17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 T E M M U Z 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JvLJl-iJ. LJ J \ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Sait Faikle öyküniin yurdıındaKamber'ın kahvesine gitmeyeli yıllan buldu. Yıllar dediysem de, öyle onar, yirmişer yıllar olarak al- mayın. Topu topu yedi, bilemedin sekiz yıl. Ortaköy'de kıyıda. caminin he- men yanı başındaki bu kahve bir zamanlar sevincimdi benim. Güne birlikte başlardık. Okuldan önceki ilk durağım, belki de ilk okulum bildiğim mekânlann en ahmlısıydı bana. Koltuğumun altında kitaplanm, defterlerim olurdu. Bir yel gibi ge- çerdim Dereboyu'nu. Fınnın ilk müşterisi olurdum. Simidi birlikte böler, çayın demi- ni birlikte açardık. Gün kuşluğa er- meden, zamanın durduğu ân'ın se- vincini paylaşırdık Kamber'le. Kamber ve kahvesi birer öykü kahramanı gibi dururlardı ötemde. O, hep susardı. Derin hüzünleri ba- nndıran gözlerinin taşıdığı anlam- lann bir bir kahve ocağına yansıdı- ğını gözlerdiniz. Gazete kesikleri, fotoğraflar, eprimiş kâğıtlara dö- külmüş sözler... Bazen, "Sait Faik, Eftalikus'un Kahvesi' ni burada yazmışolmah"". der; Kamber'i, biraz da, Mahalle Kahvesi'nin kahvecisine benzetir- dim! Hatta, onun, Kıraathaneler öyküsünü okuyunca buna yüz bin kere inanasım gelmişti. • •• Bir zamanlar Ortaköy 'de açık ha- va sinemamız, Ermeni, Rum dost- lanmız vardı. Sözün sükûtuyla gü- nü geceye erdirdiğimiz zamanlar '70'lenn başıydı. O günlerden izler, renkler getiren Kamber'in kahvesi hem buluşma yerimiz hem de "üni- versite"mizdi. Hayatın orada solu- duğunu hissederdiniz.. "80"lerin sonuna doğru, nice sonra, yolumu buraya düşürdü- ğümde, cafeye dönüştürülmüş ha- lini uzaktan görmek yetmişti bana. Gözlerimin aradığı Kamber'in de yitip gittiğini düşünüyordum. Ortaköy'ün renkleri solmuş, ses- leri yitmişti nicedir. Bir işadamı edasıyla cafesini yöneten Kamber ise bu değişimden payını almıştı. Her şey değişiyordu hayatımız- da: Kahveler, Kamber, bizler, kent- te de bu anafordan kurtulamıyor- duk. Bu kentte bir değişmeyen. an- latüan öyküler, yaşanılan hayat ve Sait Faik'ti. Bunca tarumar edilme- ye karşın, gene de, nereye gitseniz o çıkıyor karşınıza. Aramızda ol- saydı, eminim ki, buna canı sıkılır, alıp başını giderdi. "Dülger Balığn nın Ölümü T> nü yazmaya ya da "hi- Sai* Faik bize, hayaü edebiyat aracıhğıyla kavrayabikceğimiz bir dünya sundu. (Fotoğraf: ARA GÜLER) BELLEKKUTUSU "Hem bana kalırsa yazıcüık işinde, insanm yazılan pek ahım şahım olmasa da zararı yokpek. Ehverir ki namuslu olaltm: Kalemimizi ne devlete, ne patrona ne de hatta millete (demagojiyapmayı, eflcârı umumiye denilen mikrobu kastederek söylüyorum) satalım. Dahası var. En korktuğumıtz mahîuk olan münekkide. hatta okuyucuya bile beğendirmek gayesiyle yazı yazmadığıma göre kendimi yazıcı saymakta hakkım var mıydı, bilmem ki? ' Sait Faik "Onda, pek çokyılîarın eskitip çürütemeyeceği şiirli bir deniz havası var. Her okuduğunuz zaman, burun kanatlarımıza o hava yaklaşacak. En kötümser hikâyesini okuduktan sonra bile, açık havaya çıkmış gibiferahlıyorsunuz." Ömer Faruk Toprak OKUMA ÖNERILERI * Sait Faik in, Bilgi Yaymevi'nde "Bütün Eserleri" adıyla çıkan, bugûn 15 cildi bulan kitaplan öncelikle şu düzene göre okunmah: Semaver (1936), Sarmç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Havuz Başı, Son Kuşlar, Alemdağda Var Bir Yılan, Az Şekerli (1954). * Fethi Naci, Sait Faik'in Hikâyeciliği, 1998, Adam Yay. 136 s. * Perihan Ergun - Ayla Kutlu (Haz.), Sait Faik Abasıyamk 90 Yaşmda, 1996 Bilgi Yay, 430 s. * TahirAlangu (Haz.), Sait Faik lçin, 1956, Yeditepe Yay, 216 s. kâye peşinde" yol almaya dönerdi yüzünü. • • • Sait Faik'i herokuyuşumda yaz- dıklannda başka bir renk bulmam, başka bir tınıyı hissetmem; onun öykü dünyasını daha derinden kav- ramaya yöneltir beni. Buradan buluşturup bırleştirdik- lerimizle Sait Faik'in sizdekı im- gelemı tümlenmeye yönelmiştir. Gene de eksik, açık yanlan hep bir sır gibi tutar. Anlatılanna, birçok okuma kat- manından yola çıkarak vanrım. Öyle ki; zamanla, "neleri anlatt- yor"un ardına düşmekten "nasıl anlatıyor"a, oradan da; anlattığı dünyanın yanrlsama durumlanna, yazann imgelemine ulaştığımı söy- lemeliyim. Bugünlerde ise, yeniden Sait Fa- ik'e, yani öyküniin yurduna dönün- ce; onun üzerine uzunca bir metin yazma duygusunu yıllarca içimde taşıdığımı iyice hissettim. Gerçi, çok önceleri "Sait Faik Öykücülö- ğünün Öykücülüğümüze Etkik- ri"nı yazmıştım. Ama bu kez Sait Faik'i bir başka biçimde yazmalıy- dım. Nasıl ki her okuyuşumuzda onda farklı bir yan buluyorduk... Işte bu yanlan devşiren, onda sırlı duranı anlatan bir yazı olmalıydı bu. Belki de bu, Sait Faik'e olan bor- cumdu! Öykünün ne olduğunu, "hikâyeet- me"nin ne anlamlar içerdığını. yazı- yaşam ilişkisini bize en çok anlatan- dı. Anlatımındaki sıcaklığı ilk ele ve- ren "ben-anlaücı'' üslubu/kimliğiyle bize anlattığı doğa/deniz/ ada, Istan- bul gerçeği ile u küçükinsan"ın dün- yası çekip alır sizi içine. ••• Sait Faik'i okurken vardığıruz bu ilk kıyı etkileyicidir sizin içın. Yan- sıttığı her şeyin sizde bir anlamı, karşılığı vardır. Tekrar tekrar ona döndüğünüzde; yaşamın trajikli- ğinden yazıp anlattığı coğrafyanın gizemli yanlanna, onun içmdeki "gitmek'' düşünden gelip gelip gi- den melankolisine; tedirgin insa- nın bakışından estetik/güzellik tut- kusuna, Orpheus'un sannlanndan arayışının nedenlerine varan bir dolu şeyi bulursunuz. Sözün ve an- lamın simyacısı kesilirsıniz onun- la. Sait Faik'in yaşama bakış erimi, yaşadıklan, dostluk ve arkadaşlık- lan, ada yaşantısı ve tüm bunlann ağıştığı yazdıklannı düşündükçe; Camus'nünNobelsöylevinde yan yana gelen şu üç sözcüğü anımsa- rım: "Sanatım olmadan yaşaya- mam." Hem bunsuz edemeyen hem de "Yazmasam çıldıracaktun" diye- bilen Sait Faik; bize, hayatı edebi- yat aracıhğıyla kavrayabileceğimiz bir dünyayı sundu. Sait Faik'in bu yanı, öyküsünde sürekli öne çıkardığı iztenim birli- ği ile etki bütünlüğünü de göster- mektedir. O, içtekini dışa vururken de bu bakışımını önceler. Kural dışı ya- şayışı, mutsuzluğu, "sivilitaatsizli- ği"nin onu sürüklediği açmazlar- daki hali.. yer yer şaşkın, sinik, inançsız, acı içinde debelendirir onu. "Gftmek" düşünden hiç kopma- dığını imledim. Alıkoyamaz da kendisini bu duygudan. Onun bu arayışının birçok ritüeli anlatısma ağmış; her bir bakışımının gözüke- bilen en ince ayrıntısıyla yazıda can bulmuştur. Ama, o, gidiş/ara- yış hep bir yere ulaşmak/varmak düşünü de yaşatmıştır. Sözgelimi, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı şiirlerden biri ol- duğunu sandığım "Evimedönüyo- rum—"da şu dizelerine rastlanz: "Kapanmıvan gözümle, kapanmı- yan varamlaV Kızaran caddekrden evime dönüyorumJ' • • • Dizi hep dönüş çizgilerinde bu- luşturan, her gün hayatın öte yaka- sına dönüp bakmamızı sağlayan Sait Faik'le yeniden buluşmanın yeridir şimdi. Yeni bir sesle, renk- le, solukla öykünün yurduna adım atmanın zamanıdır.. www.feridunandac.com R'uyıl Can Yücel'in 75. doğum gününün kutlanacağı şenlikte, konserler, tiyatrolar, şiir dinletileri ve imza günleri yer alıyor. Gelecek yıl uluslararası nitelikte bir şiir sempozyumu düzenlenecek. Aynca 'Can Evi'nin açılışı da yapılacak. Datça'da şîir günleri ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA- Yaşamının son günlerinde olduğu gi- bi ölimünden sonra da Can Yücel'e, onun anılan- na, şirlerine ve sanatına ev sahipliği yapmayı sür- düreı Datça, uluslararası şiir günlerine hazırlanı- yor. 7-21 Ağustos tarihlerinde ikincisi gerçekleş- ürileek olan 'Can Şenliği 2001' hazırlıklannı ta- manladıklannı belirten Datça Beledi>e Başkanı ErolKarakullukçu, "Şenlik içinde uluslararası şiir giinbrine yer vermeji planlıyoruz" dedi. D.tça Belediyesi, 17-21 Ağustos 2001 tarihleri arasnda, ozan Can Yücel'in anısına armağan edi- bn 'ranŞenliği'nin ikincisini gerçekleştiriyor. Şen- lık. kzırlıklannı tamamladıklannı belirten Datça Beldiye Başkanı Erol Karakullukçu, "Öncelikle CarBaba'yı anılaru şiirleri ve sanaö ile yaşatmay ı ımçladık. Tabti Can Baba'yı yılın 4 gününe sığdır- malniyerinde değiliz. Biz Datça'yı onunla bütün- jeşthnek. yaşatmak ar/usundayız. Bu arzunun ya- una ülkemizde şiir sanaünın nicel ve nitel gelişi- nîs de katkıda bulunma amacımız var" dedi. Bledıye Başkanı Karakullukçu. sözlerinı şöyle sürurdü: *Bu yıl da Can Baba'nın adına yaraşır jeioie kapsamlı bir şenlik yapıyoruz. 