23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MAY1S 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 fH 1 « Aiarııatlkvmya Itazrtaayonmış. Stytset yüzeysdeşaiştl; derinbrprtlianl Bektronikposta: demzsomdcumhtaiyetcoin.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bahçeli, sağın lideıiiğine oynuyormuş... "Ecevit'e ayıp olmuyor mu!" Perde Trabzon'da düzenlenen uluslararası tiyatro etkinliği sırasında bir oyunda Devlet Tiyatrosu perdesinin, sanatçılar ve seyirciler yanm saatten fazla bekletilerek açıldığını, çünkü Trabzon dışından gelen önemli konuklann beklendiğini yazmıştık... Dostumuz Tank Konal anımsattı. Muhsin Ertuğrul, Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü'dür... 21 Ağustos1958'de iktidardaki Demokrat Parti'nin Milli Eğitim Bakanı Celal Yardımcı'nın, bir oyuna teşrif buyuracaklan bildirilmiştir ama "Sayın Bakan" ortada yoktur... Tam saatinde gonk vurur ve perde açılır... Çünkü Muhsin Ertuğrul, siyasetin değil sanatın emrindedir... Celal Yardımcı, birinci perde fuayede beklemek zorunda kalır... Bu nedenle, sanattan nasibini alamayanlar tarafından Türk tiyatrosunun büyük ustası Muhsin Ertuğrul 76 yaşındayken görevinden alınır... aziyet Haberdar Olma Servisi, Bakanlar Kurulu'nda Devlet Bakanı Kemal Derviş ile Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp arasın- da sert tartışmaların yaşandığı buğday ta- ban fiyatını belirleme toplantısının tutanaklarını ele geçirdi... Derviş: Mr. Gökalp, duydum ki çtftçilere Hilton'da kahvaltı yaptığımı söylüyormuşsunuz. Gökalp: Hee.. Ne var bunda? Köylümün tarlasın- daki buğdaya üç kuruş para vermekten kaçınırken oturup Hilton'da kahvaltı etmiyor musun? Derviş: Yakında parti kuracağım; beni yanlış ta- nıtıyorsunuz, imajımı bozuyorsunuz Mr. Gökalp... Bakın ben Gaziantep'ten Adana'ya kadar gittim. Amerika'dan geldikten sonra yurdumu kanş kanş gez- meye başladım... Kanm da benimle birlikte yollara düştü... Gökalp: Ben de Amerika'da kaldım ama ikı se- nede döndüm; dönmek için sizin gibi 25 sene bek- Tutanaklar lemedim... Derviş: Lütfen sözümü kesmeyiniz... Memleketi- me gelince milletimin halini bizzat gördüm... Halkım, tuzsuz lor peynirine saracak lavaş bulamazken be- nim Hilton'un mükellef sofralarında keyif çatarak kahvaltı ettiğimi söylemek hangi izana sığar... Gökalp: Etmeseydiniz... Derviş: Ettiysem kendi dolarlanmla ettim karde- şim... Hem ettim hem de sabahın köründe kahval- tı masasında memleket meselelerini çözmeye ça- lıştım... Fena mı ettim? Gökalp: O zaman söyleyin bakalım ne ettiniz, ha ne ettiniz? Derviş: Vallahi ne Amerikan ettim, ne Continen- tal... Hilton yeni bir mönü çıkartmış, "Osmanlı" di- ye ondan ettim... Tepside bal var, tereyağı var; bir parça beyaz peynır, üç tane de siyah zeytin var. Ek- mek desen... Gökalp: Diyeceğtm... Diyeceğim... Bak sana ne- ler edeceğim... Buğdaya para vermezken o ekmek- ler boğazından nasıl geçiyor! Derviş: Mr. Gökalp, haksızlık ediyorsunuz ama... Yaptığım programdan asla sapmam, asla taviz ver- mem; çünkü ben çavdar ekmeği yiyorum... Gökalp: Demek çavdar ekmeği yediğiniz için buğ- dayın fiyatını yükseltmiyorsunuz? Derviş: Çok kırıcı ve incitici konuşuyorsunuz... Yediğim lokmaları sayıyorsunuz... O zaman ben de planlarımı gözden geçirmek zorunda kalırım... Gökalp: Bize plan değil pilav lazım! Derviş: Kahvaltıda pilavın ne işi var? Gökalp: Niye olmasın... Daha Türkiye'yi tanımı- yorsun... Kelle paça bile olur... Derviş: Böhhh... Ben gidiyorum arkadaşlar! SESSÎZSEDASIZ(I) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku » yahoo.com Bakım ve onanm çalışmalan nedenıyle yann bazı ıllere DERVİŞ verilemeyecek! Amerikalı diplomatın Denizli merakı Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş ın 1 Haziran'da Denizli'ye yapması beklenen "yurt gezisi" öncesı kente gelerek nabız tutan ABD Ankara Büyükelçiliği'nde görevli diplomatlardan Kurt Hallbert'i yerel basın "Amerikalı müfettiş" olarak kamuoyuna duyurdu... Denizli'de vilayet, belediye, yerel siyasiler ve işadamlarını ziyaret eden ABD'li diplomat Hallbert, temasları sırasında "Derviş'ten ne beklendiğini" öğrenmeye çalıştı... Denizli Genç Işadamları Derneği Başkanı Oktay Mersin Amerikalı diplomatla "Türkiye'nin ekonomik ve siyasal durumu"nu görüştükJerini açıkladı. ANAP Denizli II Başkanı Ahmet Geren göruşmede, Dervış'in hazırladığı ekonomik programı sonuna kadar desteklediklerini belirtti ve Amerikalı diplomat Hallbert'in "Denizli'ye geldiğinde Kemal Derviş'ten ne isteyeceksiniz" sorusuna, "Dığer siyasilerden ne istıyorsak Derviş'ten de onu ısteyeceğız" yanıtını verdi... Denizli Atatürkçü Düşünce Derneği'nden yapılan açıklamada ise Hallbert'in, Denizli ziyaretini bir raporla Derviş'e sunacağı yolunda haberler çıktığı anımsatılarak, "Bu durum ülke yönetiminin kimin elinde olduğunun bir göstergesidir" denildi. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Yüce Yargıya Teşekkürler Anayasa Mahkemesi'mn, ya- pı denetımını "sermaye şirket- lerinin tekeline" bağlayan 595 sayılı KHKnın temel maddele- nnı ıptal eden karanıu sevınç ve umutla karşıladık... Çünkü. yüce mahkemenın bu karanyla sadece bılım dışı ve spekülatif bir inşaat denetimı an- layışı değil. bu anlayışa daya- nak oluşturan "kamusal sorum- lulukların bile özelleştirilme- sine" yönelık toplum ve ülke yararına aykın çıkarcı siyasetler de hukuk karşısında mahkûm oldu . Şımdı artık yapılması gere- ken yargı karannın "gerekçele- ri" Resmı Gazete'de yayımla- nır vayımlanmaz "bunları gö- zeten" bıryapı denetım düzenı- nı "imar. şehircilik, yapılaşma ve meslek hukukuna" kazan- dırmak üzere kollan sıvamak .. Yanı, öncelıkle "kaçak" (de- netımsız) inşaat özgürlüğüne "mutlaka" son verecek bir "ya- sal disiplini" de sağlayarak (595 sayılı KHK ıçın bu hıç önemli de- Bu şırketlenn de "denetimden uzak" çalışma ortamlan bir ya- na. yüzde 49"u gıbı "etkin oran- da" bir sermaye payının konuy- la ılgılı olmayan uzmanhk dışı kesımlerce de karşılanabılmesı "olanağı" da, yapı denetimı gı- bi yaşamsal bir teknık hızmetın bile "rant kaynağı" olarak gö- rülmesi ve kullanılmak ıstenme- sının açık göstergelenydı... Nıtekım geçen bir yıla yakın süre ıçınde; bu KHK"ye göre ku- rulan denetun şuketlennın önem- li bırkesımı, mımarlık ve mühen- dislik dışı alanlardakı faalıyetle- riyle tanınan kışı ve fırmalarca kunıldu Bunlann da çoğu daha ılk "iş alma" ılışkılerınden ıtı- baren meslek etığıne aykın ve adeta bır "pazardan pay kap- ma" düzeysızlığı ıçınde davran- maya başladılar... Böylece yapı denetimı yıne spekülatif rant beklentılenne tut- sak edılırken yüksek denetım ücretlenyle de bu tartışmalı hız- metın "kazanç güvencesi" ay- nı KHK ıle sağlanmaya çalışıl- Depremde devrilen de zaten 'rant beklentileri' değil miydi? ğıldı .) tüm ınşaatlann "piyasa ilişkileriyle " değil bılımın, ka- mu yarannın ve meslek etiğınin gereklenyle denetımını yeni hu- kuksal güvencelere bağlamak.. • • • 595 sayıh KHK, 1999 dep- • remlerinden sonra hükümetın ve özellıkle Bayındırhk ve Iskân Bakanı Koray Aydın ıle ekıbı- nın en ıddıalı olduklan ve hatta "tek seçenek" olarak savun- dukları bır yeni düzenleme ola- rak yürürlüğe gırdı. Bu düzenlemeler ıçın Bakan- . lığın deneyımlı bınmı "Teknik ;Araştırma ve l ygulama Ge- ;nel Müdürlüğü" tüm bınkımı ;ile dururken, bu bınm yenne de • "Yüksek Fen Kurulu" görev- lendirildi... '. Hem hazırlık hem de kesınleş- .tirme aşamalannda Mimarlar ; Odası'nın, (şımdı yüksek yargı •karanna da gerekçe oluşturan) ıtı- ; raz, eleştın ve uyanlan hıç dık- • kate alınmadan sonuçlandınlan bu KHK'nm en "radikal" ya- nı ıse yapı denetımınde beledı- yelen, vahlıklerı, meslek oda- . lannı ve hatta proje müellifi mi- !marlan adeta "etkisiz ve yetki- ; siz" kılmak, bu kamusal ve mes- ;lekı sorumluluğun asıl temsıl- • cılen yerıne, "sermaye şirket- lerini" devreye sokmaktı. dı Üstelık, bu konuda beledi- yelere de adeta "tahsildar" mıs- yonu verilerek; şirketlenn dene- tim ücretlenni. "belediyeler devreye sokularak" inşaat sa- hıplerınden almalan "yasaya" bağlanarak... • • • Işte bu ve benzerbırçok neden- le, Anayasa Mahkemesf nın bi- ze sevınç ve umut yaşatan ıptal karan herhangı bır yasanın dur- durulması değil, "deprem kor- kusunun sömürülmesine" de hukukun verdığı tanhsel bır ders- tır. Çünkü Bayındırlık Bakanlı- ğı. mevcut yasal denetım kural- lanndakı bılınen ve yıllardır dü- zeltılmesını ıstedığımız eksık- liklen gidermek yenne, deprem olgusunu yeni bır "rant paza- rı" yaratacak şekılde istismar eden söz konusu KHK düzenle- mesını. deprem sonrası psiko- lojik ortamdan açıkça yararla- narak Türkıye'ye "dayattı"... Bu çağ dışı davranış sürecım de durdurduğu ıçın yüce yargı- ya bır kez daha "teşekkür" edi- yoruz .. Yaklaşık bır yıldır tüm duyar- lı çevrelerı "gerilime" sokan "595" bundan böyle sadece bir "rakam" olarak anımsanacak. Sonra da unutulup gıdecek . Oekincid cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakCn turk.net ÇlZGÎLİK KÂMİL MASARACl HARBİ SEMtH POROY semihporoy(fi yahoo.com BULUT BEBEK MRAYÇIFTÇI bulutbebekın hotmail.com Beyaz. Enerji Üe. Mavi Aktm! mavıier daha mavi, bi/ fcakalım (^ neyfn TARtHTE BLGÜN MÜMTAZARIKAN 30 Mayıs JAN DARK'/N YAKILMAS/.. , HALK KAHIZAMANIXAN ( D'AKC) KOUEN'DE DİBİ OİSl YA- KtlDI.' INSİLTERE ıLE FGANSA AeA£tNDAKj">Û2_ YIL SAVAŞLARj'NtN SON 8ÖLÛMÜHC>E,7Af4R.t~- OAN ALDIĞINI £ÖYL£DtĞı BUYGUK.I-A YOlA Çt- KlP, 7OPLAOIĞI /OJVI/£TI£EIE tN<SİU?L£R. E ÇOK ZABAK VEBMıŞn JANP4K/C, 143O'OA BuKGO >M OÜiaJ VVZAFrNPAN ELE eeÇfŞlLİf 1£ 8İA/ FRANK'A IN&UZLER'E SAT7LCH- rMGİU2LEG ONO EN64ZISYON AAAHKEMESİNDE YAgGILAmLA/? BOCEK GlYS/LEHiyce YANLIŞ GÖGBVL0Z PE'- ÇİNPE KOŞTTJ&U VE ME2HEP KJJRMAK İST£- YEN Btti CADI OLDUĞU SUÇLAMAL4&Y&) ÖLUM CS2ASIUA ÇARPriRJLAH TAN t>A£K,13 f , YAKILAHAK /üAM EÛIL0/.'. PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU 'YterfMalYirdıııMalL•• llkokulun ikinci sınıfında, yolumun bir yıllığına düştüğü, Sıraselviler'deki "Yeni Kolej"den bel- leğimde kalmış tek anı, büyük bir coşkuyla kut- ladığımız "YerliMallan ve Tutum Haftası"\d\... Sı- nıfımızın duvarlarını bayraklar, suluboya resim- ler, renkli krapon kâğıdından yaptığımız renkli çi- çekler ve yıldızlarla süslemiştik. Öğretmenin kür- süsünün yanına, kırmızı örtüsü yere değen uzun bir masa yerleştirilmiş, üzerine de evlerimizden getirdiğimiz şekerlemeleri, meyveleri, kuru ye- mişleri ve fasulye, mercimek, nohut, pirinç, mı- sır gibi bakliyat ve hububat çeşitlerini koyduğu- muz kutular, tabaklar, sepetlerdizilmişti... Bun- lar bizim yerli mallarımızdı... Kürsünün ön tara- fında haftanın "tutum" yanını simgeleyen bir kumbara duruyordu. Öğretmenimiz adımızı oku- duğunda sırayla gidip, içine ellişer kuruş atıyor- duk... O özel günlerde sınıfımız, haftayı nasıl kutla- dığımızı merak eden konuklarla dolup taşmıştı. Kapıda bir öğretmen ya da başka sınıflardan öğrenciler göründü mü, hemen ayağa kalkıyor, öğretmenımızin çaldığı mandolinin eşliğinde "Yerli malı yurdun malı, I her Türk onu kullanma- lı..." şarkısını söylüyorduk. Öğretmenimiz, o pazartesi gününden sonra, bir hafta boyunca her gün bize "yerli malı" kul- lanmanın, "fufum/u"olmanın önemini anlatmış- tı. Türkiye, kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, dı- şarıya tütün, tiftik, yapağı, bir de kuru üzümle in- cir satıp, karşılığında makineler alan bir ülkeydi. Elbet bir gün biz de makineler yapan fabrikala- ra sahip zengin bir ülke olacaktık. Ama daha za- man vardı. Bunun için çok çalışmalı, paramızı har vurup harman savurmamalıydık... • • • Ama ne yazık ki hiçbiri doğru çıkmamıştı din- lediklerimizin... Yanılmıştı öğretmenimiz. ileride olacakları, yaşanacakları hayal bile etmemişti. O kutlama haftalarında özenle süslenen sepet- ler neyle dolacaktı bugün? Bulgar fasulyesi, Meksika nohutu, Amerikan pirinci, Kanada bar- bunyası, Sgdan susamı, Moldova ceviziyle mi?.. Uskumru balığını bile Norveç'ten alıyorduk. Na- sıl süslenecekti o masalar? Yann da şekerimi- ze, etimize, meyvelerimize gelecekti sıra... Ya- bancı sigara şirketlerine yalnızca geçen yıl öde- diğimiz döviz 350 milyon dolardı... Hiç aklına gelmemişti bunlar öğretmenimin... Ama bizim aklımıza gelmiş miydi? Biz de ya- şayarak, tanık olarak öğrenmiştik birçok şeyi... Bir Amerikan sigarası markasına şarkı bile dü- zülmüştü bu memlekette... "Şişe dolu mastika I Sigarası Marlboro..." diye el çırpıp göbek atmış- tık. Dünyanın neresinde görülebilirdi böyle birşey? Politikacılarımız, alanlarda toplanan yoksul ka- labalıklardan, "Size Fransız peyniri yedirece- ğim..." dıye oy istemişlerdi... Insanlar da hiçbir zaman yiyemeyecekleri peynire oy vermişlerdi işin tuhafı!.. Şimdi de yann hiçbir şey yiyemeye- ceklerini dtişünüp korkuyorlarch... Elimizde avcumuzda neyimiz varsa, har vurup harman savurmuştuk... Ürettiğimizden çok da- ha fazlasını tüketmiştik. Ama tükettiğimiz yalnız- ca mal, yalnızca para değildi. Hiç farkında olma- dan kendimizi, onurumuzu, kişıliğimizi de tüket- miştik... Her gördüğüne el açan arsız dilencile- re dönmüştük sonunda... "Birazpara, daha faz- la para..." için her türlü rezilliğe katlanıyor, her türlü aşağılanmayı sineye çekiyorduk... Bize pa- ra verenler, "Kendi başınıza adam olamazsınız siz" diyorlardı, "yine çarçur edersiniz o paralan..." Kıldan ınce boyunlarımızı büküp dinlıyorduk... Bi- zi "adam" etsin diye adam gönderiyorlardı ba- şımıza... • • • Kımi gazetelerde zaman zaman çocuk hayat- larımızın "Yerli Mallan ve Tutum Haftası" gibi o masum kutlamalarına yapılan alaylı gönderme- leri okudukça eski öğretmenlerim canlanıyor gö- zümde... Düşünüyorum... Yanılan onlar mıydı sahi, yoksa biz miydik, bizler miydık?.. Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglufo tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Bırfilmya da televizyon programının hazırlanma- sında emeği 4 geçenlerinad- larını içeren bölüm. II "— 6 - Atay": Ya- 7 zarımız... Sı- g vas'ın bir il- çesi. 3/Kadın ^ hastahkları hekimi. 4/ Müstahkem yer... Yapraklan sebze ola- 2 rak kullanılan ve efe- 3 lek de denilen bitki. 4 5/ Düzen. 6/ Tanrıta- nımaz... Bir şeyi ya- 1 2 3 4 5 6 7 8 pıp yapmamaya karar verme gücü. 7/ Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça... Perde olarak kullanılan, çok ince gözenekli do- kuma. 8/ Bağışlama... Mevlevi ayini. 9/ Şeker ve limonla içilen sıcak su... Eski Mısır'da güneş tan- nsı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sıcak ülkelerde yetişen ve tohumlanndan el- de edilen yağ eczacılıkta, kozmetik ve sabun sa- nayisinde kullanılan ağaççık... Bir renk. 2/ Su kı- yılannda yetişen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki... "Vurgun" anlamında argo söz- cük. 3/ Arap abecesinde bir harf... Havadaki su buhan. 4/ Başlangıcı olmayan, öncesiz... Anka- ra'daki özel bir tiyatronun kısa yazılışı. 5/ Öner- me. 6/ Hava basınçlan eşit olan yeryüzü nokta- lan... Bir nota. II Iri taneli bir zeytin cinsi. 8/ "- — Stevvart": Ünlü şarkıcı... Tavlada "iki" sayısı. 9/ Belirli bir biçimi olmayan, hafif ve kısa sûre- li müzik parçası.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle