Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2001 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Makro ekonomi uzmanı Prof. Dr. Baran Tuncer ile Türkiye 'nin içinde bulunduğu dunımu ve ekonomikprogramı konuştuk
IMF Türkiye'yegüvenmiyor
Adalete
az para
ayrılıyor
- Sizce bu hükümetier hiç ülkede
insan kaynaklan envanteri
yaptırdılar mı?
- Son durumu bilmiyorum, ama bu
tür envanterler yapılır. Türkiye'nin
eksiği yetişmiş insan kaynağı değil.
Ülkemizde devletle ilgili birtakım
sorular var. Devlet küçülsün mü, ya
da, elini ayağını çeksin mi, gibi
sorular soruluyor.
Burada gözden kaçmarnası gereken
husus şu:
Piyasa ekonomilerinde de devlete
düşen çok önemli sorumluluklar
vardır. DevJetin bu sorumluluklan
çok etkin bir biçimde yerine
getirmesi lazundır. Bunun içinde
eğitim ve sağlık vardır.
Devlet, anayasanın da söylediği gibi,
sosyal yükümlülüklerini gerçek
anlamda yerine getirecekse ciddi
biçimde harcamalannı düzenlemesi
ve daha rasyonel harcama yapması
gerekmektedir. Benzer bir biçimde
Türkiye adalete de çok az para
ayınyor. Önemli olan, hantal devleti
mümkün olduğunca ortadan
kaldırmaya çalışmak, devleti çok
daha kıvrak, çok daha ihtiyaçlara
yönelik bir yapı içine sokmaktır.
Ama burada o kadar çok yerleşmiş
çıkar ilişkisi var ki...
En başta siyasetçilerimiz ve siyasal
partilerimiz devleti kendi dar
çıkarlan için bugüne kadar o kadar
kullanmaya alışmtşlar ki.. buradan
w çıkış çok kolay değil.
'Bundan çıkış yoluna gidilirse birçok
politikacı siyaset yapma biçimini
değiştirme zorunda kalabilir. Ama iş
siyasetçiyle de bitmiyor. Siyasetçiye
arka çıkan yakın çevresi de bunun
değişmemesini istiyor.
Çünkü onlar da bu düzenin
devamından çok ciddi kişisel yarar
sağhyorlar.
Bunalımdan
çıkış
kolay değil
- Bütün bunlar değişmedikçe
Türkiye 'nin içinde bulunduğu bu
darboğazlardan çıkışı çok zor
görünüyor. Öylemi?
- Evet, öyle. Türkiye uzun yıllardır en
ağır ekonomik bunalımını yaşıyor.
Bunalımm boyutlan çok büyüktür.
Bundan çıkış da çok kestirme ve kolay
olmayacaktır.
Ama toplum beklenti içinde.
Ekonomik ve sosyal koşullan iyice
müşkülleşti. Yaşadığımız krizin
boyutlanna bakhğımız zaman
programın önerdiği gibi bu yılı yüzde
3'lük bir gerilemeyle kapatacağımızı
da sanmıyorum. Bu yılki gerileme
herhalde bunun çok daha üzerinde
olacak. Bu da vergi ve öbür devlet
gelirlerinde azalmalara neden
olacaktır. Dolayısıyla da bütün bunlar
porgramın başansını güçleştiren
faktörler haline dönüşebilir.
- Bu sistemle siyasetçinin temiz siyaset
yapmasımn çok zor olduğu görülüyor.
Dolayısıyla bu da ekonomiyi ciddi
biçimde etkiliyor, gibi görünüyor. Siz
bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Doğru söylüyorsunuz. Ben buna
biraz da, siyaset yapış biçimi, diyorum.
Bunun çok derininde ekonomik,
siyasal faktörler, çıkarlar var. Ama bu
tümüyle ekonomik, siyasal ve
sosyolojik, çok basit olmayan bir olay.
Bir-iki yasayı değiştirerek bunu aşmak
fevkalade zor. Her şeyden önce dogru
teşhislerin konulması gerek. Bunun
beraberinde de doğru eylemlerin
yapılması zorunlu.
LEYLA TAVŞANOĞLU Takastan 10 milyar dolar geldi. Oh, ne âlâ. Birileri ne büyük başanlar elde edildiğini böbürlene böbürlene anlatıyor. Bu
konuda acele davranılmaması, hemen sevince kapılmaya gerek olmadığı uyarısında bulunanlan da işi sulandırmakya da sululaşmakla suçluyorlar.
Siyasetçinin her ağzını açışında ekonominin duvara toslaması, insanlann kazandıklan paraların pııl haline gelmesi, halkın sürünme düzeyinde bir
yaşamın bile altında kalması umurlannda değil. Işleri güçleri yapılanlan topluma büyük başanlar gibi takdim etmek; ekonomikprogramı eleştirenleri
ise neredeyse vatan haini ilan etmek.
Kimlerin vatanı? Onlann vatanı mı, yoksa
ezilenlerin, sömüriilenlehn, 300 ailenin
zenginliğine daha da zenginlik katması uğruna
okkanın altına gidenlerin vatanı mı? Türkiye bu
aymaz, asalak, insanlann kanını emen takımdan
ne zaman kurtulmayı becerecek ve bu
darboğazdan çıkma başansını gösterecek? IMF
programlannın hedefleri tutturma şansı ne
kadar? Neden biz döne döne IMF'nin
kucağından kalkamıyoruz? Bütün bu noktalan
makro ekonomi uzmanı, bir zamanların Gümrük
ve Tekel Bakanı Prof. Dr. Baran Tuncer 'le
konuştuk; çıkış yolları aradık.
PORTRE / Prof. Dr. BARAN TUNCER
A. C. Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Boğaziçi Üniversitesi 'nde öğretim üyeliği
yapn. ABD'de Yale veMinnesota üniversitelerinde öğretim üyeliği ve
araştırmacılık görevlerinde bulundu. Yurtdışında 15 yıl süreyle Dünya
Bankası 'nda çalıştu Bu süre içinde Dünya Bankası için iktisatçı göreviyapn.
Son görevi, Orta Amerika ülkelerinin baş iktisatçüığı oldu. Latin Amerika,
Afrika ve Asya ülkelerindeki Dünya Bankası programlanndafiilen görev aldu
196O'lıyıllarda DPT'de (Devlet Planlama Teşkilatı) tktisadi Planlama Dairesi
Başkanlığı yaptu 1975'te, Sadi Irmak Hükümeti'nde TekelBakanı olarak
görev aldu Şimdilerde sivil toplum kuruluşlartnda etkin olarak çalışıyor.
Türkiye Aile Sağltğı ve Planlaması Vakfı 'nin Yönetim Kurulu Başkanı.
Türkiye Saydamlık Hareketi Derneği'nde de görevyapıyor. Zaman zaman da
bazı ülkelerin hükümetlerine ekonomik danışmanlık ediyor.
- Takastan elde edüen 10 milyar dolar birilerini çok sevindir-
di Bu 10 milyar dolarla sıyırdık, diye neredeyse zü takıp oynaya-
caklar. Sizce Türkiye gerçekten bu 10 milyar dolarla sıyırdı mı?
- Bu 10 mılyar dolarla sıyırmamız mümkün değil. Rakamlara
bakacak olursak bugün konuşulan rakanun, anladığım kadanyla
5.5 milyar dolan bu yılki devletin ödemelenni gecıktiriyor. Ama
buna karşılık, 40 milyar dolar daha devletin borç ödemesi lazım.
Dolayısıyla, takas sonucunda sağlanan miktar aşağı yukarı bu yıl-
ki mevcut yükümlülüklerin yiizde 10'u cıvannda. Karşı karşıya
olduğumuz bu büyük borç sorununda bu yıl yükümlülüğün büyük-
lüğü Hazineyi zorlayacaktır. Fakat bunarağmen5 milyar dolar da-
hi elde edilse bu olumlu bir gelişmedir. Türkiye o kadar büyük sı-
kıntı içinde ki 5 milyar dolan bile küçümsememek lazım. Ama bu-
na karşılık takastan elde edilen bu paraya bakıp da sorunumuzu
çözdüğümüzü de hiç kimse düşünmemelidir. Endişem, hem siya-
setçilerde hem de bazı çevrelerde takas sonucu sorunun çözüldü-
ğu gibi bir hava yaratılmaya çalışılmasıdır. Bu kesinlikle yanıltı-
cı ve Türkiye bakımından da çok yanlış olur.
- Uygulanan ekonomik programın sizce içi ne kadar doludur
ve ne kadar başan şansı vardır?
- Bugün uygulanmaya çaiışılan program, IMF'ye verilen niyet
mektubunda da gördüğümüz kadanyla, çok kapsamlı birprogram.
Ama uygulanması kolay değil. Bu program, Türkiye'nin birikmiş
çok sayıdaki sorununa kısa dönemde çözüm getirmeyi amaçlıyor.
Ama programın önünde sorunlar var. Bir kere, yıllardır ele alın-
mamış birçok konu programın içine sıkıştınlmış. Fakat, aynı za-
manda, bu program çok çabuk hazu-lanmış. Benim endişem o ki,
bunun uygulanması sırasında, programın neyi içerdiği görülüp
anlaşıldıkça güçlüklerin çıkmasıdrr. Özellikle aradan geçen birkaç
ay içinde bazı başanlar sağlanırsa bunun siyasetçileri yeniden re-
havete sokması da mümkün. Programın bütünü içinde tutarlı ol-
duğunu söyleyebiliriz. Şimdiye kadar hazırlanan prograrrüar için-
de en kapsamlısı olduğu da söylenebılir. Ama bu, Türkiye'yi, bu-
günkü siyasal yapısı içinde uygulamada büyük sıkıntıya sokan bir
programdır.
-Neden?
- Bakınız. bir kere programı uygu-
laması gereken bakanlar ve yönetici-
lerin bunu çok iyi anladıklannı dü-
şünmüyorum ve inanmıyorum. Çün-
kü şimdiye kadar söyledikleri ve yap-
tıklan bunu gösteriyor. Aynca, prog-
ramın bazı maddeleri çok hızlı bir bi-
çimde IMF'nin baskısı altında hazır-
lanmış gibi geliyor. Ben. bu program
konusunda iyimser olmaya çalışıyo-
rum. Ama bunun önünde çok büyük
engeller olduğunu da düşünüyorum.
Program Perviş'ln
- Bu gerçekten Kemal Derviş 'in
programı mı?
- Bu kuşkusuz, Kemal Derviş'in
emeginin büyük olduğu bir program.
Ama bu programı nasıl takdim eder-
lerse etsinler. bu, Türk hükümetinin
programıdır. Gerçi hiikümet, progra-
mın arkasında olduğunu şimdiye kadar hep dolambaçlı yollarla
söyledi. Ama hükümet, bunun arkasuıdayım, yanındayım, yöre-
sindeyim, diyemez. Hükümetin kendi imzasıyla ortaya koyduğu
bir programdır. Bunun hazırlanmasmda Derviş büyük rol oyna-
mıştır. Ama, kabullenmese de bu, hükümetin programıdır Uygu-
layacak olanlar hükümetin bakanlandu". Bu Kemal Derviş' in prog-
ramıdır, sözlerini kendisine de haksızlık olarak değerlendınyorum.
Belki getirilmiş olduğu konum bu çeşıt yorumlara açık, ama han-
gi konumdan hareket ediyor olursa olsun bu bana göre hüküme-
tin programıdır. Sonuçta bunun siyasal sorumluluğu hükümete
aittir.
- Başbakan Yardımcısı De\let Bahçeli programla ilgili olarak,
"Zehir olsa içerim " dedu Bu program zehir mi?
- Bu, çok acı bir ilaç. Içerken yan etkileri de olabilir. Hastalık o
kadar ağır ki bunu basit ilaçlarla geçıştıremezsiniz. Ben buna "ze-
hinfir" diyemiyorum, ama bu program uygulayıcılan bakımından
kolay değildir: acı bir ilaçtır.
- IMF 'nin özellikleLatin Amerika ülkelerinde uygulattığıprog-
ramlarm önemli bir kısmının başarısız olduğu görüldü. Bunun
en son örneği de Arjantin 'deyaşandu Böylesine başarısız prog-
ramlar uygulatan IMF'ye hâlâ neden böylesine kucak açılıyor?
- Biz ne yazık ki IMF'ye mecburuz. Çünkü biz kendimizi o ko-
numa soktuk. IMF'nin Türkiye'ye sağlayacağı şu kadar miktar-
daki destek maddi bakımdan çok önemli olmayabilir. Ama
IMF'nin onayı olmadan Türkiye'nin dış piyasalarda yeni baştan
güven kazanması hemen hemen imkânsız.
- Peki, biz IMF'ye mecbur olmalı mtydık?
- Şöyle bir geri dönüp baktığımız zaman, başka şeyler yapabi-
lirmiydik, sorusu akla geliyor. Şüphesiz yapabilirdik. Türkıye bu-
gün IMF'nin kapısına gitmek zorunda kalmıştır. Sorunuzun öbür
bölümüne gelince... IMF'nin programlman için çok şeyler söy-
lendi. Ikincisi, IMF'nin değişmesi yönünde cok ciddi baskılar var.
Bu baskılann bir kısmı, çok şaşırtıcı olabilir ama. ABD'den geli-
yor. IMF'nin yangın söndürücü bir kuruluş olması artık pek çok
çevrede arzu edilmiyor. Buna karşılık, IMF'nin yangın çıkacağı-
nı önceden haber veren bir kuruluş olması isteniyor. Bunlar çok
kolay değişiklikler değil. Ama bu yönde çok ciddi görüşler, istek-
ler, fikirler var. Hatta uygulamalar da olacaktır, diye düşünüyo-
rum. Şimdiye kadar dünyada uygulanan IMF programlannın tü-
mü için başansız demek de doğru değil. Bazı ülkelerdeki prog-
ramlar başanlı olmuştur. Bu, büyük ölçüde, o programın hazırlı-
ğı sırasında programı hazırlayan ülkenin teknisyenleri ve politika-
cılarının konuyu ne kadar anladıklan ve bildiklerine bağlı. Ama
şimdi, doğrudan doğruya IMF'nin mali konulardan yapısal konu-
lara kadar her konuda bu kadar ayrıntılı. bu kadar kesin çözümler
önermesi, biraz da alışılmışın dışında, diye düşünüyorum. Ama
son programın uygulanmasında çıkan bunalımdan sonra IMF ken-
di açısmdan bu defa işi çok sıkı tutmuşa benziyor. Bunu yapma-
sında da IMF'de sözü geçen ülkelerin, başta ABD'nın büyük ağır-
lığı olduğunu sanıyorum.
Hükümet Istismar ettl
-Siz, bu aynntıda birprogram azgördüm, dediniz—
- Evet. Bu program, Türkiye'nin hemen hemen her ay çok sayı-
da tedbirler almasını gerektiriyor. Sıze bırörnek \ereyim. Birçok
ülke IMF ve Dünya Bankası'yla ilgili hazırlıklannda ya da anlaş-
malannda parlamentosunun adına vaatte bulunamaz. Çünkü par-
lamento, toplum adına karar veren nihai mercidir Hükümetier, par-
lamentonun yapacaklan konusunda kesinlikle vaatte bulunmak
istemezler. Ama, nıyet mektubuna baktığınız zaman. bizim parla-
mento birçok konuda hükümet tarafından bağlanmış durumda.
Hatta yasalann isımleri değil, aynı zamanda aynntılan da saptan-
mış durumdadır. Bu da, doğrusu, çok alışılmış bir durum değil.
Bir başka ahşılmadık durum da IMF'nin bu anlaşmayı kabul et-
meden önce bizim üç parti ilderine imzalatması. Ecevıt, Bahçeli
ve Yıhnaz bunu imzalamak zorunda kaldılar. Çünkü IMF onlann
ımzası olmadan programı geçirmeyeceğini bildirdı Oysa bu çe-
şitprögramlarda ilgili bakan ve Merkez Bankası Başkanı'nin ım-
zası yeterlidir. Ama bu defa Türkiye'ye güvensızlık o derece cid-
di boyutlara ulaşmıştır ki IMF üç liderin ünzasını almadan hare-
ket etmek istemedi.
- Türkiye 'yigerek siyasi, gerekse ekonomik açıdan bu duruma
düşüren kadrolar sizce hâlâ nasıl işbasında kalabiliyorlar?
- Bu aslında inanılmaz bir durum. Dünyanın hıçbır ülkesinde,
yönetim biçimi ne olursa olsun, bu kadar çok hata yapan, ekono-
miyi böylesine büyük çıkmazlara sokan bir hükümet işbasında ka-
lamaz. Şubattaki büyük krizden sonra bile Türkiye'de kamuoyun-
da yaratılmak istenen havada, "Bu hükümet giderse arkası kaos
olur. Ülke feiakete sürüklenir" gibi, bence demokrasıyle çok faz-
la bağdaşmayan, birtakım eğilimler hâkim oldu. Hükümet de bu-
nu çok ciddi olarak istismar etti. Burada büyük bir ilişkiler yuma-
ğını göz önünde bulundurmak lazım. Mevcut statükonun sürdü-
rülebilmesı için bu hükümet hâlâ bazı çevrelere güven veriyor.
- Bu çevreler hangileri?
- Bunlann içinde iş çevreleri, büyük medya v ar. Bu hükümetin
yaklaşım biçimınin değişmesi bazı kesımlerde pek de istenmiyor.
Ben olaylann arka planını bilemeyebilinm. Ama en azından iş çev-
relerinin bu alandaki önerilerine baktığımız zaman hemen hemen
bütün etkin çevreler bu hükümetin devamından yana tavır koymuş
durumdalar. Bununyanında işçi çevrelerinde de adetasindirihniş
bir hava var. İşçi temsilcilen bu programı bozan. engelleyen grup
ohnak istemiyorlar. Zaten ülkede neredeyse tabu haline geldi. Hep.
"Bu hükümete, bu programa dokunmayın. Çünkü altematifi fcla-
ket olur" havası yayıhyor. Onun için de hiç kimse bu programa
dokunamıyor. Ya da kendine bir söz gelmesın di> e burada tarafol-
mak istemiyor.
Cüven bunahmı , :
- Siz demin, ilişkileryumağmdan söz ettiniz. \e zaman başba-
kan ters birşey söylese,ya da bir bakan tepkisini dilegetirse kriz
patlıyor, borsa düşüyor, dolarfirlıyor. Yoksagizl'ıbirelekonomiy-
leoynuyormu?
-Döviz ve borsayla ilgili bu oynaklığı sadece bu konuştuğumuz
faktörlere bağlamak doğru değil. Ekonomi o hale gelmiş ki ne ol-
sa. borsayla dövız piyasası bundan etkilenıyor. Takastan sonra bir
düzelme bekleniyordu. Derken RTÜK. Yasası Çumhurbaşka-
nı'ndan geri döndü, Arjantin "de işlerin iyi gitmediği haberleri gel-
di, FP davası giındeme oturdu ve birdenbire beklentilerin tam ter-
si gelişmeler oldu. Dünyada da bu tür gelişmeler oluyor, ama ora-
larda daha çok ekonomik olaylar etkiliyor. Bizde ise siyasal alan-
daki olaylar, bu hükümetin devamı konusunda hâlâ devam eden
tereddütler, piyasalanmızı içeriye ve dışan>a karşı fevkalade oy-
nak ve hassas hale getiriyor.
- Dünya ülkelerinin, dünyanın GSMH'sindenyüzde birpay al-
madıklan sürece iki ayaklan üzerinde duramayacaklan görüşü
var. Türkiye'ye baktığınız zaman dünya GSMH"sininyüzdeya-
rımı kadar bile pay almıyor. Bu durumda Türkiye nasıl iki aya-
ğının üzerinde durabilir?
- Bu görüşe tümüyle katılmam mümkün değil. Doğaldır ki za-
yıf ekonomilerberaberlerinde zayıf hükümetier, zayıf ülkelerüre-
tiyorlar. Ama sadece millı gelinn büyüklüğüne bakarak çok ay-
nntılı sonuç çıkarmayı da doğru bulmuyorum. Toplam milli geli-
ri bizden çok daha küçük olan birçok ülke son birkaç on yıldır bü-
yük gelışmeler sağladı. O ülkelerin hem doğal hem insan kaynak-
lan bizımki kadargelişmiş değildi. Türkiye'nın niye gelişemedi-
ği konusuna sadece iktisatçılann değil, sosyologlann. siyasetçile-
rin de eğilmesi lazım. Herkes Türkiye'nin, potansiyelinin çok al-
tında başan gösteren, insanlanna refah sağlayan bir ülke olduğun-
da fikir birliği içinde. Bu dururnun devamı fevkalade güç. Gelir-
deki geriye gidiş de çok büyük önem taşıyor. Türkiye çok uzun
bir dönemden beri reel bazda ne yazık ki kafasını kaldıramıyor.
Türk siyasal yaşamı son 20 yıldır ülkeyi çok ciddi çıkmazlara
sürükledi. Hele son 10-15 yıldır bu durum çok daha hızlandı. Da-
ha da dibe vurmadan kendimize gelmemız olasıhğı çok az.
Arka arkaya gelen son bunalımlar Türkıye ekonomisindeki za-
yıflığı ciddi olarak ortaya koydu. Bazılan, artık Türkiye'de her şey
eskisi gibi olmayacak, diyor, ama ben hâlâ buna inanmakta güç-
lük çekiyorum. Takas, şu, bu, derken ekonomıde biraz iyileşme-
ye doğru gidiliyor gibi olursa verilmiş sözlere rağmen yapılması
vaat edilen her şeyin yapılacağına da doğrusu gü\'en duyamıyo-
rum.
- Bu güvensizlik yöneticilere karşı duyulan güven eksikliğin-
den mi kaynaklanıyor?
- Evet. Yönetenlere karşı bir güven bunahmı var. Bu bunalım
hem ıç hem dış piyasalar için geçerlı. Türkiye'yi yıllardan beri bir
çıkmazdan öbür çıkmaza ıten hükümetlere ya da siyasi kadrolara
karşı büyük güvensizlik duyuluyor. Programın uygulanmasının
önemli olan bölümü, yeni baştan, yönetenlere karşı güvenin sağ-
lanmasıdır. Bu güven yok Biraz önceki sorunuza bir ekleme yap-
mak istiyorum. Borsalann düşmesi, dövizin fırlaması da bundan.
Uluslararası piyasalar da hiç inanmıyor.
Türkiye'nin bu ekonomik bunalımdan
çıkabilmesi için mutlak surette yöneten-
lere karşı güvenin yerleştirilmesi lazım.
Pengesiz ekonomi
- Türkiye 'dehep malipolitikalann uy-
gulandtğı vebunlann reelekonomikpo-
litikalaHa desteklenmemesisonucu eko-
nominin bu hale geldiği görüşü de var.
Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
- Bu görüşteki gerçek payını abartma-
mak lazım. Ülkemizde hiçbir zaman bir
makro ekonomik uyum olmadı. Üstelik
çok uzun yıllardan ben de istikrarsız bir
ekonomi görünümü veriyor. Birtakım
denemelere rağmen bir türlü fıyat istik-
ran kurulamıyor ve ekonomide temel
dengeler bir türlü yerine oturamıyor.
Bunlar olmadan. bu ış mali politikalarla
olmuyor. demek bence çok gerçekçi de-
ğil. Türkiye'nin öncelikle yıllardan beri
yapmadığı şeyi yapması ve her ülke gi-
bi ekonomide istikran sağlaması gerekli. Bugün, Türkiye dışında,
böyle bir enflasyon oranuıa sahip başka bir ülke olmadığını bili-
yoruz. Kanımca, enflasyonun yıllardır düşürülememesi Türki-
ye'nin en büyük ayıplanndan birisidir.
Bugün herkesin küreselleştiğini iddia ettiği dünyada bizim gibi
böylesine dengesiz bir ekonomisi olan ve bunu düzeltemeyen ül-
kelere pek fazla yer olmadığını da düşünüyorum.
- Hepyapdan yanlışlan gösterdik de bundan sonra sizce çıkış
yolu nedir?
- Bunu salt iktisat anlamında sorsanız, iyi bir programın nasıl
olması ve neler yapılması gerektiğini tartışabiliriz. Bu zaman za-
man Türkiye'de denendi ve hiçbir zaman da başanya ulaşmadı. Bu-
gün de bu programla bu yapılmaya çalışılıyor. Temelde dengele-
rine baktığınız zaman sağlıkh bir program. Ama demin de ifade
ettiğim gibi çok zor bir program. Madem burada makro olaylan
da konuşuyoruz, bu programın bazı hedefleri tartışmaya açık. Bir
kere, hemen her şey enflasyonun yüzde 50 dolayında olacağı he-
sabına göre kurulmuş. Ama herkesin de kabul ettiği gibi yıl sonu
enflasyonunun yüzde 50 "de tutulması mümkün değil. Bunun çok
daha yukarılarda olacağını biliyoruz. Bu da programın makro den-
geleri bakımından bir istikrarsızlık unsuru olabilir. tkincisi, bu
programda çok ciddi bir vergi çabası yapılmadan gelirlerin yete-
ceği gibi bir varsayıma gidihniş. Kamu kesiminin dengesi kuru-
lurken kamu harcamalannın mutlaka kısıbnasından yanayım.
Program da ondan söz ediyor, ama bu bir türlü yapılamıyor. Poli-
tikacılar bu kesimdeki harcamalann kontrol altuıa ahnması gere-
ğini yerine getirmiyorlar. Eğitimde, sağlıkta çok eksik harcama-
lanmız var. Bunlann mutlaka bugünkü düzeyin üzerine çıkanbna-
sı zorunludur. Bu ayn. Benim söz ettiğim, kamu kesiminde görü-
nen çok büyük israftır. Bunu herkes görüyor, herkes söylüyor. Bu
program da bunun alttnı çiziyor. Ama ben ciddi hiçbir iyileştirme
belirtisi göremiyorum. Ancak, makro dengeleri tutturmaya çalı-
şırken sadece kamu harcamalannı kısarak buraya ulaşılacağı ko-
nusunda doğrusu tereddütlerim var. Mutlaka başka önlemlerin ge-
rektiğine inanıyorum. Ama bu tür hükümetlerin elinde artan ver-
gilerin ne olacağı konusunda da doğrusu ciddi endişeler taşıyo-
nım. Her şeyden önce Türkiye ekonomisinde dengelerin yerli ye-
rine oturması gerekiyor. Bunun çok zor olduğunu biliyorum. Bu
program gereğince uygulamrsa bir mesafe alınacaktu-. Ama olay
sadece bu değil.. Türkiye'yi yönetecek kadrolann. yapılann mut-
laka değişmesi gerekmektedir. Bugünkü siyasal yapıyla Türki-
ye'nin önündeki badireleri kolay kolay aşamayafağı da açık.