17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TEMMUZ 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFAT 17 Bektronik posta: denizsom©cumhuriyeLcomir Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Süleyman Demirel, seçim istemiş... "Galiba ilk kez kendisi için bir sev istemivor!" Zehirli atıklar Uzun yıllar önce Italya, 127 varile doldurduğu zehirli kimyasal atıklannı çöplük niyetine Türkiye'ye gönderiyor. Zehirli atıklar Sinopta bir depoya yerieştiriliyor. Yıllar içinde deponun çatısından akan yağmur sulan, üzerlerinde kurşun delikleri L bulunan varilleri çürütüyor; varillerden sızan zehirler toprağa bulaşıyor; zehirler topraktan yeraitı sulanna kanşıyor ve çevredeki on dört köyün suyunu etkiliyor. Sinop Valiliği ise depoyu yeşile boyatarak gerekli önlemi almış ve çevreyi korumuş oluyor. Bu arada Greenpeace Akdeniz Ofisi, zehirli kimyasal atıklarla ilgili olarak halkı bilgilendirmek için geçenlerde Sinop'a grtmek istiyor, valilik il sınınnda polis ve jandarma barikatı kurarak çevrecileri Sinop'a sokmuyor. stanbul Barosu'nun Alman Heinrich Böll Vakfı'yla işbirliği yaparak geçen ay düzen- lediği "Azınlık Haklan" sempozyurnuna iliş- kin olarak, Önce llke Çağdaş Avukatlar Grubu yürütme kurulundan Atilla Özdalkıran'ın söyleyecekleri var... Bendenizi sempozyumu izlemeden görüş bildir- mekle suçlayan Baro Başkanı Yûcel Sayman, uma- rım kendisi gibi düşünmeyen hukukçuların düşün- cesine saygı gösterir: "Üzülerek söylemek zorundayım ki sözü geçen sempozyum, Lozan Antlaşması'nın ruhuna aykın olarak Kürt kökenli vatandaşlanmızı Lozan'ın azın- lık haklannı diizenleyen maddesi içinde kabul etme çabasının bilimsel tabanını oluştumnak için düzen- lenmişti. Sevinerek söylemeliyim ki meslektaşları- mızın toplantıya katılarak sorduklan sorutar ve koy- dukları demokratik tepki sonucu başanlı olamamış- tır." Sempozyum"Konuşmacılardan Slobadan Milacic daha son- ra geri toplatılan Fransızca yazdığı tebliğini sun- maktan vazgeçmiştir." "Doç. Dr. Naz Çavuşoğlu, Lozan Antlaşması'nın 39. maddesinin 4. fıkrasında 'herhangi birTürk uy- ruğunun' öznesiyle başlayan kısmına getirdiği ge- niş yorumla bu fıkranın tüm 'alt kimlikleri kapsadı- ğını' beyan etmiş, kendisine anlaşmanın 'lafzından çok ruhunun" önemli olduğu hatıriatılıp bu yorumu- nun zorlama olup olmadığı ve 'alt kimlik' derken ne- yi kastettiği sorulduğunda verdiği yuvarlatılmış ce- vaplarla alt kimlik beyanını aynen korumuştur." "Doç. Dr. Oktay Uygun konuşmasında, Kürt kö- kenli vatandaşlanmıza 'Kürtçe eğitimi' savunurken yönelttiğimiz 'Ekonomik dili Türkçe olan bir ülkede Kürtçe eğitim yaptırmakla Doğu'da toprağa bağlı ya- şayan yüz binlerce insanı köle haline getirmiş olmaz mısınız' sorumuz karşısında Kürtçe ya da Türkçe eği- timin böyle bir özgürlük ortamında bireyin kendi ter- cihi olacağını Kürt kökenli vatandaşımızın isterse Türkçe eğitimi seçebileceğini söylemiştir." "Prof. Dr. Ibrahim Kaboğlu, yazılı sunuş konuş- masında 'ülkemizin zengin alt kimlikler mozaığinden söz ederek; Lozan ve AB Azınlık Haklan Çerçeve Söz- leşmesi ile bağlantılar kuran' yaklaşımının yanlış an- laşılabilecek sonuçlaryaratabileceği yolundaki eleş- tirimiz üzerine ifadesini düzeltme yolunda ve ama- cının böyle yanlış anlaşılmalara yol açmak olmadı- ğı yönünde kapanış konuşması yapmıştır." Baro Başkanı Yücel Sayman'a ilk yazımızdaki öneriyi bir kez daha anımsatıyoruz: Istanbul Barosu'nun desteği ile Berlin'de düzen- lenecek bir sempozyumda Almanya'daki azınlık haklarının da masaya yatırılmasını bekliyoruz! SESStZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuv/ yahoo.com Erkekliğin yüzde doksam. kadınlar hakkında konuşmaktır! Kemal Derviş ilk kez konuştu! Merkezi VVashington'da bulu- nanDünyaBankası'ndan57.Tür- kiye Cumhuriyeti hükümetine eko- nomiden ve kendinden sorumlu Devlet Bakanı olarak transfer edildi- ğinden beri Kemal Derviş konuşuyor... Derviş otelden çıkarken konuşuyor, uçağa binerken konuşuyor, tenis kor- tunda konuşuyor, taksi durağında ko- nuşuyor, portakal bahçesinde konu- şuyor, kamera ve mikrofon bulduğu her yerde konuşuyor. Fakat geçen gün bir gazetede Der- viş'in "ilk kez" konuştuğu yazıyordu... Meğer, bir gazeteciyle ilk kez baş ba- şa oturup özel olarak konuşmuş... Anlaşılan, Türkiye'ye geldiğinden beri yaptığı konuşmalar harcıâlem ko- nuşmalardı... Neyse... Derviş, bu "ilk" konuş- masını üstelik bir Türk gazeteciyle yapmış... Bundan da Derviş'le Türk gazete- ci arasındaki konuşmanın Türkçe ya- pıldığını anlıyoruz! Fakat, Türk basın tarihine altın harflerle yazılacak bu tarihi konuşmanın içine baktığımız zaman başka bir tablo ile karşılaşı- yoruz... Derviş'in ilk konuşmasını yaptığı ga- zeteci Türk olduğu için değil bir Fran- sız dergisinin Türkiye'deki temsilcisi olduğu için karşısına alıp konuştuğu- nu görüyoruz... Sonra bir de bakıyoruz, Türk gaze- teci televizyona çıkıp bu kez Derviş'in sözcüsü olarak konuşmaya başlıyor... Al gülüm ver gülüm! AVRUPA'DAN GÜRAY ÖZ Kelepir Başkan Satışları Uluslararası mahkeme de- nilince akla hep Russel Mah- kemesi gelir. Amerika Birleşik Devletleri'ni yargılayan bu sembolik uluslararası mahke- menin yargıçlanndan birisi de Türkiye Işçi Partisi Genel Baş- kanı Mehmet Ali Aybar'dı. ABD'yi Vıetnam'da giriştiği in- sanlık dışı savaş ve katliam- lar nedeniyle mahkûm eden Russel Mahkemesi, türünün ilk ve tek ömeği olarak kaldı sanırım. Russel Mahkemesi bir devleti mahkûm etti. Gö- rünürde bir yaptırımı yoktu, ama ABD, giriştiği haksız Vi- etnam savaşı nedeniyle baş- ta kendi halkı olmak üzere halkların, insanların gözünde haksızlığın simgesi haline gel- di. Hiç kimse, ABD'nin daha sonraki yönetimleri bile Vıet- nam savaşını savunamadılar. Russel Mahkemesi'nin yar- gıçlan halklann temsilcileriydi- ler. Şimdi bir başka uluslarara- sı mahkeme kendi devleti ta- rafından kelepir fiyata satılmış bir eski başkanı yargılamaya hazırlanıyor. Bu mahkeme sa- vaştayenilmiş olanın suçları- na bakıyor; yenenin suçlan bu mahkemede dikkate alınma- yacaktır. Gerçekte ise savaş suçlulan, iddia makamının ar- kasındadıriar. Eskiden de böy- leydi; galipler her zaman hak- lıdır ve adalet genellikle ga- liplerin elinde bir zaman, gö- zü kör olarak kalabilir. ••• Zaten bu hikâyede garip olan, yenilmiş olanın yargıla- nıyor olması değildir. Garip olan bir devletin, eski başka- nmı 18 milyar dolara galiple- re satmış olmasıdır. Tarihte bir benzeri var mı bilmiyorum; bir devlet kendi başkanını kendi- si yargılamaktan vazgeçip pa- ra karşılığı o ülkeyi bombala- yanlara sattı. Üstelik alınan parateyapılacak olan köprü- leri, binalan, yolları, başkanı satın alarak mahkeme önüne çıkaranlar yakıp yıkmıştı. Tu- haf b*r alışveriş. Anlamak ve anlatnak zor. • • • Anamak için sanınm şu kü- reseieşme denilen olguyu iyi kavramamız gerekiyor. Küre- selleşme sınırları kaldırıyor, güçlenn egemenlik alanlannı alabildiğine genişletiyor. Yok- sulların ve güçsüzlerin sınırla- nnı, yaşam alanlannı ise ola- bildiğince daraltıyor. Yeni dün- ya düzeni adı verilen küresel dünya politikası ya da başka deyişle günümüzün emper- yalizmi. Abdülcanbaz'ın son macerasındaki "Gözdoyuran Lokantası"na benzer bir illüz- yonu yaratmayı da başarmış- tır bu arada. Başta TV kanal- ları, olayları ve gelişmeleri ol- duğu gibi değil, istendiği gibi yansıtan medya bu illüzyo- nun baş kahramanlarından- dır. Gerçeği ortaya çıkarabi- lecek soruların sorulmasını engelleyen, sorulması gerek- meyen sahte soruları günde- me getirerek işini gören med- ya, bir gerçek yiyicisidir. On- ların gerçeği şöyledir: "Zorla yapıştırılmış Yugoslavya Fe- derasyonu dağıldı ve farklı et- nik gnıplar birbirine düştü. Iç savaşı durdurmanın başka yo- lu yoktu ve biz savaşı, müda- hale ederek durdurduk." Bu anlaşılması çok kolay, çok "mantıklı" bir açıklamadır, ama ne yazık ki gerçeği tü- müyle yansıtmaz. Gerçeği tam olarak anlayabilmek için şim- di birbirine düşmüş ülkelerde hangi egemenlerin hüküm sür- düğüne, hangi Batılı ülkelerin borusunun ve parasının öttü- ğüne de bakmak gerekir. Son yılların bu çarpıcı pratiğini da- ha kapsamlı hazırlıklarla bir- leştirmek gerekmez mi? Ba- tı'nın şu sıralarda uluslarara- sı anlaşmazlıklara askeri yol- la müdahale edecek bir güç oluşturma çabasında olduğu- nu, NATO'nun işlevini bu yön- deyenidentanımladığını, ulus- lararası mahkemelerin bu as- keri gücün eylemlerinin ta- mamlayıcı parçası olacağını dikkate alamaz mıyız? Bütün bu gelişmelerin güçsüzlerin yaşam alanını daralttığını gö- remez miyiz? Uzun iş; kim ba- kacak, kim görecek? Peki, en azından eski baş- kanını savaşın galiplerine sa- tan devlet olgusu üzerinde de mi kafa yoramayız? Ulus dev- leti tarihin çöplüğüne kolayca gönderirken kişisel, ulusal, uluslararası ve her neyse ge- nel olarak ahlaki değerler üze- rinde biraz düşünsek daha iyi olmaz mı? KÎM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakia turk.net HARBİ SEMİH POROY semihporoy(âyahoo.com KEDÎ LEVO APTÜLIKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN Muayene, Teşhis, Tedavi TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 Internet: http://www.tkv.Ofg.tr e-mail: gen.sekreterfgtkv.org.tr/ [email protected] Turkıye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı gunluk Bizim Gazete Ülke sorunlanna iiışkın raporianyla, araştırmalanyla. koşe yazılanyla, tarafsız habertenyle sıvıl toplumlann gazetesı. Düzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 M.K£MAL'IN7.0RDUYAATANMAS\ 1317'Oe SU6UN, MUSTXf* KEMAL PAŞA, SUKİYE '0£ Y£Nİ KURULAAJ 7.ORC>U KOMumNLlStNA /TTANOf. ?. OaOU'YILDIIİ/M OROULAfi G8U8Ü"NA BA6LIYDI VE BAŞINM RİR ALMAN MA&£ŞAÜ OLAN VOH FALKENHEIH BULUNUYOROU.ALMAN KURMAYI İLE ÇAllŞAH FAUC£NHElN, ORTA OO6UDA AL- MAN ETKİ ALANI YAGATMA UĞRUNA EUR.İND£. Kİ OflöULAtl SOBUMSUZCA KULLANfYORPU- MUSTAfA KEMAL'LE D£ ÇAT/ÇMAK7M 6ECJK- MeMİfTİ. MUSVV& KEMAL SÖGÇÛ- SÜ yVAlUÇLARI VE KSNOİ Y£TKtSİZ. Üe/K'İ &JVERPAŞA veSADAAZAM ' TALArPA$AYA BİR &APO8LA SİLOi- Rip peoTBsroETri.su Yfeı ONUN İLK Sl'/ASİ MESAJI SAYtLMAKTADIIZ. T.C. KADIKÖY 2. İCRA TETKİK MERCİİ HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2001/57 Davacı Ayfer Ildeş tarafindan davalı Muzaffer Göçhan hakkında açılan tahliye davasıntn mahkememizde yapılan açık duruşmalan so- nunda verilen 30.5.2001 tarih ve 2001/57-451 esas ve karar sayılı Kadıköy Yeldeğirmeni Rasimpaşa Mahallesi Çeltikçi Sokak No: 10/3 adresinden davalının tahliyesine ilişkin hüküm, adresi bulunamayan ve zabıta araştırmasıyla da tespit edilemeyen davalıya ilanen tebliğ olunur. 2.7.2001 Basın: 38869 DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELt Kölenin Isyan HakkıL ; Hepimizi aldatıyorlar!.. El birliği ile beyinlerimızi igfal ediyorlar!.. Yetmiyor; hakaret yağdırıyor. zılgıt çekiyor, tehdit ediyorlar!.. Küresel efendilerın içerdeki işbirlikçilerı ise dün-v' yanın, Türk halkını kendi siyasetçilerinin soygunun-,4 dan kurtarmak için büyük fedakârlıklara katlandığı-/ nı yazıyorlar!.. r Mılyonlarca üretıcinin canına okuyan, çokuluslu dev ^ tekellere milyarlarca dolarlık rant yaratan şeker ve t tütun yasalarının çıkarılmasına, bankaların iyıce ya-^' bancıların kucağına itilmesine, iletışimin can dama-• rı Telekom'un, sıradakı THY'nin ve en değerli sek-/ töıienn peşkeş çekılmesine utanmadan "AsilBatı'nın fedakârtığı" 6\\/ox\ar\.. ') IMF, 1.5 milyar dolarlık krediyı serbest bırakacağı toplantıyı, Telekom'un yeni yönetımıni beğenmedi-v ği, Emlak Bankası'nın tasfiyesi yasasını incelemeyef alan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na kızdı-J ğı için erteleyince de feryadı basıyorlar: N - IMFmemnun olmadı, IMFzılgıtı bastı, IMF çok) kızdı!.. " Bu nasıl bir haysiyetsizlik, bu ne tür bir uşaklık, an- -, layamıyorum!.. • • • •"• Şu aldatmacanın bayağılığına bakın: - Yıllardırcömertçe verilen borçlan hovardaca har-' cadık. Şimdi Batı "dur bakalım" diyor, "ben vergi mükelleflerimin parasını daha fazla çarçur ede- < mem. Artık benim dediklerimi yapmazsan zırnık vermem..." Haklılar!.. Çağdaş dünya ne derse yap-. malıyız, yoksa yandıkl. - Gazetelerde, televizyonlarda beynimize sokulma- ya çalışılan işte bu!.. Verilen borçların hovardaca harcandığı, ülkenin" gelişmesi için değil, belli kesimlerin cebinin doldu-^ rulması için kullanıldığı çok doğru. Rüşvet, hırsızlıkj ve yolsuzluklann zirveye ulaştığı da çok doğru...' Şımdı soru şu: •") - Batı, özellikle de ABD son 20yıldırartarak sü- ren bu çürümüşlüğü bilerek, göz yumarak borç ' vermeyi sürdürmedi mi?!.. Ülkeyi bu şekilde tes- lim alacağını bilerek, yolsuzluk yapan yönetim- leri, siyasetçileri desteklemedi mi?!.. Bir ülkeyi sömürgeleştirmenin klasik yoludur; gö-^ züne kestirdığın ülkeyi borçlandırırsın, verilen bor- cun yatırımlara değil, yolsuzluklara, hırsızlıklara git- mesini sağlarsın. Katlanarak artan borçlar istediğin noktaya gelin—* ce son darbeyi vurur, o ülkenin kaos içine yuvarlan- \ masına zemın hazırlarsın. Sonra da tüm zenginlik-J lerıne, pazarına ve hatta yönetimine el koyarsın. Bu- .. nu da yine satın aldığın işbirlikçiler sayesinde "iyi-> lik meleği" rolünde yaparsın. "Saf ve bakir" az-,i gelışmiş ülke halkı da bu klasik ve aşağılık oyunu afı-^ yetle yutar!.. -, - Türkiye'nin içine düştüğü oyun budur!.. Ayrıca kimi şaşkınların ya da yeminli uşakların-, pompaladığı gibi; verilen borç hiç de Amerikan ver-^ gi mükelleflerinın parası değildir!.. O para, ABD'nin sömürdüğü dünyadan ülkesine akan yüz milyarlar- ca dolarlık zenginliğın, büyük sömüruyü arttırarak sür-.A dürmek için ayırdığı küçücük bırbölümüdür!.. IMF'nin^ ve Dünya Bankası'nın görevı işte bu parayı kullana-f rak ABD'nin "esıral" dediğı ülkeleri sömürgeleştir-a mektir! , _.., , , n • • • -n IMF Başkanı Horst Köhler, Türkiye'ye yardım top-., lantısını ertelediğini açıklarken bunun ülkede pani-!j ğeyol açacağını, pıyasalann kanşacağını bilmiyormuy-' du?.. > - Bal gıbı biliyordu!.. ^ Zaten öyle olmasını istiyordu!.. Bırkaç hafta önce, • Dünya Bankası'nın eski baş ekonomisti ve küresel-: leşmenın mımarlarından Joseph Stiglitz'ın açıkla-, dığı, IMF'nın gelişmekte olan uluslan felakete sürük- ? leyen dört aşamalı "ölüm fermam"ru anlatmıştım. ^ Stiglitz'ın söyledıklerı bir bir gerçekleşıyor... IMF'nirt" planı tıkır tıkır işliyor!.. Plan son aşamaya ulaştı; ül-î ke iktisaden tam anlamıyla teslim alındı, siyaseterk teslim alınmasına ise yalnızca birkaç adım kaldı... '.' Hükümet hâlâ durumu kavrayamamış, IMF'ye söz-., de tepkı gösterıyor; Başbakan Ecevit, "Bütün ya-"j salan çıkardık, daha ne istiyoıiar" diye sızlanıyor;' ANAP'lı Yaşar Dedelek, "Muz cumhuriyeti deği-- te"dıye isyan ediyor; MHP'lı MehmetŞandır, "Ken- 1 ' di iç kaynaklanmızı harekete geçiririz" diye efe- • leniyor... Her ıstediğine "emredersin" dediklerı IMF'nin' bu ağır, bu terbiyeden yoksun zılgıtını hâlâ Türkçe- ye çeviremiyorlar: - Kölelerin isyan hakkı yokturü! E-posta: [email protected] BULMACA i) SEDAT YAŞAYAN SOLDAN'SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 1/ Deniz dibi- ^ ne indirilerek balıklar geldi- 2 ğinde köşele- 3 rinden çekilip . kaldırılan ağ. 2/ Edremit Körfezi kıyı- sında turistik biryörc.Halk edebiyatma öz- gü bir şiir türü. 3/ Olgunlaş- mamış ham kavun... Deriden sızan sıvı. 4/ Arapçada "ben"... Belli bir amacı olma- yan. dayanaksız söz. 5/ Hayvanın eskiyen 5 nallarının çivılerinı de- 6 ğiştirme işlemi. 6/Tul- yum elementinin sim- gesi... Toplanan süp- rüntüleri alıp atmak için kullanılan saplı kap. II Bele ya da boyna asuV olarak taşınan su kabı... İlkel benlik. 8/ Iğdiş edil-- miş hayvan... "Mercanköşk" de denilen, gûzel ko- kulu bir saksı bitkisi. 9/ Gözün renkli bölümü...- "Akşam, yine alcşam, yine akşam/ Göllerde bu — bir kamış olsam" (Ahmet Haşim). YUKARIDAN AŞAĞIYA: İ 1/ Gökova Körfezi kıyısında, adını bir türküye de ^ vermiş olan turistik bir koy. II Eski yapı ya da kent^ kalıntısı... Engel. 3/ Irmaklarda işleyen ve şişirilmişi tulumlar üzerine kurulan bir çeşit sal... Taze, yeni'l 4/ "Orhun —": Basketbolcumuz... Nesnel. 5/ Söv-^ gü, küfür. 6/ Yerli malı simgeleyen harfler... Yaka-^ lanan balıkJan gemi ambanna atmak için kullanı- lan geniş ağızlı kürek. 7/ Balık avlamakta kullanı- lan üç çatallı bir araç... Eski dilde bayram. 8/ Yana- ğın alt kısmı... Istanbul'un bir ilçesi. 9/ "Süsen" de denilen, iri çiçekli bir süs bitkisi... Hazırlanan ça- yın renk ve koku bakımından istenilen durumu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle