14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 27 HAZİRAN 2001 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur(â cumhuriyet.com.tr Kıbele, binlerce yıl sonra İş Sanat Kültür Merkezi'nin girişinde yeniden vücut buldu Tanrıçaran görkemliÖZLEM ALTUNOK Tannça1 Onun yeridir.karar yeri; ellennde tutar her şeyin yazgısını. Onun bakışından doğmuştur sevinç, Yajam coşkusu. görkem, kadmla erkekteki yarat.cı güç. |1Ö 2000) Tauilann anası. ana tannça Kibele! Külte- pe'de Kubaba, Lidıa'da Kybebe, Fhrigya'da Kybele, Sümer'de Marienna. Hitit'te Arinna. Mısır'da Isis... Toprağın, suyun, analığın. do- ğanın, yaratıcılığın. bereketin sembolü. 7000 yıl ör.ce Anadolu'dan çıkıp, farklı suretlerde. çağlar boyunca bırçok kültür ve coğrafyaya yolculuk etmiş bir kült. Ana tannça Kibele binlerce yıl sonra İş Ban- kası-İş Sanat Kültür Merkezi'nin girişinde ye- nıden vücut buldu. Heykeltıraş Mehmet Ak- soy'un 50 ton mermerden 33 tonunu atarak Kibele'nin etine ulaştığı 4.80 metreye uzanan 'çeşme heykeT. bir yıl süren bir çalışmayla or- taya çıktı. 15 Hazıran'da bir törenle açıhşı ya- pılan heykel, şimdi yeni mekânında nefes alı- yor. Mehmet Aksoy. insanoğlunun doğadan kopukluguna, efsaneleri unutmuşluğuna ara- cılık ederek heykeliyle ses veriyor. "Eskiden insanlar doğaya, doğayla ilgili efsa- nelere inanırlardı. İyi niyetle, umutla ilgisi olan hoş mitlere günümüzde yer yok Doğanın bir tannçası \ardu onun getirdiği gelenekler, inanç- lar...\ üzyülarca doğa> la u\ um içinde yaşayan insanlann yaşama sevincini tekrar çağırmayı, hatuiatmayı hedefledim. İnsan ile doğa arasın- daki uzakhğın aralığını biraz olsun kapatmak için yüzyıllar öncesinden buraya çağırdım Ki- bele'yi." Altı parçadan oluşan 'Kibele Çeşmesi', or- ganik formlarla örülü. Kibele'nin atribulany- la donarılmış, ardında gökyüzü, önünde son- suzluğu, akışkanlığı. yaşamı çağnştıran su ta- şı çeşmesiyle bir süreklilik sunuyor. Biri sakin diğeri hırçın aslanlar do- ğanın gücünü ve ikiyüzlülüğünü sembolize ediyor, kucağında em- zirdiği iki çocuk iyiyi, kötüyü, gü- zeli, çirkini... Kibele'nin âşık ol- duğu Attis ise boynundaki kolye- sinde badem sembolüyle veriliyor. "Başı, aylaria çevTİİi Kibele'nin. Hilal kızhğııu, büyüyen ay ka- dınhğuiL,dolunaygebeliğini, / eksilen ay da yaşlıhğu ölü- mü temsil ediyor. Başında ise bir kuk taşryor, bu kuk de şehrin koruyucusu olduğunu sim- getiyor." Kibele formu, Mehmet Aksoy'un uzun za- mandır uygulamayı düşündüğu bir proje aslın- da. Önce Ankara'da Esenboğa girişinde halkı karşılaması, selamlaması düşünülmüş. daha sonra da pek çok kez gündeme gelmesine kar- şın birtakım engeller yüzünden bugüne kadar gerçekleştirilememiş.M Aktepe üzerinden An- kara'ya gelenleri selamlayacak beton kabuklu dev bir Kibele heykeli, dağuı bir kısmı- nı içine alarak yükselecekti. Üç bö- lümden oluşacak heykel yaşam, ölüm ve yeniden doğuşu sim- geleyecekti. İçinde tiyatro- lar yer alacak ve Anado- lu'nun Hatti'den Frig- ya'ya, Roma'dan Bi- zans'a çeşitü mezar kült- lerini baruıdıracakû. \Ii- mari ve teknik projesi oturmuştu. Ankara'da politikacüann, bürok- rasinin hışmuıa uğradı. Ondan sora birçok me- kâna da yapmaya ça- hştım. Mesela Pen- dik'te bir meydana ya- püması söz konusu oldu." Aksoy'a göre hey- kel, insanlann kulla- ! nımına açık, ilişki . kurulabilen bir ya- pıt kimliği taşıya- rakyaşarrun bir par- çası olmah. Iş Ku- leleri'nın günde- me gelmesi ise İş j Bankası Genel •'Bu mekân, bir cazibe alanı yaratıyor artık. Buraya gelen insanlar bu cazibenin etkisinde kalacaktır. Kibele, onlara toprağın bereketini, rüzgânn gücünü, yaşamın sürekliliğini anlatacaktır. Şimdi, bu heykeli buradan kaldınrsanız burası boşalır,j bunu biliyorum.'l •v «K. K. Müdürü Ersuı Ozince'nin kuleleri sanat yapıt- lany la çevrelemeye karar vermesiyle olur. Us- telik Özince de Aksoy gibi mekânın modern heykeller yerine Anadolu'ya ait heykellerle donatılmasını ıstediğini söyleyince, ilk hey- kelin Kibele olacağı da Aksoy için kesinlik kazanmıştır artık. Proje. Kibele heykelinin ya- nı sıra bir 'Nike' ve 'Dans Eden Atatürk' hey- keli ile sürecek kapsamlı bir projedir. Ve Ki- bele sonunde ete kemiğe bürünmeye başlar. "4lk olarak doğnı malzemeyi bulmak önem- liydi benim için. Saflıgı, temi/liği. anne sütünü çağnştıran "beyaz'ı seçmem çok da zor olma- dı Sonunda, Türkiye'deki en güzel beyazlardan biri olan Afyon mennerine karar verdim. Atöl- yem i)i organize obnuş bir atöKe, büyük bir bey- kelle çahşabilecek rahat bir ortam. Bu anlam- da zorlıık çekmedün. Anıa süreç içinde kendin- den geçmeler ya da kendini buhnalar oldu. Bir \il boyunca yeni füdrkre açık ve sabırh oldum, bu süre içinde heykeli oluşturma hevecanını hiç >itirmedim." Istanbul'un iş merkezi konumundaki bir me- kânda, dev binalann arasında kendine yer bul- du heykel. Modern bir mekânda, binlerce yıl- lık geçmişinin izlerini taşıyarak, dramatik bir konuma da sahip oldu böyîece. Doğanın sem- bolü Kibele ve modern kent! Aksoy, bu ters iliş- kiyi. zıtlığı uyancı buluyor. Önemli olanın hey- kelin insanlarla gireceği ilişki olduğunu düşü- nüyor. "Heykelin bannduThğı çelişkiyle beraber ye- rini çok güzel bulduğuna inanıyonım. Tekno- lojinin içine bir anda doğadan bir parça, doğa- nın tannçası gelrvor. Böyle bir mekânda do- ğayla ilgili çağnşunda bulunmakgerçekten zor bir iş. Bir hikâyeyi, mitolojm taşırken. insan- lann bir >erinden vakala> acağını, bir şeyleri çağ- nştıracağım unıuvorum." Artık. İş Kuleleri'nin atmosferi değişti. Me- kânın içine yeni bir mekân kuruldu: 'KibeleÇeş- mesi'. Yeni mekânın tanırrunı yine Meh- met Aksoy dillendiriyor.''Bu mekân, bir cazibe alanı yaraüyor artık Bu- raya gelen insanlar bu cazibenin etkisinde kalacaktır. Kibele, onla- ra toprağuı bereketini, rüzgânn gü- cünü, yaşamın sürekliliğini anlata- cakür. Bu du\ guda yanılmadığuru insanlann yüzünden, bakışından anbyorum. Şimdi. bu heykeli bu- radan kaldırırsanız burası boşahr, bunu bih'yonım." Tiyatroseverler Stephen Daldry'yi yeğlediKültür Servisi - Tiyatroseverler Ro- yal National Tiyatrosu'nun idaresini 'Billy EIBot' fılminin > önetmeni Step- hen Daldry'nin yürürmesi yönünde 'WTıatsonstage' web sıtesinde oy kul- landılar. 'Billy Elliot'la 'en iyi yönet- men' dahnda Oscar adaylığı kaza- nan ve oyların yüzde 45'ini alan Daldry, gelecek yıl kontratı dolacak olan Trevor Nunn'ın yerine geçebi- lecek en güçlü aday oldu. Izleyicile- rin oylannın dağılımında yer alan di- ğer isimler arasında yüzde 10 oyla yö- netmen John Caird. yüzde 7 oyla yö- netmen Nicholas Hytner ve yüzde 4 oyla son zamanlarda Londra'daki Donmar Warehouse 'da çalışan' Ame- rikan Güzeli' filminin yönetmeni Sam Mendes de bulundu. lOOOtiyat- roseverin gerçekleştirdiğı oylamada ortaya çıkan sonuç ise Tre\ or Nunn'ın yüzde 88'lik bir oranla en kısa zaman- da görevini bırakmasının istendiğı. Tiyatro sözcüsü, "Trevor,yerine ki- min geçeceğine kesin karar verilene kadar görevine devam edeceğini söy- ledi" dedi. Sitenin editörü Terri Paddockda oy- lamanın sonuçlannı yorumlayarak " National Tiyatro'nun müdürlüğü oldukça önemli bir göre> ve halkuı bu- nun öneminin biüncindeolduğu daçok açık Nunn'uı yerine kimin geçeceği konusunda en son karan, Royal Na- tional Tiyatrosu'nun başında Rc- uters'in başkanı Christopher Hogg'ın, üyeleri arasında da yazar Tom Stop- pard, tele\izyon yayıncüarı Sue McGregor ve Joan Bakevvell'in bulun- du klan 13 üyeli idari heyeti verecek" dedi. Nunn. ilk eleştirileri oyunlann sahnelenme tarihlerinin sürekli erte- lenmesi üzerine almıştı. Tim Stupp- le yönetmenliğinı üstlendiği 'Romeo Jülyet'i zamanmda bitiremeyince gö- revi Nunn üstlenmiş ve 35 dakika kı- salttığı ovunhıç beğenilmemışti. İb- sen'in'PeterGynf'inıyöneten Co- nall Morrison'ın da o\ unu 2 ay erte- lemesi, Noel'de oynanması planla- nan 'Alice In \\bnderland' ü 2001 'e, yine Morrison' ın yönetmesinin plan- İandığı 'Pla>toyoftheUesternWbrld' ün de bilinmeyen bir tarihe ertelen- mesi tüm eleştiri oklannı Nunn'a yöneltmişti. Bu ertelemeler yüzünden ekonomik olarak da zora giren tiyatronun Sanat Kurulu'ndan 1 mil- yon sterline yakın yardım almasına karşın yaklaşık 13 milyon sterlin borcu bulunuyor. Daha önce RoyalShakespeare Com- pany'nın yönetmenliğinı yapan ve 'Cats'. 'Sefıller' gıbı ünlü müzikal- leri yöneterek itibar kazanan. o^n- cularca çok se\ ilen ve sayılan Nunn ise soğukkanlılığını koruyor. Jose Feliciano, 4. Uluslararası Boğaziçi Festivali kapsammda bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda Gitarm peşinde bir ömürCUMHLTt CANBAZOĞLU Pop müzikte klasikleşmenin anlamı yıl- lara meydan okuyan bırkaç parçaya ya- şam vermek ya da güçlü yorum ve tek- niği ömür boyu yitırmeden iler- lemek demek. Jose Felici- ano. dünya pop müzik ta- rihine armağanı Rain ad- lı parçayla "klasik' kart- vizitini uzun süre önce hak etmiş bir sanatçı. Tabıı Rain'le sınırlı değil gör- kemli kariyeri; bir Che Sera. California Dreamin'. Des- tiny. Ponte A Cantar, Light My Fire ya da Feliz Nevi- dad hâlâ dillerde, kulaklarda, kalplerde. tspanyolca kadar Ingihzce de iyı şarkı söylemesiyle, ününü bu- güne kadar aynı tazelikte taşunayı başarmış durumda. Feliciano'nun bu derece sevilen bir gıtarcı-besteci- şarkıcı olmasının nedenı. yapıtlannı büyük bir tutkuy- la, aşkla yorumlaması, söylemını basit şekillendirme- si ve gittiği her yerde insanlarla sıcak ilişkiler kurma- sı şeklinde açıklanabilir. Feliciano bugün konser için İstanbul'da. Daha önce Ru- melihisan ve Açıkhava Tiyatrosu'nda çalan sa- natçı bu kez de 4. Ulus- lararası Boğaziçi Festı- vali için Açıkhava'da sah- neye çıkıyor. Saat 21.3O'da baş- layacak konserde yeni yapıtlanyla pop tarihını şekillendirmiş klasiklenn- den harmanladığı bir repertuvar sunma- ya hazırlamyor. Öyküsüne gelince: 10 Ey- lül 1945 Lares doğumlu olan Jose Monser- rate Feliciano müziğe altı yaşındayken Nevv York'un en kanşık semtlerinden Harlem"in sokak- lannda akordeon ve gitar çalarak başlıyor. Görme özür- lü olması çalışmasına engel değil; on iki çocuklu aıle- nin ikinci e\ ladı olarak eve para getirmek zorunda. Ar- dından bas gitar, banjo ve mandolini deniyor. Akustik gitarda karar kılıyor ve onun üzerinde yoğunlaşıyor. Oku- la gidiyor; \akti olunca sokak şarkıcılığı yapıyor. Gece kulüplerinde çalışıyor ve yeteneği keşfedüin- ce plak dünyasına sıçrama yapıyor ve RCA ile 1964'te sözleşme imzalıyor. İlk albümünün adı The Voice and Giutar of Jose Feücano. 1966'dan başlayarak Latin müziğiyle Amerikan so- ul'unu, blues'unu harmanlama denemelerinin sonucun- da ıstninı ABD'de olduğu kadar. Latin ülkelerinde ve Ingiltere'de de duyuruyor. Gitar çalma stilindeki hız de- neylen, pannaklarına hâkimiyeti büyük taraftar bulu- yor ve genç yaşta usta çizgisine ulaşmayı başarabili- yor. 1968'de The Doors'un klasıği Light My Fire ile iki Grammy kazanıyor ve uluslararası ünü yakalıyor. 70 lerde ise Compartments v e S»eet Soul Musk albüm- leriyle. 80'lerde Escenas De Amon ve Los Exitos De albümleriyle zirvedeki yerinı koruyor. Televizyonun gü- cünü keşfedip oyunculuktan sunuculuğa dek Latin TV'lerinde birçok programda gözüküyor. Doksanlı yıllarda ise tamamen Güney Amenka müziğine eğili- yor. 1995'teki çift CD-kasetlik best of albümü Present Tense'le. 1999'da Senor Boleroyla genç kuşaklan da yakalıyor ve keyfince dünyayı gezıp konserler \eriyor. Müzık serüveni kısaca böyle Feliciano'nun; özel ya- şamında ise daha sakın bir çizgıde. Önce bir gece ku- lübü çalıştıran Hilda Peres'le evleniyor. İkinci evlili- ğini de Susan'la yapıyor. Bu ev lılikten üç çocuğu dün- yaya geliyor. Günleri beste yaparak v e çocuklanyla il- gilenerek geçiyor. Rakamlarla karıyen şöyle şekille- niyor; 65 albümüyle 45 tane altm ve platın plak ödü- lü kazanıyor. 16 kez Grammy'ye aday oluyor. altı kez ödülü e\ ıne götürmeyi başanyor. Uzun kanyeri boyun- ca dünyanın dört bir yanında konserlere çıkıyor ve yal- nız son iki yılda 40'tan fazla ülkede 160 konser veri- yor. tşte bir ustanın başanlarla dolu. uzun soluklu öykü- sü böyle; sokaktan gelip zirveye ulaşan bir yıldızı, us- talığının en çarpıcı dönemınde dinlemek ayncahk ola- cak bu cece. DEFNE GOLGESİ TLRGAY FtŞEKÇİ İçimin Sesi' Içimizin sesinden başka nedir sanki bütün yaz- dıklanmız, söylediklerimiz. Bu yüzden olmalı, "İçimin Sesı" adını vermiş, de- nemeyazarlığımızın önde gelen adı Nermi Uygur son kitabına. "Neden bir kitap daha " sorusuna ise yanıtı ya- lın: "Sorulanm tükenmedi." Kitaptaki ilk denemenin başlığı "Derme-Çat- ma", günlük hayattaki derme çatmalıklardan yo- la çıkıp bilgelik kavramını sorgulamaya dönüşen bir çizgide gelişiyor. "Dilde kıvam bulan, dil-bilinçli biryaşam benim- ki." Bu yüzden sözcüklere yazılmış bir mektubu da içeriyor yapıt. "Sözcük-lnsan Kaynaşması" da bu konuda bir başka yaklaşım. "İnsan Insanın Neyidir?", ünlü özdeyişe karşı- lık olarak yazılmış. "Ortaklaşa bir doğa-kültür ta- banı üzerinde yaşıyoruz." "Birbihmiz için yaşama- dayanağı durumundayız." Yaşam boyu sürecek' insan olma eğitımini öneriyor, insanın önüne çtkan . sorularla başa çıkarken en uygun gelişmeleri gös- terebilmesi için. "Ben varken o yok, o varken ben yokum." Epi- kuros'un bu sözü çevresinde dönen "Eski Diri- ler" adlı denemede ise ölüm düşüncesiyle hesap- laşıyor yazar. Çin Resmi: Bir Bambu Gibi Davranma Mutlu- luğu", Doğu düşüncesindeki yalınlığın, çağdaş bireyler için de ne denli temel bir gereksinim ol- duğu savını işliyor: "alçacık gönülle yüce amaç- lanna atıl". "Kırk'ın Tadı", dilimizdeki kırklı deyişlere birgü- zelleme. Ardından gelen "Kırk'tan Önce, Kırk'tan Sonra" ise ülkemizde ve dünyada kırkına geleme- den göçmüş ünlü şairlen, onlann ünlü dizelerini anı- yor. "Çocuklara Doğrulan Aktarmalıyız", çocukluğun ' insan olmadaki yeri önemiyle, çocukluğa özgü sorunlarve gizemli bir dünya olarak çocukluğayak- laşıyor. Çocuklara doğrulan söylemek ve çocuk- larla birlikte yaşadığımızın bilincinde olmak, ona göre davranış biçimleri geliştirmek, bu yolda dü- şünsel bir çaba içinde olmanın insanlığın gelece- ğinde nasıl belirteyici olacağına dair Irdelemeler ge- tiriyor. "Felsefesevertere", düşünce uğraşına bağlan- mışlara seslenen bir tür meslek içi kılavuz.' Bütünlüğüne bakınca nasıl da geniş bir düşün- ce dünyası! Nermi Uygur'u okumak günümüz insanı için belki de her şeyden daha çok anadiline, Türkçe- ye, onun güzelliklerine ulaşmanın yollarından bi- ri. Onu okurken biryandan Türkçenin güzellikleri- ni tadarsınız, öte yandan da düşunce ufkunuz açı- lır; topraktaki börtü bccekten en zorlu düşünce alan- lanna dek yeryüzünün binbir durumuna batar çı- kar, sonra da içiniz yaşama sevinciyle dolu, yeni- den bakarsınız hayata, dünyaya... Bu "Ba/kon"dan, seyre değer âlem. - Güzel kime denir? Çevresine güzellik yayana. . Bu soruyu sordum ve bu yanıtı yıneledim, ge- çen pazar akşamı Güher - Süher Pekinel kardeş- lerin dinletisi boyunca. Nasıl da güçlü bir dirim enerjisi, güzellik saçıyortar çevrelerine. Böyle gelişiyor insanlık da, yeryüzü de. Nermi Uygur'un satırlarından da aynı güzel ve güçlü enerjinin yayıldığını göreceksiniz. Monet tablosu müzayedede • LONDRA (AFP) - 26 Hazıran Salı günü Sotheby's Müzayede Evı'nde savaş sırasında Yahudi sahiplerinden savaş ganimeti olarak Nazilerce gasp edilen bir Monet tablosu satışa sunulacak ve geliri eserin asıl sahibi olan ve adı açıklanmayan bir Yahudiye verilecek. 'Au Parc Monceau' adlı tablonun 1.5 milyon pound ile 2 milyon pound (2.2 milyon dolar ile 2.8 milyon dolar) arasmda bir fiyata satılacağı tahmin edilıyor. K Ü L T l R • Ç t Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I DÜZELTME - Kâmil Masaracı'nın geçen hafta teknik bir anza nedenîyie eksik yayım- lanan karikatürünü yeniden yayımlıyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle