23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
,SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2001 PERŞEMBE 14 KULTUR kuKur@cumhuriyet.com.tr } y Teoman, yeni albümünde Salinger ve Hemingway'in dilinden yararlanmış aşamdald şakanın peşinderÖZLEMALTUNOK Teoman, olduğundan beş kat daha uzun ve her ^seferinde sözcüklerle oynayarak değiştirdiği şar- ,; kılanyla ekim ayında çıİcacak yeni albümünün ça- • •lışmalanna şu sıralar ara vermiş durumda. Çünkü - kentlı ozan, bu akşam Harbiye Açıkhava'da, daha sonra Rumelihisan'nda dinleyıcileriyle buluşa- cak. Eğer şarkı sözlerini ezberleyebilirse, bu ak- şamki konserinde yeni albümünden bir parça da • seslendirecek. îstanbul konserleri sonrasında ise Ak- deniz \e Ege turnesine çıkacak. - Politik ve radikal söylemleriniz \ar, ama bir yandan da birej sel sözlerie geniş bir dinleyici kitle- sine ulaşnorsunuz. Bu çenşkryi naal açıkbyorsunuz? TEOMAN - Bu duruma başlı başına ben de şa- şınyorum, albümlerimin çok satmasına, sevilme- - mesine... Insan kendi kendine konuşurken başka- lanyla paylaştığı sosyal şeyler yerine kendisi üze- - rine düşünüyor. Tüm bunlan aynştırmaktan yana da değilim; şarkılanmda da yap- - mak istediğım, konudan konuya atlamak aslında. Mesela 'Param- parça' şarkısırun içinde aşkın, yalnızlığın yanı sıra zaman fikri fde var. Herhangi bır şeye çok üzülürken ardından ufacık bir şe- ye çok sevinebiliyorum. Anlık f değişimler, hisler fırlayıp başka bir tarafa taşıyabiliyor beni, şar- ı kılanmın da öyle olmasını istiyo- c rum. Içlerinde minik minik sos- yal temalar olsa da bireysel şar- kılar yine de. 1 -Kendi özelinizden yola çıka- 1 rak anlatılaniar daha nu inandı- ncıolu>or? TEOMAN - Diğer türlüsünde öğretmenlık edası varbence. Tür- kiye'ye baktığım zaman içimi acıtan şeyler görüyorum, ama c belki de aldığım eğirim yüzünden -, onlara nesnel yakJaşmaya çahşı- ı yorum. O noktada benim için ~ " ^ ^ ^ ~ ^ ^ ~ - duygusallığa yer yok, kendimle ilgili şeylerde ise ne nesnel ne de rasyonel olmak zorundayım; bu *• yüzden. bireysel olan, sosyal olandan daha çekici geliyor. rafından başka şekillerde okunmasını sağlamak. Emin olmak istediğımse farkında olarak yazdıgım ve bence güzel olan şeylerin en azından belirli bir kitleye, doğru ulaşması, öyle olduğunu da sanıyo- rum. 'Hemen hemen hep aynı şarkıyı yazıyonım' - 'O' albümünde yalnızhk,' 17'de ise ölüm tema- sı etrafinda yoğunlaşıyorsunuz. Albümlerde tema- tik bütünlük yakalamak gibi bir amacımz var nu? TEOMAN - Hemen hemen hep aynı şarkıyı ya- zıyorum zaten. Bir şarkımdan bir bölümü alıp di- ğer bir şarkıya kattığınızda hiç de sıntmıyor. Te- mel bütünlük içinde başka taraflara gitmeye çalış- sam da kısır bir yerde, hep aynı şeyden bahsedi- yorum. Öğrendiğim şeyleri içerik açısından sınır- landınrken zenginleştirmeye de çalışıyorum. Bir gecede on tane güzel şarkı sözü yazabilirim, ama yalın olanı yakalamak, üç kelimede anlatacağım şeyı tek kelimeyle ve başkasının da söylemediği ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ bir şekilde dile getırmek istiyo- bsürd, ironik, kınlgan, ama dünyayı çok da kafasına takmayan, kendisiyle dalga geçebilen bir kahraman yarattım. Bütün şarkılar, bir şekilde birbirine gönderme yapıyor, alt alta yazıldığı zaman da aynı kişinin hayatından okunabilecek evreler gibi.' 'Müziğimi yazıh metinlerden besByorum' L - Bireysel anlamdabeslendiğinizkaynaklaruıda önemi artıyor o zaman. ^ TEOMAN - Müzığimı besleyen şeyler -belki - çelişkıli ama- müzikten çok, yazılı metinlerden - oluşuyor. Günde yanm saat dikkatli olarak müzik • dinliyorsam, üç-dört saat kitap okuyorum. Yıl- larca o kadar çok müzik dinledim ki artık çok iyi bildığım bır alan haline geldi. Şarkı yazan olarak " daha çok, bir anlatıcı formuna büründürmeye ça- lışıyorum kendimi. - Hıziı bir tüketim çarkmın içinde ohnak, söyle- diklerinizin yerine ulaşmadığı hissini veriyor mu? , TEOMAN - Kuvvetlî olduğum bır alan var, bu da şarkı sözü yazmak. Belki de güçlü olduğum ala- j nı yanlış saptamışımdır. Çünkü üç yaşındaki ço- cuk da "Aşk nedensiz seMnektir" diyerek benim şarkımı mınldanabiliyor. Yaratmaya çalıştığım, yazdıgım sözlerin farkh kesımlerdeki insanlar ta- -Bardasövlemekle konserierara- sında nasıl bir atmosfer faıia olu- vor? TEOMAN - Nerede olursa ol- sun çalmayı çok sevıyorum. Bar- da, yaş anlamında bana daha yakın ve anlattığım şeyleri daha iyi an- layan kişiler var. Konserlerdeki yaş skalası ise üç-dörtjenerasyonu kap- sıyor. Barda sigaramı, biramı içer- ken kendimi daha rahat hissediyo- rum. Konserde ise bır sürü insana bir yerlerinden dokunmuş, yakala- mış olmanm özgüvenmi yaşıyo- rum. Ayn ayn nedenlerle ikisin- den de çok keyif alıyorum. - Konserterde dinleyicilerle diya- log kurmayı pek sevmiyorsunuzsa- nınm. TEOMAN - Şarkı söylemeye başladığımdanberi söylüyorlarbu- nu bana. Konserde yaptığım, o za- mana kadar oluşrurduğum, yazdıgım şeyleri sa- dece tekrarlamak. Sonrası bana zorlama gibi ge- liyor. Ben hep böyleydim, "Bu şariadan sonra şöy- le bir şey söyleyeyim de mutlu olsun insanlar, et- kilensin" dersem, aynı kişi olmam. - Yeni albümde ne gibi farkhlıklar olacak? TEOMAN - Dördüncü albümün bütün şarkı- lan hazır. Yine hemen hemen aynı şeylerden bah- sediyor, ama daha oturmuş bir konsepti olacak. Aynca albümde sıntmayan»ika tane icra parça da var. Aranjmanlan grup arkadaşlanmla yap- tım. Şarkılarda bir senedir kafayı yorduğum Sa- Knger, Hemingway gibi öykücülenn dilinden yararlandım. Absürd, ironik, kınlgan, ama dünyayı çok da kafasına takmayan, kendisiyle dalga geçebilen bir kahraman yarattım. Bütün şarkılar, bir şekilde birbirine gönderme yapıyor, alt alta yazıldığı zaman da aynı kişinin hayatın- dan okunabilecek evreler gibi. - Yani, bu kez karamsarük yerine ironi mi bas- kın? TEOMAN-Yine karamsar, ama duygu atlama- lan var. 'GündüzTarifesi'nde ya da 'Zamparanın Ölümü'ndeki gibi kendisiyle dalga geçen karakterler var. 'Zanipara- nnı Ölümü'nün devamı da ola- cak bu albümde. Büyük bir iro- niyi. şakayı kapmaya çalışı- yorum. o şaka günlük ya- şamda da yaptığım bir şey. - Müzikal anlamda sanki betuii bir reçeteniz varnuş gi- bi rahatsınız... TEOMAN - Kulağıma ça- lınan melodinın güzel olup olmadığını anlanm, çünkü müzisyenlerden çok, müzık- severlere inanıyorum. O yüz- den hiçbır enstrüman çalama- yan Sezen Aksu, herkesten da- ha iyi bir müzisyenmiş gibi ge- liyor bana. lnsanlan kalbınden vuran müzikler de böyle çıkıyor. Konservaruvardakiler müzikse- verlik yanlannı kaybettik- leri için bunu hıs- sedemiyorlar. "Herhangi bir şeye çok üzülürken ardından ufacık bir şeye çok sevinebiliyorum. Anlık değişimler, hisler nriayıp başka bir tarafa taşıyabiliyor beni, şarkılanmın da öyle olmasını istiyonım." Kimsesizlere, çocuklara, özürlülere, toplum dışına itilmişlere 'güller' sunan biryaşam bitti 'Küçiik Minıf kansere yenik düştüZEYNEPORAL Herkes ona Mimi diyordu. Ufacık tefecik bir bedenin gerisinde kocaman yüreği. hıç dınmeyen enerjisi ve di- namizmi, çok güçlü bir kişiliği ve tıpkı ablasınınkine benzeyen bir gü- lümsemesi vardı. Asıl adı Margari- ta Mimi Baez Farina'ydı. Ben onu Joan Baez'in kız kardeşi olarak tanıdım. Oysa Mimi, usta bir yazar. ateşli bir konuşmacı, besteci ve müzisyendi. Ama asıl önemlisi, yüz binlerce insana, hapishanelerde dört duvar arasındakılere, hastalara. ya- şamdan umudunu kesmişlere, kim- sesizlere, sokakta yatıp kalkan ev- sizlere, akıl hastalanna, ıslahevlerin- dekı çocuklara. özürlülere, yaşhlar ev- lerindeki yaşlılara, toplum dışına itil- mişlere yaşama umudu ve yaşama sevinci vermeyi başarabilen "Bread and Roses" (Ekmek ve Güller) adlı bır kurumun yaratıcısı, yöneticisi ve her şeyiydi. Mimi, geçen gürüerde Kaliforniya, Mill Valley'deki evinde ailesi, kardeş- leri, dostlan ve sevdikleri arasında ha- yata gözlerinı yumdu. Elli beş ya- şındaydı. tt EkmekveGüfler"ikurdu- ğu ve yönettiğı 25 yıl boyunca, sıs- temlere, kurulu düzenlere, bürokra- sıye. varsayımlara. alışılagelmiş "eğ- lence" ya da "sho^vdümasma" mey- dan okuyan ve onlara karşı zaferler kazanan bu "Küçük Mimi", kanse- re yenik düştü. Şimdi bu yazıyı yazarken masa- mın üzennde, 1999 yazının Kalifor- niya güneşıyle ısınmış günlerinden kalma fotoğrafiardan ablasıyla birlik- te bana bakıyor. O gün çocuklar gi- bi şendik. Bızi köyünde ağırlıyor, "EkmekveGüfler"in merkezinde ça- ödülleri peş peşe kazanacaktı. Ama Mimi, "Benim en büyük ödülüm, misyonumu gerçekleştirmiş olmak" diyordu. "Müzik, sanat aracılığıv la, insanlann unutuunuşluğunu, terk edilmişliğini, yalmzhğım, korkulan- nı gidermeye yardım etmek..." 'O öyle müthişti kLJ Elli beş yaşındaydı. 'Ekmek ve Güller'i kurduğu ve yönettiği 25 yıl boyunca, sistemlere, kurulu düzenlere, bürokrasiye, varsayımlara, alışılagelmiş 'eğlence' ya da 'show dünyasına' meydan okumuş ve onlara karşı zaferler kazanmıştı. lışan gönüllülerle tanıştrnyor, çalış- malannı anlatıyordu. Yalnızlıgı, korkuyu tarmak 1972 yıhnda New York'taki Sing Sing Hapishanesi 'nde B. B. King ve Joan Baez mahkûmlara konser ve- receklerdi. Mimi onlarla birlıkte ha- pishaneye gitti. Orada bütün gün mahkûmlann gözlerinde yalnızlıgı, korkuyu, unuturmanın getirdiği kor- kuyu gördü. Ama konser sırasında o korkunun yok olduğunu da gördü... O anda bılançaltı bir karardı. Ama artık Mimi kendi deyişıyle "yaşamm- daki misyonunu" bulmuşru. Toplu- mun çoğundan insanlan ayıran, ko- paran, onlan ayn bir yere kapatan ku- rumlara müzik götüreceği "Ekmek ve GüUer"i 1974'te kurdu. "Yaşamlanmızdoğumdanson ne- fese kadar tatlanmayacak. Beden gi- bi yürekler de aç kahr. Tannm bize ekmekver, ama güllerdeverf 1912'de Massachusetts tekstıl grevinde on binJerce kadın ve çocuk işçinin di- renişi sırasında James Oppenhe- îm'ın yazdığı dizelerden almıştı ku- rumunun adını, Mımı. Sting'den Santana'ya nice büyük sanatçıyı, Amerika'nınbirhastane- sinden öteki cezaevine, kimsesızler yurdundan A1DS hastalannın mer- kezlerine, evsizlerin bannaklann- dan ıslahevlerine taşıdı durdu Mimi. Büyük isimler ya da adı sanı duyul- mamış amatörler... Konserier için sanatçılara birkaç şart koşuyordu: Izleyıcıyle ılişki kurabilenleri alı- yordu, ücretsiz gelebilenlen alıyor- du. Ve bir katılan. yeniden yeniden katılmak istiyordu. BöylelikJe can- lı müziği yüz binlere ulaştırdı. Herkesin gönüllü çalıştığı, kazanç sağlamayan bu kuruluş, sanatçılann, topluluklann özverileri ve bağışlar- la sürdü gitti. Doksanlı yıllarda "Ek- mek veGüUer" toplum yaranna tüm O Kaliforniya gününde, bir ara Mimi'yleyalnız kaldıeımızda. "Pe- ki, ama sen ablandan daha önce gi- tara ve şarkı sö>1emeye başlanuşbn, belki daha da önce ünlenmiştin, son- ra sahneye rümdcn veda ermek zor gelmedi mi" diye sormuştum. Çünkü çocukluklannda asıl "ha- rika çocuk" Mimi'ydi. Keman çalı- yordu. Çok iyi dans edıyordu. Gitar- da ustaydı. Şarkı söylüyordu. Koca- sı Ricriard Farina'yla 60'larda en özgün folk konserleri veriyorlardı. (Eşi, 1966'da bir motosiklet kaza- sında ölecekti.) Çok başanlı bir oyun- cuydu. Aranan bir sahne insanıydı... Sorumu Mimi şöyle yanıtlamıştı: "Joan, benden o kadar daha iyiydi ki, sahneye çıküğmda öyle müthişti kL. Ve benim ona sevgim, saygım öylesine büyüktü ve hâlâ büyük ki... Onunla yanşamayacağnm biliyor- dum. Her aileye bir ünlü yeter dedim ve sahneteri bıraktun. Hem de gözüm hiç ama hiç arkada kahnadı." Mimi Farina ıçın 7 Ağustos'ta San Francisco Grace Katedrali'nde dev bır tören hazırlanıyor. Toplumdan kopanlmış olanlar duvarlann, de- mir parmakJıklann ardından da ol- sa o gün yine güllerden nasiplerini alacaklar... Katedrale ulaşabilen se- venlen ise onu güllerle, sağladığı yaşama sevinci ve yaşam umuduy- la anacaklar. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKtYE Aşk Şiiri İsteriz... "Aşkşiiriisteriz" diyor, dükalığını daha çok de- nemenin, düzyazının ustünde kurmuş olan Nu- rullah Ataç. Aynı başlığı taşıyan yazıyı yaklaşık yanm yüzyıl önce kaleme almış: "Bilirim bugünkü günde aşk şiiri yazmanın ko- lay olmadığını. Bır konu kı yüzyıllar boyunca iş- lenmiş, Batılılar onu söylemış, Doğulular onu söylemiş, hangi bahçeye bir bülbül gelmişse onu söylemiş. Günümüzün şairlerı ise ciddi in- sanlar... Biraz da bıraksınlar o ciddiliği, biraz da uysunlar eskilere, bizı aşk şıirlerinden büsbütün yoksun komasınlar. Kendileri için iyi olmuyor. Biz ne de olsa aşkı duyuyoruz, âşık oluyoruz... Ken- dim için söylemiyorum, ben o yaşı çoktan ge- çirdim. Ama günümüzün de delikanlılan var, on- larseviyorlar, yanıyorlar, bu duygularını söyleye şiirler arıyorlar. Bulamayınca boyunları bükülü- yor." Bir yakınma, bir serzeniş. Ataç haklı, aşk şiiri hiç eksilmemeli. Özelhkle de dünya şiirinin büyük bir daman olan Türkçe şiirde... Ben de "şiiherim" konusunda değil, ama ya- zılarım konusunda benzer bır "tepki"y\ alıyorum; hani nerede aşk yazıları, dolunaylı, mehtaplı bo- ğaz geceleri... Istanbul'un mavi yalnızlıgı... Yaşam bizi her ne kadar, ölümlerin, şiddetin, du- yarlılığın yasaklı olduğu dıjıtal ortamın krallığına götürse de kimilerı var kı, ne hikmetse, inatla, "aşk"tan söz etmek istıyor. Ataç'ın yakınması gıbı bir yakınmaya tanık olu- yorum. O zaman aşk'tan ve şiir'den söz etmenin tam da zamanı diye düşünüyorum... • • • Yayımcı arkadaşlarıma hep söylemişimdir de, kimse beni dinlememiş, kimseye sözümü geçı- rememişimdir. Derdim şudur: Hakkını vererek bir antoloji dizisi yapmak. Şıır, öykü, tematik; hatta roman antolojisi... önceki yıllarda Adam Yayınları, bence çok ba- şanlı, daha çok "seçkı" diye tanımlayabileceği- miz, benim önerimin benzerı "Türkya da Dünya Yazınından Seçilmiş" başlıklı bir "antoloji/seçki" dizisi yayımlamıştı. Şimdilerde Alfa Yayınları, böyle bir dıziye baş- ladı: "Antoloji Dizisi". Elımin altında dizinin iki ki- tabı van Dünya Edebiyatından Aşk Şiirleri ve Türk Edebiyatından Aşk Şıirlen. "Dünya Şiiri"n\ Adnan Özer hazırlamış. Kitap- ta, yedi krtanın şairlerinden şıırler ve Türkçenin "gi- zemine" takılmış çevırmenlerin "Türkçeleri" yer alıyor. O ölümsüz çevırısıyle, Melih Cevdet An- day'ın Türkçesiyle, Edgar Ailan Poe'nun ünlü An- nabel Lee şiirinin ilk dızeleri: Senelerce, senelerce evveldi; Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı, bıleceksiniz Ismi Annabel Lee; Hiçbir şey düşünmezdi sevitmekten Sevmekten başka beni. 'II Türk Şiiri"ni hazırlayan da Metin Celât. 20. yüz- yıla odaklanan Celâl, gönlü bol davranmış. Yüz yetmiş şairden seçmiş. Şairlerin kısa yaşamöy- külerini de eklemiş, kıtabın sonuna. Böylece, "aşk temalı", kapsamlı bir antoloji gerçekleştirmiş. işte, sıze önenlen aşk şiirleriyle bezeli iki kitap, antoloji. Şiddete, sanal dünyanın egemenliğine karşın, hanı düşmana inat derce- sine; özellikle de temmuzda okunmak üzere. Selim lleri, "Temmuz, ölümlerayı"diyordu, ne kadar haklı, temmuzda yitirdiğimiz Metin Alnok'un "aşk dizelen "yle de bu yazı son bulmalı: En büyük yanlış bir kadına bağlanmaktır; Gerçek aşk bir kadından kadınlara akmaktır. Fatboy Slim 9 dalda aday • Kültür Servisi - Ünlü aktör Chnstopher Walken'in işadamı giysileri içinde. boş birotel lobisinde dans ederken göründüğü "Weapon of Choice' klibi, en iyi vıdeo \e en iyi yönermen (Spike Jonze) dallan da dahil olmak üzere 9 dalda MTV ödüllerine aday gösterildi. 6 Eylül'de Nevv York'ta sahıplennı bulacak MTV ödüllerinin diğer adaylan arasında ise N Sync, U2, Destiny's Chıld, Christina Aguilera gibi ünlüler bulunuyor. 'Weapon of Choice', yıl sonunda müzik klıplennin en iyilerinden oluşrurulacak olan klibe de alınacak. Klipte aynca Eminem'den 'Stan', Janet Jackson'dan 'All For You', U2'dan -Beautiful Day' de yer alacak. 'Romeo ve Juliette'e tepki • Kültür Servisi - Bırmingham Festivali kapsammda dün sahnelenmeye başlanan 'Romeo ve Juliette" adlı oyunda Romeo'yu bir kadın oyuncu canlandınyor. Juliette'in dadısının eşcinsel bir travestı v e diğer karakterlerin de başka cmsıyetlerde canlandınldığı oyun, sen tepkilerle karşı karşıya kaldı. Reklam yapma ve sansasyon yaratma suçlamalanna maruz kalan yönermen Nick Fogg, oyununu onjinal merne tamamen bağlı kalan modern bir uyarlama olarak nitelendirdi ve "Bır aşk hıkâyesını anlatan 'Romeo ve Juliette', iki kadının veya iki erkeğin aşkı olarak da yorumlanabilir" dedi. 2001 Mercuny adaylam • Kültür Servisi - 2001 Mercury ödülü adaylan belli oldu. Jüri başkanı Sımon Frith, Radiohead'in 'Amnesiac' albümü ile Mercury ödülü aday listesinin en iddıalı ısimlerinden biri olduğunu ancak tercıhini 'Stories from the city, Stories from the sea' albümü ıle PJ Harvey'den yana kullanacağını belırtti. Bu sene folk, caz ve klasik müzik albümlennın yer almadığı listede Craig David ve U2'nun da bulunmaması dıkkat çekti. Popülante ve satışlardan daha çok müzikal mükemmellığin arandığı Mercury ödülünü geçen sene Badly DKNVTI Boy almıştı. Listede ilgi çeken bir diğer isim ise "Gorillaz Super Furry' albümü ile Gorillaz oldu. Fakat grup adaylığı reddettiğıni açıkladı. Ödülü 'ensede taşınan ölü bir albatros kuşu' olarak tanımlayan Gorillaz, 'neden aday gösterecek başka bir zavallı kukla bulmuyorsunuz' dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle