23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA İi CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2001 PAZAR - •**., OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus» cumhuriyet.com.tr 41. ölüm vıldönümünde (23 Haziran İ960) İsmail Hakkı Tortguç un anısına saygıyla... K uruluş veyıkılışlan ya- nm yuzyılı çoktan aşan KÖy Enstitüleri üzeri- ne yazısal ve sözel an- latılar hiç durmadı. Ya- zan. çizen, konuşan. oplantı ve açıkoturumlar düzenleyen- erarasında kimler, hangı kuruluşlar yok ci?.. Köy Enstitüsü çıkışlılar, aydınlar, /azarlar, düşün, ekin, yazın insanlan. îiyaset yapanlar, üniversiteler, öğret- •nen örgütleri, vakıflar, sendikalar, sivil roplum örgütleri, yerel yönetimier... Bu kurumlara yönelim, son yıllarda iaha da yoğunluk kazandı. Nedeni, eği- ±n dizgesinin (sisteminin) bozukluğu ye doyurumsuzluğudur. Dızgenin erek- leri, çağın, bilimin ısterlenne. ülkenin :konomık ve toplumsal gereksinımlen- le uygun olarak saptanmamıştır. Ön- görülen erekleri gerçekleştırecek tensel ve tinsel (maddi ve manevi) araçlardan yoksundur. Yoldan geçen her diploma- h, kolundan tutulup öğretmen diye ders- lildere sokulmuştur. tzlenceler bilımdı- şıöğelerledoludurvebilimdışılığınöğ- retimi yapılmaktadır. Eğıüme aynlan ödenekler sonuna değin kısılmıştir ve 50 yıldır uygulanan bu eğitim dizgesiyle ula- şılacak yere ulaşılmış, toplum çürütül- müştür. Eğitimin önemini ve gücünü bi- lenler. sonuca hiç şaşmamışlardır. Yasa bu, insana yatınm yapmayan toplumlar Bir Umut, Bir Onerii • » • » » - « . , » y £ Bunedenle umarsızlık, insanımızı ye- nı arayışlara ve geçmişın sağlam kuru- luşlanna yöneltmıştır. Ama ne yazık ki bu yöneliş ve arayışlar. verimlı ve yarar sağlayıcı edimlere dönüşmüyor. Oykü. anı. övgü. özlem. yazıkJama düzlemin- de kalıyor. Günce! eğitim dizgemizle karşılaşü- rabilmek, bir öneriveverioluşturmak için, UNESCO'nun eğitim gengüdüm (stra- teji) noktalarun, 60 yıl önce bulan ve uy- gulayan bu kurumlann ilke ve etkinlik- lerini -çoğumıızca bilinmesine karşın- yineteyeceğim. Köy Enstıtülen ulusal olanak ve ge- reklere göre kurulmuştu. Yaşamı tüm boyutlanyla ıçeriyordu. Amacı gerçek bir halk aydırüanmasının ve deviniminin olanakiannı yaratmakö. Okul duvarla- nnı aşan, doğayı ve çevre insanını kucak- layan bir eğitim anlav ışı ile solu klanıyor- du. Uygulanan iş eğitimi sonucu üret- ken ve iirfttiği ile yaşamına güç katan in- sanlar yetiştiriyordu. Oğrenct, okulda tüm etkinliklere, düşün, emek ve sorum- hılukla kanlıyoniu. Yönetiyor, denettiyor, düzeltiyordu. Eleştirmediği kişi ve alan yoktu. Tanm alanlannda, ışlıklerde ça- ğın üstün araç ve gereçlennı kullanı- yordu. ZonınJu olarak bir müzik aygıtı Bahattin FIRTINA Egitimd çalmasını öğreniyordu. Serbest okuma saatlerinde ve boş zamanlannda ıstedi- ği kitaplan okumakta özgürdü. Imece yöntemıyle yardımlaşıyor, yurt gezile- n yapıyor, ülke ve insan sevgisıni öğre- niyordu. Halkbilimini -oyunlan. türkü- leri. seyirlikleri ile- yaşıyor ve yaşatıyor- du. Üretim bıçimlerine, çalışma koşul- lanna ve yenilıklere uyabiliyordu. Eği- tim çevrimleri ve düzeyleri arasında ge- çiş yapabiliyordu. Kıtap ve laboratuvar gibı yardımcı araçlan kendı eğitiminde kullanabiliyordu. Kurumdakilerin eği- timinden de sorumluydu. Kuşkusuz, yukanda değindiğim Köy Enstitüleri 'nin tüm değerlenni aynntı- lanyla açımlamak bu yazının sınırlan içinde olanaksızdır. Ancak Köy Ensti- tülen tarihinde önemli yeri olan, benim üzerimde de büyük etkileri bulunan "ser- best okuma" olgusuna değinmeden ge- çemeyeceğim. Bılindiğı gıbi. insanoğlunun ışınağı- dır (meşalesidir) kitap. EvTeni ışıtan gü- neş bile aydmlatamaz bizı. Kitaptır iç dünyamızı ışıtan. Kitabın yapraklannı bir kez yaşamınızın kanatlanna dönüş- türdünüz mü korkmayın arnk; o sizi duygu ve düşünce yüklü çevrenlere uçu- rur. Hem bireye hem topluma yepyeni yönler kazandınr kitap. Ne diyordu Ataç: *Roman okumayanları sevmem ben. Bir tek yaşayışlan vardır. Ümürle- rine bin kişinin yaşayışlannı sığdıramaz- lar". Tonguçise: "Aydınlan serbest oku- ma alışkanlığı kazanamav an toplumlar- da, fikir hayatı canlanamaz. Toplumun en önemli işleri kanılannı saklayan. esen rüzgâra göre fikir değiştiren kişilerin elinde kalır. Bu gibileriasla adam oiamaz- tar" diyordu. Bu gjbi nedenlerle Köy Ens- titülen'nde önem verilen bir uğraştı ser- best okuma; aş, ekmek gibi doğal bir ge- reksinimdi kitap. Yılda en az 24 kitap okumak zorundaydı öğrenciler ve öğret- menler. Okunan her kitabın biblıyog- rafyası çıkanlacak, özeti, ana ve yar- dımcı düşünleri yazılacak, emek venle- rek okunduğu kanıtlanacaktı. Boş zaman- lannı ders dışı yapıtları okuma ile de- ğerlendiren Köy Enstitülen'nin ürün- leriydi. Başaranlar, Makallar, Fakirier, TaKpler ve yüzlerce yazar... Köy Ensti- tülen'nin benı en çok heyecanlandıran "serbest okuma" uygulaması tüm okul- lara yay gınlaştınlabilse. 5-10 yıl sürdü- rülebilseydı bugünkü acınası ve çorak konumlara nıı gelırdı ınsanımız ve ül- kemız? Bu uğraşın kaldınlması bir kı- yadır (cinayettir). Tanhı. tarihe gömmekdeğıldir amaç; tarihi anlamaktır, vaşamakür. Tanhsel Işin içinden nasıl çıkacağız? Kim, hangi güç çözümleyecek içine düştüğümüz soaınlan? Hepimiz kara düşünceler içindeyiz! Meclis'te beş yüz insan var. Hükümet- te üç büyük parti var. Deneyimli lider- ter var. Kırkyıllık politikacı Başbakan var. Her şey var. Hiçbir şey yok! Yalçın Küçük'ün deyimiyle "Dünya Bankası lmparatorluğu"T\uv\ gönder- diği bir Derviş var. Çogumuzun umu- du onda! Şair "Umut yoksulun ekme- ğidir" demişti ya, şimdi "Bekleyen Der- viş muradına ermiş" diye bekliyoruz çağdaş dervişin bizi kurtarmasını!.. Aka Gündüz'ü anımsayan var mı? Ünlü biryazardı, romanları ilgiyleoku- nurdu, Atatürk döneminde milletve- killiği de yapmıştı. Şimdılerde unutul- muş.. kitaplan basılmayınca, adı geç- meyince nice degerier yok oluyor. Hep güncellik, hep bugünü bilme, sevme.. dün diye bir şey yok sanki!.. Aka Gündüz daha 1930'da ulusal çıkmazlanmızaçözümaramış, kendin- ce bulmuş, bizlere de göstermiş!.. "Ulusal ekonomi her şeyde üretim- dir. Üretimsiz bir vatan, hem öksüz hem • yetimdir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Hem Oksüz, Hem Yetim! Herürûnü ıçerde dışarda satmalıdır. Onda beş harcamalı, bire beş kat- malıdır." Abdülmecit, Abdütaziz, Abdülha- mit!.. Hepsi dışa el açtı. Kimı gerekse- me oldugundan, kimi de görkemli sa- raylar yaptırdığından! Yabancılar ön- celeri kolay borç venrterdi, nasıl olsa bir verip beş alacaklannı bildiklerinden. O kadar kı Osmanh devieti borç ala ala bıktırdı.. o zaman bizimkiler Gaiata sar- raflanna kadardüştüler! "Borçyiyen ke- sesinden yer, Borç yiğidin kamçısıdır" gibi sözleri gerçek sayarak!... Devlet borçları "Düyun-u Umumi- ye" böyle kuruldu. Birbiriyle savaş ha- lindeki devletler bile bu borç ödeme ku- rumunda birleştiler, anlaştılar. Hepsi- nin ereği Osmanlı'yı çökertmekti. Bir avuç mutlu azınlığı zenginteştirmek için millet borç yığınlannın altında ezildi. •Her şeye el koydu sömüfgecHer.. Ohri Gölü'nün balıklarına bile sahip çıktılar! Ava çıkan balıkçılar bile onlann izniyte bu ışı yapabiliyorlardı! Ta ki, Cumhuri- yet dönemı bu kan emicı kurumu Lo- zan'da söküp atıncaya kadar. Sonra da 1923'ten 1950'ye kimseden borç al- madan, üstelik eski borçlan kuruşuna kadar ödeyerek! Milyartarca dış bofcumuz var şimdi... Daha da borçlanıyoruz. Hatta borç ala- cağız diye seviniyoruz! Gelen para borç faizterine gidecek! Geri kalan da ne ola- cak, belli değil! Son on beş yılda yeter- siz, belki de özel çıkarlanna düşkün yöneticiler kanırrtızı emdiler, bankalan batırdılar! Ama kendileri batmadı, çe- kip girti yurtdışına, öylesine ustalıkla becerdiler ki bu hortumlamayı, adalet önüne çıktıklannda "nerde belge, ner- defcanrt,nerde tanık" deyip yakayı kur- tanyortar... Bakın Tarrtan'ın ortaya çı- kardığı nice dosya teker teker kapana- cağa benzıyor. Savcılar da eskisı gibi yürekli değiller! Devlet büyüklen tara- fından azarlanıyorlar, ordan oraya gön- deriliyorlar! Ne diyor Başbakan: "Gö- revliler imza atmaktan çekiniyor, bu yüzden işler yürümüyor." Işsizlerordusu milyonları buldu! 100 milyon lirayla geçinme ömekleri verili- yor artık TV yarışmalarında... Emekli- ye, işçiye örnek sunuluyor yüz milyon- la yaşanabilecegi!.. Ama unuttuklan bir şey var; bu yüz milyon bir tek kişi için, ama insanlartek tek yaşamıyoriar. eş- leri, çocuklan var. Oldu mu yüzerden beş kişilik bir aileye beş yüz milyon!.. Ama bu parayı kaç memur, öğretmen, ışçı alıyor? Uzmanlar beş yüz mılyonla ge- çinmeyi zaten açlık stnın saymıyortar mı? Dert çok hem dert yok mu diyorsu- nuz! Çözüm yok mu? "Dünya Banka- sı Imparatortuğlu "na sırtımızı dayamak mı tek çare? Hayır.. bakın yetmiş yıl önce bir yazar bir dörtlükle çıkar yolu göstermiş: "Ulusal ekonomi, her şey- de üretimdir. Üretimsiz bir vatan hem öksüz hem yetimdir. Her ürünü içerde dışarda satmalıdır. Onda beş harcamalı, bire beş kat-, malıdır." "•' deneyimlen kuşaktan kuşağa aktarmak- tır. Bız bunu yapamadık. Köy Enstitü- len'nin getirdiği değerler ve kazanım- lardan yararlanamadık. ,\macım, geçmi- şin değerlennın mekanık olarak toplu- ma da\atılması değildır. Aradan bunca \ ıl geçti. Toplum kimi yönlenyle o gün- lerin toplumu değil, kimı yönlenyle o günlerden daha da gen. Bılgı-işlem ça- ğını yaşıyoruz. Her e\ lem, insana değil uluslararası anamala odaklani) or Top- lumsal değerler eritüiyor. Insanlar ve ülkeler arasındakı yoksulluk uçurumu ar- tıyor. Olumsuzluklara karşı çıkmak, bu uçurumu kapatmak için ulusal dene- yımlenmizden nıçın güç almıyor. ya- rarlanmıyoruz? Bu konuda ne genç ku- şaklanmızın eğıtiminden sorumlu olan- lardan bir istem geliyor ne de eğitime duyarlı ve konusu eğitim olan kişi ve ke- simlerden bir öneri. Köy Enstitülen'nde uygulanan evrensel ilkelerin, hangılen- nin. hangi eğitim kurumlannda. nasıl, ne ölçüde uygulanabilirliği>le ilgili bir çalışma yapılmadı. Yapıldıysa da ben görmedım. Oysa günümüzde de bu il- kelerin çoğu uygulanabilir ve toplumun kötücül yazgısı değişebilir. Kimi uygu- lamalar; > asa değişikliği, para. alan. do- nanım ıster. En önemlısı insan \e vurt sevgisı ister. Ama "serbest okuma" uy- gulaması için salt insan ve yurt sevgisi yeter. Bu ülke. kitabın dost ve azık savıldığı dönemi de faşist Hitler ,\lmanvası ben- /eri kitabın düşman savıldığı, vakıldığı dönemi deyaşadı. Dostlukdönemi erinç ve aydınlanma; düşmaniık dönemi kor- ku, acı, şiddet ve ölüm getirdL Kitaba dost dönemde yetışmiş. düş- man dönemlen yaşamış biri olarak iç- tenlıkleınanı>orumki,hertürlüyozlaş- ma, rüş\ et, kayırmacılık ve çürümüşlü- ğe karşı bilınçle, yılgısızca savaşan na- muslu bıreylenn yetıştiğı. lafebelennın. yalancılann, talancılann, düzmececıle- nn azaldığı; gülümseyen, selamlaşan, saygılı, haksever, banşçı, sevecen, sorun- lannı diyalogla çözümleyen kişilerin boy attığı; yabanıllığın. şiddetin, aynm- cılığın son bulduğu; aydm, saygtn, say- dam bır toplum olmak istiyorsak yolu ki- taba dostluktan. tüm okullanmızda "ser- best okuma'" uygulamasından geçer. Çağdaş toplum olmanın baş ölçürü de "çok kitap okuma, çok kâğtt tûket- me" değil midir? Okullanmızda "serbest okuma" ey- leminin gerçekleşmesi, kitabın yaşam- sal önemine, gizil ve gizemli gücüne inanmış insanlanmızın istem, uğraş ve güçbirliğiyle sağlanabileceğıne ınanı- yor, bu önerimı onlara ve uygulanm er- ki iyelerine yapıyor; eğitim tarihimızde artık düş olmuş bir olguyu yaratan ve ya- şatan Tonguç'un tinsel (manevi) varlı- ğı önünde saygı ile eğiliybruni PENCERE Şaşkın Ordek Atalanmız suya dalan ördekleri uzun süre göz- lemledikten sonra demişler ki: - Şaşkın ördek suya kıçıyla dalar. Şaşkın ördek kim?.. BizL Ülkemizdeki üç kulaçlık demokrasi havuzu- na, başımızla değil, kıçımızladalmayaçabalıyo- ruz. Serde ördeklik var. "Kazlık var" desem, cümle âleme hakaret sa- yılacağından tövbe... • Tarihin elifbasını okuyan bilir ki, Batı'da demok- rasi, sanayi devrimini gerçekleştirip palazlanan laik burjuvanın kilise iktidannı yıkmasıyla gerçek- leşti. Peki, bizde demokrasiyi cami mi kuracak?.. Ne diyor Faziletli: "Minareler süngümüz.. Kubbeler miğferimiz.." Allah'ın tapınağını siyasal iktidar hırsı için kul- lanan kişi demokrat mıdır?.. Camiye girerken kişi pabucunu kapı önünde bırakır, ama demokrasiye girerken aklını vesti- yere bırakmaz, şaşkın ördekliğin âlemi yok!.. Avrupa dinci iktidarı yıkıp demokrasiye geç- ti, biz laikliği bırakıp dinci iktidarı kurarak mı de- mokrat olacağız?.. • Serde yalnız şaşkın ördeklik yok.. Timsahlıkda var.. Bizim cinfikir politikacılarımız Fazilet'in kapa- tılmasına çok üzüldüklerini söylüyorlar. Timsah gözyaşları döküyorlar.. Fazilet'in kapatılmasını engelleyecek yasa maddesini çoktan çıkaramazlar mıydı?.. Ne var ki bizim şaşkın ördekler kendi başla- nna yasa çıkarmak yeteneğini de yitırdiler, IMF olmadan bu işi kotaramıyorlar. IMF diyecek ki: - Parti kapatmayı zortaştıran yasayı hemen çı- karmazsanız, açtığım kredinin 1.5 milyarttk di- limini vermem, haydi iş başına!.. Ancak o zaman yasa şakır şakır çıkar. Şair "güleriz ağlanacak halimize" demiş; ağ- lanacak halimiz bile kalmadı, bu yüzden de şül- meyi çoktan naftalinleyip katladık, rafa kaldır- dık. • Şaşkın ördek suya kıçından dalar, bu demok- rasi tarihini tersinden okuduğumuzdan, işin için- den bir türlü çıkamıyoruz, Avrupa da bizimle uğraşmayı neredeyse zevk edinip zevzeklik ya- pıyor. Ne diyelim: Kubbeler miğferimiz.. Minareler süngümüz.. .,ij. Her zaman yakınlığıyla bize güç veren ne? FAMILY& Biz, aile olmanın gücüne ve yaşattıgı güvene inanıyoruz. Sıcaklıgıyla, destegiyle, paylaşılan degerleriyle her zaman yanımızda bulacagımıza emin oldugumuz bir aile. Faisal Finans'tan aldıgımız 16 yıllık deneyimle ve yepyeni yüzümüzle sizinleyfz. Bugün de, gelecekte de... Ptrlikfe, aüven
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle