Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 T E M M U Z 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
JvLJl-iJ. LJ J \ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
Sait Faikle öyküniin yurdıındaKamber'ın kahvesine gitmeyeli
yıllan buldu. Yıllar dediysem de,
öyle onar, yirmişer yıllar olarak al-
mayın. Topu topu yedi, bilemedin
sekiz yıl.
Ortaköy'de kıyıda. caminin he-
men yanı başındaki bu kahve bir
zamanlar sevincimdi benim.
Güne birlikte başlardık. Okuldan
önceki ilk durağım, belki de ilk
okulum bildiğim mekânlann en
ahmlısıydı bana.
Koltuğumun altında kitaplanm,
defterlerim olurdu. Bir yel gibi ge-
çerdim Dereboyu'nu. Fınnın ilk
müşterisi olurdum.
Simidi birlikte böler, çayın demi-
ni birlikte açardık. Gün kuşluğa er-
meden, zamanın durduğu ân'ın se-
vincini paylaşırdık Kamber'le.
Kamber ve kahvesi birer öykü
kahramanı gibi dururlardı ötemde.
O, hep susardı. Derin hüzünleri ba-
nndıran gözlerinin taşıdığı anlam-
lann bir bir kahve ocağına yansıdı-
ğını gözlerdiniz. Gazete kesikleri,
fotoğraflar, eprimiş kâğıtlara dö-
külmüş sözler...
Bazen, "Sait Faik, Eftalikus'un
Kahvesi' ni burada yazmışolmah"".
der; Kamber'i, biraz da, Mahalle
Kahvesi'nin kahvecisine benzetir-
dim! Hatta, onun, Kıraathaneler
öyküsünü okuyunca buna yüz bin
kere inanasım gelmişti.
• ••
Bir zamanlar Ortaköy 'de açık ha-
va sinemamız, Ermeni, Rum dost-
lanmız vardı. Sözün sükûtuyla gü-
nü geceye erdirdiğimiz zamanlar
'70'lenn başıydı. O günlerden izler,
renkler getiren Kamber'in kahvesi
hem buluşma yerimiz hem de "üni-
versite"mizdi. Hayatın orada solu-
duğunu hissederdiniz..
"80"lerin sonuna doğru, nice
sonra, yolumu buraya düşürdü-
ğümde, cafeye dönüştürülmüş ha-
lini uzaktan görmek yetmişti bana.
Gözlerimin aradığı Kamber'in de
yitip gittiğini düşünüyordum.
Ortaköy'ün renkleri solmuş, ses-
leri yitmişti nicedir. Bir işadamı
edasıyla cafesini yöneten Kamber
ise bu değişimden payını almıştı.
Her şey değişiyordu hayatımız-
da: Kahveler, Kamber, bizler, kent-
te de bu anafordan kurtulamıyor-
duk. Bu kentte bir değişmeyen. an-
latüan öyküler, yaşanılan hayat ve
Sait Faik'ti. Bunca tarumar edilme-
ye karşın, gene de, nereye gitseniz
o çıkıyor karşınıza. Aramızda ol-
saydı, eminim ki, buna canı sıkılır,
alıp başını giderdi. "Dülger Balığn
nın Ölümü
T>
nü yazmaya ya da "hi-
Sai* Faik bize, hayaü edebiyat aracıhğıyla kavrayabikceğimiz bir dünya sundu. (Fotoğraf: ARA GÜLER)
BELLEKKUTUSU
"Hem bana kalırsa yazıcüık işinde, insanm yazılan
pek ahım şahım olmasa da zararı yokpek. Ehverir ki
namuslu olaltm: Kalemimizi ne devlete, ne patrona
ne de hatta millete (demagojiyapmayı, eflcârı
umumiye denilen mikrobu kastederek söylüyorum)
satalım. Dahası var. En korktuğumıtz mahîuk olan
münekkide. hatta okuyucuya bile beğendirmek
gayesiyle yazı yazmadığıma göre kendimi yazıcı
saymakta hakkım var mıydı, bilmem ki? ' Sait Faik
"Onda, pek çokyılîarın eskitip çürütemeyeceği şiirli
bir deniz havası var. Her okuduğunuz zaman, burun
kanatlarımıza o hava yaklaşacak. En kötümser
hikâyesini okuduktan sonra bile, açık havaya çıkmış
gibiferahlıyorsunuz." Ömer Faruk Toprak
OKUMA ÖNERILERI
* Sait Faik in, Bilgi Yaymevi'nde "Bütün
Eserleri" adıyla çıkan, bugûn 15 cildi
bulan kitaplan öncelikle şu düzene göre
okunmah: Semaver (1936), Sarmç,
Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle
Kahvesi, Havada Bulut, Havuz Başı, Son
Kuşlar, Alemdağda Var Bir Yılan, Az Şekerli
(1954).
* Fethi Naci, Sait Faik'in Hikâyeciliği,
1998, Adam Yay. 136 s.
* Perihan Ergun - Ayla Kutlu (Haz.), Sait
Faik Abasıyamk 90 Yaşmda, 1996 Bilgi
Yay, 430 s.
* TahirAlangu (Haz.), Sait Faik lçin, 1956,
Yeditepe Yay, 216 s.
kâye peşinde" yol almaya dönerdi
yüzünü.
• • •
Sait Faik'i herokuyuşumda yaz-
dıklannda başka bir renk bulmam,
başka bir tınıyı hissetmem; onun
öykü dünyasını daha derinden kav-
ramaya yöneltir beni.
Buradan buluşturup bırleştirdik-
lerimizle Sait Faik'in sizdekı im-
gelemı tümlenmeye yönelmiştir.
Gene de eksik, açık yanlan hep bir
sır gibi tutar.
Anlatılanna, birçok okuma kat-
manından yola çıkarak vanrım.
Öyle ki; zamanla, "neleri anlatt-
yor"un ardına düşmekten "nasıl
anlatıyor"a, oradan da; anlattığı
dünyanın yanrlsama durumlanna,
yazann imgelemine ulaştığımı söy-
lemeliyim.
Bugünlerde ise, yeniden Sait Fa-
ik'e, yani öyküniin yurduna dönün-
ce; onun üzerine uzunca bir metin
yazma duygusunu yıllarca içimde
taşıdığımı iyice hissettim. Gerçi,
çok önceleri "Sait Faik Öykücülö-
ğünün Öykücülüğümüze Etkik-
ri"nı yazmıştım. Ama bu kez Sait
Faik'i bir başka biçimde yazmalıy-
dım. Nasıl ki her okuyuşumuzda
onda farklı bir yan buluyorduk...
Işte bu yanlan devşiren, onda sırlı
duranı anlatan bir yazı olmalıydı
bu.
Belki de bu, Sait Faik'e olan bor-
cumdu!
Öykünün ne olduğunu, "hikâyeet-
me"nin ne anlamlar içerdığını. yazı-
yaşam ilişkisini bize en çok anlatan-
dı. Anlatımındaki sıcaklığı ilk ele ve-
ren "ben-anlaücı'' üslubu/kimliğiyle
bize anlattığı doğa/deniz/ ada, Istan-
bul gerçeği ile
u
küçükinsan"ın dün-
yası çekip alır sizi içine.
•••
Sait Faik'i okurken vardığıruz bu
ilk kıyı etkileyicidir sizin içın. Yan-
sıttığı her şeyin sizde bir anlamı,
karşılığı vardır. Tekrar tekrar ona
döndüğünüzde; yaşamın trajikli-
ğinden yazıp anlattığı coğrafyanın
gizemli yanlanna, onun içmdeki
"gitmek'' düşünden gelip gelip gi-
den melankolisine; tedirgin insa-
nın bakışından estetik/güzellik tut-
kusuna, Orpheus'un sannlanndan
arayışının nedenlerine varan bir
dolu şeyi bulursunuz. Sözün ve an-
lamın simyacısı kesilirsıniz onun-
la.
Sait Faik'in yaşama bakış erimi,
yaşadıklan, dostluk ve arkadaşlık-
lan, ada yaşantısı ve tüm bunlann
ağıştığı yazdıklannı düşündükçe;
Camus'nünNobelsöylevinde yan
yana gelen şu üç sözcüğü anımsa-
rım: "Sanatım olmadan yaşaya-
mam."
Hem bunsuz edemeyen hem de
"Yazmasam çıldıracaktun" diye-
bilen Sait Faik; bize, hayatı edebi-
yat aracıhğıyla kavrayabileceğimiz
bir dünyayı sundu.
Sait Faik'in bu yanı, öyküsünde
sürekli öne çıkardığı iztenim birli-
ği ile etki bütünlüğünü de göster-
mektedir.
O, içtekini dışa vururken de bu
bakışımını önceler. Kural dışı ya-
şayışı, mutsuzluğu, "sivilitaatsizli-
ği"nin onu sürüklediği açmazlar-
daki hali.. yer yer şaşkın, sinik,
inançsız, acı içinde debelendirir
onu.
"Gftmek" düşünden hiç kopma-
dığını imledim. Alıkoyamaz da
kendisini bu duygudan. Onun bu
arayışının birçok ritüeli anlatısma
ağmış; her bir bakışımının gözüke-
bilen en ince ayrıntısıyla yazıda
can bulmuştur. Ama, o, gidiş/ara-
yış hep bir yere ulaşmak/varmak
düşünü de yaşatmıştır.
Sözgelimi, ölümünden kısa bir
süre önce yazdığı şiirlerden biri ol-
duğunu sandığım "Evimedönüyo-
rum—"da şu dizelerine rastlanz:
"Kapanmıvan gözümle, kapanmı-
yan varamlaV Kızaran caddekrden
evime dönüyorumJ'
• • •
Dizi hep dönüş çizgilerinde bu-
luşturan, her gün hayatın öte yaka-
sına dönüp bakmamızı sağlayan
Sait Faik'le yeniden buluşmanın
yeridir şimdi. Yeni bir sesle, renk-
le, solukla öykünün yurduna adım
atmanın zamanıdır..
www.feridunandac.com
R'uyıl
Can Yücel'in
75. doğum gününün
kutlanacağı
şenlikte, konserler,
tiyatrolar, şiir
dinletileri ve imza
günleri yer alıyor.
Gelecek yıl
uluslararası
nitelikte bir şiir
sempozyumu
düzenlenecek.
Aynca 'Can Evi'nin
açılışı da yapılacak.
Datça'da şîir günleri
ÖZCAN ÖZGÜR
MUĞLA- Yaşamının son günlerinde olduğu gi-
bi ölimünden sonra da Can Yücel'e, onun anılan-
na, şirlerine ve sanatına ev sahipliği yapmayı sür-
düreı Datça, uluslararası şiir günlerine hazırlanı-
yor. 7-21 Ağustos tarihlerinde ikincisi gerçekleş-
ürileek olan 'Can Şenliği 2001' hazırlıklannı ta-
manladıklannı belirten Datça Beledi>e Başkanı
ErolKarakullukçu, "Şenlik içinde uluslararası şiir
giinbrine yer vermeji planlıyoruz" dedi.
D.tça Belediyesi, 17-21 Ağustos 2001 tarihleri
arasnda, ozan Can Yücel'in anısına armağan edi-
bn 'ranŞenliği'nin ikincisini gerçekleştiriyor. Şen-
lık. kzırlıklannı tamamladıklannı belirten Datça
Beldiye Başkanı Erol Karakullukçu, "Öncelikle
CarBaba'yı anılaru şiirleri ve sanaö ile yaşatmay ı
ımçladık. Tabti Can Baba'yı yılın 4 gününe sığdır-
malniyerinde değiliz. Biz Datça'yı onunla bütün-
jeşthnek. yaşatmak ar/usundayız. Bu arzunun ya-
una ülkemizde şiir sanaünın nicel ve nitel gelişi-
nîs de katkıda bulunma amacımız var" dedi.
Bledıye Başkanı Karakullukçu. sözlerinı şöyle
sürurdü: *Bu yıl da Can Baba'nın adına yaraşır
jeioie kapsamlı bir şenlik yapıyoruz. 4 gün sürey-
fc Iıtça halkuu nitetikli sanat ürûnleri ve sanatçı-
larla buluşturacağız. Şenlikprogrammı bu kadar er-
ken açıklamanuzm bir nedeni de bu niteükli sanat
ürûnleri ve sanatçılaria sadece Datçahlar değiL ül-
kemizin tüm Can dostlan ve sanatseverleri de bu-
luşturma isteğimizdir. Bunun için şiirseveriere tatil
progranunızı Can Şenliğfne göre yapuı diyoruz."
Can Şenliği etkinhkleri arasında bu yıl, badem
üretıcilerinin sorunlannı konu alan bir panelin ya-
nmda, konserlenn, tıyatrolann, şiir dinletilennin
ve ımza günlerinin yer aldığmı kaydeden Başkan
Karakullukçu. "Gelecek yıl üçüncüsünü yapacağı-
mız şenlikte ülkemizin şairlcri ile uluslararası şair-
leri buluşturacak, uluslararası nitelikte bir şiir sem-
pozvunıunu da gerçekleştirmeyi planlryoruz. Eğer
bunu başarabilirsek, hedefuniz gelecek şenliklerde
ortaya konacak etkinliklerin y anında. yıl içinde ger-
çekleştirilecek diğer etkinliklerle Datça'\ı şiirin Kâ-
be'sine dönüştürmeyi hedefliyoruz" dedi.
Bu yıl aynca Can Yücel'in 75. doğum gününü
kutlayacaklannı belirten başkan Karakullukçu, an-
ma sırasında şainn ailesınin Datça Belediyesi'nin
katkılan ile gerçekleştirdiği 'Can Evi'nin açılışmı
da yapacaklannı vurguladı. Düzenleme Komıte-
si'nde Beledıye Başkanı Erol Karakullukçu ile bir-
likte Güler Yücel, Vecdi Sayar, Ödem Petek ve Ay-
dın Kozak bulunuyor.
Charles Dickens'ın yeni mektupları bulundu
'Düşkün' kadınlara öneriler
• Mektuplar, Dickens'ın 1847'de kadınlan fuhuştan,
hırsızlıktan ve serserilikten korumak amacıyla Batı Londra'da
kurduğu Urania Cottage'da bulundu. Böylece yazann, burada
yaşayan kızlara olan özel ilgisi de gözler önüne serildi.
Kültür Servisi- Geçen günlerde De-
von'da Ingiliz yazar Charies Dic-
kens'ın 'düşkün' genç kadınlara ilgi-
sini ve onlan kurtarmak için duydu-
ğu isteği açığa çıkaran pek çok mek-
tup bulundu.
Mektuplar, Dickens'ın
1847'de kadınlan fuhuş-
tan, hırsızlıktan ve ser-
serilikten korumak
amacıyla Batı Lond-
ra'da kurduğu Ura-
nia Cottage'da bu-
lundu. Mektuplar
Dickens'ın, yal-
nızca evin patro-
nu olmakla kal-
mayıp aynı za-
manda burada
yaşayan kızlara
olan özel ilgisi-
ni de gözler
önüne serdi.
Dickens bu
mektuplar da,
Urania Cotta-
ge'daki kızlara
alınacak iç ça-
maşırlan ve onla-
rın hijyenleri ko-
nusunda çeşitli tali-
matlarda da bulunu-
yor. Hatta yazar, evde-
ki düzeni eleştiren kız-
lardan birine yazdığı bir
mektupta oldukça sert bir
biçem kullanıyor.
Mektuplar mayıs ayında Robin
Fenner tarafından bulundu. Fenner,
bir gün evde Dickens'ın bir kitabım
eline almış ve mektuplardan biri ye-
re düşmüş. "Mhnari planlann oldu-
ğu bir khapta bir yığm w bir şifonye-
rin içinde de bir başka yığuı mekrup
vardı. Büyülenmiştim. Bunlar gerçek
cevherier" diyor Fenner.
Öte yandan Dickens'ın bu ev-
de yaşayan ve yaş ortalama-
sı 14 olan kızlarla bir iliş-
kisi olduğuna dair güçlü
bir kanıt yok.
Ama kansı Cathri-
ne'le ilişkisinin kö-
tüye gittiği dönem-
lerde mektuplann
yazılma sıklıklan
artmış.
Londra'daki
Birkbeck Colle-
ge'da Viktoryen
edebiyat profe-
sörü olan Mic-
hael Slater da,
Dickens'ın bu
kızlarla ilişkisi
olduğu yönünde
açık bir gösterge-
nin olmadığını
belirtiyor ama,
"Bu kızlara ve on-
lann yaşamlanna
kafayı taknuş olduğu
görülüyor, öyleyse o-
nun ruhunun derinhk-
lerinde neler olduğunu
khn büebilir?'' diyor.
'Oliver Twist' ve 'LitÜe
Dorrit' gibi romanlannda Vik-
toryen çağının Ingiltere'sındeki yok-
sulluğu ve toplumsal adaletsızliği an-
latan Dickens'ın kurduğu Urania
Cottage, 1862'de kapanmıştr.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bir Oyunun Öğrettikleri...
Sanınm mayıs ayının başlan. Onur Bayraktar'la
benim evde (Onur'un deyişiyle, Stüdyo Drama'nın
"dergâhı" olan evde) oturmuş, önumüzdeki Nâzım
Yılı üzerine konuşuyoruz. Herhalde bütün tıyatro-
ların bir şeyler yapacağından söz ediyoruz. Bu ara-
da, bızım de Stüdyo Drama olarak bir şeyler yap-
mamız gerektiğınden. "Ama," dıyorum sohbetın
biryennde "öyle bir şey yapalım ki, Nâzım'ın ken-
di yazdıklanndan yola çıkmasın... O, bugüne ka-
dar çokyapıldı çünkü; Nâzım 'ın şiirleriyle örülü ko-
lajlar, kendioyunları... Biz, sanki daha başka bir şey
yapmalıyız..."
"Ne gibi?" diye soruyor Onur.
"Ömeğin, hep merak ettiğim bir şey var. Türki-
ye'den kaçtı, kurtuldu, canını kurtardt denir Nâzım
için. Son zamanlarda bir soru kafamı kurcalıyor:
Kaçmakla gerçekte neyi ne kadar kurtarabildi?
Toprağından zorla kopmak durumunda kalan bir
şair, gerçekten kurtulmuş sayılabilirmi?" Bu soru-
ya beni itmiş olan bilgileri düşünüyorum. Nazıler
döneminde, Almanya'dan kaçmak zorunda kalan
şairier, yazarlar arasından, kurtulmalanna (!) karşın,
sonradan, savaş bittikten sonra, intiharedenlerol-
muştu. "Ikinci vafan"lar, birtürlü vatan yerine ge-
çemediği için.
Peki ya Nâzım? Onu, onun acılannı bu açıdan ye-
terince düşünebıldik mi hiç? Biraz da bu yanıyla an-
latmaya çalıştık mı?
"Böyle bir oyun yazsanıza!" diyor ansızın Onur.
Böyle bir oyun. Aslında var kafamda. Epeydir
var. Tek kişilik bir oyun. Aslına bakılırsa, Onur içın
tek kişilik bir oyun yazmayı "Kaos "tan bu yana ıs-
temıştim hep. Sonradan bu ıstek somutlaşıyor.
Onur'un Nâzım'ı oynamasını istıyorum. Onun
oyunculuğuyla yaratacağı Nâzım'ı merak ediyo-
rum. Gerçi henüz yirmi iki yaşındaki bir insanın bu
işin altından nasıl kalkacağı sorusu da bir an kafa-
ma takılmıyor değil. Ama hemen anımsıyorum ki,
o. yaşamla birlikte ölümü de düşünce dünyasına
çoktan yerleştirmiş bir genç insan. Ölümü tartışa-
bilen, artık hiçbir acıya yabancı değildır.
Oyunu "yazın, bırara"yazmayı planlıyorum. Gel-
gelelım mayıs sonlanna doğru, Onur bir haftalığı-
na Sicilya'dayken, kafamda beliriveren başlık,
"Ben, Nâzım, Yaşarken ve ölürken... "birakşamüs-
tü beni masa başına oturtuyor. Ve o gece, sabaha
karşı, oyun tamamlanıyor...
Metni Onur'a, karşılamaya gittiğimde havaala-
nında veriyorum. Haziran başlannda, dramaturgi
üzennde çalıştığımız bir akşam Onur: "Bu oyunda,
simge yerine geçecek bir de nesne olmalı", diyor,
"zaman zaman Ânadolu ya da anavatanı simgele-
yecekbirşey..." Benim kafamda ise ansızın o "nes-
ne"nin bir "insan" olabilecegi canlanıyor. Örneğin
genç bir kadın dansçı. Bu arada baleyi degil, fakat
modern dansı düşünüyorum. Belki de yakınlarda-
kı bırTAL (Tiyatro Araştırmaları Laboratuvarı) top-
lantısında, sevgili Ayla Algan'ın söyledıklerinden
esinleniyorum: "Geleneksel tiyatronun tıkanma
noktalannda modern danstan alabileceği çok şey
var..." Modern dansçı deyince, ikimizin aklına da
hemen Melis Birkan geliyor. Henüz modern dans
bölümü öğrencvsi. Ama izleyebildiğim danslannda,
ifadeyi yüzüne de yansrtmayı hep basarmış bir öğ-
renci.
O günden sonra "dergâh"a Melis de katılıyor. Ve
daha ilk buluşmada, sait dansın sınırlarını aşan,
olaya yeni tiyatro boyutlan getiren yorumlarıyla bi-
zi şaşırtıyor. Hep birlikte, "Ben, Nâzım, Yaşarken
ve ölürken "in çatısı altında, kendi Nâzım'ımızı, on-
dan bizde kalanı oluşturmaya başlıyoruz. Önem-
sediğimiz de bu. Nâzım, herkeste yaşıyorsa eğer,
herkesin de kendi düşünsel çabasıyla oluşturdu-
ğu bir Nâzım'ı olmalı. Ve şimdi ben, başlangıçtayal-
nızca benim kalemimden çıkma bir metnin, ben-
den çok genç sanatçıların katılımıyla kolektıf bir
gösterim metnine dönüşmesinin hazzını yaşıyo-
rum, öğreniyorum...
Böyle "cteroâA? "lardan alınabılecek dersler, bite-
cek gibi değil...
e-posta: ahmetcemal(u superonline.com
acem20" hotmail.com
Oyuncularla anlaşma sağlandı
• LOSANGELES(REUTERS)- ABD'de
135 bın oyuncuyu temsıl eden ıki birlik ile
büyük film ve TV stüdyolan salı günü
anlaşmaya vararak üç yıllık kontrat ımzaladılar.
Oyunculann eski kontratının süresinin
dolmasından üç gün sonra anlaşmaya vanldı.
Göriişmeler 15 Mayıs'ta başlamıştı.
Şu ana dek vanlan anlaşma konusunda
aynntılı bir açıklama yapılmadı. Anlaşmanın
yorumcu sanatçılann asgari ücret oranlannda
ve yeniden kullanılan filmler ve TV
programlan için ödenen üçrette artış sağlaması
bekleniyor. Oyunculara ödeme yapılacak
alanlara kablolu TV'ler ve yabancı pazarda
dağıtım da dahil olacak.
Napster'ın yeni uygulaması
• LOS ANGELES (RELTERS) - Napster',
bu hafta sonundan itibaren, yeni versiyonunu
yüklemeyen üyelerinin sitedekı kayıtlannı
silecek. Şirket. üyelerine gönderdiği mesajda.
eski programlann artık çalışmadığını, yeni
versıyonun transferi engellenmeyen şarkılan
içereceğini ve yeni uygulamanın hızlanmasının
zaman alacağını açıkladı. Aynca bu süreci
çabuklaştırmanın yolunun, Napster'ın yeni
programının bir an önce çok sayıda üye
tarafından yüklenmesi olduğunu ekledi.
Kullanıcılar ise 'Audiogalaxy\ 'Bareshare' gibi
ücretsiz sitelere yönlenerek bu uygulamayı
protesto ettiler.
Telif uzlaşması kutlandı
• İSTANBUL (AA) - Müzik Eserleri Sahipleri
Meslek Grubu (MSG) ve 16 medya kuruluşu
arasında 21 Haziran'da imzalanan telif
anlaşması, Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın da
katıldığı bir kokteylle kutlandı. Conrad Otel'de
düzenlenen kokteyle Televizyon Yayıncılan
Demeği Başkanı Nuri Çolakoğlu ve MSG
Başkanı Dağhan Baydur da katıldı. MSG ile
Show TV, Kanal D. CNN Türk, NTV. Cine 5 ve
onlara bağlı 11 radyo arasında imzalanan
anlaşmayla, artık bu medya kuruluşlannda
kullanılan müzik eserleri için saniye üzerinden
hesaplamayla telif ödenecek.