14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 2001 ÇARŞAMBA ÖÜ/ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] 3 0 Haziran-l Temmuz2001 tarihınde Cumhuriyet Halk Partısi 29. Olağan Kurulta- '.ı, Ankara Atatürk Spor Sa- ionu'nda toplanacak. "Baa- lannın CHP'de yine mi ku- rultay var?" dıve bıyık altından gül- düklerinı görür gıbi oluyorum. Gerçek anlamda kurultay yapabıl- mek, bir sıyasal parti için yüz akıdır. 1919'dan2Ö01 Haziranı'nadeğinCHP, 29 olağan ve 11 olağanüstü kurultay gerçekleştirmiştır. Kurultay sayılan bı- le, bır başka sıyasal partinin yaşamın- da kolay kolay erişemeyeceğı basamak- lan göstermeye yeter de artar bile. Bu süreçte kuşkusuz mutlu günleri olduğu gibı. çok karamsar tablolann çızıldığı kurultaylan da olmuştur. Ama bunca zaman ayakta kalabilmek, ona kayıtsız koşulsuz gönül verenlerin desteğiyle gerçekleşmıştır; unutmayalım. Türkıye Cumhuriyeti tarihinde ku- nıltay sözcüğü, neredeyse CHP ile eşan- lamhdır. Çünkü siyasal arenada yanız CHP kurultaylan gerçek anlamda par- ti sorunlannm tartışıldığı, gerektiğinde yönetıcilenn acımasızca eleştınldiğı hatta genel baskanın seçimle değiştiril- diği toplantılardır. Çok kısa süre önce yaşadığımız DSP Kongresi(onlannki kurultay değıl kong- redir) yutturmacasına, bu yüzden kurul- tay demek haksızlık olur. Eleştirmek şöyle dursun, aday olmak ıçin ızin ala- mayan Sayın Sema Pişkinsüt, kürsüye bile yaklaştınlmadı. Öbür siyasal par- tilerin genel başkan ve üst düzey yöne- tim organlannın seçimi içın yapılan top- lantının adı, kurultay değil. büyük kong- ' redır. Öncelıkle CHP ve kurultay. bu yüzden aynlmaz ikilidir. Öte yandan CHP kurultaylan Türkiye Cumhuriye- 'de Kurultay Var... *' *% W)f. Dr. Mustafa ÖZYUKT uiudağ üni., nP ti 'nin gelecegine yöneiık,programlann Kemal Ankara'da yayımlanan gazete- ve uygulama yöntemlennfn ortaya atıl- dığı, ülke sorunlanilıB'cnine boyuna tartışıldığı, kilometre taşı sayılan önem- li toplantılardır. Öraeğin ŞemsettinGü- nahay'ın divan başkanlığını yaptığı 21 Mayıs 1956'datoplanan 12. kurultay, ana- yasa değışikligi, antıdemokratik kanun- lann kaldınlması, anayasa mahkemesi kurulması, seçim sisteminin değiştiril- mesı, üniversite özerkliği, basın özgür- lüğü, ispat hakkı. tarafsız yönetim, me- mur statüsü ve güvencesi, tarafsız rad- yo, işçiye grevhakkı, yolsuzhıklar ve ha- yat pahahhğının önlenmesi gibi kav- ramlann tartışıldığı ve daha sonra bun- lann 1961 Anayasası'ndayeralmasının sağlandığı 'kurultay'dır. Işte bu yüz- den her Türk vatandaşı, CHP kurulta- yından az ya da çok etkilenmiştir. Ku- ruluşundan bu yana geçen 82 yıl ıçin- de siyasal, sosyal ve kültürel etkinlik- lerin hep odak noktası olmuştur CHP. Türkiye Cumhuriyeti 'nı kuran çağa ya- kışır (modern) anlamda devrimleri ta- nıtan, demokrasinın kök salmasını ve sosyal demokrasinin yerleşmesini sağ- layan partidir CHP. Işgale karşı ulusal dırenişı öngören ve geçici bir yönetim bıçimi getiren Srvas Kongresi, devlet kuran parti kişıliğine kavuşruran CHP'nın da ılk kurultayı sayılır. Tüm ulusal güçlerin bir araya geldiği kong- re, bu niteliğiyle CHP'nın "halkçıhk" ilkesinın temelinin atıldığı yerdir ayru zamanda. Lozan Konferansı'nın sürdü- ğü günlerde 6 Aralık 1922'de Mustafa lere verdiği demeçte ilk kez parti kur- ma düşüncesinden söz etmiştir. O gü- ne değin oluşturmaya çalıştığı "halkçı- hk" ilkesinin parti kuruluşunda önem- li dayanak noktası alınacağını da bu de- mecine eklemeyı unutmamıştır büyük kurtancı. Ashnda 1 Nisan 1921 günüka- zanılan Ütinci Inönü Zaferi'nden sonra TBMM içindeki çekişmeler sonucu or- taya çıkan gruplardan Mustafa Kemal'in başı çektiğı Müdafaa-i HukukGrubu, CHP'nin çekirdeğını oluşturmuştur. 20 Kasım 1923 günü Halk Fırkası Reisi UmumiVekiliısınetımzasıyıla tüm Mü- dafaa-i Hukuk Cemiyeti merkezlerine gönderilen genelgeyle bir ihtilal örgü- tü olan Müdafaa-i HukukCemiyeti, ar- ük bır 'siyasal parti'ye dönüşmüş ol- maktadır. Daha sonra Halk Fırkası'nm adı 10 Kasım 1924'te Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirilecek ve 9 Ma- yıs 1935'te toplanan 4. kurultayda ise partinin adı "CumhuriyetHalk PartisT olarak kesinleşecektir. 15 Ekim 1927 gü- nü Büyük Millet Meclisi salonlannda toplanan CHP 2. Kıındtayı, savaş son- rası yıllann dökümünün yapıldığı ve izlenen sosyo-ekonomik politıkanın sis- temleştirilmeye çalışıldığı bir kurultay olmuştur. îkinci Kurultay'ın sonunda Cumhuriyet Halk Partisı, 'dört ok'uy- la siyaset sahnesinde yerini alırken önemli üç de belge bırakmıştır " Büyük Nuruk, CHP Nizamnamesi ve Genel BaşkanhkBüdirisr CHP 3. Kurultayı, 10 Mayıs 1931 gü- Fak. Öğr. Üy. nü başladığında "devietçi'' girişimler henüz geçiş dönemındedir. Kurultay'da 1927-1931 dönemine iüşkın raporu oku- yan Ismet Paşa da sözlenni şöyle biti- rir. "Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devietçi, laik ve inküapçı fikriyanmız, geçen dönemde olumlu eserkriyle mu- vaffak olarak çahşnuşür. Geçen kurul- taydanberibaşhcaicraatımızbunbrdnf 3. kurultay, Recep Peker'in ata ok sim- gesine (sembolüne) soktuğu altı ilke, CHP tüzük ve programına girmiş, par- tinin "Altı Ok"u tamamlanmıştır. 26 Aralık 1938 günü toplanan CHP 1. Olağanüstü Kurultayı, Inönü'nün tar- tışılmaz ve sarsılmaz iktıdannm belge- lendiği kurultay olmuştur. Bu kurullay- la Inönü, CHP'nin "değişmez genelbaş- kanT ve Türkiye'nin "miHi şePidir. 16 Ekim 1981 günü Milli Güvenlik Konseyi'nın siyasal partilerin kapatıl- masına ilişkin yasayı kabul etmesiyle 62 yıllık CHP tanhi son buluyordu. Türk siyasal yaşamının olmazsa olman olan CHP, dokuz maddeden oluşan bir bil- diriyle tarihe gömülmek ıstendı. Ancak yasaklann kalkmasının ardından CHP'nin yenıden açılış kurultayı olan 25. kurultay, yine bir 9 Eylül günü (1992), Atatürk Spor Salonu'nda top- landı. 12 Eylül öncesi 1979'da son ku- rultaya katılan 1538 delegeden 1338'i salonda yerlerini almışn. Bu kurultay- da Deniz BaykaL Atatürk, tnönü ve Ece- vit'ten sonra CHP'nin dördüncü genel başkanı seçıldi. 1980 sonrasında har vurup harman savurma ahşkanhğuu ycrieştirenbatak- çı poiitikalara ortak olmamış tek parti CHFdir.Bu süreçte, CHP, yalnız elh dört (54) günlük seçım hükümeti dışında, iktidan hıç paylaşmamıştır Bu yönüy- ledevatandaşm gözünde CHPtemiz, ba- tağa bulaşmamış, hortumlama, birbir- lerini aklama veyolsuzluklan örtbas et- me yanşmda oy vermeyen tek parti ko- numundadır. Bu ıflas pohtikasında son noktayı ko- yan ve ülkeyi ekonomik çıkmaza sürük- leyen koalisyon ortağı partilerin ne ya- pacaklannı bilemediklen, başı kesık ta- vuk gibı, bir oraya bir buraya çarptık- lan için de bocaladığımız karamsar gün- lerde gerçek sosyal demokrat kesimin temsilcısi CHP'nin sıkılmış yumruk benzeri tek vücut olması beklenirken ki- şileri gerekçe göstererek solda yeni ara- yış peşinde koşmak. bence gerçekçi bir yaklaşım sayılmaz. Sıyasal tarıhimize geriye dönüp şöyle bir baktığımızda, partilerinde umduğunu bulamayanla- nn, lider hegemonyası olmadığı "kad- ro hareketine'" dayalı parti kuranlann ba- şanlı olduğunu gösteren tek bir örnek yoktur. Solda bölünmüşlük, ülkeyi ba- tıranlann ekmeğine yağ bal sürmekten öteye yarar sağlamaz kanısmdayım. Iş- te bu İcoşullarda toplanan CHP 29'un- cu Olağan Kurultayı, her şeyden önce ülke sorunlanna çözüm üreten, önü- müzdeki yıllarda tek başına iktidar ol- duğunda neler yapacağını tüm açıklığıy- la ortaya koymak içın iyi bir fırsat ya- kalamıştır. 1956 Kurultayı'nda alınan ka- rarlann 1961 Anayasasfnda yer aldığı gibi, 29. Kurultay sonuçlannın da, Tür- kiye Cumhuriyeti'nin ekonomik ve sos- yal değişimine ışık tutacak nitelikte ol- ması en içten dileğimizdir. ARADABİR GÜNDÜZ AKGÜL Emekli Cumhuriyet Savcısı Yanıtlar Gerekçe'ye Aykırı... Iki yılı aşkın bir yargılama sonu- cu, Anayasa Mahkemesi 22.06.2001 tan- hindeFazıletPar- tisi'nin kapatıl- masınakararver- di. Her parti ka- patmada olduğu gibi bu kez de hukukçular, siyasi parti başkanlan, medyakö- şe yazarlan, bilim adamlan bu konuda bırbırı ile çelişen açıklamalarda bulundular. Kimılerı Fazilet Partisi'nın kapatılmasını demokrası açısından uygun görmezken kimileri ise rejim açısından tehlıkeli gördükJerı bu partinin ka- pâtılması konusunda Anayasa Mahkemesi'ne destek verdıler. Bu tartışmalann daha uzun sü- re devam edeceği anlaşılıyor. Bu yazıda, konuya Fazilet Partisi mensup- lartnın verdiklen demeçler (beyanlar) açısından yaklaşarak ve kimi demokratlann görüşlerine değinerek kendi görüşlerimı açıklamak istıyo- rum. Necmettin Erbakan'ın siyasal Islamı te- mel alan göruşleri doğrultusunda kurulan ve 1971 yıhnda Anayasa Mahkemesı'nce kapa- tılan Milli Nizam Partisi, 12 Eylül 1980 aske- ri harekât sonrası kapatılan Milli Selamet Partisi, 1998 yılında Anayasa Mahkemesı'nce kapatılan Refah Partisi ve son olarak Ana- yasa Mahkemesi'nce kapatılan Fazilet Par- tisi'nin kapatma gerekçelerinde ortak payda, 'laik cumhuriyet ilkelerine aykın davran- mak'tır. Durum Yüksek Mahkeme'nin karartarı ile bu şekilde saptanmışken hâlâ bu partilere mensup olanlar, "Biz vaten hainliğiyapmadık, biz çeteler kurmadık, biz bankaları hortum- lamadık, kapatılmamız demokrasinın bir ayı- bıdır" biçimınde söylemlerde bulunarak her za- man amaca ulaşmak için araç olarak kullan- dıklan demokrasinin kanatlan altına stğınmak ıstiyoriar. Anayasaya ve yasalara aykırı davranma- yan, mevcut anayasal rejimı koruyan ve kol- layan ve demokratik siyasi hayatın vazgeçil- mez unsurlan olan siyasi partilerin birtakım si- yasi nedenlerle kapatılması elbetteki bır de- mokrası ayıbıdır. Kapatılan bu partilerin tüm mensuplanna soruyorum. Partilerinizin ka- patma gerekçelerinde vatan haini olduğunuz, çete kurduğunuz, banka hortumladığınız ve benzeri bır suçlama olduğunu anımsamıyo- rum. Televizyonlara çıkıp; "Biz bu suçlan iş- lemedik ama, laik cumhuriyet rejimi konu- sunda da bir tehlike oluşturmadık" dıyebilir misiniz? Eğer diyebili- yorsanız, yetkili ağızlardan çıkan; - "MSP'ye oy vermek, biz din düşmanlığı iste- miyoruz demek- tir" sözü ile de- mokratik siyasal hayatın vazgeçil- mez öğeleri olan öbür siyasi partileri din düş- manı gibı gösteren söyleme, - "İhtilal gelecek, kanlı mı olacak kansız mı olacak" sözü ile kanlı bir rejimin haberini ver- mek söylemine, - "Kubbeler miğferimiz, minareler süngü- müz" sözleri ile siyasi Islam rejimini çağnştı- ran söyleme, - "Kan dökülecek fıstık gibi olacak" sözle- ri ile yine kanlı bir ihtilal çağnşımına davetiye çıkarma söylemine, "Türkiye, sütû bozuk bir 28 Şubat sûrecin- den sonra geldiği noktada bugün debeten- mektedir, çırpınmaktadır. Bunu aşmakzorun- dayız" sözleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri'ni he- def gösteren söyleme, - Devrim yasalan yürüriükte iken ve Türki- ye laik bir cumhuriyet rejimi ile yönetilirken te- settüriü bir bayanı milletvekili seçtirerek ve o haliyte Büyük Millet Meclisi'ne sokturmaya çalışarak, bu yasalan ve rejimi hıçe sayma hareketinize ve çoğaltılması olanaklı olan bun- lara benzer söylem ve davranışlannıza, somut ve ınandıncı yanıtlar vermeniz gerekmektedir. Kapatma kararianna gerekçe oluşturan ey- lemleri bir yana bırakarak şu anda Türkiye'nin gündemini oluşturan olumsuz durumlan kür- sülerden dıle getirip yurttaşlaria alay etmeni- ze katılmak olanaksızdır. Ülkemizde 5 milyon oy potansiyeline sahip bir partiyi siyasal arenada görmek hepimizin arzusudur. Bu partiye oy veren iyi niyetli yurt- taşlarımızın incinmesini, üzülmesini hiç kim- se istememektedir. Tek isteğimiz, bu partinin de mevcut anayasal düzene uyması, laikliğe ve Atatürk devrimlerine karşı tavır almama- sıdır. Demokrasilerde liberal sağ tutucu (mu- hafazakâr) sağ ve sol kanatlann olması demok- rasinin olmazsa olmaz koşuludur. Hiçbir de- mokratik rejim, kendini yok etmeye çalı- şan totaliter rejimlere izin vermemekte- dir. Güzel yurdumuzda bu müşterek payda- lan yakalamak varken başka yollar denemek elbette sıkıntı yaratacaktır. Aydın ve demok- rat insanlar parti kapatmayı eleştirirken bu doğrulan göz önünde tutarlarsa daha objek- tif davranmış oluriar diye düşünüyorum. Deprem Dede: Işıkara Kemal OCAK Emekli MEB Müfettişi B in dokuz yüz kırklı yıl- lann sonunda Artvın ılinin o orman ve dağ köyünden Yusuf de- dem yılda iki kez bize özlem gi- dermeye ve tütün almaya gelırdi. Bedensel yapı olarak, kaş-göz olarak, hoşgörü olarak, Deprem Dede'ye çok benzerdi. Ilİc kez TV'de Prof. Dr. Ahmet Mete Işı- kara'yı görünce ona büyük bır hayranlık ve saygı duydum. Çün- kü o, bana yıllar önce "Yaban" ro- manındakı olay kahramanının ağ- zından aydınlann sorgulamasmı anımsatmıştı. "Anadoluhalkmınbirruhuvar- dı,nüfuz edemedin. Bir kafası \-ar- dı ayadınlatamadın. Bir vücudu vardı, besieyemedin. Üstünde ya- şadığı bir toprak vardı işleteme- din. Şundi elinde orak hasada gel- mişsin. Ne ektin ki ne biçeceksin? Sana ısrırap veren bu şe>. senin kendi eserindir." Gerçek şuki, aydınlanmız, yö- neticilerimiz ve siyaset adaml- manmız bugüne dek halkımızın sorunlanna yeterince çözümler üretememişlerdi. Bir de bugün Fransa'da ulus devlet savunulur- ken ülkemizin bazı aydmlan kü- reselleşmenin sarmalına ve tutku- suna girerek ulusal dilı. ulusal kültürü ve ulusal düşünceyi ve ulus devleti insafsızca tartışmaya açmışlardı. Ama bütün bunların yanında 17 Ağustos'tan sonra sevindirici bir gelişme olmuştu ve yetkin ya- şına karşın bir aydın, bir bılim adamı ortaya çıkmıştı. Bursa'da, Izmit'te, Adapaza- rı'nda, Bingöl'de, Hakkâri'de, Muş'ta ulusumuzun çocuklanna depremi öğretmenin yollannı ara- mıştı. Bu serüven sırasmda laik Cumhunyetımızin bır öğretmeni Deprem Dede'ye sormuştu: "Ho- cam deprem CebraiTin yer aitın- dakidamarlancekmesmdenmey- dana gehyornuış-." TV'den bakıyorum, Deprem Dede önce bu söyleme acı acı gü- lüyor, sonra da bir bilim adamı- nın sevecenliğiyle, hoşgörüsüyle ve bılgehğıyle öğretmene yanıt veriyor: "Deprem bir doğal olay- du-.-" Hemen bu haberin arkasından ve başka bir TV kanalında bazı okullann kapatılarak yağmur du- asına çıkıldığı haberini izliyorum. Parmak kadar çocuklar, mavi ön- lükleriyle, beyaz yakalıklanyla, küçücük yüreklenyle, pamuk el- leriyle ve gülen gözleriyle en ön- de yağmur için yakanyorlar. Oy- sa, bizler öğrencilerimıze yağ- murun da deprem gibi bir doğa olayı olduğunu öğretmiştik. Şim- di ben bu olayın bilimsel yönünü tartışmayacağım. Ancak, burada kamu hizmetmin ve kamu yara- nnın engellendiğini, yasaya kar- şı suç işlendiğini düşünüyorum. Bu düşünceden yola çıkarak da Milli Eğıtım Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu'nun ve Teftiş Kurulu Başkanı Bay Cevdet Cen- giz'ın bu iki olay karşısında ne yapacaklannı merak ediyorum. Açıkçası bütün bunlar yıllar önce yapılan bu" planın parçala- ndır ve çağdaş düşünceye, çağdaş eğitime ve çağunıza da ters düş- mektedir. Teokratik devlet özlem- lerinin devinimleridır. Türban öy- küsü de bunlann bir parçasıdır... Işte Deprem Dede, bu çağdışı, bu sapkın, bu bilgisiz insanlann önüne eylemlenyle kaya gibı di- kilmektedir. Türk gençlığının ka- yıtsız ve koşulsuz Türk devrim ilkelen doğrultusunda yetiştınl- mesinı ıstemektedır. Eylemleriy- le yalnız depremi öğretmekle kal- mamakta, bilimsel gerçekleri ver- mekte, dogmalara dur demekte ve ülkemizde tabulan yıkmak- tadtır. Bu arada laik ve demokra- tik Türkıye Cumhuriyeti'nı ve onun çağdaş kurumlannı da sa- vunmaktadır. Doğrusu bu uğurda ve bu yol- da Atatürk \e fnönü'den sonra büyük çaba gösteren ve bu yüce değerlen savunan Sayın Cumhur- başkanımız AhmetNecdetSezer'i burada övgü ve saygıyla anmak istıyorum. Bu konuda ve yeri gelmişken Ankara'da eşini \ e çocuklannı bı- rakıp Van 100. Yıl Üniversite- sı'ne Türk Devnm Tarihi'ni öğ- retmeye giden Prof. Dr. Ünsal Ya- vuz'u da özverisinden dolayı kut- luyorum. Aynca ülkemizde bugün çok Işıkara'lann çıkacağını düşünüyo- rum. O zaman çok geçmeden top- lumumuz, Ulusal Kurtuluş Sava- şımızda olduğu gibi yeniden ve görülmemiş bir gönül bağlanyla bütünleşecek, bu depresyonun ya- rattığı çöküntüleri aşacaktır. Işte Deprem Dede bütün bun- lann önderi, öncüsü ve yol gös- tencisidir. Onu gönülden ve yü- rekten alkışlıyorum. Sen çok ya- şa Deprem Dede PENCERE 23 Yıl Once, 23 Yıl Sonra Faruk BilcHrici'nin "Bilmediğiniz Kemal Derviş" adlı yazı dizisi Hürriyet'te yayımlandı. (Bildirici Cum- huriyet okulundandır.) Yazının üçüncü bölümünde adımı ve resmimi gördüm; meğer 1978 yılında Kemal Derviş'e iliş- kin bir şeyler yazmışım bu köşede... Ben yazıyı unutmuştum; Faruk Bildirici yeniden gündeme getirdi. İyi de etti... • Yıl 1978.. Ecevtt Başbakan.. Türkiye çoğunlukla olduğu gibi ekonomik buna- lımda ve her zaman olduğu gibi IMF ile Dünya Ban- kası devrede... Kemal Derviş Dünya Bankası adına Türkiye için bir rapor kaleme alır. Nesöyler?.. "Sanayileşmenin ertelenmesini" ister.. "Sürekli devalüasyonlara başvunjlmasının zonın- lu olduğunu" dile getirir. "Kimya, temel makine, imalat ve maden işlerne gibi ağır sanayilerden vazgeçilmeli" der.. "Kaynaklarihracatayönelikhafifsanayilerekay- dınlmalıdır" diye öğüt verir.. "Tek bir devalüasyon yapmak çare değildir, de- valüasyon sürekli olmalı" diye akıl öğretir.. Ünlü Economist dergisi, bu raporun Türkiye'ye yaklaşımını şöyle özetler: "Türkıye bölgesinin manavı, kasabı, sütçüsü olursa çok daha iyi olacaktır." • Kemal Derviş ve Sherman Robinson'un yazdık- lan Dünya Bankası Rapoaı'nun haberi Cumhuri- yet'te 24 Ağustos 1978'de yayımlanır; iki gün son- ra bu köşede çıkan yazıda şu satırların altı çizilir "... IMF gırtlağına dek borca batmış bir Türki- ye'nin karşısına dikilip derki: - Sana açtığım kredinin ikinci dilimini vereceğim, ama, sürekli devalüasyonu benimseyeceksin. Ve Türkiye sürekli devalüasyonu benimser, ya- ni görünüşte parasını dalgalanmaya bırakır. Böy- lece yeni sömürgeciliğin enflasyon-devalüasyon yöntemi bütünleştirilir. Enflasyon içerdeki fiyat ar- tışlanyla para babalannın halkı sömürmesi, deva- lüasyon bu sömürünün dışan sağılmasıdır. Bu sü- reci önümüzdeki yıllar için betonlaştırmış bulunu- yoruz." • Peki, sonra ne oldu?.. Ecevit hükümeti yıkıldı; ardından gelen Demirel hükümeti 12 Eylül darbesiyle alaşağı edildi; Dün- ^a Bankası'nın rahlei tedrisinden geçmiş Turgut Ozal ile Kenan Evren'in işbiriiğinde pekişen ikti- dar kuruldu; IMF ve Dünya Bankası'nın bütün is- tekleri yerine getirildi; "sürekli zam-sürekli deva- lüasyon" ekonominin resmi kanununa dönüştü; dış ve iç borç sarmalına dolandıkça dolandık... Sonuç ortada!.. Konu Kemal Derviş değil... Metropollerin ünlü üniversitelerinden yetişmiş her renkten dünya kadar parlak ekonomi uzmanı çeşıtlı ülkelere serpilmiştir... Konu başka... Biz bu gidişle "bölgenin kasabı, manavı, sütçü- sü"bile olamayacağız; 1978'den beri IMF ve Dün- ya Bankası'nın güdümünde geldiğimiz yer burası... Türkiye buna layık mı?.. BAKIRKÖY1. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo 2001/235 Mahkememızce venlen 16 5.2001 tarih, 2001/235 esas, 2001,486 sayıh karar ile Kamıl oglu, 1928 d lu Mehmet Hulu- sı Balhsoy'a eşı Hunye Ballısoy'un vası atanmasına karar ve- nlmış olup, ışbu vası karanna kanum süresi ıçvnde ıtıraz vaki olmadığı takdırde hükmün aynen kesınleşeceğı teblığ yenne kaım olmak üzere ılan olunur Basın. 36625 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo 2001 396 \'esayet Mahkememızce venlen 12 6.2001 tanh, 2001/396-441 E K. sayılı karar ile MK 355 maddesı gereğınce Emınönü Ni- şanca Mah. C 24, HN 329'da nüfusa kayıtlı Kamil ve Ayşe kızı Fatma Umran Estı vesayet altına alınarak, kendısıne Ka- mıl Kaya vası tayın edılmıştır. Keyfiyet ılan olunur. 17.4.2001 Basrn 36S92 HER YONDEN KAZANACAKSINIZ... TEK TAKSITTE % 1 ODUL Bu kampanya 31.07.2001 tarihine kadar geçerlidir. VaillanlSICAK BİR FİKİR İSTANBUL MERKEZ SATIŞ DANIŞMA : Şemsettin Günaltay Cad. No: 209 81080 Erenköy - istanbul Tel: (0216) 302 02 24 (Pbx) ANKARA BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ SATIŞ OANIŞMA : Esenboğa Yolu 13 Km. Tabaş Benzinliğı Arkaşı Cemilbey Sok. No. 10 Pursaklar - Ankara Tel- (0312) 328 79 40 (Pbx) v. / BURSA SERVİS VE EĞİTİM MERKEZİ SATIŞ DANIŞMA : Kükürtlü Mah. Oulu Cad. Dıniz Apt. No: 11 Sırameşeler - Bursa Tel- (0224) 234 27 27 (3 Hat) ESKİŞEHİR SERVİS VE EĞİTİM MERKEZİ SATIŞ DANIŞMA : Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Cad No 51/A Eskışehır Tel. (0222) 221 77 09 - 230 21 10 İZMİT SERVİS VE EĞİTİM MERKEZİ SATIŞ OANIŞMA : Kadıköy Mah Atatürk Bulvan 67/B Izmıt Tel. (0262) 323 55 93 (3 Hat) e-mail: [email protected] tr Vaillant bir ^ ) a d v a n t a g e üye kuruluşudur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle