Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 TEMMUZ2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
eatttsyoa tişmez."
Hükimettttçdüşna!
Komtele
Türk Telekom
paylaşılamıyor... Türk
Telekom'a paha
biçilemiyor... Türk
Telekom para
etmiyor... Türk
Telekom'a müşteri
çıkmıyor... Türkiye'de
Türk Telekom'la yatılıp
Türk Telekom'la
kalkılıyor... Vatandaş,
Bakırköy Türk
Telekom'a gidip
kablolu televizyonunu
naklettirmek istiyor...
Türk Telekom'daki
Eletrtronik posta: denizsomocurtAuriyet.com.tr Tel: 0.21£512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9?
- CHP örgüt yöneticilerinin
tanımadıklan kişilerle
tanışmalan istenmiş...
"Birbirlerini tanıvacaklar!"
memur,
önüne "Bebek
Telekom
Müdüriüğü'ne J
yazılmış matbu bir
dilekçe koyuyor...
Bakırköy'ün dilekçesi
yok! Vatandaş
dilekçeyi okuyor,
dilekçede "Aşağıdaki
adresime kablo TV
tesisini ederim"
yazıyor... Vatandaş ne
edeceğini bilemiyor!
Vatandaş matbu
dilekçenin en altını
okuyor, "Nakil ve
ücretli iade
yapamayacağımı
kabul ediyorum"
yazıyor... Vatandaş
neyi kabul ettiğini
anlayamıyor... Türk
Telekom kapanın
elinde kalmış kimse
umursamıyort
olu Istanbul Dolapdere'de bir "hane"ye dü-
şüyor Yeşim Yasin'in... Sefalet sınınnın kat
be kat aşıldığı mekânda, bir anne ve üç kü-
çük kız çocuğuyla karşılaşınca donup kalı-
yor... Bir apartmanın bodrumunda akar suyun, tuva-
letin ve mutfağın olmadığı; pisliğin, rutubetin ve yo-
ğun idrar kokusunun olduğu dört duvar arası tek oda-
da yaşanan drama tanık olduktan sonra oturup bir
mektup yazıyor Nesin Vakfı'nın Başkanı Ali Nesin'e:
"... Anne, bir zamanlar sokak çocuklarının çete re-
islerinden birinin eşi. Kocası hapiste ve çıkma olası-
lığı zayıf. Kadın sanınm madde bağımlısı ve yine sa-
nınm paraya sıkıştığında fuhuş dahil her yolu deni-
yor.
Çocuklar, yan çıplak ve inanılmaz derecede bakjm-
sızlar. Beslenmeleri sadece ekmek, pilav ve makar-
nadan ibaret. Başka yemek yapılmıyor. Yiyeceklerin
de sakın taze ve temiz olduklannı düşünmeyin.. ten-
cere diplerinden, hatta yerdeki pisliklerin içinden yi-
Deniz yıldızı
yorlaryemeklerini...
En büyük kız, bu yıl yedi yaşını bitiriyor ve okula git-
miyor. Ortancası dört, en küçükleri üç yaşında. Bu ko-
şullarda bile hâlâ gözlerinde bir çocuk pırıltısı taşıyor-
lar ve sevgi, ilgiye çok açlar...
Bu üç küçük kızın şiddet ve suç sınırlannın ötesi-
ne geçmeleri an meselesi. Derhal yaşadıkları kor-
kunç ortamdan onları kurtaracak ve koruması altına
alacak bir kurum bulunması gerektiğini düşünüyorum.
Konuyla ilgili uzmanlığım yok.. ama birlikte yaşadık-
lan kişi öz anneleri olsa bile, gerek ortamın gerekse
annenin durumu bu çocuklara bir 'yann' umudu oluş-
turmuyor gibi geliyor bana. Bugün, Vakfınızdan Be-
slme Hanım'la görüşünce biraz umutlandık. Belki siz
kucaklayabilirsiniz ya da en azından onlan kabul ede-
cek doğru adresleri gösterebilirsiniz bize."
iki gün sonra Ali Nesin anyor:
"Derhal, çocuklan Vakfa getirin..."
Aziz Nesin'in Çatalca'da kurduğu Nesin Vakfı,
maddi zorluklar içinde çalışıyor ama.. Ali Nesin "der-
hal" diyor... Yeşim Yasin, çocuklan aldığı gibi Çatal-
ca'ya gidiyor, vakıf yöneticileriyle görüşüyor... Sonra
bir mektup daha yazıyor:
"Vakıf yöneticileri ve özellikle Vakfın annesi Nuran
Hanım'la bir araya geldik; yaşlan uygun olan, büyük
ve ortanca kızı bağırlanna bastılar. Artık bu iki küçük
kız, Vakfın koruyucu kanatları altında. Onlar umanm
Nesin Vakfı'nın onlarca 'deniz yıldızı'ndan ikisi olacak-
lar. Bu örnek duyarlılığın önünde sevinçle, coşkuyla,
minnetle egiliyorum. Teşekkürler Nesin Vakfı, teşek-
kürier Ali Nesin..."
Nurgül ve Neslişah yeni bir yaşama başladı; Gi-
zem belki seneye ablalarının yanına katılabilecek...
Nesin Vakfı'na destek bir insanhk görevi olmalı...
SESSİZSEDASIZ(İ) NlinİKVMICEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku" yahoo.com
Türkiye-IMF ilişkisi: STAND-BY COMEDY!
Markopaşa, bugünü 50 yıl önce göndü
Geçen pazar, Mehmet Saydur'un
eylülde çıkacak kitabı "Markopaşa
Gerçeği"nden söz etmiş, Sabahat- v
tin Ali, Aziz Nesin, Rıfat llgaz'ın
1946'da yayımlamaya başladığı ve an-
cak toplatılmadığı zaman çıkan dergi-
den alıntılar yapmıştık...
Markopaşa, Amerika'dan 'bakan' it-
hal etmeyi öneriyordu... 50 yıl sonra
öneri gerçek oldu...
50 yıl öncesinden alıntılara devam
ediyoruz, öngörüler bir bir gerçekleşi-
yor:
"... Amerikan yardımının asaleti hak-
kında şüpheye mi düşüyorsunuz? Va-
tan hainisiniz! Bu yardımın asıl dertle-
rimize çare bulmadığını, omzumuzda-
ki yükü azaltmadığını mı söylüyorsu-
nuz? Bolşeviksiniz. (...) Amerikan man-
dacılarından başka herkesin aklına
takılan, 'Bu yardımın sonu nereye
varacak?' sorusuna neden açık ve
inandırıcı cevap veremediler, hatta
işin münakaşasına bile yanaşmadılar..."
(19.5.1947)
"... Dünyayı bir ahtapot gibi sarmaya
çalışan emperyalist sermayenin kuca-
ğına atılmak, milletin alın terini dolara ve
sterline satmak isteyenler kim? Gözü
doymaz paranın bu korkunç taarruzu kar-
şısında milletini ve vatanını seven her na-
muslu Insan sesini yükseltmege mec-
burdur. Çünkü bir memlekete girip yer-
leşen yabancı sermayeyi çıkarıp atma-
nın, yabancı ordulan sürüp denize dök-
mekten çok daha güç olduğunu, biz
Osmanlı Imparatorluğu'nun mirasçıları
herkesten iyi biliriz." (2.12.1946)
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Istanburda 'küfelik' olabilmek
Hıç "küfelik" oldunuz
mu?..
Bu terimi hiç duymamış
gençler bile var artık...
Yakın geçmişe kadar. Is-
tanbul'un pazarlarında "kü-
feciler" gezinirdi... Biraz
varlıkh hanımlar, ahşveriş-
lerini onlarla dolaşarak yapar-
lar; "küfe dolunca" da bir-
likte ev in yolunu tutarlardı...
Hasırdan örülme ve kayış-
lanyla sırtta taşman küfele-
rin "içki kültüründeki" ye-
ri ise bir başkaydı... Başı
("ser"i) bir "hoş" olup da
eve gidemeyecek kadar "ser-
hoş" olanlan kurtaranlar da
yine küfecilerdi...
Bızlergöremedik ama.. kü-
feciler "zom" olanları sırt-
lanndaki küfelere yükledik-
leri gıbı yatak-
larına kadar
götürürler-
miş. . Bu
nedenle,
meyhane-
de masanın
üstüne yığı-
lanlanmıza,
ertesi gün
"Dün gece yine küfelik-
tin..." demeyi sürdüren son
kuşak da aalıba biz olduk...
"•••
Dahaeskilere gidersek, Bi-
zans dönemının ünlü "şa-
rap âlemleri" bir yana, Os-
maniı > ıllannda da yine "iç-
ki"nin lstanbul'daki "kent
kültüründe" zengin bir ye-
ri olduğunu görürüz...
Ömeğın, IV. Murad'ın iç-
kiye ve tütüne savaş açtığı
163fl'larda bile Istanbul'da
600den fazla meyhane, 300
kadsrda "koltuk meyhane-
si" -.armış...
H;le Lale Devri'nde
(17i8-1730)içkıartıkoden-
li "!stanbullu"dur ki özel
bir "adabı" da gelişmeye
başlımış. şiirlerde-şarkılarda
buginlere dek gelen "duy-
gulı yerini" edınmiştir.
Bı renklı serüveni merak
edeılere İstanbul Ansiklo-
pedsi'ndekı "içki" mad-
desni okumalarını tavsiye
edeim...
Ekıbayramlarda ziyaret-
çilreıkram edilen. çeşit çe-
şit
%
e e\ lerde özenle yapılan
"likorlerin" nasıl türüne gö-
re frklı cam kadehlerde su-
nuliuğunu; ünlü Bomonti
binbahçesinin ta 19. yüzyıl
sorarmdan itibaren İstan-
bul an en keyiflı köşelen ara-
sınanasıl "rağbet" gördü-
ğüııi; dahası 20. yüzyıhn baş-
lannda da yine bir "Osman-
lı İstanbul'u" belgesi ola-
rak. kentteki meyhanelerin
ve içkili lokantalann tanıtıl-
dıgı "Müskirat (İçki) Reh-
beri"nin bugün bile eşine
rastlanmadığını.. acaba kaç
kişi artık anımsıyor, ya da
biliyor?..
• • •
"Kent ve yaşam kültü-
ründe" işte böylesine bir
geçmişe sahip olan tstanbul,
son 6-7 yıldır belediyecilik-
te de "farklı" olduklarını
ikide bir "içkiye tavır ala-
rak" göstermeye çalışanla-
rın yönetimi altında...
Anımsanırsa, ilk "hamle-
yi" Beyoglu meyhanelerinin
camekânlanna "siyah per-
de" astırarak baş-
latmışlardı...Son
zamanlarda ise
"Galata Köp-
rüsü lokanta-
ları" için bi-
le benzer tar-
tışma yarat-
tılar; epey za-
mandır da
Türkiye'nin
en çok ziyaret edilen turistik
merkezi Sultanahnıet'te ay-
nı gerilim yaşanıyor...
Peki; ne yapmalı?.. İstan-
bul, böylesine "İstanbul'a
yabancı" yöneticilere karşı
nasıl korunmalı?..
Galiba en iyısi "külrürel
bir sınav" yapmak... Bu ken-
ti yönetmeye"aday" olacak-
lara, öncelikle "İstanbul sev-
gisiyle yoğrulmuş aşk şar-
kılannı" söyletmek...
Örneğin, her kim ki şöyle
yürekten ve duygu yüklü bir
sesle; "Bu akşam bütün
meyhanelerini dolaştım İs-
tanbuKun..." dıye başlayıp.
"seni aradım kadehlerde-
ki dudak izlerinde..." diye
devam ederse, belediye baş-
kanlığı adaylığını da "hak
etmiş" olmalı...
Ya da "Hiç küfelik oldun
mu?" sorusuna "Hayır" di-
yorsa, sınavı geçebilmesi için
"son şansı" olarak da Mü-
nir Nurettin Selçuk'un bes-
telediği, Behçet Kemal Çağ-
lar'ın şu dizelerini sormalı:
"İstanbuJ'u sevmezse gö-
nül aşkı ne anlar;
Sarsın bizi akşamda şa-
rap rengi dumanlar..."
Güzel Istanbulumuz...
İşte bütün bu "insancıl er-
demlerinden" uzaklaşanla-
rın elinde kalmanın boynu
bükük "mahzunluğunu" ya-
şıyor...
Oekinci(« cumhuriyet.com.tr.
KİM KİME DLM DUMA BEHİÇ AK behicakuı turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
HARBt SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com
İİİIİİİllllİI
TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 22 Temmuz
rtff MAMUT ü/Ş/ r/CARET/l
'rt BUGÜN, LONPRA DOKIAÜINDA, 1? TOU
MAMUT &p Açık. AeneMA IL£ sArrffi çjtcA-
RJLDt. ÇOK eSKl'PBN 8£RI FİLDİp, PEĞeRL) 8İR
TİCAR.İ M/V- OLARAK giUUKAeKTEYOİ. ANÇAK,
BÜYÜK SAYIDA MAMUT FOSİU BÜ-
SONSA, İLGİ, ONlABtN P£V
âA/LAŞMÇr/ ÖZELÜtOE8A
LBR.İ H£IU
TAIO.IKLAIZDA VBYfi BUZULLA&N Ç
HALDC BUU/MAM BU FOSiU£K<tJ &
Oe/UAL FÎLLE&UICİNOEN ÇoK
ım oe MAUTBUYP/. SÖZ. KOUUSU
PONMUÇ MflMUTLAR Ç.O6U f££Z H/Ç BO-
ZHLMADAU KALMlŞ, HATTA ETLE&Nİ P/p-
RİP YiY£NLe& OLMUÇTU/.
OO Uztuntuk/arı 3fnetreyi, «ğıHıliart 90hg'ı
Türkıye Gazetecıler Cemıyeti'nın yayınladığı günlük
Bizim Gazete
Ülke sorunlanna ılişkın raporlanyla, araştırmalanyla,
köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesı.
Düzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0.212.511 08 75
Başka Türkiye Yok
Haydi Fidan Dikelim
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
PANO
DENİZ KAVLKÇUOGLU
Yaşanmış Bir
v
Batı
Yakası
1
Öyküsü
6O'lı yılların sonunda Nümberg'de üniversiteye gi-
derken bu tarihi kentteki en iyi dostlanrndan biri de
çocukluk yıllanmın Cihangir'inden tanıdığım, ba-
bamın Yüksek Denizcilik Okulu'ndan okul büyüğü
olan Kaptan Necdet Or'un oğlu Berk Abi idi. Tür-
kiye'nin ilk balıkadamlarından olan Berk Or, o sıra-
lar Nürnberg'in en tanınmış mimari bürolarından
birinde çalışıyordu. Başta caz müziği olmak üzere
sanatın her dalına ilgi duyan, hayatı dolu dolu ya-
şamak isteyen, sportmen yapılı, başarılı bir mimar-
dı.
Sabahları işyerine yürüyerek gıder, her defasın-
da da Almanya'da o düzeydeki çalışanlar arasında
yerleşik bir gelenek olan 15 dakikalık "akademik rö-
tar" hakkını kullanırdı. Bir akşam evine yeni aldığı
caz plaklarını dinlemeye gittiğimde canını sıkkın
görmüştüm. Sorunca, son zamanlarda sabahları
işe geldiğinde, büronun idari işlerini yöneten ticari
genel müdürü, odasının kapısında dikili bulduğu-
nu; adamın her defasında "ukala" bir tavırla saate
bakıp "Guten Morgen Herr Or" deyişine canının sı-
kılmaya başladığını anlatmıştı...
Aradan birkaç gün geçtikten sonra üzerindeki
rahatlıktan, Berk Abi'nin u
soıvn"u çözdüğünü an-
lamıştım... Sorun oldukça ilginç ve bir o kadar da
etkili bir yöntemle çözülmüştü... Yine bir sabah
adamı kapıda dikilir bulunca tepesi atmış, hele
adam yine o "ukala" tavrıyla saatine bakıp İyi sa-
bahlar, Bay Or" deyince, Berk Abi'nin sinirleri bo-
şalmıştı. Elindeki seramik katoloğunu herifin kafa-
sına fırlatmış, beş kiloluk katalog adamın yanağını
sıyırıp duvarda patlamıştı... Berk Abi gülerek ada-
mın o günden sonra kendisine özel bir saygı gös-
termeye başladığını anlattıktan sonra, "Demekbun-
dan anlıyormuş bizim Müdür Bey" dıye eklemişti...
• • •
Arada sırada karşılaştığımızda eski günleri yâd et-
tiğimiz Berk Abi'nin bu yaşanmış öyküsünü, uzun
yıllaryaşayacağım Almanya'da hiç aklımdan çıkar-
mamıştım. Diğer Batılılar gibi birçok Alman da ge-
rek iş ilişkilerinde, gerek sosyai ilişkilerde olsun,
kaşınmadan edemezlerdi. Elinizi verirsiniz, kolunu-
zu isterler; alçakgönüllü olursunuz, tepenize çıkar-
lardı. Bu nedenle insana ilk anda oldukça ters ge-
len bu "Berk Abi yöntemi", yerinde uygulandığın-
da gerçekten çok etkili oluyordu. O nobran, haşin,
katı Alman gidiyor; yerine uysal, anlayışlı, yumuşak
başlı bir insan geliyordu...
Çok sevdiğim, hayatın birçok güzelliğini paylaş-
tığım Alman arkadaşlanm da dinlediklerinde hak ver-
mişlerdi bana... Oturmuş, bunun nedenlerini tartış-
mıştık aramızda... Batı insanında "şiddet", üyesi
olduklan toplumlann gelişim süreçlerinde önemli rol-
ler oynamış bir olguydu. Ortaçağın feodal düzeni,
din savaşlan başlıbaşına "şiddet"ti. Asya, Afrika, Ame-
rika kıtalannın sömürgeleştirilmesi "şiddef'e daya-
narak mümkün olmuştu. Ispanyollar, Fransızlar, Bel-
çikalılar, Portekizliler, Hollandalılar üç kıtada mil-
yonlarca insanı yok etmişlerdi. Feodalizmin yıkılı-
şında da, kapitalizmin gelişmesinde de "şiddet"
başrolü oynamıştı. Yalnızcall. DünyaSavaşı'nda50
milyon insan ölmüştü Avrupa'da. 6 milyon Yahudi-
yi, yanm milyon Çingeneyi gaz odalannda öldürüp
fırınlarda yakmıştı Almanlar... "Uygar" Batı devlet-
leri daha birkaç yıl öncesine kadar bırakmamak için
her türlü "şiddet"] uyguladıklan eski sömürgelerin-
de milyonîarca insanın kanını dökmüşlerdi...
Bu "nıh"lan sıyrılmak, içtenlikle isteseler, arzu
etseler bile pek kolay olmuyordu birçok Batılı için...
Bir an geliyor, o nobran, haşin, katı, zorlamacı, da-
yatmacı, aşagılayıcı "nj/ı"depreşiveriyordu... "Berk
Abi yöntemi" işte burada, tam bu noktada geçer-
lilik kazanıyordu. O "ruh" hiç ummadığı, hiç bekle-
mediği bir anda, bizim Kurtuluş Savaşımız gibi, sert
bir kayaya çarpınca değişiveriyordu birden. Yumu-
şuyor, uygarlaşıyordu yeniden... 0 kadar çok örne-
ği vardı ki bunun...
Son aylarda Türkiye'ye gelip giden, sömürge va-
lisi edasıyla, bizi yönetenlere öğütlerde bulunan,
buyruklar veren, tehditler savuran Dünya Bankası,
IMF, ABD yetkililerini gördükçe, kulakları çınlasın,
Berk Abi'nin o yaşanmış "Batı Yakası" öyküsünü
anımsamadan edemiyorum... Nasıl da kaşınıyor
herifler... Ne istediklerini öyle iyi biliyorum ki... Ama
kim, kim çekecek bekledikleri o "hassstirl... Orta-
da "adam" gibi adam mı kaldı?..
e-posta: dkavukcuogluCatuyap.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3
SOLDAN SAĞA:
1/ Hıristiyan-
lıkta para kar-
şılığında gü-
nahlardan
kurtulma işi.
2/ Çayın etkin
maddesi... Su-
lardayaşayan 5
tek hücreli bir
canlı. 3/Birişi
yerine getir- 8
me... Bir pa- 9
muk cinsi. 4/
Ilgi eki... Inatçı. 5/
Ateş. baş ağnsı, bu-
run tıkanıklığı
akıntısı ile beliren
3
yüz sinüslerinin ilti-
haplanması. 6/Hint-
li kadınlann ulusal 6
giysisi... Birnota. 7/
Dizkapağı ile ayak 8
bileğinin ortasında 9
biten pantolon... Maddenin üç temel halinden bi-
ri. 8/ Resimli duvar ilanı... Dar ve kalınca tahta.
9/ Divan edebiyatında meyhaneci. tasavvııfta ise
tarikat şeyhi anlamında kullanılan sözcük.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir kimsenin davranışlanna temel olan ahlak
ilkelerinin tümü... Kadınlann giydiği kolsuz üst-
lük. 2/ Çok güzel. pek hoş... Gösteriş. caka. 3/
Saydam tabaka üzerine çekilen pozitif fotoğraf...
At ya da araba uşağı. 4/ "Memduh — " : Sinema
yönetmenimiz... Kargaşa, başıboşluk. 5/ Tıp di-
linde idrar salgısının azalmasına verilen ad. 6/ Sağ-
lık havuzu... Lütesyum elementinin simgesi. 7/
Keman yapımıyla ünlü bir Italyan ailesi... Bir
oyun ya da filmde aniden yaratılan komik durum-
lar. 8/ Afrika'da bir ırmak... Çekilerek balık av-
lamaya yarayan el ağı. 9/ Belçika'da kaplıca ve
sayfiye merkezi olan bir kent... Namaz çağrısı.