17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2001 PERŞEMBE O L A Y L A K V-CJ ( j r O K I J Ş L J i J t [email protected] Solda ^feni Parti.:. Dr. Engin ÜNSAL Maltepe Üniversitesi S okakta sıradan bir yurt- taşı çevirip ülkenin ne konumda olduğu konu- sunda sorgularsanız, büyük bir olasılıkla si- ze vereceği yanıt Tür- kiye'de siyasetin ve ekonominin halk deyimi ile duvara tosladığı bi- çiminde olacaktır. Clkede yurttaş umutsuz ve arayış içindedir. Ekonomiyi birçıkmaz so- kağa sürükleyen, yaşanan bunalı- mın tek nedeni olan siyasetçiler top- luma güven verememektedir. Siyasetin ve siyasetçilerin iflası- nın nedenleri açıktır; Atatürk'ün kurduğu devletin dayandığı altı te- nıel ilkeden ödünler verilmiş ve Tür- kiye kaçınılmaz olarak çağdaş uy- garlık düzeyine ulaşmak hedefin- den sapmıştır. Çok partili yaşama geçtiğimiz 1950 yılından bu yana siyasetçiler ulusal bağımsızhk, ulu- sal onur. ulus devlet, laiklik, halkçı- lık ve devrimcilik ilkelerinden sürek- li kaçış içinde Atatürk'ün kalıtını (miras). ulusun tüm değerlerini em- peryalist güçlerin ayaklan altına ser- miştir. Siyasetçiler büyük bir ay- mazlık içinde ülkenin ve Türk hal- kının en az elli yıllık geleceğıni ya- bancı çıkarlara ipotek etmişlerdir. Türkiye gerçekten umarsız (çare- siz) midir? Sanmıyoruz. Eğerülke- de demokrasi yeniden tanımlanır. sivilleşir ve halkın katılımına açıla- bilirse, eğer siyaset anlayışı Siyasi •Partiler Yasası ve Seçim Yasası'nın değiştirilmesi ile yeni bir ivme ka- zanabilirse, siyasi kadrolarda pro- fesyonellik yerini amatörlüğe bıra- kır ve siyasi ranttan başka düşüne- ceği bir şeyi olmayan politikacılar ye- rine siyaset sahnesine proje üreten, okuyan, sürekli kendini yenileyen insanlar çıkabilirse bu karanlıktan çı- kişın kıvılcunlannı yakalayabiliriz. Türkiye'nin sorunu yeni partiler kurmak değil, siyasetin içeriğini de- ğiştirmek ve poütika yapacak yeni insan tipi yaratmaktır. Bunlar yapü- madıkça, istediğüıiz kadar veni par- ti kurun, ülke. içine girdiği kısırdön- güden kurtulamayacakor. Bu dediklerimiz özellikle solda olduğunu savlayan ve eylül ayında kurulacağı söylenen yeni bir soljar- ti için son derece önemlidir. Ulke bugüne değin hep sağ; sözüm ona li- beral politikalarla yönetilmiştir. Bu politikalar bugün de ülkeyi emper- yalizmin yeni uygulaması olan kü- reselleşme olgusuna teslim etmek için yanş içindedirler. Seçmenin yansına yakını yapıla- cak bir seçimde kime oy vereceği ko- nusunda kararsızdır. Herkes solda bir kıpırdanma, bir diriliş, bir ayağa kalkarak şahlanma bekleyişi süreci- ne girmiştir. Solda olduğunu savla- yan ve solda yeni bir parti girişimi- ne başlayacak olanlann önce kendi- lerini sorgulamalan gerekir; toplu- mun bu beklentisine yanıt verecek projelerimiz, yaşama geçirecek ilke- îerimiz, çözûm üretecek kadrolan- mız var mı? Solda var olan ve var olacak olan ve kendilerinin sosyal demokrat ol- duğunu düşünen partiler, her şey- den önce yukanda değindiğimiz Ke- malist ilkelere sanlmanm vazgeçil- mezliği konusunda kararlı olmalıdır- lar. Bugüne değin bu karariıhk ve inanç gösterilemediği için varoşlar- da oturan umutsuz, umarsız miryon- lar umut adına AHah'ın ipine tutun- mayı öneren köktendinci (siyasal Is- larncı) partiye oy vermişlerdir. Bu eği- limin değişme zamanı gelmedi mi? Bunu ancak sosyal demokratlann değiştirebileceğine inanan kimse yok mu? Elbette var, ama sosyal de- mokratlann bu konularda gelışme- ler zincirini başlatması gerekir. Somfirflkcek pazar! Ekonomide çok sağlam politika- larla yola çıkmayan iktidarlann önün- de sonunda Brüksel'e, Washington'a teslim olmalan kaçınılmazdır. Avru- pa Birliği, Türkiye'yi bir üye olarak değil sömürülecek bir pazar olarak görmektedir. Gümrük birliği ile Tür- kiye'nin kaybı milyar dolarla ölçüJ- mektedir. Ulusal egemenlik, ulusal onur Brüksel'e teslim edilmiştir. Dün Mustafa Kemal önünde diz çöken- lerbugün parlamentomuza, hüküme- timize buyruklar yağdırmakta ve üç kuruş için (bağış değil, borç için) kapılannda onursuzca bekletmek- tedirler. Türkiye ve sosyal demokrat par- tiler için Atatürk ilkelerine dönüşten ve o ilkelere sımsıkı sanlmaktan baş- ka umar yoktur. Laiklik ilkesi sapı- na kadar uygulanacaktır. Din, Tan- n ile kul arasında olacak ve hiç kim- senin bu konuda kişiyi sömürmesi- ne olanak tanınmayacaktır. Ekonomi hallun gönencine odak- lanacaktır. Halkçılık, toplum birey- lerinin eşit ve insanca koşullar için- de yaşamasının amaçlanmasıdır. Bu- nun için üretim araçlannın sahipli- ği değil, ama üretimin ve sonuçlan- nın hajk yaranna denetlenmesi önem- lidir. Üretim sonuçlannın halka ya- yılması, gelir dağılımmın hakça ol- ması için gerekli önlemler alınma- lıdır. Endüstrinin demokratikleşti- rilmesi, toplusözleşme düzeninin güçlendirilmesi, küçük birikimJerden büyük sermayenin oluşmasının ara- cı olan kooperatifçiliğin geliştiril- mesi, planlı kalkınmanın ve sosyal önceliİderin gözetilmesi öne çıkanl- malıdır. Ekonomiye- sermayenin girişi önemlidir, ama bu, sermaye sahip- lerinin çıkarlanna göre değil ülke- nin çıkarlanna göre düzenlenmeli- dir. Bu ilkeleri yaşama geçirecek par- tinin her şeyden önce kendi içinde demokrasiyi yaşama geçirmesi, si- yaseti genç erkek ve kadınlara acrna- sı, siyaset erkini bir rant aracı ola- rak değil bir hizmet aracı olarak gör- mesi gerekir. Sonuç Eğer tüm bu dediklerimizi var olan sözde sosyal demokrat partiler ya- şama geçirecekse solda yeni bir par- tiye, solun olası oylarını bölmeye hiç gerek yoktur. Eğer var olan par- tiler bugüne değin sürdürdükleri po- litikalan sürdürmeye çalışır, parti yönetimine halkın diri güçlerini ve heyecanmı taşıyamaz ve Atatürk il- kelerini bayrak yapamazlarsa o za- man solda yeni bir partiye kesinlik- le gereksinim olacaktır. Bu yeni parti ekonomik, sosyal ve siyasal ilkelerini çok açık olarak hal- ka sunmalı, yönetimin kapılannı top- lumun örgütlü kesimine açmalı, ser- maye ile halk yaranna olacak bir uz- laşma içine girmeli ve halkçılık il- kesine en geniş anlamı ile işlerlik ka- zandırmalıdır. Son söz: Türkiye, gel- diği noktayı hak etmeyen, onurlu in- sanlann yaşadığı bir ülkedir. Türki- ye'yi hak ettiği yere ancak sosyal demokratlar, üretecekleri akılh sos- yal ve demokrat politikalarla taşıya- bileceklerdir. Gün, herkesin şapka- sını önüne koyup çok ciddi kararlar alma günüdür. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ölmek Değil, Yaşamak... Carlo Giuliani... 23 yaşındaydı. Solcuydu. Insanlığın ancak sava- şımla, bilinçli direnişlerle gerçek bir mutluluğa, gü- vene, eşitliğe ulaşacağına inananlardandı. Cenova meydan savaşında öldürüldü! Güvenlik güçleriyle çarpışırken kendi yaşındaki bir jandarma tarafından!.. Ikisi de inandıklan yolda çarpıştılar. Jan- darma kimlerin çıkanna hizmet ettiğini bilmiyordu, ama Giuliani biliyordu!.. Cezaevlerinden gelen mektuplar bir dosya dolu- su... Çoğu ölüm orucunayatanlardan, yakınlanndan yada bu eylemisavunanlardan... "Ölmeklehiçbir so- nuca vanlmaz, ancak yaşarsanızdüşüncenizigerçek- leştirmekyolunda birşeyleryapabilirsiniz" diye yaz- dığım için birçok kınama mektubu aldım... ölüm oru- cuna yatmak, acılar çekerek ölmek!.. Bunu anlamak olanaksızdır... Bu tür ölümler boşa harcanmış ya- şamlardır. Görüldüğü gibi, hiçbir etkisi de yoktur, ol- mamıştır. Her şey eskisi gibi, her şey eski düzenin- de sürüp gitmektedir. Bu ölüm oruçlannın savunulacak bir yanı yok! Ga- zetemizde bu konuyu ele alan arkadaşlar da bu gö- rüşü sık sık belirttiler. Ama kimi, cezaevi koğuşunda, kimievdeölümeyattı. Gazeteleryazdı, demeçlerve- rildi, sonuç yok! Olen, öldüğüyle kaldı. Üç yüz bin kişi! Üç yüz bin genç, yaşlı, kadın, er- kek, Cenova'da dünya egemenlerine karşı önemli bir başkaldın eylemi gerçekleştirdi. Her ulustan, her ırk- tan, her renkten insanlar... Ölen öldü, yaralanan ya- ralandı, ama temsil ettikleri düşünce dünyaya önem- li bir mesaj verdi. O da parababalannın egemenliği- ne her çareye başvurarak son verileceği, verilmesi ge- rektiği... Dünya zenginleri, ellerinde en güçlü silah- lar, bankalar, holdingler, dev şirketler, yeryüzünü is- tedikleri biçimde yönetiyoriar, yönlendiriyorlar! Öte yan- dan insanlığın en kalabalık bölümü, açlık, yoksulluk içinde... Solcu ol, sağcı ol, ne olursan ol, bu korkunç gerçek ortadayken yapılacak tek görev, karşı çık- mak, bu acımasız tutumu değiştirmeye, yıkmaya ça- lışmaktır... Bu da ancak savaşımla olur, biryatağası- ğınıp aylarca yememek, içmemekle, sonunda kendi isteginle dünyadan göç etmekle degil!.. Carlo Giuliani bir ömektir. Dünyanın dört bir köşe- sinden Seattle'a, Prag'a, Cenova'ya koşup gelen yüz binler, bir örnektir... Yaşamak, savaşmak, diren- mek, bir şeyleri değiştirmek, yeni bir dünyanın, yeni bir toplum anlayışının yerleşmesinde katkıda bulun- mak. Kaç Türk genci, Türk insanı, küreselleşme kar- şıtı bu gösterilere katıldı? Bilmiyorum! Nedense, bi- zim devrimciler, bizim ilericiler, insanlan köleleştir- meye yönelik küreselleştirme güçlerine karşı, en ön- de uğraş verecekleri yerde kuytu köşelerde, hücre- lerde kendi elleriyle canlanna kıymayı yeğlediler! An- lamsız olan, çok acı olan, yanlış ve yararsız olan, bu- dur. Carlo Giuliani'nin adı öldürüldüğü alana verile- cek... Bir gün anıtı da dikilir! Kendi istekleriyie ölüp gidenler ise bir süre sonra unutulur. Bir düşünceyi ger- çekleştinmenin yolu, kendini öldürmek değil, yaşat- maktır. Bunu bilmek o kadar zor mu? Yeniden Müdafaa-i Hukuk Av.CELALULGEN M ondros Mütarekesi'nden son- raki Müdafaa-i Hukuk örgüt- lenmelerinin yapıldığı koşul- larla yaşadığımız koşullan irdelediğimizde nasıl çarpı- cı koşutluklar içerdiğini kolayca ayırt edebi- liriz. İçinde bulunduğumuz koşullar, tam ba- ğımsızhğımızın yok olduğunun, ulusça iç ve dış emperyalist güçlerin etkisi ve yönetimi altında ezildiğimizin, sömürüldüğümüzün, giderek yoksullaştığımızın altını kalın çizgj- lerle çizmektedir. Bu gidişi önceden kavrayan, Anadolu'nun, Trakya'nın dört bir yanında Mustafa Kemal'in "Tam Bağımsızlık" ilkesi için örgütlenen, bu uğurda her türlü görevi yapmaktan asla kaçın- mayan gruplann olustuğunu sevinçle ve övünç- le görmekteyiz. Bu ülke, bu yurt kolayca teslim olmayaca- ğını, Atatürk'ten kalıt (miras) olan tam bağım- sızlığını konımak için dişi ile tırnağı ile çalı- şacağını dosta düşmana duyuruyor artık. Antalya'da yayın yapan, Yeniden Müdafaa- i Hukuk dergisi bu tür örgütlenmelerin en ba- şanlısı. Prof. Dr. Çetin Yetkm yönetiminde üç yıldır inanılmaz bir özveriyle uğraş veriyor; her ay binlerce kişiye ulaşarak ve de iletişim kurarak. Bu inanılmaz özverinin, bu yurt için, ulus için kendini feda etmenin onurlu savaş- çısının, ekonomik sorunlarla da boğuşmaktan soluğu kesilmek üzere. "Dayan yettim" diyen eller bekliyor. Az gelişmiş ülkeler ya da geri bırakılmış ül- keler için tam bağımsızük büyük önem içerir. Gerçekten geri kalrruş ülkeler için tam ba- ğımsızlık insan onuru sorunudur. İam bağım- sız olunmadan; ne insan haklanna, ne demok- ratik haklara ve ne de yurttaşhk haklanna sa- hip oJunur. Bu toplumlann yaşadığı tüm so- runlar, başta yoksulluk olmaküzere ekonomik ve sosyal tüm sorunlar tam bağımsızhk sağ- lanmadan çözülemez. Ülkenin tüm sorunla- nnın anahtan tam bağımsızlıktır. "Yabana bir devletin konıyuculuğunu istemek, insan- hk niteBlderirKfcn yoksunhığu, güçsüzlüğü ve becerikstzliğiJtiraf etmekten başka bir şey de- İçinde bulunduğumuz bu bunahmdan ve de bizi hak, adalet ve eşitlik ilkeleri ile yöne- temeyen yöneticilerden kurtulmak demokra- tik örgtülenmelerle ve bu örgütlenmelerin bir- leşmesi ile gerçekleşecektir. Büyük küçük de- meden, ulusunu seven yurtseverlerin; hem da- yanışması ve hem de tüm ülke ölçeğinde ör- gütlülüklerini birleştirmesi, ulusumuzun esen- liğe çıkmasını ve yeniden kurtuluş savaşımı- nı utku ile tamamJamasını sağlayacaktır. Ülkemizin bu tür örgütlenmelere gereksi- nimi var: Yeniden Müdafaa-i Hukuk dergisi- ne daha çok gereksinimi var. Dergi deyip geç- memeliyiz, onu tanımah, sayfalan arasında ken- dimizi bulmalıyız, işlevine güç karmahyız. Bu çorbada, bağımsızhk çorbasında her ay- dının, her yurttaşın ruzu olsun. Yeniden Mü- dafaa-i Hukuk dergisine emckçilenn, sendi- kalann ve de yurtsever gençliğin öncelikle sahip çıkacağını umuyorum. Salt siyasal alanda, görünürdeki bağımsız- hk için değil, ekonomik yaşamda, yargıdan ve yaşamm her alanındaki gerçek bağımsızhk yanı tam bağunsıziık için haydi kutsal daya- nışma görevine... (celalulgen superonline.com- Yeniden Müdafaai Hukuk Tel: 0242-244 50 29) Tek Seçenek CHP5 Ama... Şaban SEZEN Öğretmen B irCHP üyesi olarak öze- leştirimizi yapacak olur- sak; parti üyesi olarak pek çok eksiğimiz ol- duğu açıkça görülecektir. CHP'ye üye olacak bir kimse öncelikle parti tüzüğünü, amaç ve ilkelerini alıcı gözüyle inceleme- lidir. Parti tüzüğünde, amaç ve ilkelerini kendi ideolojisi, insan olarak yaşama nedenleri ve ama- cı ile birleştirebiliyorsa üye olma- lıdır. Üye olduktan sonra da yü- kümlü olduğu üyelik görevleri- ni (ki bunlann en başında öden- tilerini aksatmadan zamanında ödemek gelir.) harfi harfîne ye- rine getirmelidir. - Oy verip seçtiği kişilerin ey- lemlerini, bir parti üyesi olarak titizlikle izlemelidir. - Üst yönetim birimlerimiz olan il örgütü ve genel merkezin, par- ti tüzüğüne uyup uymadıklannı, amaçlanmız doğrultusunda çalı- şıp çalışmadıklanm izlemelidir. - Yanlışlan, yapıcı eleştiri ve uyanlarla engellemeli; doğrula- nn yanında yer alıp destek ol- malıdır. - Örgütün her türlü etkinlikle- rine katıhnalıdır. (Seçim dönem- lerindeki katılım ve canlıhğın, her dönemde ve her etkinlikte yaratılması gerekir.) - CHP üyesi, özgür iradesinden asla ödün vermemeli, örgütte ağa yaratmamalıdır. Kişisel çıkarla- n için ille de birilerinin adamı. ma- şası olmamalıdır; sadece ulusun veCHP'nın, adam gibiadamı ol- mahdır - Parti çatısı altında karşılıklı sevgi, saygı ve güven ekseni oluş- turmalıdır. - Bencilliğe, çıkarcıhğa, bölge- ciliğe, hizipçiliğe asla geçit ver- memelidr. CHP'nin bilinçli üye tabanı olarak bütün bu yanlışlann kar- şısında olmahyız. Bilimin ışığın- da, çağdaş değerlerle yoğurul- muş, Atatürk ilke ve devrimleri- nin ekseninde partimiz CHP'yi iktidara taşımalıyız. Ulusumuz bizden bunu bekliyor. Asıl göre- vimiz budur. Çünkü ülkemizde halkımızın sermayeye bu kadar bağımlı, bu kadar sefil, bu kadar çaresiz kaldığı bir dönem olma- mıştır. Ülkemizin CHP'ye en çok gereksinimi olduğu bir dönem- deyiz. CHP için soldaki boşluğu dolduracak en uygun zamanda- yız. "Emek, en yûce değerdir'' ıl- kemizin bayrak olacağı bir za- mandayız. Bu nedenle genel merkezimiz- den: 1. Partimiz CHP'ye, yurttaş- lanmızın umudu olacak bir nite- lik kazandırmasım, 2. Halkımızın yaşamsal sorun- lanyla ilgili çözüm önerileri üret- mesini, 3. İç çekişmelere; bilime, çağ- daşlığa, Atatürkçülüğe uygun çö- ziimler üretip derhal son verme- sini, 4. Işçiye, köylüye, esnafa, emekliye, dar gelirliye yönelin- mesini, 5. Her hafta bölge mitingleri ya- pıhnasını, 6. Üretken, çalışkan, bilinçli genç kadrolar yetiştirip partimi- ze taze kan sağlanmasmı, 7. Üye tabanının eğitimi için çağdaş, gerçekçi programlar üre- tip uygulamaya konulmasını di- liyoruz ve bekliyoruz. Türk Siyasetinde Bir 'Çıkmaz' ve Bir 'Çözüm'!. RAKSEVDÜZELTME 20 Temmuz 2001 Cuma günü gazetemizde çıkan Rakse\' bilanço ila- m dipnotlan sehven hatalı yayımlanmıştu Doğru şekli aşagıdadır. 9.Madde Vadeli Cek ve Senet Reeskontu Borç senetleri prekontu Saiıcı prekontu ll.Maddc * Banka v e Finans Kuruluşlan * Yurtiçi \e Yurtdışi 16. Madde Pasifte yer almayan taahhütlenn toplam tutan 24O.0Q2.326 19. Maddc Kısa \ adeli Di&r Alacaklar Personel Avanslan V'erileri Senetler (Teminat niteüğinde) Kısa Vadeli Dığer Borclaı Rab Dış Tıcaret A.Ş. Petsonele Borçlar Diğer Di^er Dönen Varlıklar Gelecek aylara ait giderler Peşin ödenen vergiler Di|erK.D.V Uzun \adeli Di*. Borc ve Gid. Karş. Kredi faiz karşılıklan 30.011 1.811 2.590 208.578.406 10.098 TL 87.874 10.984 76.890 279.298 225.462 53.821 5 22.393 21.611 222 560 885.612 885.612 TL TL TL TL LSD USD Dr. Mehmet Murat İLDAN Tıyatro Yazan M ustafa Kemal Atatürk ve Ismet İnönüden sonra bir"KûçükliderierOr- dusu" Türkiye'yi adeta boa yılanı gibi sıkıca sarmıştır ve onu boğ- maktadır! Şu basit fiziksel gerçek Türkiye'nin içinde bulunduğu ça- resizliği kolayca açıklar: Küçük bir mumla kocaman bir salon ışıl ışıl aydınlatılamaz; büyük bir sa- lon büyük bir lamba ister! Atatürk, ileri görüşiü zeki birdevlet adamıy- dı, o yüzden de o büyük bir lam- baydı ve onun döneminde Türki- ye ışığa doymuştur! Peki günümüzdeki liderler için neden "kûçük" sıfatını kullanıyo- ruz? Bu sıfat "keyfi" ya da "öznd" değil "nesnel" ölçütler göz önüne alınarak ortaya çıkmıştır! Yani on- lara durup dururken, sırfhakaret ol- sun diye "küçük" demiyoruz, bir gerçekliği saptama ve onu sıfatla- ma adına "küçûk" diyoruz. Yakın geçmişimizdeki ve günü- müzdeki liderlerde iki temel so- run vardır: 1. Bazı liderlerde "Karakter Bo- zukhığu Sorunu" var. Eğer bir in- sanın karakteri bozuksa, artık o in- sanın rüşvet alması, rüşvet verme- si, yalan söylemesi, yüzsüzlük et- mesi, halkı aldatması ve hatta va- tan hainliği yapması son derece doğaldır, doğasına uygundur. Bu so- runun çaresi yoktur; böyle liderle- ri Mecİis'e, partiye ve de daha alt siyasi birimlere kesinlikle ve kesin- liİde sokmamak gerekir! 2. Bazı liderlerde "Kapasite So- runu" var. Yani bir liderin karak- teri iyi olabilir, iyi niyetli olabilir, ama "ahhısel kapasitesi" düşükse, günde 24 saat bile çalışsa hiçbir so- runun altından kalkamaz. Zekâ dü- zeyi istenilen seviyede olmayan bir lider suda boğulan bir adama benzer; uzaktan bakınca büyük bir çaba içinde olduğu izlenimini ya- ratir, fakat gerçekte sorunlann için- de anlamsızca çırpınmaktadırve di- be batmaktadır! Demek ki, kapa- site sorunu olan lider "kûçük" bir lıderdır. Eğer bir lider küçükse, doğal olarak onun kadrosu da "küçûkfcr- den" seçilir. O yüzden Türk siya- si yaşamının en büyük trajedilerin- den bin de işte bu zincirleme fe- lakettir! Kötü liderkötükadroyu ya- ratır; kötü kadro da ülkenin fela- keti için mükemmel bir zemin ha- zırlar! Dünyaya yüz yılda bir uğ- rayan kujrukluyıkhzlar vardır, çev- reye güzel ışıklar sacarlar; işte o an- lan iyi değerlendiremezseniz, bir daha o nrsatı yakalamaya ömrünüz yetmez. İşte Türkiye'nin önüne ge- lecek ilk genel seçimler de böyle nadir bir kuyrukluyıldızdır! Bu seçimler u küçük liderleri" tarihin tozlu sayfalanna gönder- mek için büyük bir fırsat sunmak- tadır bizlere. Şimdi Türk siyasetindeki "Bü- yük Çıkmaz"agelelim! Bu "küçük Hderier"ı büyüten kimdir? Onlan büyüten, cüceleri devleştiren, pi- releri develeştiren, hamsileri bali- na gibi gösteren bizleriz, yani halk- tır! Peki bu liderleri tedavülden kaldırabilecek güç kimdedir? Halk- tadır! Sorunu çözecek olan, soru- nu yaratanın da ta kendisidir! Bu çıkmazdan bizi ancak "Türk Ay- dmlan" kurtarabilir. O halde ey Türk Aydınlan; bol- ca okuyan, çokça düşünen Türk entelektüelleri! Birinci vazifeniz halkı bilinçlendirmek, ona küçük- le büyük arasındaki farkı açıkça göstermek değil midir? Küçük li- derleri alkışlayan halkı açıkça ve şiddetle eleştirmek boynunuzun borcu değil midir? Bu halk Ata- türk'ü meydanlarda coşkuyla alkış- lamıştır; şimdi de bu küçük lider- leri meydanlarda alkışlıyorsa eğer, hatırlatmaz mısın sen ona ey Türk Aydını, büyükler alkışlanır ama küçükler yuhalanır diye? Ucuz lidere paha biçilmez gibi davranıyorsa eğer halk, aç ağzını yum gözünü, ey Türk Aydını! "Ger- çek aydın" dalkavukluk yapmaz; yalnızcadoğrulan söyler! VVUKam Shakespeare'in Atinalı Timon ad- h oyunundaki filozof Apemantus gibidir gerçek aydın; en büyük er- demi gerçeği söylemektir onun. "Gerçekierden" başka kimseye sevimli görünmek zorunda değil- dir o! O halde, eğer halk küçük liderin küçük olduğunu görmüyor- sa, onun gözlerine gözlük ol, ey Türk Aydını! PENCERE Istanbul'da Tesettürün Aroması... "Tesettür" IsJam'da kadın ve erkegin örtünme- si anlamına geliyor, Nur suresinin 30 ve 31 'inci ayetlerinde düzenleniyor. Ancak Kuran'daki buyruğa günümüzde çoğun- luğun aldırış etmediği de biliniyor. Evreningeçerli yasası 'değişim'dir, şeriatın kimi yasasını hayat geçersiz kıldı, günümüzde zina ya- pan kadın taşlanarak öldürülmüyor, hırsızın eli ke- silmiyor, her Müslüman tesettüre uymuyor, kara çar- şafın içinde daha iyi Müslüman olunur, diye bir ku- ral yok... Nur suresinin 31 'inci ayeti der ki: "Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve mahrem yerierini konısunlar; ken- diliğinden görünenler dışında süslerini açığa vur- masınlar. Başörtülerini yakalannın üstüne koysun- lar. Süslerini, kendi kocalanndan, babalanndan, ko- calannın babalanndan, oğullanndan, kocalannın oğullanndan, kardeşlerinden, kardeşlerinin oğul- lanndan, kadınlardan, cariyelerden, kadına ihti- yaç duymayan hizmetçilerinden, kadınlann mah- rem yerierinden anlamayan çocuklardan başka- sına göstermesinler." Görüldüğü gibi kural ayrıntılı bir emirdir. Ne var ki dünya değişiyor, bir kez "cariye" diye bir kadın türü kalmadı, sonra "kadına ihtiyaç duy- mayan hizmetçi" de artık yok, kimi erkeği hadım ederek kullanmak insanlığa aykın... Yine de tesettüre yönelik eğilim, Istanbul'da bir moda gibi yayılıyor. * Çıplaklık da yayılıyor. On on beş yıl önce, kadının sokaklarda göbegi- ni açarak dolaşacağını kim kestirebilirdi?.. Say- dam kumaşın altında "yo/r/n/"giyileceğini kim söy- leyebilirdi?.. Kadınlar bir yandan örtünüyorlar, bir yandan açılıyorlar, saçılıyorlar. Istanbul bu gidişatın meşheri... Kentin merkezindeki gökdelenlerin süper mar- ketlerinde tünbanlı tesettüre çokça rastlanıyor; bir kitapçıda, "kafe'öe, gösteride, sokak, cadde, mey- danda saçının telinden ayağının tırnağına dek ör- tülü; ama yüzü açık genç kızlar çevreye meydan okurcasına dolaşmanın duygulannı gözteriyle ve dav- ranışlanyla yansıtıyortar. Kimi zaman tesettür, açılıp saçılmayla üstü ör- tülü biçimde cilveleşiyor; turbanlı kizın sandaleti çıp- lak ayağının güzelliğini sergiliyor, bol giysilerinden taşan kadınlığının aroması duyumsanıyor. ıstanbul irticada Türkiye'nin başkentidir; ama "afâkını dudu muannit"\n sardığı bu şehirde yos- malık da egemendir; fuhuş pazarı televizyon ek- ranlarını kapsamıştır, uyuşturucu piyasası gençle- ri avucuna geçirmiştir, dünyanın sayılı eğlence mer- kezlerinden birine dönüşen camiler ve gökdelen- ler kentinde rezalet lağım gibi toprak altından ak- mıyor, tüm yüzsüzlüğüyle caddelerde ve meydan- larda meydan okuyor. • Kimi aile için tesettür, bu yozlaşmaya karşı bir savunma şemsiyesine dönüşüyor... Kızını, kız kardeşini, kansını sakınmak güdüsüy- le erkek tesettürde bastırıyor... Genç kız vücudunu beğenmiyorsa, örtünerek kompleksinin üstüne bir şal atıyor... Kıskançlık güdülenmesiyle yetişen delikanlının yü- reğine tesettür su serpiyor... Günah korkusunun örtülü ilişkilerinde tadılan zevkin çekimi yoğunlaşıyor... • Tesettür dünyası -adı üstünde- geniş kitleye ka- palı birçengelli iğnenin soru işareti!.. Yalnız Nur su- resinin buyurganlığı için yaşanması olanaksız... İnsan örtünse de örtünmese de insandır. CUMHURİYET MAHALLESİ'NDEN Cumhuriyet Mahallesi Projesi'nın birinci etabının temel at- ma töreni, 29 Temmuz 2001 Pazar günü saat: 11.00'de yapılacak- ür. Silivri İlçesi Çanta Beldesi Belediyesi ve yüklenici fırma Ek- sen Yapı Limıtet Şirketi 'nin de katkılanyJa gerçekleşecek olan bu törene, tüm Cumhuriyet Mahallesi sakinleri davetüdir. YAPI-C (Cumhuriyet Vakfı Kuruluşu) CUMHURİYET MAHALLESÎ'NDEN DUYURU SayrnCumhuriyet Mahallesi 1 'nci ve 2'nci kısun ile Kınalı kısmı sa- kinleri. Bir Cumhuriyet Vakfi kuruluşu olan Yapı C organizasyonunda yürû- tülenCumhuriyet Mahallesi çalışmalan ve yeni yüriirlüge siren Yapı De- netim yasası hakkuıdakı ayTuıtılar aşağıda bilglnize sunulmııştur. 1- Konut ınşaatlan için nıhsatlannı alan arsa sahiplerinin nıhsatlan 2 yıl için geçerlidir. Bu süre içinde inşaatlanna başlamayanlann nıhsat- lan yasa gereği geçersiz bteaktır. Ruhsatlanru ahnış obrlann bu hak- laruu kaybetmerrteieri için en azından temel inşaatlanna başlamalannı öoermelcteyiz. Böylece ruhsatlann 5 yıl geçerli olması sa|lanacaktır. 2- Cumhuriyet Mahallesi 1 ve 2'nci kısımlan ile ilgili konut yapım ihalesi sonuçlandınhnış ve ihalevi Eksen Yapı Ltd. fırması kazanmıştır. İhaleye kaülan 29 fırmaya teşekkür ediyoruz. 21 ayn tip evlerin fıyat- lan bir yaa ile sizlere iletilmişOr. Detay bilgileri Yapı C'den öğrenebi- lirsıniz. 3-1 ve 2'nci kısun arsa sahiplerinden nıhsatlannı almamış olanlar 13 Ağustos 2001 tarihine kadar ruhsat işlerini yaptırmalan halinde ya- pı denetim kapsanuna sirmeyeceklerdir. Bu konuda detaylar bir yaaile arsa sahiplerine posta üe gönderilmiştir. Projemizin denize açılan penceresi olan Cumhunyet Kınalı Mahal- lesi ile ilgili olarak yaptığımız çahşmalarda sonuçlandrnlmıştır ve önem- li hazı konularasa&da dıkkatinize sunulmuştur. 1- Kınalı Mahallesi'nden arsa alan okurlanmızın tüm proieleri Cum- huriyet'in kendi ekonomik kavnaklannı kullanarak verdiği destek sonu- cu YAPI C tarafindan tamamlanmış ve ruhsat başvurulanna hazır hale getirilmiştir. 2- Kınah Mahallesi'nde arsa sahibi olanlar da 13 Ağustos 2001 tari- hine kadar YAPI C taraftndan hazırlanan projelenni alıp ruhsat başvu- rulannı tamamlamalan halinde bina maljyetının % 3 û gibi bir yüküm- lülük getirecek olan Yapı Denetim Yasası"kapsamına girmeyecekler ve mevcut me\7uata göre nıhsatlannı alabilecekıerdir. Proje fiyatlan ve di- ger detaylan Yapı C'den öğrenebilirsıniz. 3- Kınab Mahallesi'ndeki arazi sahiplerinin katkısı ile oluşturulan mo- del çevçevesinde konutlann yapımlannı Piramıt tnşaat A.Ş. yapacaktır. Inşa edilecek 4 tip evin fıyat ve ödeme koşullan ile diğer avrmtılar önü- müzdeki günlerde Kınalı sakınlenne posta ile ulaştmîacaktır 1 ve 2 nci kısun ve Kınalı kısmından yer alan okurlanmızın ivede- lıkle Yapı C'den aynntüan öğrenmelerini ve çok kısıth olan sürede iş- lemlennı tamamlamalanru dıliyoruz. Saygılanmızla YAPI-C Türkiye Gazetecilec Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin rapotianyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle