17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
!2 TEIMMUZ 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ ROBOTEK AWM.J TURHAN SELÇUK PAZAR EFENLİSİ ASDİÎLCANBAZ MACERALARI EIS1M TEKKİLÎ BİRDEN Fz/aA2 Hikâyesi dizisini bırakan Meltem Cumbul, kariyerineyenifılmler eklemek istiyor Başkatürlübir yıldız M eltem Cumbul, Zuhal Olcay ile Sanem Çelik'i beğendiğini söylüyor ve ekliyor: "Oyunculukta hiçbir sorunumuz yok ama projemiz, senaryomuz yok." En üzüldügü şey yazamamak, "Ne büyük bir lüks bu kendi filmlerini yazabilmek, bana hikâye söyleyeceksiniz, ben onu köpürtürüm" diyor. ,r*, DUYGUASENA Meitem Cumbul sevimli, içten, do- ğal bir insan. Yetenekli, çalışkan ve üretkende...O, yeni bir star tipi...Kaç- mayan, saklanmayan, magazin muha- birlerine Şakalanarak' ya da gittiği yerlere kameralan çağırarak gündem oluşturmaya çalışmayan bir oyuncu. Meltem Cumbul, girdiği her yere po- zitif elektrik saçan, neşeli, iyimser, hu- zurlu; aşka, mesleğine, olumsuzlukla- n görse de, Türkiye'ye umutlu bakan birgençkadın... Meltem şimdi Mardin yollannda. Senaryosunu Serdar Akar ve Önder Çakar'ın yazdığı. Serdar Akar'ın yö- nettiğı Maruf isimli filmde Cankız'ı oynayacak. Bu onun sekizincı filmı. 1987'de iyi derece ile konservatuvan bitirdığinde. hocası Zeliha Berksoy'a. Devlet Tiyatrosu'na girmeyeceğini. çünkümaaşh olmak istemediğini söy- lüyor. Berksoyda ona, Ingiltere'ye Ro- yal Shakespeare Tiyatrosu'na gidip teknık provalara girmesini öneriyor. Meltem, Ingiltere'ye gidip önce Jül Sezarın teknik provalanna girmeyi başanyor. Bu sırada Londra'da Genç Çizgi ıdındaki programda sunuculuk yapank para kazanıyor, Her dalda Meltem "Haika bir yü geçirdim. O sıralar- da akbnda televizyon işi yoktu, çünkü okukit televizyon, piyasa işi olarak öğ- retilrrtşti. zaten televizyonda çahşanlar okuldın yeterfi verimi de alamıyorlar- dL B « hocalan sonuna kadar sömür- dûmT diyor. O zaman TV dizileri için güzelık kraliçeleri, mankenler değil. konservatuvar öğrencileri seçiliyor.. a- ma Nfeltem devamlı bir öğrenci olarak hiçbiıni kabul etmiyor. tstabul'a geldikten sonra Lond- ra'darbir radyo teklifi alıp hemen ge- ri dörûyor. Hiç aklında yokken radyo- cu oltyor. 93 yılında radyolar kapatı- hnca Türkiye'ye kesin dönüş yapı- yor... Ve çılgın çalışma günleri başlı- yor. 4 Tele\iz>'on, radyo,tiyatro,sine- ma. şrv hepsini bir arada yaptım. önce kendmi tanıtmam gerekhor diye dü- şünirordum. Bende ne yetenekîer va, hepshi birgörün dercesine,yedi işi bir arads yapöğun oldu. Ama 93'te Zeki Demrkubuz'dan gelen C Blok'taki başrtl teklifıni kabul etmedim, bir koricura çünkü tiyatrocuyum... Baş- rolleıaşlarsam, bir sürü tiyatro oyun- cusu^bi büyük oyııayabUirim, şunun bir natematiğini kavrayayım diye dü- şünoim, küçük rollerle başlayayım is- tedin. Zeki hâlâ bana, Sen ne aptal kızsa.. bu rolü kaçırdın' der. İlk baş- roliinü Kanşık Pizza ile 97'de oyna- dm\"diye anîatıyor. Caıbul bu yıl, radyoyu