H
DEUiZPE ÖCMÜfrÜ.
PANO
DENtZ KAVUKÇLOGLU
v
Boncuk
f
Eski güzel yılların yaz aylarında Kadıköy'ün ça- 'ı
yırlarını kendine mekân tutan bir ip cambazıydı i
"Boncuk". Özellikle de, nicedir Salı Pazan'na, Rus
Pazarı'na; pazar kurulmayan günlerde de otomo- J
billere ve suratsız otopark değnekçilerine ev sahip--,
liği yapan, bir zamanların Kuşdili Çayın'nın gedik- '
lilerinden biriydi... "A
Gelecegi günler çevre semtlere, Şifa'ya, Hasırcı--
başı'na, Söğütlüçeşme'ye, Kızıltoprak'a, Bahari-"
ye'ye, Çankçı'ya küçük çocuklardan tellallar çıka- 3
nr, sokak aralarında avaz avaz ba^ırtırdı: "Kuşdili'ne *
cambaz geliyor... Duyduk duymadık demeyin...
5
Cambazlann cambazı Büyük Boncuk, bu akşam ip "
üzerinde kurban kesecek!.." Bana kalırsa, bu "kur- °
ban işi" sevimli bir yalandı... Ama ınananlar da var- •
dı bu yalana. Kalabalık kapıcı aileleri, yorgun ame-
leler, fınncı çıraklan, işportacılar, iki saatliğine "cam-. •
bazizni" kopartabilmiş hizmetçiler, vakti bol yaşlıp
emekliler, çocuklar... Kuşdili Çayın'nda toplanır,^'
"Boncuk"u beklerlerdi... '^
Ben onu, 1950'lerin sonuna doğru, o zamanlar .
top sahamız olan, haftada iki üç kez tozuna topra-A
ğına bulandığımız, ama daha sonra Moda Camii'nin
yapımıyla elimizden giden arsada izlemiştim... Mes-./
leginin hakkını veren bir cambazdı "Boncuk". O ak-1
şam "saftne'yebirklarnetçi, birkemancı, birdedar- ,|
bukacıdan oluşan bir "üç/ü"nün çalıp söylediği "öz-,;
gün" bir şarkı eşliğinde çıkmıştı... Üzerinde kırmızı
parlak satenden bol bir gömlek, altında da krem ren-,;
gi dar bir pantolon vardı. Kalabalığı selamladıktan ,,
sonra kendisı de şarkıya katılmıştı... "Oy dingala din- ;
gala I Ateş de düştü şalvara I Ayşe de Fatma dos- ,
tum var/Çalkala Boncuk, çalkala..." Bu şarkıyı söy-'
î
lerken göbek atıyor, kalçalannı çalkalıyor, elindeki ^
tefi dizlerine vurarak izleyenleri güldüren "tuhaflık-'-
lar" yapıyordu. Bu gösterisi büyük alkış almıştı... Şar- <•'
kıdan sonra, -eşi olduğunu düşündüğüm bir kadı- ,'
nın gözetiminde-, çalgıcıların izleyicilerden para •
toplamaya başlamalanyla birlikte doğan boşluğu,
anlattığı fıkralarla doldurmuştu "Boncuk"... Müthış
bir iletişim yeteneğine sahip olmalıydı... Fıkralarına <
orada bulunan çocukları, kadınları, yaşlı adamları
da katıyor, insanlan gülmekten kırıp geçirıyordu. O
N
;
anda, para vermeden sıvışmaya niyetli kimi uyanık-
lar bile kahkahalarına teslim olup ellerini ceplerine '
atıyorlardı.
"BüyükModa turu" dönüşü, yol üzerinde rastla-';
yıp takıldığım bu "eğ/ence"degülecek hiçbir şeybu- -
lamayışımı yadırgamıştım. Herkesin güldüğü "şey-
ler"e gülmememin, gülemememin herhalde yine '
benden kaynaklanan bir nedeni olmalıydı... Bir an *
önce oradan uzaklaşmak istiyordum... '
J
Bu arada çalgıcılar para toplama işini bitirmele-
riyle birlikte fıkra faslı da sona ermişti. "Boncuk", '
ciddi bir yüz ifadesıyle seyircileri sessizliğe davet
etmiş, sonra da arsanın ortasına karşılıklı olarak di-
kilen iki direğın arasına gerilmiş bir ipın üzerinde "esas"
gösterisine başlamıştı... İki eliyle yere yatay olarak ,
tuttuğu uzun bırsopayla kendini dengeleyerek ipin ;
üzerinde gidip geliyor, arada bir de sendeler gibi ya-,,
pınca kalabalıktan "/Wj/).."sesleri yükseliyordu.,/
0nun, zaman ilerledikçetekdüzeleşen "numara-'
lannı" ızlerken gözüm bir an gözlerine takılmıştı... 2
Bu gözlerde ilk bakışta farkına varılmayan, belki de""
saklanmak, gızlenmek ıstendığı için varılamayan
bir hüzün görmüştüm... Gözleri, 0 günlerde izledi-
ğim "La Strada - Sonsuz Sokaklar" filminde yok-
sul, yaşlı bir sokak cambazını canlandıran Anthony
Quinn'in gözleriydi sanki... Ama "Boncuk", o bü- '
yük aktörün tersine, elinde tef kalça sallarken de,; -
ıpın üzerinde yürürken de kendi hayatını, kendi ger- '
çegıni yaşıyordu... Gösterinin sonuna doğru aşa- ~
ğıdaki adamlanna, "Koçnerede? Yinemıbulupge- *
tiremedınız" diye bağırışı da bir parçasıydı onun •
gerçeğinin... Gözlerindeki o hüznün yahnlığı, sahi-
cilıği gibi... ',>
Yıllar sonra, "Boncuk"uu ipten düşüp öldüğünü
duyduğumda içim acımıştı... Kimilerine göre sırtın-'
1
<
da bir koçla ipe tırmanırken düşmüş, hayvanın al-
tında kalmıştı. Kimilerine göre de elinde bıçak, ko-'
çu beklerken düşmüş, bıçak kalbine saplanmıştı..:/
Belki de bunların hiçbiri olmamıştı... Ama insanlar
ona bu "eşsiz ölüm"ü yakıştırmışlardı. Ölümleri ef-",
saneleştirmek, buna ihtiyaç duymak, bunu hisset-)t
mek zamanında farkına varamayışlann, göreme-'
yişlerin, anlayamamaların gecikmiş de olsa teslimi F
,'
değil miydi aslında? >a]
Q
e-posta: dkavukcuoglura tuyap.com
Faks:0212-723 84 97 s7
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAGA:
1/ Bazı ağaç-
ların gövde-
sinden sızan
reçineli zamk.
II Namaz çağ-
rısı... Uzun
omuzatkısı.3/
Başlangıçta
yer alan...
Zonguldakyö-
resineözgübır 8
halk o\Tinu. 4/
Asker... Bir
kimseye göre aynı adı
taşıyan diğer kişi. 5/ 1
Üzüntü. 6/ Halk ede- 2
biyatına özgü bir şiir 3
türü... "Doğar — mi- 4
delerden nur topu ih- 5
tilaller" (F. N. Çamlı- 6
bel). II Maden kazı- -,
1 2 3 4 5 6 7 8
mak için kullanılan çe-
likkalem...Biretkın-
liğin geçıcı olarak dur-
durulduğu süre. 8/ Batı Samoa'nın başkentı...
naltma, tedirgm etme. 9/1946'da Aziz Nesin ve Sa-i.-l
bahattin Ali tarafından çıkarılan haftahk mizahTf
dergısı. -^
YUKARIDAN AŞAĞIYA: >n
1/ Kaş ilçesı açıklanndakı Yunan adası... Bir orman''
ağacı. 2/ Topraktan yapılmış, kulpsuz ve küçük
4
'
çömlek... Konya ılinde bir baraj. 3/ Üzerine yazı ya-'
zılan tabaklanmış ceylan derisi... 1800'lerde Fran-
sa'da ortaya çıkmış bir bezeme biçemi. 4/ Radon ele-
mentinin simgesi... Başkalannın sırtından geçinen >
kimse. 5/ Bir ilımiz. 6/ Göksel... Kalın bükülmüş
sicim. II Bir elçiliğe bağlı uzman... Üye. 8/ Belir-
li bir iş için aynlan para... Tarla. bağ, bahçe gibi yer^
lerden toplanan üründen artakalanlar. 9/ Asya'da bir
ırmak... Hamsıgıllerden bir balık. *