17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
,SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2001 PAZAR 14 KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr Ali Poyrazoğlu, yaşam sevinciyle hep 'duvarlarm arkasma geçme'nin heyecanı içinde Harikalar Diyarı'ndan ııotlar en yaşama, işine inanan, gelişime açık, değiştirmeye çalışan bir insanım. Genç yaşlarda sezgisel olarak var olanı, hele hele sol düşünürlerin kitaplannı okuyup dünyaya biçim vermenin ne kadar büyük bir yaşam sevinci olduğunu keşfederek bugünlere geldim. O yaşam sevinci beni yaptığım her işte özverili, iddialı ve meraklı yaptı. OZLEM ALTLNOK tnandığı yolda keyifle. yaşama sevinciyle iler- leyen bir oyuncu her şeyden önce AK Poyra- zoğlu. Geleceğe daır umutlannı hep taze tu- tarken lafını sakınmayan muhalif bir kişilik ay- nı zamanda. Poyrazoğlu bugüne dek yaptık- lan, kaygılan. önerileri, yeni projeleri ile 'ha- rikalar diyarf olarak tanımladığı yaşam yol- culuğunda, 'boş zamanlannuT değerini 'cid- diye alarak' ılerlemeyi sürdürüyor. - 1972'den bu yana Ali Poyrazoğlu Tiyatro- su'nun başındasuuz, 16 yaşından beri de sah- nelerde. Bunca yıl 'harikalar dhan" olarak adlandırdığınızbu yolda ayakta durmaruzıne- ler sağladı? POYRAZOĞLU - Ben yaşama, işine ina- nan, gelişime açık. değiştirmeye çalışan bir in- sanım. Genç yaşlarda sezgisel olarak var ola- nı, hele hele sol düşünürlerin kitaplannı oku- yup dünyaya bıçim vermenin ne kadar büyük bir yaşam sev ıncı olduğunu keşfederek bugün- lere geldim. O yaşam sevinci beni yaptığım her ışte özverili, iddialı ve meraklı yaptı. Me- rak unsuru. yaptığım tüm ışlerde 'başka han- gi duvartann arkasma geçikbikceğinin' uyan- dırdığı bir yolculuk heyecanıdır. O yüzden bu kadar uzun zaman. başarılı bir şekilde koşa- bıldığimi sanıyorum. Hâlâ koşuyorum... 'Filmler sos\ olojik olarak incelenmelT - Tıyatronun yanı sıra sinema, TY ve radyo programı, yazaruk, çmrmenlik, öğrettnenlik de yapıyorsunuz.'Yaşanu anlamb kılmak için" yaptığınız bu farklıçalışmalar nasıl bir bütün- lük oluşturuyor? PÖYRAZOGLU - lnsan, kendi yaşammın mozaiğmi yaparken kafasında gergin bir fi- kır olsa bile, her gün hızla değişiyor, düşün- celer başka biçimler alıyor, yeni sorular. yeni cevaplar doğuruyor. Yaptığım işlerde hep bir rönesans sanatçısı gibi, birçok farklı keşıfle- rin içinde kendi uzvunu aramaya çahşan biri olmak istedım. Bunlan yaparken de 'büyük bir bütüıT oluşturduğumu düşünüyorum, çün- kü birbiriyle ilişkili çalışmalar yapıyorum. Tüm bunlan Diego Rivera'nın resimlerine benzetebilirim. Rivera'nın büyük tablolann- da. birbiriyle ilintili ya da hiç ilgisi olmayan şeyler bir arada bir bütünü oluşturur, baktığı- nızda bir çözümü. bir yan yana getirmeyi, bir aptığım işlerde hep bir rönesans sanatçısı gibi, birçok farklı keşiflerin içinde kendi uzvunu aramaya çalışan biri olmak istedim. Bunlan yaparken de 'büyük bir bütün' oluşturduğumu düşünüyorum, çünkü birbiriyle ilişkili çalışmalar yapıyorum. Tüm bunlan Diego Rivera'nın resimlerine benzetebilirim. - Son oyununuz 'Kobay' ile Türkinsanı ara- sında metaforik bir bağ kuruyorsunuz. Siste- me kobayhk etmeye dayanan bu duruma ne- den karşı koyamıyoruz? POYRAZOĞLU - Üzerimızde sınama-ya- mlma yöntemiyle ekonomiyi çözmeye çalışı- yoruz. Büyük yara almış, sakat kalmış şekil- de hâlâ ayakta durmaya calışmıyor muyuz? ln- sarun kendi üzerinde denemeler yapması, ken- dinı kobay olarak kullanması, ashnda anne- nin, babanm, öğretmenin, sistemin insanı ko- bay olarak kullanması sonucunda oluşmuştu o oyun. Başkaldın tohumu filizlenemiyor Geleceğe dair umutlannı hep taze tutarken lafıru sakınmayan muhalif bir kişilik sergiliyor. mozaiği görürsünüz. - Türk sinemasmın geçirdiği evrelere kendi oynadığııuz pek çok film paralelinde bugün- den bakınca nasıl değerlendirijorsunuz? POYRAZOĞLU - Benım oynadığım film- ler o zamanki Türk sinemasının kınlgan, sı- kılgan, yapay tavnna açık bir saldın niteli- ğınde, korkutucu filmlerdi. Öyle olması ge- rekiyordu. çünkü T V henüz yeniydi ve seyir- ciyi onun başından kaldırmak çok zordu. Rol aldığım filmler, cinselhk konusunda da büyük bir cesurluk taşıyordu. Türk sinemasında bir- çoktabuyu yıkan bu fılmlerin, sosyolojık ola- rak incelenmesi gerektiğinı düşünüyorum. - Stand-up çıkn mertlikbozuldu diye düşü- nüyor musunuz? Zaten var olan bir gösteri tü- rünün popülerleştirilmesi değil mi stand-up? POYRAZOĞLU - Bızım geleneksel tıyat- ro kültürümüzün. meddah geleneğinin ingi- lizce etiketlenmesi stand-up dediğimiz şey. İsmail Dümbüllü. Orhan Boran. Celal Şahin. Ferhan Şensoj gıbı bir sürü ınsan tarafından yapıldı şimdıye kadar. 90 sonrası yamalı boh- ça Türkiye'sinde postmodern yaşam biçimi- ni kendine uygulamaya çahşan, bazı hedef kitlelere mal satabilmek için insanlar yönlen- dirilmeye başlandı. Bu ilk olarak pop müziğinde yapıldı, genç bir dınleyicı kitlesi oluşturularak şarkıcılar pazarlandı. Aynı şey tiyarroda da yapılmaya çahşıldı. Poptiyatro seyırcisi yaratılmasına hem kurulu tiyatrocular evet demezdi hem de da- ha genç suratlar gerekiyordu. Bence Cem Yü^- maz hariç, bu işi yüzüne gözüne bulaştıran adamlan pazarladılar. - Bir yandan da yoğun bir mizah du\ gusu- na sahip bir toplumuz. Mizah, konumu gere- ği neden muhalifliği beraberinde getirmiyor? POYRAZOĞLU - Bu bılmeceyi henüz çö- zebilmış değilim. Toplum her gün değişiyor ve bunu anlamak için her gün farklı bir bakış gerekiyor. Bir etiket yapıştınp bir köşeye kal- dırmak istemem bu konuyu, sürekli değişece- ğini düşünerek ona farklı bakabilmeyi tercih ederim. Türk toplumunda bu mizah duygusu, bu başkaldın tohumu var olmasına rağmen fi- hzlenemeyişmin, kilitlenip kalışmın nedenle- ri her dönemde farklı gerçeklikler içeriyor. Bir tek cevapla bunu çözemeyiz. bu tarihsel süreçte sürekli değişen bir olgu. MlLLETVEKiLUĞlNl REDDETTPI ^ kitap yazıyor, ikifılmde oynuyor, radyo programı yapıyor Özal'dan Yeni oyunu Marx iizerîne hoş bir şaka- Kültürd ve sosyal yaşamda neden sağlam bir altyapı oluşturanuyoruz? POYRAZOĞLU -Marksist teori altyapı-üstya- pı aynmı yaparken 'Üstyapıyıyönlendirenekono- midir" der. Bugün tamamenüstyapı kurumlanmn da özellikle kültürün, yanı insanlann hâkim kül- türden kurtanp koparabildilderi kadar kendileri- ne kalmış yaşama biçimlerini deekonomininyön- lendirdiğini artık dikkate almalıyız. Teoriler de yeni baştan kurgulanmalı. - 80 sonrası sizce genç kuşak nasıl bir çıiaşsahk yaşıyor? POYRAZOĞLU -Son yaşadığtmızpoütik çal- kantüar ve baskı dönemlerinin biçimlendirdiği depolitizasyon yüzünden yaşaruyorbu tıkanıkhk. Sisteme başkaldırmayan, sorgulamayan, muhale- fet etmeyen insanlarbaşansız oluyor vebüyük bir çöküntü yaşıyor. Türkiye kendini bu açmazın içi- ne bilerek ve isteyerek attı. Kültürle, sanatla, ya- şamla olan üişkimızi değiştirmeden, büyük bir göçle kırsaldan kentlere gelmiş olan insanlan, çağdaş kentliler haline getirmeden, bu açmazdan çıkabileceğimize ve ekonominin düzeleceğine inanmıyorum. Bugün ekonomi üzerine anlatüan- lann hepsi palavra. - Kriz döneminin kurtanası olarak ilan edilen Kemal Derviş'e inanmryorsunuzöyleyse. POYRAZOĞLU - Bazı kahramanlar kullanıl- mak için yaratıhr. Siyasiler tarafından seçilmiş bazı insanlann o çözümleri uygulaması istenir. Sorumluluk ve uygulamadan sonra ortaya çıkacak sosyal tahribatı siyasiler yüklenmek istemedikîe- ri için başkalarının üstüne yıkar ve kahraman ya- ratırlar. O da kuzu kuzu işini yapar. - Turgut Özal'dan miltetveküİiği teklifı afanışb- nız. Neden si/i tercih ettiğini düşündünüz mü? POYRAZOĞLU -Hayatımm hoş şakalanndan bıridir o teklif. O dönem lzmir'de 'Çugnuar Ku- lübü'nü oynuyorduk. Kolayyenilir yutulur bir oyun değildi. Buna rağmen Özal, o cesur tavny- la bu teklifı yaptı. - Reddetmenton gerekçeleri nekrdi? POYRAZOĞLU-Ben içindebulunduğumpar- tmin dumanını attınr. anarşi çıkannm iki günde. Yaşam hepimizi politikayla ilgilenmeye mecbur kılıyor zaten. Politikayla ilgilenmezseniz yaşamı ıskalarsınız. Yaptığım işle de politika yapıyorum. Onların işini yapacak çok adam var ama, benim işimı yapacak insan yok. - Yeni bir kitap projeniz var mı? POYRAZOĞLU - 'Defıne AdasT adlı bir kitap ve deneme yazılarından oluşan 'İnsanKonservesr ad- lı el kıtabını yazıyorum şimdı. -Oynadığınız sonfilm'9', nasıl bir çahşmaoldu? POYRAZOĞLU- iddialı, tıcari sinemanın dışın- da dünyaya ve Türk insanına bir bakış filmi oldu '9'. Yönetmenin insanlarla, oyunculann iç dünya- sına yaptığı bir yolculuk filmi. Onun arkasından yeni bir film daha gelecek. Değişıklık olmazsa Tür- kan Şoray, Kadir İnanır ve ben oynayacağız, Yu- suf Kurçenli yönetecek. - Radyo programı nasıl jpdiyor? POYRAZOĞLU - Artık bir kült haline gelmiş olan 'Gölgede Mu- habbet' adh programı yedi yıl- dır yapıyorum. Aynı anda iki radyoda birden yayımlanıyor, eylülden itibarense üç radyo- da birden canh sunulacak. 14 milyona yakın insanın takip ettiği bu programla dinleyiciyle birlikte ke- yifli anlar yaşıyoruz. - Tiyatronuzda yeni sezonda hangi oyunu sahneleyeceksiniz? POYRAZOĞLU- Şu sıralar geçen yıl oy- nadığım 'Kobay' adlı oyun Almanca, Bulgarca, Fransızca ve Ingilizceye çev- riliyor. Muhtemelen ilk prodüksiyon Bochum Devlet Tij'atrosu'nda yapılacak ve ben yöneteceğim. Daha sonra Fransa, Bulgaristan ve Amerika'da oynanacak. Bu projenın anlaşmalan yapıldı. prodüktörler Tür- kiye'ye geldi ve çalışmalar başladı. Sezonu ise bü- yük bir projeyle, Karl Manc'ın yaşamını anlatan bir oyunla açmayı düşünüyorum. -Anüannızdan oluşan 'AynayıTuttumYüzüme' ad- lı kitabuuzdaaktaracaklannızdaha çıkmadanbazıin- sanlan rahatsız etmeşe başladı sanki. Yoksa san- sür büinçahındaona\1adığımızbir durum mu? POYRAZOĞLU - Rahatsızhk yerine sevinç uyandırmalı, Ali Poyrazoğlu bil- medığimız bir sürü şeyi bizimle pay- laşacak diye düşünülmeli. Geldi- ğim yola bakarsanız, tiyatroda, sinemada, edebiyatta, okulda, yurtiçinde. yurtdışında -özel hayatımda destan oknuş iliş- kiler de dahil- anlatılmaya değecek kadar heyecan uyandırıyorsa. neden paylaşmayayım? Bilin- çaîtı sansürü konusuna gelince artıkOidipus'la- nn hepsi FVeud'u, Jung'u okudu. Onun için o oto- sansür konusuna başka bir gözle bakmak gerekiyor. Mutlu aptallık dönemi sona erdi- 'Pasif seyircilik' olarak ta- nımladığınız konuma ne za- man, nasıl düştük? POYRAZOĞLU - Krizden önce 'pasifseyircOik' çok yay- gındı. Ekonomik çöküntünün başlamasıyla insanlar bulun- duklan yerleri, yaptıklan işi, va- roluş sebeplerini sorgulamak zorunda kaldılar. Birçoğu işini kaybedince geriye dönüş yaşandı. Şimdı bir viraj alındı ve başka bir yol çıktı karşırruza; engebeli, taş- larla, kasislerle. çukurlarla do- lu, zorlu, dik bir yol. Artık fark- lı bir kondüsyona gidilmesi ge- rekiyor. İnsanlar da o farklı kondüsyonda olmadıklan için şitndi yeniden okumaya, araş- tırmaya, sorgulamaya ve mu- halefet etmeye başlayacaklar. Artık mutlu aptallık dönemi bıtti. - Bir dönem gazetecüik de yaptnuz.Medya sektöründeya- şananlan nasıl değerlendiri- yorsunuz? POYRAZOĞLU - Medya, toplumu teslim almış ve ken- disi de teslim olmuş durumda. Bunu biraz da 'kapo'lann du- rumuna benzetiyorum. 2. Dünya Savaşı'nda soykı- nm kamplanna Ukılmış insan- ların içinden seçilmiş, düzeni sağlamak için ellerine sopalar verilip kamplan yöneticiler adına yöneten insanlarâ kapo denirdi. Bu ağır bir benzetme olarak görülebilır ama, bunu metafor olarak alırsak şöyle açabiliriz: Bütün gazeteciler medyanm içine düştüğü açmazın farkm- da ama, değişime gönül vere- rek bu bunalımdan çıkma ce- saretıni gösteremiyorlar. tncir çekirdeğinı doldurmayanp»alav- ralarla sayfalann dolduruldu- ğu, yıllardır uygulanan bu yön- temlenn de onlara tiraj kazan- dırmadığı ortada. Bu sorumsuzluğunkarşısın- da tiraj alamadıklan halde ne- den bunu yaptıklarının cevabı- nı aramak ve basındaki insan malzemesini sorgulamak ge- rek. Büyük medyapatronlan, mil- yonlarca dolara, medya to- vver'lar yapıp. matbaalar ku- rup, makineler alıp, pazarla- ma şırketleri kurarken insan malzemesine hiç yatmm yap- madılar. Yatırım yanlış yere yapıldığı için bugün medya bu bunalımı yaşıyor. OKUMA LAMB ASI ENİS BATLR Okumayı Yönlendirmek Luc Ferry, Türk okurunun bir ucundan da ol- sa tanıma fırsatını bulduğu, yeni dönem düşü- nürlerinden biri. Geçenterde, yabancı birteleviz- yon kanalının kitap programında izledim onu. Yazariarın "özel mekân "larına, çalışma odaian- na, arşivlerine, kitaplıklarına sokulan bir prog- ram bu; sunucu, Ferry'nin masasından bir kitap alıyor eline, yaşıtı bir felsefecinin yapıtı, ne dü- şündüğünü soruyor. "Olağanüstü birçalışma" ya- nıtını alıyor. Koltuğunun hemen arkasındaki raf- lardan bir başka meslektaşının kitabını çekip çı- kanyor, aynı soruyu yöneltiyor, Ferry büyük bir coş- kuyla söz ediyor kitaptan: "Son yıllarda okudu- ğum en güçlü yapıtlardan biri, üzerimde derin etkisi oldu." Bir üçüncü. bir dördüncü, Luc Ferry'nin yaklaşımı aynı: Gerçek bir heyecanla tav- siye ediyor kitapları. Genç düşünürü izlerken, zihnimin çarkları hız- la dönmeye koyuluyor, belleğimden benzeri tab- lolar çıkarmaya çalışıyorum, boş yere: Husumet, itiş-kakış, karalama, en hafifinden "suskuyla taç- landırma" sahneleri anımsıyorum. CevatÇapan'ın, sahiden sıkı bir çalışmanın ya- zan olan Eyüp Özveren'i, "Akdeniz'de Bir Do- ğu"yu selamladığı gibi, kaç okuryazar komşula- rını karşılıksız selamlıyor Türkiye'de? Şüphesiz, "dostlar alışverişte görsün" yaklaşımlı kitap ya- zıları, yaz okumaları için öneriler eksik olmuyor yayın organlarından, ama içten, dürüst, yapıcı ne kadar olunabiliyor? Biz Eleştiri'yi silme, karaçal- ma, kavga ile özdeşleştirmiş bir kültür ortamı ya- ratmış olmayı en önemli başanmız sayabiliriz. Bunun kaçınılmaz sonuçlarından biri de, "okur"un, özellikle de yeni kuşak okurunun, ya- pıtlar karşısında dayanıksız, ölçüsüz yaklaşımlar geliştirmesi. Donanımının zayıflığına, birikiminin cılızlığına bakmadan, göz kırpma rahatlığıyla ya- zar harcayan, kitapları ânında kıyma makinesin- den geçirebilen yiğitler yetişiyor son yıllarda. Son- suz bir özgüvenle, iki çırpıda, eski-yeni ayırmak- sızın her yazarı, yapıtı harcamanın bugünkü adı öznellik. lyi ama, "özne" olmak o denli yalınkat bir sü- rece mi bağlı acaba? Hangi toplumlar, çalının çı- nara böytesine kolayca burun kıvırmasına göz yu- marlar? Türkiye, 1980'den bu yana düzey yitiriyor. Eği- tim kurumlan gözden çıkarıldı, medya son 10 yıl içinde dibe vurdu, siyaset ve ekonomi bunalımın doruğuna oturdu: Kültürün zıvanadan çıkmama- sı için gerekçe olabilir miydi? Yeniden sevgt-saygı ortamının yaratılması güç görünüyor açıkçası. Temel yapı degişimleri söz konusu edilmedıkçe, sağlıklı degerlere kavuşul- ması da. Tevfik Fikret'in betimlediği "S/s"ten kalını çıktı karşımıza, göz gözü görmüyor orta- mında hangi yöne gittiğimizi kestiremeden iler- liyor ya da geriliyoruz. Kitaplann dünyasını, insanlann dünyasından soyutlayamayız. Yaşamın merkezinde belli değer- ler hüküm sürüyorsa, kütüphanelerimiz bundan etkilenecektir. Neyse ki tek çözüm yolu boyun eğ- mek değil: Toplumların direnmeleri için bireyle- rinin direnme güçlerini pekiştirmeleri şart. Çare- sizlik belirtisi de sayılsa, ışe herkesin kapısının önü- nü temizleyerek başlaması boş çaba sayılmama- lı. Kitap okumak, ımge okumak, ezgi okumak; ya- zı, düşün, bilim, sanat hâlâ güçlü seçenekler. Ki- şinin ufuk çizgisini açan, boyutlarını genişleten, bakış açısını derinleştiren uğraş alanları bunlar. Ana sorun doğru yönlendirilmekte. Peki, kim ya- pacak bunu? Dostum Selçuk Altun'un ikide bir yazılarında, sonra da romanında listelere yer vermesini, Ki~ tap-lık dergisine anketler yaptırtmasını genel çiz- gilerinde yadırgadığımı itiraf etmek isterim. Gün geldi, bu bütünüyle kişisel listelerin, bize daya- tılan öteki listeler karşısında ciddi bir anlam ka- zandığına vardım. Amatör buluyordum Altun'un davranışını, oysa amatörlüğün sevgi-saygıyla bağlantılı değerlendirmeler içerdiğini göz ardı et- memeliydim. Ters yönde bir örneğe baktım: Bü- tün yazdıklarını büyük dikkatle okuduğum Ner- mi Uygur'un, bugüne dek pek azçağdaşınadik- kat çekmiş olması, pek az çağdaşı yapıtı öner- miş olması, bana önemli bir eksiklik gibi görün- dü o an. Okuduklarını okumuş olmasaydı, Montaigne olmazdı Montaigne. Yüzlerce "adres" veriyor bugün, Ouignard: Onların yazdıkları olmadan olmazdı, var olamaz- dı benim yazdıklanm. Işe bizi her gün besleyen harflerin sahiplerini korkusuzca selamlayarak başlasak. Lewis gösteri sunmayacak • LOS ANGELES (RELITERS) - Tanınmış Amerikalı aktör/komedyen Jerry Lewis rahatsız olduğu için. 35 yıldan bu yana aksatmadan katıldığı Iş Bayramı'nın bu yıl düzenlenecek olan 36'ncısında gösteri sunmayacak. Menajeri Joe Stabile, Le\vis'in bu yılki bayrama sadece her yıl bağışlar yoluyla gelir sağlanan Adale Rahatsızhklan Tedavi Merkezi'nin yardım toplantısı için kısa süreliğine geleceğini söyledi. Lewis'in geçen yılki şovu. 200 televizyon istasyonu ve internet aracılığıyla 75 milyon izleyiciyle buluşmuştu. Enka Tıyatrosu'nda etkinlikler • Kültür Servisi-Tıyatro. konser ve sinemadan oluşan ve 13 yıldan bu yana düzenlenen etkinlikler yaz aylannda Enka Açıkhava Tiyatrosu'nda izleyiciyle buluşuyor. 31 Temmuz Salı günü saat 21.15 te Nancy Meyers'in 'KadınlarNe Ister' (What Women Want) adlı komedi filmi izlenebilir. Filmin başrollerini Mel Gibson ve Helen Hunt paylaşıyor. 2 Ağustos Perşembe günü saat 21.15'te İBB Şehir Tiyatrolan 'Pembe Konağıı Gelinleri'ni sahneleyecek. Gülsün Siren'in yazdığı oyunu Engin Gürmen sahneye koydu. Müziklenni Bora Ayanoğlu. koreografisini Eftal Gülbudak'ın yaptığı oyunda ışık tasanm Vahit Geyık \e Taştan Erence tarafından gerçekleştirilmiş. Oyunda Funda Postacı. Zihnı Göktay, Melahat Abbasova, Kosta Kortıdis, Serap Oral. Aslı Yılmaz ve Ufuk Özkan rol ahyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle