14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S27 MAZİRAN 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 ••£* Pafaadreo le Cea, ^ Ege'ie oe ytpıyor? B Oyıa oymıyor! Elektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Devlet Bakanı Karakoyunlu, Türkan Şoray'la film çevirecekmiş., "Halk da fiaüran olsun!" İlaç ilaç Endüstrisi işfverenleri Sendikası verilerine göre Türkiye'de ilaç ^ ^ tüketimi 1988 yılından 1999 yı lına kadar yaklaşık dört kat artarak 941 milyon dolardan 3.9 milyar dolara yükselmişken iş-veren sendikası başkanı Bülent Eczacıbaşı'nın bir te>levizyon programında SSK'nin ucuz ilaç genelgesinin hekimlerin özgür ilaç yazma haklannı elinden alan çok yanlış bir uygulama olduğunu öne sürmesi üzerine Ankara'dan Dr. Ali Rıza Üçer şöyle diyon "Eczacıbaşı'nın hekimlerin özgüriüğünü düşünmesi çok sevindirici bir gelişmedir ama 1998 yılında Türkiye'de kişi başına ilaç tüketimi 54.1 dolarken toplu alım gücünü kullanarak eşdeğer ilaçlar arasında en ucuzunu tercih eden SSK'de kişi başına ilaç tüketimi 19.45 dolara inmişti. Bu başarı, kurumun parçalanarak özeileştirilmesiyle ortadan kaldınlmak isteniyor." elevizyonun tek kanalda siyah-beyaz oldu- ğu ve reklam kuşaklannın program gibi iz- lendiği 70'li yıllarda kadınlardan eski çorap- larını atmasını isteyen bir reklam kampanya- sı başlatılmıştı... Reklam öylesine başarılı olmuştu ki herkes eski çoraplannı atmış ve fakat yeni çorap ka- litesiz çıkmıştı... Çorap firması batmıştı. Fazilet Partisi'nin kapatılmasından sonra "yenilik- çiler" denilen grubun "gelenekçiler" karşısında yeni bir parti kurma çabalan bu eski rekiamı çağrıştınyor! Arayış içindeki gruplara ne ad verilirse verilsin he- men herkes yaşının elverdigi ölçüde "Milli Nizam", "Mil- li Selamet", "Refah" ve "Fazilet" adlarıyla ortaya çı- kan sıyasi partıterden geliyor ve bunların ötesinde "Milli Görüş"te Necmettin Erbakan'ın rahle-l tedri- sinden geçmiş bulunuyor... Rahleden geçmemiş bir "yenilikçi" aranacaksa o da permalı saçları ve elinde içki kadehı ile Nazlı llıcak olabilir! Peki, şimdi ne olacak? Yenilik Siyasi yasaklı Erbakan, son askeri darbede aynı kaderi paylaştığı Süteyman Demirel gibi "tapulu ara- zisi" üzerine gecekondu kurdurmama konusunda bü- yük deneyime sahiptir. Fakat bugünün koşulları dün- den farklıdır. Hiçbir dönem parti içi demokrasinin ol- madığı bir siyasi harekette, fırsat bulunmuşken yeni açılımların aranması veyaratılması doğaldır... Kaldı ki burada itiraz Erbakan'a değil yakın çevresinedir... Ancak "yenilikçiler" açısından doğal olmayan yine bir siyasi yasaklının, Recep Tayyip Erdoğan ın çev- resinde buluşmalandır. Nasıl ki "Milli Görüş"ün "gelenekçiler"i yine bir ema- netçi ile yollarına devam edecekse "yenilikçiler"in de aynı yolu seçmeleri kendilerine olan büyük güveni gösteriyor olabilir mi? Olabilir... Hırs, insanın ayaklarını yerden keser... Ama sonuç "çorap reklamı"ndan farklı olmayacaktır çünkü Recep Tayyip Erdoğan'ın mayası Erbakan ta- rafından yoğrulmuştur. Minareleri birer süngü olarak gören Erdoğan için demokrasi bir amaç değil araçtır ve istanbul'daki belediye başkanlığı sırasında referan- sının şeriat olduğunu kanıtlamıştır... Bugün aynşmış gibi görünen taraflar "amaç" aynı olduğu için günü geldiğinde yine birleşecektir... Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Yanna ilişkin senaryolan çoğaltmak olası... Bu arada senaryolara başka bir açıdan da bakıla- bilir... Meclis'in yeni çalışma düzeninde partilerin ge- nel kurulda konuşma süreleri olabildiğince kısaltıldı... Fazilet'in kapatılmasıyla bağımsız kalan milletvekille- ri kürsüyü daha çok kullanmak amacıyla iki değil, üç partiyle siyasete devam ederse kimse için sürpriz ol- masın... Erbakan "muhalefef'i iyi bilir ve "yenilik" ge- tirebilir... SESSİZ SEDASIZJ!) NURÎKURTCEBE M/Ul GLU/£A/UK M/İLf Yüksek Yerilim Hattı erdincırtkui" yahoo.com Dervış'e önenler-2: llgiyı arttırmak için TL'yı FB, GS ve BJK renklenyle basalım! Lozan ve annlıklar sorununun çözümü Türkiye'de olaylar o denli hızla ge- lişiyor ki hepsine birden yetişmek kolay olmuyor... Haziran başında ^ Istanbul'da düzenlenen bir sem- pozyumda olduğu gibi... Sempozyumu Alman Heinrich Boll Vakfı ve Ingiltere Konsolosluğu'nun desteği ile Istanbul Barosu düzenle- di. Umarız birgün istanbul Barosu1 nun desteği ile aynı sempozyum Berlin ve Londra'da da düzenlenir! İstanbul'daki sempozyumun konu- su" Azınlık Haklan"ydı... Oturumlardan biri "Lozan Antlaşmasf üzerineydi... Bir başka oturumda "Türkiye'de Azın- lıklar Sorununun Çözümü" masaya yatırıldı. Sanki, Lozan Antlaşması yürürlük- ten kalkmış, Türkiye'deki azınlıkların £•*. hakları için yeni bir anlaşma imza- •4* lanacak, onun taslağı görüşülüyor! $$! Sanırsınız ki Lozan'da belirlenmiş ^ azınlıklar dışında Türkiye'de başka - azınlıklar da var ve onların hakları saptanıyor... Yabancı vakıflar, yabancı konso- losluklar ve hatta demokrasi için her şeyi yapmaya hazır baro yöneticile- ri için bu sempozyum "uluslararası" ve hatta "ulusalüstü" bir başarı sa- yılabilir... Ama acı olan yanı... Savaş alanında kazandığı bağımsızlığını Lo- zan'daki diplomasi savaşıyla emper- yalizme kabul ettiren Büyük Millet Meclisi'nin kurduğu Türkiye Cumhu- riyeti'nin de bu sempozyumda Vol- kan Vural adında bir büyükelçi ile temsil edilmesidir... ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCİ Yalova'da '2 Yıl' Beklenebildi... Büyük depremden bu yana kim bilir kaç kez yazdık, söy- ledik: "Temel sorun, sadece rantı gözeten yer seçimleri- dir... Riskli arazüere bile yo- ğun ve yüksek yapılaşma ola- nağı sağlayan keyfi imar yet- kilerine artık bilimsel bir de- netim getirmek kaçınılmaz- dır..." Ne var ki Bayındırlık ve Is- kân Bakanlığı'nın deprem son- rasındaki "yeniyasa kurmay- lan" (yani, Yüksek Fen Kuru- tu. YFK) bu kaçınılmaz görev- ien 2 yıla yakındır sürekli "ka- çınıyor"lar... Onlar için bir yapırun "nere- de" ve "kaç kath" yapıldığı çok önemli değil... Yeter ki şu "mucizevi kurtarıcılar" ola- rak ilan ettıklen "yapı denetim şirketleri" inşaatlan kontrol etsinler... Böylece "imar ran- tı piyasası" yine devam etsin; hatta buna bir de "denetim ti- caretinin rantı" ekleniversin... ••• YFK'nin işte bu "önceliği" yüzünden, yapılaşmada "yer seçimini" (planlamayı) artık bir disipline bağlaması bekle- ne çare: "imara yasaklanmış Hazine arazilerindeki kaçak yapıları parayla arsa tapusu- na kavuşturmak..." olunca. halkımızın ünlü "imam-cema- at" formülü derhal işlemeye başladı \ e "yerel ekonomile- rin" de kurtuluşu bir kez daha "imar kazançlarına" bağla- nıverdi... ••• Işte. böylesi "Türkiye'ye öz- gü" bir deprem sonrası sürecin tipik örneği son günlerde " Ya- lova"da gözleniyor... Zemin yapısındaki uygunsuzluk yü- zünden depremin felakete dö- nüştüğü yerlerarasındaki "Ha- cımehmet Ovasfnın yeniden "çok kath yapılaşmaya açıl- ması" kentin gündemınde... Oysa bu ovanm inşaat için "çok riskli" olduğu, bırakın "1999 dersini", ta 1894'teki büyük tstanbul depremini an- latan Atina Rasathanesi Mü- dürü Aqinitis' in ünlü raporun- da bile yazıh... 1980'lerdeki planlama çalışmalannda da "Buraya 2 kattan yüksek bi- na yapılamaz" diyen mimar Ersen Gürsel. izleven \illan ise Yalova'da deprem enkazıyla da "denizi" doldurmuşlardı... nen "yeni imar yasası" da ge- ciktikçe gecikiyor... Bubekle- yiş. giderek "nasıl olsa yakın- da çıkmayacak" şeklindeki yaygın kanılara da dönüşünce. kirni "depremzede" belediye- ler yeniden "kıpırdanmaya" başladılar... Depremi izleyen aylardaki "suçlulukpsikoloji- si" içerisinde. kendiliğinden "vazgeçer" gibi göründükleri "denetimsiz imar yetkileri- ni" yavaş yavaş anımsar oldu- lar... Buna, yine YFK'nin "Önemli olan plan değil, in- şaatlarınızı sağlam yapın..." şeklinde özetlenebilecek genel mesajının verdiği "cesaret" eklenince, binalann katlannı arttıran imar planı "tadilatla- rı" (değişiklikleri) belediye meclisgündemlerindeki "dep- rem öncesi itibarını" yeniden kazarmaya başladı... Hele son "ekonomik krizi aşmak" için de koskoca hü- künıeun (onca deprem yıkımı- na ragmen) bulabildiği yegâ- şöyle özetliyor. "Sonra bizim planı bir kenara ittiler; 1987'de elma bahçelerini de yok edip dere yatağına apart- manları dizdiler..." 1999 depreminde o apart- manlardan 265'i yıkıldı, 5OO'ü de hasar gördü... YFK'nin ge- nelgeleri, hasar görenlerin "sağ- lamlaştırılmalarınf (!) sağ- layınca diğer arsalar için de "emsal" (örnek) oluşturdular... Şimdi de aynı ovanın 2 kat de- ğil, o sağlamlaştırılan apart- manlar gibi çok kath yapılaş- ması "dayatıhyor"... Sözün kısası. ülkemizi tutsak ettikleri "toprak rantı düze- ni", acımasız aymazlığı yü- zünden Yalova'da ancak 2 yıl dayanabildi... Bu başıboşluğu durdurması için umut bağladı- ğımız yeni imar yasası ise sa- kın Yalova'dakine benzer ni- yetlerin bir an önce "gerçek- leşmesi" için "erteleniyor" ohnasın!.. Oekincifn cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DÜMA BEHÎÇAK behicakia turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI KEDİ LEVO APTİLtKA Mtt 1/MERHAaA.BENı HATıKt-ADiNfZ Mt r>, BU DEDİKLlRÛİ Ö İYİ 0ZAM4H SOSYALİ3M YMM/V TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 27 Haziran SOKOLLU MEHMETPASA SADÛAZAMOLDU 1S65'TE BUSUAI, ÜNLÜ OSMANLI D£VL£TAPAMJ SOKOUM MEHMST FHŞA, PA0İŞAH I.SÜLErMAMQ£AtXINÎ} TARfiPIN DAN SAPKAZAA4UĞA GETİRİLDl. BOŞNA'NtN SOKOLOVrç K£mjMDEU(şiMDİICj YUGOSLAVTA') BİR UKLİSriYAM ÇO- CUĞU OLAKAK P£V$l'&C£H "BAYO*, MÛSLÛMAN YAPILARAIC MEHMET AOfNI ALMIŞTt. EDİKNE SA- KAYt 'N0A BSıriM VE ÖGB£kJİM 6ÖRPÛ£T£il/ SOM- RA TVPKAPf SARAY/'NA YOUANMlÇTI.OHAOA SUL- TAN SÜLEYMAAI'tN DİUCATİNİ ÇEKBBEK., GİTTİKÇE YÜK££L£fiJ GÖ/SEt/LEEe ATKNMtŞTt. SAD&AZAM RAK ÜÇ PAPİŞAH(I. SÜLEYMAfJ, K-SELİM,M- Mci- JSAr') ZAMANfNPA~HİZMET YEfSECEK OLAN SOKOLLU MEffMET PAÇA, ASKC~ " OEN ÇOK, POUTİKACS YÖNÜYLE Rl KA2AMACAKTHS.. ANKARA 11. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2001/159 Davacı Tahir Yüksel'e velayeten Alı Yükset vekili tarafindan davalı Nüfiıs Müdürlüğü aleyhine açılan ıstm düzeltılmesı davasının ya- pılan duruşmast sonunda, Çankın ili, Atkaracalar ilçesı, KıranMah. C: 3? H: 2O'de nüfusa kayıtlı Alı ve Hülya'dan olma 25.11.1985 d.lu Tahir Yüksel'ın Tahir ismıne Ahmet ilave edilerek Ahmet Tahir olarak düzeltilmesine. nüfusa Ahmet Tahir Yüksel olarak tescilıne ka- rar verilmiştir. Mahkememizden venlen 24.05.2001 gün ve 2001/159 esas, 2OO1İ37 karar sayılı tashih kararı ilanen teblığ olunur. 5.6.2001 Basın: 36689 PANO DEMZ KAVUKÇUOGLU 'Kaz mıyız Lan Biz?,•• Edirne-istanbul otoyolunda, Mahmutbey gişe- lerinin önünde arabasından fırlayıp "Kaz mıyızlan bız?.." diye bağıran orta yaşlı adam, orada bulu- nan ve yüzde 200'lük "asfalt haracı "nı duyup, ka- nı beynine sıçrayan herkesin hissine tercüman ol- muştu aslında... Eşi ile iki küçük kızı da araba- dan inmişler, öfkeli babalarını susturmaya çalışı- yorlardı. Ama susmuyordu adam... "Yeferfc>e yo- lunduğumuz!.." Sonra arkasında birikmeye baş- layan, klakson çalarak yol isteyen sabırsız sürü- cülere dönmüş, gırtlağının olanca gücüyle "Allah belanızı versin sizin..." diye bağırmıştı, "bu kafa- nızla daha çok yolarlar sizi..." • • • Gerçekten de ellerine geçen her fırsatta "yo/u- yoriardı"bizi... "Benzin"deyipyoluyorlardı. "Tüp gaz" deyip yoluyorlardı. "Tütün" deyip yoluyor- lardı. "Telefon" deyip yoluyorlardı. "Otoyol" de- yip yoluyorlardı... Bizler de sersem kazlar gibi yolduruyorduk kendimizi... Hep boyun eğerek, hep susarak, hep öfkemizi bastırarakyolunuyor- duk... Mahmutbey-Selimpaşa arası 60 kilometrelik otoyolun geçiş ücreti bir gecede 1 milyon liradan 3 milyon liraya, yani 2.60 Amerikan Dolan'nayük- selmişti. Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da ve daha birçok Avrupa ülkesinde otoyollar ücret- sizdi. Otoyol ücretinin en yüksek olduğu Italya'da ise 60 kilometrelik yola ödenen ücret ise yalnız- ca 0.90 Amerikan Doları'ydı... Ortalama yıllık ge- lirleri bizim 10 katımız olan Italyanlar, aynı kara- yolu hizmetine bizim ödediğimizin üçte birini ödü- yoriardı... • • • Otoyoldaki öfkeli adam, arkasında biriken sa- bırsız kalabalığın suskunluğuna isyan etmekte haklıydı... Ama onların da yapabilecekleri pek bir şey yoktu... Insanlar seslerini biraz yükselttiler mi sopalanıyorlardı çünkü... Dahadün, "toplusöz- leşme"ye, "greve" yer vermeyen "Memur Sen- dikalan Vasas/"nı protesto etmek için Ankara'da yollara dökülen memurların üzerine boyalı sular sıkılmış, gaz bombaları savrulmuş, sis bombala- rı atılmıştı. Hak arayan insanlar coplanmış, yer- lerde sürüklenmişti... Türkiye'de ne yazık ki böy- leyürüyordu işler... Döverek, yerierde sürükleyerek, üzerimize su sıkarak alıyorlardı, elimizdekini avcumuzdakini... Birileri ülkeyi soyuyor, batağa sürüklüyor, ama veren, yolunan hep bizler oluyorduk... O sersem kazlar bile bizden daha şanslıydılar... Bir kez yo- lunuyortardı... • • • Bu koşullar altında Amerika Birleşik Devletle- ri'nin Türkiye için öngördüğü bin kişilik göçmen kontenjanına tam iki milyon kişinin başvurması şa- şılacak bir şey değildi... "Ya sev ya terk et!" di- yen "milliyetçiler"\n iktidarında yaşı 18'in üzerin- deki yetişkin nüfusumuzun yaklaşık yüzde 5.8'i bir daha dönmemek üzere Amerika'ya gitmek is- tiyordu. Avrupa, kapılarını açacak olsa daha ni-, ce milyonlar yollara düşecekti... Ülkesinden soğutmak, yurduna arkasını dön- dürmek bir insana yapılabilecek en büyük kötü- lüklerden biriydi... Fakat gözünü iktidar hırsı bü- rümüş, ellerindekini bırakmamak için direnen ye- teneksizler insanlan yolarak, ezerek, döverek bu- nu da başarmışlardı sonunda... Umudunu yitir- miş milyonlarca insan Türkiye'den "kaçmak" is- tiyordu. Bu isteklerıni yabancı ülkelerin elçilikle- ri önünde uzun kuyruklar oluşturarak, formlar doldurarak dile getiriyorterdı... Bir siyasal iktidar için bundan daha büyük bir utanç olabilir miydi? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu" tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sürekli ola- rak kalan, da- imi.2/Sarhoş, mest... En ka- lın erkek sesı. 3/ Şaşma belır- 4 tenbirünlem... Osmanlı do- nanmasuıda tümgenerale eş birrütbe. 4/Bır 8 kuruluşa, bir „ 1 2 3 4 5 6 işletmeye ge- rekli olan eşya, araç 1 ve gereçlerin tümü. 5/ 1 Pj Halkedebiyatışiirtür- 2 lerinden biri... Evler- de oda kapılannın açıl- . dığı genişçe yer. 6/ Düşünce... Bir şeyın fiyatını arttırma. II Ses... Üstü kapalı ola- rak anlatma... "Gö- zümde bir damla — 9 denız olup taşıyor" (Ö.B. Uşakh). 8/ Divan edebi- yatının en uzun şiır türü. 9/ Eski ve bılinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanılan deyım sözü... "Yakın arkadaş. dost" anlamında argo sözcük. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Su bulunmayan yerde su niyetiyle toprak. kum gibi şeylerle aptes alma. 2/ Japonya'da bir kent... Mi- marlıkta "sahın" anlamında kullanılan sözcük. 3/ Kripton elementinin simgesi... Küçük erkek kardeş... Bir nota. 4/ Ufak bahçe çapası. 5/ Sonuçsuz. başa- nsız... Uzun ve yorucu çalışma. 6/ Matem... " — - Gardner": ABD'li aktris. II Ağır, sert ve siyah renk- li tahta... Küçük mağara. 8/ Hızmet hayvanlarının ayağına çakılan demir... Afrıka'da bir ülke. 9/ Pey- nir, et, balık, turşu, asma yaprağı gibi yıyeceklerin, bozulmaması için içinde tutulduklan tuzlu su. ff KUTLAMA ^ KOOP C Yonetim Kurulu uyesi, gazeteci yazar, ÜMİT ZtLELt ile eşi SONGÜL ZlLELfnın kızları dünyaya geldi. ÜMİTSU'ya sağlıklı uzun bir ömür diliyor, Zileh ailesini kutluyoruz. KOOPC V
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle