23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 TEMMUZ 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA i l LJJx kultur(ö cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Tarihsel mirası yaşatmak, insana ve anılanna verilen değerin de kültürel bir göstergesi Koruma büJnciniıı şnrleri (2)"EJimizi bir uzatsak, orada dünya- lan tufacağız. A m a örselenmiş, katı ekmeklere kanşmışız bir kere, Sevmekten korkuyoruz»." B u dızeler, M. Tuğnıl Kınnı- a'dan... "Orada" dediği yer, Izmir'in tarihsel kalbı Kemeraltı... DEÜ'nde- ki plancı ve mimar arkadaşlarıyla sürdürdüklen "Kemerara'nı Koru- ma ve Yaşatma Projesi"nin bir bakı- ma "duygu paftasını" oluşturan şi- irinde dıyorkı: "Hatıralarla yavaş yavaş, Dörtbaşı mamur bir hasret sofrası donatmanın, Kemeralu'nda tanı vaktidir..." Dizelerde ılerledıkçe, bu "hasret- leri" ancak elde kalabılen son tarih- sel mekânlarla bırlıkte hayal edebi- liyorum: "tlk kadehte sen vardın, Havra sokağında bir Şubat akşa- mında, Bilmem, yaşasaydın evlenir miy- ()Anafartalar'dan koşuyu turrurup, Yokuş yukan da kaçamayınca, İlk dayağunızı burada yemiştik... Sebebi de unutnım. Ama bu sokak unutulmadı...'* (_) İlk kadeh. ilk dayak, ilk sevdalar. ve belki de Kemeraltı'nda yaşandı- ğı için "ilk" sanılan daha nice "in- sanlığımızı anımsatan" anılar... Peki, sevmekten neden "korkuyo- ruz" gerçekten?.. Neden artık hiç gözlenmizle ko- nuşamaz olduk... Kimi yüreklerde hâlâ sessizce yanıp duran o masum "mumlardan" neden söz etmez ol- duk' 7 .. Yanıtmı da aynı şiirde bulmaya- yım mı?.. Tuğrul da görmüş gerçeği ve iki "dev" satırla araya girivermiş: "Şimdi olmayan o köşede Bir daha kucaklaşamayız..." Kemeraltı'nda ne kadar "şimdi ol- mayan" varsa, artık o kadar da "ola- naksız" kucaklaşmalar var... Aynı şey. diğer tüm kentlerimiz- deki geçmişe tanıklık eden mekân- lar ve aynı mekânlardaki "andarla bütünkşmiş sevdalar" ıçin de geçer- li değil mi?.. Nâzun Hikmet'imizi, bir kez daha yürek dolusu "özlem" ıçinde sevgiy- le analım: "tld şey var ancak ölümleunutulur Anamızuı yüzüyle, şehrünizin yü- zü_" Nâzım, nereden bilebilırdi ki çoğu şehnmizin yüzünü daha "ölmeden" bıle bıze çoktan unutturacaklar?.. On beş >irmi yıl içinde bile, yüzlerce ve binlerce yılda örülen güzellikleri or- tadan kaldınp yerine sözde "mo- dern"(!) ama özde "soyguncu" bir yapılaşmayla "Idmliksizliği" dayata- caklar?.. Bu hızlı altüst oluş ve "de- ğişinı" adına yaşanan "yokohış" kar- şısında da sadece düşünmekten. şiir yazmaktan ve konuşmaktan değil, "sevmekten" bile korkar hale gele- ceği:?.. 'Korumacılar' da korumasız Nâzım iyi ki bu "yıkım sürecini" yaşamadı... Şiiri de bize en değerli "kükür mirası" olarak kaldı... Isterseniz, siz de şu yakın geçmi- şe "ku gözle" bir bakın... Toplumu- muzj ve hatta çoğu "aydın" kişimi- zi sannalayan "küıdarhk". "vefasız- hk'Vaşağılama" vb. gibi, ne kadar "sevş yoksunu" tutum varsa, kent- lerinizin tarihten gelen güler yüzlü ve "nsansıcaldığmdaki" kimlikleri- nin jok olmasıyla daha da yaygınlaş- tığın siz de fark edeceksiniz... Ckadarki hani şu "korumacılar" dedıiımiz kimi mımarlar, şehırciler. arke^loglar. sanat tarihçileri... On- lanrarasında bile yaşanmaya başla- nan jmı "guruplaşmalann" ve "di- dişnderin" temelinde yatan da işte bu *kimliksizleşme"nin yarattığı "beıcilükler" olsa gerek... A511 bencilleşme sürecine. onca çabs a rağmen sayısız kültürel değe- rin \tirilmesiyledoğan "yenilgipsi- kolöisi" ve buna dayalı "sorumluluk geritaüeri" de eklenince, aslında hiç değıse kalan değerlen kurtarabil- melıçin çok daha güçlü bir "daya- nışısT ıçensıne gırmeleri gereken "konmacılanmız". bakıyorsunuz ki bunın yerine birbirlennin "açığmı" kollyıp "çekişmeyi" yeğliyorlar... TıpL kültürel mıras gibi. yıkıcı güç- lere^arşı artık birbirlenni de "koru- maln"gerekirken "tersini" yapabi- liyoıar... Sığıaklara' mı sığınalım?.. Koıma bılıncının. zorlamayla de- ğil, tnsanoğlunun yaratıcüık değer- Anılann yaşaması için "tanıklann" da yaşaması gerek... Tarüıi dokulan koruma projelerinde "şürin" de yer alması işte bu yüzden.«Tıpkı Kemeraln gibL. w ent ve insan sevgisini birlikte sarmalayan şairlerimizin kültürel mirasa duyarlılığı da beslediğini vurguladığım "Koruma Bilincinin Şürleri" yazısı "diziye" dönüşüyor... Bu kez de Tuğrul Kırmızı'nın ve Turgay Fişekçi'nin dizeleriyleyiz... lerine ve duygulanna yürekten gelen bir bağhlıkla" gehşebileceği, bunun için de Cumhunyetimizin ilk dö- nemlerindeki "aydınlanma" çabala- rının neferleri olan ozanlanmızın kentleri ve insanlan birlikte sarma- layan şiirlerinden çok şey öğrenebı- leceğimizı geçen mayıs ayındaki iki yazımda konu etmiştim. (14/ 05/2001-17/05/2001) Kültürel mirasa sadece "dekora- tif" gözle değil, o mirası yaratan "ahn terlerini" ve "göz nurunu" da sevgiyle anarak sahip çıkan okurlar- dan. "aynı konuyu yeni örneklerle sûrdürmem" dıleği geldı... Tuğrul Kırmızı'nın "Kemeral- tı'nda Akşam Vakti" betimlemeleri tam da bu dileklerin arasında elıme geçerken, Turgay Fişekçi de kendi deyimıyle "yurduna ve değerierine bağlı çağdaş şiirimizin" yine kendi- sine ait örneklerini okuma keyfini bana da armağan etti... Ataol Behramoğlu. Turgay Fışek- çı'nın şiırlen ıçın diyor ki: "Kentte bunalan, doğaya uzak düşmüş insan sorunian, şürlerinin başhca teması~" Okuduğumda da görüyorum kı "beUeğini yitiren kentler"dir insanla- n böylesine "bunalıma" sürükle- yen... Doğaya saygısız yapılaşma da insana adeta artık "insan olduğunu" unutturuyor... Örneğin "kıyüanmızı" yazmış Turgay Fişekçi... Elden giden sade- ce kumsallar, kayalar. denizin koku- su ve huzur veren enginliği mi; yok- sa ancak onlarla var olabilen rüyalar, umutlar, çok şey söylenen sessiz ba- kışmalar ve dalgalann sesleriyle gi- derilen "özlemler" mi?.. Yanıtmı, şiirinden okuyalım: "Cesetlerden suıiar ördünüz layı- lara, Artık ne denizden yaklaşıür bura- lara Ne karadan görülebilir deniz. Böyle mi olacaktınız. Işıklarla yanan aynalı denizler Seviştiğiıniz sıcak, kuytu kumsal- lar™" Birde. hani şu imaryönetmelikle- rinde uzun uzun tanımlanan "sığı- naklara"değınıyor Turgay Fişekçi... Sözüm ona artık tüm yasalar, tüm kurallar savaşa değil "banş kültürü- ne" katkı koyacaktı?.. Oysa şu "zo- runlu" sığınaklar, sanki her an yeni- den bir "dünya savaşı" çıkacakmış- çasına duygular içinde yaşamanın "yasaldayatmalan"gibiler... Bu ga- rip gerilimin şıirine "Son Dünya Sa- vaşı" başlığını koyuyor Turgay Fi- şekçi ve şöyle sürdürüyor: "Sığınaklara indirelim kuşlan Ne ciğerierinin da> anabileceği gök- jüzü, Ne içebilecekleri bir v udum su kal- dı (...) Ucu işlemeli mendili, kavun koku- sunu Yumuşakuğmı bir dere yatağuun Penceredeki hanımelini Zor günlerde alnunıza konan o eli Sığınağa indirelim DünyayL." Turgay Fişekçi galiba haklı... Te- pemizden artık bombalar yağmasa bile, kuşlan, balıklan, suyu, oyalı mendılleri, çiçekleri ve tüm güzellik- leri "bombalanmıştan beter" ettik... Buna neden olan "imar kurallanmı- za" da tutup sığınaklan ekleyiver- dık... Sakın, gerçekten de "yokettikleri- mizi ora>a kaçınp saklamak" gibi bir içgüdüyle bunu yapıyor olmaya- hm?.. Homeros 'un tlyada sı tarihsel bir gerçeMiğin ortaya çıkmasınaönayakoldu Raflagonya-Köklere Dönüş projesi kapsamında 30 Temmuz'da çeşitli meslek dallanndan 5 bisikletçi ve Silvello başkanlığındaki ekip, 3200 yıl önce kat edilen göç yolunu aşıp Bartın'a sembolik bir geri dönüş gerçekleştirecek ve ata topraklanna ayak basan ilk Enet torunlan ölacak. Demir atlar ülkesine yolculuk GAMZEAKDEMtR "Erkek yfirekM Pyiaimeoes komuta eder Paflagom'alılara /Geimiş yaban kaûrlanvia ünlü Enetierin yurdundan / Kytoros'ta Se- samos'ta otunuiar / Parthenios ırmağı çe\- resinde kurmuşlardır ünlü sara\1armı". Padova Üniversitesi profesörlerinden U- go SlveHo'nun tarih araştırması, bugünkü Bartın / Amasra bölgesinde 3200 yıl önee- ki adıyla Paflagonya'da yaşayan Enetierin. günümüz îtalya Veneto bölgesi halkının ata- lan olduğunu ortaya çıkardı. Silvello"ya, 88'den bu yana yaptığı kazı- lar sonucu vardığı sonuçlan 'Aruk bütün Avrupa, köklerinin Troya 3e başladığmda hemfikir' sözüyle özetleyen arkeolog Prof. Dr. Manfred Kor&nann'm calışmalan ışık tutmuş. Çahşmada 200'ü aşkın yazıt, arke- olojik bulgular, eski Venet alfabeleri, Home- ros'un îlyada destanı ve Latin eserier başta ofmak üzere klasik kaynaklann ipuçlanbir- leştirilerek yola çıkılmış. Troyalılar, Paflagonya'daki devrimden ve kral Priamos'un öldürülmesinden sonra yer- leşebilecekleri yeni bir yurt ve lider ararlar. Antenor eşliğindeki Enetlerle birlikte Ad- riyatik'in kuzeyinde yaşayan Euganei'leri püskürtüp Alpler arasmdaki Troya olarak adlandınlan bölgeye yerleşirier. Ve burada- ki halk Enetler olarak anılmaya başlar. Ak- deniz'i Karadeniz'e bağlayan ticaret yolun- da bulunan bölge. alün. kumaş. kenevir, ge- mi kerestesi, tahıl, amber, zeytinyağı, kuru- tulmuş balık, şarap gibi birçok ürünü taşı- yan ticaret gemilerinden yüksek vergiler topla- maktadır. Çanakkale Boğazı sürekli olarak bölge gemüerinin kontrolü altmdadır. Troya'nın ege- menliğine son vermek isteyen Akhalar, Yunan ya- nmadasındaki diğer krallıklan da yanlanna ala- rak savaş açarlar. Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın da destekle- diği proje, bu tarihi gerçeğin dünyaya duyurulma- sı amacıyla 'Paflagonya - Kökfcre Dönüş' adlı bir Ugo Sitveik», projenin tarihsel bir sorumhıluk taşHüğmı bdirtivvr. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) kültür, spor ve macera projesi olarak yaşama ge- çirildi. 30 Temmuz'da çeşitli meslek dallanndan 5 bisikletçi ve Silvello başkanlığındaki ekip, 3200 yıl önce kat edilen 2764 kilometrelik göç yolunu aştp Bartın'a sembolik bir geri dönüş gerçekîeş- tirecek ve ata topraklanna ayak basan ilk Enet to- runlan olacaklar. Bir okui yöneticisi, tarih ve şiir âşığı, turizm el- çisi ve seyahatsever olan Silvello'nun Ekim 2000'de tamamlanan çahşması iki yıl sür- müş: "Bu projede her şejdenönce 18801er- den itibaren >apılan büimsel araştırmalann ve arkcolojik kazuann sonuçlarmı değerlen- diren tarihçi ve arkeologlarm kökterimizte il- gili yazdıği dokuzun üstünde detay kitaplar- dan konuvii araşürdık. Ardından çeşitli Vu- nan,Romatarihçikrineaitedebibuigulardan sonuca ulaştik. Venedik bölgesindeki bulunrulardaeskiVe- nediktüerin bütün ibadethaneierinde 'demir atlar ülkesi' anlanuna gelen Paflagonya'yı çağnştincı at sembollcrinin bulunduğunu gördük. Paflagonyalılann yabani at yctişriri- ciliğinde çok iyi otduklan Ihada'nın ikinci böiümünde deyer almaktadır" Proje tarihi öneminin yanı sıraTürk ve Ital- yan halklan arasında da yeni bir süreci baş- İatıyor: "Paflagonya projesi başta çok uzak bir projeydi. Fakatzamanla,adım adım ulaş- üğımız buigulann yaratoğı itki güçle iyi yol kat edebibnek için güçlü bacaklara, iyi uça- bilmek içindegüçlü kanatiara sahipokiuk bir anda. Venedik insanlan olarak kimliğimizJe ilgüi epey süanülar çektik Bugün bölge insa- numzın geldiği konumda ö\1e zannediyormn kibutarailaradoğru yaptığımız hareketken- di ilklerimize ulaşmak açısuıdan kendi eski görUntümüzü yakalamak açısuıdan çok bü- yük önem kazanmaktadır. Halklar arasında akrabalık varatan, kardeşük bağuu daha da geliştirmevi amaçlayan proje, manevi bir an- lam, tarihsel bir sorumluluk taşıyor. Duydn- ğumuz gururu tarif etmek olanaksız". Italyan milletvekili ve Italyan Parlamento- su Kültür KomisyonuÜyesi Flavio Rodeghkro da konunun tarihi, kültürel ve ticari anlamda iki ül- ke arasmdaki ilişkileri ve bağlan güçlendireceği- ni, uluslararası arenada ve ıtalyan Parlamento- su'nda dile getirilmesi için üzerine düşeni yapa- cağını söyledi. Rodeghiero aynca bunun Avru- pa'yla uyum açısından da önem taşıdığını, yalnız iki ülke arasında değil tüm Avrupa ile ilişkileri de olumlu bir biçimde etkileyeceğini söyledi. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Dorian Grayden Bugîine... "ve ben yine de inanıyorvm ki, tek bir insan bile yaşamını bütünüyle ve kana kana yaşaya- bilseydi eğer, her duyguya biçim, herdüşünce- ye aniatım, her düşe gerçeklik kazandırabilirdi (...) Gelgelelim aramızda en cesur olanlar dahi kendi kendilerinden korkmaktalar. Vahşilehn kendi kendilerini sakatlamaian geleneği, yaşa- mımızı yıkan o kendini yadsımada trajik bir bi- çimde sürmekte (...) Ruhlar, kendilerine yasak- ladıklan şeyler yüzünden hastalanmakta..." OscarWilde'ın "Dorian Gray'in Portresi"nde, Lord Henry'nın ağzından çıkan bu sözler, bire- yin kendini yaşamayı bütünüyle göze alabilme- sinin ve böyle bütünsel bir yaşam küftürünü sa- vunabilmesinin önemini dile getirir. VVilde'ın "Dorian Gray"\ yazdıği yıllann Ingitte- re'si, ahlak bağlamında alabildiğine tutucu, bi- reysel yaşama kültürünün neredeyse bütünüy- le toplumsal kalıpların egemenliği altına sokul- muş olduğu bir ortamdır. O günlerden günümü- ze uzanan çizgide elbette ne Ingiltere, ne de Ba- tı'nın geri kalan bölümü sözünü ettiğimiz tutu- culukta demir atmış olarak kalabildi. Zamanımı- zın yaşamında artık bireyin yaşamını "kana ka- na " yaşamasının önündeki tüm engeller, en azın- dan görünüşte kalkmış gibi. Ama bu, acaba bu bağlamda bireyin gerçek anlamda birey olabilmesini sağlayabildi mi? "Aramızda en cesur olanlar dahi kendi kendile- rinden korkmaktalar", diyor Lord Henry. Peki bu- gün bu korkunun artık kalktığı, insanoğlunun içinden gelen duyguları her koşulda korkusuz- ca dile getirebildiği, yaşamını da bu duygular doğrultusunda düzenleyebildiği söylenebilirmi? Kanımca hayır. Günümüzde tek değişen, belki de kendi ola- rak yaşamayı göze alanların sayısının eskiye oranla daha yüksek olması. Ama bu sayı, henüz çoğunluğun sınıriarına bile varabilmiş değil. İn- san, yaşamına egemen kavram ve ilkeleri ken- disi oluşturmak yerine edinmeyi ya da devral- mayı sürdürdükçe de bu durumda bir değişiklik beklemek, boşuna. Bugünün insanı, "duygulan işe kanştırmamak" ya da "ciddi olmak" adına kendini aslında ne denli isterse istesin olamayacağı bir şeye, birtür otomata dönüştürmek peşinde. Öyle ki, kimi alanlarda tüm insanca duygulardan uzaklaşıl- ması, kimi zaman sevgilerin doludizgin gösteril- memesi, yaşamı en değerli kılanlann saklanıp bastırılması, birer "kişilik", "kararlılık"yada "işin ciddiyetinin" belirtisi sayılmakta. İnsanoğlunun yaşama kültüründe, bu kültür içerisinde yer alan, alması gereken insanca iliş- kilerde duyguları bir düğmeye basılmışçasına devreye sokmak ya da devreden çıkarmak ola- sı mıdır? Olası olmaması bir yana, böyle bir şey insan açısından uğrunda çaba harcanmaya de- ğer bir hedef sayılabilir mi? Yoksa yaşama kül- türünün insanca özünü bulmak için "Dorian Gray'in Portresi"ndek\ satırları tekrartekrar oku- mak mı asıl çabamız olmalı? "ve ben yine de ina- nıyorvm ki, tek bir insan bile yaşamını bütünüy- le ve kana kana yaşayabilseydi eğer, herduygu- ya biçim, her düşünceye aniatım, her düşe ger- çeklik kazandırabilirdi..." Bence bu satırlar, insanca özünü gittikçe yrti- rip donmaya doğru yol alan bir dünyayı yeniden gerçek anlamda "insanlann dünyası"na dönüş- türebilmek için, sevgileri göstermeye mazeret aramaktan vazgeçebilmek için, en azından tar- tışılmaya değer! e-posta:ahmetcemalCn superonline.com acem20(a hotmail.com Jacksonlar'ın anlaşmazlığı • LOS ANGELES (REUTERS) - Michael Jackson ve beş kardeşinin 1984'teki 'Victory' turnesinden sonra yapacaklan ilk çalışmalar üzerine çıkan anlaşmazlık büyüyor. Altı kardeş, eylül ayında Michael Jackson'ın müzik kariyerinin otuzuncu yılı nedeniyle New York Madison Square Garden'da konser vereceklerdi. Ancak Jacksonlar, sahneyi Jermaine ve gruba sonradan katılan Randy ile paylaşacaklanndan bilet fiyatlan yükselince geçen hafta konseri izlemek isteyenlerden tepkiler gelmeye başladı. Buna karşılık, şovlann prodüktörü David Gest, cuma günü yaptığı açıklamada, Jermaine'i programdan çıkardığını belirtti. Jackson 5'in üyelerinden Marlon Jackson ise geçen pazartesi günü Randy'nin Michael, Tito, Jackie ve kendisine katılacağını. ama Jermaine'in programda yer almayacağını ifade etti. New York Motovvn'da Jackie, Tito, Marlon ve MichaePla sahneye çıkan Jermaine, 1975 yılında gruptan aynlmış ve onun yerine geçen Randy ile grup, 'Jacksons' ismini almıştı. Yunan müzelerinde grev • Kültür Servisi - Yunanistan'da grev nedeniyle cuma gününden beri kapalı olan tüm arkeolojik alanlar ve müzeler, kapılannı salı günü de ziyaretçilere açmadılar. Sendika yetkililerinin salı gününden itibaren 48 saatlik birbirinı izleyen üç grevin daha yapılmasına oybirliğiyle karar verdikleri belirtildi. BUGÜN • İFSAK'ta saat 19.30'da Enis Rıza'nın yönettıği 'İstanbul'a Dair' ve Mustafa Ünhı ile Selda Meral'in yönettiği 'Süryoyo' adlı belgesel filmler izlenebilir. (292 42 01) • HARBİYE AÇIKHAVA TtYATROSU'nda saat 21. 00'de Teornan bir konser verecek. (296 36 10) • BEYOĞLU SİNEMASI'nda Ron Friche'in "Baraka" adlı filmı görülebilir. (251 32 40) • tŞ SANATta Christian Vincent'ın 'Aynhk' adh filmi izlenebilir. (0216 454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle