Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 2001 ÇARŞAMBA
HABERLER
•zbuHah
iavaları
• DtYARBAKIR
(Cumhuriyct Bürosu) -
Diyarbakır Emniyet
Müdürü Ali Gaffar
Okkan ve 5 arkadaşının
şehit edilmesi eylemine
kanştığınıitirafeden
Hizbullahçı Mehmet
Fidancı. dün ilk kez
hâkim karşısına çıktı.
Fidancı, gözaltında
olduğu için hakkındaki
kapsamlı iddianameyi
inceleme fırsatı
bulamadığını, bu nedenle
savunma
yapamayacağını belirtti.
Mahkeme, Fidancı'nın
istemini kabul ederek
duruşmayı erteledi.
Emniyette
atama
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Emniyet Genel
Müdürlüğü Haberleşme
Daire Başkanlığı'na
Yavuz Toker getirildi.
Haberleşme Daire
Başkanı Ekrem Ermiş,
Teftiş Kurulu
Başkanlığı'na atanırken
Polis Başmüfettişi Yavuz
Toker de Ermiş'ten
boşalan göreve atandı.
Emniyet Genel Müdür
Vekili Ertuğrul Çakır
tarafından hazırlanan
atama karan, tçişleri
Bakam Yücelen
tarafmdan onaylandı.
Öğretmenlere
ceza
• ALAPLI(AA)-
Zonguldak'ın Alaplı
ilçesinde, Türkiye
genelinde 1 Aralık'ta
gerçekleştirilen 1 günlük
işbırakma eylemine
katıldıklan gerekçesiyle,
Milli Eğitim Müdürlüğü
tarafından haklannda
idari soruşturma
başlatılan 189
öğretmenden 47'sine
"maaş kesimi", 126'sına
"kınama", 15'ine
"uyan", l'inede
"tevbih" cezası verildi.
Idari cezaların, iş
bırakma eylemine
katılmaktan değil, 1 gün
mazeretsiz göreve
gelmemekten verildiği
öğrenildi.
DSP'den yasa
önerisi
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
DSP milletveküleri,
Zorunlu Tasarruf
Fonu'nda biriken
anapara ve nemalann
hak sahiplerine
verilmesini sağlamak
için yasa önerisi
hazırladı. DSP Bursa
Milletvekilı Ali Rahmi
Beyreli ve arkadaşlannca
TBMM'ye sunulan yasa
teklifinde, hak
sahiplerine tercihte
bulunma olanağı
sağlanması istendi. DSP
milletvekilleri başka bir
yasa teklifiyle de
devletin SSK primleri
için yüzde 10'luk destek
vermesini istedi.
Özden'detı
açtklama
• AJNKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Yekta Güngör Özden,
gazetemizin dünkü
sayısında ANKA ajansı
kaynaklı "Kutuplaşan
partiye caydmcı
yaptınm" başhklı
haberle ilgili şu
açıklamayı yaptı:
"Sözlerim yanlış
anlaşümıştır. Ben FP
tüzelkişiliğinin sona
ermesinin, karann Resmi
Gazete'de yayımlanma
koşuluna bağlanmasma
karşı çıktım. Karan bu
nedenle eleştirenler
haksız idi.
Milletvekilliğinin karann
yayımıyla düşmesi
anayasanın 84. maddesi
gereğidir. Ben parti
tüzelkişiliği konusunda
RP uygulamasımn yanlış
olduğvınu söylerken,
milletvekilliğinin
düşmesinin de yayım
koşuluna bağlanmasınm
bir anayasal çelişki
olduğunu anlattım."
ANAP lideri laiklik tartışmalarınm artık milleti bunalttığmı ileri sürdü
Ydmaz 28 Şubat'a yüldendiAıNKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - ANAP Genel
Başkanı ve Başbakan
Yardımcısı Mesut Yd-
maz. FP'nın kapatıl-
masıyla ılgilı olarak
W
AB kriterlerinde sudan ne-
denlerie parti kapatüması di-
ye bir şey yoktur. Bu bir de-
mokrasi a\ ıbıdır. Yapüan işle-
min hukuka a\ kın olduğunu
söylemiyorum, sadece Türki-
ye'nin arük böyle olayla-
n geçmişte bırakma-
sı gerektiğine
inanıyorum"
dedi. Yılmaz,
28 Şubat süre-
cınden beri sü-
ren laiklik tar-
FP'nin kapatılmasının demokrasi ayıbı olduğunu,
bu olaylann geçmişte bırakılması gerektiğini
söyleyen Yılmaz, eski FP'ıilerin de bu durumdan
sonuç çıkarması gerektiğini vurguladı.
tışmalarının "arnk milleti bunaltüğuu, buna
son verme zamanınm geldiğuıi" savundu. Yıl-
maz; partileri kapatılan FP'lilere de "Mağ-
dur otanlaruı da bir sonuç çıkarması zamanı
geldi. Bu sonuç şudur: Türkiye'de siyaset yo-
luyla Türk devletinin ana direklerinden biri
olan laiklik ilkesini ortadan kaldırmak müm-
kün değildir. Rejimin temelleriyle ka\ gaya gi-
rerseniz pusuda bekleyen statükoya tahak-
küm için çok önemli bir gerekçe \ ermiş olur-
sunuz" diye seslendi.
Yılmaz, partisinin grup toplantısında yap-
tığı konuşmada, FP'nın kapatılmasıyla ilgili
olarak üzüntüyü dile getirmek dışında fazla
bir şey söylemediklerini vurgularken
kapatma karannı "demokrasi ayıbı"
olarak nitelendirdi. Yılmaz, FP'nin ka-
patılması karanndan herkesin çıkar-
ması gereken dersler olduğunu kayde-
derken şu değerlendirmeleri yaptı:
"Bunu bir demokrasi eksikliği olarak de-
ğertendirmek dışında da çıkanlması gereken
dersler var. Türkiye'nin demokrasi tarihi gös-
teriyor ki Türkiye'de hak, hukuk \e demok-
rasi mücadelesinin aşuı uçlarda yürütülerek
başanya ulaştınlması mümkün değildir. Bu-
nu yapabilecek ANAP dışında parti yoktur.
Statükonun ovunlarnla merkezden uzaklaş-
tınlanlann sonu hep hüsran olmuştur.'
Laiklik tartışmalannın artık milleti bunalt-
tığını kaydeden ANAP Genel Başkanı Me-
sut Yılmaz. "Buna son verme zamanı geldi
Bunun için öncelikli görev partilere düşüyor"
diye konuştu.
DERVİŞTEIS AINAP'LILARA:
ÖzaFa hayranunANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Ekonomiden sorumlu Devlet Baka-
nı Kemal Derviş, ANAP grubuna
bilgi verirken "Özal, hayranhkla iz-
lediğim programlar uyguladı. Tür-
kiye Özal'm yapısal reformlannı terk
eftiği için sıkıntıya girdi" dedı. Mıl-
letvekillerine. "Devalüasyonu aklı-
nı/dan çıkann" diye seslenen Der-
viş doların yükselmesi konusunda
da "Burada ban-
kalann bilanço
makyajının da rolü
varsanuım. Bunun
ay sonunda ta-
mamlanması ha-
lindc, dolar belli bir
dengeye oturacak-
tır. Bugün dolann
olması gereken fi-
yat 1 milyon 150 bin liradır" açıkla-
masını yaptı.
ANAP grubunda milletvekilleri-
ne bilgi veren Derviş. "IMF'nin 3
Temmuz'daki toplantısından sonra
) eni bir kaynak bekliyoruz. Döviz şu
anda çok yüksek. Kriz dönemkrin-
de bu tür şok geüşmeler olur. Bunu
normal karşılamak gerekir. Burada
bankalann bilanço makyajının da
rolü var sanınm. Bunun ay sonunda
tamamlanması halinde, dolar belli
• ANAP grubunda
konuşan Devlet Bakanı
Derviş, "1980 sonrasında
Türkiye'de müthiş güzel işler
•yapıldı. Özal, hayranhkla
izlediğim programlar
uyguladı" dedi.
birdengeyeoturacaktır" dedi. Soru-
ları da yanıtlayan Derviş, Anadolu
gezilerinin siyaset amacına yönelik
olup olmadığı sonısuna, "Yapüğım
iş siyaset değil, programın teknik yö-
nünün bir parçası" yanıtını verdi.
Derviş'e sert eleştiri
Toplantıda sert eleştiriler yönelten
Aydın Ayaydın, Derviş'i "şeffaf ol-
mamak ve Emlak
Bankasf nın kapa-
tüması \e banka
personelinin duru-
mu hakkında TB-
MM'ye yanlış bil-
gi vermekle" suç-
ladı. Edinilen bil-
giye göre Ayaydın.
"Takım çauşma-
sından söz ediyorsunuz. Bu takım-
dan Ecevit'in kaptan olduğu ve sizin
oyuncusu olduğunu/ takıniı mı, yok-
sa sizin kaptan olup 3-5 bürokratın
oyuncu olduğu takırru mı kastediyor-
sunuz" diye sordu. Ayaydın'ın "Mo-
ratoryuma gidecektik" sözlerini
eleştirmesi üzerine Derviş'in "Önö-
müzde üç seçenek vardı. Ya mora-
toryum, > a para basmak, ya da yapı-
sal değişikliklerdi. İlk ikisini hiç dü-
şünmedik bile" dediği aktanldı.
Ayrışma sürecinde isyan büyüyor
Erbakan dönemi
sorgulanıyor
BLLENT SARIOGLU
ANKARA - Aynşma sürecindeki
FP kadrosunda. Necmettin Erba-
kan'ın gölgesinde geçen 3.5 yıilık
döhem açıktan sorgulanmaya baş-
landı. "Yeni oluşumcu'' milletvekil-
lerinin "uztaşmacı genel başkan ada-
yı" olarak gündeme getirdiği eski
GİK üyesi Necati ÇeHk. "Hoca bak-
u ki parti elden gidiyvr; baskın yap-
ü. Recai Be> öbür taraftan ne talimat
geürse onu yaptı ve dördüncü parti-
yi de kaparbrdık. Bu kafayla Türld-
ye'de bu kadar siyaset yapıhyor" de-
di.
Yeni parti hazırlığı için çahşmala-
nnı Ankara"da sürdüren Recep Tay-
yip Erdoğan, Çankaya'daki bürosun-
damilletvekillerine, "Önceneyinol-
mayacağuu göreüm" diyerek önce-
liği Erbakan'a tanıdığını bildirdi. Er-
doğan'ın son günlerdeki çahşmala-
nna 10 dolayında FP kökenli millet-
vekilikatıldı. Yeni oluşumcu millet-
vekillerinin, "biıük" mesajlanna
karşı, REFAHYOL döneminin Ça-
lışma Bakam Necati ÇeHk'i genel
başkanlığa önerdikleri öğrenildi.
Çelik ise, bir "hakem heyeti" kuru-
larak, 5-10 kişilik genel başkan ada-
yı arasında tabanda yapılacak eği-
lim yoklamas! sonucu liderin belir-
lenmesini istedi. Çelik, kendisinin
de içinde bulunduğu dönemi değer-
lendirirken eski F P yönetiminin Er-
bakan'ın güdümünden çıkamaması-
na tepki gösterdi.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Erdoğan siyasi parti kurucusu veya üyesi olamaz'
Bakan Türk son
noktayı koyduÇAYKARA (Cumhuriyet) - Ada-
let Bakam Hikmet Sami Türk. eski
Istanbul Büyükşehir Belediye Baş-
kam RecepTay^ip Erdoğan'ın, mah-
kemede siyasi haklannın iadesine
karar verilmeden önce herhangi bir
partinin kurucusu ya da üyesi ola-
mayacağını belirtti.
Türk. Almanya Adalet Bakanı
Herta Daubkr Gmelin ile dün Trab-
zon'un Çaykara ilçesinin Uzungöl
beldesini gezdi. Burada gazetecile-
rin sorularını yanıtlayan Türk, Recep
Tayyip Erdoğan ile Necmettin Erba-
kan'ın siyasi yasaklannm kalkıp
kalkmayacağına ilişkin soruyu,
"•Anayasamı/. siyasi partflerin kapa-
tılmasuıa sebebiyet verenlerin belirli
bir süre için siyasi faalh etlerden ya-
saklanmasmı, parti kurmalannı veya
partilere üye ohnalannı yasakhtyan
hükümfcr getirmiştir. Sayın Erbakan
hakkında Refah Partisfnin kapatd-
ması ile ilgili olarak verikn kararda,
kendisinin 5 yıl kadar siyasi parti ku-
rucuso veya üyesi olması yasaklan-
nuştır. Sajm Erdoğan iseTCK'nin
312. maddesine göre bir ceza ahnıştır.
Bu maddeye göre, hüküm giyenkr si-
yasi parti kurucusu veya üyesi ola-
maziar. Ama cezaıun infazmdan3 yıl
geçtikten sonra, i>i hal gösteriyor ol-
mak kaydıyiamahkemekaran üe ya-
saklanmış haklann yeniden iade edö-
mesiolanağıvar.Dobyısryla gerekEr-
bakanıngerekse Erdoğan'mdurum-
lan bu sürelerin dobnasından sonra
belli olacak" diye yanıtladı.
SlFIR NOKTAS1 /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Izmir'de bundan 15 gün ka-
dar önce sağlık nedeniyle 12
tutuklu ve hükümlü serbest bı-
rakılmıştı. Bunun bir iyi niyet
belirtisi olduğunu ve yaygın-
laştınlması gerektiğini söyle-
miştik. Cezaevindeki çok sa-
yıda hasta ve yaralının, kendi-
sine bakamayacak durumda
olduğu, aylardan beri biliniyor-
du.
Bu köşede isım vererek bi-
ze ulaşan bu durumdaki tu-
tukluların durumuna dikkat
çekmiştik. Aradan aylar geçti.
Ancak bizim hemen her yazı-
mızın ardından Cezaevleri Ge-
nel Müdürü. Suat Erto-
sun'dan bir açıklama geldi.
Sözünü ettiğimız tutuklu ve
hükümlülerın Adli Tıp'a gön-
derildiğinı ve haklarında tahlı-
yeye gerek olmadığına ılışkın
rapor geldiğıni bildirdi.
Bunun üzerine Adalet Ba-
kanı ile yaptığımız görüşme-
lerde AdliTıp'ın bu konudaye-
terince duyarlı davranmadığı-
nı elimizdeki verilere dayana-
rak söylemiştik. Adalet Baka-
nfda bu konuyu araştıracağı-
Ölüm Orucunda 1yi Niyet
nı belirterek sakat ve hastala-
rın serbest bırakılması konu-
sunda daha etkili davranaca-
ğı sözünü vermişti.
Biz bu konuyu Adalet Baka-
nı ile konuşalı 6 aya yakın bir
süre oldu. Bu arada çok sayı-
da yaralı ve sakat'insan daha
da kötü bir hale geldi. Bir kıs-
mıyaşamınıyitirdi. "Devletpa-
zarlık etmez" mantığının ege-
men olduğu anlayışla son de-
rece insani ve hukuki konular
bile göz ardı edildi.
• • •
iki gündür sağlık durumu iyi-
ce bozulan insanlar konusun-
da Adli Tıp'tan raporlar verildi-
ği ve bırçok tutuklunun çeşitli
cezaevlerinden tahliye edil-
meye başladıkları haberlerini
alıyoruz. Geç de olsa, böyle
bir adım, artık bir drama dönü-
şen ölüm oruçlannın sona er-
dırilmesi için bir kapı açabilir.
Ancak, her zaman olduğu gi-
bi bu girişimin bile hâlâ yeter-
lı duyarlılıkla yürütülmediğine
ilişkin bilgiler geliyor.
Ömeğin Ankara Sincan F Ti-
pi Cezaevi'nde kalan ve ölüm
orucu nedeniyle ileri derecede
VVernicke Korsakof hastalığı-
na yakalanan Resul Ayaz'ın
avukatları, 14 Haziran tarihin-
de Ankara Cumhuriyet Savcı-
lığı'na başvuruyorlar. Savcılık,
Ayaz hükümlü değil tutuklu ol-
duğu için böyle bir işlem yapa-
mayacağını bildiriyor. Avukat-
lar bunun üzerine onun ceza-
sının onaylandığına ilişkin ka-
ran getirip veriyorlar.
Resul Ayaz, artık ölümün sı-
nırında ve bürokrasi çarkları ve
belki bazı noktalardaki kötü ni-
yetli engellemeler yüzünden
yaşamını yitirecek. Benzer bir
bilgi de Istanbul'dan geldi.
Kandıra ve Kartal cezaevlerin-
de kalan, sayılarının 18 oldu-
ğu söylenen tutuklu ve hü-
kümlünün Adli Tıp'tan gelen
raporları, onların serbest bıra-
kılması gerektiğıni belirtiyor.
Ancak 19 Aralık operasyonla-
rı sonrasında Umraniye Ceza-
evi'ndeki tutukluların tamamı
"devlet malına zarar verdikle-
ri" gerekçesiyle tutuklanmış-
lardı. Işte bu tutuklama yüzün-
den artık içeride kendilerine
bakamayacak durumda ol-
dukları raporla kanıtlanan tu-
tuklular serbest bırakılmıyor-
lar. Bürokrasi bu yazı yazıldtğı
sırada onların tahliye edilme-
lerini engellemişti.
•••
Artık kendini idare edeme-
yecek durumda olan tutuklu
ve hükümlülerin geç de olsa
serbest bırakılması, aslında
yasal bir zorunluluğun yerine
getirilmesi. Buna rağmen bu
süreç işletilmedi. Şimdi başla-
mış olması bile bir iyi niyet gi-
rişimi olarak kabul edılebilir.
Ancak gelin görün ki, bu konu-
da o kadar çok engel var ki.
Aylardan beri dilimizde tüy
bittı. 19 Aralık operasyonu
sonrası bazı savcılıklar tutuk-
lu ve hükümlüleri gıyaben tu-
tukladılar. Bu tutukluların bir
kısmı, ana davalarından tahli-
ye oldukları halde dışan çıka-
madılar. Bunlar arasında bir-
çok ölüm oruççusu da var. Bir
kısmı yaşamını yitirmek üzere.
Dünyanın neresinde böyle bir
hukuk görülmüştür? 19 Aralık
operasyonundan bu yana 6
aydan fazla zaman geçti. O
zamandan bu yana, operas-
yon nedeniyle tutuklanan in-
sanlar hakkında henüz iddi-
aname bile yazılmadı.
Birçoğunun ifadeleri bile
alınmadı. Üstelik bu insanlann
hangisinin "devlet malına za-
rar verdiği"n\ nasıl tespit ede-
ceksiniz? En azından tahliye
edilen ve sırf bu yüzden içeri-
de kalan insanlann dosyalan
öncelikle ele alınamaz mı? Bü-
tün bunların yapılabilmesi için
iyi niyet yeterlidir. Nitekim şim-
di sağlık nedeniyle tahliye ola-
•caklar da aynı engele takıldı-
lar.
• • •
Ölüm orucu için yalnızca iyi
niyet bile bir şeyleri çözebilir.
Bekliyoruz.
GLOBALPOLİTtKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Tarih, Roman, Ahmet
Altan ve Ahlak!
Ahmet Altan'ın yeni kitabı, İsyan Günlerinde
Aşk, "ironik" tartışmaya yol açtı. Altan'ı şiddetle
eleştirenler, tüm kızgınlıklarına rağmen, onu bıröz-
gün özne, romanı datoplumsal anlamı olan birya-
pıt olarak muhatap alırken, kimi savunucularının,
Altan'ın, niyetini yapıtından koparmaya çalışarak
önemsizleştirdikleri, böylece Altan'ı bir yazar ola-
rak bir kenara itmeyi önerdikleri görülüyor.
Böyle dostlar düşman başına
Kimi yazarlar, Altan'ın kitabında sunulan bir ta-
rih yorumuna karşı çıktılar. Burada da durmadılar,
bu karşı çıkışlannı bir "bağlamına oturtma" çaba-
sıyla, Altan'ı ve ürününü günün sosyo- politik iliş-
kileri, ideolojik evreni içinde bir yere oturtarak an-
lamlandırdılar. Altan'ın kitabının vetezinin karşısın-
da böyle konumlandılar. Böylece, Altan'ı eleşti-
renler onu siyasi, kültürel ve politik tercihleriy-
le birlikte, bir özne olarak bütün yanlarıyla birlikte
değeriendirmiş oluyorlardı. Üstelik, Altan'ın çağ-
nsı da bu yöndeydi. O daha kitabı piyasaya çık-
madan çok önce bir TV programında, kitabının
reklamını yaparken siyasi tezini öne çıkartmış, me-
rakımızı tahrik etmiş, bize kitabını hangi yönde
okumamızı istediğini de söylemişti. Çünkü Altan
salt bir edebiyatçı (eğer böyle bir şey varsa...) de-
ğil, aynı zamanda siyasi refleksleri, kültürel varlığı
ve boyutlan olan bir özneydi.. hatta "engag'e" bir
yazardı.
Kimi yazarlar Altan'a yöneltilen eleştirilere cevap
olarak, tarihin başka, romanın başka olduğunu,
romanı roman gibi okumak gerektiğini ileri sür-
düler. Romanın edebi değerinin değil tezinin tartı-
şıldığından yakındılar. Böylece Altan'ı savunmak
isteyenler Altan'ın tezinin romanından kopartılma-
sını, Altan'ın boyutlarından birini, onu Altan yapan
duruşunu romanından silmeyi önerdiler. Hatta, da-
ha da ileri gittiler, romanı roman gibi okumak ge-
rekir derken, Altan'ı adeta siyasi, tarihsel önemi
olan şeyler söylemeye hakkı olmayan, "sanatçı iş-
te.. niye kızıyorsun ki" türünden bir muameleye la-
yık gördüler. Böylece Altan'ın eseri yalnızca este-
tik boyutuna indirgeniyor, niyeti ve yazar olarak ira-
desi siliniyor, bir yazar olarak Altan ile siyasi biri ola-
rak Altan arasına suni bir ayrım konuyor, Altan
önemsizleştirilmiş oluyordu. Içimden bir his, Al-
tan'ın "engag'e" bir yazar olarak, bu tartışmada
dostlarının sevgisini değil, düşmanlarının kızgın il-
gisini tercih edeceğini söylüyor...
Tarih, edebiyat ve ahlak
Flaubert'in "verili düşünceler sözlüğüne" bu-
gün bir ekleme yapacak olsak sanırım, "tarihçinin
konusuna nesnel, edebiyatçınm da öznel biraçı-
dan yaklaştığını" yazar, böylece de tarih ve ede-
biyatın iki farklı uğraşı olduğunu kesin olarak (!)
saptamış olurduk. Ama verili düşünceler hemen
her zaman ilk eleştiride yıkılırlar!
Bir Yugoslav atasözüne göre "Geçmiş (Tarih-
E.Y.), gelecekten çok daha belirsizdir". Çünkü
"her gün yeniden yazılır". Bu yaklaşım tarihin mad-
di temelini oluşturan olguları yadsımaz. Yalnızca
bizi, her öznenin, akımın bu olguları kendi amacı-
na uygun bir biçimde ve özgün bir ideolojik ortam-
da yeniden yorumlama eğiliminde olduğunu ha-
tırlatarak uyarır. Tarihçinin nesnel, tarafsız ba-
kışı bir "m/ftir. Ikincisi, bir edebiyat eseri, Prens
Hamlet ya da Sefiller bir tarih kitabı olarak oku-
narak, döneminin ideolojik dokusuna, siyasi ger-
ginliklerine yönelik "kazı "yapılabilir. Üçüncüsü, bir
metnin, örneğin Catallus'un, "müstehcen" ve
bugün kullanılmayan bir dille yazılmış, şiirlerinin,
döneminin günlük yaşamını betimleyen tarihsel
belgeler mi, yoksa bir edebiyat yapıtı mı olduğu-
na, bütünüyle bu yapıtın dışındaki toplumsal, kül-
türel ortamın sınıf ilişkilerinin ideolojik, ahlaki iz dü-
şümleri altında karar verilir. Bir burjuva sınıfı ken-
dini egemen ve ulus sınıf olarak kurarken, "klasik-
lerinin " de neter olacağını, okullarında nelerin oku-
tulabileceğini de saptar. Nihayet, bugüne kadar,
eleştirmenlerin ve dilbilimcilerin tüm çabalarına
rağmen, edebiyat metni ile edebiyat olmayan me-
tin arasında kesin bir ayrım bulmak mümkün ol-
mamıştır. Örneğin, metaforun edebiyataözgün bir
araç olduğu düşünülmüş, ama hukuktan biyoloji-
ye kadar hemen tüm bılim dallarının dilinde yay-
gın metafor kullanıldığı görülmüştür. Foucaurt,
Derrida, Deluze gibi 1968 sonrasının düşünürle-
ri (post-modernizmin köşe taşları) yapıtlarındafel-
sefe, tarih ve edebiyat arasındaki sınırları kaldı-
rarak, tezlerine katılmasak da çok boyutlu yapıt-
lar üretmeyi başardılar. Özetle, tarihle edebiyat
arasında kesin bir ayrım noktası bulmaya kalkmak
boşuna bir çabadır.
Tüm bunlar bir yana Altan'ın yapıtındaki teze
yönelik eleştiriler karşısında. Altan'ı koruma tela-
şı, Altan'ın bir başka tezinin gözden kaçmasına ne-
den olmuştur. hem deövgüyle aktanlmasına kar-
şın; "... Kimseyi kendi ölçülerinle yargılama, her-
kesi kendi ölçüleriyle yargıla, ahlaksız benim ah-
lakıma uymayan değildir, ahlaksız kendi ahlakına
uymayandır" (s. 249). Bu, ahlaki ahlak yapan en
önemli özelliği, "evrensellik ilkesini" yadsıyarak,
yerine öznelci bir rölativizmi koyan tez, bir taraf-
tan kendi istemleri dışında hiçbir sınır tanımayan
(Lacan), topluma girmek için gerekli kurallan (Ki-
erkegaard) yadsıyan, diğerinin gereksinimleri-
ni/sesini kendisininkine indirgeyen (Levinas) psi-
kopatbirkimliği, diğer taraftan, kendi kazancı için
herdüşünceyi kolaylıkla benimseyebilen, çizgi de-
ğiştirebilen oportünist kimliği "günün adamını"
aklar. Bu yüzden, Altan'ın bu "tezi" sonuçları açı-
sından bir yanlış 31 Mart yorumundan, çok daha
ağır bir tezdir.
İlk çıkış Bülent Ecevit'e
• ANKAR\ (Cumhuriyet Bürosu) - Recep Tayyip
Erdoğan'la çalışan Yeni Oluşumcu milleUekilleri,
ilk çıkışlannı TBMM'de Başbakan Bülent Ecevit'e
karşı yaptılar. Yeni Oluşum hareketinde "teşkilat
başkanı" olarak çalışan Sıvas Milletvekili
Abdüllatif Şener. dün parlamentoda basın
toplantısı düzenledi. Başbakan Ecevit'in, "Yeni
Oluşumculann nesi yeni?", "Anayasa
değişildiğini Yenilikçiler engelledi" sözlerine
yanıt veren Şener, şunlan söyledi: "Ecevit ve
iktidar ortaklan endişe ve telaş içinde. Bitmiş,
tükenmiş, pörsümüş, yıpranmış, lekelenmiş, şaibe
altındaki bir yığın siyasetçiyi tasfiye edeceğiz.
Ecevit'in de en büyük endişesi budur, telaş
içindedir. Ama korkunun ecele faydası yoktur."