bırakıyor, Mehem şimdi Mardin yollannda. Serdar Akar'ın yönettiği Maruf isimli filmde Cankız'ı oynayacak. Bu onun seltizinci fitanL artık bu kadar çok şeyi yapmaktansa. asıl istediği şeyi. yani sinemayı yap- maya karar veriyor. Ancak şarkı söy- lemeyi de denemek istiyor. "Biz kon- servatuvarda müzikallerde oynamak adına şan, dans dersleri vT:, ahyorduk, ama müzikal yok.. mesela Anlat Şeh- razat'ı yaptık, facia oldu. Çünkü müzikal tekniği tam olarak bilinemiyor. Neler olmadı ki orada... Ben bunları boş yere mi öğrendim, bari bir single yapayım de- dim. Ömer Karacan beni ikna etti da- ha doğrusu... Ama ben şarkıcı künliği istemiyorum. o yüzden albüme geçme- dim. Bilmediğim birsektör.Onu öğren- meye emek harcamayı istemiyorum. Ben kendimi oyuneuluk konusunda çok emniyetü hissediyorum." - Belki de sesin güçlü değildi de o yüzden bu karan aldm? Bir Hülya Av- şar gibi olanla ıdare etmek istemedin. Llmttleriml göstermellydlm " Yok ondan daha iyi olduğuna emi- nim. Sesim sekizoktav değil tabii ama.. buna baş koyacak yerde hissetmedim kendimi, ben kendime oyuneuluk ko- nusunda çokgüveniyorum, dağlan de- virebilirim, şan derslerime dev^m et- sem, en iyi noktaya gelebileceğimden eminim_ ama ben o emeği oraya ver- meli mijim?" Ona diyorum ki, zaten her şeyi de yapmak gerekmıyor, öyle değil mi? "Gerekmiyor. Bunu yaptım, çünkü limitlerimi göstermek. kendimi tanıt- mak, bakın ben bunu da yapıyorum, bunu da demek istiyordum, küçükken komşulara gösteri vapmak gibiydi, sa- dece kitle büvümüştü."' Meltem kendini star olarak görüyor musun? Star kimliğin var mı, mesela, bir star, kendisiyle röportaj yapan ki- şinin evıne gelmez... Gülüyor, "Eğer oradan bakarsan ben star değilim" dı- Mettetn Cumbul, arkasuıda kame- ralarla dolaşmıyor. Hiç kimseye o gün ne \ apacağını sö>1emrvor. Baş- ka türlü bir vıldız portresi çiziyor. yor. "Ama ben başka bir yerden bakı- yorum ve bence bu yeni bir yıldız ka\- ramıdır. Yıldız olmak sizin e\inize gel- memek. oraya bura\a gitmemek gibi algılanırsa beninı bununla alakam yok. j f Yıldız olmak, cidden bir kir- / leyi arkandan sürüklemek, 4 taldp edilmek, şimdi ne yapa- cak diye merak edilmek. örnek olmakür ki. bunlar doğruitusun- da ben yıldızım. Kaprisler, şaşaalı şe> ler geçmişte arnk, bunlar yok ar- nk dünyada, emeğe saygı duymak, in- san olmak \2LTJ" Meltem her gün arkasında kamera- larla dolaşmıyor... Hiç kimseye bildir- mezmiş o gün ne yapacağını... "Sa- bah daha çıkarken bütün günlük prog- ramlar \eriliyormus, o zaman devam- h takip ediliyoıiar. Ben de şaşardım, nasıl buldular orada diye. tabii ki ha- ber veriliyor. Ben tek başuna gezerim, şaşaalı değilim, minyon bir ripim var, toplumun içinde yok olabilirim. Ama sete geldikkri zaman tabii ki kaçmam. Gittiğim yerde de beni buluyorsa ko- mik komik gülerim. Mesela Bod- rum'da bikinivleyakaladüar. Daha ön- ce çok ter dökmüştüm, bornozla otur- duğum yazlar olmuştu. Bu sıcakta da bornozla da oturmadım artuV A;kın adı $evket Geliyoruz aşkı nasıl yaşadığına... Altı yıllık BurakKutilışkisinden son- ra şimdiki ılişkısı ŞevketGözalan, "Al- lah'a şükür 16 aya ulaşmış". Hayatın- da kısa süreli ilişkiler olmadığını söy- lüyor... Ona bir erkeğın kendısini na- sıl çektığinı sorduğumda. "Şimdi bir şey söyleyeceğim belki güleceksiniz" diyor ve anîatıyor. son derece içten. coşkulu... "Ben arnk bir erkekdiyeba- kamıyorum,çünkü akhma hemenŞev- ket geliyor. ona endeksli düşünüyorum. çünkü bir erkek deyince gözümdeo er- kek Şevket»" diyor. Aklım kıskançlı- ğa gidiveriyor, kadınlar için çekici bir erkek kıskançlık yaratmaz mı diyo- rum. " Yaratmaz,o erkeğe bağlı bir şey, onlara başka türlü bakmıyorsa, yarat- maz...' Hayata devam ettlm Meltem annesini, abisini, iki teyze- sini kaybetmiş, "O kadar çok ölüme şahit oldum ki benim için ölüm büeçok doğal bir süreç, artık öyle bakıyorum hayata... Çok yakmlanm olduğu için çok acılar cektim ama sabuia boyun eğip hayatadevam ettim." Meltem acaba ülke sorunlan karşı- sında sıkılmıyor mu? Mesela Osman Durmuş'un vahşi bekâret kontrolü ka- rarından nasıl etkileniyor? "Bunlarbe- ni çok mutsuz eder. Siniriendirir. Hep ben ne yapabilirim diyedüşünüyorum. Rolüm ne olabilir. Dernek üyeüği yap- mak istemem_ Ama Eğitim GönüUü- leri Vakfı'na hemen yardımcı olurum. Ben kadınlara, gençlere nasıl bir iz bt- rakacağım. acaba biraz yol açabilecek miyim? Birisi bir laf ediyor, üUce sar- süabiliyt)r. Bunca yıldır bir sürü insanı biz başımıza getirdik. Bu cezayı haket- medik. .\ma payınuz büyük." Peki çevirdiğı film dola>ısıyla Do- ğu Anadolu'da yaşayan kadınlar hak- kında birkaç söz etmek içinden gel- miyor mu? "Benim yapüğım işin mis- yonu bu zaten. Ne kadar çok ldşi sey- rederse o kadar yararh. Bu fıhnde be- nim ekstra konuşmamabilegerekyok. Bu filmi izleyenler televizyonlarda bu törekri tartşmahlar. Ben yapacağunı yapanm, sonra tarbşümah." Tatlı bir hırsı var Meltem'in, Türki- ye sana yetecek mi, sanki taşmak isti- yorsun diye soruyorum. Yönetmen beni ke$fetmeH Hemen "Yoook,yeönez" diyor. "Bir deonlaratanrtacağım kendimi, herkes beni tanısın istiyorum. Türkiye'ye dö- nerken denüştim ld kendime o kadar iyi filmler yapmahyım ki, yurt dışm- daki festi\ullere kanlmab ve ordan be- ni çağumaular. O kadar iyi Türk fıhn- leri yapılamadu yapüdı da ben içinde yoktum değil. Tabii ki iyi filmler yapıl- dı ama, festhallerde birincilik ödülü alan yönetmenlerin beni keşfedeceği birfilmiçinde yoktum. Oldu da mı ben yoktum, hayır. Şimdishw\Teal haarlat- öm. daha önce de katalog hazırlarmış- tun. Birebir meşgul olmam gerekiyor. Şimdi de bu filmden ümitliyim. Ama gene de işimi şansa bıraknııyorum."' Meltem, Yılan Hikâ>esı'nde 64 bö- lüm oynadıktan sonra bırakıyor... Ben ona diyorum ki. çok sevimli bir ekran kişiliğin var, o dizide senin olduğun bölümlerçok sevimliydi, şimdi ne ola- caL dizi çok şey kaybedecek sanınm... "Kariyerimde yeni projekrin, sine- ma filmkrinin olmasını istiyorum. Bu dizide oynarken başka projeler yapa- mıyordum, çok meşsakkaüi bir iş, nö- betçidoktorgibibeklemekzorundasıiL İki yıhmı sadece Zeyno'ya verdim. Ar- oktamamdır. Dizi muhakkaketkilenir, Zeyno'yu başkası oynamayacak." Türkıye'de kimleri beğendiğini so- ruyorum... Zuhal Olcay, Sanem ÇeBk diyor... "Oyunculukta hiçbir sorunu- muz yok ama projemiz, senaryomuz yok" diyor... En üzüldügü şey yazama- mak. "Ne büyük bir lüks bu kendi fihn- leriniyazabilmek, bana hikâye söyleye- ceksiniz, ben onu köpürtürüm" diyor. ORHAN BURSALI Akılsmn Olimpiyat Savaşı Necati Doğru ile 27 yıl önce tanıştık; gençlik ça- ğımızda, aynı gazetenin o hep ekonomi habeıîe- rini, ben de dış haberlerini ve iç haberierini kova- ladık. Sonra gazete çatladı, yollar aynldı... Neca- ti'nin durmadan sorgulayan ve deşen kalemini ga- zetemde görmekten mutluyum. Çıkarcı ve aptal bir siyasal yönetim ve düzen attında yaşamaya sürek- li isyan halindeki yazılan ruhumla uyuşur. Necati şimdi de olimpiyatlarlajlgili sorular yö- neltiyor, yönetime, SporBakanı Ünlü'ye... "Bu ülkede olimpiyatlan mutlaka yapacağız" di- ye belli birilerinin ülkemize kakaladığı kazığın bo- yutlannı anlamaya, ortaya çıkarmaya çalışıyor. Metin Toker de Milliyet'teki köşesinde birkaç kez, Türkiye'nin, "Olimpiyatlarlstanbul'dayapıla- cak" ninnisiyle uyutulduğunu, yüz milyonlarca do- lannın ütüldüğünü, görünür gelecekte de olimpi- yatların Istanbul'da yapılmayacağını, gayet haklı gerekçelerie yazmıştı. Sorgulamayan büyük medyanın üfürücülüğüy- le şişirilen "Olimpiyat" balonu, beklendiği gibi şim- di Pekin'de uçuyor. 2004Olimpiyatlan'nındaAtina'yaverileceğinin yüzde yüze yakın olmasına rağmen, bizim bir eli yağda bir eli balda komrtemiz, olimpiyatlan Istan- bul'a getireceğini söylüyordu. 2008 Olimpiyatlan'nın da Atina'nın hemen ba- şucundaki Istanbul'a asla verilmeyeceği ve Pe- kin'in seçileceği yine neredeyse yüzde yüz kesin olmasına rağmen, Olimpiyat Komitesi'nin muhte- remleri "Az kalsın seçiliyorduk" yalanıyla ülkeyi yi- ne uyutuyoriar. Komite şimdi de "Olimpiyatlar2012'de kesin Is- tanbul'da" büyük palavrasıyla, bu yoksul ülkenin geri kalan paralannı da görünür gelecekte gerçek- leşmesi mümkün olmayan boş bir inancın peşin- de har vurup harman savurmaya hazırlanıyor... Bunlann durdurulması, hesabın kitabın çıkartı- lıp millete açıklanması gerek... • • • Neymiş? Olimpiyatlarta ülkenin müthiş tanrtımı- nı yapacakmışız... Yalana, yanlışa, kafasızlığa bak! Adam başına düşen milli gelirde üç bin dolarda bile tutunamayıp sürekli aşağılara yuvarlanma be- cerisinden öte bir performans gösteremeyen ül- keni nasıl tanıtacaksın? Hangi önemli ve büyük de- ğerlerin gizli kaldı da onlan günı şığına çıkartacak- sın? Dünya sahnesine ne sunacaksın? Hangi bi- limini, hangi teknolojini, hangi eğitim kalitesini? Biraz güreş, daha çok halter, minicik boksun dı- şında, olimpiyatlarda hangi başanyla övünecek- sin? 2000 Sydney Olimpiyatlan'nda ne yaptın? 2004 Atina'da ne yapacaksın? 2008 Pekin programın var mı, hedeflerin ne? Hangi uzun vadeli bir planlama ile örneğin atle^ tizmde, yüzmede ve diğer spor dallannda şampi- yonlar yetiştirmeyi programına aldın? • • • Olimpiyatlan Istanbul'dayapabilmek için harca- nan para, enerji ve beslenen "inanç", orta ve uzun vadeli çok akıtcı bir başarılı sporcu yetiştir- me programına harcanmış olsaydı, "hava basma- ya" ve tanıtım yapmak inancına çok daha fazla hiz- met edilebilirdi. Siyasiler, olimpiyatlara karşı takındıkları "ulusal dava" inancını, planlı kalkınma ve ileri teknoloji ya- tınmlanna yönelmede gösterebilselerdi, 10 yıl için- de Türkiye'nin adam başına düşen milli geliri 10 bin dolar olurdu... Bu sıkıntıları ve dibe vuruşlan belki de hiç yaşamazdık.. Ama olimpiyatlardaki inancın ve aklın kınntısını bile gösteremediler. 2004 Olimpiyatlan için çalışma önerisi götürü- len anlı şanlı siyasetçimiz Demirel'den bekledim ki, ilk kez ve bir kez şu Türkiye'ye doğruyu söyle- sin, "mühendis" kafasıyla bir hesap yapsın ve bu- nun mümkün olmayacağını açıklasın... Olimpiyatlar, Türkiye'nin gücünü nasıl boşa har- cadığının, herzamanki gibi "s/yas/"yanlışyatınm- lara yöneidiğinin çok tipik bir örneğidir. Siyasette akıl!... Hey, var mısın, varsan neredesin? obursali(Ş bilimmerkezi.org.tr TUBITAK Bilimsel ahlaksızlığa karşı savaş açıldı • TÜBlTAK'ta, Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu oluşturulacak. Kurul, TÜBtTAK'ın Ar-Ge birimlerinde yürütülen ya da desteklenen projelerde ve kurumun yayınlannda etik ihlallerini inceleyecek. ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBtTAK), bilimsel ahlaksızlıklara karşı sa- vaş başlattı. "Aşırma, uydurma ve çarpıtma" gibi bilimsel etik ihlal- lerini önlemek için TÜ- BtTAK bünyesinde "Araştırma Yayın Etiği Kurulu" oluşturulacak. Kurul, TÜBtTAK'ın araştırma geliştirme (Ar-Ge) birimlerinde yürütülen ya da destek- lenmek üzere kuruma gelen araştırma projele- riyle ilgili konularda ve TÜBtTAK'ın bilimsel yayın organlannda yer alacak her türlü yayında bilimsel etik ihlallerini inceleyecek. TÜBt- TAK Bilim Kurulu'nun belirleyeceği kişilerden oluşacak kurul, bu ay sonuna kadar çalışma- lanna başlayacak. Kurul, "aşuma, uy- durma ve çarpıtma" gi- bi bilimsel etik ihlalle- rini önleyici genel ilke- ler belirleyecek. Şikâyetler üzerine so- ruşturma komisyonlan kurma yetkisine de sa- hip olacak kurul. araş- tırma ve yayın etiğine aykın davranışlan her yıl yayımlayacak. Araştırma ve Yayuı Etiği Kurulu, bilimsel etiğe aykın davranışla- n kanıtlanan araştırma- cılann TÜBtTAK tara- fından desteklenen pro- jelerini iptal edecek. Araştırmacının "bilim etiğine aykın davraruş- lan", çalıştığı kuruma ya da üniversiteye bil- dirilecek. Bu kişilere 5 yıl boyunca destek ve TÜBtTAK ile ilgili bir görev verilmeyecek, TÜBlTAK'ta çalışıyor- larsa görevlerine son verilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle