Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
,SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2001 PAZAR
14 KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr
Ali Poyrazoğlu, yaşam sevinciyle hep 'duvarlarm arkasma geçme'nin heyecanı içinde
Harikalar Diyarı'ndan ııotlar
en yaşama, işine inanan, gelişime açık, değiştirmeye
çalışan bir insanım. Genç yaşlarda sezgisel olarak var
olanı, hele hele sol düşünürlerin kitaplannı okuyup
dünyaya biçim vermenin ne kadar büyük bir yaşam sevinci
olduğunu keşfederek bugünlere geldim. O yaşam sevinci
beni yaptığım her işte özverili, iddialı ve meraklı yaptı.
OZLEM ALTLNOK
tnandığı yolda keyifle. yaşama sevinciyle iler-
leyen bir oyuncu her şeyden önce AK Poyra-
zoğlu. Geleceğe daır umutlannı hep taze tu-
tarken lafını sakınmayan muhalif bir kişilik ay-
nı zamanda. Poyrazoğlu bugüne dek yaptık-
lan, kaygılan. önerileri, yeni projeleri ile 'ha-
rikalar diyarf olarak tanımladığı yaşam yol-
culuğunda, 'boş zamanlannuT değerini 'cid-
diye alarak' ılerlemeyi sürdürüyor.
- 1972'den bu yana Ali Poyrazoğlu Tiyatro-
su'nun başındasuuz, 16 yaşından beri de sah-
nelerde. Bunca yıl 'harikalar dhan" olarak
adlandırdığınızbu yolda ayakta durmaruzıne-
ler sağladı?
POYRAZOĞLU - Ben yaşama, işine ina-
nan, gelişime açık. değiştirmeye çalışan bir in-
sanım. Genç yaşlarda sezgisel olarak var ola-
nı, hele hele sol düşünürlerin kitaplannı oku-
yup dünyaya bıçim vermenin ne kadar büyük
bir yaşam sev ıncı olduğunu keşfederek bugün-
lere geldim. O yaşam sevinci beni yaptığım
her ışte özverili, iddialı ve meraklı yaptı. Me-
rak unsuru. yaptığım tüm ışlerde 'başka han-
gi duvartann arkasma geçikbikceğinin' uyan-
dırdığı bir yolculuk heyecanıdır. O yüzden bu
kadar uzun zaman. başarılı bir şekilde koşa-
bıldığimi sanıyorum. Hâlâ koşuyorum...
'Filmler sos\ olojik olarak incelenmelT
- Tıyatronun yanı sıra sinema, TY ve radyo
programı, yazaruk, çmrmenlik, öğrettnenlik
de yapıyorsunuz.'Yaşanu anlamb kılmak için"
yaptığınız bu farklıçalışmalar nasıl bir bütün-
lük oluşturuyor?
PÖYRAZOGLU - lnsan, kendi yaşammın
mozaiğmi yaparken kafasında gergin bir fi-
kır olsa bile, her gün hızla değişiyor, düşün-
celer başka biçimler alıyor, yeni sorular. yeni
cevaplar doğuruyor. Yaptığım işlerde hep bir
rönesans sanatçısı gibi, birçok farklı keşıfle-
rin içinde kendi uzvunu aramaya çahşan biri
olmak istedım. Bunlan yaparken de 'büyük
bir bütüıT oluşturduğumu düşünüyorum, çün-
kü birbiriyle ilişkili çalışmalar yapıyorum.
Tüm bunlan Diego Rivera'nın resimlerine
benzetebilirim. Rivera'nın büyük tablolann-
da. birbiriyle ilintili ya da hiç ilgisi olmayan
şeyler bir arada bir bütünü oluşturur, baktığı-
nızda bir çözümü. bir yan yana getirmeyi, bir
aptığım işlerde hep bir rönesans sanatçısı gibi, birçok
farklı keşiflerin içinde kendi uzvunu aramaya çalışan biri
olmak istedim. Bunlan yaparken de 'büyük bir bütün'
oluşturduğumu düşünüyorum, çünkü birbiriyle ilişkili
çalışmalar yapıyorum. Tüm bunlan Diego Rivera'nın
resimlerine benzetebilirim.
- Son oyununuz 'Kobay' ile Türkinsanı ara-
sında metaforik bir bağ kuruyorsunuz. Siste-
me kobayhk etmeye dayanan bu duruma ne-
den karşı koyamıyoruz?
POYRAZOĞLU - Üzerimızde sınama-ya-
mlma yöntemiyle ekonomiyi çözmeye çalışı-
yoruz. Büyük yara almış, sakat kalmış şekil-
de hâlâ ayakta durmaya calışmıyor muyuz? ln-
sarun kendi üzerinde denemeler yapması, ken-
dinı kobay olarak kullanması, ashnda anne-
nin, babanm, öğretmenin, sistemin insanı ko-
bay olarak kullanması sonucunda oluşmuştu
o oyun.
Başkaldın tohumu filizlenemiyor
Geleceğe dair umutlannı hep taze tutarken lafıru sakınmayan muhalif bir kişilik sergiliyor.
mozaiği görürsünüz.
- Türk sinemasmın geçirdiği evrelere kendi
oynadığııuz pek çok film paralelinde bugün-
den bakınca nasıl değerlendirijorsunuz?
POYRAZOĞLU - Benım oynadığım film-
ler o zamanki Türk sinemasının kınlgan, sı-
kılgan, yapay tavnna açık bir saldın niteli-
ğınde, korkutucu filmlerdi. Öyle olması ge-
rekiyordu. çünkü T V henüz yeniydi ve seyir-
ciyi onun başından kaldırmak çok zordu. Rol
aldığım filmler, cinselhk konusunda da büyük
bir cesurluk taşıyordu. Türk sinemasında bir-
çoktabuyu yıkan bu fılmlerin, sosyolojık ola-
rak incelenmesi gerektiğinı düşünüyorum.
- Stand-up çıkn mertlikbozuldu diye düşü-
nüyor musunuz? Zaten var olan bir gösteri tü-
rünün popülerleştirilmesi değil mi stand-up?
POYRAZOĞLU - Bızım geleneksel tıyat-
ro kültürümüzün. meddah geleneğinin ingi-
lizce etiketlenmesi stand-up dediğimiz şey.
İsmail Dümbüllü. Orhan Boran. Celal Şahin.
Ferhan Şensoj gıbı bir sürü ınsan tarafından
yapıldı şimdıye kadar. 90 sonrası yamalı boh-
ça Türkiye'sinde postmodern yaşam biçimi-
ni kendine uygulamaya çahşan, bazı hedef
kitlelere mal satabilmek için insanlar yönlen-
dirilmeye başlandı.
Bu ilk olarak pop müziğinde yapıldı, genç
bir dınleyicı kitlesi oluşturularak şarkıcılar
pazarlandı. Aynı şey tiyarroda da yapılmaya
çahşıldı. Poptiyatro seyırcisi yaratılmasına hem
kurulu tiyatrocular evet demezdi hem de da-
ha genç suratlar gerekiyordu. Bence Cem Yü^-
maz hariç, bu işi yüzüne gözüne bulaştıran
adamlan pazarladılar.
- Bir yandan da yoğun bir mizah du\ gusu-
na sahip bir toplumuz. Mizah, konumu gere-
ği neden muhalifliği beraberinde getirmiyor?
POYRAZOĞLU - Bu bılmeceyi henüz çö-
zebilmış değilim. Toplum her gün değişiyor
ve bunu anlamak için her gün farklı bir bakış
gerekiyor. Bir etiket yapıştınp bir köşeye kal-
dırmak istemem bu konuyu, sürekli değişece-
ğini düşünerek ona farklı bakabilmeyi tercih
ederim. Türk toplumunda bu mizah duygusu,
bu başkaldın tohumu var olmasına rağmen fi-
hzlenemeyişmin, kilitlenip kalışmın nedenle-
ri her dönemde farklı gerçeklikler içeriyor.
Bir tek cevapla bunu çözemeyiz. bu tarihsel
süreçte sürekli değişen bir olgu.
MlLLETVEKiLUĞlNl REDDETTPI ^ kitap yazıyor, ikifılmde oynuyor, radyo programı yapıyor
Özal'dan Yeni oyunu Marx iizerîne
hoş bir şaka- Kültürd ve sosyal yaşamda neden sağlam bir
altyapı oluşturanuyoruz?
POYRAZOĞLU -Marksist teori altyapı-üstya-
pı aynmı yaparken 'Üstyapıyıyönlendirenekono-
midir" der. Bugün tamamenüstyapı kurumlanmn
da özellikle kültürün, yanı insanlann hâkim kül-
türden kurtanp koparabildilderi kadar kendileri-
ne kalmış yaşama biçimlerini deekonomininyön-
lendirdiğini artık dikkate almalıyız. Teoriler de
yeni baştan kurgulanmalı.
- 80 sonrası sizce genç kuşak nasıl bir çıiaşsahk
yaşıyor?
POYRAZOĞLU -Son yaşadığtmızpoütik çal-
kantüar ve baskı dönemlerinin biçimlendirdiği
depolitizasyon yüzünden yaşaruyorbu tıkanıkhk.
Sisteme başkaldırmayan, sorgulamayan, muhale-
fet etmeyen insanlarbaşansız oluyor vebüyük bir
çöküntü yaşıyor. Türkiye kendini bu açmazın içi-
ne bilerek ve isteyerek attı. Kültürle, sanatla, ya-
şamla olan üişkimızi değiştirmeden, büyük bir
göçle kırsaldan kentlere gelmiş olan insanlan,
çağdaş kentliler haline getirmeden, bu açmazdan
çıkabileceğimize ve ekonominin düzeleceğine
inanmıyorum. Bugün ekonomi üzerine anlatüan-
lann hepsi palavra.
- Kriz döneminin kurtanası olarak ilan edilen
Kemal Derviş'e inanmryorsunuzöyleyse.
POYRAZOĞLU - Bazı kahramanlar kullanıl-
mak için yaratıhr. Siyasiler tarafından seçilmiş
bazı insanlann o çözümleri uygulaması istenir.
Sorumluluk ve uygulamadan sonra ortaya çıkacak
sosyal tahribatı siyasiler yüklenmek istemedikîe-
ri için başkalarının üstüne yıkar ve kahraman ya-
ratırlar. O da kuzu kuzu işini yapar.
- Turgut Özal'dan miltetveküİiği teklifı afanışb-
nız. Neden si/i tercih ettiğini düşündünüz mü?
POYRAZOĞLU -Hayatımm hoş şakalanndan
bıridir o teklif. O dönem lzmir'de 'Çugnuar Ku-
lübü'nü oynuyorduk. Kolayyenilir yutulur bir
oyun değildi. Buna rağmen Özal, o cesur tavny-
la bu teklifı yaptı.
- Reddetmenton gerekçeleri nekrdi?
POYRAZOĞLU-Ben içindebulunduğumpar-
tmin dumanını attınr. anarşi çıkannm iki günde.
Yaşam hepimizi politikayla ilgilenmeye mecbur
kılıyor zaten. Politikayla ilgilenmezseniz yaşamı
ıskalarsınız. Yaptığım işle de politika yapıyorum.
Onların işini yapacak çok adam var ama, benim
işimı yapacak insan yok.
- Yeni bir kitap projeniz var mı?
POYRAZOĞLU - 'Defıne AdasT adlı bir kitap ve
deneme yazılarından oluşan 'İnsanKonservesr ad-
lı el kıtabını yazıyorum şimdı.
-Oynadığınız sonfilm'9', nasıl bir çahşmaoldu?
POYRAZOĞLU- iddialı, tıcari sinemanın dışın-
da dünyaya ve Türk insanına bir bakış filmi oldu
'9'. Yönetmenin insanlarla, oyunculann iç dünya-
sına yaptığı bir yolculuk filmi. Onun arkasından
yeni bir film daha gelecek. Değişıklık olmazsa Tür-
kan Şoray, Kadir İnanır ve ben oynayacağız, Yu-
suf Kurçenli yönetecek.
- Radyo programı nasıl jpdiyor?
POYRAZOĞLU - Artık bir kült
haline gelmiş olan 'Gölgede Mu-
habbet' adh programı yedi yıl-
dır yapıyorum. Aynı anda iki
radyoda birden yayımlanıyor,
eylülden itibarense üç radyo-
da birden canh sunulacak.
14 milyona yakın insanın
takip ettiği bu programla
dinleyiciyle birlikte ke-
yifli anlar yaşıyoruz.
- Tiyatronuzda yeni
sezonda hangi oyunu
sahneleyeceksiniz?
POYRAZOĞLU-
Şu sıralar geçen yıl oy-
nadığım 'Kobay' adlı
oyun Almanca, Bulgarca, Fransızca ve Ingilizceye çev-
riliyor. Muhtemelen ilk prodüksiyon Bochum Devlet
Tij'atrosu'nda yapılacak ve ben yöneteceğim. Daha
sonra Fransa, Bulgaristan ve Amerika'da oynanacak.
Bu projenın anlaşmalan yapıldı. prodüktörler Tür-
kiye'ye geldi ve çalışmalar başladı. Sezonu ise bü-
yük bir projeyle, Karl Manc'ın yaşamını anlatan bir
oyunla açmayı düşünüyorum.
-Anüannızdan oluşan 'AynayıTuttumYüzüme' ad-
lı kitabuuzdaaktaracaklannızdaha çıkmadanbazıin-
sanlan rahatsız etmeşe başladı sanki. Yoksa san-
sür büinçahındaona\1adığımızbir durum mu?
POYRAZOĞLU - Rahatsızhk yerine
sevinç uyandırmalı, Ali Poyrazoğlu bil-
medığimız bir sürü şeyi bizimle pay-
laşacak diye düşünülmeli. Geldi-
ğim yola bakarsanız, tiyatroda,
sinemada, edebiyatta, okulda,
yurtiçinde. yurtdışında -özel
hayatımda destan oknuş iliş-
kiler de dahil- anlatılmaya
değecek kadar heyecan
uyandırıyorsa. neden
paylaşmayayım? Bilin-
çaîtı sansürü konusuna
gelince artıkOidipus'la-
nn hepsi FVeud'u, Jung'u
okudu. Onun için o oto-
sansür konusuna başka bir
gözle bakmak gerekiyor.
Mutlu aptallık dönemi sona erdi- 'Pasif seyircilik' olarak ta-
nımladığınız konuma ne za-
man, nasıl düştük?
POYRAZOĞLU - Krizden
önce 'pasifseyircOik' çok yay-
gındı. Ekonomik çöküntünün
başlamasıyla insanlar bulun-
duklan yerleri, yaptıklan işi, va-
roluş sebeplerini sorgulamak
zorunda kaldılar.
Birçoğu işini kaybedince
geriye dönüş yaşandı. Şimdı
bir viraj alındı ve başka bir yol
çıktı karşırruza; engebeli, taş-
larla, kasislerle. çukurlarla do-
lu, zorlu, dik bir yol. Artık fark-
lı bir kondüsyona gidilmesi ge-
rekiyor. İnsanlar da o farklı
kondüsyonda olmadıklan için
şitndi yeniden okumaya, araş-
tırmaya, sorgulamaya ve mu-
halefet etmeye başlayacaklar.
Artık mutlu aptallık dönemi
bıtti.
- Bir dönem gazetecüik de
yaptnuz.Medya sektöründeya-
şananlan nasıl değerlendiri-
yorsunuz?
POYRAZOĞLU - Medya,
toplumu teslim almış ve ken-
disi de teslim olmuş durumda.
Bunu biraz da 'kapo'lann du-
rumuna benzetiyorum.
2. Dünya Savaşı'nda soykı-
nm kamplanna Ukılmış insan-
ların içinden seçilmiş, düzeni
sağlamak için ellerine sopalar
verilip kamplan yöneticiler
adına yöneten insanlarâ kapo
denirdi.
Bu ağır bir benzetme olarak
görülebilır ama, bunu metafor
olarak alırsak şöyle açabiliriz:
Bütün gazeteciler medyanm
içine düştüğü açmazın farkm-
da ama, değişime gönül vere-
rek bu bunalımdan çıkma ce-
saretıni gösteremiyorlar. tncir
çekirdeğinı doldurmayanp»alav-
ralarla sayfalann dolduruldu-
ğu, yıllardır uygulanan bu yön-
temlenn de onlara tiraj kazan-
dırmadığı ortada.
Bu sorumsuzluğunkarşısın-
da tiraj alamadıklan halde ne-
den bunu yaptıklarının cevabı-
nı aramak ve basındaki insan
malzemesini sorgulamak ge-
rek.
Büyük medyapatronlan, mil-
yonlarca dolara, medya to-
vver'lar yapıp. matbaalar ku-
rup, makineler alıp, pazarla-
ma şırketleri kurarken insan
malzemesine hiç yatmm yap-
madılar. Yatırım yanlış yere
yapıldığı için bugün medya bu
bunalımı yaşıyor.
OKUMA LAMB ASI
ENİS BATLR
Okumayı Yönlendirmek
Luc Ferry, Türk okurunun bir ucundan da ol-
sa tanıma fırsatını bulduğu, yeni dönem düşü-
nürlerinden biri. Geçenterde, yabancı birteleviz-
yon kanalının kitap programında izledim onu.
Yazariarın "özel mekân "larına, çalışma odaian-
na, arşivlerine, kitaplıklarına sokulan bir prog-
ram bu; sunucu, Ferry'nin masasından bir kitap
alıyor eline, yaşıtı bir felsefecinin yapıtı, ne dü-
şündüğünü soruyor. "Olağanüstü birçalışma" ya-
nıtını alıyor. Koltuğunun hemen arkasındaki raf-
lardan bir başka meslektaşının kitabını çekip çı-
kanyor, aynı soruyu yöneltiyor, Ferry büyük bir coş-
kuyla söz ediyor kitaptan: "Son yıllarda okudu-
ğum en güçlü yapıtlardan biri, üzerimde derin
etkisi oldu." Bir üçüncü. bir dördüncü, Luc
Ferry'nin yaklaşımı aynı: Gerçek bir heyecanla tav-
siye ediyor kitapları.
Genç düşünürü izlerken, zihnimin çarkları hız-
la dönmeye koyuluyor, belleğimden benzeri tab-
lolar çıkarmaya çalışıyorum, boş yere: Husumet,
itiş-kakış, karalama, en hafifinden "suskuyla taç-
landırma" sahneleri anımsıyorum.
CevatÇapan'ın, sahiden sıkı bir çalışmanın ya-
zan olan Eyüp Özveren'i, "Akdeniz'de Bir Do-
ğu"yu selamladığı gibi, kaç okuryazar komşula-
rını karşılıksız selamlıyor Türkiye'de? Şüphesiz,
"dostlar alışverişte görsün" yaklaşımlı kitap ya-
zıları, yaz okumaları için öneriler eksik olmuyor
yayın organlarından, ama içten, dürüst, yapıcı ne
kadar olunabiliyor? Biz Eleştiri'yi silme, karaçal-
ma, kavga ile özdeşleştirmiş bir kültür ortamı ya-
ratmış olmayı en önemli başanmız sayabiliriz.
Bunun kaçınılmaz sonuçlarından biri de,
"okur"un, özellikle de yeni kuşak okurunun, ya-
pıtlar karşısında dayanıksız, ölçüsüz yaklaşımlar
geliştirmesi. Donanımının zayıflığına, birikiminin
cılızlığına bakmadan, göz kırpma rahatlığıyla ya-
zar harcayan, kitapları ânında kıyma makinesin-
den geçirebilen yiğitler yetişiyor son yıllarda. Son-
suz bir özgüvenle, iki çırpıda, eski-yeni ayırmak-
sızın her yazarı, yapıtı harcamanın bugünkü adı
öznellik.
lyi ama, "özne" olmak o denli yalınkat bir sü-
rece mi bağlı acaba? Hangi toplumlar, çalının çı-
nara böytesine kolayca burun kıvırmasına göz yu-
marlar?
Türkiye, 1980'den bu yana düzey yitiriyor. Eği-
tim kurumlan gözden çıkarıldı, medya son 10 yıl
içinde dibe vurdu, siyaset ve ekonomi bunalımın
doruğuna oturdu: Kültürün zıvanadan çıkmama-
sı için gerekçe olabilir miydi?
Yeniden sevgt-saygı ortamının yaratılması güç
görünüyor açıkçası. Temel yapı degişimleri söz
konusu edilmedıkçe, sağlıklı degerlere kavuşul-
ması da. Tevfik Fikret'in betimlediği "S/s"ten
kalını çıktı karşımıza, göz gözü görmüyor orta-
mında hangi yöne gittiğimizi kestiremeden iler-
liyor ya da geriliyoruz.
Kitaplann dünyasını, insanlann dünyasından
soyutlayamayız. Yaşamın merkezinde belli değer-
ler hüküm sürüyorsa, kütüphanelerimiz bundan
etkilenecektir. Neyse ki tek çözüm yolu boyun eğ-
mek değil: Toplumların direnmeleri için bireyle-
rinin direnme güçlerini pekiştirmeleri şart. Çare-
sizlik belirtisi de sayılsa, ışe herkesin kapısının önü-
nü temizleyerek başlaması boş çaba sayılmama-
lı.
Kitap okumak, ımge okumak, ezgi okumak; ya-
zı, düşün, bilim, sanat hâlâ güçlü seçenekler. Ki-
şinin ufuk çizgisini açan, boyutlarını genişleten,
bakış açısını derinleştiren uğraş alanları bunlar.
Ana sorun doğru yönlendirilmekte. Peki, kim ya-
pacak bunu?
Dostum Selçuk Altun'un ikide bir yazılarında,
sonra da romanında listelere yer vermesini, Ki~
tap-lık dergisine anketler yaptırtmasını genel çiz-
gilerinde yadırgadığımı itiraf etmek isterim. Gün
geldi, bu bütünüyle kişisel listelerin, bize daya-
tılan öteki listeler karşısında ciddi bir anlam ka-
zandığına vardım. Amatör buluyordum Altun'un
davranışını, oysa amatörlüğün sevgi-saygıyla
bağlantılı değerlendirmeler içerdiğini göz ardı et-
memeliydim. Ters yönde bir örneğe baktım: Bü-
tün yazdıklarını büyük dikkatle okuduğum Ner-
mi Uygur'un, bugüne dek pek azçağdaşınadik-
kat çekmiş olması, pek az çağdaşı yapıtı öner-
miş olması, bana önemli bir eksiklik gibi görün-
dü o an.
Okuduklarını okumuş olmasaydı, Montaigne
olmazdı Montaigne.
Yüzlerce "adres" veriyor bugün, Ouignard:
Onların yazdıkları olmadan olmazdı, var olamaz-
dı benim yazdıklanm.
Işe bizi her gün besleyen harflerin sahiplerini
korkusuzca selamlayarak başlasak.
Lewis gösteri sunmayacak
• LOS ANGELES (RELITERS) - Tanınmış
Amerikalı aktör/komedyen Jerry Lewis
rahatsız olduğu için. 35 yıldan bu yana
aksatmadan katıldığı Iş Bayramı'nın bu yıl
düzenlenecek olan 36'ncısında gösteri
sunmayacak. Menajeri Joe Stabile, Le\vis'in
bu yılki bayrama sadece her yıl bağışlar
yoluyla gelir sağlanan Adale Rahatsızhklan
Tedavi Merkezi'nin yardım toplantısı için
kısa süreliğine geleceğini söyledi.
Lewis'in geçen yılki şovu. 200 televizyon
istasyonu ve internet aracılığıyla 75 milyon
izleyiciyle buluşmuştu.
Enka Tıyatrosu'nda etkinlikler
• Kültür Servisi-Tıyatro. konser ve
sinemadan oluşan ve 13 yıldan bu yana
düzenlenen etkinlikler yaz aylannda Enka
Açıkhava Tiyatrosu'nda izleyiciyle buluşuyor.
31 Temmuz Salı günü saat 21.15 te Nancy
Meyers'in 'KadınlarNe Ister' (What Women
Want) adlı komedi filmi izlenebilir. Filmin
başrollerini Mel Gibson ve Helen Hunt
paylaşıyor. 2 Ağustos Perşembe günü saat
21.15'te İBB Şehir Tiyatrolan 'Pembe Konağıı
Gelinleri'ni sahneleyecek. Gülsün Siren'in
yazdığı oyunu Engin Gürmen sahneye koydu.
Müziklenni Bora Ayanoğlu. koreografisini
Eftal Gülbudak'ın yaptığı oyunda ışık tasanm
Vahit Geyık \e Taştan Erence tarafından
gerçekleştirilmiş. Oyunda Funda Postacı.
Zihnı Göktay, Melahat Abbasova, Kosta
Kortıdis, Serap Oral. Aslı Yılmaz ve Ufuk
Özkan rol ahyorlar.