Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 TEMMUZ 2001 PERŞg
CEZAEVLERI
Bayrampaşa Cezaevi'ndeki 'Hayata Dönüş' operasyonu ile ilgili olarak 167 kişinin yargılanmasına başlandı
KatUamcılar yargılaıısınfstanbul Haber Senisi - Bay-
rampaşa Cezaevi'nde 12 kişinin
hayatını kay bettiği "Hayata Dö-
nüş'* operasyonunda, "cezaevi
idaresine karşı toplu ayaklan-
ma"yaptıklangerekçesiyle 167
turukJu \e hükümJünün yargı-
lanmasına başlandı. Sanıklar
duruşmada "19 Aralık'ta hepi-
mizi Hitlerin gaz odalanndaki
gibi diri diri yaktılar" dediler.
Sanıklar, "Yargılanmasıgereken
biz değil, katliaını \apanlardır"
diye konuştular.
Eyüp 3. Asliye Ceza Mahke-
mesi 'nde dün Mkı güvenlik ön-
lemleri altında başlayan duruş-
maya, 3. Asliye Ceza Mahke-
mesi hâkiminin izinli, Adalet
Komisyonu tarafından atanan
hâkimın de raporlu olması nede-
niy le Hukuk Mahkemesi Hâki-
mi Erdal Gözüaçık girdi.
Duruşmaya, Bakırköy Kadın
ve Çocuk Tutukevi'nde bulunan
18 kadın tutukJu \ e hükümlü ile
tutuksuz sanık HasanDemir ka-
tıldı. Duruşma salonunun yeter-
sizliği nedeniyle üç grup halin-
de salona alınan sanıklar, iddi-
anamenin kendilerine ulaştınl-
madığını ve diğer sanıkJarla bir-
likte yargılarımak istedikJerini
belirterek savunma yapmayı
reddettiler.
Sanıklardan operasyon sıra-
sında bomba ve kurşun yarası
alarak kolu kınlan Songül İnce,
19 Aralık gecesi Bayrampaşa
Cezaevi'nde "korkunç bir vah-
şet ve katliam yapıldığmı" söyle-
di. İnce, ifadesinde "Saat
05.00'te silah sesleriyle uyandık.
Üzerimize Hitler'in gaz odala-
nndaid gibi yüzlerce gaz bom-
bası abkh, pencerelerden, maz-
gallardan ateşaçıldLÇok geçme-
den alevler içinde yandığımızı
fark ettik. Yangııu söndürmek
için koğuşa bir damla su sıkılma-
dL Suçlu bizler değiL 12 arkada-
şınuzj katledenJerdir" dedi.
Operasyonu anlatırken göz-
yaşlannı tutamayan sanık Hülya
Güfcan ise "Arkadaşlanmız di-
ri diri yakıku, oet kokularuu hâ-
lâ burnumda hissediyorum" di-
ye konuştu.
Operasyonda yüzü yanan Bir-
sen Kars. kendisinin de ağır ya-
ralılar içinde bulunduğunu an-
latarak "Attıldan gaz bombala-
nndan ve sıkfıklan gazlardan,
öncesaçiarunıztutuştu.sonra el-
lerimden sarkan derileri gör-
düm. Bir lastigiısıyatuttuğunuz-
da nasıl erirse bizim de derimiz
aynı öyle eridi" dedi.
Tutuksuz sanık Hasan Demir
de operasyonda herhangi bir
uyarı yapılmadan üzerlerine ateş
açıldığını söyleyerek. "Ayaklan-
ma falan yoktu. Bu operasyon
çok önccden planlanmıştı. Gö-
zümün önünde birçok kişi katJe-
dildi Bu insanlann elinde ne bir
silah, ne bir bıçak \ardı. Koğuş-
tan dışan çıkrjgınıı/da da ii/eri-
nıize yüzlerce gaz bombası aöl-
dı, ahj arkadaşımız öldü" diye
konuştu.
SamkJar, 19 Aralık operasyo-
nunu gerçekleştirenler, operas-
yon emrini verenler ve tüm so-
rumlulan hakkında suç duyuru-
sunda bulunduklannı söylediler.
Duruşma, eksikliklerin gideril-
mesi amacıyla ertelendi.
Ölüm orucu eylemi
Doktorlanndavasınadevamedildi
BÜRSA (Cumhuriyet) -
"Hayata Dönüş Operasyo-
mı*öncesinde Bursa Özel
Tip Cezaevi'nde ölüm
orucu eylemine katılanlan
muayene eden ve hakla-
nnda "yefkifi mercflerin
emirierine uymamak" su-
çundan dava açılan Bursa
Tabip Odası'ndan 4 heki-
min yargılanmasına de-
vam edildi. Bursa 2. Sulh
Ceza Mahkemesi'ndeki
duruşmaya, 6'şar ay hapis
cezası istemiyle yargıla-
nan sanıklar Böfent Asbn-
ban. Arif İsraef Adanur,
Hamdi Uğur ve Şuk Ak-
köse'nin yanı sıra Türki-
ye'nin değişik yerlerinden
19 tabip odasma kayıtb
çok sayıda doktor ile Fin-
landiya'dan Dr. Jauni Piri-
ka, Dr. Asko Rauta ve
avukat Vilk Punto katıldı.
Tanık ifadelerinin alın-
dığı mahkeme, eksik ev-
raklann tamamlanması
için ileri bir tarihe er-
telendi.
Cumhurbaşkanı'na mektup
Bilgesu Erenus, F tipi cezaevine karşı yapılan ölüm orucundayaşamını
yitiren ZehraKulaksız ın babaannesinin yaşadığı acı dolu üç günüyazdı
Değerli Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanı
Size, bu üçüncü başvurumda, altmış
yedi yaşındaki bir babaannenin üç gü-
nünü anlatacagım. Sözlerim, dinsel ve
yöresel buvruklann etkisınde yoğrul-
muş çıleke> \ e öz\ erili kadınlanmızdan
biri olan bu babaannenin kendisini üç
günde nasıl değiştirip dönüştürdüğüne
dairdir; bu topraklara has spontan bir
annnıa törenidir: lütfen hiçbir aynntısı-
ııı göz ardı etmeden dinleyin, ülkemiz
adma çıkanlacak çok büyük dersler var.
Armutlu'daki dıreniş e\ inde açlığının
iki yüz on sekizinci günü bilinci kapa-
nan lstanbul Üni\ ersitesi Iktisat Fakül-
tesi tşletme Bölümü dördüncü sınıf öğ-
rencisi Zehra Kuiaksız'ı, toprağa hazır-
layan gelencksel tcmizlik sırasında, ka-
pı önünde bir an önce çocuğunu görmek
için bckleyen bu babaanne, Karade-
niz'ın deli dalgalan gıbı önüneçıkan her
kı\ıytdö\üyordu: "Birazinsandainsan-
bk oİur, birde devletten insanlık beklhor-
sunuz. sizde var mı?"
Zehra'nın joldaşlan, kendilerine yö-
nelen bu sitemleri bagırlanna basıp
•*ÖMim orucu direnişine kafılnıa>ı ken-
diistediana" dnekarşıladıklannda, ba-
baanne daha da köpürüyor, "Ben istho-
rum, beni de öMüriin" diye göğsünü
yumruklu>ordu 0 ılkgün. Allah'ases-
İenişınin dışında en çok yineledigi şuy-
du: "Bu şerefsiz düma>a değer miydi?
Zehra'nın voldaşlannın. "Biz üzül-
müyor mm uzana" devişini du vmazdan
gelıp suçlamalannı sürdürüyordu: "Bu-
günekadarZehra yapma,Zehra kalk p-
delim dhe hiçbir şey sö\ lemedim, ama o
yüzümü okuyordu; ne zaman gelsem,
Zehraın, \ ü/ün ü dök üp, benimlekon uş-
madı. nerde bir sümüklü \arsa onunla
konuştu... Devk-t nasıl olsa dhor ki bun-
lar tek tek ölüyor, ölsün... Siz de haia>lar
çekijorsunuz, insan ölüme se\inir mi?
Be) nini/ de kalmamış, be>nini/ de yok
sizin..."'
Zehra'yı toprağa hazırlayan gelenek-
sel temizlik bitip içeri alındığımızda. ba-
baanne bırden sessizleşivermişti. reflek-
sel inlemelerle kıpırdamadan yatan to-
runu karşısında ne edip ne diyeceğini
bıran bilemedi. Onunla konuşabilirsin
«eni duyar. dediğımde ise sevindi.
TanıkJardan biriyim, Ahmet Necdet
Be>; "O giizel gözlerine kurban olayım
yavriim, o kojun gözJerine-" di>e ağıda
durduktan sonra, Zehra"nın babaannesi,
üç gün üç gece hiç ama hiç susmadı. bu-
na kendi de şaşınp, üçüncü günün so-
nunda, "Ne ettin bana yavrim, bana je-
naratör mü taktın Zehram" dıyecekti.
Babaannenin ılk gün Zehra sına söy-
ledikleri geneide dinsel buyruklann et-
kısini taşıyordu; "Estağfiırullah, estag-
furuDah, tö>be estağfiırullah... Yarabbi
canı çıkarken ya\ruma zahmet verme
yarabbi... Tadına kurban ola>ım Zeh-
ram, kitabına da imanına da, \a\ rumun
\a\Tisi,ciğeriminc^eri...Zehram neden
yanbşyaptın. babaanneneihanetlik yap-
tın senl"
Zehra'nın mıltileri sanki daha da arî-
tı. Babaanneye sanlıp Zehra'yı üzme,
ona güzel şe> ler söyle. verdiğin emeği
anlat deme aereği duydum. Babaanne
beni kendinden ozakla^tınp dinselliğine
sığındı yeniden: "Cenabı \llah melek-
(erini \ollamış. onun başından aşagı ka-
nariannıaçmışlarüstüne,benim ya\nun
melektir. günahlara ka\ uşmamıştır,
Müslümandır" dedi.
Babaanne o ilk gün beni kendinden
uzaklaştırmakta hakln dı. çünkü ben on-
dan farklı olarak önümüz sıra boylu bo-
\unca yatan bu genç bedene baktığım-
da. her >andan kuşatılmış sevgili ülke-
mı görüyordum. Sürekli ve yüksek ses-
k mleyen Zehra değildi benim için; du-
\arsızlığı vurdumduymazlığa dönüş-
Zehra Kulaksız'ın 1 Temmuz'da kaldınlan cenazesinde babaannesi haykın>ordu: İnsan ölüme sevinir mi?
müş vicdan ve akıllanyla bir türlü baş
edemeyen biz aydınlardık; içi boşalhl-
mış. hata yapmahaklannı kullanmaktan
bir türlü vazgeçmeyen kitle örgütleriy-
di, insan haklan savunuculanydı; sindi-
rilmiş sendikalardı; kavram karmaşasın-
daki partilerdi; çocuklanna mülk gözüy-
le bakan ailelerdi, hepimiz ama hepimiz
inliyorduk.
O ilk günün sonunda, babaannenin
benden farklı olarak, kendi baktığı yer-
den tek isteği \ardı, can çekişiyor san-
dığı evladının ruhunu zahmetsiz ve çar-
çabuk teslim etmesiydi. Çağnlsın dedi-
gı hoca içeri girmeden önce, Zehra'nın
ipeksi saçlannı beyaz bir tülbentle, tek
teli görülmeyecek şekilde sıkı sıkıya ör-
terken "Sen meiekierie konuş yavrün!''
diyordu ve hocayla birlikte bir süre Zeh-
ra 'nın başında tekbirler getirerek Kuran
okudu.
İkincl gün
Isteyen ınanmayabilir, ama ikinci gün
babaannenin söylemindeki "Allah'ın
metekleri'' yerini, onurlu ve ortak birya-
şam için kendi hayatını topluma adaya-
bilen, Zehra'nm 19 yaşındaki, Fen Fa-
kültesi Biyoloji bölümü öğrencisi kız
kardeşi Canan Kulaksız almıştı: baba-
anne ikinci gün kendi gördüğünü Zeh-
ra 'yayüklüyordu. "Şimdikimigörüyor-
sun, Canan'ı mı göniyorsun Zehram?"
Babaanne, bu ikinci günde, aylar ön-
cesi, Canan"la yaptığı telefon konuş-
masını anımsadıktan sonra, iki karde-
şe okuyup üfleyeceği yerde destan
yazmaya ba^ladı; sesinde, bedeninde
yörenin müzıkalitesini duyuran hoş
bir salınış vardı: "Bunlar Ûki kardeş,
hiç birbirlerinden aynlmazlardı, hep
birbirierinin adımlanna bastıiar. Ca-
nan'a dedim, ablan \aparsa >ap$ın,
sen ölüm orucundan çık vavrim, o da
bana, "Sen bize. başladığın işi yanm
bırakma dememiş miydin? İnsan
kendi öğrettiğinden cayar mı, seni
çok seviyorum babaanne' dedi Ben
de dedim ona, seni sevTniyorum; za-
ten aramızda şifreydi, ben seni seviyo-
rum diyende ben de bunlara ben sizi
samiyonım derdim, ikisinin de akıl-
ü dillerine kurban, yavrun, yavrim!
Sizin aklınız dena denizdi, sizin kr>-
metiniz dümava değerdL."
Babaanne destan sonrası Zehra'nın
yastıktan sarkan ipeksi saçlannı ok-
şayıp Karadeniz insanlannahas şaka-
lar ıçeren bir ninni mınldandı: "De-
dim kesevim saçlarini/Dedi baa baba-
$ı/ Başını kesme sakın.'"
Isteyen inanmayabilir, bu ikinci
iyiden azaldı. yan açık gözleriyle yal-
nız babaannesini değil, orda olalım ol-
rnayalım, sanki hepimizi bırden izliyor-
du! Babaanne arada bir yine aglıyordu,
ama artık sözlerinde eski sitemler yok-
tu. "O kadar işin arasuıda saçlannı ta-
rardım da, bağlardun da... Herkes der-
di ki ha bu Zehra'vla Canan okula nasıl
gidiyor, ne kadar temiz bunlar~."
Altmış yedi yaşındaki bu çilekeş. öz-
verili Karadeniz kadını. Zehra'nın can
çekişmediğini, ama bir bekleme içinde
oldugunu bu ikinci günün sonunda bir-
den kavrayı\ermişti sanki: "Kimi bek-
liyon yavTÜn, belki babanı?"
Bu kavrayışı doğrultusunda oğlu Ah-
met Kulaksızahabersaldı: "Benimoğ-
lumsa, benim kadar güçlü olacak, ben
gördüm o da gelip kızını görsün" deyişi
herkesi şaşırtmıştı. Bu babaanne, Ri-
ze'de yoldaşlannın karanfillerini Ca-
nan'ın topragı üzerinden firlatıp atan de-
ğil miydi? Zehra'sı için de suçlamadıgı
kimseler kalmamıştı... Göçenlerin vasi-
>eti halaylara bile kini, öfkesi vardı ha-
ni?
Yanlış anlaşılmasın diye hemen açık-
lamalıyım Ahmet Necdet Bey. Kulaksız
kardeşlerin babası .AhmetKulaksız, "Ai-
leler çocuklanna mülk diye bakryorlar,
kızlanm benim mülküm değil, voldaşım,
dostum, arkadaşım, canun. ciğcrimdi.
Ben kızlanmı mülk görmedigim için on-
lan bire> olarak kurtarmak yerine, tec-
ridin kaldınbp ölüm orucu dinenişinin
amacına ulaşması adma mücadefe w -
dim" dhebilenbirbaba... Ölümlerbaş-
lamadan çok önce size de faks çekip
kendini duyurmuştu; faksı, arşıvinizde
duruyor olmalı, bence buldurup tekrar
okumanızda yarar var... Kızına direnişi
sırasında hep destek verdi; kızını, kızla-
nnı sevdiği kadar ülkesini de seven biri
ama, insan işte, Canan'ın ardından, Zeh-
rasının da gıdişine katlanamadıgı için
kuytularda gizli saklı ağlayıp anasınm
çağnsına yanıt veremiyordu bir türlü.
Torununun baş ucunda güçlenen ba-
baannenin bir isteği oğlunun gelip Zeh-
ra'yı görmesiyse, ikinci isteği de Zeh-
ra'yı alıp vahşi kapıtalizmin etkisiyle,
yoksul ve ezilen insan için bir kötülük
simgesine dönüşen zavallı şehrimiz Is-
tanbul'dan bir an önce çekip gitmekti.
Bu ikinci isteği, "Zenram, Rize voBa-
nnda koşalun Zehram. Bizim fstan-
bul'da ne işimiz vardı? Benim İstan-
bui'da ne işrnı" diye belirtiyordu.
Babaanne artık canı ciğeri torunlany-
Ia onlann yoldaşlannı suçlayacak >erde,
kendinde suç arar olmuştu: "AOahım suç
benimdir, bizim orda, erkek eviattan to-
run farklıdır, on tonınum var. bunlan
okşar kızianmınkini az okşardun; bun-
lara alır, onlara az alırdım; bunlara ye-
dirir,onlaraaz... Onlar suçlu değil, onlar
suçlu değil, yarabbi."'
Yöresel geleneklerin kusurunu ken-
dinde bulan babaannenin sözleri Zeh-
ra'yı gülümsetti sanki... Ve isteyen inan-
mayabilir, bu gülümseme kendini
topluma adamış bu körpecik >-üzde
toprağa verilene dek sürecek.
Babaannenin üçüncü günü çok da-
ha şaşırtıcı Ahmet Necdet Bey; yüzü
Zehra'yı andıran gülücüklere bürün-
müştü, ben nene-kızın güzel >-üzlerin-
deki benzerliği ilk kez o gün fark et-
tim. Babaannenin sevincine diyecek
yoktu artık, çünkü oğul Ahmet Ku-
laksız. anasmın çağnsına uyup pren-
sesini. kapıdan "Benim kahraman kı-
znn"diye selamlamışn. Babaanne bu
selamı herkese anlatmak isti>ordu,
memlekete döndüklerinde de herke-
se duyuracaktı, kararlıydı.
Mona Liza'yı
kızdıran Laz km
Tanığı olduğum bu mucize karşı-
sında, Zehra, göçünü üç gün evvelden
hazırlamış olmasına karşın üç gün ba-
baannesini değiştirip dönüştürmek
için bekledi diye düşünmekten ken-
dimi alamıyorum. Mona liza'yı kıs-
kandıracak gülüşüyle bu güzel Laz
kızının böyle ınceliklen \ardir: bilin-
gün Zehra'nın refleksel inlemeleri Zehra Kulaksız. ablası Canan*ın izinden gjtli ci kapanmadan önce, aklına, birara
çorbayla bisküvi gelmiş... Ardından da
218 gündür kendisine bakan yaşıtı ve
yoldaşı ÖzJem'in ellerini tuttuktan son-
ra, dudaklanna götürüp öpmüş. B-l vi-
tamini almadıklan için çok daha erken
düşecek olan ikinci ölüm orucu ekibin-
den iki kız kardeşten büyüğünü, Ar-
zu'yu çağırmış yanına, yeni tanımış ol-
masına karşın, onun da ellerini öpüp sa-
atini armağan ehniş. IVlahir, Hüsevin, U-
laş demiş. sonra da artık hiçbir şey söy-
lemez olmuş.
Şimdi çok daha ısrarlıyım, Ahmet
Necdet Bey, Zehra'nın ölümünü üç gün
geciktirmesi, babaannesiyle birlikte du-
yarsızlığı vurdumduymazlığa dönüş-
müş. vicdan ve akıllanyla bir türlü baş
edemeyen biz aydınlan içi boşaltılmış
hata yapma haklannı kullanmaktan bir
türlü vazgeçmeyen kitle örgütlerini, in-
san haklan savunuculannı; sindirilmiş
sendikaian; kavram karmaşasındaki
partileri; çocuklannı mülkleri gören ai-
leleri, hepimizi, hepimizi değiştirip dö-
nüştürmek istegiyle ilgiliydi. Biz yine
bu şansımızı kullanamadık, ama altmış
yedi yaşındaki çilekeş ve özverili bir bü-
yükanne, bütün Türkiye'nin gözleri
önünde, hepimize inat değişip dönüştü;
insandı, çok daha insan oldu.
Ölüm nedeniyle ilgili tutanak için Ar-
mutlu'da Zehra'yı inceleyen cumhuri-
yet savcısının kendisine, "Senin kadar
güçlü birkadıngörmedim" deyişini biz-
lere aktanrken babaannenin sesi haklı
bir övünç taşıyordu ve sanki birazda tek
tek küçümsüyordu bizleri.
Bir ananın Zehra'nın başına beyaz
rülbent örtme önerisi, Zehra'nın yoldaş-
lannca geri çevrildiğinde, din ve gelenek
buyruklanyla yoğrulmuş babaannenin
itirazsız kalışına da tanıklık ettim; ben
Zehra'nın gülsuyuyla ıslatılmış saçlan-
nı, başının bir yanına taşıyıp,birbuİdey-
le serbest bıraktığımda, torununa hay-
ranlıkla bakıp "Gelin olmadan. kuafor-
lere mi gittin, va\rii... Saçı tam da benim
istediğim gibi oldu,ben de böyie düşünü-
yordum" dedi.
Hak vaki olunca, Zehra'nın baş ucun-
da Zehra'ya verdiği sözü tutup Küçükar-
mutlu'nun birbirine açılan inişli çıkışlı
sokaklanndaki cenaze alayına katıldı,
dizleri tutsa bir gün Zehra'nın yoldaşla-
njla birlikte halaya da duracaktır, hiç
kuşkum yok!
Biz şlmdlden kazandık'
Zehra son günlerine kadar sevdikle-
riyle vedalaşmak üzere, kenarlanna gül
yapraklan iliştirilmiş, siyah kartondan
resim çerçe\eleri hazırlamış, bir tanesi-
ni de arasına küçük bir kâğıt parçası ek-
leyerek bana vermişti; "Merhaba abla-
cığım. başmdan beri bizimkvdin. bera-
berdik. Birçokkendineinsanım dhen Id-
şne insanlık dersi verdik, verdin. Daha
ne söylenir ki Bilgesu Abja, biz şimdklen
kazandık aslında."
Bu küçücük kâğıt parçası bir büyük
gerçeği banndınyor Ahmet Necdet Bey,
onlar şimdiden kazandılar, evet!
Size bu üçüncü başvurumun, aydın
ve sanatçılann Sıvas'ta yakılışının yıl
dönümüne rastladığının farkındayım.
Devlet, bu yanışı izlemişti. şimdi de
ölüm oruçlannın küllerini dört bir yana
sav uruyor. Zehra'nın saati, ölüm orucu
direnişindeki ikinci kız kardeşlerin bü-
>üğü Arzu'nun kolunda hızla ilerleme-
yi sürdürürken ülkemizin güzel ve ay-
dınlık geleceğini bu genç bedenlerin,
her an her saniye, ölümle yenişerek öde-
dikleri bedele borçlu olacağız; bunun
hem onurunu hem de utancını birlikte ve
şimdiden duymak zorundayız.
Saygılanmla
BÎLGESU ERENUS
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Kah Kah Kih Kih!..
IMF'nin, niyet mektubuyla verilen sözlerin ye
getirilmediği gerekçesiyle para vermekte ayak di
mesi, ortalığı yeniden kanştırdı. Biz de, ulusal
leksimizi harekete geçirdik ve her zor ve çözürrc
durumlarda olduğu gibi "ulusal gururumuz çiğı
niyor" bayrağını sallandırmaya başladık: "Türk
sömürge mi! Alçaklar!"...
Milliyetçiliğimiz kabardı!
Esmeye gürlemeye başladık!..
Bu milliyetçi gürlemelerimiz hep zora düştüi
müz, çözümsüzlükler içinde bunaldığımız zaman
ra denk düşer. Batmamak için de, küfür etmek i<
de başvuru yerimiz hep dışansıdır.
Ulusal onur!?!?
Ulusal onur şimdi mi zedelendi?
Yani IMF, "Mali sorvnlan çözmekte gecikiyors
nuz, Telekom'da profesyonel o/mayan, siyasi ra
kokan ayak oyunlannızı sürdürvyorsunuz, ben c
kararımı erteliyorvm" deyince mi zedelenmiş otı
yor?!
Kah kah!.. Kih kih!..
Güldürmeyin Allahaşkına!...
• • •
IMF'ye verdiğiniz 3 Mayıs 2001 tarihli niyet me>
tubunun 21. maddesine bakın. Telekom'da profes
yonel yönetim sözü verdiğinizi, ancak MHP'nin b
çiftliği elinde tutmak için zaferle sonuçlandırdığı sı
yasal yönetim meydan muharebesini anımsayın...
Söz vermişsiniz, sonra bunu yerine getirmem©
için ulusal onura sığınıyorsunuz.
Ulusal onurzedelenmesi, IMF'nin Telekom'a mü
dahalesinde değildir...
Onur zedelenmesi niyet mektubunda aranmalıdır
Türkiye'yi niyet mektubu uygulamalanna getiref
süreçtedir bu zedelenme. Niyet mektubu, başta/
sona bir onur zedelenmesi belgesidir!..
Kendi başınıza kalsa asla yapamayacaklannızı
IMF'nin gözetimi altında gerçekleştirmeyi kabul et
mişsiniz! Bir onursuzluk varsa eger, bu, öncelikle, içi
ne düştüğünüz bunalımdan kendi plan, program vt
gayretlerinizle çıkamayacağınızı kabul etmenizlf
başlamaktadır!
Ulusal onur zedelenmesi, Türkiye gemisini kara-
ya oturtmakla başlıyor, bunu görün!.. (Hem de 1/
kez!)
Bir kalkınma pianı yapamamışsınız, "Biznered&
yiz, dünya nereye gidiyor", diye sormamışsınız...
Ekonomi hangi alanlarda, nasıl yeniden yapılanı
yor, merakınız olmamış... Araştırma geliştirme, bi-
lim ve teknoloji ile ekonomik kalkınma arasındak
bugün çok belirleyici olan ilişkiyi anlamamakta ayat
diretmişsiniz...
Türkiye'nin gerçekleştirmesi gereken siyasal, de-
mokratik ve özellikle ekonomik yapısal dönüşüm-
lere sırtınızı dönmüşsünüz...
Milli gelirin artışına hiçbir katkıda bulunmadığınc
gibi, ülkeyi üstüne üstlük, soyup soğana çevirmiş-
siniz.. Şu bankalann haline bakın, iki yılda iki krizir
yol açtığı 89 milyar dolarlık ekstra faturanın ve bu-
günkü rflasın sahibi kimdir?
Hadi çekinmeyin, söyleyin...
Bugünkü iktidarda ve Meclis'te olan partiler de-
ğil mi? - • ( •
— '••-' •••
IMF'nin programını yırtıp atsalar, yerine koyacak-
lan bir planlan mı var? Hayır, olsaydı niyet mektu-
bunu vermezlerdi.
Türkiye'yi 10 yıl içinde nasıl esenliğe çıkartacak-
lanna, en azından Irlanda'nın yansı kadar bir kalkın-
mayı gerçekleştireceklerine ve refahı yükseltecek-
lerine ilişkin somut bir görüşleri mi var?
Hayır, zerresi kadar yok...
Geçmişte de yoktu, yarın de olamaz...
Bu, toprak ağasından toprak reformu yapmasın
beklemeye benzer...
Bütün antrenmanı, bütün politikası, bütün alış-
kanlıklan, Türkiye'yi nasıl hortumlanm ve siyasi ik-
tidanmı sürdürürüm üzerine kurulu olanlardan ne
bekliyoruz?
Hortumlanmayan, demokratik, şeffaf, küreselleş-
menin altında ezilmeyecek, küreselleşmenin nimet-
lerinden yararlanacak ulusal ekonomik ve siyasa
dönüşümleri, reformlan gerçekleştirmesini bekliyo-
ruz...
Yani attığımız topun, dağm tepesine doğru yuvar-
lanmasını!
Eşyanın tabiatına aykın bir durumda bulunuyo»
Türkiye.
Türkiye yelkenlisini iç denizlerde bile sürekli ka-
raya oturtmakta ustalaşmış siyasetçilerden, şimdi,
üstüne üstlük hiç bilmedikleri okyanusta bizi sağ ve
selamet götürmeterini istiyoruz...
Kah kah kih kih!
• • •
Siyasette ve iktidarda olanlann çaresizliği ve za-
vallılığı, dev lodos fırtınasının dalgalan gibi sahille-
rimizi dövüyor!
obursalifa bilimmerkezi.org.tr
İnsan haklan örgütleri:
Operasyondaki
gerçek açıklansın
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Türkiye in-
san Haklan Vakfı
(TİHV). İnsan Haklan
Derneği (IHD), Türk Ta-
bibleri Birliği (TTB) ile
Çağdaş Hukukçular Der-
neği (CHD), "Hayata Dö-
nüş" operasyonuna iliş-
kin gerçeklerin açıklan-
masını, Adalet Bakanı
HikmetSami Türk'ün de
soruşrurma emri vermez-
se istifa etmesini istedi-
ler.
19 Aralık'ta 20 ceza-
evine birden düzenlenen
ve ikisi güvenlik görevli-
si 32 kişinin yaşamını yi-
tirmesine yol açan ope-
rasyonun adli tıp raporla-
nnın basında yer alması
üzerine İHD Genel Baş-
kanı Hüsnü Öndül,
TİHV Genel BaşkanıYa-
vuz Önen, TTB Başkanı
FüsunSayek ve CHD Ge-
nel Sekreteri Suna Coş-
kun düzenledikleri ortak
basın toplantısında ger-
çeklerin açıklanmasını is-
tediler. Açıklamayı oku-
yan Öndül, 19 Aralık sa-
bahı 20 cezaevine birden
10 bin güvenlik görevlisi
ile yüksek enerjili silah ve
askeri malzemenin kulla-
nılmasına karşın Başba-
kan ve Adalet Bakam'nın
kamuoyunu yanılttığını
söyledi. Öndül, operas-
yonun amacının insanla-
n "hayata döndürmek"
değil. F tipi cezaevlerini
kullanıma açmak olduğu-
nu ileri sürerek daha ön-
ce bu operasyona karşı
çıktıklannı vurguladı.