4 gün sürey- fc Iıtça halkuu nitetikli sanat ürûnleri ve sanatçı- larla buluşturacağız. Şenlikprogrammı bu kadar er- ken açıklamanuzm bir nedeni de bu niteükli sanat ürûnleri ve sanatçılaria sadece Datçahlar değiL ül- kemizin tüm Can dostlan ve sanatseverleri de bu- luşturma isteğimizdir. Bunun için şiirseveriere tatil progranunızı Can Şenliğfne göre yapuı diyoruz." Can Şenliği etkinhkleri arasında bu yıl, badem üretıcilerinin sorunlannı konu alan bir panelin ya- nmda, konserlenn, tıyatrolann, şiir dinletilennin ve ımza günlerinin yer aldığmı kaydeden Başkan Karakullukçu. "Gelecek yıl üçüncüsünü yapacağı- mız şenlikte ülkemizin şairlcri ile uluslararası şair- leri buluşturacak, uluslararası nitelikte bir şiir sem- pozvunıunu da gerçekleştirmeyi planlryoruz. Eğer bunu başarabilirsek, hedefuniz gelecek şenliklerde ortaya konacak etkinliklerin y anında. yıl içinde ger- çekleştirilecek diğer etkinliklerle Datça'\ı şiirin Kâ- be'sine dönüştürmeyi hedefliyoruz" dedi. Bu yıl aynca Can Yücel'in 75. doğum gününü kutlayacaklannı belirten başkan Karakullukçu, an- ma sırasında şainn ailesınin Datça Belediyesi'nin katkılan ile gerçekleştirdiği 'Can Evi'nin açılışmı da yapacaklannı vurguladı. Düzenleme Komıte- si'nde Beledıye Başkanı Erol Karakullukçu ile bir- likte Güler Yücel, Vecdi Sayar, Ödem Petek ve Ay- dın Kozak bulunuyor. Charles Dickens'ın yeni mektupları bulundu 'Düşkün' kadınlara öneriler • Mektuplar, Dickens'ın 1847'de kadınlan fuhuştan, hırsızlıktan ve serserilikten korumak amacıyla Batı Londra'da kurduğu Urania Cottage'da bulundu. Böylece yazann, burada yaşayan kızlara olan özel ilgisi de gözler önüne serildi. Kültür Servisi- Geçen günlerde De- von'da Ingiliz yazar Charies Dic- kens'ın 'düşkün' genç kadınlara ilgi- sini ve onlan kurtarmak için duydu- ğu isteği açığa çıkaran pek çok mek- tup bulundu. Mektuplar, Dickens'ın 1847'de kadınlan fuhuş- tan, hırsızlıktan ve ser- serilikten korumak amacıyla Batı Lond- ra'da kurduğu Ura- nia Cottage'da bu- lundu. Mektuplar Dickens'ın, yal- nızca evin patro- nu olmakla kal- mayıp aynı za- manda burada yaşayan kızlara olan özel ilgisi- ni de gözler önüne serdi. Dickens bu mektuplar da, Urania Cotta- ge'daki kızlara alınacak iç ça- maşırlan ve onla- rın hijyenleri ko- nusunda çeşitli tali- matlarda da bulunu- yor. Hatta yazar, evde- ki düzeni eleştiren kız- lardan birine yazdığı bir mektupta oldukça sert bir biçem kullanıyor. Mektuplar mayıs ayında Robin Fenner tarafından bulundu. Fenner, bir gün evde Dickens'ın bir kitabım eline almış ve mektuplardan biri ye- re düşmüş. "Mhnari planlann oldu- ğu bir khapta bir yığm w bir şifonye- rin içinde de bir başka yığuı mekrup vardı. Büyülenmiştim. Bunlar gerçek cevherier" diyor Fenner. Öte yandan Dickens'ın bu ev- de yaşayan ve yaş ortalama- sı 14 olan kızlarla bir iliş- kisi olduğuna dair güçlü bir kanıt yok. Ama kansı Cathri- ne'le ilişkisinin kö- tüye gittiği dönem- lerde mektuplann yazılma sıklıklan artmış. Londra'daki Birkbeck Colle- ge'da Viktoryen edebiyat profe- sörü olan Mic- hael Slater da, Dickens'ın bu kızlarla ilişkisi olduğu yönünde açık bir gösterge- nin olmadığını belirtiyor ama, "Bu kızlara ve on- lann yaşamlanna kafayı taknuş olduğu görülüyor, öyleyse o- nun ruhunun derinhk- lerinde neler olduğunu khn büebilir?'' diyor. 'Oliver Twist' ve 'LitÜe Dorrit' gibi romanlannda Vik- toryen çağının Ingiltere'sındeki yok- sulluğu ve toplumsal adaletsızliği an- latan Dickens'ın kurduğu Urania Cottage, 1862'de kapanmıştr. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Oyunun Öğrettikleri... Sanınm mayıs ayının başlan. Onur Bayraktar'la benim evde (Onur'un deyişiyle, Stüdyo Drama'nın "dergâhı" olan evde) oturmuş, önumüzdeki Nâzım Yılı üzerine konuşuyoruz. Herhalde bütün tıyatro- ların bir şeyler yapacağından söz ediyoruz. Bu ara- da, bızım de Stüdyo Drama olarak bir şeyler yap- mamız gerektiğınden. "Ama," dıyorum sohbetın biryennde "öyle bir şey yapalım ki, Nâzım'ın ken- di yazdıklanndan yola çıkmasın... O, bugüne ka- dar çokyapıldı çünkü; Nâzım 'ın şiirleriyle örülü ko- lajlar, kendioyunları... Biz, sanki daha başka bir şey yapmalıyız..." "Ne gibi?" diye soruyor Onur. "Ömeğin, hep merak ettiğim bir şey var. Türki- ye'den kaçtı, kurtuldu, canını kurtardt denir Nâzım için. Son zamanlarda bir soru kafamı kurcalıyor: Kaçmakla gerçekte neyi ne kadar kurtarabildi? Toprağından zorla kopmak durumunda kalan bir şair, gerçekten kurtulmuş sayılabilirmi?" Bu soru- ya beni itmiş olan bilgileri düşünüyorum. Nazıler döneminde, Almanya'dan kaçmak zorunda kalan şairier, yazarlar arasından, kurtulmalanna (!) karşın, sonradan, savaş bittikten sonra, intiharedenlerol- muştu. "Ikinci vafan"lar, birtürlü vatan yerine ge- çemediği için. Peki ya Nâzım? Onu, onun acılannı bu açıdan ye- terince düşünebıldik mi hiç? Biraz da bu yanıyla an- latmaya çalıştık mı? "Böyle bir oyun yazsanıza!" diyor ansızın Onur. Böyle bir oyun. Aslında var kafamda. Epeydir var. Tek kişilik bir oyun. Aslına bakılırsa, Onur içın tek kişilik bir oyun yazmayı "Kaos "tan bu yana ıs- temıştim hep. Sonradan bu ıstek somutlaşıyor. Onur'un Nâzım'ı oynamasını istıyorum. Onun oyunculuğuyla yaratacağı Nâzım'ı merak ediyo- rum. Gerçi henüz yirmi iki yaşındaki bir insanın bu işin altından nasıl kalkacağı sorusu da bir an kafa- ma takılmıyor değil. Ama hemen anımsıyorum ki, o. yaşamla birlikte ölümü de düşünce dünyasına çoktan yerleştirmiş bir genç insan. Ölümü tartışa- bilen, artık hiçbir acıya yabancı değildır. Oyunu "yazın, bırara"yazmayı planlıyorum. Gel- gelelım mayıs sonlanna doğru, Onur bir haftalığı- na Sicilya'dayken, kafamda beliriveren başlık, "Ben, Nâzım, Yaşarken ve ölürken... "birakşamüs- tü beni masa başına oturtuyor. Ve o gece, sabaha karşı, oyun tamamlanıyor... Metni Onur'a, karşılamaya gittiğimde havaala- nında veriyorum. Haziran başlannda, dramaturgi üzennde çalıştığımız bir akşam Onur: "Bu oyunda, simge yerine geçecek bir de nesne olmalı", diyor, "zaman zaman Ânadolu ya da anavatanı simgele- yecekbirşey..." Benim kafamda ise ansızın o "nes- ne"nin bir "insan" olabilecegi canlanıyor. Örneğin genç bir kadın dansçı. Bu arada baleyi degil, fakat modern dansı düşünüyorum. Belki de yakınlarda- kı bırTAL (Tiyatro Araştırmaları Laboratuvarı) top- lantısında, sevgili Ayla Algan'ın söyledıklerinden esinleniyorum: "Geleneksel tiyatronun tıkanma noktalannda modern danstan alabileceği çok şey var..." Modern dansçı deyince, ikimizin aklına da hemen Melis Birkan geliyor. Henüz modern dans bölümü öğrencvsi. Ama izleyebildiğim danslannda, ifadeyi yüzüne de yansrtmayı hep basarmış bir öğ- renci. O günden sonra "dergâh"a Melis de katılıyor. Ve daha ilk buluşmada, sait dansın sınırlarını aşan, olaya yeni tiyatro boyutlan getiren yorumlarıyla bi- zi şaşırtıyor. Hep birlikte, "Ben, Nâzım, Yaşarken ve ölürken "in çatısı altında, kendi Nâzım'ımızı, on- dan bizde kalanı oluşturmaya başlıyoruz. Önem- sediğimiz de bu. Nâzım, herkeste yaşıyorsa eğer, herkesin de kendi düşünsel çabasıyla oluşturdu- ğu bir Nâzım'ı olmalı. Ve şimdi ben, başlangıçtayal- nızca benim kalemimden çıkma bir metnin, ben- den çok genç sanatçıların katılımıyla kolektıf bir gösterim metnine dönüşmesinin hazzını yaşıyo- rum, öğreniyorum... Böyle "cteroâA? "lardan alınabılecek dersler, bite- cek gibi değil... e-posta: ahmetcemal(u superonline.com acem20" hotmail.com Oyuncularla anlaşma sağlandı • LOSANGELES(REUTERS)- ABD'de 135 bın oyuncuyu temsıl eden ıki birlik ile büyük film ve TV stüdyolan salı günü anlaşmaya vararak üç yıllık kontrat ımzaladılar. Oyunculann eski kontratının süresinin dolmasından üç gün sonra anlaşmaya vanldı. Göriişmeler 15 Mayıs'ta başlamıştı. Şu ana dek vanlan anlaşma konusunda aynntılı bir açıklama yapılmadı. Anlaşmanın yorumcu sanatçılann asgari ücret oranlannda ve yeniden kullanılan filmler ve TV programlan için ödenen üçrette artış sağlaması bekleniyor. Oyunculara ödeme yapılacak alanlara kablolu TV'ler ve yabancı pazarda dağıtım da dahil olacak. Napster'ın yeni uygulaması • LOS ANGELES (RELTERS) - Napster', bu hafta sonundan itibaren, yeni versiyonunu yüklemeyen üyelerinin sitedekı kayıtlannı silecek. Şirket. üyelerine gönderdiği mesajda. eski programlann artık çalışmadığını, yeni versıyonun transferi engellenmeyen şarkılan içereceğini ve yeni uygulamanın hızlanmasının zaman alacağını açıkladı. Aynca bu süreci çabuklaştırmanın yolunun, Napster'ın yeni programının bir an önce çok sayıda üye tarafından yüklenmesi olduğunu ekledi. Kullanıcılar ise 'Audiogalaxy\ 'Bareshare' gibi ücretsiz sitelere yönlenerek bu uygulamayı protesto ettiler. Telif uzlaşması kutlandı • İSTANBUL (AA) - Müzik Eserleri Sahipleri Meslek Grubu (MSG) ve 16 medya kuruluşu arasında 21 Haziran'da imzalanan telif anlaşması, Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın da katıldığı bir kokteylle kutlandı. Conrad Otel'de düzenlenen kokteyle Televizyon Yayıncılan Demeği Başkanı Nuri Çolakoğlu ve MSG Başkanı Dağhan Baydur da katıldı. MSG ile Show TV, Kanal D. CNN Türk, NTV. Cine 5 ve onlara bağlı 11 radyo arasında imzalanan anlaşmayla, artık bu medya kuruluşlannda kullanılan müzik eserleri için saniye üzerinden hesaplamayla telif ödenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle