Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2001 PAZAR
8 HABERLER
Resimde dünya
ikincisi oldu
• DİYARBAKIR (AA)
Diyarbakırlı Işıl Varol,
Japonya'da dûzenlenen
"8. Uluslararası Dünya
Çocuklan Resim
Yanşmasf'nda ikinci
oldu. Diyarbakır Özel
Diken îlköğretim Okulu
8. sınıf öğrencisi olan
ve İzmir St. Joseph
Lisesi'ni kazanan Varol
(13), bunedenle çifte
mutluluk yaşıyor.
Resım öğretmeni
Lerzan Saya'nın
tavsiyesi üzerine,
yanşmaya katıldığını
belirten Varol, ressam
olmayı amaçladığını
söyledi.
İşçi taşıyan
kamyon devrildi
• KARS(AA)-Kars'ın
Kağızman ilçesinden
Tuzluca ilçesine bağlı
Incesu Köyü'ne kayısı
toplamaya giden işçileri
taşıyan Reşat Atış'ın
kullandığı 36 KA 678
plakalı kamyonet,
Kesikköprü Köyü
yakınında devrildi.
Kazada 39 kişi
yaralandı.
Yaralananlardan 15 kişi,
Erzurum ve Kars'taki
çeşitli hastanelerde,
24'ü de Kağızman
Devlet Hastanesi'nde
tedavi altma alındı.
85 bin steplin
tutanöç
• LONDRA(AA)-
tngiltere'nin
Manchester kenti
yakınlanndaki Gorton
kasabasında yaşayan 41
yaşındaki Elizabeth
Chamberlain adlı kadın,
Türkiye'ye evlenmeye
gittiğini sandığı 53
yaşındaki Türk sevgilisi
Ahmet
Kuyumcuoğlu'ndan "öç
almak için", ona ait 85
bin sterlini kanala attı.
Manchester'da görülen
davada suçu kabul eden
kabul eden
Chamberlain'in "şartla
salıverilmesine" karar
verildi.
AbdüBıamtrin
özel vagonu
• ANKARA(AA)-
Türk halkından
toplanan paralarla hac
yolunun kısaltılması
amacıyla geçen yüzyıhn
başında yaptınlan Hicaz
Demiryolu'nun
Şam'daki istasyonunda
bulunan Osmanlı
padişahı 2.
Abdülhamit'in özel
vagonu, Suriyeliler
tarafından bar olarak
kullaruhyor. Son derece
bakımsız olan tarihi
vagonun bir bölümü
"Hicaz Bar" adıyla
kullanılırken, Vagonun
küçük kompartımanlan
ise kırmızı perdelerle
adeta özel localar gibi
düzenlenerek, gözden
uzak mekânlar halinde
sevgililere hizmet
veriyor.
Kelaynak kuşları
• GAZİANTEP(AA)-
Başbakanhk GAP
Bölge Kalkınma Idaresi
Başkanlığı,
Şanlıurfa'nın Birecik
ilçesinde yaşayan ve
ilçe ile özdeşleşen
kelaynak kuşlannı
tanıtmak amacıyla
broşür yayınladı.
Broşürde, Birecik'te
1950'lerin başında bini
aşan kelaynak sayısmın,
1954 yılından itibaren
önemli ölçüde
azaldığına dikkat
çekilerek, bunun zirai
üaçlann fazla
kullanılması ile
böcekçil olan bu
kuşlann doğal
beslenme dengesinin
bozulması, uzun süren
göç sırasında gerek
Evcılar tarafından
vurulması gerekse
«oğuk hava
koşullanndan
etkilenmelerinden
taynaklandığına işaret
Halk müriğinin üçyûdm ErdalErzincan, Tolga Sağ ve Yûmaz Çelik'in albümü çıktı
Türküier Sevdamız-1 albümüyte şöhret basamaklanm çıkan Erzincan ve Sağ, bu kez yanlanna V ılmaz Çelik'i almışlar.
ürküler sevdamızMtYASE İLKNUR
T" T"alk müziğinın üç yıldızı Türküier
ğ—ğ Sevdamız" adını verdikleri albüm-
J-J.dc buluştu. Biri bağlamada genç ya-
şında virtüözlük derecesine ulaşmış, diğeri
okuduğu türkülerle gençlerin gönlünde taht
kurmuş, üçûncüsü de otantik yorumu ve der-
lemeciliği ile öne çıkmış bir sanatçı. Erdal
Erzincan, Tolga Sağ ve YılmazÇeKk, ustala-
nn başlattığı muhabbet geleneğini "Türkü-
ler Sevdamız" adlı karma albümde sürdürü-
yor. "TürküierSe\'damız-1" albümüyle şöh-
ret basamaklanm çıkan Erzincan ve Sağ, bu
kez yanlanna bir tûrkü fabrikatörü olan Yıl-
maz Çelik'i almışlar. Bu üçlüyü gazetelerin
pazar eklerinde, paparazzi programlannda
görmek zor. Aşklan, arabalan ve skandalla-
nyla gündeme gelmeyen bu genç sanatçılar-
la doğal olarak icra eyledikleri sanatı ve halk
müziği dalında yaptıklan üretimi konuştuk.
- "Türküier Sevdamız" adını verdiğiniz
karma albümün ikincisini yaptını/, Bu ortak
çahşma fikri nerden çıkü?
Erzincan: Ortak çalışma fikri üzerinde çok
düşündüğümüz bir konu değildi. Tolga, ben
ve Ismail Özden zaten aynı firmanın sanat-
çılanydık. 0 nedenle zaten bir ilişkimiz var-
dı. Bir hafta içinde birlikte bir albüm yapma
ihtiyacı hissettik ve çalışmalara başladık.
Sonra tsmail Ağabey aramızdan aynlıp ça-
lışmalannı ayn sürdürme yolunu seçti. Biz-
de o boşluğu hiç tereddüt etmeden Yılmaz
Çelik'le doldurmayı dü-
şündük ve Yılmaz"ı ara-
mıza alarak "Türküier
Sevdamız''ın ikincisini
gerçekleştirdik.
- Yılmaz Çelik'i nasıl
buldumız?
Erzincan: Yılmaz'la ta-
nışalı iki yıl oldu. Son al-
bümünde birlikte çalıştık.
Ondan evvel sesini tanıyordum ve bir hay-
ranlığım vardı. îkinci karma albümü hazır-
larken Yılmaz'ın bizimle uyum sağlayaca-
ğını düşünerek birlikteliğe karar verdik.
- Bir yanda solo albümlerin, başka sanat-
çüann albümünde yönetmenlik derken şim-
di de bir karma albüme imza atnn. Bir kol-
tuğa birkaç karpuz sığdırmak kolay mı?
- Erzincan: Yönetmenliği bir meslek ola-
rak düşünmedim. Şimdi de düşünmüyorum.
Ne iş yaptığım soruldugunda, 'yönetmenlik
yapryonım' demeyi uygun görmüyorum. Sa-
dece sevdiğim, kıramadığım sanatçı dostla-
nmla çalışıyorum. O da insanı fazla yormu-
yor. Evde saz çalmanın keyfini stüdyoya ta-
şıyoruz, sadece o kadar. Zevk aldığım bir işi
yaptığımdan yorgunluğunu hissetmiyorum.
Bağlama idolü
- Bağlama denince şu aralar, özellikle de
genç jenerasyonda Erdal Erzincan akla geli-
yor. Bağlama çalan gençlerin idolü oldun. Bu
noktaya geleceğini hiç düşünmüş müydün?
Erzincan: Ben bağlama çalmaya başladı-
ğımda bu iş benim mesleğim olsun diye dü-
şünmedim. Arif Sağ"la türkü söylemeyi ve
bağlama çalmayı sevdim. Hep onun gibi saz
çalmak istedim ama hiç bu iş benim mesle-
ğim olsun, bağlamada bir virtüöz olayım, bi-
rileri beni örnek alsın diye bir hedefim ol-
madı. Ama çok güzel saz çalmak istedim.
Arif Sağ'la başladım, daha sonra diğer usta-
lann varlığını hissettim. Bir NeşetErtaş,Ta-
lip Özkan, Ati Ekber Çiçek gibi belli ekolle-
ri etüt ettim. Hâlâ da ediyorum.
- Sen başka ekolkri tanımaya çaüşırken pi-
yasada bir de Erdal Erzincan ekolü olusma-
ya başladı.
Erzincan: Benim özel bir ekolüm olus.ru-
ğunu henüz düşünmüyorum.
Sağ: Erdal tevazu gereği bir ekol olduğu-
nu kabul etmiyor ama onun kendine özgü bir
rengi var en azından. Bir albümde onun im-
zası olduğu ilk dinleyişte hemen anlaşılıyor.
Erzincan: O zamanla oluşacak bir şey.
Ancak onun sinyallerini verdiğime inanıyo-
rum. Ustalann ışığında küçük de olsa ken-
dime özgü bir tını çıktı ortaya. Ama bir ekol
olmak 25-30 yaşında yakalanacak bir çizgi
değil zaten.
Arif Sağ'a borç
- Tolga sen özelükle gençler tarafindan çok
tutuldun. Kendi kuşağın tarafindan bu kadar
rurulmanı neye borçlusun?
Sağ: Önce babam Arif Sağ'a borçluyum.
Diğer sanatçılar Arif Sağ'ın oğlu değildi.
Ben Arif Sağ'ın oğlu olmanın avantajlannı
kullandım. Arif Sağ, Erdal'la ben daha solo
albümlerimizi yapmadan kendi albümlerin-
de bize yer açtı. Deneyimlerini olabildiğin-
ce bize aktarmaya çalıştı. Tabii bizde de ye-
tenek, cevher olmazsa ne kadar olanak tanır-
sa tanısın başan elde edilmezdi. Sadece Arif
Sağ'ın oğlu olmak iyi bir sanatçı olmak ya
da dinleyiciler tarafından kabul görmek için
yeterli değil. O bir kıvılcımdır, ateşleyebile-
cek yeteneğiniz varsa oluyor. Benim çok iyi
• Birçok türküye nefesli sazlar yakışabüirdi. Biz çalıp
söyleme geleneğini sürdürelim istedik. Arif Sağ, Musa
Eroğlu, Muhlis Akarsu ve Yavuz Top'un 'Muhabbet"
albümlerindeki geleneği devam ettirmeye çalıştık. Bundan
sonra da öyle olacak. Ancak solo albümlerimizde yine renk
sazlan kullanacağız.
müzik yaptığım, çok iyi bağlama çaldıgım
konusunda bir iddiam olmadı. Halk müziğini
doğru taşımaya özen gösterdiğim ve samimi
olduğum için belki gençler tarafından tutul-
dum.
- Tolga senin her albümünde deyişlerin ya-
nı sıra bir de kostak havası oluyor. Arnk bir
gelenek haline geldi. Böy le harekedi şıkır şı-
kır türküleri sen mi sevhorsun, genç hayran-
lann mı istiyor?
Sağ: Ben o havalan çok seviyorum. Genç
dinleyicilerim de seviyor. Ben de mi sevim-
li duruyor bilmiyorum. Mor Koyun türküsü-
nü "Türküier Sevdamız-1 "de okurken tered-
düte düşmüştüm. O kadar ağır ve ciddi tür-
külerin arasında bu türkü yadırganır mı diye
düşünmüştüm. Ama yadırganmak bir yana
çok da tuttu. Ona da gü\ endik. Bu albümde
de en azından bir renk olsun diye bu tarz bir
türkü okuduk.
- Yılmaz, seni eski albümlerinden tanryo-
ruz. Biz seni tanıvoruz da biraz da dinleyici-
lerin tanısın?
Çelik: Tunceliliyim. Tunceli'nin Ovacık
ilçesine bağlı bir köyde doğdum. Dedem
bağlama ve kemane çalıyordu. Dedem evde
çalarken en büyük dinleyicisi bendim. Bağ-
lama çalmayı dedemden öğrendim. Tunce-
lili birçok aile gibi benim ailemde göçmen
işçi olarak yurtdışına gitti. Ben de o neden-
le ailemle birlikte Isviçre'de yaşıyorum. ts-
viçre'de üç arkadaş bir grup kurduk, düğün-
lerde gecelerde çalıp söylüyorduk. 1989'da
ilk kasetimi yaptım. Bu kasetim içindeki Za-
zaca ezgiler yüzünden toplatıldı. Yasak kal-
kınca aynı albümü Arif Hoca ile yeniden
yaptım. Sonra dört albümüm daha çıktı. Tür-
kiye'ye dönmeyi aslında düşünüyorurn. A-
ma şu aralar askerlik problemim var. Önce-
likle askerlik sorununu halletmeyi düşünü-
yorum. Sonra oturup karar vereceğim.
- Eski albümlerinde Zazaca türküier ağır-
hktaydı. Arasında bir iki deyiş serpiştirirdin.
Deyisler ağzına pek yakışıyor. Son albümde
ağırhklı olarakdeyişleryer almış. Bir tarz de-
ğişikliği mi söz konusu?
Çelik: Yoo benim bütün albümlerimde
mutlaka deyiş vardır. Özellikle Tunceli'de
dedelerden derlediğim deyişleri her albüm-
de okudum. Ancak daha çok Zazaca ezgile-
re ağırlık verdim. Çünkü yok olmaya yüz
tutmuş bir dil. Bu dildeki ezgilerin yitip git-
mesine gönlüm razı olmadı.
- Yılmaz bugüne kadar birçok türkü senin
sayende meşhur olup dilkre düştü, ama sen
hep geri planda kaldın. Bu yurtdışında yaşa-
mandan mı kaynaklandı?
Çelik: Evet yurtdışında yaşamam benim
için bir dezavantajdı. Medyatik olmayı da
hiç düşünmedim.
- Arnk oldun». Albümlerinde seslendinfi-
ğin deyiş ve türkülerin hemen hepsini ilk kez
sen duyurdun. Yurtdışında yaşadığuı halde
bu türküleri nasıl buluyordun?
Çelik; Ailem lsviçre'de yaşadığı için ben
de bu ülkede kaldım. Ancak doğduğum Tun-
celi'yi hiç ihmal etmedim. Gidip bütün köy-
leri dolaşıyorum. Dolaştığım köylerde genç-
ler yerine yaşlılarla konuşmayı tercih ediyo-
rum. Tunceli'de 90 yaşında bir dede var ve
ben bir hafta boyunca onu
dinlemek için yanında
kaldım.
- Erdal üçünüzün birlik-
te okuduğu albümde bir
Davut Sulari klasiğine yer
vennişsin. Davut Sulari
okumak her babayiğidin
harcı değil. Klarnet gibi
hançereye sahip olmak ge-
reldyor. Çok çalışnn herhalde?
Erzincan: Evet çok çahştım. Deyiş okuyup
da Sulari'den etkilenmemek mümkün mü?
Deyiş söyleyen hiçbır sanatçı Davut Sula-
ri'den etkilenmedim diyemez. Bazı şeyler
çok çalışmakla da elde edilmiyor. Çok sev-
mek ve hissetmektir önemli olan. Teknik ola-
rak icra edilmesi zor olan bir şeyi sevip his-
settiğinizde yapabiliyorsunuz. Ben de Da-
vut Sulari'yi hissettiğimi sanıyorum.
- Ben de hissediyorum ama söykyemiyo-
rum.
Erzincan: Tabii hissetmenin yanında ay^
nca çok efor sarf etmeniz lazım. Albümde-
ki parçasını okumak için epey uğraştım.
Enstrüman zenglnllğl
- Solo albümlerinizde enstrüman zenginti-
ği var. Bağlamanm dışında renk saz dediği-
miz nefesli, yaylı ve vurmah sazlan da kullan-
dığınız halde ortak albümlerde sadece bağ-
lamaya yer veriyorsunuz. Bu tercihinizin ne-
denini açıklar mısınız?
Erzincan: Özellikle bizim tercihimiz. Bir-
çok türküye nefesli sazlar yakışabüirdi. So-
lo albüm olsaydı Yılmaz'ın okuduğu 'Hüsey-
nik'ten Çıknm Şeher Yoluna' adlı türküde
Elazığ'ın yerel sazlannı kullanabilirdik. Tol-
ga'nın okuduğu hareketli türküde başka renk
sazlar olabilirdi. Biz çalıp söyleme gelene-
ğini sürdürelim istedik. Arif Sağ,MusaEroğ-
lu, Muhlis Akarsu ve Yavuz Top'un 'Muhab-
bet" albümlerindeki geleneği devam ettir-
meye çalıştık. Bundan sonra da öyle olacak.
Ancak solo albümlerimizde yine renk sazla-
n kullanacağız tabii.
BİR YOL HİKAYESt
TAYFUN TALİPOĞLU
Yüzünüz Neredeyse,
Gönlünüz Orada Olsun...
Yol hikâyesi Bam Teli
başlamadan önce
bana bu fikri verenler,
bu ülkenin
"sokak aralannda kalmış"
üretici ve esnafıydı.
Bazen bir nalbur,
bazen bir fınncı,
bazen bir ayakkabı tamircisi
yadadokumacı...
O zamanlar, sanki daha fazla
üretiıierdi.
Ve direnirterdi.
Bir seçim gezisinde,
seçim otobüsünün üstünden inip,
lideri alkışlayan
bindirilmiş krtalan geçip
onlara ulaşmıştım.
Ve kendimi bulmuştum.
Bir kahvehanede,
hiç görmediğim büyükbabamı
görüp
oto tamirhanesinde
Nadir Dede'yle
bir kez daha tanışmıştım.
Yani, ülkenin
gerçek insanlanyla...
Yani, sessiz sedasız,
Yani, bir o kadar çalışkan,
yaşlandıkça bir o kadar bilge
ve oyu dışında dört yılda bir,
"hiç söz sahibi olmayan" ülkede,
gerçek insanlanmız...
Onlann düşüncesiydi
benim için asıl olan.
Uzaktan gelen
ve az buçuk duyulan
parti liderinin sesine kulak
kabartıp,
kendince yorumlar yapıp,
dinlenmeyeceğini bile bile
fikirierini yürütürlerdi.
"Yola çıkma zamanı geldiğini"
böyle anlamıştım.
65 milyonluk ülkede
cinayetleri ve tecavüzleri
çıkartırsak,
doğal afet ve terörü saymazsak,
kaç kişi var gündemimizde,
hiç düşündünüz mü?
Üşenmeyin de
sayın!
Devlet erkânı
yani protokol dışında
dergilerde, gazetelerde,
televizyonlarda
"yüz"ü geçmez sayılan.
Inanmazsanız,
birkaç saatinizi ayınp
kanal kanal dolaşın ve
bir bakın.
Sevişmelerin adı
"aşk" oldu.
Aşka zaman kalmadı,
meşk de artık çok pahalı,
Duygulanmızı ve sevdalanmızı,
Yaşayamadıklanmızı,
"vekil tayin edip"
başkalanna yaşattık.
Onlan sevdik,
onlan eleştirdik.
"Birilerini" gözetledik,
röntgenciliği "yaşama biçimi"
haline getirip
ekran karşısına kitlendik,
"bu kadar da olmaz" diye diye,
Eray'dan Melih'e,
on beş gençle eğlendik.
içimizde olup
"açığa vuramadıklanmızj"
başkalannın çocuklannda denedik.
Hatta bu on beş gencin
"Türk aile yapısını"
bozup bozmayacağını bile
kaba bir üslupla tartıştık.
Oysa o evde olanlar
bu kadar ilgimizi çektiyse,
zaten o yapıdan
şüpheye düşmelrydik.
Ve o gençlerin, yüz gün boyunca
"ülke gündeminden
hiç söz etmediklerine"
dikkat etmedik.
"1980 sonrası
yaratılmak istenen
gençlik" yaratılmıştı.
1980senaristteri
başanya ulaşmıştı.
Bence, onun için
bu programı yapanlara
teşekkür etmeliydik.
Ayna tuttuklan için bize,
gösterdikleri için
gençlerimizi, mutlu olmalıydık.
Sanki ekrandaki insanlar
"başka bir dünyadan gelmişler"
gibi,
sanki bu vurdumduymazlıkta
"bizim hiç dahlimiz yokmuş" gibi,
devamlı birilerine saldırdık.
Biz, hiç samimi olmadık dostlar.
"Biz" diyorum,
doğrulara ortak olurken
yanlışlara suçlu aramak
alışkanlığından vazgeçip
"ben ne yaptım" demeyi
öğrenelim diye.
Magazin programlannı
ve magazin muhabirterini
hedef tahtası yaptık.
Oysa onlar,
hepimizden zor bir işi yapıyorlar.
Hem, bize o sanal dünyadan
beklediğimiz haberleri verıp,
hem, saldırılara göğüs geriyorlar.
Gazeteciler ve televizyoncular,
çeşitli branşlarda haberJer verirler.
Siz onları begenir ya da
beğenmezsıniz.
Ama o tür haberciliğin
yaşayıp yaşamayacağını,
"oku(ma)yarak" ya da
"izle(me)yerek"
siz belirlersiniz.
Türk Basını'nın temel taşlanndan
Uğur Mumcu
katledıldiğinde,
Cumhuriyet gazetesinin tirajı
doksan bındi.
Cenazesinde bir milyonun üstünde
vatandaş vardı.
~ Kaba bir hesapla
dokuz yüz on bin kişi,
"pek samimi değildi."
Yani, o zaman
beş yüz bin kişi,
"resimlerine bakmak için" değil
de,
"okumak için" gazete almış
olsaydı,
güzel örnek yerinı bulacak,
bugünkü gazetelerden
sizler şikâyetçi olmayacak,
bizler de tabak çanak satan
gazetelerde
çalışmayacaktık.
Onun için,
"yüzünüz neredeyse gönlünüz
orada,
gönlünüz neredeyse
yüzünüz orada olsun" diyoruz.
Magazinin duayenlerinden Salih
Keçect,
katıldığı bir televizyon
programında
telefonla programa katılan
ve "Biz bunlan seyretmek,
okumak istemiyoruz,
belgeseller istiyoruz" diye
kendisine serzenişte
bulunan izleyiciye,
"Bana Türkiye'de iki belgesel
ismi söyle" deyince,
yanıt alamadığını bilir misıniz?
Ne yapıyorsak, biz yapıyoruz
dostlar.
İyi ya da kötü,
doğru ya da yanlış,
hepimiz, bu toplumun ürünleriyiz.
Gelecek kusaklara
istediğimiz gibi bir ülke
bırakamıyorsak,
artık kalmadı mazeretimiz.
Bizden öncekiler
"olanaksızlık mazeretini"
çoktan tükettiler.
Yöneten de bıziz,
yönetilen de.
Emekçi de biziz,
patron da.
Sadece seyirci kalarak,
üretmeden eleştirerek
hiçbir yere varamayız.
Yani, biz bize benzeriz dostlar.
Mustafa Kemal Nutuk'ta diyor ya,
"Hâlâ kurtancı anyorsanız,
kendimi görevimi yapmış
saymam."
Sen görevini yaptın da Paşam,
bu bizim "yüzlerce yıllık
alışkanlığımız..."
ttalipoğlu a ixir.com
www.bamteli.tv.com
ı*f«em
«UITUP
[ s m i T
UAKFI
29. ULUSLARARASI
İSTANBUL
MUZİK FESTİUAIİ
• • •
9 HJUİRAN-3 TEMMUZ 2001
İstanbul teşekkür ediyor.
TÜRKİYE J B A N K A S I
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı,
29. Uluslararası istanbul Müzik Festivali
programında 24 Haziran 2001 tarihinde yer alan
"Capitole de Toulouse" Ulusal Orkestrası
konserinin gerçekleştirilmesındeki değerli
katkıları için Türkiye İş Bankası'na teşekkür ediyor.
Festıva' Soonsc'ü
IjlEczacıbası
Buıian
Cumrıuny« Gaıstatt'n
katat l
CumtaHyvt